Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD, Bornova - ĐZMĐR. Summary. Özet

Benzer belgeler
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Ankara

Prolapsus uteri olgularında uterus koruyucu cerrahi öncesi dikkate alınması gereken uterin patolojiler

Perimenopozal Kadınlarda Pelvik Organ Prolapsusu Sıklığı, Şiddeti ve Risk Faktörleri

SEZARYEN VE İDRAR İNKONTİNANSI Sezaryen Morbiditeyi Azaltır

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kitle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

AGE SUMMARY PRIMIPAR AGE

Dr. Semih Demir. Tez Danışmanı. Doç.Dr.Barış Önder Pamuk

Ürogenital Prolapsus Yaşam Kalitesi Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİ NDE YAPTIRILAN DOĞUMLARIN İNCELENMESİ

ABSTRACT $WWLWXGHV 7RZDUGV )DPLO\ 3ODQQLQJ RI :RPHQ $QG $IIHFWLQJ )DFWRUV

Sezaryen veya Normal doğum Üriner inkontinans?

Erişkin Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu nda Prematür Ejakülasyon Sıklığı: 2D:4D Oranı İle İlişkisi

daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir.

GEBELĠK VE DOĞUMUN PELVĠK TABAN YETERSĠZLĠKLERĠ ÜZERĠNE ETKĠSĠ: ÖNLENMESĠ VE KORUNMADA HEMġĠRENĠN ROLÜ

Pelvik Organ Prolapsusu/Üriner İnkontinans İle İlişkili Şikayetlerin Kadınların Cinsel Fonksiyonuna Etkisi

ERKEN MEMBRAN RÜPTÜRÜNDE MYOMETRIYAL ELASTROSONOGRAFIK DEĞIŞIKLIKLER. Dr. Rukiye KIZILIRMAK

Term ve Tekil Gebeliklerde Kordon Prolapsusu ve Sonuçları

SERVİKAL YETMEZİĞİNDE MCDONALDS VE MODDIFIYE ŞIRODKAR SERKLAJ YÖNTEMLERININ KARŞILAŞTIRILMASI

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

Üretral hipermobiliteyi de erlendirmede Q tip test ve POP-Q evreleme sisteminin kar la t r lmas

Menopoz Dönemindeki Kadınlarda Üriner İnkontinans Prevalansı ve Risk Faktörleri

Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor

T.C. İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ

KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ. Dr. Levent ŞAHİN

İleri Anne Yaşı ve Gebelik Komplikasyonları İlişkisinin Araştırılması

Yoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Kandida Enfeksiyonları ve Mortaliteyi Etkileyen Risk Faktörleri

Nadir Hastalıklar-Yetim ilaçlar. bir sağlık sorunu. Uğur Özbek İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (DETAE) Orphanet-Türkiye

Kısa Serviks Tanı ve Yönetim. Prof.Dr.Sermet Sağol EÜTF Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

Dergi Kullanım Verilerinin Bibliyometrik Analizi ve Koleksiyon Yönetiminde Kullanımı

GÖÇ VE GEBELİK DOÇ. DR. NİDA BAYIK BAHÇEŞEHİR ÜNIVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM A.D 10/10/2017

Hemşirelerin Hasta Hakları Konusunda Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011

TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN

Bariatrik cerrahi amacıyla başvuran hastaların depresyon, benlik saygısı ve yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesi

Doğuma Bağlı Ortaya Çıkan Pelvik Taban Değişiklikleri

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

SON ÜÇ YIL İÇİNDE DOĞUM YAPMIŞ KADINLARDA STRES İNKONTİNANS: PARİTE VE DOĞUM ŞEKLİNİN ETKİSİ

Reprodüktif Çağdaki Kadınlarda Üriner İnkontinans Prevalansı ve Etkileyen Faktörler

Progesteronun Preterm Doğumları ve Düşüğü Önlemede Yeri Var mıdır? Prof. Dr. Feride Söylemez A.Ü.T.F Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ

Investigation of Pelvic Floor Muscle Strength of the Women Admitted to the Gynecology Clinics and the Evaluation of Affecting Factors

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results:

The Study of Relationship Between the Variables Influencing The Success of the Students of Music Educational Department

$5$ù7,50$ (%(/ø. gö5(1&ø/(5ø1ø1 *g5(9 7$1,0/$5, 9( <(7(5/ø/ø. $/$1/$5,1$ *g5(.(1'ø/(5ø1ø '(ö(5/(1'ø50(/(5ø g]hq (VUD.$5$0$1 + O\D 2.

