SİVİL BAKIŞ GEREK YOK. Yeni Anayasaya. Özgürleştirmeyecekse. Özgürleştirmeyecekse SAYI. Türk Muhafazakarlığı Dünü Bugünü, Yarını

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

ACR Group. NEDEN? neden?

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Cumhuriyet Halk Partisi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!


ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

Cumhuriyet Halk Partisi

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR


Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

1: İNSAN VE TOPLUM...

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Biz yeni anayasa diyoruz

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

İ Ç İ N D E K İ L E R

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir?

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

frekans araştırma

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

DERNEK YÖNETİMİ. Prof. Dr. Ümran SEVİL İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği Başkanı. Yrd. Doç. Dr. Ayça GÜRKAN Dernek Genel Sekreteri

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Devrim Öncesinde Yemen

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

İSLAM DÜNYASI İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

DİYARBAKIR BÖLGE HALKININ CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ REFERANDUMUYLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİ ÖLÇMEYE YÖNELİK SAHA ÇALIŞMASI:

Cumhuriyet Halk Partisi

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Transkript:

SİVİL BAKIŞ 3 Aylık Dergi (Mayıs, Haziran, Temmuz) 2012 SAYI 03 Düşünce ve Siyaset Dergisi Özgürleştirmeyecekse Özgürleştirmeyecekse Yeni Anayasaya Yeni Anayasaya GEREK YOK GEREK YOK!! Berlin Duvarları Yıkılırken Birleşen Ortadoğu 04 Milletlerin kaderleri, içinde geçtikleri tarihlere ve içinde oluştukları medeniyet havzalarına bağlıdır. Tarihsel varlık, uzun bir sürecin zamansal karşılığını meydana getirir. Türk Muhafazakarlığı Dünü Bugünü, Yarını 18 Muhafazakarlar bilhassa cumhuriyetle kendilerine çizilen tarihsel rolü kabul etmeyerek bu rolü aşan bir işlevsellikle bizzat kapitalist modernleşmede itici gücü oluşturdular.

YENİ YENİ Tehcir Günlerinde Aşk / Ergün YILDIRIM KİTAP Babaannem oldukça uzun uzun anlattı. İç içe geçen hikayeler, onun büyük hikayesinde tek tek açılmaya başlıyordu. İçim bir eskici dükkanıydı. Zihnime dolan sırların üstündeki tozlar uçuşurken, keşfettiğim her nadide parçayı insanlarla paylaşmam gerektiğini hissediyordum. Kendimi yeniden keşfetmek ve bunu babaannemin hikayesinin içinden geçerek tamamlamak için tutuşuyordum. Yüzyıla varan ve içinde büyük acılar taşıyan bir hayata tanıklık yaparak kendime yeniden bakmak ve varlığımın dağılan parçalarını birleştirip, yapıştırmak istiyordum. İstanbul a döndüğümde her şeyi yazmaya başladım. Bayzan, Ali, Vartanoş ve Çerçi Mehmet arka arkaya döküldüler tarihten bugüne. Onların dünyası, babaannemin dünyasında ışıyarak, beni varlığımın bahçesine davet ediyordu. Kendime, sevdiklerime ve nefret ettiklerime dair bir ilk noktaya, bir milada ihtiyacım vardı. Hiç telaffuz edilmeyen ama hayatımızın her adımında bizi gölge gibi takip eden o milat belliydi. O konuşulmadan hiçbir parçanın bütünleşmesi mümkün değildi. O mozaik vazonun kırıldığı andı. O, Tehcirdi...

