KOYUN VE KEÇİLERDE ENDOPARAZİT MÜCADELESİ



Benzer belgeler
PARAZİTER HASTALIKLARDA KONTROL ve KORUNMA

Zoonoz parazit nedir?


BRUSELLOZUN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ. Yrd.Doç.Dr. Ahmet DİNÇOĞLU

Tür: Dicrocoelium dendriticum

Dr. Mustafa ÇETİNDAĞ. EĞİTİM BİLGİLERİ. Veteriner Fakültesi Parazitoloji Veteriner Fakültesi

Türkiye de Evcil Hayvanlarda Bulunan Solunum Sistemi Helmintleri

ZOONOZ HASTALIKLAR İNSAN HAYVAN

KULLANIM SAHASI/ENDİKASYONLAR Dectocide Enjeksiyonluk Çözelti sığır ve koyunlarda aşağıda belirtilen nematod ve artropodlara karşı endikedir.

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF

Afyonkarahisar İlinde Saanen Keçisi Yetiştiriciliği Yapan Bir Çiftlikte Helmint Enfeksiyonlarının Araştırılması

Buzağı İshalleri ve Koruma Yöntemleri. Dengeli ve Ekonomik Besleme

Helmint Enfeksiyonlarında Alternatif Kontrol Yaklaşımları

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of Faculty of Veterinary Medicine, Erciyes University

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar

Şanlıurfa Yöresindeki Koyunlarda Sindirim Sistemi Nematodlarının Yaygınlığı

Van Yöresinde Koyunlarda Trichostrongylidosis

Bölüm 9 ÇAYIR-MER A ISLAHI

KOYUNCULUK GAP TEYAP İHG

Prof. Dr. Ahmet DOĞANAY

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

Hepatit B ile Yaşamak

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

Koyunlarda Mide-Bağırsak Nematodlarına Karşı Oxfendazole + Oxyclozanide nin Tablet ve Pasta Formülasyonlarının Kısa Süreli Etkinliğinin Araştırılması

Bal Arılarında Bazı Kimyasal İlaçların Varroosise Karşı Etkileri

ZİRAİ MÜCADELE TEKNİK TALİMATLARI CİLT IV. BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola (Berk. Et Curt) Berl et de Toni

TARIMSAL YAPILAR. Prof. Dr. Metin OLGUN. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ JOURNAL OF HEALTH SCIENCES Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yayın Organıdır

T.C. Sağlık Bakanlığı Ardahan İl Sağlık Müdürlüğü. Ardahan Lise Öğrencileri EĞİTİM SEMİNERİ

laboratuar muayeneleri esastır.

GENEL HEDEFLERİN BELİRLENMESİ Her konuda olduğu gibi zoonotik hastalıkların kontrolünde de öncelikle genel hedeflerin belirlenmesi gerekir.

ECHİNOCOCCCOSİS/HYDATİDOSİS (Kist Hidatit) Zekai BASTEM Veteriner Hekim

Acta Parasitologica Turcica Türkiye Parazitoloji Derneği Turkish Society for Parasitology

Besi Hayvanları Pazarlama Politikası ve Canlı Hayvan Borsaları Komitesi. Sonuç Raporu

PESTİSİTLERE KARŞI DAYANIKLILIK GELİŞİMİ VE DAYANIKLILIĞIN YÖNETİMİ. Dr. İlhan KURAL

PESTİSİTLERE KARŞI DAYANIKLILIK GELİŞİMİ VE DAYANIKLILIĞIN YÖNETİMİ

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Şanlıurfa Yöresi Kıl Keçilerinde Sindirim Sistemi Nematodlarının

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

NEMATODLARIN VÜCUT TABAKALARI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA

İvermektin ve Pirantele Karşı At Strongylidae lerinde Antelmentik Direnç Araştırılması ve Parascaris equorum da Makrosiklik Lakton Direnci

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

DIŞKININ TOPLANMASI ve SAKLANMASI

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

ANTRAKS (ŞARBON) septisemik, bulaşıcı, zoonoz

Gebelik Döneminde Mide-Bağırsak Nematodları ile Doğal Enfekte Koyunlarda Parazit Yükünün Takibi *

Koyunlarda Endoparazit Enfeksiyonlarında Triklabendazol - Levamizol Kombinasyonunun Tedavi Etkinliği

T.C...İLÇESİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFI BAŞKANLIĞI KOYUNCULUK PROJESİ

Sığır Yetiştiriciliğinde Sinekle Mücadele Problemi. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ

PARAZİTLERİN EVRİMİ VE KONAK İLİŞKİSİ

Tarımsal Meteoroloji. Prof. Dr. F. Kemal SÖNMEZ 23 EKİM 2013

Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI (KKKA) VE KARADENİZ BÖLGESİ NDEKİ DURUMU

Sakız Koyunu. Prof.Dr.. Orhan KARACA. Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, AYDIN

Koyun ve keçi sütü ve ürünlerinin üretiminde karşılaşılan temel sorunlar ile muhtemel çözüm önerileri

Irkların Sınıflandırılması

KOYUN VE KEÇİLERİN BESLENMESİ

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

YULAF YETİŞTİRİCİLİĞİ

önemli yer tutmaktadır. Çünkü Türkiye'nin coğrafi şartları, arazi durumu ve tarımsal ORTA ANADOLU'DA KOYUN YETİŞTİRiCİLİGİ VE EKONOMİK ÖNEMİ

DEPOLAMA UYGULAMALARI. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006

BAĞ MİLDİYÖSÜ Plasmopara viticola

SU ÜRÜNLERİ SAĞLIĞI BÖLÜM BAŞKANLIĞI

TEHLİKELİ KİMYASAL MADDELERİN OLUŞTURDUĞU RİSKLER İÇİN GENEL ve ÖZEL ÖNLEME YÖNTEMLERİ

Kocatepe Veteriner Dergisi Kocatepe Veterinary Journal

Eco new farmers. Modül 4 - Hayvancılık Yetiştiriciliği. Bölüm 5 - Organik Hayvancılıkta Besleme

GAP Bölgesinde Yetiştirilen Bitkilerin Sulama Proğramları

Tanımlar. Bölüm Çayırlar

Kırmızı Tavuk Biti (Dermanyssus gallinea, Tavuk Akarı)

BRUSELLOZUN İNSANLARDA ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ

zeytinist

PARAZİTLERDE ÜREME VE ÇOĞALMA

Prof.Dr. AHMET DOĞANAY. Kişisel Bilgiler. İletişim Bilgileri. Özgeçmiş. Eğitim. Kazanılan Akademik Dereceler

Birliği. Avrupa Birliği. Avrupa. Politikaları. Ortak Tarım. Dr.Mustafa ALTUNTAŞ Uzman Veteriner Hekim. ığır r ve Dana Eti. 3.