POSTPARTUM KANAMA MATERNAL MORTALİTE VE MORBİDİTE

Progesteron un düşük ve preterm doğumları önlemedeki yeri (Lehine) Prof.Dr.S.Cansun Demir Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

Erkan ALATAŞ 1, Banuhan ŞAHIN 2 *, Sevgi ÖZKAN 3, Metin AKBULUT 4

T.C.Sağlık Bakanlığı Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği,İstanbul 4

Doğumun 2. Evresi Ne Kadar Sürer ve Ne Zaman Sonlanır? İlerlemeyen Eylem Tanısı Nasıl Konulur? Dr. Şevki ÇELEN ZTB Kadın Sağlığı EAH

ORAL KONTRASEPTİFLER MEME KANSERİ YAPAR MI? DR. MURAT ULUKUŞ EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM AD BORNOVA - İZMİR

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

Obesity and Stress Urinary Incontinence in Women

GEBELERDE SPOT İDRARDA PROTEİN/KREATİNİN ORANININ 24 SAATLİK İDRAR PROTEİNÜRİSİNİ ÖNGÖRMEDEKİ BAŞARISI

Klasik Hodgkin Lenfoma Vakalarında PD-L1 Ekspresyonunun Sıklığı, EBV ile İlişkisi, Klinik ve Prognostik Önemi

Suç işlemiş bipolar bozukluklu olgularda klinik ve suç özellikleri: BRSHH den bir örnek. Dr. Tuba Hale CAMCIOĞLU

Doğum Şeklinin, Pelvik Taban ve Mesane Boynu Üzerinde Etkileri

karşıt görüş Atriyal fibrilasyonun doğal seyrini durdurmak için erken dönemde ablasyon gerekir

HASTANE ÇALIŞANI BAYANLARDA CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU SEXUAL DYSFUNCTION IN A FEMALE HOSPITAL STAFF

Mide Kanseri Tanısı Olan Hastalarda Lenf Nodu Tutulum Oranı ve Sağkalım İlişkisi

G R. IV ve östrojen reseptör ekspresyonunun sa lıklı kontrol olguları ile kar ıla tırılmasıdır.

Psoriazis vulgarisli hastalarda kişilik özellikleri ve yaygın psikiyatrik tablolar

TÜM MİDE BİYOPSİLERİNE RUTİN OLARAK GIEMSA VE ALCIAN BLUE UYGULAMALI MIYIZ?

Stres Üriner İnkontinansın Kadın Cinsel Fonksiyonları Üzerindeki Etkisi

KULLANILAN MADDE TÜRÜNE GÖRE BAĞIMLILIK PROFİLİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR MU? Kültegin Ögel, Figen Karadağ, Cüneyt Evren, Defne Tamar Gürol

The International New Issues In SOcial Sciences

Gebelikte beden kitle indeksi ve kilo değişimi ile albuminüri arasındaki ilişki

ÖRNEK BULGULAR. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı

Üniversite Öğrencilerinin Akademik Başarılarını Etkileyen Faktörler Bahman Alp RENÇBER 1

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin Beş Yıllık ( ) Kansere Bağlı Ölüm Kayıtlarının Değerlendirilmesi

Fetus - Amru.os sıvısı - Anne organizması arasındaki ilişki ve denge önemlidir. Amnios sıvısı total protein düzeyi çeşitli araştırmalara konu

KRONİK VİRAL HEPATİT C Lİ HASTALARDA IL28B NİN İNTERFERON TEDAVİSİNE YANITLA İLİŞKİSİ. Dr. Gülay ÇEKİÇ MOR

Gebelik ve sonrasında genitoüriner sistemin anatomik ve fonksiyonel değişiklikleri

BİYOİSTATİSTİK Sağlık Alanına Özel İstatistiksel Yöntemler Dr. Öğr. Üyesi Aslı SUNER KARAKÜLAH

2001 ve 2008 Yılında Oluşan Krizlerin Faktör Analizi ile Açıklanması

TÜRKİYE DEKİ ÜÇ TIP FAKÜLTESİNİN SON ÜÇ YILDAKİ YAYIN ORANLARI THE THREE-YEAR PUBLICATION RATIO OF THREE MEDICAL FACULTIES IN TURKEY

MENAPOZ DÖNEMİ MENAPOZ DÖNEM VE HORMONLAR

İnvaziv olmayan mekanik ventilasyon tedavisinde klinik ve polisomnografik izlem: Basınç ayarı kontrolü rutin olarak yapılmalı mı?

