BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM TÜRKİYE DE EROZYON SORUNU NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ORHAN DOĞAN Prof. Dr. TEMA Vakfı Genel Müdürü D oğal üretim varlıklarımızın bilinçsiz ve hoyratça kullanılması, topraklarımızın erozyon ile aşınmasına, üretim kapasitelerinin düşmesine, çoraklaşmaya ve ekosistemin bozulmasına neden olmaktadır. Arazi kullanım planlaması ve buna bağlı olarak tarımsal üretim planlamasının eksikliği ve/veya yetersizliği ve toprak, su varlığımızın kullanılması, korunması ve geliştirilmesine yönelik yasal, yönetsel ve kültürel önlemlerin yeterince alınamaması, çok önemli sorunlar oluşturmakta ve ülkemizin giderek çölleşmesine neden olmaktadır. Her yıl denizlere, rezervuarlara ve başka ülkelere taşınan yaklaşık 743 milyon ton verimli üst toprağın, kesinlikle alınacak önlemlerle, kabul edilebilir düzeye indirilmesi gerekmektedir. Orhan Doğan, Türkiye de Erozyon Sorunu Nedenleri ve Çözüm Önerileri, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, S. 134, Nisan 2011, ss. 62-69. Bunun için ekolojik şartlara göre optimum işletme büyüklüklerinin bir daha verasetle bölünemeyecek biçimde belirlenmesi, arazi toplulaştırma çalışmalarının ülke genelinde yaygınlaştırılması, mera, kışlak, yaylak ve otlakların amenajmanının yapılması, sürdürülebilir tarımın kurallarına uygun biçimde uygulanmasının sağlanması, arazilerin yeteneklerine göre kullanımının gerektirdiği tedbirlerin alınması kesinlikle zorunludur. 62
NİSAN 2011 - SAYI 134 1. GİRİŞ Ülkemizde en önemli çevre sorunu niteliğinde olan ve insanımızı açlığa, yoksulluğa, susuzluğa ve göçe zorlayan toprak erozyonu çok önemli bir ekolojik sorundur. Her yıl ortalama kaybolan 743 milyon tona yakın verimli topraklarla birlikte yaklaşık 9 milyon ton bitki besin maddesi de yitirilmektedir. Bu özelliği ile de erozyon, toprağında yaşamsal döngülerinin bozulmasına, ekosistemin ve toprakların verimliliklerinin azalmasına neden olmaktadır. Çünkü yüzey akışlar ile taşınan bitki besin maddeleri(gübre dahil) ve pestisitler akarsuların, göllerin, barajların ve denizlerin kirlenmesine sebep olmaktadır. yıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Yanlış arazi kullanım sonucu ise dünya arazilerinin % 26 sı (1.230 milyar ha) tahrip olmaktadır. Bu problemin ortaya çıkmasında ilk sırayı % 34.5 ile aşırı otlatma almakta bunu sırasıyla ormansızlaşma, yanlış tarımsal faaliyetler, toprağın yanlış kullanımı takip etmektedir. Bunun yanında dünya genelinde kuru tarım alanlarının % 70 i çölleşme ve arazi bozulmasıyla karşı karşıyadır. Her yıl 60 bin km 2 alan çölleşmektedir. İnsan etkisiyle çölleşen alan miktarı ise 48.3 milyon km 2 ye ulaşmış ve bu alanlarda yaşamak için mücadele eden 900 milyon insanı doğrudan etkilemektedir. Ülkemizde erozyonun temel kaynağı doğal varlıklarımızın tahrip edilmesidir. Ülkemizin % 14 ünde hafif düzeyde, % 20 sinde orta derecede ve % 63 ünde ise şiddetli ve çok şiddetli derecede erozyon görülmektedir. Erozyona uğrayan topraklarımızın % 99 u su erozyonundan, geriye kalan % 1 i de rüzgâr erozyonundan etkilenmektedir. Dünyada işlenebilir toplam tarım arazisi 3 milyar 200 milyon hektardır. Bu miktarın 1 milyar 475 milyon hektarında işlemeli tarım yapılmaktadır. Son yıllarda kişi başına tarım