Simental sığır ırkının anavatanı İsviçre dir. Simental hem süt ve hemde etçi olmalarından dolayı kombine bir sığır ırkıdır. Dünyada bir çok ülkede

VETERİNER HEKİMLİK ALANINDA ANTİMİKROBİYEL DİRENÇ İZLEME ve KONTROL STRATEJİLERİ EYLEM PLANI

KİST HİDATİK. Yrd.Doç.Dr Süreyya YILMAZ

Hastalık zaman zaman sığırlarda da görülür. Koyunlara göre seyri daha hafiftir. Keçi ve yabani ruminantlarda da hastalık görülebilir.

Birliği. Avrupa Birliği. Avrupa. Politikaları. Ortak Tarım. Dr.Mustafa ALTUNTAŞ Uzman Veteriner Hekim. ığır r ve Dana Eti. 3.

KARASİNEKLER SUNUM: İLKER KIRHAN ZİRAAT MÜHENDİSİ/ZOOTEKNİST

Maymun Çiçek Virüsü (Monkeypox) VEYSEL TAHİROĞLU

TÜRKİYE DE ve DÜNYA DA HAYVANSAL ÜRETİM. Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü. Ziraat Fakültesi

ET VERİMİ. Et verimi kavramı. Karkas kalitesi. Karkas bileşimini etkileyen faktörler. Karkas derecelendirme. Karkas parçalama tekniği.

Basiskele. Basiskele

KEMAL BAY OTEL'İN MUZ BAHÇESİNDE EM ( Efektif mikroorganizmalar ) UYGULAMALARI. Elde Edilen Sonuçlar Ve Gözlemler (

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞ HASTALIĞI. Hastalık ilk defa 1944 yılında Kırım da görülmüş ve Kırım Kanamalı Ateşi olarak tanımlanmıştır.

Kanatlı Kesimi Prof. Dr. Ali AYDIN

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Tüberküloz Daire Başkanlığı. VEREM HASTALIĞI ve VEREM HAFTASI

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ TARIMSAL UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİNİN AMAÇ

GENEL RODENT KONTROLÜ VE TARLA FARELERİ İLE MÜCADELE

SÜT ĐNEKLERĐNDE DÖNEMSEL BESLEME

GRUP A Anabolik etkiye sahip maddeler ve kullanımına izin verilmeyen maddeler

ÖNEMLİ ZARARLILARI. Spodoptera spp. (Yaprak kurtları) yumurta

KOYUNLARIN BESLENMESİ

BALIK HASTALIKLARININ KONTROLÜ

Transkript:

KOYUN VE KEÇİLERDE ENDOPARAZİT MÜCADELESİ Prof. Dr. Bayram ŞENLİK Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Klinik Öncesi Bilimler Bölümü, Parazitoloji AD-BURSA Koyun ve keçiler uzun yıllardan beri insanlar için en önemli üretim kaynağı olmuştur. Köpekten sonra evcilleştirilen ilk hayvanın koyun olduğu düşünülürse bu hayvanların önemi daha kolay anlaşılacaktır. İnsanlara birçok faydalar sağlayan koyunlar, diğer çiftlik hayvanlarıyla kıyaslandığında, bakım ve beslenmelerinin kolay olması nedeniyle dünyanın hemen her bölgesinde yaygın olarak yetiştirilmektedir. Az yem ve mera ile yetinen koyunlar dayanıklı hayvanlar olup küçük masraflarla garantili üretim sağlayan bir yetiştiricilik kolu olarak dikkat çekmektedir. Koyunlar tarımsal sistemin en önemli parçası olmalarına rağmen Türkiye de koyun varlığı sürekli azalma göstermiş, 1980 de 48 milyon olan bu sayı günümüzde 24 milyona kadar düşmüştür. Bütün bunlara rağmen koyunculuk sektörü Türkiye süt üretimin % 6 sını, et üretiminin ise %14 ünü karşılamaktadır. Keçi yetiştiriciliğinde de durum pek farklı değildir. Son 20 yılda keçi sayısında % 52 gibi ciddi bir azalma şekillenmiştir. Ancak geçtiğimiz iki yılda keçi sayısındaki bu hızlı düşüş biraz yavaşlamış olup bu gün itibarı ile toplam keçi varlığımız 7.300.000 kadardır. Bütün bunlara rağmen genel olarak bakıldığında koyun ve keçi sayısındaki azalma son zamanlarda biraz yavaşlamış ve bu sektör yeniden canlanmaya başlamıştır (Anonim, 2015). Koyun ve keçiler oldukça farklı iklim ve çevre koşullarında, bitkisel üretime uygun olmayan alanlarda rahatlıkla yetiştirilebilmektedir. Bu hayvanlardan elde edilen et, süt, yapağı, tiftik ve deri gibi ürünlerin kalite ve miktarını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Daha açık bir ifade ile hayvanların verim düzeylerini etkileyen çok sayıda etken mevcuttur. Bunların en başında sağlık problemleri gelmektedir. Türkiye de de hayvansal gıda üretiminin önemli bir kısmını sağlayan koyun ve keçi yetiştiriciliği birçok hastalık problemi ile karşı karşıyadır. Bu sorunlar arasında ise paraziter hastalıkların payı oldukça yüksektir. Buna karşın ülkemizde çoğu zaman paraziter hastalıklar ciddiye alınmamıştır. Oluşturdukları kayıplar ne yetiştirici ne de Veteriner Hekimler tarafından yeterince ele alınmamış, hep göz ardı edilmiştir. Koyun ve keçilerde problem oluşturan endoparazitler protozoonlar ve helmintlerdir. Ancak endoparazitler denildiğinde öncelikle helmintler akla gelmektedir. Bu nedenle burada sadece helmintlerden bahsedilecek olup protozoonlar ele alınmayacaktır. HANGİ ENDOPARAZİTLER KOYUN VE KEÇİLERDE SORUN OLUŞTURMAKTADIR? Koyunlar diğer hayvanlarla kıyaslandığında en fazla helmint türünü bulunduran hayvanlardır. Özefaguslarından başlayarak rektumlarına kadar, omirilik ve beyin de dahil bir çok organı kapsayacak şekilde 150 den fazla helmint türü koyunları enfekte edebilmektedir (Doğanay ve Öge, 1997). Koyunlarda bulunan bütün helmint türleri keçilerde de hastalık oluşturabilmektedir. Ancak beslenme alışkanlıkları nedeni keçiler koyunlara göre paraziter etkenlerle daha az karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle keçilerde bağışıklık şekillenmediğinden etkenlerle ilk kez karşılaştıklarında hastalığı koyunlardan daha ağır atlatmaktadırlar. Koyun ve keçilerde en sık görülen ve problem oluşturan başlıca helmintler Tablo 1 de verilmiş olup bunları trematodlar, cestodlar ve nematodlar olarak başlıca 3 grup altında toplamak mümkündür (Kaufmann, 1996; Schinieder, 2006; Taylor ve ark., 2007; Tınar ve ark., 2011). Trematodlar içerisinde koyun ve keçilerde ençok sorun oluşturanlar karaciğer ve rumen trematodları, cestodlar içerisinde Anoplocephalidaeler ile erişkinleri etçil hayvanlarda

