THEODOR ADORNO NUN SANAT ANLAYIŞI ve JOHANN SEBASTIAN BACH ile İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

Benzer belgeler
SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

Adorno nun Estetik Kuramı Bağlamında Müzik Eserlerinde İçerik Analizine Yönelik Bir Model Önerisi

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı

SİYASET SOSYOLOJİSİ (SBK307)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

Sanat eseri, temelinde uygulama olan ve gözle görülür olarak ortaya çıkan olgulardır. Daha geniş bir çerçeveden sanat toplumsal,

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

KALEIDOSCOPES N.1. Solo Piano. Mehmet Okonşar

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUVARI MÜZİK BÖLÜMÜ PROGRAMLARI ÖZEL YETENEK GİRİŞ SINAVI YÖNERGESİ

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

BİRDEN GÜNGÖREN BULGAN GEORG JELLİNEK İN HAK VE DEVLET KURAMI

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Frankfurt Okulu (P. L. Assoun)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

Doçentlik Sınav Yönetmeliğinin 4. maddesinin 2/c hükmü yanı sıra aşağıdaki koşullar aranır.

Fen - Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

DBY Ajans. This book has been supported by the Office of Scientific Research Projects of Istanbul Medeniyet University Istanbul, Turkey - March 2014.

ORGANİZASYONLARDA ÇEVREYE UYUM ve DEĞİŞİMLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR

Yrd.Doç.Dr. TUNCAY SAYGIN

FELSEFE + SANAT => SANAT FELSEFESI

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları

Görsel Tasarım, Ses, Müzik, Efekt ilişkisi (SGT 223) Ders Detayları

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

Estetik (MTT194) Ders Detayları

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Beethoven ın Opus 14/1 Piyano Sonatının İlk Muvmanına İlişkin Motifsel Yapı Analizi

Temel Kavramlar Bilgi :

KİTLELERİN YANILSAMASI OLARAK SANSÜR

Matematik Ve Felsefe

( ) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DERS/MODÜL/BLOK TANITIM FORMU. Dersin Kodu: FEL 3004

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

Yrd.Doç.Dr. CENGİZ İSKENDER ÖZKAN

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İLKÖĞRETİM 2 ve üstü sınıflar içinse müzikal algı (kulak) ile fiziksel uygunlukla birlikte enstrüman seviyesi aranır.

KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

GROVE MUSIC ONLINE. Gazi Üniversitesi Merkez Kütüphanesi

TARİHLİ EĞİTİM KOMİSYONU KARARLARI

İLKÖĞRETİM 2 ve üstü sınıflar içinse müzikal algı (kulak) ile fiziksel uygunlukla birlikte enstrüman seviyesi aranır.

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

TÜRKĠYE YÜKSEKÖĞRETĠM YETERLĠLĠKLER ÇERÇEVESĠ-PROGRAM YETERLĠLĠKLERĠ-TEMEL ALAN YETERLĠLĠKLERĠ ĠLĠġKĠSĠ

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (16 Aralık Ocak 2014)

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç.

BİLKENT ÜNİVERSİTESİ. Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi. Teori Kompozisyon Ana Sanat Dalı TONAL ARMONİDE İŞLEVSEL PEDAL TONU

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

İLETİŞİM KURAMLARI EYLÜL 2016

Giorgio Colli, Felsefenin Doğuşu / Çev. Fisun Demir Dost Yayınları, Ankara, 2007, s. 94.

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ. 5. Hafta: 20. YY Toplumsal Düşüncesi I: Rasyonalizm Sorunu

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARIHI. 4. Hafta: Sosyal Teoride Klasik Dönem: Marx, Durkheim ve Weber

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

BATI MÜZİĞİ TARİHİ 1. ÜNİTE İLK ÇAĞ DÖNEMİ MÜZİĞİ

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

Selçuk Bilgin 1 FINE ARTS Süleyman Cem Şaktanli 2 Received: June 2009 Gazi University 1 Accepted: January 2010 Mehmet Akif Ersoy University 2

Teorik Bakış. Tarihte Bireyin Rolü Üzerine. Kapital'i Topraktan Çıkaranlar

Kitap A dı Yayınevi. Wilhelm von Humbold Batı Düşüncesi İSAM Yayınları Husserl Say Yayınları Yayın Yılı Ahmet Cevizci

TYYÇ-SİY. BİL. & ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAM YETERLİKLERİNİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ

Değerler Ekim Page 2

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

GÜZEL SANATLAR VE SPOR LİSESİ 9. SINIF PİYANO DERS KİTABININ HEDEF VE DAVRANIŞLAR BAKIMINDAN İNCELENMESİ

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

GROVE ART ONLINE GAZİ ÜNİVERSİTESİ MERKEZ KÜTÜPHANESİ

Transkript:

