MANİK DEPRESİF HASTALIK



Benzer belgeler
KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ Bipolar II Bozukluk

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

REHBERLİK SERVİSİ. Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız?

Siklotimik bozukluk, hipomani ve hafif þiddette

Depresyon Belirtileri

Lütfen her maddeyi dikkatlice okuyun. Soruları boş bırakmayın, kendinizi en yakın hissettiğiniz tek bir şıkkı işaretleyin. Ortaokulu bitirmiş

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

DEPRESYON HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

SRA Versiyon Şubat 2001

Erken boşalmamak için en iyi yardımcı kaynak için burayı tıklayın

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

DEPRESYON. Belirtiler

ECZACI GÜZİN VELİTTİN BEKRİOĞLU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzman Dr. M. Yelda TAN

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Eğer bir anne-babaysanız, çocuğunuza bilinmezliğin kapılarını açın ki keşfetmeyi öğrensin.

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

Fark edilir bir kilo kaybı. Gün geçtikçe içe kapanma eğilimi. Aşırı derecede spor yapmak. Kilo almaktan şiddetle korkmak

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUĞU ANLAMAK

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Uyku Fizyolojisi Uyku Hijyeni Obstrüktif Uyku-Apne Sendromu

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Suç işlemiş bipolar bozukluklu olgularda klinik ve suç özellikleri: BRSHH den bir örnek. Dr. Tuba Hale CAMCIOĞLU

HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİ

OKUL KORKUSU. Çocuğum okula gitmek istemiyor. Okul saati yaklaştığında huzursuzlanıyor. Karnı veya başı ağrıyor, midesi bulanıyor.

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Okul fobisi nasıl gelişir?

Aşırı hareketlilik, Dikkat sorunları, Düşündüğünü hemen yapma (dürtüsellik) belirtileriyle kendini gösteren psikiyatrik bir bozukluktur.

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

OKUL KORKUSU VE BAŞ ETME YOLLARI. Banu SOYDABAŞ Şeker İlköğretim Okulu Psikolojik Danışman

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine

Açıklama Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

Bağımlılık kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır.

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

DSM-IV E DAYALI ERİŞKİN DEB/DEHB TANI VE DEĞERLENDİRME ENVANTERİ (Turgay, Kas m 1995)

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

Teknoloji Bağımlılığı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI SINAV KAYGISI

Hızlı Döngülü Bipolar I Hastalarının Afektif Mizaç Özellikleri. Temperament in Bipolar I Patients with Rapid Cycling

STRES NEDİR? Organizmanın fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur.

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır.

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU.

Akıl hastalıkları sık görülmektedir. Her yıl yaklaşık her beş Danimarkalıdan biri şizofreni gibi bir akıl hastalığına yakalanmaktadır.

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

İki kutuplu ruh hali rahatsızlığı nedir?

ALZHEİMER HASTALIĞINA BAKIŞ. Uzm. Dr. Gülşah BÖLÜK NÖROLOJİ BİLECİK DH 2015

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

KAYGIMIZI YENİYORUZ. REHBER ÖĞRETMEN Mustafa KESTANE

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen

Depresyon TYRKISK. Depresjon/Depression

OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

DİABETLİ HASTALARDA CİNSEL SAĞLIK

Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Karmakarışık Gebelik ve Lohusalık. Doç Dr Esra Yazıcı Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Zirvesi

Transkript:

MANİK DEPRESİF HASTALIK Nereye kadar bir yapı? Ne zaman bir hastalık?

Hasta ve hasta yakınları için iki uçlu duydurum bozukluğu kılavuzu İki uçlu duygudurum bozukluğu teşhisi konan hastalar ya da yakınları kendilerini kötü hissetmektedirler. Genelde ilk tepkileri hastalıklarını reddetmek olmaktadır. Tibbi açıklamalar dışında bir neden arayışına oldukça sık rastlanmaktadır. Neden olarak en sık dile getirilen konular; Aile içi çatışmalar-kötü giden ilişkiler-sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalmak-ekonomik sorunlar-eşler arası ilişkilerde sorunlar-kötü ebeveyn çocuk ilişkisi-deprem gibi doğal afetler-tıbbı bir hastalık geçirmiş ya da geçiriyor olmak Gerçekte iki uçlu duygudurum bozukluğu; davranışlarda, düşüncelerde, enerjide ve duygudurumda kişinin yaşantısını zorlaştırıcı değişikliklere neden olan bir beyin hastalığıdır. Hastalık, ilişkilerde, meslek-iş ve okul performansında düşmeye yol açar. Hatta yabana atılmayacak bir düzeyde intiharla sonuçlanabilir. İki uçlu duygudurum bozukluğu çocuklukta dahil her yaşta görünebilmektedir. Toplumda görülme sıklığı % 5-30 arasında değişmektedir. Bu beş kişilik bir ailede en az bir ya da iki kişinin rahatsızlanabileceği anlamına gelmektedir. Görülme sıklığındaki bu yüksek oran iki uçlu duygudurum bozukluğunun hızlı döngülü adı verilen formundan kaynaklanmaktadır. Hızlı döngülü tip toplum içinde değişken ruh hali olan kişileri anlatmak için kullanılmaktadır. İki uçlu duygudurum bozukluğu belirtileri çocukluk ve ergenlik çağında ortaya çıkabileceği gibi çok ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir. İki uçlu duygudurum bozukluğu dönemler halinde seyretmektedir. Depresif-çökkün duygudurum- ya da hipomani-mani-(abartılı neşelilik-taşkın duygudurum) seyrek ya da sık tekrarlayabilir. Bazen de tansiyon ya da şeker hastalığı gibi bir yaşam boyu ilaç tedavisi ve sık takip gerektirebilen uzun seyirli bir hastalık niteliğini alabilir. Bu kılavuz kitapçık hastalığın nedenleri kadar belirtileri, seyri ve tedavisi konusunda da açıklayıcı bilgiler sunacaktır. Kişilik yapısıyla iki uçlu duygudurum bozukluğu nasıl ayırt edilir? Bir kişide iki uçlu duygudurum bozukluğundan söz edebilmek için hastalığın kişinin gündelik yaşantısını aksatması diğer bir deyişle verimsiz hale getirmesi gerekmektedir. Gündelik yaşantının aksadığı yerlerle kastedilenler; Kişinin ailesiyle ve/ veya çevreyle ilişkilerinde uyum sorunları yaşaması Eş ilişkilerinde çatışma olması Anne-baba çocuk ilişkilerinde problemler Okulda öğretmen ve/ veya okul arkadaşlarıyla ilişkilerde zorlanma, Okul başarısında düşme Kadın erkek ilişkileri gibi özel ilişkilerde sıkıntılar yaşanması İş yaşamındaki -iş arkadaşları ya da şef pozisyonundaki kişilerle ilişkilerde gerginlikler, çalıştığı iş koluyla ilgili olarak performans da düşme- güçlükler, bu durumlara örnek olarak verilebilir.