Helmint türü Yerleştiği organ Halk arasındaki adı Fasciola hepatica Yaprak kelebeği Fasciola gigantica Karaciğer safra yolları Yılan kelebeği Dicrocoelium dendriticum Kum kelebeği Paramphistomum cervi, P. ichikawai, Rumen-retikulum Rumen kelebeği Calicophoron daubneyi Teladorsagia circumcincta, T.trifurcata, Abomasum ve bazen Ostertagia leptospicularis, O. aegagri, O. lyrata, ince bağırsak O. ostertagi, Marshallagia marshalli Kıl kurdu Trichostrongylus axei Abomasum Kıl kurdu Trichostrongylus colubriformis, T. vitrinus, T. capricola, T. longispicularis, T. probolurus Kıl kurdu Nematodirus battus, N. spathiger, N. fillicollis, İnce bağırsak N. helvetianus, N. abnormalis Kıl kurdu Cooperia curticei, C. oncophora, C. pectinata Kıl kurdu Bunostomum trigonocephalum Kancalı kurt Trichuris ovis Kamçılı kurt Kalın bağırsak Oesophagostomum columbianum, Oe. venulosum Nodül kurdu Chabertia ovina - Dictyocaulus filaria, Muellerius capillaris, Protostrongylus rufescens Akciğerler Akciğer kıl kurdu Neostrongylus linearis, Cystocaulus ocreatus bulunan Taenia türlerinin larvalarıdır. Nematodlardan ise mide-bağırsak kılkurtları ve akciğer kılkurtları bu hayvanlarda ciddi kayıplara neden olmaktadır HELMİNTLERİN ÜRETİCİYE ZARARI NEDİR? Parazitli hayvanlarda meydana gelen et, süt ve yapağı verimindeki kayıplar bireysel olarak göze çarpmasa da sürü bazında ve ülke genelinde çok büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse mide bağırsak kıl kurtlarını taşıyan kuzularda günlük 19 gr canlı ağırlık kaybı şekillenmekte, kesim ağırlığına 6 hafta daha geç ulaşmaktadırlar. Bir kuzunun günlük canlı ağırlık artışının ortalama 200 gr kadar olduğu düşünülürse, bu kuzunun alması gereken canlı ağırlığın 1/10 unu parazitler nedeni ile kaybettiği görülecektir. Karaciğer kelebeği bulunan koyunlar sağlıklı koyunlara göre 8 kg daha az canlı ağırlık kazanmakta, karkas ağırlığında ise bu fark 6 kg olarak görülmektedir. Yine bu parazitler koyunlarda yapağı veriminde %20-39 arasında azalmaya neden olmaktadır. Diğer taraftan koyun ve keçilerdeki kist hidatik gibi bazı parazit larvaları önce köpeklere bulaşmakta, köpeklerden de insanlara bulaşmak suretiyle, insan sağlığı açısından tehlike oluşturmaktadırlar. Türkiye de sadece kist hidatikler nedeniyle et, süt, yapağı ve döl verimindeki kayıplar ile imha edilen organlar dikkate alındığında 2009 yılında koyunlardaki yıllık kayıp ülke genelinde 54.1 milyon dolar, keçilerdeki kayıp ise 2.7 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Sarıözkan ve Yalçın, 2009). Sadece bu veriler bile göz önüne alındığında bile Türkiye de paraziter mücadelenin yeterince ve bilinçli bir şekilde yapılmadığı, üreticiye büyük zararlar verdiği açıkça görülmektedir.