arazisi gelişmiş ülkelerde % 14.3, gelişmekte olan ülkelerde ise % 40 azalmıştır. Uluslararası Tarım Örgütü FAO ya göre 2020 yılında dünya nüfusu 1.7 milyar artarak 7 milyara ulaşacaktır. Bu durumda kişi başına düşen tarım arazisi 2000 yılında 0.23 hektar iken, 2050 yılında 0,5 hektara düşecektir. İnsan nüfusunun bu derece artması beraberinde arazi bozulması açısından çok büyük sorunları da meydana getirecektir. Dünyadaki karaların % 15 i, insanların yanlış faaliyetleri sonucu doğal üretkenliğini kaybetmiştir. Yapılan çalışmalar sonucu dünya arazi varlığının % 83.7 si su ve rüzgâr erozyonu, %12.5 i kimyasal, % 4.2 si fiziksel degradasyona uğramıştır. Bütün bunların sonucunda dünya genelinde yerinden taşınan toprak miktarı 0.5-2.0 t/ha/yıl ve kaybolan toplam toprak miktarı ise 24 milyar ton/ Türkiye mizde 57,6 milyon hektar alanda erozyon çok önemli boyuttadır. Ülkemizde, bir kilometrelik alandan oluşan ortalama yıllık toprak kaybı; Avrupa da oluşan kaybın 10 katı, Avustralya da oluşan kaybın 3 katı ve Amerika da oluşan kaybın 2 katıdır. Türkiyede erozyonla oluşan toprak kaybı dünyada oluşan erozyonun 33 te biridir. Başka bir deyimle dünyada kişi başına düşen erozyonla yitirilen toprak miktarı yılda 4 ton iken, ülkemizde maalesef 10 tondur. Çeşitli nedenlerle degrade olmuş (bozulmuş) arazi miktarının tüm arazi alanına oranı: Avustralya da % 16 Avrupa da % 25 K. Amerika da %26 iken TÜRKİYE de % 80 lere ulaşmaktadır. Tarımın dünyada ilk kez başladığı, medeniyetin de beşiği kabul edilen Anadolu muzda doğal varlıkların düzensiz ve aşırı düzeyde işletilmelerinin doğurduğu sorunları; erozyon, taşlılık, yaşlık (drenaj), çoraklık (tuzluluk ve alkalilik) ve toprak kirliliği gibi fiziksel sorunlar ve ekolojik şartlara göre optimum işletme büyüklüklerinin belirlenmemesi, arazi kullanım planlamasının olmaması, toprak korumalı tarımın uygulanmaması, mülkiyet dağılımındaki düzensizlik, üretim planlamasının olmaması, miras hukukunda- DOSYA: TOPRAK 63
BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM ki yanlışlık vb. sosyo-ekonomik sorunlar olarak ana başlıklarla özetlemek mümkündür. 2. TÜRKİYE DE TARIM, ORMAN VE MERA ARAZİLERİNDE EROZYONUN BOYUTLARI Ülkemizde yaklaşık olarak 27.7 milyon ha işlemeli tarım, 21.7 milyon hektar çayır ve mera 21.2 milyon hektar orman, çalı ve fundalık arazi mevcuttur. Cumhuriyet in başlangıcından günümüze kadar tarım arazileri mera ve orman arazileri aleyhine 2,5 kat artmıştır. Tarım işletmeleri sayısı ise 4 kat artarak 4 milyonu aşmıştır. Daha önce hane başına 77 dekar arazi düşerken bu miktar bugün 59 dekar/hane ye kadar düşmüştür. Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yapılan toprak etütlerine göre; 15.6 milyon hektarda diğer bir deyişle toplam alanımızın % 20 sinde orta derecede, 28.3 milyon hektarında (% 36) şiddetli ve 13.2 milyon hektarında (% 17) çok şiddetli derecede su erozyonu belirlenmiştir. Rüzgâr erozyonu alanları ise 0.5 milyon hektara yakındır. Görüldüğü gibi ülkemiz topraklarının % 73 ü ileri derecelerde erozyona uğramıştır. Erozyon görülmeyen arazilerimiz ancak % 14 civarındadır. Arazilerimizin kullanma yeteneklerine göre erozyon durumları Tablo 1 de verilmiştir. Çeşitli kullanım altındaki arazilerde belirlenen erozyon miktarları ve yüzde değerleri aşağıda