FRÉDÉRIC VANDENBERGHE: Avrupa ve ABD de pek çok farklı üniversitede çalışmış olup, halen The State University of Rio de Janerio ya bağlı IESP de (Institute of Social and Political Studies) sosyoloji profesörü ve araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Doktorasını Paris te Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales den alan Vandenberghe nin sosyolojik ve felsefi konularda geniş bir alana yayılan çalışmaları pek çok farklı dilde kitap ve makale olarak yayımlanmıştır. Roy Bhaskar, Pierre Bourdieu, Jurgen Habermas ve Luc Boltanski ile derinlemesine bir diyalogun ürünü olan en son kitap çalışması What s Critical About Critical Realism?: Essays in Reconstructive Social Theory adıyla yayımlanmış olan Vandenberghe, halen dünya sosyolojisindeki yeni arayışlar üzerine çalışmaktadır. VEFA SAYGIN ÖĞÜTLE: 1993 te girdiği 9 Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği ve 1994 te girdiği Ege Üniversitesi Ziraat Mühendisliği bölümlerindeki eğitimini yarıda bırakarak müziğe ve sosyal bilimlere yöneldi. 2002 de Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü nden mezun oldu. Metodolojik Bireyciliğin Eleştirisi başlıklı çalışması, Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı (2013). Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyoloji Bölümü nde öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış makalelerinin ve tercüme ettiği kitapların yanı sıra, Toplumsal Sınıfların İlişkisel Gerçekliği (Güney Çeğin le birlikte, Tan Yayınları, 2010) adlı bir telif eseri, Bilim Sosyolojisi İncelemeleri: Temel Yaklaşımlar, Kavramlar ve Tartışmalar (Bekir Balkız la birlikte, Doğu Batı Yayınları, 2010) ve Karl Korsch Kitabı (Notabene Yayınları, 2012) adlı derleme çalışmaları bulunmaktadır.
Ayrıntı: 1018 Ağır Kitaplar: 39 Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi Frédéric Vandenberghe Kitabın Özgün Adı Une Historie Critique de la Sociologie Allemande Çeviren Vefa Saygın Öğütle Yayıma Hazırlayan Özge Altın Son Okuma Suat Hayri Küçük Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Fotoğrafı Hardie / Ikon Images / Getty Images Turkey Kapak Tasarım Orhan Deliorman Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı ve Cilt Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85-576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım İstanbul, Eylül 2016 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-605-314-125-9 Sertifika No: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 01 05 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari
Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi Frédéric Vandenberghe
"AĞIR" KİTAPLAR DİZİSİ KİTLE VE İKTİDAR Elias Canetti İNSANLIĞIN MAHREM TARİHİ Theodore Zeldin RUJ LEKESİ Yirminci Yüzyılın Gizli Tarihi Greil Marcus BİZİ 'BİZ' YAPAN HİKÂYELER Kendimizi Yaratma Üzerine Bir Deneme William Lowell Randall MARKSİZM, AHLAK VE TOPLUMSAL ADALET R. G. Peffer İMPARATORLUK Michael Hardt & Antonio Negri DİSİPLİN Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi Ulrich Bröckling HEP YUVAYA DÖNMEK Ursula K. LeGuin AHLAKİ PROTESTO SANATI Toplumsal Hareketlerde Kültür, Biyografi ve Yaratıcılık James M. Jasper KAMUSAL İNSANIN ÇÖKÜŞÜ Richard Sennett CAZ KİTABI Ragtime'dan Fusion ve Sonrasına Joachim-Ernst Berendt