Kişinin şu ya da bu biçimde ilişkilerini sürdürebilmesi, iş yaşamında ya da eğitimle ilgili konularda başarı ve verimlilik açısından bir istikrar grafiği çizebilmesi o kişinin iki uçlu duygudurum bozukluğu teşhisi almasını güçleştirir. Ama yoktur dedirtmez. Her şeyden önce kişide varolan ve sorun yaratan davranışın bir kişilik özelliği mi yoksa bir hastalık belirtisi mi olduğuna karar verebilmek gerekir. Bunu yapmak içinde o kişideki davranışların ya da düşüncelerin sürekliliği yani istikrarlı bir seyir gösterip göstermediği temel belirleyici olarak alınır. Diğer bir deyişle kişi bir zaman tepkisiz kaldığı ya da hoş karşıladığı bir davranış ya da durum karşısında başka bir zaman aynı davranış ya da duruma farklı tepki verebiliyorsa bu kişide iki uçlu duygudurum bozukluğu düşünülebilir. Değişken ruh hallerinin belirginleşmesi o ana kadar kişilik yapısı olarak bilinen davranış ve duygusal özelliklerin hastalık belirtisi olarak adlandırılmasıyla sonuçlanır.. Bu durumlar kişinin hayatında belirgin sıkıntılara yol açmadıkça tedavi arayışı gündeme gelmemektedir. Gerçekte, verimlilikte ve başarıda kişinin gerçek kapasitesi dikkate alındığında düşme vardır. Hastalık söz konusu olduğunda tam olarak kişi neler yaşamaya başlar? İki uçlu duygudurum bozukluğu olanlar rahatsızlıklarını anlatırken en sık aşağıdaki cümleleri kullanmaktadırlar. Depresif dönem çok değişik görünümler çizebilir. Bu yüzden bir depresif dönemden ziyade birçok depresif dönem mevcuttur. Hayat boş ve anlamsız geliyor, canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyorum. Eskiden bana zevk veren şeyler artık zevk vermiyor. Başka zaman kolayca yapabildiğim şeyleri şimdilerde zorlanarak yapıyorum. Hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum, sürekli unutuyorum. Olur olmaz her şeye kafa yoruyorum. Karamsarlaştım. Kendine güvenimi kaybettim. Son zamanlarda uykumda ve kilomda değişiklikler oldu. Kendimi bir konuya vermekte zorlanıyorum. Dikkatimi toparlamakta güçlük çekiyorum. İçimdeki sıkıntı geçmek bilmiyor. Sürekli bir uykusuzluk çekiyorum. Son zamanlarda çok kilo kaybettim. Bazen içimdeki sıkıntı o kadar fazlalaşıyor ki ölsem de kurtulsam ya da alıp başımı uzaklara gitsem diyorum. Hatta bazen aklımdan bir an için intihar etmek geçiyor. Çocuklarımı ya da beni sevenleri düşündüğümde çabucak bu fikirden uzaklaşıyorum. İnsanlardan uzak kalmak istiyorum. Sesler ya da gürültülü yerler bana rahatsızlık veriyor. En ufak şeyleri büyütüyor sorun yapıyorum. Çevremdeki kişilere karşı kırıcı olmaya başladım. Çocuklarımı hırpaladığım oluyor. Nerdeyse her şey benim için endişe kaynağı. Her an kötü bir şey olacak gibi hissediyorum. Geçmek bilmeyen yıllardır devam eden baş ağrılarım var. Son zamanlar da sıklıkla bayılma nöbetleri geçiriyorum. Acile gidiyoruz. Bayılmalarımın psikiyatrik bir rahatsızlıkla ilişkili olabileceği söyleniyor. Bir iğne vurup eve gönderiyorlar. Bayılmalarım olduğunda kafamda sıkıntı veren bir konuyu düşünüyor oluyorum. Gergin yorgun ve isteksiz bir ruh halinde kendimi buluyorum. Ani parlamalarım olabiliyor. Hastanın kendisi bu kötü ruh halinin hiç değişmediğini birkaç gün, hafta, ay ya da yıllardır sürdüğünü söyler. Psikiyatri uzmanı tarafından sorgulanmadıkça hasta ya da yakınları hastanın kendini iyi hissettiği dönemlerden söz etmemektedirler. Hasta ve hasta yakınları hastanın kendini iyi hissettiği dönemleri çoğu zaman normal karşılamaktadırlar. İyi hal hastanın kişiliği gibi düşünülmektedir. Hasta yakınlarının Normalde çok neşeli, hayat dolu biridir dedikleri ve rahatsızlık dönemi olarak algılamadıkları dönemdir bu. Hasta mani-hipomani dönemini anlatırken aşağıdaki cümleleri kurabilmektedir. Kendimi iyi hissettiğimde keyifli ve neşeli biri oluyorum. Arkadaşlarımla ve yakınlarımla birlikte olmak istiyorum. İçimde bir rahatlık ve ferahlık hissediyorum. Kendimi daha enerjik zinde ve canlı hissediyorum. İşlerimi rahatlıkla yapıyorum. Bu anlarda kendimi hiç kötü olmayacakmışım gibi düşünüyorum. Yorulmak nedir bilmiyorum. Sürekli bir koşuşturma halindeyim. Kendime güvenim artıyor. Daha kararlı ve anlayışlı biri oluyorum. Başka zaman beni kızdıran ya da üzen konu davranış ya da sözler böyle zamanlarda beni etkilemiyor

Bazen aklıma yaratıcı fikirler geliyor. Bu durum bana çok haz veriyor. Aynı anda birkaç şeyi bir arada düşünüp her şeye yetişmeye çalışıyorum. Bu an hiç bitsin istemiyorum. Her şey gözüme çok hoş gözüküyor. Hayatı parlak ve renkli bir yer olarak algılıyorum. Birçok şeyi başarabileceğim hissini yaşıyorum. Kararlar alıyor ve hızla uygulamaya geçiyorum. Bu kararlardan bazıları sonradan pişmanlık duyabileceğim kararlar olabiliyor. Konuşmak ve anlatmak istiyorum. Bazen insanları sıktığımı fark etsem de kendime engel olamıyorum. Sonra birden hoşlanmadığım bir durumla karşılaştığım da birden değişiveriyor sıkıntılı ve isteksiz bir ruh halinde kendimi buluyorum Çok kararsız davranabiliyorum. Birkaç saat önce verdiğim karardan pişmanlık duyup vazgeçebiliyorum. Her şey yolunda giderken birden her şey bana anlamsız ve boş gelebiliyor. Diyelim ki evden çıktım ve arkadaşlarımla buluşmaya gidiyorum. Ya yolda giderken bazen de hoş bir sohbetin bir anında içime sıkıntı giriyor, oraya gitmemek ya da o anda oradan uzaklaşmak istiyorum. Bu karasızlık ilişkilerimde de kendini gösteriyor kalıcı ve sürekli ilişkiler geliştirmekte zorlanıyorum. Ya da çok hoşlandığım bir şeyden anlamsızlık vermesi ya da sıkıntı hissettirmesi nedeniyle o iş kişi ya da konudan uzaklaşıyorum. Çevremdekiler benim dengesiz biri olduğumu söylüyor. Sanırım öyleyim. Yanardöner bir halim var. Bazen ben dahi kendimi anlamakta bu olup bitenlere anlam vermekte zorlanıyorum. Ama artık bu durum beni fazlasıyla yordu. Bende bu duruma bir çare bulmak için buraya geldim düşüncelerim o kadar hızlı ve çeşitli ki kendimi dayanılmaz bir baskı altında hissediyorum. Tek bir nokta da durmam gittikçe olanaksızlaşıyor.. Her şey netliğini yitirmeye başlıyor. Kafam karışıyor.. Huzursuz ve gergin bir insana dönüşüyorum. kontrolden çıkmam an meselesi. İki uçlu dıuygudurum bozukluğu olan hastalar, iyiyken çoğunlukla özgüven artışının da etkisiyle bir daha kötü olmayacaklarını, olsalar da üstesinden gelebileceklerini düşünürler. Kötü olduklarında ise bu sıkıntılı ve keyifsiz ruh hallerinin hep devam edeceği karamsarlığına kapılırlar. Hastalar depresif dönemlerindeyken tedavi diğer bir deyişle çözüm arayışlarına yönelirler. Öfke patlamaları, sinirlilik, çabuk parlama, alınganlık ya da şiddete yönelik davranışlar (aile fertlerine ya da eşyalara zarar verme) sık sık hastadan çok hasta yakınlarının şikayetçi oldukları ve bir çözüm aradıkları yakınmalardır. Aksine; hayattan zevk alamama, isteksizlik, yorgunluk, her şeyi sorun yapıp büyütme, unutkanlıklar hasta yakınlarından çok hastaların dile getirdikleri şikayetlerdir. İki uçlu duygudurum nedir? Yukarıda ya da aşağıda olmakla ne anlatılmaktadır? İki uçlu duygudurum bozukluğu olarak da bilinen manik-depresif hastalık adından da anlaşılacağı gibi birbirine tamamen zıt iki dönemden oluşmaktadır. Her iki dönemin de ortak özelliliği ilişkilere ya da olaylara farklı bir bakış açısından bakmaya izin vermemesidir. Yani; depresif dönemde kişi yaşamında iyi giden şeyleri göremezken, hipomani-mani döneminde ise yaşamındaki kötü giden şeyleri görememektedir. Depresif (aşağıda iken) dönemde, kişi derin bir kuyunun içine düşmüş gibidir. Hayatı soğuk duvarlarla çevrili sıkıntı ya da bunaltı veren aşılamaz bir yer olarak algılamaktadır. Hastaya karamsar ya da negatif bir ruh hali egemendir. Hipomani-mani döneminde ise bu dönemin şiddetine bağlı olarak hasta, ayaklarını bazen yere yakın bazen de çok yukarılarda ama her halükarda ayakları yerden kopuk bir vaziyette kendini hissetmektedir. Hayatı engelsiz ve engebesiz bir yer olarak algılamaktadır. Her şeye pozitif olarak bakmakta ve aşılamayacak bir sorun yok gibi görmektedir. İki uçlu duygudurum bozukluğu potansiyeli taşıyan bir kişi istikrarlı diyebileceğimiz bir ruh halini hiç yaşamamış bir kişidir. İki uçlu duygudurum bozukluğu olan bir kişi ise istikrarsızlığın görünür hale geldiği bir kişidir. Bu durum aynı anda iki kanalı izlemeye izin vermeyen televizyon seyretmeyi andırmaktadır. Kanalın birinde hayat romantik-serüven dolu bir yerken diğer bir kanalda hayat can sıkıcı konuların işlendiği tekdüze, boş, drama ağırlıklı bir yere dönüşmektedir. Üstelik kanalların kontrol edilemediği bir televizyondur bu. Kanal da ne varsa o izlenecektir. Kanalları kontrol edebilecek aparat ise, en azıdan şimdilik ilaçlar gibi gözükmektedir.