verilmiştir. İşlenen Tarım Alanlarının % 59 unda (16.4 milyon hektar) Mera Alanlarının % 64 ünde (12.8 milyon hektar) Orman ve Makiliklerin % 54 ünde (12.6 milyon hektar) Ülkemizde, aslında VI. ve VII sınıf arazilerin orman rejimi dışındaki kısımlarının meraya ayrılması gerekirken, bu alanlarda tarım yapıldığı, bazı durumlarda I. IV. Sınıf arazilerde mera rejiminin uygulandığı da bir gerçektir. Bu nedenle mera alanlarımızdaki toprak ve su koruma sorunları çok daha önemli boyutlara ulaşmıştır. Bu konudaki çalışmalara bakıldığında toprak işlemeye elverişli olan 2,9 milyon ha arazi mera alanı olarak kullanılmaktadır. Bunun tam tersi olan 6 milyon hektar arazi mera ve orman arazisi olması gerekirken bu alanlar tarıma açılmıştır. 3. ÜLKEMİZDE EROZYONU OLUŞTURAN BAZI NEDENLER 3.1 İklim Özellikleri ve Topografik Yapı Ülkemiz kurak ve yarı-kurak iklim kuşağında yer almaktadır. Bu nedenle yağışlar genelde yetersiz ve dağılımı da çok düzensizdir. Kış yağışları hâkimdir. Yıllık yağış dağılımı 250 ile 2.500 mm arasında değişmekte ve aşındırma güçleri 15-481 ton-m/ha arasında bulunmaktadır. (Bu ifadenin anlamı; yağışlarımız bölgelere göre 15 ile 481 ton toprağı bir metre yüksekliğe kaldıracak kadar enerjiye sahiptir.) Türkiye de yükselti, deniz seviyesi ile 5165 metre (Ağrı Dağı) arasında dağılım göstermektedir. Ortalalama yükselti 1132 metre civarındadır. Bu nedenle ülkemiz topografik yönden oldukça dağlık bir yapıya sahiptir ve dik, sarp eğimler yaygındır (Tablo 2). Top- Erozyon Derecesi Orta Şiddetli Çok Şiddetli Tablo 1. Türkiye de Erozyon Alanı (ha) İşlemeli Tarıma Uygun II-III-IV. Sınıf Arazi 13.780.260 2.077.270 1.930 İşlemeli Tarıma Uygun Olmayan V-VI-VII. Sınıf Arazi 1.812.215 26.257.668 13.219.548 TOPLAM % 15.592.475 28.334.938 13.221.478 TOPLAM 15.859.460 41.289.431 57.148.891 100 Rüzgâr Erozyonu 465.913 465.913 27.4 49.6 23.0 64
NİSAN 2011 - SAYI 134 raklarımızın % 35.7 si, % 0-12 arasında, geri kalanı ise % 12 den daha fazla bir eğime sahiptir. Gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle az eğimli arazilerde yüzeysel erozyon, yamaç alanlarda da oluk ve oyuntu erozyonu mevcuttur. 3.2 Etkili Toprak Derinliğinin Yetersizliği Kültür bitkilerinin köklerinin su ve bitki besin maddelerinden yararlanabildiği etkili toprak derinliğine göre topraklarımızı sınıflandırdığımızda arazilerimizin; 29 milyon hektarının 0-20 cm 24 milyon hektarının 50-90 cm 9 milyon hektarının 50-90 cm 11 milyon hektarının 90 cm den daha fazla derinliğe sahip olduğu ortaya çıkacaktır. Görüldüğü gibi her türlü bitkisel üretime elverişli toprak derinliğine sahip arazi miktarı yalnızca 11 milyon hektardır. Eğimin dik oluşu, erozyon sorununun etkin biçimde çözümlenemeyişi, yanlış arazi kullanımları, yağışların düzensiz dağılımı, erozyon potansiyelinin değişkenliği gibi iklim faktörlerinin etkileri sonucu toprak derinlikleri giderek azalmakta, tarımsal üretim düzeyi de düşmektedir. 3.3 Topraklarımızın Organik Madde Yönünden Fakir Oluşu Topraklarımızın % 64 ü organik maddece fakir (%1 den az), % 22 si orta (%1-2), % 14 ü ise yeterli (%2 den fazla) düzeydedir. Organik maddenin azalması toprakların aşınma duyarlılığını arttırmaktadır. Ülkemiz toprakları; erozyona çok hassas bir yapı ve özellik göstermektedir. 