TÜRKİYE DE BU HASTALIKLAR NE KADAR YAYGINDIR? Coğrafik yapısı, iklimi ve bilinçsiz mücadele nedeniyle ülkemizde paraziter hastalıkların yayılışı oldukça yüksek düzeylerde seyretmektedir. Örneğin Fasciola hepatica nın yayılışı %68 lere Dicrocoelium dendriticum un yayılışı %74 lere, Paramphistomum sp. %48 lere kadar çıkabilmektedir. Cestodlardan Moniezia türleri bazı bölgelerde %40 ın üzerinde enfeksiyon oranıyla seyretmekte, kist hidatik in yayılışı ise %75 e kadar çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda Coenurus cerebralis in yayılışında ciddi bir artış şekillenmiş olup birçok meslektaşımız çeşitli ortamlarda bu problemi dile getirmektedir. (yaygınlık bazı yörelerde %25 e kadar çıkmaktadır). Koyun ve keçileri en sık enfekte eden helmintler olan mide-bağırsak nematodlarının yayılışı ise oldukça yüksek oranlarda olup bazı bölgelerde %100 ü bulabilmektedir (Sevimli, 2013). Şekil 1: Gastrointestinal nematodların koyun ve keçilerde bölgelere göre yaygınlığı. KOYUN VE KEÇİLERDE HELMİNTLERİN KONTROLÜNDE GENEL PRENSİPLER Koyun ve keçilerde hastalığa neden olabilen çok sayıda helmint türünün biyolojik siklusları ve hayvanlara bulaşma şekilleri oldukça farklıdır. Bu nedenle bunlarla mücadelede bütün türleri aynı anda kontrol altına alabilecek tek bir yöntem mevcut olmayıp, türlere göre bazı farklılıklar bulunmakatadır. Helmint enfeksiyonlarından korunmada en çok başvurulan yöntemler antelmentiklerle tedavi ve meraya ilişkin olarak alınan önlemlerdir. Bunlara ilave olarak değişik ülke ve bölgelerde alternatif bazı yöntemler de kullanılmaktadır (Jackson ve Miller, 2006; Bölükbaş ve Doğanay, 2007; Hoste, 2007). Bu alternatif yöntemler; Aşılama Biyolojik kontrol ajanlarının kullanılması Biyoaktif bitkilerden yararlanma Coğrafik bilgi sistemlerinden yararlanma Dirençli hayvan ırklarının kullanılması olarak sıralanabilir AŞILAMA Helmint enfeksiyonlardan korunmak amacıyla geliştirilmiş aşıların sayısı oldukça sınırlıdır. Bu alanda ruminantlar için şimdiye kadar geliştirilebilmiş sadece 2 tane aşı bulunmaktadır. Bu nedenle helmint enfeksiyonlardan korunmada aşıların çok fazla bir önemi yoktur (Şenlik, 2001; Hein ve ark., 2005; Smith ve Zarlenga, 2006;).

BİYOLOJİK MÜCADELE Bu metod mantar, bakteri virus gibi bazı biyolojik ajanlarla parazitlerin meralardaki gelişme dönemlerinin yok edilmeye çalışıldığı alternatif bir kontrol metodudur. Ancak bu ajanların büyük bir çoğunluğu sadece mide bağırsak nematodlarının larvalarına karşı etkilidir. Bu nedenle de kullanım alanları oldukça sınırlıdır. BİYOAKTİF BİTKİLER Özellikle tanin içeren bitkiler mide bağırsak nematodları üzerinde oldukça etkili olmaktadır. En çok tanin içeren bitkiler legümünöz bitkilerdir. Hayvanlar ya bu bitkilerin bulundukları alanlara kısa süreli olarak sokulur ya da bunlar yonca v.b. diğer otların içine belirli miktarda katılarak hayvanlara yedirilir. Yöntemin uygulanabilirliği sadece bu bitkilerin yetiştiği alanlarda sınırlı olduğundan bu metottan da yaygın olarak yararlanmak mümkün değildir. COĞRAFİK BİLGİ SİSTEMLERİNDEN YARARLANMA Coğrafik Bilgi Sistemleri (CBS), bir bölgeye ait iklim, coğrafik yapı gibi ihtiyaç duyulan çeşitli bilgilerin coğrafik esaslara göre toplanarak, depolanması, sorgulanması ve analizi esasına dayanan bir yöntemler bütünüdür. Özellikle paraziter enfeksiyonlarla mücadelede yüksek miktarlarda paralar harcayan ülkeler son yıllarda bu yöntemden sıklıkla yararlanmaktadırlar. Ancak bu yöntem ile ilgili olarak yeterli alt yapının hazır olmadığı ülkemizde paraziter hastalıkların kontrolünde tam olarak yararlanmak şu için çok fazla mümkün değildir. DİRENÇLİ HAYVAN IRKLARININ KULLANILMASI Koyun ve keçilerdeki helmint enfeksiyonlarının kontrolünde kullanılan bir diğer alternatif yöntem de yetiştirmede bazı parazitlere karşı dirençli olduğu bilinen ırkların kullanılmasıdır. Örneğin ince kuyruklu Endonezya koyunları F. gigantica, St.croix ırkı koyunlar ise F.hepatica enfeksiyonlarına karşı daha dirençlidirler. Bu tipteki bir kontrol metodu ancak bu hayvanların yetiştirilebilmesi için uygun şartlara sahip sınırlı bir alanda uygulanabilmektedir (Windon, 1996). Ana hatlarıyla açıklanan bu yöntemlerden mücadelede en çok başvurulanları ve en etkili olanları antelmentiklerle tedavi ve mera yönetimidir. Diğerlerinden ise bu iki yöntemin alternatifleri olarak sadece bazı ülke ve bölgelerde yararlanılmaktadır. Ülkemizde ise gerek Veteriner Hekimlerin gerekse yetiştiricilerin paraziter hastalıklara yaklaşımı nedeniyle mücadelede kullanılan tek araç antelmentiklerle ile tedavi olup genellikle meraya ilişkin önlemlere de başvurulmamaktadır. ANTELMENTİKLERLE TEDAVİ Parazitli koyun ve keçilerin antelmentiklerle tedavisi entegre mücadele programlarının en hayati unsurudur. Çünkü tedavi edilen hayvanlar hem sağlıklarına kavuşacaklar, hem verim kayıpları önlenecek, hem de enfeksiyon kaynağı yok edilerek etkenleri çevreye yaymaları engellenmiş olacaktır. Geçmişten günümüze dünyanın bütün ülkelerinde antelmentik tedavisi ilk başvurulan ve en etkili seçenek olmuştur. Bunun en önemli göstergesi sadece Avrupa ülkelerinde yıllık olarak antelmentik ilaçlara 400 milyon doların harcanmasıdır. Antelmentikler içerisinde ise piyasada en çok satışı yapılanlar avermektinler (% 35) dir. Bunu sırasıyla benzimidazoller (%10.5), imidazothiazoller (%7.5) ve diğerleri izlemektedir (%4.2). Ancak bu kadar sık ve yaygın antelmentik kullanımı birçok sorunu da beraberinde getirmiş olup bunların en önemlisi antelmentiklere karşı gelişen dirençtir. Son birkaç yılda monepantel ve derquantel gibi bazı antelmentikler geliştirilerek piyasaya sürülmüştür. Bu iki ilaç direnç kazanmış nematodlar da dahil birçok nematod türüne ve bunların inhibe larvalarına karşı

