KUR AN-I KERÎM DE İSTİSNÂ (Hûd Sûresi, 116. Ayet Örneği)



Benzer belgeler
Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr


MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Abdestte başı mesh etmenin şekli

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

AÖF İLAHİYAT ÖNLİSANS PROGRAMI 1. KİTAP ÜNİTE 1. Okuma Parçası. Tercüme

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

TECVİD Lügat manası; Güzel yapmaktır.

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ĐLK FĐLOLOJĐ HAREKETLERĐ DÖNEMĐNDE KUR ÂN-I KERÎM ĐN ARAPÇA YA KAZANDIRDIKLARI Dr. Bilâl TEMĐZ *

1- el-kavaidul- esasiyye lil- Lugatil-arabiyye (Arapça), Seyyid Ahmet el-haşimi.

باسمه سبحانه وتعالى األسئلة الكالسيكية من كتاب األمثلة EMSİLE SORULARI:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

T.C. VELÎ SEMPOZYUMU. Prof. Dr. Ali Rafet ÖZKAN KASTAMONU

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

İSMAİL DURMUŞ PROFESÖR

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TEFSİR DKB

Sadrettin Gümüş, Seyyid Şerîf Cürcânî ve Arap Dilindeki Yeri, İstanbul: Fatih Yayınevi Matbaası, 1984, 211 s. Murat Dinler*

Birinci İtiraz: Cevap:

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

(TÜRKÇE-İNGİLİZCE) Gazi Üniversitesi, Hacı Bektaş Araştırma Merkezi ( )

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy)

KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ZORUNLU ARAPÇA HAZIRLIK NORMAL ÖĞRETİM DERS PLANI VE İÇERİKLERİ ( Akademik Yılı)

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları. Muhammed b. Salih el-useymîn

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERİSTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIK SINIFLARI (NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM) GÜZ MAZERET SINAV PROGRAMI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ Y.DİL DKB

Kur an-ı Kerim I. Hafta 2 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Yrd.Doç.Dr. Alican DAĞDEVİREN

أتي E-t-y. Gelmek, ulaşmak, varmak, yapmak, etmek, işlemek

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

- Kitap Tanıtımı - AHFEŞ VE KIRAATLER

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Kur an Okuma ve Tecvid Bilgisi Test Soruları

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Ebu l-hasan Muhammed b. Abdillah el-varrâk, İlelü n-nahv, thk. Mahmud Muhammed Mahmud Nassâr, Beyrut: Dâru l- Kutubi l-ilmiyye, 2002.

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

5. SINIF TÜRKÇE KELİME TÜRLERİ TESTİ. A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Tam Fiil- Nakıs Fiil Her bir fi il içün bir merfû,yani fail (özne ) lâzımdır. Eğer fi il, o merfu ile, kelâm yönünden tamâm olup, başka bir şeye

İzzuddîn İsmâîl Abdulgânî: Masâdiru l-edebiyye ve l- Luğaviyye fî Türâsi l-arabî, Mektebetu Dâru Garîb, Kâhira, 1975, 399 ss.

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

Kur an-ı Kerim I. Hafta 1 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Yrd.Doç.Dr. Alican DAĞDEVİREN

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

Bu sayının Hakemleri

Bismillahirrahmanirrahiym Elhamdü lillahi Rabbil Alemiyn, Vessalatü vesselamu ala Rasülina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeiyn.

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

KUR`ÂN FİLOLOJİSİYLE İLGİLİ ÜÇ İLİM DALI VE BU DALLARDA ESER VEREN MÜELLİFLER

Kelâm ve Mezhepler Tarihi II

ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

HADİS TARİHİ VE USULÜ (İLH1007)

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAPÇA IV DKB

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri:

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

Konuya giriş için Arap Dili nde " ال " nin kullanıldığı yerleri hatırlayalım:

DAO İLE SQL KOMUTLARI. Sql komutlarını artık veri tabanında kullanmaktan başka çaremiz yok arkadaşlar. Şimdi bu sql derslerimize başlayalım.

Filolojik Tefsirle Rivâyet Tefsirinin Buluşma Noktası: Zeccâc ın Meâni l-kur ân ı

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Transkript:

KUR AN-I KERÎM DE İSTİSNÂ (Hûd Sûresi, 116. Ayet Örneği) Monique BERNARDS Çev.: Cüneyt EREN -Bilâl TEMİZ Özet Arap Gramerinde önemli bir yere sahip Sįbeveyhi, Arapça için Kur an metnini, bedevîlerin söylemlerini ve Cahiliyye şiirini asıl kaynak kabul eder. Aynı âlim, إلا ile kurulan istisnanın izâhı için Kitāb ında dolu dolu 10 sayfa ayırmıştır. Hûd Sûresi 116. âyetteki istisna da üzerinde çok tartışılan bir konudur. İstisna kurallarını bu âyet üzerinde uygularsak, genel terimin zikredildiğini, o zamandan günümüze kalan kimse olmadığından, genel terimi içeren bir önermenin olumsuz bir anlam ifâde ettiğini ve genel terim ve müstesnanın, insanlarla aynı kategoride yer aldığını görürüz. Netice olarak söz konusu âyetteki istisnanın munkatı olduğu ve müstesnanın, Hicâz ağzına uygun olarak ق ل يلا إلا şeklinde mansup okunacağı ortaya çıkmaktadır. Abstract Sįbawayhi as an important Arab Grammarian, based his and the others grammatical rules on The Qur an (esp. Utmanic) text, Bedouin speech and pre-islamic poetry. And in this article the istiŧnā (exception) rules are demonstrated using the verse 11.116 from the Qur an. In Arabic there are three kinds of exceptive sentence : The istiŧnā muttaśil (joined exeption), the istiŧnā munķati (cutting exception) and the mufarraġ istiŧnā (void exception). In the verse 11.116 we find a istiŧnā munķati with the exceptive particle illā followed by an accusative, qalįlan. This, of course, is visible in the consonantal text. According to the rules, illā qalįlan should at last be considered correct. But it has been said that the nominative form illā qalilun is allowed as a śifa in this verse. Anahtar Kelimeler : İstisnā, mansup, el-muberred, merfû, Sįbeveyhi University of Groningen. Bu makale EXCEPT FOR A FEW.. THE EXCEPTION IN QUR ÂN 11.116 başlığı ile, Arabist, Budepest Studies in Arabic 15-16, Budepest 1995, pp. 3-10 da yayınlanmıştır. Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Okutmanı.

144 Monique Bernards Söz Konusu Âyet ve Meâli : ) ف ل و لا آ ان م ن ال ق ر ون م ن ق ب ل ك م أ و ل وا ب ق ية ی ن ه و ن ع ن ال ف س اد ف ي ا لا ر ض إ لا ق ل يلا م من أ نج ي ن ا م ن ه م و ا تب ع ا لذ ین ظ ل م وا م ا أ ت ر ف وا ف يه و آ ان وا م ج ر م ين ( Sizden önceki nesillerden, dünyada fesadı engelleyecek, (böylece toplumu helâk olmaktan koruyacak) tecrübe sahibi kişiler çıkmalı değil miydi? Onların içinden (görevlerini yaptıkları için) kurtardığımız az kimse dışında diğer zâlimler, sadece, kendilerine verilen refâhın ardına düşüp suçlu kimseler oldular. Sîbeveyhi'in 1, kendinden öncekilerden farklı olarak ortaya koyduğu şeylerden biri, kendisinin ve diğer gramercilerin geliştirdikleri gramer kurallarını değişik kaynaklara bağladığını vurgulamasıdır. Bu kaynaklar Bedevî Arab ın kelâmı 2 (Bedouin Speech), İslâm öncesi şiir ve Kur ân metnidir. Sîbeveyhi'in bir ifâdeyi kabul etmesi için, o ifâdenin kesin olarak Arab ın kelâmında yer alığından tam olarak e- min olması gerekir. Aynı zamanda Sîbeveyhi, Hz. Osman Devrinde resmî olarak kabul edilen Kur ân ın (Mushaf ın 3 ) metnini Arap kelâmının 4 en esaslı örneği olarak görür. 1 Asıl adı Amr b. Osmān b. Ķamber olan İran asıllı yazar, Şiraz yakınlarındaki Beyžā şehrinde doğmuştur. Ailesiyle Basra ya yerleşen Sįbeveyhi, istisna tutulan (müstesna) konumundaki أ بو ال در د اء terkibini nin ل ي س ismi zannıyla merfū okuyunca, hadîs hocası Ĥammād tarafından azarlanmış, o da Arapça ders grubuna geçip el-ħalįl in (ö. 175h) büyük öğrencisi olmuştur. Basra Ekolünün başkanlığına kadar yükselen Sįbeveyhi, bütün Nahiv âlimlerinin hocası olarak tanınmaktadır. Vezir Ca fer el-bermekî nin konağında gerçekleşen zenbūriyye tartışmasında, oyuna gerilerek mağlup edilişini hazmedememiş, Bağdat tan ayrılmış 180h. yılında Ahfaz da vefat etmiştir. Ebū Saįd Ĥasen b. Abdillah es-sīrāfī (ö.368/979), Aħbāru n-naĥviyyįne l-basriyyįn, neşr., Mısır 1955, 48; Fazla bilgi için bkz.: ÇAKIR Mehmet, Sįbeveyh Öğretim Yöntemi ve Koyduğu Bazı Nahiv Kuralları, 13-25, İzmir 1994; EGE Ramazan, İbn-i Kemâl in Esrāru n-naĥv i ve Dönemindeki Arap Dili Filolojik Çalışmalarına Kısa Bir Bakış, İzmir 2002, 13. (Çevirenler) 2 Coğrafya bakımından kapalı bir sisteme sahip Arabistan ın çöl ve vahalarında develeriyle birlikte konar-göçer halde yaşayan ve etrafıyla belirli ilişkileri dışına çıkmayan bedevîlerin günlük hayatta konuştukları Arapça, bozucu dış tesirlerden u- zak kalmıştı ve kendi sadeliği içinde, konuşanları arasında yaşayıp gidiyordu. Diğer taraftan, bedevîlerden çoğu, çeşitli ihtiyaçlar için Irak şehirlerine gittikçe, araştırıcı âlimler bunlardan çeşitli bilgiler alıyorlardı. Basralıların bedevî Araplarla buluşup her türlü müşkillerini halletme imkânları olduğundan, Kûfe lilerden daha şanslı idiler. Meselâ, bir Arap bedevîsi, Ħalef b. Aĥmer e Ebū Zeyd el-enśārį nin huzurunda,! م ا خ ي ر ال لب ن ل ل م ر یض demişti. Bunu duyan Ħalef, Ne güzel söz! Keşki in- م ا أ ح س ن ال لب ن deyim sanlar bunu başkalarına duyururken bozmasalar.. dedi. Bu mânasında ender kullanılan bir teaccüp fiili cümlesiydi. Bkz. ZEYDAN ل ل م ر یض! Corci, Tārįĥu ādābi l-luġati l- Arabiyye, III. Basım, Matbaatü l-hilâl. II. 103; FAYDA Mustafa, Bedevî mad. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991. (Çevirenler). 3 Halîfe Hz. Osman, kendi zamanında yapılan Ermenistan ve Azerbaycan Seferlerinden hemen sonra, vahiy kâtibi Zeyd b. Sâbit ten kendisi için bir Kur ân kopyalamasını emretti ve yine bir vahiy kâtibi olan Ebān b. Saį d i ona yardımcı atadı. İkisi de ayrı ayrı birer mushaf yazarlarken, aralarında her anlaşmazlık çıktığında Hz.