3.4 Teknik Nedenler 1. Arazilerin yeteneklerine göre kullanılmaması, 2. Ormanların çeşitli nedenlerle tahrip edilmesi, 3. Eğimli tarım arazilerinde erozyona karşı gerekli önlem alınmadan tarım yapılması, 4. Meraların düzensiz, kontrolsüz, zamansız ve ağır biçimde otlatılmaları ve gerekli ıslah tedbirlerinin alınmaması (meralarımızda 3 ha alanda 1 büyük baş hayvan otlatılması gerekirken, 1 ha da 3 büyükbaş hayvan otlatılmaktadır.), 5. Gerekli bitkisel, kültürel ve fiziksel toprak muhafaza tedbirlerinin yeterince alınmaması vb. 3.5 Sosyo Ekonomik Nedenler 1. Arazilerin mülkiyet dağılımının düzensizliği 2. Arazi toplulaştırmaya yeterince girilememesi, 3. Arazilerin büyük bölümünün kiracılıkla işletilmesi, bu nedenle modern tarım teknolojisine yeterince önem verilmemesi, 4. Tarımsal işletmelerin küçülmesi ve çok parçalı hâle dönüşmesi. Toprak varlığımızdaki fiziksel sorunların yanı sıra, arazi kullanma şekline ve tarım arazilerinin tarım dışı Tablo 2- Türkiye deki Eğim Dağılımı Eğim (%) Yayıldığı Alan (ha) Toplam Alana Göre (%) AÇIKLAMA Düz 0-2 9.704.097 11.8 Tarıma çok elverişli Hafif 2-6 8.476.067 10.3 Tarıma elverişli Orta 6-12 10.514.253 13.6 Kısmen ve önlemle tarıma elverişli Dik 12-20 10.747.597 14.7 Yoğun önlemle tarıma elverişli Çok dik 20-30 13.368.866 17.2 Mera ve ormana elverişli Sarp +30 23.015.669 13.5 Önlemle mera ve ormana elverişli DOSYA: TOPRAK 65
BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM amaçlarla kullanımına ilişkin sorunlar da topraklarımıza daha çok önem vermemizi, sahip çıkmamızı ve korumamızı zorunlu kılmaktadır. Arazi yetenek sınıflarına göre; I., II., III. IV ve V. sınıf araziler her türlü kullanmaya; V., VI., VII. sınıf araziler ise yalnız mera ve orman olarak kullanmaya elverişlidir. I.-IV. sınıf arazilerde 1.5 milyon hektar orman ve fundalık yer alırken, arazi kullanma yeteneği yönünden orman ve mera olması gereken, 6.1 milyon hektarlık arazi kesinlikle uygun olmamasına karşın işlemeli tarım arazisi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca tarımsal potansiyeli yüksek I. ve IV. sınıf araziler tarım dışı amaçlarla kullanılmaktadır (Sanayileşme, şehirleşme, tuğla ocakları vs.). Oysa konut ve sanayi arsaları için VI. ve VII sınıf sağlam zeminli araziler tahsis edilmelidir (Kötü örnek: 17 Ağustos 1999 Marmara Bölgesi Depremi) Ülkemizdeki arazi kabiliyet sınıflamasına uygun biçimde veya amacı doğrultusunda kullanılan arazi miktarı, tüm alanın yaklaşık % 66 sı kadardır. O hâlde amacı dışında kullanılan yaklaşık 25 milyon hektar alan mevcuttur (tüm arazi varlığımızın % 32.6 sı). Bu gerçekler ülkemizde arazi kullanım planlamasının yapılmasına kesinlikle ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Tarım kesiminde nüfusun bir bölümünün topraksız oluşu, tarım işletmelerinde arazi yetersizliği ve arazi mülkiyetinin dengesiz dağılımı, tarım işletmelerinde arazilerin küçük parçalar hâlinde dağınık ve şekillerinin düzensiz oluşu, tarımsal yapıya ilişkin sorunlar olarak karşımıza çıkmakta ve toprak varlığımızı en iyi şekilde kullanmamızı bir başka açıdan engellemektedir. 