www.sivildayanismaplatformu.org

Editör Levent GAZİ Editör EKİNOKS Gündönümlerini bilirsiniz Senede iki defa, gece ve gündüzün eşit sürdüğü günler (21 Mart ve 23 Eylül) Bu günler aynı zamanda ilk- ve sonbahar mevsimlerinin başlangıç dönümleri kabul edilebilir, ve gece ile gündüzün en uzun sınırlarına ulaştığı dönümlerle birlikte (21 Aralık ve Haziran) dört mevsimin köşelerini oluştururlar. Görünen o ki biz de bu dönümlerden birini, olasılıkla ilkbahar ekinoksunu yaşıyoruz, insanlık olarak Ya da öyle olmasını umuyoruz diyelim şimdilik Çünkü, nihayetinde insanlık tarihi, insanın seçimlerine bağlı olarak oluşuyor. Ve tarihin izleyeceği seyir, biraz da bizim yapacaklarımız ve yapmayacaklarımızla belirlenecek sivil iktidarın pekleşmesi, yerleşmesi ve pişmesi ancak, devlet aygıtı demokrasi, hukuk ve adalet ölçülerini korurken, toplumu oluşturan grup ve bireylerin de aynı şekilde, diğer grup ve bireylere hoşgörü ve kabul geliştirmeyi öğrenmesi, yani demokrasi kültürünü özümsemesi ile mümkün. demokrasi, hukuk ve adalet ölçülerini korurken, toplumu oluşturan grup ve bireylerin de aynı şekilde, diğer grup ve bireylere hoşgörü ve kabul geliştirmeyi öğrenmesi, yani demokrasi kültürünü özümsemesi ile mümkün. Sosyo - kültürel beklenti ve ihtiyaçlar gözetilirken, genel doğrulara ters, azınlık değerleri ve hatta birey hak ve özgürlüklerinin de korunup cesaretlendirilmesi bir denge ve olgunluk içinde yapılmalı. Böylece, bir yandan köklerle olan bağlar gözetilip, geleneksel toplumun ihtiyaçlarına yanıt verilirken, bir yandan da bağnazlığın ve dar kafalılığın önü alınıp, farklı olana saygı duymanın öğrenileceği ve gelecek tasavvurları arasına bir arada yaşama olasılığının da eklendiği bir toplum inşasının temelleri atılmalı. Yurt dışından endişe uyandırıcı ve ümit verici rüzgarlar eş zamanlı olarak eserken, Türkiye de olumlu gelişmelerin ağır bastığı, taze olanakların işaretlerini taşıyan bir geleceğin ufku kapladığı bir tarih döneminden geçiyoruz. Yeni bir Anayasaya ilişkin çalışmalar, ilk seferde tam istenen düzeyde sonuç vermese bile, daha sivil, daha medeni, daha özgür ve daha olgun bir topluma giden yolda temel teşkil edeceği, bir başlangıç oluşturacağı şüphesiz. Bu haliyle de bahsi geçen ufkun göstergesi durumunda Elbette, siyasal ve kültürel bir takım handikapların olduğu Türkiye de, herkesin üzerinde anlaşmaya varacağı, ne eksiği ne de fazlası olan, kusursuz bir Anayasa nın bir seferde ortaya çıkıvermeyişi beklenebilir bir sonuç. Doğru istikamette ilerlendiği sürece ufak ama emin adımlarla ilerlenmesinde bir sakınca yok, olmasına; ama ufak da olsa bu adımların atılması, bu yolculuğun olmazsa olmaz şartıdır, bunu belirtmek gerek Nitekim sivil iktidarın pekleşmesi, yerleşmesi ve pişmesi ancak, devlet aygıtı Türk aydını, Türkiye nin yaşadığı sıkıntının, yalnızca ismini koyabilmek için yıllarca kafa yordu. Konulan isimlerin her biri gerçeği, fakat yalnız bir fragmanını ifade ederken, çözümsüzlükte tıkanan toplum yapısını gösteren yol işaretleri ve bugüne getiren kilometre taşları da oldular. Batılılaşma İhaneti, Üç Mesele, Cehenneme Övgü, Düzenin Yabancılaşması, Paradigmanın İflası, Laiklik Tartışmasına Kavramsal Bir Bakış gibi örnekler, bugüne dek içinde yaşayageldiğimiz kör kuyunun duvarlarını çeşitli yerlerinden, çeşitli açılardan aydınlatan lambalardı. Bu sayımızda da sevgili Ersoy Dede ve Berat Özipek, mevzunun günümüzde geldiği yeri zorluklarıyla işaret edip, muhtemel çözüm önerilerinde bulunuyorlar. *Sırasıyla:D. Mehmed Doğan, İsmet Özel, Gündüz Vassaf, İdris Küçükömer, Fikret Başkaya, Nuray Mert 1

İçindekilerİçindekiler İçind İçindekiler Türkiye Gündemi Berlin Duvarları Yıkılırken Birleşen Ortadoğu Türkiye Gündemi Dersim 38 04 10 Berlin Duvarları Yıkılırken Birleşen Ortadoğu...4 Herkesin Anayasası...10 Dersim 38...12 Dünya Değişirken Medya Yerinde Sayabilir mi?...16 Türk Muhafazakarlığı: Dünü-Bugünü-Yarını...18 Özgürleştirmeyecekse Yeni Anayasaya Gerek Yok!...24 Irkçılık ve Şiddet Sarmalındaki Avrupa Neo-Nazi Cinayetleri...30 Avrupada Müslümanlar...36 2 KÜNYE ; Aylık süreli haber aktüel dergisi adına İmtiyaz Sahibi Ayhan OGAN Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Ergün YILDIRIM Yayın Kurulu Ahmet Selim KÖROĞLU Arif ALTUNBAŞ Ersoy DEDE Mahmud OSMANOĞLU Meryem GAYBERİ Muhittin AĞIRMAN Saim KURUBAŞ Veli KARATAŞ

İçindekiler ekiler İçindekiler İçindekiler Türkiye Gündemi Dünya Değişirken Medya Yerinde Sayabilir mi? 38 Dünya Gündemi Irkçılık ve Şiddet Sarmalındaki Avrupa Neo-Nazi Cinayetleri 30 Ruanda Soykırımı ve Fransa nın Rolü...40 Müslüman Kardeşler Baharı...46 Dünden Bugüne Mısır...50 Türkiye ve Arap Ülkelerinin Stratejik İşbirliği...54 Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı...58 Kutü l-amare...60 Askeri Mahkemelerin Hiç Bulunmadığı Anayasalar...66 Yayın Danışmanları Prof. Dr. Mehmet Ali BÜYÜKKARA Doç. Dr. Fahri SOLAK Prof. Dr. Serdar ÖZDEMİR İletişim Bilgileri Adres: Meclis-i Mebusan Cd. Deniz Apt. No:79 Daire:9 Fındıklı/Beşiktaş/ İstanbul Telefon: (0212) - 292 75 85 Faks: (0212) - 249 25 68 www.sivildayanismaplatformu.org sivildayanismaplatformu@gmail.com Grafik Tasarım Etkin Ajans www.etkinajans.com.tr Baskı Yeri 31. Ada No: 45-46 M İstoç Bağcılar / İstanbul KÜNYE 3