Hastalığın manik-hipomanik (yukarıda olma hali) döneminin olası belirtileri; Kendini zinde canlı ya da enerjik hissetme ( hasta ve yakınlarının iyiyken işini gücünü yapar dedikleri dönem) Birçok şeyin üstesinden gelebileceğini sorunları aşabileceğini düşünme, diğer bir deyişle kendine güvende artış Beyninin hızlı çalıştığını aynı anda birkaç şeyi düşünebildiğini hissetme (haz ve keyif veren konularda ya da tam tersi sıkıntı veren konularda) Aynı anda birkaç şeye yönelebilme Hiç yorulmayacak gibi hissetme Diğerlerinin izlemesini zorlaştıracak şekilde hızlı konuşma, konudan konuya atlama Cinsel istekte artış, uygunsuz sonradan hiç de doğru bir davranış değildi dedirtecek türden cinsel girişimlerde bulunma Eleştirel söz ya da davranışlar karşısında öfke patlamaları, eleştirel olduğunu düşündüğü kişi ya da kişilerden uzaklaşma Hasta olduğunu inkar etme, hayatında aksayan ya da yolunda gitmeyen konuları göz ardı etme, hayattan ve içinden yükselen duygulardan yersiz bir memnuniyet duyma Kendindeki iyilik halini her şeyin yolunda gitmesine ve her zorluğun üstesinden gelebileceğini düşünmeye bağlama Zeka yetenek ve maddi olanaklarıyla bağlantılı olmayacak oranda kendini sosyal hiyerarşinin üst noktalarında hissetme ve buna uygun davranma. Ya da duygu haliyle uyumlu olmayacak şekilde herkesten ve her şeyden şüphe edebilme Dikkat dağınıklığı Israrcı ve inatçı bir tutum takınma Abartılı iyilik halinin normal olduğunu düşünme Karnından yükselen nedensiz bir heyecan dalgası hissetme-salıncakta yukarı çıkıp aşağı inerken duyulan hisse benzetilmektedir- Sosyal girişkenlikte artış Ortamla bağdaşmayan gülme ya da neşelilik hali Hayatı daha parlak ve renkli olarak algılama Konuşma ve anlatma isteğinin yoğun olması İçinin kıpır kıpır olduğunu hissetme Alkol, esrar, kokain gibi maddeleri kullanmaya eğilim

Geliri ve parasal birikimiyle bağdaşmayan ölçülerde alış-veriş yapma ya da para harcama davranışında artış. Yüklü kredi kartı borçları, riskli yatırımlara yönelip ticari iflas ya da başarısızlıklar yaşama bu döneme özgü durumlardır. Uyku ve iştahta artma ya da azalma şeklinde değişiklikler. Manik-hipomanik dönem günlerce ya da aylarca sürdüğünde, hasta az uyumasına karşılık oldukça zinde kalktığını gün içinde yorgunluk hissetmediğini az uyku ile de yetinebildiğini söylemektedir. Hep iyi olacağını, iyi kalabilmeyi başarabileceğini düşünme Yeniden kötü olabileceğini ya da bu iyi halin kısa sürebileceğini düşünerek endişelenebilme Spontan dikkat olarak ta bilinen anlık dikkatte artış. Diğer bir deyişle hasta detayları fark edebilme yeteneğinde artıştan söz etmektedir. Neşeli konuşkan cana yakın cinsel konularda ya da toplumun tabu olarak gördüğü konularda kendini rahat hissetme bu konularda rahatlıkla konuşabilme (hasta yakınlarının hasta için iyiyken neşeli, konuşkan cana yakın esprili biridir dediği dönem). Yukarıda anlatılanlar gibi hissetmek düşünmek ve davranmak için görünürde hiçbir neden yoktur. Hastanın ve ailesinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal-kültürel koşullar düşünüldüğünde hastanın yaşadığı hislerle bir zıtlık mevcuttur. Ya da hastanın hisleri, düşünce ve davranışları zeka ve yeteneğiyle uyumsuzdur. Yani hastanın yaşadığı ya da hissettiği her şey abartılıdır. Başka bir deyişle bir uçan balon hali vardır. Ta ki balonun havası tükeninceye kadar. Havanın tükenmesi ise bazen dakikalar, bazen saatler, bazen günler, bazen haftalar, bazen de ayları alabilmektedir. Bazen de mevsim durumuna göre alçalma ve yükselmeler olabilmektedir. Yükselmiş duygudurumda mani tepe noktayı işaret ederken hipomani ise hafif ya da orta dereceli maniyi anlatmaktadır. Yine hipomaninin yumuşak olarak tanımlan dışardan bir uzman gözüyle bakılmadıkça anlaşılamayan formları vardır. Hipomani dikkate alınmayıp gerekli şekilde tedavi edilmezse maniye dönüşebilir. Hastalığın depresyon döneminin (aşağıda olma hali) olası belirtileri Manik-hipomanik döneme göre değerlendirildiğinde; Hasta kendisini yorgun halsiz ve keyifsiz hissetmektedir, başka zaman kolaylıkla yapabildiği günlük işlerini ya da işini artık kendini zorlayarak yapabilmektedir. Günlük işlerini (ev temizliği alışveriş vb.), işini ya da sosyal ilişkilerini sürdürmekle ilgili bir isteksizlik mevcut olmasına karşılık bu tip aktiviteleri görev ve zorunluluk olduğu için yerine getirmektedir. Hastaların bir kısmı havanın basık olduğu dönemlerde kendini daha kötü hissettiğini belirtmektedirler. Sıkıntı ve üzüntü verecek konulara takılıp kalma. Hastanın bu tür konulardan uzaklaşma isteği ve çabası olmasına karşılık bunu başaramama Sürekli bir endişe ve karamsarlık hali.hasta yakınları, sürekli olumlu telkinlerde bulunmalarına karşılık hastanın bu ruh halinden çıkamadıklarını söylemektedirler. Bazen hastanın kendiside endişe edecek ya da üzülecek bir durum olmamasına, iyi bir aile iyi bir eşe sahip olduklarını, parasal sorunları olmamalarına rağmen neden böyle hissettiklerini anlayamadıklarını belirtmektedirler.

Hareketlerde bir yavaşlama, dalıp gitmeler, dalgınlık halleri. Unutkanlık, dikkatini bir konuya vermede güçlük ( Hasta ve yakınları unutkanlık halinin son zamanlarda arttığını geçmişte böyle sorunları olmadığını söylemektedir). Alkol, esrar, kokain gibi maddeleri kullanmaya eğilim İştah ve uykuda artma ya da azalma şeklinde değişiklikler. Gün içinde uyku uyumaya eğilimli olma. Depresif dönem günler ya da aylar sürdüğünde hasta, uykuya dalamamaktan sık sık uyanmaktan yakınabilmektedir. Uyusa bile uykusunu alamadığından şikayetçi olabilmektedir. Kilo kaybı ya da kilo artışları hastanın yakındığı konular arasındadır. Hasta ağzının tadının kalmadığını ne yese tat alamadığını söyleyebilmektedir. Kalabalıklarda sıkılma Seslere tahammülsüzlük Ağlama krizleri Çekingen davranışlar sergileme Baş ve vücudun değişik bölgelerinde ağrılar Başını alıp uzaklara gitmek istediğini belirtme Aklından bir an için intihar düşüncesinin geçmesi Öfke nöbetleri İnsanlara ya da eşyalara zarar verme isteği Aklından uzaklaştıramadığı takıntılı düşünceler Geçmişe ya da geçmişte yaşanılanlara takılıp kalma Nedensiz bir korku ve heyecan Aklını yitireceği ya da delireceği korkusu Ani parlama, öfke patlamaları, insanlara ya da evdeki eşyalara zarar verebilme (bu dönemde yasal suç işleyebilme olasılığı artmaktadır). Anlık kendine zarar verme diğer bir deyişle intihar etme isteği ortaya çıkabilmektedir. Hasta çoğunlukla anlık gelen ve kısa süren bu intihar etme isteğinin önüne (çocuklarını ailesini ya da bu durumun geçiciliğini düşünerek) geçebilmektedir. Fakat yinede azımsanmaması gereken büyük bir çoğunluk sıkıntı veren ve bitmeyecekmiş gibi gelen bu ruh haline son vermek için intihar etmektedir. Sürekli bir iç sıkıntısı ve gezinme isteği. Kendisine yönelik olsun ya da olmasın davranış ya da sözler karşısında, tepki verme alınganlık gösterme. Hayatı sıkıntı verici ya da boş olarak algılama.

Yaşananlardan kendini sorumlu tutma Karar vermede güçlük, anımsamada zorluk Konsantrasyonda azalma Her şeyi olumsuz yanından görme, hayatı donuk ve cansız bir yer olarak algılama. Beyninin durduğu ya da çalışmadığı hissini yaşama. Her şeyi geç olarak algıladığı hissini yaşama Karasızlık durumuna girip karar alınması gereken durumları ortada bırakma ( iş, özel ilişkiler vb) Kendini değersiz işe yaramaz ya da suçlu hissetme ( gerçekte böyle hissetmesini gerektirecek hiçbir şey olmamasına karşılık) Psikiyatri dışındaki branş dalları tarafından fiziksel bir hastalığa bağlı olmadığı belirtilen iki uçlu duygudurum bozukluğunda gözükebilen bedensel şikayetler; Baş dönmesi Sersemlik hissi Göğüste sıkışma hissi ya da nefes darlığı Boğazda düğümlenme hissi Kalp çarpıntıları Mide ağrıları, şişkinlik hissi bulantı ve kusmalar Vücutta yaygın kaşıntı Sık idrar çıkma Aşırı terleme Vücutta yaygın bir şekilde uyuşma ve damarlarda çekilme hissi Konuşma güçlüğü Ses kısıklığı Kulak çınlaması kekeleme Kaslarda kasılma hissi Bayılmalar Bacaklarda huzursuzluk hissi Depresif dönemler hafif, orta, şiddetli ya da ağır olarak tanımlanabilmektedir.