THEODOR ADORNO NUN SANAT ANLAYIŞI ve JOHANN SEBASTIAN BACH ile İLGİLİ GÖRÜŞLERİ Mina FENERCİOĞLU 1 ÖZET Bestecinin etrafını çevreleyen toplumdan etkilenmeden yaşaması mümkün değildir. Barok dönemin en büyük bestecilerinden Johann Sebastian Bach da kendinden önceki kuşaklardan etkilenmiş ve sonrakileri etkilemiştir. Theodor Adorno başarılı müzik yenilikçi ve ilericidir demiştir. 2 Başarılı müzik yapabilmek için kişinin yeni yi tarihsel süreç içinde yeniden inşa etmelidir. Bu makalede Theodor Adorno nun sanat ve topluma bakış açısı incelenmiştir. Bir müzisyen olarak Adorno nun sanat anlayışı negatif diyalektik anlayışı ile ilişkilendirilimiştir. Diyalektik kavramının tarihsel yapısı da bu makalede ayrıca incelenmiştir. Adorno nun sanat algılayışı J. S. Bach ın Das Wohltemperierte Clavier (İyi Düzenlenmiş Klavye) eserine atıfta bulunularak çalışılmıştır. Bu algılayışa göre maddesel içerik ya da madde, müzik sanatın bir formu olduğu için, gelişimsel bir içerikle müzik malzemesine dönüştürülür. Nesne (sanat eseri) ve özne (besteci) birbirlerinden etkilenen terimlerdir. Sonuç olarak Bach müzikal maddenin ihtiyaçlarını gördüğü ve onları daha ileriye götürebildiği için modern bir besteci olarak kabul edilebilir. Anahtar Kelimeler: negatif diyalektik, madde, Johann Sebastian Bach 1 İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi 2 Raymond Geuss, Adorno ve Berg, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 284.

Theodor Adorno s Idea of Art and His Perception of Johann Sebastian Bach ABSTRACT It is not possible to live without being effected by the community that surrounds a composer. One of the great musicians of the Baroque era, Johann Sebastian Bach was also influenced by the predecessors and he affected the ones after him. Theodor Adorno says successful music should be innovative and progressive. 2 In order to make successful music, one should make the new within its historical process. In this research article Theodor Adorno s art and society perspective is examined intensely. As a musician, Adorno s idea of art will be correlated with the idea of negative dialectics. The concept of dialectics with a historical structure is also mentioned in this article. Adorno s perception of art is studied with reference to J. S. Bach s Das Wohltemperierte Clavier (Well-Tempered Clavier). According to this perception material content or substance, since music is a form of art, musical material has been transformed into a more progressive concept. The object (work of art) and the subject (composer) are terms and they are influenced by each other. As a result, Bach can be accepted as a modern composer, because he had seen the demands of the musical substance and had taken them further. Key Words: negative dialectics, substance, Johann Sebastian Bach 2 Raymond Geuss, Adorno ve Berg, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 284. 2

GİRİŞ Yirminci yüzyılın önemli düşünürlerinden Theodor Ludwig Wiesengrund Adorno, eleştiri, toplum, kültür, sanat ve müzik gibi birçok konuda eserler vermiştir. Adorno nun müzik üzerine yazdıkları önemlidir çünkü müzik gibi evrensel bir olgunun felsefi yönünü de ele almış, ona bütünsel bir bakış açısı yaratmıştır. Eleştirel yaklaşımı ve içine doğup büyüdüğü ortam nedeniyle, ondan sonra müzik üzerine düşünüp eleştiri yapabilmek gerçekten zorlaşmıştır. Felsefe eğitiminin yanı sıra müzisyen kimliğini de kendinde barındıran Adorno, müzik, sanat ve kültür üzerine çok söz söylemiştir. Bu noktada makalede Johann Sebastian Bach (1685 1750) hakkında söylediklerinden yola çıkarak Adorno nun sanat ve müzik anlayışı üzerine çalışılmıştır. a. Theodor Adorno ve sanat anlayışı Theodor Ludwig Wiesengrund Adorno 11 Eylül 1903 te Frankfurt am Main de doğmuştur. Yahudi şarap tüccarı Oscar Wiesengrund ve Cenovalı bir aileden gelen Korsika doğumlu Maris Calvelli-Adorno nun tek çocuklarıdır. 3 Ses sanatçısı annesi ve piyanist teyzesi ile müzikle iç içe bir çocukluk geçirmiştir. On beş yaşındayken klasik Alman felsefesi ve özellikle Immanuel Kant (1724 1804) 4 okumaya başlamış, 1921 yılında liseyi bitirmiş, Viyana da bestecilik dersleri almış, 1924 te felsefe doktoru unvanına kavuşmuştur. Bestecilik dersleri de alan, müzik adına ciddi çalışmaları olan Adorno, Georg Wilhelm Friedric Hegel (1770 1831) 5 okumalarında aktif, düşünce eylemini sürdüren bir özneye varmaktadır. 6 Adorno, felsefi bilgisinin yanında müzikle de iç içe olduğundan müzik üzerine düşünmüş ve yazılar yazmıştır. Müzik üzerine yazdıklarına; Modern Müziğin Felsesfesi (1949), Asthetische Theorie (Estetik Teorisi) (1970), Zeitschrift für Sozialforschung da Zur Gesellschaftlichen Lage der Music (Topluluk Olarak Algıladığımız Birliktelikte Müzik)* (1932), Beethoven: The Philosophy of Music (1998), Deneme Vierhandig, Noch Einmal 3 Besim F. Dellaloğlu, Bir Giriş: Adorno Yüz Yaşında, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 13. 4 Immanuel Kant: 1724-1804 yılları arasında yaşamış Alman filozof. Şüphecilikle sorgulanan Bilgi Kuramı nın kurucusudur. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 10. Cilt, Kant maddesi, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986, s. 6315. 5 Georg Wilhelm Friedric Hegel: 1770-1831 yılları arasında yaşamış Alman filozof. Diyalektik Mantık düşüncesini savunur. Buna göre, tez ve anti-tez yeni bir bakış açısı yaratır. Buna da sentez adı verilir. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 9. Cilt, Hegel maddesi, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986, s. 5154-5155. 6 Martin Jay, Adorno, Çev. Ünsal Oskay, İstanbul, Der Yayınları, 2001, s. 37. *Müziğin Toplumsal Konumu. (ç.n.) 3