yüksek düzeyde etkilidir. Son yıllarda hızla artan direnç problemi nedeniyle antelmentik kullanımında titiz davranılmalı ve belli kriterlere göre ilaç kullanılmalıdır (Şenlik ve ark., 2008; Sargison, 2011; 2012; Epe, 2013; ). ANTELMENTİKLERLE TEDAVİDE PÜF NOKTALARI Antelmentikleri kullanırken aşağıdaki bazı kritik noktalara mutlak suretle riayet edilmelidir. Doğru tanı Doğru ilaç seçimi Doğru dozaj Doğru uygulama şekli Sadece gerekli durumlarda tedavi uygulanmalı Antelmentik tedavinin etkinliği gözlenmeli Sürüde duyarlı parazit populasyonları korunmalı Karantina tedavisi Doğru Tanı: Doğru bir ilaç kullanabilmek için doğru tanı olmazsa olmazlardandır. Bu nedenle hayvanda hangi iç parazitin bulunduğunun belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Şekil 2: Helmint enfeksiyonlarının tanısında muayene edilmesi gereken 5 kritik nokta Durgunluk Diş gıcırdatma, zıplama, kafayı vurma gibi anormal hareketler İştahsızlık Yapağı ve kıllarda matlık, karışıklık, çabuk kırılma Zayıflama Çene altında ödem Kansızlık Yutkunma güçlüğü Burun akıntısı Sık ve kuru öksürük Sarılık İshal Bazen ölüm Anormal şekilde yerde uzanma Hayvanın dışkısında ya da Doğru İlaç Seçimi: Yapılan muayeneler sonucunda Veteriner Hekim anüs hangi civarında antelmentiği atılan kullanacağına karar verir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan parazitler biri de ilacı yetiştiricinin değil Veteriner Hekimin seçmesidir. Fasciolosis tedavisinde kullanılan ilaçların büyük çoğunluğu 6 hafatalıktan sonraki parazitlere etkilidir. Ancak esas tahribatın oluştuğu erken dönemlere yani parazitin genç şekillerine etkili değildirler. Genç şekillerine etkili olan tek ilaç triclabendazol olup 2 günlük yaştaki parazitlere bile etkili olmaktadır. Bu ilaç erişkin Fasciola lara da etki göstermektedir. Bu yönüyle triclabendazol konaktaki hem genç hem de erişkin parazitleri aynı anda öldürebilen bir ilaçtır. Ükemizde sıkça kullanılan avermectinler nematodlar üzerinde yüksek düzeyde etki gösterirken bu ilaçların trematodlar ve cestodlara herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Bunlara ilave olarak nematod enfeksiyonlarında

kullanılacak antelmentikler inhibe larvalara da etkimelidir. Diğer taraftan mera kaynaklı sürekli bulaşımlara karşı etki süresi uzun olan antelmentikler tercih edilmelidir. Doğru dozaj: Antelmentik kullanımındaki en önemli hata eksik dozda ilaç kullanılmasıdır. Eksik dozda hayvanlara verilen her ilaç antelmentik direncinin oluşmasında katkı sağlamaktadır. Bu nedenle sürüdeki en ağır 2-3 hayvan tartılarak ortalaması alınmalı ve diğer hayvanlara da bu ortalama doz uygulanmalıdır. Eğer sürüdeki en düşük ağırlıklı hayvan normal dozun iki katı ilaç alması gerekirse yani ağırlık farkı çok fazla olursa sürü ikiye bölünerek her alt grubun en ağır hayvanına göre dozajlama yapılmalıdır. Sadece gerekli durumlarda tedavi: Antelmentik tedavilerde sadece gerekli durumlarda ilaç uygulanmalı, gereksiz durumlarda ilaç kullanmaktan kaçınılmalıdır. Bu amaçla rutin tedavi uygulamaları esnasında epidemiyolojik ve klimatik faktörler mutlaka gözönüne alınmalıdır. Örneğin çok sıcak ve kurak geçen yaz aylarında gastro-intestinal nematodların larvaları canlılıklarını kaybedeceğinden hayvanların yeni enfeksiyonları almaları söz konusu değildir. Bu nedenle hayvanların kondüsyonları iyi ise bu dönemde tedavi edilmelerine gerek yoktur. Sık sık ve gereksiz yere ilaç kullanımı antelmentik direncinin gelişmesini geciktireceği gibi işletme masraflarının azalmasını da sağlayacaktır.