Tanı nasıl konmakta ve hastalık nasıl bir seyir izlemektedir? İki uçlu duygudurum bozukluğu tanısı için hastalığın depresif ve manik-hipomanik dönemlerinin kişinin mesleki-iş yaşamında ya da eğitiminde başarısızlık ve verimsizlik yaratması beklenir. Ruhsal hastalıkları tanımlamak için geliştirilmiş uluslararası tanı kılavuzları bulunmaktadır. Amerika ( DSM-IV ) ve Avrupa ( ICD ) kaynaklı bu kılavuzlarda mani-hipomani ve depresif dönem için belirtilerin sayıları ve süreleri temel kriter olarak alınmıştır. Depresif ya da mani-hipomani belirtiler açısından değil ama süre ve sıklık açısından tartışılır olduğundan, bu kılavuz kitapçıkta tanı için süre ve sıklıktan daha çok belirtiler ve onların kişinin yaşamını aksatması belirleyici alarak alınmıştır. Hastalık dönemlerinin sıklığı, şiddeti ya da süresi hastalığın tipini belirlemede kullanılmaktadır. Psikiyatride iki uçlu duygudurum bozukluğu tıpkı bir otomobilin markasının değişik modelleri olmasına benzer biçimde tiplere ayrılmaktadır. A markasının x ve y modelleri olması gibi. İki uçlu duygudurum bozukluğu tip I manik dönemlere depresif dönemlerinde eşlik edebildiği bir tipi anlatırken tip II depresif dönemlere hipomanik önemlerin eşlik etmesini anlatmaktadır. Tip II de yineleme sıklığı ve sürelerine bağlı olarak alt tiplere ayrılmaktadır. Ayrıca Tip III ve Tip IV de bulunmaktadır. Tip II nin bir alt tipi olarak ta değerlendirilen hızlı döngülü tip sıklık ve süre açısından kendi alt tiplerine ayrılmaktadır. Bir yıl icerisinde en az 4 depresif ve/ veya manik-hipomanik dönem sergileyen hızlı döngülü tip 48 saat aralıklarla seyreden depresif ya da hipomanik süreçlerden oluşan ultra hızlı döngülü tip 24 saat içinde hızla değişen depresif ve hipomanik süreçlerin eşlik ettiği ultradien hızlı döngülü tip ya Dakika dakika değişen depresif ya da hipomanik dönemleri içeren ultra-ultradien hızlı döngülü tip Hızlı döngülülüğün tedaviye ihtiyaç göstermesi ağırlıklı olarak hastalığın ilerleyen dönemlerinde olmaktadır. Hızlı döngülülük bir alt tip den başka bir alt tipe geçiş gösterebilmektedir. Diğer bir deyişle başlangıçta birkaç hafta ya da birkaç gün aralıklarla değişken dönemler yaşayan bir kişi zamanla saat saat hatta dakika dakika değişken dönemler yaşayabilir. Hızlı döngülülük kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Hızlı döngülülük hastalığın kötü gidiş habercisi olarak değerlendirilmektedir. Yine sıklık açısından bakıldığında intihar girişimleri bu grupta daha yoğundur. Manik-depresif hastaların bir kısmında mani-hipomani belirtileri ile depresif belirtiler bir arada bulunabilir. O zaman karma dönemden söz edilir. Şöyle ki kişi kendini enerjik hissetmenin yanında karamsar, sıkıntılı ve isteksiz hissetmektedir. Hastalığın seyri hastalığın tipine göre değişmektedir. Mani-hipomani ve depresyon dönemleri yaşam boyunca tekrarlar. Tedavi gerektiren dönemlerin dışında kalan ara dönemlerde hastalık sessizce diğer bir deyişle alttan alta sürmektedir. Eşik altı olarak bilinen bu ara dönemler belirgin olmayan verimlilik azalmasıyla karakterizedir. Sessiz süren bu dönemler tedaviye ihtiyaç göstermeyebilir. Hastaların düşük bir yüzdesinde tedaviye cevap vermeyen inatçı belirtiler sürgit bir yaşam boyu devam edebilmektedir. Hastalığın mani-hipomani ve depresif dönemlerinde hasta gerçekte olmayan ve varsanı adı verilen şeyler işitilebilir ve/veya görülebilir. Hasta yine hezeyan olarak adlandırılan gerçekle bağdaşmayan düşüncelere kapılabilir. Kişi yükselmiş duygudurumundayken kendisinin çok varlıklı, peygamber ya da devlet başkanı olduğu gibi hezeyanlara kapılabilir. Depresif dönemde ise kendini değersiz veya cezalandırılması gereken kişi gibi hissedebilir. Varsanılar ya da hezeyanlar iki uçlu duygudurum bozukluğuna psikotik karakter kazandırırlar.

Teşhiste tetkiklerin yeri var mıdır? Ruhsal hastalıkların tümünde olduğu gibi iki uçlu duygudurum bozukluğunda da teşhis (tanı) hastanın yakınmalarına hastalığın seyrine hasta yakınlarından alınan bilgilere ve hastanın soy geçmişine ilişkin ruhsal hastalıkların olup olmadıklarına bakılarak konulur. Diğer tıbbi hastalıklarda olduğu gibi yapılacak kan tetkikleri ya da çekilecek beyin filmlerinin hastalığın teşhisinde bir katkısı olmayacaktır. Yapılacak tetkiklerin amacı benzer belirtilerle seyreden hastalıkları teşhis etmek olacaktır. Böylece ruhsal hastalıklarla benzer belirtilere sahip tıbbi hastalıklar atlanmadan yakalanabilecektir. Demek oluyor ki psikiyatr hastayı değerlendirme aşamasında tetkik istediğinde amacı ruhsal hastalıklarla karışabilecek fiziksel hastalıkların yokluğundan emin olmak istemektedir. Böylece içi rahat olarak ruhsal hastalığı tedaviye çalışacaktır. İki uçluduygudurum bozukluğunun nedeni değil ama ortaya çıkışını kolaylaştırıcı ya da şiddetlendirici etkenler varmıdır? Doğum sonrasında iki uçlu duygudurum bozukluğu şiddetlenebilmektedir. Aynı zamanda gizli seyredebilen bu bozukluk, doğum sonrasıyla birlikte tedaviye ihtiyaç duyurtacak hale gelebilmektedir. Gebelik dönemi ise; iki uçlu duygudurum bozukluğu olan kişilerin depresif dönemlerini yumuşatabilirken, hipomani-mani dönemlerini uzatabilmekte ve şiddetlendirebilmektedir. Genel anestezi gerektiren ameliyatların sonrasında da dönemlerde hafifleme ya da şiddetlenme olabilmektedir. İntihar İntihar düşüncesi ya da davranışı genetik yatkınlıkla ilgilidir. Tüm iki uçlu duygudurum bozukluğu tanısı alan hastaların %25-50 si intihar girişiminde bulunmaktadır. İntihar girişiminde bulunan bu hastaların %15-19 u ölümle sonuçlanmaktadır. Kişinin ölsem de kurtulsam ya da alıp başımı gitsem şeklindeki düşünceleri en az intihar düşüncesi ya da girişimi kadar dikkate alınması gerekli düşüncelerdir. Ölme isteği ya da hayattan bıkma hisleri ağırlıkla bir psikiyatrik hastalık belirtisidir. Hayatına son verme düşüncesi-eylemi kişinin tedavi görmesi gerektiği aşamaya geldiği anlamına gelmektedir. İntihar davranışı ya da düşüncesi her yaş gurubunda görülebilir. Çocukluk ya da ergenlik çağında evden kaçacağım ya da kendime zarar vereceğim şeklindeki sözler aile büyüklerince dikkate alınmalıdır. Bu sözler çocukların isteklerini yerine getirtmek için kullandıkları birer tehdit ya da şantaj olarak algılanmamalıdır. İntihar düşüncesi karşısında kişinin ve yakınlarını alması gereken tavır İntihar düşüncesinin dile getirilmesi dahi hasta yakınları tedirgin etmelidir. Aksi bir uzman tarafından söylenmedikçe bir hastalık belirtisi olarak algılanmalıdır. İntihar girişiminde bulunan ya da intihardan söz eden kişilerin yakınları hastanın yalnız kalmamasına dikkat etmeli Hastanın intihar girişiminde bulunabileceği eşya ya da maddeleri rahatsız olan kişiden uzak tutmalı İlaç, fare zehiri gibi toksik etkileri yaratabilecek maddeler gizli tutulmalı. Bıçak, silah gibi yaralayıcı ve öldürücü araçlar ortamdan kaldırılmalı. İp yerine geçebilecek eşyalara dikkat edilmeli. Yüksek katlı binalarda hasta yalnız bırakılmamalı Bir acil servise ya da doktora ulaşmaya çalışılmalı Telefonla 112, 182,184 aranabilir.