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3 145 Eldeki bu makalede Sîbeveyhi nin fikirlerini, onu izleyen gramerciler tarafından da kullanılan kaynakların değerlendirilmesi şeklinde sıralayacağım. Bu benim, daha önceki Arap Nahivcileri 5 arasında Sîbeveyhi nin Kitāb ının 6 kabûlü üzerine yaptığım çalışmada önemli rol oynayan bir problemdir. Bunun için özel olarak Kur ân da Hûd Sûresi, 116. âyette geçen إلا kelimesi üzerinde farklı görüşleri örnek olarak kullanacağım ama izninizle, öncelikle Sîbeveyhi nin Kitāb ında yer alan genel kuralların bir analizini sunmak istiyorum. Penrice, Dictionary and Glossary of The Koran with Coptious Grammatical References and Explanation of The Text isimli (1873 de basılan) sözlüğünde, nın إلا لا إن yerine geçtiğini ve bunun (- medikçe,...dışında,... değilse) anlamlarına geldiğini ve genel olarak ismin mansup halinde kullanıldığını ifâde eder. Ne yazık ki bu, göründüğü kadar basit değildir. Sîbeveyhi kendi Kitāb ında orijinal istisna kelimesi إلا 7 olarak isimlendirdiği farklı oluşumları tartışmak için dolu dolu on sayfa ayırmıştır. Bu kurallar kısaca şu şekildedir 8 : İstisna edilen şey (müstesna), genel terim olan müstesna minhten sonra geldiği ve bunları içeren önerme (cümle) de olumlu olduğu Osman a başvuruyorlardı. Daha sonra Hz. Osman, Peygamber (s.a.v.) i hanımı Hz. Hafsa dan, babası Hz. Ömer den kalan ve deri, yaprak, düz kemik veya taş, ağaç kabuğu vb. çeşitli malzemeler e yazılmış Mushaf ı, iade edeceğine yemin ederek, istedi. Yeni kopya ile karşılaştırdı ve hiçbir fark bulamadı. Son derece memnun olarak Hz. Hafsa nın Mushafını iade etti ve halka, el-ümm adı verilen bu asıl nüshadan kopya almalarına izin verdi. Bkz. : Muhammed b. İsmā įl el-buħārį (ö. 256h.), el-cāmi u s-saĥįĥu l-muħtasar (el-cüz ül-ħās fi t-tefsįr), tahk. : Dr. Mustafa Dįbü l-buğā, Dâru bni Kesįr, Yemāme, Beyrut 1987, III. Basım, I-VI, IV, 1908; Muĥammed b. Îsā et-tirmizį es-sülemį (ö. 279), Sünenü t-tirmizį, (el-cüz ül-ħās fi ttefsįr), I, 284; Muhammed Hamîdullah, Kur an-ı Kerîm Tarihi çev.: Mehmet Sait MUTLU, Yağmur yayınları, İstanbul 1965, 47-49. (Çevirenler) 4 Bkz. Edmund BECK, Arabiyya, Sunna und Amma in der Koranlesung des zweiten Jahrhunderts, Orientalia 15 (1946) 180-224; 364; CORNELIS H. M. 139-160; (1983) 31 الا ب ح اث Speech, Versteegh, Arabic Grammar and Corruption of 149. CARTER e göre Sîbeveyhi, Hz. Osman Devri Kur an metni için her ne kadar çok erken olsa da, O, resmî olsun olmasın, sadece belgelemek veya sırf gramerce önemini vurgulamak için Kur an metnini kullanır. der. Bkz. Michael CARTER, A Study of Sîbawaihi s Principles of Gramatical Analysis Oxford, 1968: 50. 5 Monique BERNARDS, The Editor of Sîbewayhi s Book. Al-Mubarrad s refutation: Study and Text, Leiden, E. J. Brill, forthcoming. 6 Sįbeveyhi nin, hayranı olduğu hocası el-ħalįl (ö.170h.)in bilgi ve fikirlerini zabt edip yansıtmak maksadıyla yazdığı el-kitāb ı, öğrencisi el-aĥfeş (ö.207)in gözcülüğünde yazılıp rivâyet edilmiş bir nahiv kitabıdır. Çevresinden olumlu-olumsuz e- peyce tenkit alan el-kitāb ı, el-kisāį nin gizlice ve üstelik ücretle okutması, el- Ferrā nın, ölddüğünde yastığının altından çıkması, Ebū Zeyd in öğrencisi ve Kitâb ı ile iftihar etmesi vb. olaylar, etrafındaki yansımaları göstermektedir. (ÇAKIR Mehmet, a.g.e., 16-17, 7 Ebû Bişr Amr b. Sîbeveyhi, Kitāb Sîbeveyhi, Tahk. Muhammed Hārun, I-V, Kahire Mektebetü l-hancî ve Riyâd Dâru r-rifāî, 1983, II, 310-315, 319-320, 331-335. 8 Ramazan EGE, a.g.e., (Arapça kısmında) 69.