(1933), On the Fetish-Character in Music and The Regression of Listening (1938) gibi örnekler verilebilir. Üniversitede okurken Alban Berg (1885-1935) 7 vasıtasıyla 1925 yılında Viyana ya gitmiş ve Arnold Schönberg(1874-1951) in 8 çevresinde yer almıştır. Berg den kompozisyon, Eduard Steuermann (1892-1964) dan 9 piyano tekniği dersleri almasına rağmen bir besteci olmak yerine bir filozof olmuştur. 10 Adorno, müziğin yanında felsefe konusunda da kendini geliştirmeye devam etmiştir. Eleştirel Kuram ın temsilcilerindendir. Eleştirel Kuram geleneği kurumsal olarak 3 Şubat 1923 te Frankfurt Üniversitesine bağlı olarak Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü adıyla kurulmuştur. Bu enstitü, Almanya da 1920lerden beri sol radikal çevrelerin ortaya koydukları akademik kurumlaşma çabalarının bir sonucudur. Enstitünün kuruluşu Rusya da Bolşevik devriminin zaferi ve özellikle Almanya da olmak üzere, merkezi Avrupa devrimlerinin yenilgisiyle ortaya çıkan özel koşullar içinde yer almıştır. Enstitü, kapitalist toplumlarla ilişkili olarak, Marksist kuram 11 ve Hegelci bakış açılarını bir araya getirerek Batı Marksizmi olarak bilinen ve 1960lardan itibaren Yeni Sol olarak ortaya çıkan geniş bir düşünce hareketinin bir kısmını oluşturmuştur. 12 Enstitü sözcüğü ile okul sözcüğü eş anlamda kullanılabilir. Okul iki anlamı birden barındırır; bunlardan ilki eğitim ve öğretimin olduğu yer anlamına gelir. Diğer anlamı ise belli bir iç bütünlüğü olan bir akım ya da geleneği vurgular. Dolayısı ile Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü ya da Frankfurt Okulu bu iki anlamı birden içeren bir okuldur. Max Horkheimer ın (1895-1973, Stuttgart) 1930 da enstitünün müdürü olmuştur. Müdürlük yaparken, okulun ekonomik ve somut kavramlar üzerine kurulmuş toplumsal yaklaşımını felsefi ve kültürel olana kaydırmıştır. Adorno nun ilk yazısı 1932 yılında Frankfurt Okulu nun dergisinde yayımlanmıştır. 13 1933 yılında Hitler iktidarı ile yeni bir döneme giren Almanya da enstitü kapatılınca Amerika ya gitmek zorunda kalan Adorno orada Horkheimer ile Aydınlanmanın Diyalektiği ve Minima Moralia adlı eserlerini yazmışlardır. Savaş nedeniyle enstitünün 7 Alban Maria Johannes Berg: 1885 1935 yılları arasında yaşamış, İkinci Viyana Okulu üyelerinden, Avusturyalı bestecidir. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 3. Cilt, Berg maddesi, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986, s. 1535. 8 Arnold Franz Walter Schönberg: 1874 1951 yılları arasında yaşamış, İkinci Viyana Okulu nun kurucusu sayılan Avusturyalı bestecidir. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 17. Cilt, Schönberg maddesi, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986, s. 10256. 9 Eduard Steuermann: 1892 1964 yılları arasında yaşamış Avusturyalı piyanist ve bestecidir. 10 Dellaloğlu, a.g.e., s.14. 11 Marksist Kuram: Karl Henrich Marx ın (1818 1883) sınıfsız toplum teorisini baz alan kuramdır. Buna göre kapitalizm yerini ideal olan komünizme bırakacaktır. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 13. Cilt, Marxçılık maddesi, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986, s. 7838. 12 Dellaloğlu, a.g.e., s.15. 13 Dellaloğlu, a.g.e., s.14. 4