Teşhiste tetkiklerin yeri var mıdır? Ruhsal hastalıkların tümünde olduğu gibi iki uçlu duygudurum bozukluğunda da teşhis (tanı) hastanın yakınmalarına hastalığın seyrine hasta yakınlarından alınan bilgilere ve hastanın soy geçmişine ilişkin ruhsal hastalıkların olup olmadıklarına bakılarak konulur. Diğer tıbbi hastalıklarda olduğu gibi yapılacak kan tetkikleri ya da çekilecek beyin filmlerinin hastalığın teşhisinde bir katkısı olmayacaktır. Yapılacak tetkiklerin amacı benzer belirtilerle seyreden hastalıkları teşhis etmek olacaktır. Böylece ruhsal hastalıklarla benzer belirtilere sahip tıbbi hastalıklar atlanmadan yakalanabilecektir. Demek oluyor ki psikiyatr hastayı değerlendirme aşamasında tetkik istediğinde amacı ruhsal hastalıklarla karışabilecek fiziksel hastalıkların yokluğundan emin olmak istemektedir. Böylece içi rahat olarak ruhsal hastalığı tedaviye çalışacaktır. İki uçluduygudurum bozukluğunun nedeni değil ama ortaya çıkışını kolaylaştırıcı ya da şiddetlendirici etkenler varmıdır? Doğum sonrasında iki uçlu duygudurum bozukluğu şiddetlenebilmektedir. Aynı zamanda gizli seyredebilen bu bozukluk, doğum sonrasıyla birlikte tedaviye ihtiyaç duyurtacak hale gelebilmektedir. Gebelik dönemi ise; iki uçlu duygudurum bozukluğu olan kişilerin depresif dönemlerini yumuşatabilirken, hipomani-mani dönemlerini uzatabilmekte ve şiddetlendirebilmektedir. Genel anestezi gerektiren ameliyatların sonrasında da dönemlerde hafifleme ya da şiddetlenme olabilmektedir. İntihar İntihar düşüncesi ya da davranışı genetik yatkınlıkla ilgilidir. Tüm iki uçlu duygudurum bozukluğu tanısı alan hastaların %25-50 si intihar girişiminde bulunmaktadır. İntihar girişiminde bulunan bu hastaların %15-19 u ölümle sonuçlanmaktadır. Kişinin ölsem de kurtulsam ya da alıp başımı gitsem şeklindeki düşünceleri en az intihar düşüncesi ya da girişimi kadar dikkate alınması gerekli düşüncelerdir. Ölme isteği ya da hayattan bıkma hisleri ağırlıkla bir psikiyatrik hastalık belirtisidir. Hayatına son verme düşüncesi-eylemi kişinin tedavi görmesi gerektiği aşamaya geldiği anlamına gelmektedir. İntihar davranışı ya da düşüncesi her yaş gurubunda görülebilir. Çocukluk ya da ergenlik çağında evden kaçacağım ya da kendime zarar vereceğim şeklindeki sözler aile büyüklerince dikkate alınmalıdır. Bu sözler çocukların isteklerini yerine getirtmek için kullandıkları birer tehdit ya da şantaj olarak algılanmamalıdır. İntihar düşüncesi karşısında kişinin ve yakınlarını alması gereken tavır İntihar düşüncesinin dile getirilmesi dahi hasta yakınları tedirgin etmelidir. Aksi bir uzman tarafından söylenmedikçe bir hastalık belirtisi olarak algılanmalıdır. İntihar girişiminde bulunan ya da intihardan söz eden kişilerin yakınları hastanın yalnız kalmamasına dikkat etmeli Hastanın intihar girişiminde bulunabileceği eşya ya da maddeleri rahatsız olan kişiden uzak tutmalı İlaç, fare zehiri gibi toksik etkileri yaratabilecek maddeler gizli tutulmalı. Bıçak, silah gibi yaralayıcı ve öldürücü araçlar ortamdan kaldırılmalı. İp yerine geçebilecek eşyalara dikkat edilmeli. Yüksek katlı binalarda hasta yalnız bırakılmamalı Bir acil servise ya da doktora ulaşmaya çalışılmalı Telefonla 112, 182,184 aranabilir.

iki uçlu duygudurum tedaviyle geçer mi? Manik-depresif hastalığın tedavisinden daha çok mani-hipomani ve depresif dönemlerin tedavisinden söz etmek daha doğrudur. Tedaviyle kastedilen hastalığın kökünden kazınmasıysa bu gerçekdışı bir beklentidir. En azından bu şimdilik böyle. Dönemlerin tedavisinin yanı sıra dönemlerin tekrarının engellenmesi tedavinin esasını oluşturmaktadır. Tekrarın engellenmesi koruyucu tedavi olarak bilinmektedir. Mani-hipomani ya da depresif dönemlerin ortaya çıkışının mı yoksa yalnızca dönemin mi tedavi edileceği hastalığın seyriyle ilgilidir. Seyirde hastalığın şiddeti önemlidir. İki uçlu duygudurum bozukluğunun hızlı döngülü yumuşak ya da ılımlı-eşik altı olarak tanımlanan tipleri ilaç tedavisi almayabilirken ( karar kişiye ve ailesine bırakılmıştır) diğer tiplerin ilaç tedavisi alıp almayacakları hastalığın günlük yaşamı bozma, hayatın kalitesini düşürme şiddetiyle ilişkilendirilecektir. İki uçlu duygudurum bozukluğu olan hastalar ilaçlarla etkin bir biçimde tedavi edildiklerinde olağan yaşantılarına geri dönebilirler. Hastalık tedavisiz bırakıldığında kötüleşme eğiliminde olacaktır. Uygun tedaviyle dönemlerin sıklığı ve şiddeti azalmaktadır. Hastaların yaşam kalitesi tedaviyle artmaktadır. Çocuklarda ve ergenlerde iki uçlu bozukluk olabilir mi? Çocuk ve ergenlerde iki uçlu bozukluk sıklıkla gözden kaçan bir hastalıktır. Çocuğun kendini yeterince ifade edememesi, bazı belirtilerin aile tarafından çocuktur geçer diye yorumlanıp yardım arayışının gecikmesi nedeniyle gözden kaçabilir. Günümüzde çocukluk çağı iki uçlu bozukluğunun sıklığının az olduğu söylense de, yakın zamanda yapılan araştırmalar tam aksini göstermektedir. Kesin olarak bilinen şu ki iki uçlu bozukluk ciddi bir ruhsal hastalıktır. Başarılı bir okul hayatı, sağlıklı arkadaşlık ilişkisi ve sorunsuz aile içi iletişim için erken tanı ve tedavi mutlak gereklidir. İki uçlu bozukluğu olan anne-babaların çocuklarında da benzer bir hastalığın olabileceği düşünülmelidir. Erişkinlikte ortaya çıkan iki uçlu duygudurum bozukluğuna ilişkin ilk belirtiler %20 oranında çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. İki uçlu duygudurum bozukluğunun çocuk ve ergenlerdeki olası belirtileri; Uykusuzluk ( çok az uyumalarına rağmen çok enerjik olurlar ) Ağlama ya da gülme krizleri Yersiz korku ve endişeler Kendine ve çevresine zarar verme Sıradan bir olayda dahi durdurulamayan neşelilik, abartılı coşku ve hareketlilik hali Vurma-kırma, kavgalara karışma Kardeşleri ya da yaşıtlarıyla sürekli bir uyumsuzluk gösterme Dalgınlık ya da durgunluk dönemleri Kendine zarar vereceğinden söz etme Genel bir huzursuzluk hali ( bir nedeni yokken aniden başlayan ve azalıp çoğalan ritimde )

Kesici ya da delici aletler kullanarak saldırgan davranışlar içinde bulunma Dikkat ya da konsantrasyon sorunları Zihnin yersiz konularla meşgul olması hali Derslerde zihin kapasitesiyle bağdaşmayan başarısızlık Durdurulamayan neşelilik, abartılı coşku ve hareketlilik hali Çok konuşma Sürekli değişken bir ruh hali sergileme ( saat saat ya da gün gün değişmek gibi) Para çalma Israrcı-inatçı davranışlar Tıbbi olarak açıklanamayan ancak ruhsal rahatsızlık belirtisi olarak değerlendirebilecek Baş, karın ya da vücudun değişik bölgelerinde ağrılar Baş dönmesi sersemlik hissi, kalp çarpıntıları, nefes alma güçlüğü Kol ve bacaklarda ağırlıklı olmak üzere vücutta kasılmalar Bayılmalar Aileler için iki uçlu duygudurum bozukluğu açısından dikkat çekiçi olması gereken durumlar; Altı yaşındaki çocuğunuz sürekli can sıkıntısından bahsedip, genel bir huzursuzluk hali sergileyebilir Sekiz yaşınızdaki çocuğunuza ayakkabının bağcığını bağlar mısın? dediğinizde saatlerce süren öfke nöbeti gösterebilir. Dokuz yaşındaki çocuğunuz kendisini bir hayal kahramanı zannedip (Süpermen gibi), bunu nasıl bildiği sorulduğunda ben bilirim diye yanıt verebilir. On yaşındaki çocuğunuz çevresindeki çocuklara ders çalışmaları gerektiğini öğütlerken, kendisi her şeyi bildiğini söyleyip ders çalışmayabilir. Yedi yaşındaki oğlunuz üç saat uyuduktan sonra gece uyanıp enerjik bir biçimde saatlerce oyun oynayabilir, dans edebilir. On yaşındaki kızınız bir iki dakika önce yaptığı bir etkinliği ve ya söylenen şeyi hatırlamıyor olabilir. On bir yaşındaki bir çocuk yersiz korku ve endişelerden söz edebilir. On dört yaşındaki bir çocuk yoğun sınav korkusu yaşıyor olabilir. On altı yaşındaki bir çocuk kapasiteyle uyumlu olmayan bir biçimde sınavlarda başarısızlık gösteriyor olabilir. Çocuk ve ergenlerdeki iki uçlu duygudurum bozukluğu yine bu çağlarda sık karşılaşılan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ya da davranım bozukluğuyla sık karışmaktadır.