146 Monique Bernards أت ان ي ال ق و م إلا ز ی د ا kullanılır; zaman, müstesna daima mansup halde veya ال ق و م إ لا ز ی د ا de ر أ ی ت olduğu gibi 9. İstisna genel terimden sonra yer alır, istisnayı içeren önerme de olumsuz olur veya olumsuz anlam içerirse, diyelim ki : ل و ile başlıyorsa, bedel-bedelün minh te 10 olduğu gibi, müstesna genel terimin yerini alır. Dolayısıyla yerine geçtiği isme bağlıdır ve onunla aynı kategoriye konulmalıdır; م ا أت ان ي ال ق و م إلا ز ی د de olduğu gibi. Veya istisna tutulan şey, genel terimin bir açıklaması olarak düşünülebilir. Örneğin, niteleyici bir isme (bir sıfat)a benzetilerek veya onun yerine kullanılarak م ا ج اء ن ي أ ح د إلا ز ی د denmesi gibi. Fakat güvenilir kaynak kişilere 11 göre, bu çeşit istisna cümlelerindeki müstesna, aynı zamanda ismin mansup halinde olabilir. Çünkü, إلا nin و لك ن anlamını içerir; İnsanlar gelmedi ama Zeyd geldi. gibi. Eğer müstesna, genel terimin kategorisinden temelde farklı bir kategoride yer alıyorsa, Hicaz lehçesi veya ağzı 12 gereğince, genellikle ismin mansup hali tercih edilir; م ا ج اء ن ي أ ح د إلا ح م ار ا da olduğu gibi. Çünkü bir eşek hiçbir zaman bir insanın veya onu tanımlayan bir ismin yerine geçemez. Sonuç olarak bu durumda müstesna ne bedel, ne de sıfat olabilir. إلا tekrar ismin mansup halini gerektirerek nin و ل ك anlamını alır. Temîmoğulları 13 bu çeşit istisna cümlelerinde ن bile nın إلا yorumunu bedel diye kabul eder ama Sîbeveyhi (doğrudan) ismin mansup halini tercih eder 14. 9 Topluluk, Zeyd hâriç, bana geldi. ve Zeyd hariç, topluluğu gördüm. anlamındaki bu örneklerde ا ل ق و م genel önerme, ز ی د ise müstesnadır. 10 Munkatı istisnada Hicazlılar ki onların dili en yüce dildir- müstesnanın mansup olmasını gerekli görürler. Temîmoğulları bedel olmasını uygun görür ve mansup olmasını tercih ederler. Şāir Âmir.b Ĥāris, و ب ل د ة ل ي س ب ه ا أن يس إلا ال ي ع اف ي ر وإلا ال ع ي س : Güzel ceylanlar ve beyaz develerden başka dostun bulunmadığı nice memleketler vardır. beytinde ال ي ع اف ير ve ال ع ي س isimlerini, aynı cinsten olmadığı halde den أن يس bedel olarak kullanmıştır. Abdullah b. Yūsuf b. Hişām (ö. 761h.), Şerhu Şüzūri z-zeheb fî ma rifeti kelāmi l- Arab, Tahk.: Abdülğanį ed-deķar, Dimeşk 1984, I. Basım, I, 343. (Çevirenler) 11 Sîbeveyhi nin Yûnus ve Îsâ ya dair bir hikâyede bildirdiği gibi. Sîbeveyhi, Kitāb, II,319. 12 Hz. Peygamber ve sahâbîlerin yaşadığı şehirleri bünyesinde barındırması sebebiyle dinî ilimlere Hicaz ın öne çıktığı ve bir ekol oluşturduğu görülmektedir. Arapça nın lehçeleri içerisinde Kur an Arapçası ile bütünleşerek vahyin ve İslâm Dini nin lisanı haline gelen Hicaz Lehçesi en hızlı gelişen lehçelerden biri olmuştur. Kur ân ın Hicazlılar ın Lehçesiyle indiği hususu âlimler arasında tatışma konusu olmuştur. (es- Süyutį, Tārįħu l-ħulefā, Beyrut 1986, ss. 355-364 den) Dil âlimleri Hicaz Lehçesini ilk ve son lisan kabul etmişlerdir. (Cevâd Ali, el-mufassal, IV, 276-277 den) KÜÇÜKAŞÇI Mustafa Sabri, Ĥicāz mad. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991. (Çevirenler). 13 Temįm sertlik ve şiddet anlamından türemiştir. Temįmoğulları Temįm b. Mürr b. Üdd ün soyundan kabîlelerdir. İbn Düreyd, Ebū Bekr Muĥammed b. el-ĥasen, el- İştiķāķ, tahk. : Abdüsselām Muĥammed Hārūn, Kahire 1958, I-II, 201-202 den EGE Ramazan, a.g.e., (Arapça kısmı s. 42) İzmir 2002, 13. (Çevirenler) 14 Sîbeveyhi, Kitāb, II, 319-320.