4. EROZYONUN NEDEN OLDUĞU SOSYO EKONOMİK YIKIMLAR 4.1 Taşkınların ve Heyelanların Artması Yağışlar ve oluşan yüzeysel akışlar nedeniyle bitki örtüsünün yoksun olduğu alanlarda sel ve taşkınlar oluşmakta, yerleşim alanlarında büyük felaketler meydana gelmektedir. - İstanbul da 2009 yılında yaşanan ve 32 vatandaşımızın öldüğü sel felaketi, - Doğu Karadeniz illerinde yaşanan ölümcül sel felaketleri ve heyelanlar, - 19-21 Mayıs 1998 de Batı Karadeniz Bölgesinde yaşanan sel olayı, - 7 Ağustos 1998 deki Trabzon-Sürmene-Köprübaşı ve Beşköy de görülen heyelan ve sel felaketi, - 13 Temmuz 1995 te 74 kişinin ölümü ve trilyonlara ulaşan mal kaybına neden olan Isparta/Senirkent sel ve taşkını, - 4-5 Kasım 1995 te 64 kişinin öldüğü İzmir/Karşıyaka sel baskını, - 19-20 Haziran 1990 da 55 kişinin öldüğü Trabzon taşkın olayını örneklemek mümkündür. Son 27 yıl içerinde DSİ envanter verilerine göre taşkınlardan kaynaklanan ekonomik kayıp yılda ortalama 100 milyon Amerikan dolarının üzerindedir. 4.2 Baraj ve Göletlerin Sedimentle Dolarak Ekonomik Ömürlerinin Kısalması Büyük yatırımlar yapılarak tesis edilen baraj ve göletler, akarsu ve yüzey akışların taşıdığı toprak materyali ile planlanan ekonomik ömürlerinden daha kısa sürede dolmakta ve işlevlerini yitirmektedir. Genelde ekonomik ömrü 50 yıl olarak belirlenen bazı barajların aşırı erozyon etkisiyle planlanmış ölü hacimlerinin 15-20 yılda (Karamanlı 13, Altınapa 10, Kartalkaya 19, Kemer 22 yıl) dolduğu görülmektedir. Fırat üzerinde tesis edilen Keban Barajı na her yıl en az 32 milyon ton toprak taşınmış ve tesis tarihi olan 1974 yılından bugüne kadar toplam bir milyar ton toprak baraj tabanında yığılmıştır. DSİ ve EİEİ tarafından bazı istasyonlarda yapılan ölçümlere göre; Dicle Nehri-Cizre 26,7 milyon ton/yıl Fırat-Dutluca 16,8 milyon ton/yıl Kızılırmak İnözü 15,7 milyon ton/yıl 66
NİSAN 2011 - SAYI 134 Murat-Palu 15,1 milyon ton/yıl Murat Nehri-Akkonak 8,8 milyon ton/yıl Çoruh Karşıköy 7,8 milyon ton/yıl Kelkit- Faklı 6,9 milyon ton/yıl Ceyhan-Misis 5,7 milyon ton/yıl Sediment taşımaktadır. 4.3 Erozyon Nedeniyle Kırsaldan Kente Göçün Hızlanması Erozyon sonucu arazilerin verimliliğinin azalması, dere, çay ve pınarların kuruması kırsal bölge insanının topraktan koparak kente göçünü hızlandırmıştır. Bugün Anadolu da terk edilen birçok tarla ve köy mevcuttur. Aktif çalışan insan gücünün kentlere yığılması; kentlerde varoşların oluşmasına; sosyoekonomik ve siyasal sorunların artmasına neden olmaktadır. Bütün bunların yanında arazi mülkiyet sistemi, işsizlik ve tarımsal girdi yetersizliği dâhil genellikle sosyal ve ekonomik nedenler olarak sıralamak mümkündür 4.4 Erozyon Nedeniyle Meraların ve Ormanların Bitki Örtüsünün Zayıflaması Meralarda aşırı otlatma, erken otlatma ve amenajman tedbirlerinin yeterince alınmaması nedeniyle bitki örtüsü tahrip olmakta ve yok olmaktadır. Bu nedenle hayvancılığımız giderek gerilemekte ve hayvansal üretim düşmektedir. Bunun sonucu hayvansal üretim yönünden ülkemiz ihracatçı konumdan ithalatçı duruma düşmüştür Orman sektörü de aynı olumsuzlukları yaşamaktadır. Bozuk ve çok bozuk orman alanlarında, erozyon sonucu üst toprak taşınmakta, anakaya yüzeye çıkmakta ve ağaçlardan düşen tohumların çimlenmesine elverişli koşullar ortadan kalkmaktadır. Böylelikle ormanın kendini yenileme kapasitesi düşmektedir. 