Şekil 3: Koyun ve keçilerde kullanılan antelmentiklerin etki spektrumları

Antelmentik tedavi etkinliğinin gözlenmesi: Antiparaziter mücadeledeki en ciddi sorunlardan biri de kullanılan ilacın etkili olup olmadığının takip edilmemesidir. Maalesef Türkiye deki kliniklerin çoğunluğunda hayvan sahibinin isteğine göre ilaç kullanılmakta, dolayısı ile bu ilaçların hedef parazit üzerindeki etkileri Veteriner Hekim tarafından gözlenmemekte ya da araştırılmamaktadır. Dolayısı ise bu konudaki bilgiler sadece hayvan sahibinin faydalı oldu ya da olmadı şeklindeki yorum ya da gözlemlerine dayanmaktadır. Sürüde duyarlı parazit populasyonları korunması: Antelmentik direncinden korunmanın en kolay yolu sürüdeki duyarlı populasyonların korunmasıdır. Eğer bir sürüde ilaç kullanılmak suretiyle duyarlı parazit populasyonları sürekli olarak yok edilecek olursa bir süre o populasyona dirençli suşlar hakim olur ve geri dönüşümsüz bir yola girilir. Çünkü bir kez direnç şekillendiğinde bunun geri dönüşü yoktur. Bu nedenle duyarlı parazit populasyonlarını korumak amacıyla sürüdeki hayvanlardan kondüsyonu iyi olanlardan %10 kadarı tedavi edilmeksizin bırakılmalıdır. Böylece bu hayvanlardaki duyarlı parazitler merada gelişerek dirençli populasyonlar ile bir denge oluşmasını sağlar. Karantina tedavisi: Bu tedavi ile satın alınan hayvanların taşıyabileceği dirençli suşların işletmeye girmesi engellenmektedir. Bu amaçla işletmeye yeni getirilen hayvanların tamamı tercihan kombine iki ilaç ile tedavi edilir. Tedavi edilen hayvanların parazit/yumurta larının atılacağı en riskli dönem olan 24-48 saat diğer hayvanlardan ayrı tutulmalı ve meraya gönderilmemelidir. Ancak bunların mutlaka meraya götürülmesi gerekiyorsa da temiz yani daha önce hiç hayvan otlatılmamış bir meraya götürülmelidir. KOYUN VE KEÇİLER HANGİ DÖNEMDE TEDAVİ EDİLMELİ? Antelmentik kullanımı koyun ve keçilerin yaşlarına ve üreme potansiyellerine bağlı olarak değişiklikler gösterebilmekte, bazen tedaviye gerek duyulmamaktadır. Sütten kesilmiş kuzu ve oğlaklar: Sütten yeni kesilmiş kuzu ve oğlaklar meraya ilk çıkışlarında her türlü paraziter enfeksiyona açık durumdadırlar. Çünkü bu hayvanlar hayatlarının daha önceki dönemlerinde paraziter etkenlerle karşılaşmadıkları için bağışıklık geliştiremezler. Bu nedenle meraya ilk kez çıkan kuzu ve oğlaklar meraya çıkışı takiben gastrointestinal nematodlara karşı 3 hafta sonra, fasiolosise karşı da 6 hafta sonra etkili bir ilaç ile tedavi edilmelidir. Pratikte pek mümkün olmasa da eğer imkan varsa bu kuzu ve oğlaklar erişkin koyun ve keçilerden ayrı otlatılmalıdır. Erişkin koyun ve keçiler: Koyun ve keçilerde sonbaharda alınan gastro-intestinal nematod larvaları kışın hipobiyoza girmekte, Fasciola metaserkerleri de gelişerek kışın erişkin parazit haline gelmektedir. Bu durum diğer endoparaziter enfeksiyonlar için de geçerlidir. Bu nedenle kış aylarında yapılacak bir tedavi ile hem hipobiyotik larvalar hem de erişkin parazitler yok edilmiş olacaktır. Ancak bu parazitlerin bir kısmı yine de tedaviden kurtulabilir. Tedaviden kurtulan bu parazitlerin merayı bulaştırmalarını engellemek amacıyla erişkin koyun ve keçiler meraya çıkmadan 2 hafta önce tedavi edilmelidirler. Gebe koyun ve keçiler: Gebe koyun ve keçilerde gebeliğin sonuna doğru bağışıklığın kırılması ve prolaktin vb. bazı hormonların salgılanmasıyla hayvandaki parazitlerin biyotik potansiyeli artmaktadır. Örneğin normalde günde 5.000 adet yumurta üreten Haemonchus contortus doğum sırası yükselme adı verilen bu olayda 10.000 yumurta üretmektedir. Doğumdan 2-3 hafta önce başlayan bu olay doğum sonrası 3-4 hafta daha devam etmektedir.