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3 147 Eğer genel terime cümlede hiç yer verilmiyorsa, durumu ne م ا ج اء ن ي أ ح د Örnek: olursa olsun müstesna genel terimin yerine geçer.. م ا ر أ ی ت إلا ز ی د ا ve إلا ز ی د O halde üç çeşit istisna cümlesi vardır : Birincisi istisnâ-yı muttasıl yani bitişik istisna. Bu tür istisnada müstesna, bedel veya sıfatta olduğu gibi, genel terimle aynı kategoride değerlendirilir (ve aynı i rap 15 ile şekillenir.) İkincisi istisnâ-yı munkatı, yani acımasız 16 istisna. Bu çeşit is-, إلا tisnada müstesna her zaman ismin mansup halindedir. Çünkü olsun. anlamını içerir, genel terimin sonu (i râbı) nasıl olursa و لك ن (Yeri gelmişken, Sîbeveyhi ye göre munkatı terimi, daha sonraki gramercilerin istisna ve genel terim farklı kategorilerde yer alırlar şeklindeki tespitlerinin aksine, genel terim ve müstesnanın farklı i râba sahip oldukları anlamına gelir.) Üçüncü olarak istisnâ-yı müferrağ, yani içi boşaltılmış istisna. Bu türde genel terime cümlede yer verilmez ve müstesna, genel terim ne durumda olursa olsun, onun yerini alır. Bu çeşit istisna cümlesi Sîbeveyhi tarafından muttasıl istisna olarak ele alınıp tartışılır. Ne bu üçüncü çeşit istisna, ne de إلا ile kurulmuş olan değişik yapılar (örneğin müstesnanın genel terimden önce geldiği durum), burada tartışılan konuyla ilgili değildir! 17 Demek ki bunlar Sîbeveyhi tarafından إلا ile kurulmuş olan istisna yapısı kurallarıdır. Eğer bunları el-müberred (ö.285h.)in 18 ele 15 Arapça da i râp, cümledeki görevine göre sonu değişen (mu rap) kelimelerde görülen harf veya hareke değişikliğidir. Mebnî kelimelerin sonlarında bu tür değişiklikler görülmez Bkz. : Rabįĥa Çelebi, el- İrābü s-saĥįĥ, İzmir 1997, 5.(Çevirenler). 16 Yazar burada munkatı kavramını kesin, katî, acımasız anlamında alarak, istisnayı, severed sıfatıyla birlikte kullanmış. Ne var ki Arapça da munkatı sıfatı (diğeriyle ilgisi) kesik anlamındadır ve istisna tutulan kişi veya şeyin, genel terim ج اء geldi: grubundan farklı cins veya türden olduğunu anlatır. Köpek hariç, sürü cümlesindeki istisnada olduğu gibi. Fazla bilgi için bkz.: Muĥibbüddįn ال غ ن م إلا الك ل ب b. el-ĥuseyn el- Uķberį (ö. 616h), et-tibyān fį İ rābi l-kur ān, tahk.: Alį Muĥammed el-buħārį, İĥyāu l-kütübi l- Arabiyye, II, 132. (Çevirenler) 17 Bkz. Sîbeveyhi, Kitāb, II, 335 vd.; nın إلا genel kuralları için bkz. William Wright, A Grammar of the Arabic Language, Gözden geçirilmiş III. Basım, I-II, Camridge Ü- niversitesi basımı 1967, II, 335-337; H. Reckendorf, Arabische Syntax, Heidelberg, Carl Winter s Üniversitätsbuchhandlung, 1921. 502-12; Die Syntaktischen Verhältnisse des Arabischen, Leiden E.J. Brill 1967 (Fotokopi teksiri), 712-26 ve Michael Carter, A Note on Classical Arabic Exceptive Sentences, Semitik Çalışmalar Dergisi, 20 (1975), 69-70. 18 Bu ismin Hakta sebat hususunda benliğini donduran anlamında el-müberrid biçiminde kullanılması da bazı kişilerce gündeme getirilir. Es-Sįrāfį, el-māzinį el- Elif ve l-lām adlı kitabını tasnif ettiği zaman Müberrid e incelikli ve muğlak bir şey sormuş, o da en güzel cevabı vermiş. Bunun üzerine Kalk! Sen el-müberrid (hakkı ispat edip donduran)sın demiş. Sonra Kûfeliler ismi değiştirip rā yı fethalı yapmışlar. Bkz. es-süyūtī, Celāluddįn Abdurraĥmān b. Ebį Bekr (ö.911/1505), el-müzhir