5. EROZYON İLE MÜCADELEDE ÇALIŞAN KURULUŞLAR Toprak ve su varlıklarımızın sürdürülebilirliğini sağlamak, erozyon, taşkın, sel ve heyelanlarla mücadele etmek üzere görevlendirilmiş büyük kuruluşları; - Üst havzaların orman rejimine tabi alanlarında ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve orman içi mera ıslahı ve amenajmanı ile ilgili çalışmalar yapan ÇEV- RE ve ORMAN BAKANLIĞI, - Tarım, mera, yaylak, kışlak ve çayır alanlarının korunması ve geliştirilmesi, toprak varlığımızın etüt, envanter ve haritalamalarının yapılmasına ilişkin hizmetler de veren KÖY HİZMETLERİ Genel Müdürlüğü (2005 yılında kapatıldı.), - Akarsu yataklarının ıslahı ve yamaçlarının stabilizasyonu çalışmalarını ve akım ve sediment ölçümlerini yapan DSİ Genel Müdürlüğü, - Ülkede mevcut 25 büyük su havzasında akım ve sediment ölçümleri yapan EİE İdaresi Genel Müdürlüğü, - Tarımsal üretimin arttırılması, meraların amenajmanının sağlanması amacı ile çalışmalar yapan TARIM ve KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI olarak sıralamak mümkündür. Bu kuruşlara ek olarak TEMA, ÇEKÜL, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği vb. sivil toplum örgütleri de erozyon olayında kamuoyunun oluşturulmasında halkın bilgilendirilmesinde büyük çabaları olmaktadır. Erozyon ile mücadeleye 1950 yıllarında başlanılmasına rağmen arzulanan seviyeye ulaşılamadığı da bir gerçektir. Tüm kamu kuruluşlarınca yapılan erozyon kontrol ve ağaçlandırma çalışmaları 50 yılda yaklaşık 4 milyon hektar civarındadır. Bugüne kadar 57 milyon hektarlık şiddetli erozyona maruz kalan alanın ancak % 7 sinde çalışma yapılabilmiştir. Bu çalışma hızı ile sorunlu alanların 700-750 yılda ıslah edilebileceği hesaplanmaktadır. 6. TEMA, TÜRKİYE EROZYONLA MÜCADELE AĞAÇLANDIRMA VE DOĞAL VARLIKLARI KORUMA VAKFI Devletimiz, erozyon ve çölleşme tehdidinin uzun zamandır bilincindedir ve bu konuda çalış- DOSYA: TOPRAK 67
BİLİM ve AKLIN AYDINLIĞINDA EĞİTİM malar yapılmış ve yapılmaktadır. Örneğin Konya Karapınar da TOPRAKSU tarafından rüzgâr erozyonuna karşı uygulanan proje dünyaya örnek olmuş, takdir edilmiştir. Bununla beraber, erozyon sorununun büyüklüğünü, tehlikesini ve mücadelenin önemini kamuoyunun gündemine taşıyan, 1992 yılında bir avuç gönüllü tarafından kurulan TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) olmuştur. Toprak Dede Hayrettin Karaca ve Yaprak Dede Nihat Gökyiğit olarak anılan iki doğa aşığı muhterem insanın açtığı yolda ilerleyen TEMA Vakfı Gönüllüleri nin sayısı ülke genelinde 407.000 i aşmıştır. Minik TEMA, Yavru TEMA, Genç TEMA, TEMA Temsilcileri ve Gönüllü Sorumluları ile ülke genelinde faaliyet gösteren Gönüllüler, TEMA Vakfının en büyük gücüdür. TEMA Vakfının topraklarımıza yaptığı en büyük hizmet, bizzat hazırlanmasına ve yasalaşmasına katkı sağladığı 4342 sayılı Mera Yasası (1998) ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu dur (2005). Bu iki yasanın tüm maddelerinin uygulanması ve bu yasaları uygulayacak teşkilatın kurulması ülkemizde erozyonla mücadele için atılması gereken önemli adımlardır. Vakıf ayrıca erozyonla mücadelenin mümkün olduğunu ispat etmek üzere ülke geneline örnek nitelikte toplam 149 kırsal kalkınma, biyolojik çeşitliliği önleme ve ağaçlandırma projesi uygulamaktadır. Ağaçlandırma projeleri ile toprakla buluşturulan yaklaşık 8.5 milyon fidan, halkımıza, ağaç ve orman sevgisinin aşılanmasına katkı sağlamıştır. Tüm bu çalışmalar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile başarılı bir şekilde koordine edilerek uygulanmaktadır. 