İki uçlu bozukluğun nedeni nedir? Ruhsal hastalıklar söz konusu olduğunda hastalıkların nedeni olarak her kafadan bir ses çıkmaktadır. Sıkıntıyı yaşayan kişiden tutun da çevresindeki birçok kişi sıkıntıların nedeni olabilecek birçok nedenden söz edebilmektedir. Ruhsal hastalığın nedenlerine ilişkin olarak hasta, eş-dost, aile akraba ya da arkadaşlar çoğunlukla eksik ya da yanlış bir bakış açısı içinde olmaktadırlar. İki uçlu duygudurum bozukluğu söz konusu olduğunda kişinin kendisini iyi hissetmesi beklenilen ve istenilen bir durum olduğundan hipomani dönemi- göz ardı edilmekte aksine ve beklendiği üzere depresif dönemler kişi ve yakınları tarafından istenmeyen durum olarak konuşulmaktadır. Ruhsal rahatsızlığın nedeni olarak; Aile içi şiddete maruz kalma Aileden beklenilen yakınlık ve ilgiyi görememe Yoksulluk Hali hazırda sürmekte olan ekonomik sorunlar Eşler arası ilişkide problemler Uyuşturucu ya da alkol kullanan biriyle yaşamak Geçirilmiş hastalıklar İçindekileri söyleyememek ağzı var dili yok durumunda olmak Alkol ya da uyuşturucu kullanmış ya da kullanıyor olmak Ve daha birçok neden hasta ve hasta yakınları tarafından ileri sürülmektedir. Öğrenilmesinde yarar olacak en temel bilgi ruhsal rahatsızlıkların genetik kaynaklı olduğudur. Beyinde yolaklar adı verilen sistemler bulunmaktadır. Bu sistemler ve yapılar insanların duygu düşünce ve davranışlarının kaynağı olduğu kadar var olan ruh hallerinin süregenliği açısından da birinci derecede sorumlu oluşumlardır. Bir benzetme yapılacaksa bu sistemlerin kişi doğduğu anda belli bir frekansta çalıştığı düşünülebilir. Diyelim ki bu sistem bir sarkaçtan ibaret ve dakikada 5-10 arasında gidiş-geliş yaptığında kişinin ruh hali ancak nedenlere bağlı olarak değişebiliyor ve neden ortadan kalktığında ruh hali eski çizgisine oturuyor. Bu sistemin frekans sayısı 5 in altına düştüğünde kişi depresif döneme giriyor 10 un üstüne çıktığında hipomani (duygudurumda artış) dönemine giriyor. 15 in üzerinde ise taşkın-mani dönemine giriyor. Böylece bir nedene bağlı olmadan dalgalanmalar diğer bir deyişle zigzaglar-iniş ve çıkışlar oluşuyor. Bu sistem ya da yolaklar beyin görüntüleme çalışmaları ile ortaya konulabilmektedir. Yolakların yapısı kadar aktivitelerini de canlı bir beyinde tespit edebilen bu görüntüleme teknikleri MRI ( manyetik rezonans görüntüleme), PET ( pozitron emisyon tomografisi) ve fmri (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) adı ile bilinmektedir. Bu tekniklerle iki uçlu duygudurum bozukluğu ile iki uçlu duygudurum bozukluğu olmayanlar arasındaki yapı ve işleyiş farklılıkları gösterilebilmektedir.

Yaşanılan ve genelde de yaşanması kötü olarak bilinen olaylar ruhsal rahatsızlığın nedeni değildir. Neden olarak ileri sürülen bu düşünceler olsa olsa hastalığın ortaya çıkışını hızlandırır ya da var olan hastalığı şiddetlendirirler. Tam tersi de mümkün. Yani iki uçlu duygurum bozukluğu kişinin ilişkilerinde ve yaşantısındaki diğer alanlarda istikrarlı olmasını engelliyor olabilir. Ruhsal hastalıklarda genetik neden dışında başka nedenler aramak zaman kaybından başka bir şey değildir. Kişi hastalığı nedeniyle verimsiz bir dönem geçirmektedir. Müdahalede geç kalınması iyileşmeyi geciktirecektir. İntihar riskinin yüksekliği düşünüldüğünde gecikmenin maliyeti oldukça yüksek olacaktır. Hastalığının nedeninin genetik olduğunu düşünmek ya da bilmek kişiye rahatsızlık verici olabilir. Genetik nedenler değiştirilemez olarak algılandığından böyle bir his yaratması anlaşılabilir bir durum olmaktadır. Böyle bir bilgiyi dışlamak ya da yok saymak hastalığı yaşayan kişi ya da yakınlarını rahatlatabilir. Bu rahatlama çabasının faturası yukarıda anlatılanlar dikkate alındığında, gerçeği kabullenmek kısa vadede sıkıntı yaratsa da uzun vadede olacakları kontrol edebilme, duruma açıklama getirebilme nedeniyle bir kazançtır. İki uçlu bozukluk nasıl tedavi edilir İki uçlu duygudurum bozukluğunun tedavisinde ilaç tedavisi temel tedavi yaklaşımıdır. İlaç tedavisi dışındaki yaklaşımlar ( EKT dışında ) destekleyici niteliktedir. Tedaviden kastedilen şey hastalığın tamamen ortadan kaldırılması değildir. Kastedilen şey iki uçlu duygudurm bozukluğunun kontrol altına alınmasıdır. Tedavinin hastalık üzerine olan etkisi sıklık ve şiddeti azaltması biçimindedir. Tedavi altındayken de hastalığın sıklık ve şiddetinde artmalar olabilmektedir. İlaç tedavisine zaman içinde tolerans gelişebilmektedir. Yani ilaç zaman içinde etkinliğini yitirebilmektedir. Hastalığın seyri yani sıklık ve şiddeti her hastaya göre değiştiğinden hastalığın ilerleyen zamanlarda nasıl seyredeceği bilinemez. Bu nedenle hastalığın ilk dönemi tedavi edildikten sonra ilaç tedavisine hasta ve yakınları bilgilendirilerek ara verilir Hastalık tekrar ettiğinde ilaç tedavisine yeniden başlanır. Sıklık ve şiddet dikkate alınarak koruyucu tedavinin uygulanıp uygulanamayacağına karar verilir. Hasta ve hasta yakınları bu nedenle tedaviden beklentilerini çok iyi ayarlamalıdırlar. Tedavi konusunda hasta ve hasta yakınları psikiyatr ile işbirliği içinde olmalıdır. Akıllarına takılan soruları çekinmeden psikiyatra aktarmalıdırlar. Hasta yakınları tedavinin etkinliğine yardımcı olmalıdırlar. Bunu yaparken de hastalık belirtileri, belirtilerin seyri ve ilaçlar ile ilgili günlük kayıtlar tutmaları tedaviye yardımcı olacaktır. Beyinde bulunan çok sayıda sistem hastalık belirtilerinden ayrı ayrı sorumlu olabileceğinden birden fazla ilaç kullanımı söz konusu olabilecektir. Hamile kalmayı düşünen hastalar ilaç tedavisi altındayken psikiyatr ile işbirliği yapmalıdırlar. İlaçların anne karnındaki fetüs ve emzirilen bebek üzerinde zarar verici kalıcı etkileri olabilmektedir. Hamile kalma düşüncesi varsa riskler psikiyatrla konuşulmalıdır. Antidepresanlar ağırlıkla olmakla birlikte duygudurum dengeleyici olarak bilinen ilaçların depresif dönemde kullanıldıklarında mani-hipomani oluşturma riskleri vardır. Bu nedenle ilaç tedavisi altındayken olağandışı keyiflilik ve neşelilik haline hasta yakınları şüpheyle yaklaşmalıdırlar. Aynı zamanda depresif dönemdeyken kullanılan ilaçlar depresyonu şiddetlendirebilirler. Antidepresanlar ve duygudurum dengeleyicilerinin kullanımı sırasında yukarıda belirtilen dönemler arası geçişler ya da bir dönemin şiddetlenmesi var olan bir hastalığın şiddetlenmesi ya da görünür hale gelmesi anlamına gelmektedir. Bu demektir ki ilaçlar bir hastalığa yol açmamaktadırlar. Yalnızca var olanı körüklemektedirler.

