17 Aralık 2010 The Marmara Sayın Bakan, Sayın Başkanlar, Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları, 9. Teknoloji Ödülleri törenine hoş geldiniz. TÜBİTAK, TÜSİAD ve TTGV tarafından düzenlenmekte olan Teknoloji Ödülleri ve Kongresinin birincisi 1998 yılında yapılmıştı.geçen zaman içinde uygulamada bazı değişikliklere uğrayan etkinliğin bugün sonuçlandıracağımız dokuzuncusuna yapılan başvurularda önemli bir artış olmuştur. Bu sıçramadaki en önemli etkeni sanayimizde ar-ge ve yenileşim kültürünün artık yerleşmeye başlamış ve öneminin kabul edilmiş olması şeklinde yorumlamak istiyorum. Sayın Dinleyenlerim, Ülkemizde bilim, teknoloji ve yenileşimin geliştirilmesinin bir politika olarak benimsenmesi başlangıcı olarak, TÜBİTAK ın kurulduğu, planlı dönemin de başlangıcı olan, 1963 yılını kabul edersek bugüne kadar 47 yıl geçmiş bulunuyor.nerede ise yarım asır.bu 47 yılın bir değerlendirmesini yaparak geleceğe yönelik atılan adımların daha doğru ve gerçekçi olması sağlanabilir. Bir ödül töreni öncesi yapılan konuşmaya böyle bir değerlendirmeyi sığdırmanın imkansızlılığı ortada.ama,hiç değilse, yukarda değindiğim başlangıçtan beri bu ortamda bulunan bir kişi olarak önemli saydığım bazı tesbitlerimi özetleyebilirim: 1
Geçen süre zarfında, çeşitli bilim ve teknoloji politikaları saptanmış, bunlar uygulanmaya çalışılmıştır.sonunda Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenileşim Sistemi oluşmuştur. Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Türkiyenin Yenileşim Politika Eğilimleri isimli raporda Yenileşim Sistemimizin bütün önemli bileşenlere sahip olduğu belirtiliyor.bununla birlikte, ülkenin büyüklüğü göz önünde tutulursa, bunların sayı, işletme büyüklüğü ve çeşitliliği bakımından yeterli olmadığı, daha önemlisi, bileşenler arası işbirliği ve irtibatın zayıf olduğu ifade ediliyor. Son yıllarda ülkenin bilim, teknoloji ve yenileşim alanındaki durumu, çeşitli uluslarası göstergelere göre, yükselen bir gidiş gösteriyor.hayata geçirilen doğrudan ve dolaylı teşvik tedbirlerinin de etkisiyle, özel sektörde göze çarpan teknoloji geliştirme ve yenileşim etkinlikleri gözlemleniyor.ancak, uluslararası piyasalarda, aranan, markalaşmış, bize ait, özgün, yüksek teknolojili, yüksek değerli ürünlerimiz mevcut değil henüz.geçenlerde Sayın Maliye Bakanının söylediği bir sözü çok önemsiyorum:klasik ürünler yerine ileri teknolojili, yüksek katma değerli ürünler ihracı cari açığın kapanmasına yardımcı olur.bu sözler, Demoklesin kılıcı gibi başımızın üstünde duran cari açıkla mücadelede, TL-dolar paritesi dışında araçlar bulunduğuna da işaret ediyor. Bilim, teknoloji ve yenileşim politikaları saptanıp zaman zaman günün şartlarına uydurulmuş olmakla beraber, özel sektörün dinamizmi ile beslenen, kamunun teknolojiye dayalı ulusal kalkınmaya sıkı sıkıya bağlı olduğu bir ortam ve model oluşturulamamıştır. Eğitim bir toplumun yeni bilgi ve teknolojiyi özümseme yeteneğini de inşa eder.bir ekonomi yüksek seviyelere çıktıkca, teknolojik yetenek de kritik bir etken haline gelir.bu sebeple insan kaynağına ve eğitime büyük yatırımlar yapmak gerekir.uzun soluklu böyle bir politikanın ülkemizde izlendiğini söylemek zordur.yıllardan beri yüksek öğretimin gündemini işgal eden konuları birlikte izliyoruz.ilk ve orta öğretimdeki durumumuzun da, uluslararası değerlendirmelere göre, pek iç açıcı olmadığı, OECD nin PISA, yani uluslararası öğrenci başarısını belirleme programı, raporlarından açıkca görülüyor. 2