KURTLARLA KOŞAN KADINLAR Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler Clarissa Pinkola Estés CİNSELLİĞİN TARİHİ Michel Foucault SEKS İSYANLARI Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock'n'roll Simon Reynolds & Joy Press SÜRÜDEN DEVLETE Toplumsal Bağ Üzerine Psikanalitik Deneme Eugène Enriquez ÇOKLUK İmparatorluk Çağında Savaş ve Demokrasi Michael Hardt & Antonio Negri BİR AHLAK KURAMI Genel Etik & Bir Ahlak Felsefesi & Bir Kişilik Etiği Agnes Heller TARİH BOYUNCA KENT Kökenleri, Geçirdiği Dönüşümler ve Geleceği Lewis Mumford AÇIKLAMALI DÜZÜLKE Çok Boyutlu Bir Macera Edwin A. Abbott ÇİÇEKLERİN KÜLTÜRÜ Jack Goody ORTAK ZENGİNLİK Michael Hardt & Antonio Negri KÜRESEL DÜNYA George Ritzer KARANLIĞIN KÜLTÜRLERİ Bryan D. Palmer SİYASAL BİLİNÇDIŞI Fredric Jameson TATLI ŞİDDET Trajik Kavramı Terry Eagleton ELEŞTİREL PSİKOLOJİ Dennis Fox & Isaac Prilleltensky & Stephanie Austin FAŞİST İDEOLOJİNİN DOĞUŞU Zeev Sternhell MEDYAYA KARŞI George Gerbner DİYALEKTİK İMGELEM Martin Jay ELEŞTIRININ ANATOMISI Northrop Frye SÖMÜRGE VE KÖLELIK Öteki Üzerine Seçme Yazılar Alexis de Tocqueville, Lütfi Sunar
İçindekiler Türkçe Çeviriye Önsöz: Boğaz ın Öte Yakasında Yabancılaşma ve Şeyleşme...7 Giriş: Şeyleşmenin Serüvenleri...15 Birinci Kısım Klasik Alman Sosyolojisi Birinci Aracı Mülahazalar...55 1. Karl Marx: Özne ve Nesnenin Üçlü Ters Çevriminin Eleştirisi...60 2. Georg Simmel: Marx ve Weber Arasında...109 3. Max Weber: Batı da Formel Rasyonalite ve Kapitalizm...149 4. Genç Lukács...195 İkinci Kısım Frankfurt Okulu nun Eleştirel Teorisi İkinci Aracı Mülahazalar...233 5. Max Horkheimer: Toplumun Sahte-doğal Organikliğinden Topyekûn Şeyleşmeye...238 6. Theodor W. Adorno: Karşısistem ve Şeyleşme...266
Üçüncü Kısım Jürgen Habermas ın Eleştirel Teorisi Üçüncü Aracı Mülahazalar...305 7. Bilinç ve Özgürleşim Felsefelerinin Bir Sentezine Doğru...311 8. Eyleme Prosedürel-dilbilimsel Dönüş (1972-1981)...348 9. İletişimsel Eylem Teorisi...371 Sonuç: Eleştirel Bir Yapıcılığa Doğru...408 İngilizce Baskıya Not...420 Kaynakça...440 Dizin...467
Türkçe Çeviriye Önsöz: Boğaz ın Öte Yakasında Yabancılaşma ve Şeyleşme Frédéric Vandenberghe 1 Türkiye den bugünlerde gelen haberler, demokratlar ve cumhuriyetçiler için pek de neşe verici değil. Hiç kuşkusuz hepimiz 2013 teki Gezi Parkı Protestoları nı hatırlıyoruz, fakat son zamanlarda, en azından Batı medyasında, Cumhurbaşkanı nın sultanlık iştahına, yargının politikleşmesine, toplumun politik kutuplaşmasına, medyaya dönük yıldırma politikasına ve insan haklarının her gün ihlal edilmesine dair pek çok şey okumaktayız. Kürdistan daki demokratik deneyleri destekleme cüretini gösteren (Noam Chomsky gibi) sözde entelektüellere karşı Cumhurbaşkanı nın yönelttiği sövgüler, Türkiye de akademik özgürlüğün geleceği açısından pek de iyiye delalet değil. Fakat tam anlamıyla demokratik, çoğulcu ve özgür bir toplum için gerekli dış koşullar henüz karşılanmamış olsa da ve Robert K. Merton la birlikte, sosyal bilimlerin diktatörlük koşulları altında serpilemeyeceğini hatırlarsak buna rağmen Boğaz ın öte yakasında sosyal teoriye dönük güçlü bir ilginin söz konusu olduğu ve ülke henüz Avrupa Birliği ne katılmamışsa da Türkiyeli sosyal teorisyenlerin küresel söyleşiye katıldıkları görülüyor. Bu kitap vesilesiyle yerel tartışmalara katılmış olmaktan çok mutluyum ve bu yerel tartışmaların fikirler cumhuriyetinin daha da kozmopolitleşmesine yol açabilmesini ümit ediyorum. 1. Eposta: frederic@iesp.uerj.br. Kişisel internet sitesi: http://frederic.iesp.uerj.br/ 7
Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi A Philosophical History of German Sociology nin (Londra: Routledge, 2009) Türkçeye çevrilmesinin açıkça sevincini yaşamaktayım. İki ciltlik Une historie critique de la sociologie allemande nin (Paris: La Découverte, 1997-1998) dipnotlarıyla ve herşeyiyle birlikte tam bir çevirisini tercih ederdim; fakat ne yazık ki ekonomik kısıtlamalar gerçek ve adını koymaktan çekinmeyelim, pragmatizm de aslında bir realizm biçimidir. Dahası, eğer vaktim ve boş zamanım olsaydı, Axel Honneth in (2005) şeyleşmeyi kabul görmüş teorik terimlerle benlik, öteki ve dünya arasındaki yetersiz bir ilişki olarak yeniden-formüle etmesine dair ve yanı sıra yabancılaşma ve şeyleşme teorilerini yeniden canlandırmak için Honneth ten ilham alan ve Heidegger e (Haber, 2007; Fischbach, 2009) yahut Wittgenstein a (Jaeggi, 2005; Stahl, 2013) geri dönen daha yakın dönem teşebbüslere dair ayrı bir başlık da eklemek isterdim. 2 3 Neoliberal/teknoendüstriyel kapitalizmin topyekûn eleştirilerinin hararetine karşın, Sol Hegelyan (Lukács ve Korsch tan Honneth ve Frazer a) ve Radikal Spinozacı (Althusser ve Deleuze den Negri ve Virno ya) Marksist geleneklerden gelen yazarların şeyleşme teorisini yenileme ve hayata geçirme teşebbüsleri korkarım ki çok geç kaldı. Zeitgeist başka yerlere gitti ve maalesef ütopik enerjiler büyük oranda tükenmiş görünüyor. Ağır metafizik yüklerinden (önvarsaydığı öz ve görünüş, form ve muhteva, parça ve bütün, teori ve pratik karşıtlıklarından) ve eskimiş bir tarih felsefesinden (Marksizm in büyük özgürleşim anlatısından) temellenmiş olmasından dolayı şeyleşme teorisi güvenilirliğini yitirdi. Metafizik teminatlara sahip bir tarih felsefesi olarak Marksizm in ölümü, seksenlerin bir yerinde gerçekleşti. Sartre ın unutulmaz bir ifadeyle iddia ettiğinin aksine, Marksizm artık zamanımızın aşılamaz ufku değil. Tahakküme ve sömürüye karşı mücadele sürüyor elbette, fakat daha dağınık durumda ve artık nihaî zaferi temin ederken otoriter bir biçimde 2. Şeyleşme üzerine Almanya ve Fransa daki yeni araştırmaları temsilen genel bir bakış için bkz. Friesen vd, 2012 ve Chanson vd, 2014. İlginçtir, dilbilimsel dönüşten sonra dilin şeyleşmesi üzerine bir düşünümde Rorty (1991) bizzat aynı yazarları cezp etmiştir. Rorty, deneyimin olanaklılık koşullarının aşkınlaştırılmasını eleştirmek için, geç dönem Heidegger in mistisizmine karşı geç dönem Wittgenstein ı ve erken dönem Heidegger i devreye sokmuştur. 3. Şeyleşme teorisinin ırk, etnisite ve toplumsal cinsiyete, politik cemaatlere, mülkiyet haklarına doğru bilindik yayılımdan ayrı olarak, şeyleşme kavramının yeni ve daha teknik bir kullanımı yakın dönemde bilgisayar bilimlerinde ( şeyleşmeye fonktörsel yaklaşım, kompozisyonel şeyleşme ), yapay zekâda ( şeyleşmiş zamansal mantık ) ve matematikte ( cebirsel akıl yürütmede işlemlerin işlevlere dönüşümü ) ortaya çıkmıştır. 8