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

İdrar Kaçırma Epidemiyolojisi & Risk Faktörleri

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

ENDOMETRİOZİS- KOH-IUI UYGULAMALARI. Yrd.Doç.Dr. Cemil Kaya Ufuk Üniversitesi,Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

TOTAL PLASENTA PREVİALI GEBELERDE KISA SERVİKAL UZUNLUK VE ANTEPARTUM KANAMA RİSKİ

OVER KANSERİ TEMEL BILGILER. Over kanseri nedir?

Aydýn Ýli 1 Nolu AÇSAP Merkezi Aile Planlamasý Hizmetlerinin Deðerlendirilmesi Evaluating The Family Planning Services: Child Health Center

CVS ve AS Gebelik Kaybına Yol Açar mı?

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES

ESKİŞEHİR ALPU İLÇESİ 18 YAŞ ÜSTÜ KADINLARDA ÜRİNER İNKONTİNANS, RİSK FAKTÖRLERİ VE YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ: BİR TOPLUM TABANLI ÇALIŞMA

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

(THE SITUATION OF VALUE ADDED TAX IN THE WORLD IN THE LIGHT OF OECD DATA)

BİRİNCİ BASAMAKTA DİYABETİK AYAK İNFEKSİYONLARI EPİDEMİYOLOJİSİ VE ÖNEMİ. Doç. Dr. Serap Çifçili Marmara Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

Acil Servise Başvuran Doğurganlık Yaş Grubu Kadınlardan İstenilen β-hcg Testinin Pozitifliğinin Araştırılması

DETERMINING THE CURRENT AND FUTURE OPINIONS OF THE STUDENTS IN SECONDARY EDUCATION ON NANOBIOTECHNOLOGY *

Pelvik Organ Prolapsusu Sonucu Gelişen Cinsel Fonksiyon Bozuklukları ve Hemşirelik Yaklaşımı

Transkript:

Araştırma Makalesi / Research Paper Ege Tıp Dergisi / Ege Journal of Medicine 49(1): 31-35, 2010 Prolapsus uteri ile epidemiyolojik faktörlerin ilişkisi: beş yıllık vakaların retrospektif analizi Relationship between prolapsus uteri and epidemiological factors: retrospective analysis of five year cases Yeniel A Ö Ergenoğlu A M Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD, Bornova - ĐZMĐR Özet Amaç: Prolapsus uteri tanılı hastalarda epidemiyolojik faktörlerin prolapsusun şiddeti ile ilişkisinin araştırılması amaçlandı. Yöntem ve Gereç: 2004-2009 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine başvuran ve prolapsus tanısı almış 235 olgu retrospektif olarak taranarak epidemiyolojik ve klinik veriler elde edildi. Total prolapsuslu 36 olgu çalışma grubunu oluştururken, çeşitli derecelerde prolapsusa sahip geri kalan olgular (n=199) kontrol grubunu oluşturdu. Çalışmamızda 36 total prolapsuslu olgu çalışma grubunu ve diğer 199 hasta da kontrol grubunu oluşturdu. Klinik korelasyonlar yaş, parite, pelvik operasyon öyküsü, sezaryen öyküsü, reprodüktif süre ve sigara öyküsünü içermekteydi. Bulgular: Çalışma grubunun yaş ortalaması 66,75 ve kontrol grubunun yaş ortalaması 59,84 idi. Çalışma grubundaki hastaların yaş ortalaması istatistiksel olarak anlamlı olarak daha ileri bulundu (p<0,05). Reprodüktif süre açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu ve sırası ile çalışma grubunda 34,63 ve kontrol grubunda 34,55 bulundu. Parite açısından ise çalışma grubu hastalarının ortalaması 3 ve kontrol grubundaki hastaların ortalaması 2 olarak bulundu. Pariteye göre iki grup arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı fakat olgular grand multiparite açısından değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlı şekilde çalışma grubundaki hastaların paritesi daha fazla bulundu (p<0,05). Çalışma ve kontrol grupları arasında pelvik operasyon öyküsü ve sezaryen ile doğum sıklığı açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p> 0.05). Sonuç: Đleri yaş ve Grand- multiparite total prolapsus için predispozan faktörlerdir. Kesin sonuçlar için geniş ölçekli ve tüm prolapsus derecelerinin sınıflandırıldığı hasta gruplarından oluşan çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler : Pelvik organ prolapsusu, yaş, grand-multiparite. Summary Aim: To investigate the relationship between the degree of prolapsus uteri and epidemiological factors. Material and Methods: 235 patients who admitted to Ege University School of Medicine Obstetrics and Gynecology clinic between 2004-2009 with the diagnose of prolapsus uteri were investigated about epidemiologic and clinical parameters. 36 cases with total prolapsus were study group whereas the rest with variable degree of other stages were control group (n=199). Clinical correlations were age, parity, previous pelvic operation, previous ceaserean section, reproductive period and smoking. Yazışma Adresi:Ahmet Özgür YENĐEL Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Bornova-ĐZMĐR Makalenin Geliş Tarihi: 12.10.2009 Kabul Tarihi:17.11.2009 31