İki uçlu duygudurum bozukluğu olan hastalar söz konusu olduğunda; Hafif ya da orta düzeyde bir depresif döneme ilaç yanıtı (tedavi dozları uygulandığında) 2-3 gün içinde ortaya çıkabilmektedir. Depresif dönemin ağır seyrettiği durumlarda ilaca tam yanıt birkaç haftayı alabilmektedir. Şiddetli bir mani nöbetinin antipsikotikler ya da duygudurum dengeleyicileri ile baskılanması birkaç ayı alabilir. Duygudurum dengeleyicileri ya da antipsikotik ilaçlarla hafif ve orta dereceli mani-hipomani dönemlerinin kontrol altına alınması ise 3 ya da 5 gün içinde mümkün olabilmektedir. Manik-depresif hastalık tedavisinde kullanılan ilaçlar birkaç gurup altında toplanmaktadır. Bunlar antidepresanlar, antiepileptikler ve antipsikotiklerdir. Antidepresanlar duygudurumu rahatsızlık öncesine döndürebilme kapasitesindedirler. Yalnız yükselmiş duygudurumu aşağı çekememektedirler. Yükselmiş duygudurumu-hipomani- baskılama ya da aşağı çekmeye yardımcı olan ilaçlar duygudurum düzenleyici olarak bilinen antiepileptikler, antipsikotikler ve benzodiazepin grubu ilaçlardır. Duygudurum düzenleyicilerin bir kısmı alçalmış ya da çökmüş duygudurumu orta noktaya yakınlaştırabilme özelliğine sahiptirler. İlaçların yan etkileri İlaç kullanan hasta ya da hasta yakınları sıklıkla ilaçların yan etkilerinden yakınmaktadırlar. Sıklıkla dile getirilen yakınmalar ilaçların kendilerini ya da hastalarını eskisinden daha kötü yaptıklarıdır. İlaçların sürekli uyuttuğu, sersemleştirdiği, hiçbir şey düşünemez hale getirdiği en sık dile getirilen yan etkilerdir. Ve bu yan etkiler ilaç bırakma nedeni olarak gösterilmektedir. Bunların yanı sıra var olan bedensel yakınmalar ilaç kullanımı sırasında şiddetlenebilirken mevcut olmayan bedensel yakınmalarda rahatsızlığa eklenebilmektedir. Kilo artışı, titreme, saç dökülmesi,ağız kuruluğu, iştahsızlık, mide bulantısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, kalp çarpıntısı, tansiyondaki iniş-çıkışlar, kusma, ishal, baş ağrısı bu yakınmalar arasında en sık karşılaşılanlarıdır. Gerçekte uykuya eğilim ya da sersemlik hissi zaten var olan yalnızca ilaçla artan depresif döneme ait şikayetlerdir. Keza kişi bu dönemde rahatsızlığın iyice arttığı gibi gereksiz bir endişeye girdiğinden bedensel yakınmalarda bir artış hissi oluşmaktadır. Nihayetinde kişi böyle bir algıya girdiğinde ilacı bırakma eğilimine girebilmektedir. Artmış duygudurum hallerinde de bir baskılanma olması ilaçlardan yakınmanın diğer bir yanını oluşturmaktadır. İlaç tedavisi dışındaki yaklaşımların yeri nedir? İlaç tedavileri dışında kalan tedaviler ağırlıklı olarak hastalık konusunda bilgilendirme ve tedaviye uyumu arttırma niteliğindedir. Ruhsal tedavilerin geldiği şu noktada psikoterapi yukarıda açıklanan yaklaşımla sınırlı kalmalıdır. Farklı yaklaşımlar zarar verici olabilir. İlaca yanıt vermeyen ya da acil tedavi gerektiren durumlarda EKT olarak bilinen elektroşok tedavisi uygulanmaktadır. İlacın fetüs üzerine zararlı etkileri düşünüldüğünde hamilelik döneminde de EKT kullanılabilmektedir. Yine şiddetli mani ataklarında EKT alternatif tedavi seçenekleri arasında yer alır. Bir kişide hem iki uçlu duygudurum bozukluğu hem de başka bir psikiyatrik hastalık bir arada bulunabilir mi? İki uçlu duygudurum hastalığı olan kişilerde aynı zamanda takıntı-zorlantı bozukluğu, panik bozukluk, yaygın kaygı bozukluğu, tik bozukluğu v.b.. gibi yaygın görülen ruhsal hastalıklar bir arada bulunabilir. Alkol ve esrar gibi bağımlılık yapıcı maddelerin iki uçlu duygudurum bozukluğu olan kişilerde kullanımı oldukça sık ve yoğundur. Bu kişiler hipomani-mani dönemlerinde keyif verici maddeleri neşelerini arttırmak, depresif dönemlerinde ise keyifsizliklerini azaltmak için tüketmektedirler. Yani her iki durumda da alkol ve maddeye başvurulmaktadır. Bu da bağımlılığa giden yolu açmaktadır.

Tıbbi hastalıklarla ilişkisi Tiroid bezi hastalıkları % 40-60 oranında iki uçlu duygudurum hastalığı ile birlikte görülebilmektedir. Eksik ve yanlış bilgilenmeden dolayı çoğunlukla depresif dönemdeki yakınmalar tiroid bezi hastalıklarıyla ilişkilendirilmektedirler. Buradan anlaşılması gereken tiroid bezi hastalıklarıyla iki uçlu duygudurum hastalıklarının ayrı ayrı değerlendirilmesidir. Tiroid bezi hastalığı teşhisi almış kişilerin tedavileri sürerken şikayetlerde beklenilen ölçülerde bir gerileme söz konusu değilse, iki uçlu duygudurum hastalığı da akla gelmelidir. Astım KOAH ya da bronşit gibi hastalıklar iki uçlu duygudurum hastalığı varlığında şiddetlenebilmekte ya da tedavilerine alınan yanıtta güçlükler yaşanabilmektedir. Yine aynı şekilde mevcut gastrit ve mide ülseri gibi mide-bağırsak hastalıkları iki uçlu duygudurum bozukluğu varlığında şiddetlenebilmektedir. Hasta yakınlarının hastalığa ve tedaviye yaklaşımı nasıl olmalıdır. Öncelikle hasta yakınları hastalık ve tedavi konusunda yeterli derecede bilgilenmelidirler. Psikiyatr ile yakın bir işbirliği içinde olmalıdırlar. Psikiyatrın hastalığa bakış açısını ve tedavi yaklaşımını benimsemelidirler. Hastalığa yönelik kendi bakış açılarını uzmanınkine yakın bir noktaya yaklaştırmaya çalışmalıdırlar. Aksi yaklaşımlar hastaya zarar verici olabileceği gibi tedaviyi aksatıcı bir niteliğe bürünebilir. Hasta yakınları, hastanın davranış ve düşünceleriyle hislerine hakim olamadığını anlamaya çalışmalıdırlar. Bu nedenle hastanın iradesine sahip olamadığı ya da isterse iradesiyle birçok şeyi kontrol edebileceğine ilişkin yanlış düşüncelere içine girmemelidirler. Yani hasta için zaten var olan sıkıntılı ve zor dönemi daha da zorlaştırmamalıdırlar. İlaç tedavisi hasta ve yakınları tarafından önemsenmelidir. Hastanın unutkan olacağı dikkate alınarak ilaç kullanımıyla ilgili hastayı rencide etmeden ilaç alımı hastaya hatırlatılmalıdır. Şayet gerekiyorsa ilaç sorumluluğu tamamen hasta yakını tarafından üstlenilmelidir. Hastanın bir ilaç kullanım çizelgesi oluşturmasına yardımcı olunmalıdır.