Bunun sonucunda paraziti taşıyan gebe hayvanlar merayı yüksek bir oranda bulaşmaktadır. Bu nedenle gebe koyun ve keçiler doğumlarına 3-4 hafta parazitin türüne göre uygun bir antelmentikle tedavi edilmelidir. Sıfat öncesi tedavi: Bu dönemde kondüsyonu iyi olan hayvanlarda tedavi çoğunlukla gerekli değildir. Ancak kondüsyonu kötü olan hayvanların koç katımı öncesi tedavi edilmesi gerekmektedir. ANTELMENTİK KULLANIM HATALARI VE ANTELMENTİK DİRENCİ Antelmentikler doğru zamanda, yeterli dozda, uygun yolla ve titiz bir şekilde uygulandığında koyun ve keçilerdeki helmintler ile mücadelede anahtar rolü oynamaktadır. Ancak uygulamaya ilişkin yapılacak her türlü hata (eksik dozaj, gereksiz tedaviler v.b) helmintlerin direnç geliştirmesine neden olmaktadır. Direnç etki mekanizması aynı olan değişik antelmentiklere karşı şekillenebileceği gibi (yan direnç), etki mekanizması farklı olan antelmentiklere karşı da gelişebilmektedir (çapraz direnç). Diğer taraftan aynı ilaca birden fazla türün direnç geliştirmesi de (multispesifik direnç) mümkündür. Antelmentik direnci dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde koyun ve keçi yetiştiriciliğinde şu an için en önemli problemdir. Dünya genelinde sadece antelmentik direnci nedeniyle ortaya çıkan kayıp 1.2 milyar dolardır (Tınar ve ark., 2005; Miller ve ark., 2012; Papadopoulos ve ark., 2012; ). Türkiye şartlarında koyun ve keçilerdeki helmintlerin kontrolünde ve hastalıktan korunmadaki en etkili yol antelmentik kullanımıdır. Ancak bu antelmentiklerin doğru ve bilinçli olarak kullanıldığını söylemek pek mümkün değildir. Antelmentik seçiminde genellikle hayvanların hangi helmintlerle enfekte olduğuna bakılmaksızın, geleneksel olarak daha önce kullanılmış olanlar veya yetiştiricinin istediği ilaçlar tercih edilmektedir. Bu antelmentiklerin hayvanlara uygulanmasında da çok sayıda yanlışlıklar mevcuttur. Bütün bu faktörler antelmentik direncinin oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Türkiye nin çeşitli yörelerinde bazı ilaçların etkisiz kaldığı uygulayıcılar tarafından sıklıkla gözlemlenmektedir. Ancak koyun ve keçilerde antelmentik direncinin araştırılması amacıyla yapılmış çalışma sayısı ise yok denecek kadar azdır (2 çalışma mevcuttur). Yapılan bu çalışmalardan birinde keçilerde tetramizol e (Tınar ve ark., 2005), diğerinde de koyunlarda ivermectin e (Köse ve ark., 2007) karşı direnç tespit edilmiştir. Direnç oluşumunun engellenmesi ise ancak antelmentiklerin doğru kullanımı ile mümkündür. Bu amaçla; Hedefe uygun antelmentik seçilmelidir. Bunu yapabilmek için de doğru teşhis konulmalıdır. Eksik dozajlama yapılmamalıdır. Oral uygulanan antelmentikler hayvanın dilinin arkasına bırakılmalıdır. Hayvanlar sabah yemlemeden önce veya mideleri boş iken tedavi edilmelidir. Tedavi edilen hayvanlar 1-2 gün meraya gönderilmemelidir. Gereksiz antelmentik kullanımından kaçınılmalı, sadece gerekli durumlarda uygulanmalıdır. Etkisiz olduğu düşünülen antelmentiklerin kullanımından vazgeçilmelidir. Etkisiz olduğu düşünülen antelmentiklerin kullanılmasından vazgeçilmelidir. Kullanılan antelmentik sınıfları yıllık olarak değiştirilmelidir. Dirençli populasyonların sürüye girişini engellemek amacıyla işletmeye yeni katılan hayvanlar karantinaya alınarak etkili bir antelmentikle tedavi edilmelidir. Sürüdeki kondüsyonu iyi olan erişkin koyun ve keçilerden %10tedavi edilmeyerek duyarlı populasyonların devamlılığı sağlanmalıdır.

Keçilerde antelmentiklerin metabolizasyonu daha hızlı olmaktadır. Bu nedenle keçiler koyunlardakinin iki katı doz ile tedavi edilmelidir. Yavaş salınan Rumen bolleri çok fazla tercih edilmemelidir. BİLİNÇLİ MERA KULLANIMI VE MERA YÖNETİMİ Helmintlerin yumurta ve larvaları ile gelişmelerinde rol oynayan ara konakların başlıca yaşam alanları meralardır. Bir parazit populasyonunun %5 i erişkin olarak konaklarda bulunurken %95 i larva olarak mera ya da bölgenin vejetasyonunda bulunmaktadır. Bu nedenle koyun ve keçilerdeki helmintlerle mücadelede mera yönetimi ve mevcut meraların bilinçli olarak kullanılması büyük önem taşımaktadır (Barger, 1997). Ülkemizde 14 milyon hektarlık bir mera alanı mevcuttur. Bunların önemli bir kısmı otlatma için yeterli düzeyde ve kalitede değildir. 24 milyon koyun ve 7.3 milyon keçinin bulunduğu Türkiye de bu mera alanlarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle de ülkemizde paraziter mücadelede mera yönetimi ve bilinçli mera kullanımı üzerinde çok fazla durulmamıştır. Bir meradan en üst düzeyde yararlanabilmek ve burada otlayan hayvanları helmint enfeksiyonlarından koruyabilmek amacıyla değişik yöntemlerden faydalanılmakta olup bunların en önemlileri şunlardır. 1. Merada alınacak fiziksel ve kimyasal önlemler: Meralarda parazitlerin gelişme dönemleri ve ara konaklar ile hayvanların temasını kesmek amacıyla uygulanan çeşitli fiziksel ve kimyasal yöntemlerdir. Fasciolosis in yaygın olduğu bölgelerde bataklık alanlar ve su birikintilerine hayvanların sokulmaması, bu amaçla böyle alanların çitle çevrilmesi fiziksel uygulamaya bir örnektir. Aynı hastalıkta ara konak olarak rol oynayan salyangozların yaşam alanlarına çeşitli kimyasal maddelerin serpilerek öldürülmesi de kimyasal uygulamaya bir örnektir. Ancak çok fazla tercih edilmeyen kimyasal uygulamalarda uygulanan maddelerin ekosistemdeki diğer canlılara zarar verebileceği unutulmamalıdır. 2. Mera rotasyonu: Bu yöntemde merada değişik hayvan türleri dönüşümlü olarak otlatılmakta ya da rotasyon yaş gruplarına göre yapılmaktadır. a) Hayvan türleri arasında mera rotasyonu: Meranın farklı hayvan türleri tarafından yıllık rotasyonlarla kullanılmasıdır. Örneğin koyunların otladığı meraya ertesi yıl sığırların sokulması ile konak özgüllüğü nedeniyle enfektif larvalar merada sayıca azaltılmış olur. b) Genç ve erişkin hayvanlar arasında mera rotasyonu: Bu metotta meraya önce enfeksiyona duyarlı genç hayvanlar sokulur. Böylece bu hayvanlar larvaların az sayıda olduğu otların üst kısımlarını yerler. Daha sonra genç hayvanlar bu kısımdan uzaklaştırılır yerine erişkin hayvanlar meraya sokulur. Örneğin mide bağırsak nematodlarının enfektif larvaları otlarda en fazla 5 cm kadar tırmanabilmektedir. Bu nedenle kısa otların olduğu meralarda otlatılan kuzu ve oğlaklar sürekli enfeksiyon tehdidi altındadır. 3. Karışık otlatma: Bu yöntemde değişik hayvan türleri aynı anda merada karışık olarak (sığır-koyun gibi) otlatılmaktadır. Parazitlerin konak özgüllüğüne dayanan bu metotta farklı hayvan türleri birbirlerine ait olan parazitleri alarak gelişmelerine engel olurlar. Böylece tek bir hayvan türünün ağır bir şekilde enfekte olmasının önüne geçilir. 4. Meranın dinlendirilmesi: Bu yöntemde meraya bir süre hayvan sokulmayarak boş bırakılır ve parazitlerin buradaki gelişme dönemlerinin ölmesi sağlanır. Örneğin mide bağırsak nematodlarında birinci dönem larvalardan enfektif olan 3. dönemdeki larvaların gelişebilmesi için geçen süre mera şartlarında 5-6 hafta kadardır. Eğer bu meralar