Türkiye GündemiTürkiy Doç. Dr. ERGÜN YILDIRIM Yıldız Teknik Üniv. Öğr. Üyesi Berlin Duvarları Yıkılırken Birleşen Ortadoğu Milletlerin kaderleri, içinde geçtikleri tarihlere ve içinde oluştukları medeniyet havzalarına bağlıdır. Tarihsel varlık, uzun bir sürecin zamansal karşılığını meydana getirir. 4 Milletlerin kaderleri, içinde geçtikleri tarihlere ve içinde oluştukları medeniyet havzalarına bağlıdır. Tarihsel varlık, uzun bir sürecin zamansal karşılığını meydana getirir. Milletimizin içinde oluştuğu tarihselliğin uzun süreselliği Hz. Adem ve Hz. Havva ile başlar, peygamberlerle devam eder, Hz. Muhammed ile son olgunlaşmaya varır. Millet tahayyülümüzün temellendiği, anlam kazandığı ve var oluşsal bir değere büründüğü uzun tarih budur. Osmanlı imparatorluğumuz, kendi tarihsel varlığını bu anlamlar üzerine kurguladı. Nitekim, bütün klasik Osmanlı tarihçileri milleti bu akış içinde açıklarlar. Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed Osmanlılar tarafından tarihin ana aktörleri olarak kabul edildi. Osmanlı da bunun son temsilcileri görüldü. Uzun tarihimizin bu anlam bağlamı, Hz. Muhammed döneminden sonra büyük gelenek olarak Selçuklular ve Osmanlılar pratiğiyle Anadolu, Bakanlar, Kafkaslar ve Mezopotamya bölgesinde son yüzyıla kadar sarkıp gelir. Büyük gelenek, uzun tarih ve bin yıllık son tarih boyutlarıyla Akdeniz, Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarını birleştirerek yeni bir medeniyet havzasını temsil ediyordu. Osmanlı, bu nedenle Roma sonrasının en büyük varisiydi aynı zamanda. Bu gelenek içinde Ermeniler, Kürtler, Türkler, Rumlar, Suryaniler, Araplar vs. varlıklarını temsil ediyorlardı. Siyaset mezhepler üstü ve soylar üstü bir örgütsel dil olarak üst bir çatıydı. Yatay toplumda herkes vardı ve herkes yaşıyordu. Osmanlı, büyük geleneğin son varisi olarak sonuna kadar direndi. Onlarca cephede, onlarca ıslahat programları, onlarca teşkilatlar,

e Gündemi yüzlerce cemiyet, yüzlerce dergiler ve gazeteler Batı hegemonyası, modernliğin bütün araçlarını yanına alarak emperyalist programlarla birlikte büyük geleneği kuşatarak Osmanlının kavimlerini, mezheplerini ve aydınlarını kışkırttılar. Milliyetçilik ideolojisi, yeni bir baştan çıkarıcı seküler din tarzıyla herkesi sarhoşa çevirdi. Post-Osmanlı Coğrafyası: İstisnai tarih ve travmatik yüzyıl Milletvarlığımız Batı hegemonyasının yükselişi ve modernliğin emperyalist projeleriyle birlikte muhasara altına alındı, milliyetçilik ideolojileriyle aydınlar ve siyasetçiler harekete geçirildi. Ulus devletler kuruldu. Post-Osmanlı yüzyılı, bir travmatik yüzyıl olarak uzun tarihimiz ve büyük geleneğimiz dışında bir istisnai tarih olarak yapılandı. Çünkü uzun tarihimiz ve büyük geleneğimizin oluşturduğu doğal akıştan bir tarihsel sapma meydana getirdi. Son yüzyıl, Osmanlı sonrası travmatik bir yüzyıldır. Büyük geleneğin tarihsel akışından bir sapma ve dolayısıyla tarihsel istisnai durumu yansıtmaktadır. Medeniyetimizin başka medeniyet tarafından gaspını, saldırısını ve tahakküm çabalarını temsil etmektedir. İstisnai tarihsel dönemin ürettiği travmatik yüzyılda ulus devletler, ideolojiler, kahramanlar, elitler,uluslar bütünüyle travmatik nitelikler taşımaktadır. Ortadoğu adıyla üretilen coğrafi tahayyül ve buna bağlı olarak geliştirilen sınırlar Fransız ve İngiliz siyasetlerinin pratiklerini ifade ediyor. 1916 yılında İngilizlerin Kahire de kurduğu Arap Bürosu, bütün milliyetçilik ayaklanmalarını, mezhepçi yaklaşımları Osmanlıyı karşı kışkırtarak ulus devlet taleplerini çeşitli aktörlerle devreye sokmaya çalıştı. Bölgesel vilayetler, ulus devlet tahayyülüyle kurgulandılar. Arap milliyetçiliği ile Nasırcılık, Basçılık vb. ideolojiler gelişti. Türkçülük ideolojisi ise kemalizmi üretti. İstisnai tarih, travmatik ideolojiler ve devletlere eşlik ederek bir çok ulus devlet doğdu. Ürdün, Irak, Suriye, Kuveyt gibi onlarca devlet icat edildi. Her milletin kendi kaderini tayin etme yalanıyla milletlerinin özgürleşeceği hülyasına kapılan elitler, aktörler ve işbirlikçi yöneticiler, sonuçta Osmanlının parçalanmasıyla herkesi İngiliz ve Fransızların boyunduruğuna soktular. Milliyetçilik ve ulus devlet ütopyaları, asker ve bürokrat elitler aracılığıyla seferber edilen toplumlar derin 5