Bilim, teknoloji ve yenileşim sisteminin ülkemizde en üst kuruluşu Bilim ve Teknoloji Yüksek Kuruludur (BTYK).Bu kurul, 1983 yılında bir kanun kuvvetinde kararname ile kurulmuştur.kararnamede BTYK nın kuruluş amacı şöyle tanımlanıyor: Bilim ve teknoloji alanındaki araştırma ve geliştirme politikalarının ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve güvenlik hedefleri doğrultusunda tesbit edilmesi, yönlendirilmesi ve koordinasyonunun sağlanması amacıyla Başbakana bağlı Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kurulmuştur. Bu ifadeye rağmen, uzun süre Kurulun işletilmesi süreci tam bir ihmal ve önemsemezlik örneğidir.bununla ilgili bilinenleri bir kez daha yineleyeceğim:kanun kuvvetindeki kararnamede Kurumun yılda en az iki kez toplanması öngörülmüş olmasına karşın, ilk toplantısını 1989 da, yani kuruluşundan altı yıl sonra, yapmıştır.bundan sonraki toplantıları uzun aralıklarla devam eden BTYK, 2004 yılında 10. kez toplanabilmiştir.o tarihten bu yana kararnamesindeki hükme uygun olarak yılda iki kez toplanıyor. BTYK, kanun kuvvetindeki karanameye göre, Başbakanın başkanlığında ilgili Devlet, Milli Savunma, Maliye, Milli Eğitim, Sağlık, Tarım ve Köy İşleri, Çevre ve Orman, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanları ile YÖK Başkanı, DPT Başkanı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarları, TÜBİTAK Başkanı ve bir yardımcısı,türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, TRT Genel Müdürü, TOBB Başkanı ve YÖK ün belirleyeceği bir üniversitenin seçeceği üyeden oluşur.ayrıca ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri de BTYK da davetli sıfatı ile yer alırlar. Görüldüğü üzere, bu kurulda özel sektör doğrudan sadece TOBB Başkanı tarafından temsil edilmektedir.oysa, GSH nın %2 sine çıkması hedeflenen toplam ar-ge harcamalarının en az %50 si, tercihen %60 ı özel sektörden beklenmektedir. Bu itibarla, esasen çok eskimiş olan BTYK kanun kuvvetinde kararnamesi kanun haline getirilirken günün ihtiyaç ve şartlarına uyan yapısal değişikliklere tabi tutulması faydalı olacaktır. 3
Üniversite sanayi işbirliği, her ne kadar diğer ülkelerde de tatmin edici olmaktan uzaksa da, ülkemizdeki seviyesi çok düşüktür.üniversite kampüslerinde kurulan teknoloji geliştirme bölgelerindeki teknopark, teknokent gibi kuruluşlara yerleşik şirketlerin üniversitelerle kurdukları işbirliği örnekleri çok yetersizdir.teknoloji transfer arayüzleri bu arada teknoloji transfer merkezleri henüz emekleme çağındadır. Kamu-üniversite-özel sektör şeklindeki üçlü işbirliğine nadir olarak rastlanıyor.oysa, ulusal kalkınmayı etkileyecek büyük projelerin yaratılması ve gerçekleştirilmesinde bu enstrümana ihtiyaç vardır. Bilim, teknoloji ve yenileşim alanındaki gelişmelerden tatmin olmak hiç bir zaman mümkün olmayacaktır, olmamalıdır da.ama bazı göstergeleri kullanarak iyimser bir tablo da çizilebilir.mesela, 1993 yılına ait bazı önemli göstergelerle bugüne yakın olanlar karşılaştırılabilir.1993 yılını seçmemin sebebi o yılın başlarında Sayın Süleyman Demirel Başkanlığında ikinci toplantısını yapan BTYK da ilk olarak Türk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003 ün kabul edilmiş olmasıdır.1993 yılında gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYİH) içinde ar-ge harcamalarının payı %0,33 iken 2009 da %0,85 e yükselmiş olup bunun, yakında, %1 i aşması beklenmektedir.gene 1993 de 7 olan onbin çalışan nüfus başına tam zaman eşdeğer ar-ge personeli sayısı 2009 da 34,6 ya çıkmıştır.1993 de toplam ar-ge harcamalarındaki özel sektör payı %18 iken, 2009 da, %40 a ulaşmıştır.gsh içinde ar-ge harcamalalarındaki payı itibarı ile yüksek öğretim hala %47,4 ile ilk sıradadır.ancak, özel sektör, ar-ge harcamaları finansmanın %41 ini karşılayarak birinci sırada bulunmaktadır.diğer yandan, ilk olarak 2009 yılında, istihdam edilen tam zaman eşdeğer ar-ge personel sayısı itibarı ile özel sektör ön sıraya geçmiştir. Bu tablo, önümüzdeki yıllarda gelişmenin daha da hızlanacağı hususunda ümit veriyor.ta ki, başta kamu olmak üzere, tarafların teknolojiye dayalı ulusal kalkınma modeline inanması ve bağlılığı sağlansın. Sözlerime son verirken artık markalaşmış bulunan bu etkinliği birlikte düzenlediğimiz TÜBİTAK ve TÜSİAD a örnek işbirliği, Teknoloji Ödülleri Yürütme Kuruluna başarılı yönetimleri ve Jüri üyelerine özverili çalışmaları için teşekkür ediyorum. 4
Biraz sonra ödül kazanan proje ve firmaları birlikte öğreneceğiz. Kazananları şimdiden kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. Fikret Yücel TTGV Yönetim Kurulu Başkanı 5