Results:The ages were mean 66.75 in the study group whereas it was mean 59.84 in the control group. The mean age was statistically significant higher in the study group (p< 0.05). The mean reproductive period was 34.63 years in the study group, whereas it was mean 34.55 in the control group. There was no statistically significant difference about reproductive period between two groups. The mean parity was 3 in the study group whereas it was mean 2 in the control group. There was no significant difference about parity between both groups (p> 0.05), however the number of grand-multiparous women were significantly higher in the study group (p< 0.05). There was no statistically significant difference between both groups about the number of previous pelvic operations and previous cesarean sections (p> 0.05). Conclusion:Aging and grand-multiparity are predisposing factors for total prolapsus uteri. Studies with wide patient populations with all degrees of prolapsus are needed for accurate results. Key Words: Pelvic organ prolapse, age, grand-multiparous. Giriş Pelvik organ prolapsusu pelvik organların (mesane, uterus, rektum) vagene doğru yada vagenden dışarı doğru sarkması durumudur. Pelvik taban yetmezliği nedeni ile oluşan bu durumun derecesini belirlemek için çok sayıda sınıflama bulunmakla birlikte en geçerli olanı POP-Q (pelvic organ quantification system) sınıflamasıdır (1-2). Pelvik organ prolapsusu için %37 prevelans bildirilmekle birlikte kadınlarda yaşlanma ile birlikte %64,8 e kadar yükselen oranlar bildirilmektedir (3-6). Literatürde pelvik organ prolapsusu için, yaş, ırk, sigara, ağır işte çalışma, parite, özellikle bu durum için yapılan histerektomi öyküsü, aile öyküsü, kollajen doku hastalığı gibi faktörler risk faktörleri olarak bildirilmektedir (1,7-11). Pelvik organ prolapsusu son yıllarda artan yaşam beklentisi ile birlikte kadınlar için önemi artan bir sağlık problemi haline gelmiştir. Pelvik organ prolapsusu için Amerika Birleşik Devletleri nde yılda 250000 den fazla operasyon yapılmaktadır ve bu hastaların yaklaşık %30 unda yeniden ameliyat gereksinimi olmaktadır (12). Önümüzdeki yıllarda pelvik taban hastalıkları nedeni ile uygulanacak tıbbi yardım oranlarında hızlı bir artış olacağı düşünülmektedir. Ülkemiz için ise ne kadar bir maliyet oluşturduğuna dair veri bulunmamakla birlikte artan yaşam beklentisi ve hayat kalitesini iyileştirme isteği ile birlikte önemli bir maliyet oluşturması beklenmektedir. Materyal Metod Kliniğimiz arşivi taranarak 2004-2009 yılları arasında total prolapsus uteri tanısı alan hastalar ile total olmayan ancak daha hafif derecede prolapsuslu olan olguların verilerine ulaşıldı. Çalışmamıza beş yıllık süre boyunca kliniğimiz kayıtlarına giren 234 prolapsuslu olgu dahil edildi. Olguların 34 tanesi total prolapsuslu ve diğer 200 olguda evre 4 harici evrelerdeki prolaspsuslu olgulardı. Bu iki grupta yer alan olgular yaş, parite, sezaryen öyküsü, reprodüktif süre ve sigara öyküsü açısından değerlendirildi. Đstatistiksel değerlendirme SPSS 13.0 programı kullanılarak yapıldı. Korelasyonlar için varyans analizi ve ki kare testi kullanıldı. P değeri 0,05 den küçük olduğunda istatistiksel olarak anlamlı olarak değerlendirildi. Bulgular Çalışmamıza dahil edilen 234 prolapsus uteri tanılı olgunun, total prolapsuslu 36 sı çalışma grubunu ve total prolapsuslu olmayan ancak çeşitli derecelerde prolapsus uterili 199 olgu kontrol grubunu oluşturdu. Çalışma ve kontrol gruplarında yer alan olgular, yaş, reprodüktif süre, parite, sezaryen öyküsü, sigara öyküsü gibi prolapsus etyolojisinde rol oynayan etkenler açısından yapılan değerlendirilmiştir. Çalışma grubunda yer alan olgularda en küçük 34 ve en büyük 86 yaşlarındaki olgular bulunuyordu ve yaş ortalaması bu grupta 66,75 olarak bulundu. Kontrol grubunda ise en küçük 34 ve en büyük 86 yaşlarında olan olgular çalışmada yer alırken bu gruptaki olguların yaş ortalaması 59,84 idi. Çalışma grubunda istatistiksel olarak anlamlı olarak daha ileri yaşta olguların bulunduğu saptandı (p<0,05). Hastaların ameliyat zamanına kadar adet gördüğü süreler hesaplanarak total reprodüktif sürelere ulaşıldı. Dokulara östrojen erişim süresi olarak değerlendirilen reprodüktif süreler her iki grupta yer alan olgular için karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Reprodüktif süre, sırası ile çalışma grubunda 32 Ege Journal of Medicine / Ege Tıp Dergisi