Amerika Birleşik Devletleri ne taşınmasıyla Adorno da 1938 de enstitünün resmi üyesi olmuştur. 14 Edward Said e göre, Adorno bütün yaşamını Batı toplumunun temelini oluşturan büyük sürekliliklerin yanında geçirmiştir. 15 Bu bağlamda ailesi, içinde yer aldığı entelektüel birlikler ve müzik yaşamı bir arada düşünüldüğünde bütün bu rollerin içinde yer almasına rağmen, onların tam anlamıyla bir parçası olduğunu söylemek yanlış olabilir. Yapıtı faşizmle burjuva kitle toplumu ve komünizmle iç içe bir karışık ezgili kontrpuantal- ses gibidir onlarsız açıklanamaz, onlar hakkında her zaman eleştirel ve ironiktir. 16 Dönemin getirdiği şartlara, kendi özel koşulları da eklenince Adorno nun her şeyi kötümser bir pencereden görmediği; her şeyi olduğu gibi önümüze koyarak realist bir yaklaşımla ele aldığı söylenebilir. Diyalektik meselesi Adorno ve Horkheimer da Hegel ve Marx tan farklı bir biçimde tanımlanmaktadır. Diyalektik felsefe tarihinde tartışma, kısaca çeşitli yollarla karşı tarafı ikna etme anlamlarına gelir. Hegel ve Marx ın diyalektikleri iki ucu kapalı diyalektiklerdir, bir yerde son bulurlar: Hegel in diyalektik anlayışına göre, ideali burjuva devletinde; Marx ınki komünist toplumda son bulur. Hegel in idealist felsefesi özne ve nesnenin özdeş olduğunu savunur. Marx ın materyalist anlayışı ise özne ve nesnenin mutlak ayrımından bahseder. Adorno ve Horkheimer ise diyalektiğin son bulması gerekliliğini savunmazlar; çünkü tamamlanmış bir diyalektik anlayış, diyalektiğin kendisi ile çelişir. Bu bağlamda onların diyalektik anlayışlarında materyalizm ve metafiziği (idealist yaklaşım) reddedilmez; bilinçli toplumsal varlıktan söz edilir. Horkheimer, açık uçlu diyalektik kavramını kullanırken, Adorno nun düşüncesi ise negatif diyalektiktir. Özdeşsizliğin farkında olmayı içerir. Her iki kavramın mantığı akla uygun olanın tamamlanmış olması gerekliliğini reddeder. Hep var olmuş ve olacak olan bu diyalektik, mutlak olanı düşünme diyalektiğidir. Bu yüzden özdeşsizliğin farkında olmak gerekir; çelişkiden arınmaya çalışmak boşuna bir çabadır. Negatif Diyalektiğin ortaya çıktığı en önemli alan Aydınlanma dır, modernizm ile başlar. Aydınlanmanın Diyalektiği kitabında Adorno ve Horkheimer modern aklın eleştirisini yapmaktadırlar. 17 Örnek vermek gerekirse; onlar, özne ve nesneyi mutlak olarak ayıran kaba materyalizme ve bu ikisinin özdeşliğine dayanan metafiziğe karşı çıkmışlardır; diyalektikte her ikisine de yer olması gerektiğini savunmaktadırlar. Bir başka deyişle bu durum, genel 14 Dellaloğlu, a.g.e., s.16. 15 Edward W. Said, Gecikmişliğin Kendisi Olarak Adorno, Çev. Kemal Atakay, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 316. 16 A.g.e.,s. 316. 17 Dellaloğlu, a.g.e., s. 19-20. 5