Türkiye GündemiTürkiy 6 bir modern bağımlılık süreçlerine yerleştiler. Ulus devletler, yeni ideolojiler ve yeni diktatörler üreterek halkları bunların esirlerine çevirdiler. Milletler kendi kaderlerini, tayin etme yerine, bu sahte ideoloji ve kahramanlara bırakıldılar. Bayraklar, tarihler, diller, semboller aracılığıyla icat edilen uluslar özgürlükler yerine zulüm, baskı, kahraman ve diktatörlük fetişizmi doğurdular. Tunus ta Burgiba, Cezayir de Bumedyan, Mısır da Nasır, Irak ta Saddam, Suriye de Esat gibi diktatörler Müslüman halklara her çeşit zulmü, ülkeleri bırakıp terk eden sömürgeci güçler yerine yapmaya başladılar. Kimi yerlerde de kabile başkanları ve şefleri ülkelerini yönetme iddiasında bulundular. İngiliz ve Fransızların cetvellerle çizdikleri sınırlar, büyük Berlin Duvarları na dönüştü.»» Yeni Müslüman elitler, Batı düşünce ve kültünü tanıyan ve İslam dünya görüşüne yabancılaşmayan bir kuşak olarak yetişmektedir artık. Küreselleşmenin dönüşümlerini algılayan tarihsel ve kültürel mirasına sahip çıkarak bunları modernite ile barıştırarak hareket eden yeni elitler yeni bir modernitenin aktörleri olarak öne çıkmaktadırlar. Post-Osmanlı coğrafyası soğuk savaş dönemiyle beraber onlarca Berin Duvarları ile donatıldı. Bu duvarlar, Müslümanlar arasındaki akrabalığı, tarikatlılığı, ticareti, kültürü, yönetimi ve topluca ortak siyaseti onlarca parçaya bölüyordu. Osmanlı İslam Dünyası, Berlin Duvarları ile Müslüman toplumlar arasındaki etkileşimleri, dayanışmaları, akışları ve el birliklerini yok etme üzerine kurgulandılar. Bu duvarların bekçiliğini Kemalizm, Nasırcılık, Basçılık gibi ideolojiler yaptı. Böylece ortak sosyolojik dil yok edilmeye çalışıldı. Babil kulesi misali, birbiriyle anlaşamaz bir varlığa dönüştük. Bir kuşak öncesi aydınlarımızın tefekkür dünyasında, işinde, seyahatinde, çocukluğunda ve aile hayatında yer alan Şam, Beyrut, Kahire, İstanbul, Selanik, Erbil, Mekke artık başka memleketler oldular. Bu coğrafyanın Müslüman unsurları kadar gayri Müslim unsurları da ortak dil dünyalarını kaybettiler. Herkes birbirine ötekileşti bu duvarlar arcılığıyla. Kafalar ve zihinler de ayrıştı ve yabancılaştı birbirine. Ortalama bir Osmanlı aydını Şam ın Arapçası, Tebriz Farsçası, İstanbul Türkçesi ile konuşurdu. Ermenice ve Rumca bilenler vardı. 1881 yılında İstanbul da kurulan bir özel matbuat şirketi, kitaplarını Arapça, Farsça, Türkçe ve Rumca dillerinde basıyordu. Bakü, Selanik, Şam, Kahire gibi vilayetlere dağıtıyordu. İstanbul da bugün bu dillerin hiç birinde kitap basılmıyor. Son felakete(istanbul işgali, Hilafet merkezinin işgaline büyük felaket adını koymamız gerekir. Bunun önemli gerekçeleri de var!) kadar bu matbuat şirketi çalışmalarını böyle sürdürüyor. Şimdi basılan kitapların hiç birisi bu geniş coğrafyaya gitmiyor. Ne Arapça dünyası bizi( Türkçe) anlıyor ne de Türkçe dünyası Arapça yı anlıyor. Dünyamızın ortak dili yine Batılı bir dünya görüşünün dili üzerinden giderek sağlanması oldukça manidar! Ulus devletlerle, 1970 lerin sonlarına doğru Müslümanların yaşadıkları derin bunalımlar İslami Hareket leri öne çıkarmaya başladı. Yeni çözüm arayışı, İslami Hareketler tarafından üstlendi. Milli Görüş, Nurculuk, Müslüman Kardeşler, NAHDA, FIS aktör olarak öne çıkmaları tesadüfi değildir. Batıcı elitlerin ve otoriter devlet ideolojilerinin Batı düzeniyle ortaklaşa yürüttükleri modernleşme politikaları büyük krizlere yol açtılar. Sorunları çözmek yerine vahşet, hapis, sürgün, baskı ve zulüm ürettiler. İslami hareketler, bu ideolojiler ve ürettikleri bu düzenlere en büyük meydan okumayı ortaya koyan yapılar haline geldiler. Bu nedenle en önemli alternatifler olarak sahneye çıktılar. Bir çok küçük İslami gruptan yetişen gençlerin farklı İslam vilayetlerine okumaya yönelmeleri, çeşitli İslami Dava kitaplarını okumaları, yeniden Arapça ve Farsça öğrenmeleri Berlin Duvarlarını yıkmaya yönelen düşüncelerin doğuşuna kaynaklık ettiler. Berlin Duvarlarının Yıkılışı İslamı evrensel bir dünya görüşü olarak yorumlamada ısrar eden İslami Hareketler, Osmanlı hinterlandının mirasıyla yeniden buluşmaları kolaylaştırdılar. Kavmiyetçi,