7. SONUÇ ve ÖNERİLER Toprak varlığımızın korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanarak en üst düzeyde üretimde kullanılması, insan-toprak ilişkilerinin uygun ve etkin biçimde düzenlenmesi toprak varlıklarının rasyonel ve bilinçli biçimde kullanılması ile mümkündür. Bugün en önemli ekolojik çevre sorunu niteliğindeki erozyon ve yanlış arazi kullanımlarının önlenmesi için gerekli hükümler içeren anayasa ve yasalar ya yeterli etkinlikte değil veya yalnızca yazılı belgelerde kalmakta ve gerektiği gibi uygulanamamaktadır. O hâlde, her sektörde büyük atılım gösteren Türkiye mizde toprak ve su varlığımızın hatasız ve bilinçli kullanımına yönelik yasal ve yönetsel tedbirlerin alınması gereklidir. Doğal varlıklarımızdan toprakların kullanımı, korunması ve geliştirilmesine yönelik mevcut yasa, yönetmelik, kararname ve tebliğler yeniden gözden geçirilerek etkinlik ve uygulanırlıkları arttırılmalı, kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanmalıdır. Ayrıntılı toprak etütleri, haritalama, arazilerin yeteneklerine göre sınıflanması ve bunlardan giderek Arazi Kullanım Planlamaları yapılmalıdır (5403 Sayılı Yasanın 10. maddesi). Yerel bazda ve havza bazında, daha sonra da ülke genelinde, yapılması gerekli olan Arazi Kullanım Planlaması nın gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaların, her düzeyde ele alınması ve başlatılması zorunludur. Tarımsal altyapı faaliyetlerinin daha etkin yürütülmesini sağlamak için, halen İl Özel İdareleri bünyesinde yürütülen sulama, toprak muhafaza, arazi toplulaştırma, tarla içi geliştirme ve drenaj hizmetlerini gerçekleştirmek üzere yeni bir Genel Müdürlük oluşturulması gereklidir. Böylece; ülke genelindeki 57.6 milyon hektarda görülen erozyonun etkinliğinin azaltılması, 28 milyon hektarlık taşlı arazinin ıslahı, 1.5 milyon hektar alanda görülen çoraklığın ıslahı, 2.8 milyon hektar alandaki drenaj bozukluğunun giderilmesi, arazi toplulaştırılmasının hız kazanması, kırsal kesime hayat veren göletlerin arttırılması, sulama, tesviye, drenaj gibi tarla içi geliştirme hizmetlerinin büyük ivme kazanması, toprak ve su varlıklarımızın geliştirilmesi ve en üst düzeyde üretimde kullanılmasını sağlayan verilerin saptanması, tarımsal sorunların çözümü, topraklarımızın sürdürülebilirliği amacı ile sağlanmış olacaktır. Parçalanmış ve üretimde etkinliğini yitirmiş arazilerin toplulaştırılmasına hız ve etkinlik verecek teknik ve yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bu amaçla 68
NİSAN 2011 - SAYI 134 arazi toplulaştırma çalışmalarına öncelik verilmelidir. (5403 sayılı Yasanın 17. maddesi). Toprak korunmasında, kırsal kesim insanlarının çözümler bulma ve uygulama konusunda katılımcı olmalarını sağlayan mekanizmalar geliştirilmelidir, böylece erozyon sorununu havzada yaşayan ve doğal varlıkları yanlış kullanan yöre insanı ile birlikte çözmek mümkün olabilir. Erozyonla mücadele havza bazında yapılmalı, havzaya hizmet götüren tüm kuruluşların yöre halkının katılımı ile hazırladıkları gelir arttırıcı faaliyetlerle desteklenen entegre projeler üretilmeli ve uygulanmalıdır (Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi nde olduğu gibi). 