olanda (bu yerine göre toplumsal yapı, tonalite, düzen anlamlarına gelebilir.) bir hareket alanı sağlama ve genelin tikel (birey, sınıf gibi bütünün bir parçasını temsil eder.) üzerindeki hegemonyasını kırmaya çalışma girişimi olarak algılanabilir. 18 Diyalektik anlayışın anlatılmasının sebebi Adorno nun sanat kavramını anlamakta yardımcı olmaya çalışmaktır. Adorno ve Frankfurt Okulu sanat ve toplumu mutlak bir sentez peşinde olmayan, özdeşlik amacı gütmeyen negatif bir diyalektiğin iki zıt kutbuna yerleştirmektedir. Sanat ve toplum birbirinin düşmanı olarak değerlendirilmektedir. Sanat, verili olana teslim olamayan, hep öteki düşü kuran yanıyla görülmeye çalışılır. Bu düşmanlık arasında Adorno nun taraf olduğu bir yan hep olmuştur; sanatın/umudun yanında yer almakta, ancak aklıyla toplumun karamsarlık veren gücünü/yenilmezliğini de göz ardı etmemektedir. Sanatın, tikele genel içinde sınırlı da olsa belli bir özerklik sağlayabileceğinden bahseder: sanat, insanın yanlış bütün e karşı en güçlü olduğu alandır. 19 Sanatın alanı insanın ümitlerini, isteklerini saklayabildiği bir alan olduğu için önemlidir. Sanat toplumsaldır; çünkü içinde bulunduğu topluma muhalif bir konumdadır. Bu nedenle eleştirinin alanıdır. Bu konumu kazanabilmesi için de tek koşul özerkliğidir. Sanat toplumsallığını içinde bulunduğu toplumu yansıtarak değil onun içinde özerkliğini koruyarak ve onu sorgulama potansiyelini canlı tutarak kazanmaktadır. Sanatın özerkliği ve toplumsallığı Adorno için vazgeçilmez iki özelliktir. Birbirlerine karşı gibi gözükse de aslında, ancak ve ancak birlikte var olabilirler. Sanatın toplumsallığı özerkliğine, özerkliği de toplumsallığına bağlıdır: biri olmadan diğeri de var olamaz. 20 Besim Dellaloğlu na göre Adorno nun sanat yapıtları kendiliklerinde kendilerini bize sunarlar: sanat yapıtlarının bakışı, görünüşü; bu da iki uçludur sanatın görünüşü ve onun bize bakışı. Ama sanat yapıtına tarihsel bir bakıştan söz etmemektedir Adorno. Tamamen kavramsal bir bakıştan bahseder. Sanat yapıtı hayata tutulan bir ayna değil, hayatın olası alternatiflerinin yaşadığı alternatif bir platformdur. 21 Adorno için özne-nesne ilişkisi ne mutlak bir ikilem ne de mutlak bir birlikteliktir. Aslında nesne ve özne bir anlamda birbirlerinden oluşurlar fakat hiçbir zaman biri diğerine indirgenebilir değildir. 18 Dellaloğlu, a.g.e., s. 18. 19 Dellaloğlu, a.g.e., s. 28-29. 20 Dellaloğlu, a.g.e., s. 29. 21 Ömer Naci Soykan, Ferda Keskin, Besim F. Dellaloğlu, Adorno ve yapıtı, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 60. 6

Adorno diyalektik ve sanat anlayışını müzik üzerine yazdığı eserlerde de kullanmıştır. Müzik, kendisinin dışındaki sosyal dünyayı bilincinde olmaksızın yeniden sunan kavramsal olmayan, mantıkla sonuçlara varmayan bir dildir. 22 Müzikteki özneden söz edilen her yerde kullandığı terim kendi felsefesinde kullandığı özne teriminin kendisidir. 23 Müziksel özne, bireysel bir özne değil, kolektif bir öznedir. 24 Hegelci bir sanat yaklaşımı benimsenmiştir. Merkezde duran estetik kategori güzellik değil hakikattir. Estetik hakikat doğası gereği tarihle sıkı bağlara sahiptir. Müziğin tarihi Özne yle Nesne arasındaki diyalektik ilişki olarak algılanmalıdır. 25 Özne, müzik ya da beste olarak ya da zaman zaman özgün güçleri ve duyarlılıkları olan bir besteci olarak ele alınmalıdır. Nesne kavramı ise Adorno nun müzik malzemesi olarak adlandırdığı kavramı sembolize etmelidir. Bu kavramlar birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmelidir. Düş kuran, muhalif olan sanat anlayışında da bir diyalektik olduğuna göre burada da özne ve nesne arasında, müzik ve müzik malzemesi arasında aynı diyalektik anlayışın olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Adorno ya göre müziğin tarihinde tek bir doğrusal gelişim çizgisi vardır. Besteci verili müziğin dilini, bir dizi müzik formunu ve estetik talepleri (malzeme) herhangi bir zamanda karşısında hazır bulur, bu malzemeyi birleştirebilmek için mevcut beste tekniklerini kullanır. Ona göre müziğin fiziksel temeli notalar değildir. Malzeme (müzik malzemesi) notalar değil; toplumun beklenti, talep ve anlamsal özelliklerinden kurulu tarihsel ve kültürel olarak biçimlenmiş bir bütündür. Bu bütün, ya da malzeme; önceki beste etkinliklerinin bir sonucu niteliğindedir. 26 Adorno nun diyalektik anlayışının bir parçası olan çift taraflı yapıyı akıldan çıkarmadan, müziğin tarihsel sürecine iki açıdan bakılabilir. Özne (beste) ya da nesne (malzeme) açısından tüm süreç etkin aracıların yeni form ve teknikler ortaya çıkarırlar. Bir başka deyişle malzemeyi dönüştürürler. Ya da diğer bakış açısı ile malzemenin talepte bulunması, sorunlar ortaya atması ve bunun sonucu olarak bestecilerin bu sorunlara çözüm olarak yeni besteler ortaya koyması olarak iki yönlü düşünülen bir yapı söz konusudur. 27 Yenilikçi beste yapma etkinliği bu noktadan sonra başlar. Etkinlik malzemede çözünür, yapı değişiklikleriyle kendinden sonraki besteci kuşağının karşılaşacağı malzemeyi yaratır. 22 Jay, a.g.e., s. 184. 23 Jay, a.g.e., s. 182. 24 Jay, a.g.e., s. 190. 25 Raymond Geuss, Adorno ve Berg, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 282-283. 26 Geuss, a.g.e., s. 283. 27 Geuss, a.g.e., s. 283. 7