e Gündemi mezhepçi ve bölgeci ideolojiler ile ulus devlet siyasetinin dünya görüşlerini aşarak zihinsel dönüşümlere yol verdiler. Bölgede yeniden bütün duvarları aşarak düşünmeye ve dünyayı algılamaya yönelik bir dünya görüşü ve bunu savunan elitlerin doğuşu Yeni Müslüman elitler, Batı düşünce ve kültünü tanıyan ve İslam dünya görüşüne yabancılaşmayan bir kuşak olarak yetişmektedir artık. Küreselleşmenin dönüşümlerini algılayan tarihsel ve kültürel mirasına sahip çıkarak bunları modernite ile barıştırarak hareket eden yeni elitler yeni bir modernitenin aktörleri olarak öne çıkmaktadırlar. Orta sınıftan yükselen yeni elitler, yine orta sınıfın yükselen serbest piyasa ekonomisinden büyük bir destek bulmaktadırlar. Devletçilik ve devlet ideolojileriyle bütünleşen ekonomi düzenleri aşılarak halkın üretimine dayalı yeni ekonomi, dönüşümün önemli finans alt yapısını oluşturmaktadır. 1970 lerin petrol paralarını savaş ve çatışmaya yatırarak ekonomi yapmaya çalışan diktatörler, zamanlarının sonuna gelmektedirler. Bugün petrolün paraları da daha rasyonel yatırımlara dönüşerek küresel teknolojiler ve serbest piyasa eşliğinde gelişmektedir. Bu yeni ekonomik dinamizm, mobilize yeni entelektüel dinamizmle birleşerek Berlin Duvarlarına çarpmaktadır.»» Berlin Duvarları yıkıldıkça yeni gerçeklik belirginleşecektir. O da şudur: Büyük geleneğin coğrafi muhayyilesinin doğal akışına dönmesi İstisnai tarihin kalkması. Travmatik toplum biçimlerinden çıkarak adaletli, saygın, müreffeh, paylaşımcı vs. bir yapının kurulması. Kürselleşmenin getirdiği işgal ve emperyalizm kadar, yeni teknoloji ve ilişkiler de bulunmaktadır. Dolayısıyla işgallerin geçiciliği karşısında, küresel teknolojiler ve küresel üretim dinamizmleri önemli açılımlara yol açmaktadır. Uydu teknolojilerine eklemlenerek varlık kazanan matbuat geleneği, Berlin Duvarlarını aşan en büyük olguların başında yer almaktadır. El-Cezire medyası bile bu konuda başlı başına büyük bir olgudur. Arapça konuşan geniş bir coğrafyada eleştiri, modernite, demokrasi ve yeni dünyanın varlığını ortaya koymaktadır. Yine Türkiye de AK Parti ile başlayan bu dinamizmlere eşlik eden yeni bir medya seferberliği bulunmaktadır. Arapça ve Kürtçe yayın yapan televizyonlar, Arap-Kürt ve Türk gazeteci, televizyoncu ve sosyal medyacı çeşitli aktörlerin işbirliğine yönelmeleri dikkat çekicidir. Sosyolog Casstell in ağ toplumu(social network) olarak tanımlandığı yeni toplum biçimi, İslam dünyasında da gelişmektedir. Ağ içine yerleşen toplumlar, artık daha geniş kitlelerin katılımına dayalı bir tüketim toplumu ürettiği gibi daha geniş katılımlı siyasal toplumların oluşumuna da yol vermektedir. Bunun sonucunda Ortadoğu daki rejimler pratik meşruiyetlerini kaybetmekte ve kendileri için inşa edilen duvarların korunaklık işlevleri sona ermektedir. Arap Baharı, bahsettiğimiz Berlin Duvarları nın yıkılışı ile beraber doğan yeni olguyu ifade etmektedir. Sosyal medya, küreselleşmenin getirdiği yeni fırsat olgularının başında yer almaktadır. Bu teknoloji yeni doğan toplumsal gerçekliği destekleyerek önemli sonuçlara yol açtı. İsyanın aktörleri ne Bedeviler, ne dervişler ne de askerler. İsyanın aktörleri bahsettiğim yeni elitlerdir. Berlin Duvarlarının ürettiği gettolaşmalarla doğan fukaralaşmayı, cehaleti, fitneleri( kavmiyetçilik fitnedir saptaması, yüzyılın başında İslamcılar tarafından İstanbul Hilafet merkezinde yapılmıştı. Mehmet Akif bunların başında gelmekteydi), diktatörlükleri, zulüm ve baskıları reddediyorlardı. Tunus ta kendini yakarak bunu başlatan ilk kişinin seyyar satıcılık yapan bir mühendisin olması, bunu doğrulamaktadır. Berlin duvarları aracılığıyla petrol paralarını denetleyen ve Batılı işbirlikçileri ile paylaşan bazı yönetimler, kendini güvende hissediyorlardı. Ancak bu konvansiyonel silah(berlin Duvarları) artık işe yaramamaya başlamaktadır. Çünkü uydular, hızlı mobilizasyon, yeni elitler, yeni ekonomi, AK Parti ile başlayan Müslüman demokrasi tecrübesi her- 7