4122 Sayılı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu na yaptırım gücü kazandıracak ilave hükümler konulmalıdır. Ekolojik şartlara göre optimum tarımsal işletme büyüklüklerinin belirlenmesi ve parçalanmasının önlenmesi için gerekli teknik ve yasal tedbirlerin alınması şarttır. Bu nedenle tarımsal işletmelerin parçalanmasını önlemek amacıyla, Medeni Kanun un veraset ve intikalini düzenleyen maddelerinde gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Yanlış arazi kullanımını zorlayan sebepler belirlenip çözülmeli, sadece toprağı yerinde tutmak değil, aynı zamanda çiftçilere kısa vadede önemli gelir getirici koruma tedbirlerine önem verilmelidir. Akılcı ve etkin biçimde arazi kullanımlarının yapılabilmesi için; her türlü kullanım altındaki arazilerin yeteneklerine uygun şekilde yönetimi gerekir. I., II., III. sınıf tarım arazilerinin amaç dışı kullanımlarını engellemek üzere, Tarımsal SİT Alanları olarak kabul edilmesinde yarar vardır. Büyük ovaların belirlenmesi,tarımsal SİT alanı olarak tescil edilmesi (5403 Sayılı Yasanın 14. Maddesi), meraların ıslahı, yönetimi ve korunmasına ilişkin 4342 Sayılı Mera Yasası na bir an önce işlerlik kazandırılmalıdır. Bu amaçla tapu ve kadastro çalışmalarına hız verilmelidir. Ayrıca; sürdürülebilir tarımı teşvik edecek program ve politikalar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Yerel tarım sistemlerine kolayca uyabilen toprak koruma tedbir paketleri üretilmelidir. Köylümüzü ve çiftçimizi toprakla ve tarımla barıştırmaya yönelik mekanizmalar geliştirilmelidir. Tarımsal altyapının geliştirilmesi ve erozyon ile mücadelede halkın katılımı kesinlikle sağlanmalıdır. İleri düzeydeki ülkelerde uygulandığı gibi, toprak ve su muhafazası dersinin diğer dersler gibi ilkokuldan itibaren öğrencilere okutulmasını ve bu dersin yetkili mühendislerce verilmesini sağlamak gereklidir. Ziraat, Orman, İnşaat ve Çevre Mühendisliği fakültelerinde ayrıntılı ve uygulamaya yönelik toprak ve su muhafaza dersleri verilmeli, kamu kuruluşlarında hizmet içi eğitimle genç, uygulayıcı mühendislerin yetişmeleri sağlanmalıdır. Radyo, televizyon ve basın yoluyla erozyon olayının önemi halka anlatılmalı ve tedbirleri uygulamalı olarak gösterilmelidir. Toprak ve su varlıklarının geliştirilmesi amacı ile hazırlanan plan ve projelerde kullanılan kriterlerin kesinlikle araştırma bulgularına dayandırılmaları gereklidir. Bu doğal varlıkların üretimde kullanılması büyük yatırımları gerektirdiğinden yatırım miktarlarına oranla araştırma hizmetlerine ayrılan ödeneklerin de yeterli düzeyde olması sağlanmalıdır. Erozyon da deprem, taşkın, heyelan gibi doğal afet kabul edilmeli, tasarruf tedbirlerinden etkilenmemelidir. Erozyon ve toprak degradasyonu ülke gelişmesini engelleyen ve sosyo-ekonomik sorunların çığ gibi büyümesine sebep olan çok önemli bir çevre sorunudur. Toprakların bilinçli kullanılması, kişinin doğduğu yerde mutlu edilmesi, kırsal ve kentsel yaşam arasındaki yaşam seviye farkının en aza indirilmesi için sosyal barışın topraktan geleceği gerçeği de düşünülerek toprak bozulmaları ve erozyon ile mücadeleye çok önem verilmelidir. Unutmayalım ki üretilemeyen tek kaynak, bir avuç topraktır. Gelişmiş ülkelerle geri kalmış ülkeler arasındaki farkı yaratan yarım metrelik toprak kalınlığıdır. DOSYA: TOPRAK 69