b. J.S. Bach ile ilgili görüşleri Bu noktada Barok Dönem bestecilerinden Johann Sebastian Bach (1685 1750) hakkında kısa bir bilgi vermek gerekir. J. S. Bach, döneminde gelişen tampere sistemi olan iyi düzenlenmiş tonal sistemin yaygınlaşabilmesi için Das Wohltemperierte Clavier eserini yazmıştır. Bu eser, Adorno nun bahsetmiş olduğu özne ve nesne kavramlarına örnek oluşturabilir. Kaçmak anlamına gelen Latince sözcük Fuga dan türeyen füg, birbirini izleyen, taklit eden ve bir anlamda birbirlerinden kaçan partilerden oluşmuştur. 28 Bir başka deyişle; her şarkının bağımsız bir ses partisine sahip olduğu ortaçağ çoksesliliğiymişçesine, kendi kimliğini koruyan, birbiriyle örülmüş ayrı ayrı sesler için yazılmış müzik biçimidir. 29 J. S. Bach ın Das Wohltemperierte Clavier (İyi Düzenlenmiş Klavye)* eserleri kısa giriş müzikleri olarak tanımlanabilecek prelüdlerin ardından, kontrpuana dayalı kompozisyon biçimlerinin en yaygınlarından biri olan füglerle tamamlanmış, klavye için özel olarak yazılmış eserlerdir. 18. yüzyılın ilk yarısında prelüd ve fügün en kusursuz örneklerini veren J. S. Bach form yetkinliğini kanıtlamıştır. Prelüdlerle yorumcuya teknik zorluklar yüklemiştir; fügde tema, doku, biçim ve içerik açısından çeşitlilik gösteren yapısıyla dikkat çekmektedir. 30 Adorno nun da bahsetmiş olduğu müziğin devamlılığı ve diyalektik anlayış doğrultusunda, füg yapısını ileri götüren Bach, kendinden sonraki bestecilerin müzik malzemesinin yaratımına katkıda bulunmuştur. Müziğin daima ulaşılmış bir son noktası vardır: müzik bu son noktayı daha ileri taşır yenilikçi ve ilericidir. Form ne kadar yeni olursa olsun daima var olan tekniklerin düzenlenmiş halidir ve yeniliğin kuramsal değersizliğin ötesine geçebilmesi için müzikal malzeme tarafından ortaya konan tarihsel anlamda belirli sorunlara değinmeye alışkın olması gerekir. 31 Bach da eğitim amaçlı yazdığı Das Wohltemperierte Clavier eserinde belli sorunlara değinmiş, süslemelerle tek düze yazıyı farklı hale getirmiş, fügleri tema, doku, biçim ve içerik çeşitliliği 32 açısından konrtapuntal yazının belki de her yönden en gelişmiş haline getirmiştir. 28 A.g.e., s.281. 29 Sidney Finkelstein, Müzik Neyi Anlatır, Çev. M. Halim Spatar, İstanbul, Kaynak Yayınları, Nisan 1986, s. 43. * Das Wohltemperierte Clavier: Tonal Düzenlenmiş Klavye. (ç.n.) 30 İlke Boran, Kıvılcım Yıldız Şenürkmez, Kültürel Tarih Işığında Çok Sesli Batı Müziği, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Şubat 2007, s. 119-120. 31 Geuss, a.g.e., s. 284. 32 İlke Boran, Kıvılcım Yıldız Şenürkmez, a.g.e., s. 120. 8