Türkiye Gündemi 8 kesi seferber etmektedir. Berlin Duvarları yıkıldıkça yeni gerçeklik belirginleşecektir. O da şudur: Büyük geleneğin coğrafi muhayyilesinin doğal akışına dönmesi İstisnai tarihin kalkması. Travmatik toplum biçimlerinden çıkarak adaletli, saygın, müreffeh, paylaşımcı vs. bir yapının kurulması. Berlin Duvarları kalktıkça, bin yıllık hinterlandımız pazıl parçaları gibi bir araya gelecek. Buna direne ideolojiler, mezhepler, rejimler tarihsel akış karşısında zamanı bitmiş gerici yapılara dönüşecekler. Yeni çatışmanın ana dinamiği burada kilit bir rol oynayacak. Bu sürecin aktörlüğü bu akışa inanan, bu akışta yer alan, bu akışın gerektiği mentalite ve donanıma sahip olan bütün hükümetlere, iktidarlara, cemaatlere, tarikatlara, mezheplere, aydınlara ve siyasetçilere açıktır. Hayırda yarışınız. diyen bir hakikatin mümessilleri olarak, yarışında gayretli olan, inanan, donanımlı olan elbette öne çıkacaktır. Bu Türkiye de olabilir, Mısır da, Arabistan da. Tunus ya da Fas da. Daha doğrusu İstanbul da, Şam da, Kahire de, Mekke de, Dubai de.»» Bir Müslüman için vatan, bütün büyük geleneğin topraklarıdır. Bu topraklarda bugün hala bu geleneğin mimarisi, ezanı, uleması, kitapları vs. bulunmaktadır. Politik vatan muhayyilemiz, İngiliz ve Fransızların post-osmanlı çağında ördükleri Berlin Duvarları ile belirlenemez! İçinde İstanbul, Üsküp, Kahire, Şam, Medine, Tunus vs. yer aldığı bir muhayyile ile yeniden barışmak gerçekliğiyle yüz yüzeyiz. İstanbul, büyük geleneğin varlığında merkez vilayettir. Hilafet merkezidir. Aydınların, matbuatın, mektebin-medresenin, mimarinin ve fikriyatın merkezidir. İstanbul, XIX. Yüzyılda çekilen milletin varlık birliğini korumak için bütün cephelerde direnmenin sözcülüğünü yaptı. Büyük felaket, onun düşmesiyle başladı. Misak-ı Milli anlayışı orada karara bağlanırken, yine orası terk edilerek karara varıldı. 1918 yılında düşen İstanbul, son müdafaasını Fahrettin Paşa şahsında Medine de verdi. Bir millet ki bütün kalelerini teslim ettikten sonra en kutsal yerini teslim etme onurunu gösteriyor! İşte büyüklük bu! İstanbul un ve Medine nin anlamı! Yeni Siyasal Coğrafya Tahayyülümüz Bu nedenle vatan düşüncemiz, artık Berlin Duvarlarının sınırlarında somutlaşmayacak. Bir Müslüman için vatan, bütün büyük geleneğin topraklarıdır. Bu topraklarda bugün hala bu geleneğin mimarisi, ezanı, uleması, kitapları vs. bulunmaktadır. Politik vatan muhayyilemiz, İngiliz ve Fransızların post-osmanlı çağında ördükleri Berlin Duvarları ile belirlenemez! İçinde İstanbul, Üsküp, Kahire, Şam, Medine, Tunus vs. yer aldığı bir muhayyile ile yeniden barışmak gerçekliğiyle yüz yüzeyiz. A. Hamdi Tanpınar annesini Musul da toprağa verdi, Yahya Kemal Üsküplüdür, Aliye İzzet Begoviç bir yönüyle Üsküdarlıdır, Cemil Meriç Halep te kitapları dolaşarak akrabalarını ziyaret ederdi,kürt Ali bir İstanbul entelektüel havzasının yetiştirdiği şahsiyettir Bütün bunlar Berlin Duvarları üzerine kurulan siyasetlerin anlamsızlığını hatırlatmaktadır bizlere. Artık içinde bu vilayetlerin, kavimlerin, dillerin, mezheplerin, tarikatların geçmediği öyküler, şarkılar, filmler, romanlar bir hiçtir. Türkiye ya da İstanbul( AK Parti İstanbul dünya görüşünün ve tecrübesinin bir sonucudur.) Berlin Duvarları içinde çıkan ideoloji ve yapılarla hesaplaşan ilk bölgedir. Homojen toplum sosyolojisini, kemalizm ideolojisini, ulus devlet felsefesini tartışmaktadır. Travmatik tarihin içinden çıkma mücadelesini vermektedir. Moderniteyi yeni bir üslup ve siyasetle ortaya koyma arayışındadır. Berlin Duvarı ideolojileri hem aşan hem de onunla hesaplaşan bir cesaretin içindedir. Başbakan Erdoğan ın genel seçimler sonrasında yaptığı Balkon Konuşması, yeni siyasetin manifestosudur. Bütün büyük gelenek hinterlandı içinde yer alan vilayetleri sayarak, AK Parti nin yeni siyasetin öncülüğünü yapmadaki anlam ve kararlılığını ortaya koymuştur. Milletin AK Parti ye verdiği desteğin

kökeninde bu hesaplaşma ve cesur atılım bulunmaktadır. Yeni Türkiye, bu hesaplaşmayı gerçekleştirdikten sonra kurulacak ve Berlin duvarlarının yıkılışında öncülük rolü belirginleşecektir. Tarihi dönüşümü en iyi algılayanlardan biri Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dur. Bu bağlamda konuşmaları ve siyaset yapma tarzları, statükocu vatan algılayışlarını ters yüz etmektedir. 1911 yılında ayrılanlarla yeniden»» Ortadoğu, kendi doğal tarihsel akışıyla buluşma sonucunda birleşecek. Bu da istisnai tarihsel dönem ve bunun ürettiği travmatik tarihsel durumdan çıkmakla birlikte mümkün olacaktır. bir araya geleceğiz, 2012 yılında cihan devleti olacağız Bu önermeler, büyük geleneğin siyasal muhayyilesinin yeniden var oluşunu müjdelemektedir. Ortadoğu nun birleşmesini, Berlin Duvarları nın sonunu haber vermektedir. Ortadoğu, kendi doğal tarihsel akışıyla buluşma sonucunda birleşecek. Bu da istisnai tarihsel dönem ve bunun ürettiği travmatik tarihsel durumdan çıkmakla birlikte mümkün olacaktır. Avrupa, bu konuda önemli bir karşılaştırma imkanı vermektedir bize. Avrupa birlik tahayyülü, uzun tarihle vardır. Batı büyük geleneği ile anlam kazanır. II. Dünya Savaşı, bu büyük geleneği çatlattı. Rusya nın komünizm aracılığıyla içine yaptığı dalış, Berlin Duvarı na yol açtı. Avrupa ortadan ikiye çatlayarak bölündü. Ancak bu bölünme istisnai tarihsel durumdu. Nitekim soğuk savaşın sona ermesiyle beraber 1989 yılında, bölünmenin somut varlıksal göstergesi olan Berlin Duvarı yıkıldı. AB projesi ile büyük gelenek kendisini yeniden kurmaya yöneldi. Bu tarihsel tecrübe, kendi bölgesel varlığımız için de önemli bir mukayese bağlamı oluşturmaktadır. Bağlamda Ortadoğu da soğuk savaşlarının sonuna varmakta, onlarca Berlin Duvarını yıkmakla boğuşmaktadır. Etnik çatışmalar( Kürt sorunu, Filistin sorunu), mezhep çatışmaları( Irak, Suriye..), yoksulluklar, diktatörlükler Ortadoğu İslam dünyasını derin krizlere sokmaktadır. Bundan çıkmanın tek yolu, büyük gelenekle tecrübe edilen büyük aklın yine tesis edilmesidir. Bu büyük siyasal akıl, bütün kavimlerin, mezheplerin, dillerin, kültürlerin temsiline katılımla ortaya çıkabilir. Bu nedenle Kürt sorunu da Filistin sorunu da, Şii-Sunni çatışmaları da, yoksulluk da ortak, büyük, müzakere ve katılımla mümkündür. Akış bu yöndedir. Bunu yönetecek elitler ve kadroların yükselişi, gelişimi ve ortak akılla barışa, birliğe, adalete ve refaha yol vardır. 9