34,63 ve kontrol grubunda 34,55 bulundu. Đki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Prolapsus etyolojisinde etkili olduğu düşünülen doğum sayısı açısından her iki grup karşılaştırıldı. Buna göre çalışma grubu hastalarında ortalama 3 doğum öyküsü ve kontrol grubunda yer alan olgularda ortalama 2 doğum öyküsü olduğu saptandı. Çalışma grubunda yer alan olgulardan hiçbirisi nullipar değildi ve bu gruptaki olguların en az iki doğum öyküsü vardı. Đstatistiksel olarak yapılan değerlendirmede pariteye göre iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı Ancak çalışma grubunda hiç yer almayan nulliparite öyküsü kontrol grubunda 3 olguda %1,5 sıklıkla saptandı. Đki grupta yer alan olgular grand multiparite açısından değerlendirildiğinde çalışma grubundaki hastaların daha fazla sıklıkta olduğu görüldü. Sırası ile çalışma grubunda 9 olgu %25 ve kontrol grubunda 17 olgu %8,54 bulundu ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı şekilde idi. (p<0,05). Çalışma ve kontrol grupları sezaryen ile doğum sıklığı açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. Sezaryen ile doğum, sırası ile çalışma grubunda yer alan hiçbir olguda görülmezken (% 0), kontrol grubunda yer alan 199 olgudan 7 sinde (%3,51sıklıkta) görüldü. Sezaryen ile doğum sıklığı bakımından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Pelvik operasyon öyküsü olan olgular için yapılan istatistiksel değerlendirmede iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı. Çalışma grubunda yer alan hastalarda pelvik operasyon öyküsü 11, % 30 ve kontrol grubu hastalarında, 52 %26 idi. Çalışma ve kontrol grubu olgularında sigara öyküsü sırasıyla, 2 olgu %5,6 sıklıkta ve 22 olgu % 11,2 sıklıkta bulundu. Yapılan istatistik değerlendirmede iki grup arasında sigara öyküsü açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Tartışma Prolapsus olgularının ileri yaşlarda daha sık görüldüğü ve bu sıklığın yaş ilerledikçe arttığı bildirilmektedir (13-17). Ancak literatürde yer alan bazı çalışmalarda spontan regresyon bildirilmiştir (5-18). Dietz tarafından bine yakın prolapsuslu olgunun değerlendirildiği çalışmada prolapsusun yaşla kötüye gittiği belirtilmiş ve spontan regresyon bildiren çalışmaların başlangıç değerlendirmesinde yanlış pozitiflikler ve sonraki değerlendirmelerde yanlış negatiflikler nedeni ile söz konusu sonuçlara ulaştığı bildirilmiştir (19). Bizim çalışmamızda prolapsus şiddeti yaşla istatistiksel olarak anlamlı şekilde artıyor görünmektedir. Pelvik organ prolapsuslarında östrojen eksikliğinin rolü ile ilgili çalışmalar bulunmaktadır (20-21). Östrojen ve progesteron reseptörü düzeyinde genetik varyasyonların