Adorno nun Müzik ve Dil adlı makalesinde müziğin bir dile benzediğinden bahsedilir. Ancak dille özdeş bir yapısı olmayan müzik, birbirine mantıksal bir biçimde bağlı seslerin zamansal sıralanışı olması anlamında bir dili andırır. Nota, en küçük varlığın eşiği olarak tanımlanır. Müzik tekrarlanan şifrelerden yararlanır ki bunlar tonalite aracılığı ile düzene sokulur. Tonalite kavram yaratmaz ama sözcüksel birimler yaratır. Tıpkı kavramların tikel bir gerçekliğe yer açması gibi onlar da müzikal özgüllüğe yer açar, soyut olma halleri içinde bulunduğu bağlam tarafından sağlanır. 33 Bir başka deyişle dil ve müzik kendilerini kendilerinden uzaklaştırdıkça benzerdir. Kusursuzluk müziğe anlam kazandırır. Kaufmann a göre negatif diyalektiğin olumlu bir içeriği de vardır, bunu Quasi una Fantasia da gözlemeyebiliriz: müziğin dili yönelmişliğin dilinden oldukça farklıdır. Onun teolojik bir boyutu vardır. Söylemesi gerekeni, eş zamanlı olarak açığa vurur ve gizler. İdesi, şekil verilmiş Tanrısal Ad dır. Mitten arındırılmış, etkili büyüden kurtulmuş duadır. Müzik gerçek dile işaret eder; şu anlamda: içerik kendini gösterir onda, ama bunu, yönelmişliğin dillerine göç etmiş olan ikirciksiz anlam pahasına yapar. Müzik, mutlak olanı hemen bulur, ama keşif anında kararır; tıpkı çok güçlü ışığın insanın gözlerini kamaştırması, çok iyi görülebilecek şeyleri görmeyi engellemesi gibi. 34 Bir başka deyişle ona göre müzik kalıcı bir yer edinemez. Müzik çalınır, çalındığı anda da biter. Adorno nun J. S. Bach üzerine söylediklerine bakmak gerekirse, Prisms adlı kitaptaki makalelerinden, Bach Defended Against His Devotees (Hayranlarına Karşı Savunulan Bach) adlı makalesinde Bach üzerine düşündükleri yer almaktadır. Varlığın (Being) yapısında değişmez ve amansızlık vardır: bu, anlam için bir vekile dönüşür: eserin görünüşü kendisinin gerekçesini yapar. 35 Bach anlayışında Adorno ya göre inanç kaybı ya da varlık özlemi, adil sistem, huzur ve refah içinde bir yaşam arayışı bulunmaktadır. Adorno Negatif Diyalektiğinin belki de yapı taşlarını oluşturduğu bu makalesinde Chopin in de Beethoven ın da Bach tan etkilendiğini savunur. Bunu da Well-Tempered Klavier i çalıp da, onun başından sonuna sürekli tekrarlanan lirik elementleri tarafından 33 Theodor W. Adorno, Müzik ve Dil, Çev. Bülent O. Doğan, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 320-324. 34 David Kaufmann, Adorno ve Tanrının Adı, Çev. Kemal Atakay, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003, s. 174. 35 Theodor W. Adorno, Bach Defended Against His Devotees, Prisms, Massachussets, The MIT Press, 1995, s. 135, http://lamusicologia.files.wordpress.com. The structure of Being, understood to be immutable and inexorable, becomes a surrogate for meaning: that which cannot be other than its appearance is made the justification of itself. 9