9 Frédéric Vandenberghe demokrasiyi devre dışı bırakan bir ana kategori etrafında birleştirilebilir değil. Kavram tarihçilerinin, hiç de uzak olmayan bir gelecekte, kavramın yirminci yüzyılın ortalarında doruk noktasına eriştiği ve yirmi birinci yüzyılda ise büyük oranda metruk hale geldiği sonucuna ulaşmaları pekâlâ mümkün. Şeyleşme teorisi, teşhis koyma niyeti taşıyan kapsayıcı bir teori olarak, cemaat yitimine (anomi), anlam yitimine (büyübozumu) ve özgürlük yitimine (tahakküm) sebep olan sistemik metalaşma, sömürü ve yabancılaşma süreçleri ile modern benliğin yabancılaşması biçimindeki fenomenolojik tanım arasında bağ kurar. Küresel ve yerel, sosyal yapı ve yaşantılanmış deneyim, içsel ve dışsal arasında kurulan bağlantı problemlidir; fakat bilişsel potansiyellerini ve radikal referanslarını kanıtlamak isteyen genç bir sosyoloji öğrencisinin yazdığı hayli spekülatif bir denemenin bütün süslü koşum takımlarına sahiptir. Hiç kuşkusuz, sosyolojik bir Rorschach testinin muadili değildir; öte yandan temellendirilmiş teori de değildir. Eleştirel bir kategori olarak şeyleşme, yabancılaşma suçunu doğrudan sisteme isnat eder. Cehennem gibi, şeyleşme de c est les autres [başkalarıdır]. Şeyleşme ithamı paradoksaldır: Nesnenin aslında bir özne olduğunu önvarsaydığı ölçüde tasdik ettiği şeyi (dünyanın gayriinsani olduğunu) reddederken, reddettiği şeyi (yani, hâlâ eyleyebilecek ve dünyayı değiştirebilecek bir öznenin var olduğunu) tasdik eder. Ben daha çok reddiyenin tasdikiyle başlamayı ve öznenin dönüştürücü kapasiteleri üzerine bahse girmeyi tercih ederdim. Eleştirel teorinin alâmetifarikası haline gelen tahakküm ve baskı ithamı ezberine ikna olmamış birisi olarak, şimdiye dönük hiper eleştirilerden gitgide bıkmış usanmış durumdayım. Dünyanın mevcut halinin oldukça endişe verici ve iç karartıcı olduğunu reddetmek gibi bir niyetim yok. Avrupa ya bakın! Türkiye ye bakın! Suriye ye bakın! Fakat griyi siyaha boyamak da bize pek yardımcı olmayacak. Doğrudur, teknokapitalist dünya, Max Weber in Protestan Ahlakı nın son sayfalarında açıkladığı üzere, bir demir kafes haline geldi; fakat bunun sebebi tam da bir kez daha zor zamanlar dan geçiyor olmamız ve dünya üzerinde küçük bir pencere açmaya ve kafesteki varlığımızı aydınlatmak için biraz ışık ve rengin içeri girmesine ümitsizce ihtiyaç duyuyor olmamızdır. En son çalışmam olan What s Critical about Critical Realism? Essays in Reconstructive Social Theory de (Vandenberghe, 2014), Roy
Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi Bhaskar ın güçlü ontolojisini Jürgen Habermas ın ahlaki duyarlılığıyla ve Alain Caillé in ateşli müşterek yaşam savunusuyla (ki zamanımıza uygun bir ideolojidir) birleştiren metaeleştirel bir teorinin bazı argümanlarını kabataslak ortaya koymaktayım. 4 Geldiğim bu noktada artık sosyal teorinin eleştirel olmaktan ziyade inşacı, ümitsiz olmaktan ziyade ümitvar ve kasvetli olmaktan ziyade neşeli olması gerektiğini düşünüyorum. Dünyayı değiştirmek istiyorsak, Marx ın izniyle, onun başka bir yorumunu sunmakla işe başlamamız gerekiyor. Tahakkümün bugün topyekûn ve totaliter olmanın eşiğine geldiğini göstermek için eleştirel teori binasına Luhmann ın sistemler teorisinden ve Foucault nun soykütüğünden bir çeşniyi eklemenin yapıcı bir tarafı yok. Bu, sistemi kapatıyor. Parsons ın Pitirim Sorokin den (1947) ödünç aldığı üçlemeyi hatırlatır