prolapsus etyolojisindeki etkisini bildiren çalışmalar bulunmaktadır (22-24). Bizim çalışmamızda dokulara östrojen ve progesteron etkisinin anlamlı olarak bulunduğu reprodüktif süre ile prolapsus şiddeti değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Kontrol grubumuzu oluşturan olguların homojen dağılmayışı bu sonuç için etkili olabilir. Prolapsus olguları her derece için ayrı ayrı değerlendirildiğinde ve prolapsusu bulunmayan olgularında dahil edileceği bir çalışmada konu ile ilgili daha doğru sonuçlara ulaşılabilir diye düşünüyoruz. Doğum sayısı ile prolapsus sıklığı ve derecesi arasında doğru orantılı bir ilişki bildiren çok sayıda çalışma bulunmaktadır (7-12,15). Pelvik organ prolapsusuna yatkınlık yaratan pelvik taban bozukluklarının özellikle doğum eylemi sırasında oluşan hasar sorumlu tutulmaktadır. Ve özellikle de zor doğumlar suçlanmaktadır (25). Ayrıca literatürde pelvik tabandaki hasarın büyük miktarda ilk doğumda oluştuğu ve bunu takip eden doğumlarında pelvik taban hasarına katkı yapmaya devam ettiği bildirilmektedir (16). Bir başka çalışmada da prolapsus derecesine vaginal doğumun etkisi değerlendirilmiş ve vaginal doğumun ağır prolapsuslardan çok orta dereceli prolapsuslarda daha yüksek sıklıkta etkili olduğu bulunmuş. Ancak bu çalışma incelendiğinde oldukça az sayıda ağır prolapsuslu hastanın değerlendirildiği görülmektedir (26). Bizim çalışmamızda ise paritenin prolapsus şiddeti için istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturmadığı bulunmakla birlikte prolapsusun en şiddetli halinin, total prolapsuslu olguların yer aldığı çalışma grubunda hiç nullipar hasta bulunmuyordu ve beşten fazla doğurmuş olan olgularda (grandmultipar) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek sıklıkta total prolapsus izlendi. Literatürden farklı olarak prolapsus şiddetine ilk doğumdan çok bunu takip eden doğumların katkıda bulunuyor olması şeklinde bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Bizim olgularımızda, sezaryen doğumlar çalışma grubunda hiç bulunmuyordu ve kontrol grubu olgularında da %3,5 gibi düşük bir oranda bulunuyordu. Bize göre bizim çalışmamızda yer alan olguların tekrarlayan zor doğumlara maruziyeti grand multipar olgularda artmış prolapsus şiddetine yol açmış gibi görünmektedir. Sezaryen olan olgularda sezaryen olmayan olgulara göre pelvik tabanın daha iyi korunduğu ve bu nedenle sezaryen olan olgularda prolapsusun daha az görüldüğünü bildiren çalışmalar bulunmaktadır (27-28). Literatürde elektif sezaryen için, koruyucu bir etkiden söz edilebileceği bildirilmiştir (29). Ancak bazı çalışmalar Cilt / Volume : 49 Sayı / Issue:1 Nisan / April 2010 33