148 Monique Bernards aldığı metotla karşılaştırırsak -ki el-müberred aynı konuyu kendi Muķtažab ın(ın yazılmasın)dan 60 yıl sonra ele almıştır- aşağı yukarı onun kurallarıyla aynı olduğunu görürüz. Bu ünitenin istisna ile ilgili bölümü, Kitāb ınkinden farklı paragraflar içerir ve Kitap ta yer alan bazı paragraflar Muķtažab ta yoktur. Ama genel kurallar aynıdır ve çoğunlukla aynı teknik terimlerle ifâde edilir 19. Bununla birlikte iki yazar arasında munkatı istisnadaki bedel olma ile ilgili bazı görüş ayrılıkları vardır : Sîbeveyhi د ر ه م ا ع ش ر ون ifâdesinde, ع ش ر ون rakamının îcâbı (mansup) kullanılan de د ر ه م ا olduğu gibi, müstesna da aynı metodla istisna ifâdesinin ilk kısmının gereği, mansup kullanılır, der. Diğer bir deyimle, ز ی د nın إلا vekilinin gerektirmesiyle mansup halde bulunur 20. Öte yandan el-müberred,, إلا geçişli kullanılan bir fiilin yerini aldığından, müstesna ismin mansup halinde oluşur, der. Ona göre Zeyd i kastetmiyorum : أ ع ن ي ز ی د ا لا ya da Zeyd i onlardan müstesna tutuyorum : أ س ت ث ن ي م ن ه م ز ی د ا ifâdelerindeki nesnelere benzeyen müstesna, aynen münādānın 21 mansup hali gibidir 22. ف ل و لا آ ان م ن ال ق ر ون م ن ق ب ل ك م âyetindeki Şimdi Kur ân da 11. sûrenin 116. : Sizden önceki nesillerden أ ول وا ب ق ية ی ن ه و ن ع ن ال ف س اد ف ي ا لا ر ض إ لا ق ل يلا م من أ نج ي ن ا م ن ه م... akıllı kimselerin, yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan men' etmeleri gerekmez miydi? Fakat onlar arasından, ancak kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı 23 ifâdesine bir göz atalım. Burada istisna edatı, yı إ لا mansup haldeki in ق ل يلا takip ettiğini görüyoruz. Bu, elbette ki (cümle sonlarında vakfedildiğinde) sakin harflere sahip olan metinde görülebilir. Biz Sîbeveyhi tarafından esas alınan kuralları bu yapılar üzerinde uygularsak: 1. Genel terimin zikredildiğini, 2. O zamandan günümüze kalan kimse olmadığından, genel terimi içeren bir önermenin olumsuz bir anlam ifâde ettiğini ve 3. Genel terim ve müstesnanın, insanlarla aynı kategoride yer aldığını görürüz. fį Ulūmi l-luġati ve Envā ıhā, Tahk.: Fuād Alį Manśūr, Dāru l-kütübi l- İlmiyye, I. Baskı, Beyrut 1988, II, 364; ÇAKIR Mehmet, a.g.e., 17, 19, 20. (Çevirenler) 19 Ebu l- Abbâs Muhammed b. Yezîd el-müberred, Kitābü l-muķtažab, tahk. Muhammed Abdulhālıķ Udayme, I-IV, Kahire Dâru t-tahrîr, 1965-68, IV, 389-421. 20 Sįbeveyhi, Kitāb, II, 319; Yine bkz. I, 95 ve II, 330-331; ve Michael Carter, Twenty Dirhams in the Kitāb of Sįbewayhi Bullettin of the School of the Oriental and African Studies, 35 (1972) 485-96. 21 Seslenilen anlamına gelen münādā, seslenen kişi tarafından tam olarak tanınmıyorsa veya muzāf (tamlanan) ise, cümlede bulunmayan أ ن اد ي : sesleniyorum fiilinin یا ع ب د االله veya ی ا ط ال ع ا جب لا kullanılır. nesnesi olarak takdir edilir ve mansup halde gibi. Geniş bilgi için bkz. Abdullah Cemālüddįn b. Yūsuf el-ensārį (ö.761h), Evžaĥu l-mesālik ilā Elfiyeti bni Mālik, Dāru l-cįl, Beyrut 1979 V. Basım I-IV, IV, 22. (Çevirenler) 22 el-müberred, el-muķtažab, IV, 389-94. 23 Süleyman ATEŞ, Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul-1988, IV, 347. (Çevirenler)