biçimde, kültürün, toplumun ve kişiliğin tümünün birden gerçek bir dönüşümüne giden bir patikaya işaret edebilirsek, belki o zaman kuşkunun hermeneutiğinden özgürlüğün başlangıç dersine geçebiliriz. Şeyleşmeye yönelttiğim metaeleştiride işaret ettiğim üzere, herşey teori inşasında nasıl bir eylem kavramının muhafaza edildiğine bağlıdır. Şayet eylem sembolik, normatif ve anlamsal boyutlarından soyundurulur ve geriye sadece araçsal-stratejik boyutu kalırsa, dolayısıyla eylem pratik bir faydacılık formuna indirgenirse, bu durumda şeyleşme ve halihazırda onun öncülleri içinde bina edilmiş olan sosyal patoloji teşhisi de zorunlu olarak peşi sıra gelecektir. Bu metateorik sonuç kanaatimce hâlâ geçerli. Bugün buna sadece şunu eklemek isterim: Ne tür bir bireysel ve kolektif eylem kavramının çalıştırıldığı nihayetinde ne tür bir kişi olunduğuna (ya da ne tür bir kişi olmak istendiğine) ve ne tür bir toplumda yaşanmak istendiğine (ya da fiilen ne tür bir toplumda yaşandığına) bağlıdır. Centre de sciences sociales et humaines (CSH), Yeni Delhi, Ocak 2016 4. Kitabın orijinal versiyonu, Bibliothèque du MAUSS te (Mouvement Anti-Utilitaire dans les Sciences Sociales in kısaltması) yayımlandı. Hem Habermas hem de Bhaskar ın kitapta fazlasıyla kapsanıyor olmasına karşılık, Alain Caillé in (2009) faydacılıkkarşıtı armağan antropolojisi için aynı şeyi söyleyemem ya da kesinlikle yeterince olmadı. Fransızca konuşan (aralarında Alain Caillé, Edgar Morin, Ahmet İnsel ve benim de olduğum) yaklaşık 50 entelektüel tarafından ortaklaşa yazılmış ve imzalanmış olan Manifeste convivialiste (Convivialistes, 2013) de yakında Türkçede erişilebilir durumda olacak. 10
KAYNAKLAR Frédéric Vandenberghe Caillé, A. (2009) Théorie anti-utilitariste de l action. Fragments d une sociologie générale. Paris: La Découverte. Chanson, V. vd. (2014) La Réification. Histoire et actualité d un concept critique. Paris: La Dispute. Convivialistes (2013) Manifeste convivialiste. Déclaration d interdépendance. Lormont: Le Bord de l eau. Fischbach, F. (2009) Sans objet. Capitalisme, subjectivité, aliénation. Paris: Vrin. Friesen, H. vd. (2012) Ding und Verdinglichung. Technik- und Sozialphilosophie nach Heidegger und der kritischen Theorie. München: Fink. Gauchet, M. (2007) L avènement de la démocratie. Cilt I: La révolution moderne. Paris: Gallimard. Haber, S. (2007) L aliénation: Vie sociale et expérience de la dépossession. Paris: PUF. Honneth, A. (2005) Verdinglichung. Frankfurt am Main: Suhrkamp. Jaeggi, R. (2005) Entfremdung. Zur Aktualität eines sozialphilosophischen Problems. Frankfurt am Main: Campus. Merton, R.K. (1968) Social Theory and Social Structure. Glencoe: Free Press. Rorty, R. (1991) Wittgenstein, Heidegger and the Reification of Language, içinde Essays on Heidegger and Others. Philosophical Papers, cilt 2, s. 50-65. Sartre, J.P. (1960) Critique de la raison dialectique. Paris: Gallimard. Sorokin, P. (1947) Society, Culture, and Personality: Their Structure and Dynamics. New York: Harper & Brothers Publishers. Stahl, T. (2013) Immanente Kritik.Elemente einer Theorie sozialer Praktiken. Frankfurt am Main: Campus. Vandenberghe, F. (2014) What s Critical about Critical Realism? Essays in Reconstructive Social Theory. London: Routledge. 11