Türkiye Gün Ersoy DEDE Gazeteci Herkesin Anayasası Y eni anayasa konusunda böylesine kamuya açık bir çalışma yürütüleceğini, açık söyleyeyim beklemiyordum. 2007 deki başarısız girişimler bende ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştı. 10 Yeni anayasa konusunda böylesine kamuya açık bir çalışma yürütüleceğini, açık söyleyeyim beklemiyordum. 2007 deki başarısız girişimler bende ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Oysa geldiğimiz noktada, hem STK ların yurt genelindeki toplantıları hem de Anayasa Platformu adı altında bir araya gelen çok sayıda meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşunun yer aldığı geniş katılımlı Türkiye Konuşuyor toplantılar dizisini çok önemsiyorum. Benim önemsediğim kadar, seçmen de önemsiyorsa mesele yok. Eğer nasıl olsa bunlar bize sorsalar da bildiğini okurlar gibi bir düşünce hakimse, o zaman işin, en azından pr ı doğru yapılmamış anlamına gelir bu. Yani vatandaşta, anayasayı birlikte yapacağımız konusundaki algının oluşması esas. İstediğiniz kadar gelen talepleri değerlendirin, buna ikna olmazsak eğer, hiçbir anlamı yok.. Şu Uzlaşma Dedikleri.. Siyasi partiler bir uzlaşmadır tutturmuş gidiyorlar. Özellikle siyaseten öyle muğlak bir kavram ki uzlaşma. Gerçek doğru nedir, kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Örneğin, yüzde kaçlık bir ittifak uzlaşma anlamına gelir sizce? Kaç kişide kaç kişinin istediği bir metin anayasaya girerse, o metin üzerinde mutabık kalınmış demektir?. Şu kadarını söylemek lazım, bu çabanın, sonuca herhangi bir katkısı yok. İsviçre deki minare referandumunu hatırlayın. İsterse %99 luk bir hayır oyuyla, minareler yasaklansın. Geriye kalan %1 in birey inanç hürriyetini zedelemiş olmayacak mıydı karar?. Örneğin İstanbul da, cemaati sadece 5 kişi kalmış bir kiliseyi kapatırsanız, o beş kişinin birey inanç hürriyetine kelepçe vurmuş olmaz mısınız?. Dolayısıyla bu mutabakat, uzlaşma kavramları çok da kesin doğruları olan kavramlar değil. Asgari müşterek, böyle bir çalışma için kullanılabilecek daha doğru bir kavram gibi geliyor bana. Çok açık bir örnek vereyim. Bir MHP li ile bir BDP linin, 66.maddede yer alan TÜRK tanımı üzerinde ittifak yapabilme imkanı var mıdır?. Elbette yoktur. Gelin bir minik 82 Anayasası turu atalım sizle. Anayasada, vatandaşlık tanımı üzerine üç madde çok net. Üstelik de birbirine atıfla. Önce 6.maddede; Egemenliğin Türk Milleti nde olduğunu belirtmiş, 5.maddeye de, Türk Milleti nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak devletin en başta gelen ödevlerindendir ifadesi konmuş. Millet ise 66.maddede, Türk Devleti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes diye tanımlanmış. Tıpkı kutsal metinleri okur gibi birbirini tamamlayarak okuduğunuzda fotoğraf tastamam böyle. Şimdi böyle bir metni kaldırıp yerine uzlaşarak yeni bir tanım koyacaksınız. Ve bunun tam bir mutabakatla yapılacağına inanacaksınız. Bu elbette mümkün değildir. Oysa asgari müştereklerde ittifak sağlanırsa, durum değişir. Örneğin, oradaki Türk Milleti yerine başka bir ifade mi kullanırsınız, uyrukluğu ayrı nasyonaliteyi ayrı mı ifade edersiniz, her ikisini de hiç ifade etmez misiniz, ikisini de karşılayacak daha arada bir söz mü ararsınız?. Tüm bunlar olabilir elbette. Ama kesinlikle tam bir uzlaşmayla değil. 1982 Anayasası nı 5 tane paşa yazdı. O zaman toplumsal mutabakat mı aradılar sanki. (Aman %92 lik Anayasa Referandumu nu hatırlatmasın kimse. Mübarek i ya da Saddam ı da öyle büyük oylarla seçiyordu halkı. Sonra ne olduğunu gördük) Kaç Oy Lazım? 2012 Anayasası nı, 1982 Anayasası na göre yapacaksak, yazının bundan sonrasını okumayın. Çünkü başka başka şeylerden söz ediyor olacağız burada. Eğer eski