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 3 149 O halde kuralların temelinde istisnayı, bir sıfat ve hatta bedel olarak, merfû haldeki ق ل يل ile kurulan muttasıl istisna şeklinde görmemeye hiçbir neden yoktur. Kurallara göre ق ل يل, إلا ق ل يلا den إلا daha iyi değilse de, en azından ondan daha doğru kabul edilir. Bu da daha önce yaşamış çok sayıda gramercinin görüşleriyle tam olarak örtüşür. Meselâ el-ferrā 24 bu âyette, kesintisiz okumak niyetiyle : ع ل ى ن ية ال و ص ل merfû şekilde okumanın da doğru olduğunu açıklar. el-cermį 25 ve el-māzinį 26 her ikisi de bu âyette bir sıfat olarak merfû okunuşa cevaz verirler. el-aħfeş 27 de merfû şeklin doğru bir alternatif oluğunu belirtir 28. Bununla birlikte Sîbeveyhi bu âyeti, إلا kelimesinin sadece mânasına sahip olabildiği ve böylece müstesnanın mansup و لك ن olmasını gerektirdiği istisna cümleleriyle ilgili olan ayrı bir paragrafa dahil etmiştir. Ne Kur ân ın bu paragrafta örnek olarak gösterilen diğer âyetlerinden, ne de şiirin asıl kaynaklarından veya Kelām dan yapılan alıntılardan hareket ederek hiç kimse, Sîbeveyhi nin Hûd Sûresi 116. âyetini bu özel paragrafta ele alıp tartışmasının sebeplerini açıklayamaz 29. 24 Yahyā b. Ziyād el-ferrā ed-deylemi (ö. 207h) Edebiyatçı, nahivci ve dilcidir. İran asıllı olup el-kisāį en meşhur öğrencisiydi. Nahvin kuruluşu açısından erken bir dönemde yaşamış olması sebebiyle dile dair terimler tam olarak yerleşmediğinden, bugün büyük bir kısmı bilinmeyen orijinal ıstılāhlar kullanmıştır. Telif ettiği eserlerle Kûfe Ekolüne son şeklini vermiştir. Öldüğü zaman Sîbeveyhi nin el-kitāb ı yastığının altında bulunmuştu. Ramazan EGE, a.g.e., Arapça kısmı s. 25. (Çevirenler) 25 Ebū Ömer Sālih b. İsĥāķ el-cermî (ö. 225h) Nahvi el-aħfeş ten, lügat bilgisini Ebū Ubeyde, el-esma į ve diğerlerinden almıştır. Sįbeveyhi nin el-kitābı nın üçte birini el-müberrid e nakletmiştir. Ramazan EGE, a.g.e., Arapça kısmı s. 25. (Çevirenler) 26 Ebū Osmān Bekr b. Muĥammed el-māzinį et-temįmį (ö. 207h) nahivci, eebiyatçı dilcidir ve Sarf ilmini ilk derleyen kişidir. Basra da vefat etmiştir. Ilelü n-naĥv, Mā telĥanü fįhi l-āmme, el-elifü ve l-lām, et-tasrįf, eserlerindendir. Ramazan EGE, a.g.e., Arapça kısmı s. 50. (Çevirenler) 27 Ebu l-ĥasen Sa îd b. Mes ade el-aĥfeşü l-evsat (ö. 203h) nahiv, lügat ve arūž ālimidir. el-ħalįl b. Aĥmed ve Sîbeveyhi den ilim öğrenmiştir. Sîbeveyhi ye çoğu görüşlerinde karşı olmasına rağmen Kitāb ı ondan rivāyet etmiştir. Ramazan EGE, a.g.e., Arapça kısmı s. 18. (Çevirenler) 28 Ebû Zekeriyyā Yahyā b. Ziyād el-ferrā, Maāni l-ķur ān, Tahk. Ahmed Yûsuf Nacātî ve Maĥmūd Ali en-neccār, I-III, Kahire el-hey etü l-mısrıyyetü -l Ammetü li l-kitāb, 1980, I, 167; II, 30 vd; Ebü l-hasen Sa îd b. Mes ede el-ahfeş l-evsat, Maāni l- Ķur ān, Tahk. Fāiz Fāris el-ĥamed, I-II, Küveyt 1981, 115, 404; Ebû Ĥayyān Muĥammed b. Yūsuf, Menhecü s-sālik fi l-kelām alā Elfiyeti bn-i Mālik, Tahk. Sydney Glazer, New Haven, Conn.: American Oriental Society, 1974, 170; Faħruddîn er- Rāzî, et-tefsįru l-kebîr, Tahk. Abdurrahmān Muhammed, I-XXXII, Kahire Matbaa tü Behiyyâti l-mısrıyye, 1938, XVIII, 75; Raziyyüddîn Muĥammed b. el-ĥasen el- Esterābādî, Şerhu Ķāfiyāti bni -Ĥācib, I-II, Beyrut, Dāru l-kütübi l- ılmiyye, 1969, I, 229. 29 Sîbeveyhi, Kitāb, II. 325-29.