Kaynaklar 1. Akiskal H.S., Puzantian V.R. (1979) Psychotic forms of depression and mania. Psychiatr. Clin. North Am., 2: 419-439 2. Dunner D.L, Gershon E.S., Goodwin F.K. (1976) Heritable factors in the severity of affective illness. Biol. Psychiatry, 11: 31-42. 3. Regier D.S., Farmer M.E., Rae D.S Loskce B.Z., Keith S.D., Judd L.L., Goodwin F.K. (1990) Comorbity of mental disorders with alcohol and other. drug abuse. JAMA, 264: 2511-2518. 4. Jamison K.R., Gemer R.H., Hammen C., Padesky C (1980) Clouds and silver linigs: positive experiences associated with primary affective disorders. Am. J. Psychiatry, 137: 195-202. 5. Akiskal H.S., Djenderedjian A.H., Rosenthal R.H., Khani M.K., (1977) Cyclothymic disorder: validating criteria for inclusion in the bipolar affective group. Am. J. Psychiatry, 134: 1227-1233. 6. Akiskal H.S., (2001) Dysthymia and cyclothymia in psychiatric practice a century after Kraepelin. J. Affect. Disord., 45: 117-126. 7. Andreasen N.C. (1987) Creativity and mental illness: prevalens rates in writers and their first-degree relatives. Am. J. Psychiatry, 144: 1288-1292 8. Akiskal H.S., (1992) Delineating irritable-choleric and hyperthymic temperaments as variants of cyclothymia. J. Pers. Disord., 6: 326-342. 9. Post R.M., Rubinow D.R., Uhde T.W., Roy-Byrne P.P., Linnoila M., Rosoff A., Cowdry R.W., (1989) Dysphoric mania: clinical and biplogical correlates. Arch. Gen. Psychiatry, 46: 353-358. 10. Bauer M.S., Calabrese J.R., Dunner D.L., Post R.P., Whybrow P.C., Gyulai L., Tay L.K., Younkin S., Bynum D., Lavori P. Et al (1994) Multi-site data ree-analysis: validity of rapid cycling as a course modifier for bipolar disorder in DSM-IV. Am. J. Psychiatry, 151: 506-515 11. Maj M., Magliano L., Pirozzi R., Marasco C., Guarneri M. (1994) Validity of rapid cycling as acourse specifier for bipolar disorder. Am. J. Psychiatry, 151: 1015-1019. 12. Coryell W., Endicott J., Keller M. (1992) Rapidly cycling affective disorder : demographics, diagnosis, family history and course. Arch. Gen. Psychiatry, 49: 126-131. 13. Wolpert E.A., Goldberg J.F., Harrow M. (1990) Rapid cycling in unipolar and bipolar affective disorders. Am. J. Psychiatry, 147: 725-728. 14. Koukopoulos A., Reginaldi D., Laddomada P., Floris G., Serra G., Tondo L. (1980) Course of the manic depressive cycle and changes caused by treatment. Pharmakopsychiatry. Neuropsychopharmakol, 13: 156-157. 15. Chengappa K.N., Levine J., Gershon S., Kupfer D.J. (2000) Lifetime prevalence of substance in a voluntary registry. Bipolar Disord., 2: 191-195. 16. Rounsaville B.J., Anton S.F., Carroll K.; Budde D., Prusoff B.A., Gawin F. (1991) Psychiatric diagnosis of treatment-seeking cocaine abusers. Arch. Gen. Psychiatry, 48: 43-51. 17. Gottschalk A., Bauer M.S., Whybrow P.C. (1995) Evidence of chaotic mood variation in bipolar disorder. Arch. Gen. Psychiatry, 52: 947-959.

Kaynaklar 1. Akiskal H.S., Puzantian V.R. (1979) Psychotic forms of depression and mania. Psychiatr. Clin. North Am., 2: 419-439 2. Dunner D.L, Gershon E.S., Goodwin F.K. (1976) Heritable factors in the severity of affective illness. Biol. Psychiatry, 11: 31-42. 3. Regier D.S., Farmer M.E., Rae D.S Loskce B.Z., Keith S.D., Judd L.L., Goodwin F.K. (1990) Comorbity of mental disorders with alcohol and other. drug abuse. JAMA, 264: 2511-2518. 4. Jamison K.R., Gemer R.H., Hammen C., Padesky C (1980) Clouds and silver linigs: positive experiences associated with primary affective disorders. Am. J. Psychiatry, 137: 195-202. 5. Akiskal H.S., Djenderedjian A.H., Rosenthal R.H., Khani M.K., (1977) Cyclothymic disorder: validating criteria for inclusion in the bipolar affective group. Am. J. Psychiatry, 134: 1227-1233. 6. Akiskal H.S., (2001) Dysthymia and cyclothymia in psychiatric practice a century after Kraepelin. J. Affect. Disord., 45: 117-126. 7. Andreasen N.C. (1987) Creativity and mental illness: prevalens rates in writers and their first-degree relatives. Am. J. Psychiatry, 144: 1288-1292 8. Akiskal H.S., (1992) Delineating irritable-choleric and hyperthymic temperaments as variants of cyclothymia. J. Pers. Disord., 6: 326-342. 9. Post R.M., Rubinow D.R., Uhde T.W., Roy-Byrne P.P., Linnoila M., Rosoff A., Cowdry R.W., (1989) Dysphoric mania: clinical and biplogical correlates. Arch. Gen. Psychiatry, 46: 353-358. 10. Bauer M.S., Calabrese J.R., Dunner D.L., Post R.P., Whybrow P.C., Gyulai L., Tay L.K., Younkin S., Bynum D., Lavori P. Et al (1994) Multi-site data ree-analysis: validity of rapid cycling as a course modifier for bipolar disorder in DSM-IV. Am. J. Psychiatry, 151: 506-515 11. Maj M., Magliano L., Pirozzi R., Marasco C., Guarneri M. (1994) Validity of rapid cycling as acourse specifier for bipolar disorder. Am. J. Psychiatry, 151: 1015-1019. 12. Coryell W., Endicott J., Keller M. (1992) Rapidly cycling affective disorder : demographics, diagnosis, family history and course. Arch. Gen. Psychiatry, 49: 126-131. 13. Wolpert E.A., Goldberg J.F., Harrow M. (1990) Rapid cycling in unipolar and bipolar affective disorders. Am. J. Psychiatry, 147: 725-728. 14. Koukopoulos A., Reginaldi D., Laddomada P., Floris G., Serra G., Tondo L. (1980) Course of the manic depressive cycle and changes caused by treatment. Pharmakopsychiatry. Neuropsychopharmakol, 13: 156-157. 15. Chengappa K.N., Levine J., Gershon S., Kupfer D.J. (2000) Lifetime prevalence of substance in a voluntary registry. Bipolar Disord., 2: 191-195. 16. Rounsaville B.J., Anton S.F., Carroll K.; Budde D., Prusoff B.A., Gawin F. (1991) Psychiatric diagnosis of treatment-seeking cocaine abusers. Arch. Gen. Psychiatry, 48: 43-51. 17. Gottschalk A., Bauer M.S., Whybrow P.C. (1995) Evidence of chaotic mood variation in bipolar disorder. Arch. Gen. Psychiatry, 52: 947-959.

18. Akiskal H.S., Pladdi G.F., Signoretta S., Liguori A., Gervasi R., Maremmani I., Mally G., Puzantian V.R. (1998) TEMPS-I: delineating the most discriminant traits of cyclothymic, depressive, irritable and hyperthymic temperaments in a nonpatient population. J. Affect. Disord, 51: 7-19. 19. Akiskal H.S., Maser J.D., Zeller P.J., Endicott J., Coryell W., Keller M., Warshaw M., Clayton P., Goodwin F.K. (1995) Switching from unipolar to bipolar II: an 11-year prospective study of clinical and temperamental predictors in 559 patients. Arch. Gen. Psychiatry, 52: 114-123. 20. Calabrese J., Rapport D., Findling R., Shelton M., Kimmel S. (2000) Rapid-cycling bipolar disorder. In Bipolar Disorder: 100 Years After Manic-Deprsive Insanity (Eds A. Marneros, I. Angst), pp. 89-109, Kluwer, Dortrecht. 21. Guze S.B., Robins E. (1970) Suicide and primary affective disorders. Br. J. Psychiatry, 117: 437-438 22. Jamison K.R. (1986) Suicide and bipolar disorders. Ann. N.Y. Acad. Sci, 487: 301-315. 23. Simpson S.G., Jamison K.R. (1999) The risk of suicide in patients with bipolar disorders. J. Clin. Psychiatry, 60: 53-56. 24. American Psychiatric Association: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disoeders, 3rd Edition. Washington, DC, American Psychiatric Association, 1994 25. Bostwick J.M., Pankratz V.S. (2000) Affective disorders and suicide risk : a reexamination. Am. J. Psychiatry, 157: 1925-1932. 26. Colom P., Vieta E., Martinez A., Jorquera A., Gasto C. (1988) What is the role of psychotherapy in the treatment of bipolar disorder? Psychother. Psychosom., 67: 3-9. 27. Altshuler L. (1993) Bipolar disorder: are repeated episodes associated with neuroanatomic and cognitive changes? Biol. Psychiatry, 33: 563-565. 28. Partonen T., Lonnqvist J. (1998) Seasonal affective disorder. Lancet, 352: 1369-1374. 29. Keck P.E. Jr., McElroy S.L., Strakowski S.M. (1988) Anticonvulsants and anti psychotics in the treatment of bipolar disorder. J. Clin. Psychiatry, 59(Suppl. 69): 74-81. 30. Palmer A.G., Williams H. (1995) CBT in a group format for bipolar affective disorder. Behav. Cogn. Psychother., 23: 153-168. 31. Weiss RD., Griffin M.L., Greenfield S.F., Najavits L.M., Wyner D., Soto J.A., Hennen J.A. (2000) Group therapy for patients with bipolar disorder and substance dependence: results of a pilot study. J. Clin. Psychiatry, 61: 361-367. 32. Lish J.D., Dime Meenan S., Whybrow P.C., Price R.A., Hirsschfeld R.M.A (1994) The National Depressive and Manic-depressive Association (DMDA) survey of bipolar members. J. Affect. Dissorde., 31: 281-294. 33. Lewinsohn P.M., Klein D.N., Seeley J.R. (1995) Bipolar disorders in a community sample of older adolescents: prevalance, phenomenology, comorbidity, and course. J. Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry, 34: 454-463. 34. Geller B., Bolhofner K., Craney J.L., Williams M., DelBello M.P., Gunderson K. (2000) Psychosocial functioning in a prepubertal and early adolescent bipolar disorder phenotype. J. Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry, 39: 1543-1548. 35. Srinath S., Reddy Y.C.J., Girimaji S.R., Seshadri S.P., Subbakrisjna D.K. (1998) A prospective study of bipolar disorder in children and adolescents from India. Acta Psychiatry. Scand., 98: 437-442.