pelvik tabanın korunması noktasında doğum eylemi sırasında sezaryen zamanlamasının önemine vurgu yapmaktadır. Bu çalışmalara göre aktif eylemde yapılan sezaryen pelvik taban açısından koruyucu etki göstermemektedir (30-31). Prolapsus ile ilgili ailevi yatkınlığın değerlendirildiği bir çalışmada, aile öyküsünün anlamlı olduğu ve bu şekilde değerlendirilen hastalara pelvik tabanın korunması amacı ile elektif sezaryen önerilebileceği bildirilmektedir (21). Bizim çalışmamızda iki grup arasında istatistiksel anlamlı fark olmamasına karşın hastalarımızda sezaryen ile doğum sıklığının azlığı dikkat çekicidir. Ve çalışma grubunda yer alan total prolapsuslu olguların hiçbirisinde sezaryen öyküsünün olmadığı görülmektedir. Buna göre olgularımızın doğum zamanlarındaki koşullar düşünüldüğünde zor doğum sıklığının yüksek olduğu ve sezaryen ile doğumun elektiften çok aktif doğum eylemi sırasında yapılmış olabileceği düşünülebilir. Literatürde sigara içen kadınlarda prolapsus sıklığının daha fazla olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur (8,18-19). Bu korelasyonun sigara ve kronik obstrüktif hastalık arasındaki ilişkiden kaynaklanabileceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca bu yayınlardan birisinde hastaların ekonomik açıdan gelir düzeyi ile prolapsus arasında ters bir korelasyon bildirilmiş ve sigara öyküsününde gelir düzeyi düşük ve daha az tıbbi bakıma erişen hastalarda daha sık olduğu bulunmuştur (8). Ancak bizim çalışmamızda sigara öyküsü ile prolapsus şiddeti arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulmadığımız gibi daha hafif olgularda daha yüksek bir sıklık bulduk. Ülkemizde sigara alışkanlığının kadınlarda daha az olduğu ve nispeten ileri yaştaki kadınlarda daha da az olduğu dikkate alındığında bu durum bizim sonuçlarımızı açıklayabilir. Olguların değerlendirilmesinde hastalığın evrelendirilmesi ve yaşam kalitesine etkisinin değerlendirilmesinde kullanılan güncel değerlendirme yöntemleri bu çalışmada yer alan olguların büyük bölümünde kullanılmamış olduğundan hastalığın en ağır şekli ile diğer tüm dereceler bir grupta toplanarak, iki grup karşılaştırıldı ve sunulan sonuçlara ulaşıldı. Hastalığın en ağır şeklinin tüm sınıflama yöntemlerinde aynı şekilde değerlendirileceği noktasından hareketle, standart bir biçimde değerlendirilmemiş olan hastalığın daha hafif derecelerinin bulunduğu olguları kontrol grubu olarak değerlendirdik. Bu durum kontrol grubundaki olguların homojenize bir dağılım göstermesine engel olmakla birlikte hastalığın son evresi ile bu evreye göre daha hafif klinik evreleri karşılaştırma olanağı oluşturmuştur. Ürojinekoloji polikliniğimizde takibe alınan prolapsuslu olguları, tüm kompartmanları içerecek standart bir değerlendirmeye ve bu çalışmada arşiv kayıtlarından kaynaklanan eksiklerini de gidererek tasarladığımız geniş bir prospektif çalışmaya henüz başlamış bulunuyoruz. Bu çalışmaya ait sonuçların sunulan çalışmanın hazırlığı esnasında elde edilen deneyimin ışığında önümüzdeki yıl sonuçlanmasını bekliyoruz. Kaynaklar 1. Bump RC, Mattiasson A, Bo K, Brubaker LP et al. The standardization of terminology of female pelvic organ prolapse and pelvic organ dysfunction. Am J Obstet Gynecol 1996;175:10 17 2. Hall AF, Theofrastous JP, Cundiff GC, Harris RL et al. Interobserver and intraobserver reliability of the proposed International Continence Society, Society of Gynecologic Surgeons, and the American Urogynecologic Society pelvic organ prolapse classification system. Am J Obstet Gynecol 1996: 175:1467 1469 3. K.A. Gerten, A.D. Markland and L.K. Lloyd et al. Prolapse and incontinence surgery in older women. J Urol 179 2008, 2111 2118 4. Samuelsson EC, Victor FTA, Tibblin G, et al. Signs of genital prolapse in a Swedish population of women 20 to 59 of age and possible related factors. American Journal of Obstetrics and Gynecology 1999; 180: 299 305. 5. Handa VL, Garret E, Hendrix SDO, Gold E. Progression and remission of pelvic organ prolapse: A longitudinal study of menopausal women. American Journal of Obstetrics and Gynecology 2004; 190: 27-32. 6. Scherf C, Marison L, Fiander A, Ekpo G et al. Epidemiology of pelvic organ prolapse in rural Gambia West Africa 2002; 109: 431-436. 7. Olsen AL, Smith VJ, Bergstrom JO, Colling JC et al Epidemiology of surgically managed pelvic organ prolapse and urinary incontinence. Obstet Gynecol 1997; 89:501 506 34 Ege Journal of Medicine / Ege Tıp Dergisi