etkilenmeyen açık-fikirli bir insan var mıdır hala? 36 diye sorarak belirtir. Aynı zamanda Bach ın da başkalarından etkilendiğini söyler. Bach ın basso continuo nun aralıklı armonik düşünce modunun ruhunu yerine getirdiğini belirtir ve ona göre Bach, bu ruhun içinde 17. yüzyılda füg formunu yaratan polifonisti de barındırır. Bir başka deyişle Negatif Diyalektiğin tarihselliği burada çift taraflı olarak yine karşımıza çıkar. Bach füg formunu kullanmakla kendinden önceki bestecilerden etkilenmiştir. Bununla beraber lirik elementlerle müziğin malzemesi olan toplumun beklentilerini de dönüştürücü bir rol oynamıştır. 37 Palestrina da sıkılaşan kontrpuantal yazıdan az olmamakla, füg teorisi Bach ile kökleşir. Bu durum aklın dualitesidir: armoni ve kontrpuan kompozisyona dair problemlerin her birini kısıtlar; Bach bunları paradigmal olarak çözer, onun Orta Çağların mükemmelliği imajını dışlar. 38 Bir başka deyişle kompozisyonel problemler Bach ın füg teorisi ile çözülür. Burada anlatılmak istenen polifoni (çokseslilik) özgür bir yaklaşımla geliştirilmiştir. Bach kendini kör bir şekilde tekniklere bağlı hissetmemektedir; kompozisyonel amaca en uygununu yaratır. 39 Bütünün içinde hareket eden sanat ile toplumun negatif diyalektiğinin sürekliliği her zaman önemlidir. Geuss a göre, Adorno nun Negatif Diyalektiği ilkesel olarak sonsuza dek uzayabilen sarmaldır. Büyük besteciler olanaksızı olanaklı kılan kişilerdir ve çemberi, sarmalı bu yüzden tamamlayabilirler. 40 Müzikal malzeme isteklerini ortaya koyduktan sonra ortaya çıkan ciddi müzik ulaşılan son noktadaki müziktir. Adorno ya göre başarılı olan müzik ise bu son noktayı ileriye taşır ve yeni olanı yaratır. 41 Sonuç olarak Adorno nun anlayışına göre, sanat yapıtı ve besteci ile beraber düşünecek olursak nesne (sanat yapıtı) ile özne (besteci) birer kavramdırlar ve kavramsal olarak birbirlerinden etkilenmektedirler. Bestecinin toplumdan etkilenmeden yaşaması mümkün olmadığından, toplumdan bağımsız bir eser vermesi, beste yapması imkânsızdır. Bu anlamda Bach da kendinden önceki bestecilerden etkilenmiş ve Geuss un da anlatmaya çalıştığı gibi, müziğin hakikat doğası gereği, kendinden önceki bestecilere körü körüne bağlı 36 A.g.e., s. 137, Yet is there any openminded person who has played The Well-Tempered Clavichord from beginning to end without being struck again and again by a lyrical element,. 37 A.g.e., s. 138, not only did Bach fulfil the spirit of basso contiuo, with its intervallic-harmonicmode of thinking, but within that spirit he was also the polyphonist who created the form of the fugue from its groping beginnings in the seventeenth century. 38 A.g.e., s. 138 the theory of the fugue stems from Bach no less than that of strict counterpoint from Palestrina, and he remained its sole master. Yet it is this very duality of mind, harmonic and conrtapuntal, circumscribing every one of the compositional problems that Bach paradigmatically resolved, which must exclude the image of him as the consummation of the Middle Ages. 39 A.g.e., s. 140.. Bach does not feel himself blindly bound to any of them but instead always chooses that which best suits the compositional intention. 40 Geuss, A.g.e., s. 290. 41 A.g.e., s. 283-284. 10

kalmadan kendi istekleri doğrultusunda eserlerini bestelemiştir. Kendi istediği şekilde bestelerini süslemiştir. Bestecinin toplumdan etkilenmeden yaşaması mümkün değildir, bu sebeple toplumdan tamamen bağımsız bir eser vermesi de pek mümkün değildir. Ancak sanatçı yarattığı eserlerle toplumu dönüştürmeye çalışır. Adorno dan iki yüzyıl önce yaşamış Bach ile iki yüzyıl sonra yaşayan Adorno, doğu felsefesinden etkilenen Hegelyen diyalektiğe örnek olarak yapısal ve düşünsel açıdan batının çıkış yollarını aramışlardır. Sanatı toplumun sınırları dışına, toplumun istekleri, algıları ve beğenilerinin dışına çıkaran, bir anlamda sınırları zorlayan Bach; müzikal malzemenin taleplerini daha ileriye taşıyan bir müzik yapmış, kendinden önceki bestecilerden etkilenmiş ve sonraki kuşakları etkileyecek bir besteci olmuştur. 11

Kaynakça: Adorno, Theodor W.: Müzik ve Dil, Çev. Bülent O. Doğan, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 Adorno, Theodor W.: Bach Defended Against His Devotees, Prisms, Massachussets, The MIT Press, 1995, http://lamusicologia.files.wordpress.com. Boran, İ., Yıldız Şenürkmez, K.: Kültürel Tarih Işığında Çok Sesli Batı Müziği, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Şubat 2007 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 3. Cilt, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 9. Cilt, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 10. Cilt, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 13. Cilt, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 17. Cilt, İstanbul, Gelişim Yayınları, 1986 Dellaloğlu, Besim F.: Bir Giriş: Adorno Yüz Yaşında, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 Finkelstein, Sidney: Müzik Neyi Anlatır, Çev. M. Halim Spatar, İstanbul, Kaynak Yayınları, Nisan 1986 Geuss, Raymond: Adorno ve Berg, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 Jay, Martin: Adorno, Çev. Ünsal Oskay, İstanbul, Der Yayınları, 2001 Kaufmann, David: Adorno ve Tanrının Adı, Çev. Kemal Atakay, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 Said, Edward W.: Gecikmişliğin Kendisi Olarak Adorno, Çev. Kemal Atakay, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 Soykan, Ö. N., Keskin, F., Dellaloğlu, B. F.: Adorno ve yapıtı, Cogito, Sayı: 36, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Yaz, 2003 12