150 Monique Bernards el-müberred in, Muķtažab adlı eserinde bu âyet için söylemek gereğini duyduğu ifâdelere yakından bakarsak, sanırım onun nedenlerini daha iyi anlayabiliriz. el-müberred in bu konuyu ele alışında bize neler çarpıcı gelir? İlk olarak, el-müberred bu âyeti istisnanın genel terimden farklı türden olduğu munkatı istisna cümlelerini ele aldığı bir paragrafta incelemiştir; dolayısıyla müstesna bir bedel veya sıfat olamaz. O sadece, nın إلا و لك ن mânasına gelmesi nedeniyle müstesnanın mansup halini içeren istisnalar üzerine bir paragraf eklememiştir. Kendisinin ل و لا edatı ه لا :... değil anlamına geldiği için, âyeti bu özel paragrafa eklediğini belirtir. Yapabildiğim kadarıyla... munkatı istisna olmak üzere ق ل يلا ifâdesinde إلا ق ل يلا م من أ ن ج ي ن ا م ن ه م ) mansuptur. el-ferrā, dan أ ل و bedel olmak üzere merfū okunmasına cevaz vermiştir. Ona göre bu, tamamen 30 ق و م ی ون س إلا âyet ifâdesine benzer 31.) محمد بن محمد العمادي أبو السعود( 951 ) إرشاد العقل السليم إلى مزایا القرا ن الكریم دار إحياء التراث العربي بيروت 9 ج: 4 ص : -246 247 Onlardan kurtardıklarımızdan az bir kısmı dışında... ifâdesi munkatı istisnadır. Cer harfi م ن bir kısım anlamını değil de açıklama için kullanıldığından, o sıfat üzere oldukları için, Fakat, onlardan az bir kısmını kurtardık demektir. Çünkü kurtulanların hepsi kötülüğü engelleyenlerdir. Muttasıl istisnâ olması, sözün görünüşüne bakılırsa, doğru değildir. 30 Yūnus, 10/98. Söz konusu âyetle sıkı bir benzerliği olan âyetin metni şu şekilde- (ف ل و لا آ ان ت ق ر ی ة ا م ن ت ف ن ف ع ه ا إ یم ان ه ا إ لا ق و م ی ون س ل ما ا م ن وا آ ش ف ن ا ع ن ه م ع ذ اب الخ ز ي ف ي ال ح ي اة ال دن ي ا و م تع ن اه م إ ل ى dir: ح ين ( 31 Mekkį b. Ebį Tālib el-ķaysį, (ö.437h), Müşkilü İ rābi -Kur ān, Müessesetü r-risāle, Tahk.: Dr. Hātim Sāliĥ ed-dāmin, Beyrut 1405h., II. Basım, I-II, I, 386.