8. Woodman PJ, Swift SE, O'Boyle AL, Valley MT et al. Prevalence of severe pelvic organ prolapse in relation to jobdescription and socioeconomic status: a multicenter cross-sectional study. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct 2006;17:340-345. 9. MacLennan AH, Taylor AW, DH, The prevalence of pelvic floor disorders and their relationship to gender, age, parity and mode of delivery. BJOG 2000;107:1460 1470 10. Jackson SR, Avery NC, Tarlton JF, Eckford SD et al. Changes in metabolism of collagen in genitourinary prolapse. Lancet 1996; 347:1658 1661 11. Chiaffarino F, Chatenoud L, Dindelli M, Meschia M et al Reproductive factors, family history, occupation and risk of urogenital prolapse. Eur J of Obstet Gynecol Reprod Biol 1999; 82:63 67 12. DeLancey J. The hidden epidemic of pelvic floor dysfunction: Achievable goals for improved prevention and treatment. Am J Obstet Gynecol 2005; 192: 1488 1495. 13. Jelovsek J, Maher C, Barber MD. Pelvic organ prolapse. Lancet 2007; 369: 1027 1038. 14. Swift S, Woodman P, O Boyle A, Kahn M et al. Pelvic organ support study (POSST): The distribution, clinical definition, and epidemiologic condition of pelvic organ support defects. Am J Obstet Gynecol 2005; 192: 795 806. 15. Mant J, Painter R, Vessey M. Epidemiology of genital prolapse: Observations from the Oxford Family Planning Association Study. Br J Obstet Gynaecol 1997; 104: 579 585. 16. Hendrix S, Clark A, Nygaard I, Aragaki A et al. Pelvic organ prolapse in the Women s Health Initiative: Gravity and gravidity. Am J Obstet Gynecol 2002; 186: 1160 1166. 17. McLennan MT, Harris JK, Kariuki B, Meyer S. Family history as a risk factor for pelvic organ prolapse. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct. 2008 ;19 :1063-1069. 18. Baessler K, O Neill S, Battistutta D, Maher C. Prevalence, incidence, progression and regression and associated symptoms of pelvic organ prolapse. Int Urogynecol J 2006; 17: S70. 19. Dietz HP. Prolapse worsens with age, doesn't it? Aust N Z J Obstet Gynaecol 2008;48: 587-591. 20. Norton PA. Pelvic floor disorder: the role of fascia and ligaments. Clin Obstet Gynecol 1993;36:926 938 21. Luber KM, Boero S, Choe JY. The demographics of pelvic floor disorders: current observations and future projections. Am J Obstet Gynecol 2001;184:1496 1503. 22. Chen HY, Chung YW, Lin WY, Chen WC et al. Progesterone receptor polymorphism is associated with pelvic organ prolapse risk.acta Obstet Gynecol Scand 2009;88: 835-838. 23. Chen HY, Wan L, Chung YW, Chen WC et al. Estrogen receptor beta gene haplotype is associated with pelvic organ prolapse. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2008 May;138:105-109. 24. Chen HY, Chung YW, Lin WY, Chen WC, Tsai FJ, Tsai CH.Estrogen receptor alpha polymorphism is associated with pelvic organ prolapserisk. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct 2008;19: 1159-1163. 25. Gill EJ, Hurt WG. Pathophysiology of pelvic organ prolapse. Obstet Gynecol Clin North Am 1998;25:757-769. 26. Sze EH, Hobbs G. Relation between vaginal birth and pelvic organ prolapse. Acta Obstet Gynecol Scand. 2009;88:200-203. 27. Rodrigues AM, de Oliveira LM, Martins Kde F, Del Roy CA. Castro R de A Risk factors for genital prolapse in a Brazilian population Rev Bras Ginecol Obstet. 2009 ;31:17-21. 28. Larsson C, Källen K, Andolf E. Cesarean section and risk of pelvic organ prolapse: a nested case-control study. Am J Obstet Gynecol 2009;200:243. 29. Groutz A, Rimon E, Peled S, Gold R, et al. Cesarean section: does it really prevent the development of postpartum stress urinary incontinence? A prospective study of 363 women one year after their first delivery. Neurourol Urodyn 2004;23:2-6. 30. Sze EH, Sherard GB 3rd, Dolezal JM. Pregnancy, labor, delivery, and pelvic organ prolapse. Obstet Gynecol 2002;100:981-986. 31. Liebling RE, Swingler R, Patel RR, Verity L et al. Pelvic floor morbidity up to one year after difficult instrumental delivery and cesarean section in the second stage of labor: a cohort study. Am J Obstet Gynecol 2004;191:4-10. Cilt / Volume : 49 Sayı / Issue:1 Nisan / April 2010 35