demi Türkiye Gündemi Gelin bir minik 82 Anayasası turu atalım sizle. Anayasada, vatandaşlık tanımı üzerine üç madde. çok net. Üstelik de birbirine atıfla. Önce 6.maddede; Egemenliğin Türk Milleti nde olduğunu belirtmiş, 5.maddeye de, Türk Milleti nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak devletin en başta gelen ödevlerindendir ifadesi konmuş. Millet ise 66.maddede, Türk Devleti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes diye tanımlanmış. Tıpkı kutsal metinleri okur gibi birbirini tamamlayarak okuduğunuzda fotoğraf tastamam böyle. Şimdi böyle bir metni kaldırıp yerine uzlaşarak yeni bir tanım koyacaksınız. Ve bunun tam bir mutabakatla yapılacağına inanacaksınız. Bu elbette mümkün değildir. Oysa asgari müştereklerde ittifak sağlanırsa, durum değişir.. anayasadaki yasa yapma hükümlerini kullanmak mecburiyetindeysek, nerede kaldı bizim yeni Anayasamız? Bakın hükümet büyük bir özveri ile kendini kilitleyerek uzlaşma kapısı açmıştır. Uzlaşma komisyonunda Ak Parti nin oyu, ¼ nispetindedir. Yani dört siyasi gruptan, eşit miktarda üye veren biridir. BDP ya da CHP kadardır temsili. Dolayısıyla, hükümet partisi olduğundan dolayı, bildiğin anlamda, ciddi biçimde azınlıktadır Ak Parti. Bu demek oluyor ki, uzlaşma komisyonundaki diğer üç grubu ikna edemezse Anayasayı genel kurula getiremez. Peki uzlaşma komisyonundan çıktıktan sonra?. Genel Kurul da bu defa muhalefet partileri Ak Parti yi ikna etmek zorunda kalacak. Çünkü burada bu sefer Ak Parti nin sayısal üstünlüğü olacak. Genel Kurul dan ancak böyle geçecek. Rakam meselesine geldiğimizde ise az önce yaptığım değerlendirmeyi yabana atmayın derim. Normal şartlar altında nedir? Anayasa değişikliği, 330 ile 367 arasında oy alırsa referanduma gider. 367 nin üzerinde oy alırsa eğer, Köşk e. Orada Cumhurbaşkanı ya onaylıyor ya da referanduma götürüyor. En basit anlatımıyla böyle. Fakat eğer yeni bir anayasa yapacaksak, önce eskisini kaldırıp çöpe atmamız gerekmez mi? Dikkat buyurun lütfen. 1982 de 5 tane general tarafından hazırlanan, baskı ve tehditle referandumdan geçirilen anayasa çöpe gidiyor çöpe. İçindeki 330 rakamıyla, 367 rakamıyla, 184 rakamıyla her şeyiyle çöpe gidiyor. Yok oluyor. Bitiyor. Kendinden önceki anayasalar gibi. Dolayısıyla ne 330 un hesabı yapılmalı bence ne de 367 nin. Yasa yapıcılar, işlerine baksınlar kâfi. Değişmez Madde Yoktur Sayılarla ilgili tespit, aynı nedenle, değişmez maddelerle de ilgilidir aslında. O Metin olduğu gibi çöpe gideceğine göre, değişmez maddelerin ne ayrıcalığı var ki?. Değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir durum kalmayacak dolayısıyla ortada. Ne başlangıç metnindeki ideolojik vurgu kalacak ne bir başka netameli yasa maddesi. Değişmez maddelerin tarihine gelince. 1961 e kadar açık bir ifadeyle değişmez madde göremiyoruz. Ancak 1924 Anayasası nda yer alan ve bugünkü anladığımız anlamda değişmez maddelerden biri gibi görülen maddelerde zaman zaman tadilatlar yapıldığı oldu. Örneğin; 2. Madde de yer alan; Türkiye devletinin dini İslâm dır; resmi dil Türkçe dir; makarrı Ankara şehridir maddesi, 1928 de yapılan bir düzenlemeyle değiştirildi. Maddedeki dini, islamdır ifadesi çıkarıldı. Aynı metin üzerindeki ikinci ve önemli bir düzenleme de 1937 de yapıldı. Bu defa, madde; Türkiye devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Resmi dili Türkçe dir, makarrı Ankara şehridir diye değiştirildi. (Bu, anladığınız üzere, CHP nin 6 Ok unun Anayasa ya girmesi anlamına geliyordu. Daha doğrusu, o ilkeler, devletin temel yönetim prensibi haline getirilmişti artık) Kanlı 27 Mayıs Darbesi nden sonra hazırlanan Anayasada ise ilk kez bir hüküm üzerinde değişmez ifadesini gördük. MADDE 9.- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez Ama 1961 Anayasası nın en önemli özelliği bu değildi. Egemenlik yine kayıtsız şartsız milletin oluyordu. Ancak bu egemenliğini millet, Anayasanın koyduğu esaslara göre ve yetkili organlar eliyle kullanabiliyordu. (madde 4) Oysa Egemenlik, 1924 Anayasası nda kimseyle paylaşılmıyordu. Orada, Türk Milleti ni, TBMM temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını sadece o kullanır hükmü yer alıyordu. Değişmiş yani. Ve 1961 Anayasası nın 1. maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir sözü ile, Anayasa ya eklemlenen 6 Ok da, tarihe karışmış oldu. Bayrak tarifi ve İstiklâl Marşı ile ilgili bilgilerin de eklenmesiyle 3. maddede de kapsamlı bir değişiklik yapılmış oldu ayrıca. Neler neler değişmedi ki yani. Yeni bir toplum sözleşmesi temennisiyle. Kalın sağlıcakla 11