Teşekkür B u kitabın öyküsü, 1994 yılında Paris te, Ecoles des Hautes Etudes en Sciences Sociales de savunduğum bir sosyoloji doktora tezi olarak başladı. Sözlü sınavın öncesinde, sonrasında ve sözlü sınav sırasında fikirlerimi ciddiyetle tartıştıkları için müteveffa Cornelius Castoriadis e, Alain Touraine e, Jean-Marc Ferry ye, Michael Löwy ye ve Paul Ladrière e teşekkür etmek isterim. Tezimi yazarken beni Cambridge ve Frankfurt a misafir öğretim üyesi olarak kabul eden Anthony Giddens ve Jürgen Habermas a da ayrıca müteşekkirim. Öte yandan, yönettiği Editions de la Découverte de MAUSS (Mouvement Anti-Utilitariste dans les Sciences Sociales / Sosyal Bilimlerde FaydacılıkKarşıtı Hareket) dizisi içinde tezimi kitap olarak yayımlayan Alain Caillé in desteği olmasaydı, bu kitap da olmayacaktı. Fransızca baskıya yazdığı derkenar için Jeff Alexander a ve elinizdeki baskıya yazdığı arka kapak yazısı için de Ernesto Laclau ya teşekkür ederim. Kitabın İngilizce çevirisinin Eleştirel Realizm dizisi içinde yayımlanması benim için büyük onur; Margaret Archer a minnettarlığımı dile getirecek söz bulamıyorum. Yıllar içinde o kadar farklı ülkede ve o kadar farklı kurumda çalıştım ki, beni etkileyen ve derinden borçlu olduğum pek çok meslektaşımın adını anmayı unutmaktan korkuyorum. Joseph Gabel, Craig Calhoun, Donald Levine, Patrick Baert, Dennis Wrong, Mike Savage, Harry Kunneman, Dick Pels, Michel Freitag, Seyla Benhabib, Tom McCarthy, Ron Eyerman, Manuela Boatcă ve José Maurício Domingues; destekleriniz ve diyaloğunuz için çok 12
Frédéric Vandenberghe teşekkürler... Entelektüeller ve profesyoneller olarak zamanımızın çoğunu yalıtık bir biçimde okuyup yazarak ve başkalarının büyük fikirlerine kendi küçük fikirlerimizi ekleyerek geçiriyoruz. Fakat tekbenciliğin meslekî bir tehlike olarak yanı başımızda olmasından dolayı, var olduğumuzu doğrulamak için başka insanların yardımına ihtiyacımız var. Atlantik in her iki yakasındaki yakın arkadaşların yardımı olmasaydı bu kitap kaçınılmaz olarak farklı birşey*5 olurdu. Luc Deprez, Kaat Deschepper, Jean Himpe, Hélène Cambier, Bernd Zattler, Gordon Connell, Kristina Toren, Fernando Suárez Müller, Marc Deleeuw, Christiane Girard, Myrian Sepúlveda dos Santos ve Cyntia Hamlin; sizlere minnettarım; iyi ki varsınız. Kitabın İngilizce çevirmeni Carolyn Shread e, profesyonelliği, sabrı ve hoş mizacı için teşekkür etmek isterim. Ve söz verildiği üzere, bu kitabı Helga Geyer-Ryan a sonsuz aşkla adıyorum. * Kitapta şey ve şeyleşme kelimeleri kavram olarak kullanıldığı için birşey ve herşey kelimeleri, kelimelerin sıradan kullanımını belirtmek amacıyla çevirmenin tercihiyle bitişik kullanılmıştır. (y.h.n.) 13
Giriş: Şeyleşmenin Serüvenleri Felsefenin tamlığını dağılmaya sürükleyen sadece tek bir kavramdı; kısmî felsefelerin yalnızca bir veçhe üzerine inşa edildiklerini ve kavramın yalnızca tek bir yanını açığa çıkardıklarını göstermişti. Gaston Bachelard: La Philosophie du non Düşünce tarihçilerinin sosyolojinin köklerini mümkün olduğunca uzağa, Platon un Devlet ine ve Aristoteles in Nikomakhos a Etik ine dek götürme yönündeki gayet anlaşılır eğilimlerine karşın, sosyolojinin iktisat ve siyaset biliminden ayrı, görece özerk bir disiplin olarak on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıktığı hususunda bugün genel bir mutabakat bulunmaktadır. Sosyoloji, toplumun görece özerk olduğunun keşfedilmesinden ayrı tutulamaz; ki bu da modernitenin ortaya çıkışıyla bağlantılıdır: Bu yeni disiplin, daha başlangıcından itibaren, modern toplumların kendilerine dönük özdüşünümsel tutumlarının ifadesi oldu ve onlardan paçayı sıyırmanın yollarını dile getirdi. Sosyoloji, toplumun bir alt sistemi olan bilimin, bir alt sistemi olarak, işlevsel bakımdan farklılaşmış modern toplumların tarihselliğini ve olgusallığını açığa çıkarma uğraşı veren bir tür geniş ölçekli psikanaliz olarak görülebilir. 15
Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi TOPLUMUN GÖRECE ÖZERKLIĞI Tarihsellik: Olumsallıkla Zorunluluk Arasında Muğlâk biçimiyle toplumun bilimi olarak tanımlandığında sosyoloji, Fransız Devrimi nin, Bilimsel Devrim in ve Sanayi Devrimi nin üçlü basıncına dayanamayarak çöken Ancien Regime in ardından, moderniteyle birlikte ortaya çıktı [karş. Nisbet (1966), Touraine (1974), Bauman (1976), Elias (1984) ve Wagner (1994)]. Çağdaşlarının bu devrimlerden aldığı tek bir ders varsa o da tarihsellik ilkesi oldu; toplumun Tanrı veya hükümdar tarafından sosyalüstü bir biçimde teminat altına alınmış, değişmez bir bütün olmadığını söyleyen içgörüydü bu. Bilakis, toplum, tamamen olumsal ve insan yapımı bir şey olarak, ama aynı zamanda da görece özerk bir şey kendi yasalarına riayet eden ve hatta yasalarını iradeleri dışında faillere dayatan bir inşa olarak görüldü. 1 İşin doğrusu, başlangıcından itibaren tarihsellik ilkesinin keşfi, eşzamanlı olarak toplumun olumsallığı ve zorunluluğu ilkelerinin keşfedilmesini de beraberinde getirdi: Sosyoloji insanların, tarihi ister denetim altına alamamaları, ister dışsal yasalarını dayatması nedeniyle elinden kaçırsalar da özgürce yapma yeteneğine sahip olduklarını hızlıca kavradı. Dolayısıyla erken dönem sosyolojinin kurucu deneyimini şu içgörüyle özetlemek mümkündür: Toplum, insanların eylemlerinin bir sonucudur ama beşerî bir proje değildir (A. Ferguson). Çelişkili bir biçimde, birey ve toplum ancak birey kendi ürününe yabancılaşıp onun tarafından ezildiği zaman nesnel bir bilimin odak noktası haline gelebildi. Jean-Pierre Dupuy in (1992: 38) tanımladığı kategorilerle söylenirse, yeni doğan bir bilim olarak sosyolojinin görevi ve meselesi, iki tür özerklik arasındaki bağlantıyı anlamak gerekliliğidir: Toplumu oluşturan öznelerin özerkliği ve özneler ne yaptıklarını bilmediğinden dolayı kendi yasalarını takip eden nesnelerin özerkliği. 1. Toplumun bireyler karşısındaki özerkliği, şu basit sebepten dolayı görecedir: Toplum, her bir tikel bireyle ilişkisinde tamamen bağımsız olsa dahi, herkesle ilişkisinde böyle değildir ve açıktır ki asla böyle olamaz. Durkheim (1970: 86), açılış töreni konuşmasında bir bütün, parçalarının toplamıyla aynı şey değildir; fakat parçaları olmaksızın hiçbir şey olurdu derken tam da bunu ifade etmiştir. Bu yorum her ne kadar gereksiz görülebilecekse de, toplumun görece özerkliği (ya da sosyal olguların görece indirgenemezliği) problemi, indirgemecilerle belirivermeciler [emergentists ç.n.], nominalistlerle realistler arasındaki çoğu tartışmanın altında yatan son derece karmaşık bir yığın metafizik problemi içinde barındırır. 16