değiştirilerek 5-6 hafta boş bırakılırsa gelişmiş olan enfektif larvalar ölür ve mera yeniden kullanılabilir. Bu yöntemlerin uygulanabilmesi için işletmenin veya yetiştiricinin kullanabileceği birden fazla mera bulunması gerekmektedir. Birden fazla meranın bulunmadığı durumlarda meralar padoklara ayrılarak kullanılmaktadır. Merayı padoklamak ise oldukça zahmetli bir o kadar da maliyetli bir iştir. Bu nedenle mera alanlarının kısıtlı olduğu ülkemizde ise bu yöntemleri tam olarak uygulamak mümkün değildir. TÜRKİYE DE SORUN OLAN ENDOPARAZİTLER İLE MÜCADELE Değişik sınıflarda yer alan bu helmintlerin yaşama alanları ve biyolojilerinin farklılıklar göstermesi nedeniyle bunlarla mücadelede uygulanan yöntemler de farklılık arz etmektedir. Ülkemizde helmintlerin kontrolü genellikle enfekte hayvanların antelmentiklerle tedavisi esasına dayanmaktadır. Bunun yanında zaman zaman bazı yörelerde mera ile ilgili önlemler alınmaktadır. Ancak diğer alternatif yöntemlerden ise yararlanılmamaktadır. FASCİOLOSİS İLE MÜCADELE Fasciolosis in kontrolünde başvurulan başlıca yöntemler konaktaki parazitlerin ilaç kullanmak suretiyle yok edilmesi, ara konaklar ile mücadele ve son konakların enfekte alanlara girmesinin önlenmesidir. Değişik gruplarda yer alan ilaçlarla yapılan tedaviler ile koyun ve keçilerdeki erişkin ve genç parazitler yok edilerek bunların hayvanlara verdikleri zararların önüne geçilmekte, daha da önemlisi bunların yumurtalarıyla meraları kontamine etmeleri engellenmektedir. Fasciolosis de tedavi programları maliyet, hayvan yetiştirme sistemi, iklim şartları ve diğer epidemiyolojik veriler gibi çeşitli faktörlerin kombine olarak değerlendirilmesi sonucu oluşturulmalıdır. Risk bölgelerinde verim kayıplarını en az düzeye indirmek için sonbahar, kış ve bahar aylarında uygulamalar yapılmaktadır. Sonbahar uygulamaları genellikle Ekim ayında, hem genç hem de erişkin parazitlere karşı etkili olabilecek ilaçlar kullanılarak yapılmalıdır (Tablo-2). Bu tedavi ile merada yazdan kalan metaserker lerden kaynaklanabilecek enfeksiyonlar engellenmiş olur. Ocak ayında yapılan kış tedavisi ile de karaciğerde bulunabilecek olası olgun parazitler öldürülerek meranın kontaminasyonu engellenir. Ara konakların oldukça aktif oldukları bahar aylarında tüm hayvanlara yapılan tedavilerle de olgun parazit sayısı azaltılarak meranın temiz kalması sağlanmaktadır. Eğer bölge parazitin gelişmesi için çok uygunsa, akut fasciolosis riskinin bulunduğu sürekli bulaşık olan meralarda hayvanların meraya çıkışından 6 hafta sonra ilk tedavi yapılmalı, daha sonra da 6 haftada bir tekrarlanmalıdır. Fasciola etkenleri uygun bir ara konak bulamazlarsa gelişmelerini tamamlayamamakta, dolayısıyla da yeni enfeksiyonlar meydana gelmemektedir. Ancak hangi yöntem uygulanırsa uygulansın meradaki salyangozların tamamını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu nedenle ilk hedef sayılarının azaltılması olmalıdır. Bu amaçla halk arasında göz taşı veya çini taşı olarak bilinen bakır sülfat, sodyum pentaklorfenat, N-tritilmorfolin, sodyum benzen sulfonat (deterjan) gibi çeşitli kimyasal maddeler kullanılabilmektedir. Ancak bu kimyasal maddelerin kullanılması ekosistemdeki diğer canlılara da zarar vermektedir. F. gigantica nın ara konağı akuatik salyangozlar olduğu için bunlarla mücadele daha da zordur. Bataklık alanlar çitle çevrilerek buralara hayvanların girmesi engellenmeli, mümkünse drenajla bu alanlar kurutulmalıdır. Ancak ara konaklara yönelik olarak yapılan bu uygulamalar oldukça maliyetli olduğundan, özellikle mera alanlarının oldukça daralmış olduğu ülkemizde uygulanabilirliği pek mümkün görülmemektedir (Şenlik, 2003; Taylor ve ark., 2007; Tınar ve ark., 2011).

Tablo 2: Fasciolosis kontrolü amacıyla kullanılan antelmentikler. Etken Madde Doz (mg/kg) Veriliş Yolu Triclabendazol* 10 Ağız Rafoxanid 10 Ağız Oksiclozanid 10-15 Ağız Nitroxynil 10 Deri altı Closantel 10 Ağız 5 Deri altı Clorsulon 7 Ağız Albendazol 15 Ağız Oxfendazol 15 Ağız Netobimin 20 Ağız Ricobendazol 7.5 Deri altı *: hem genç hem erişkin dönemlere karşı etkili bir ilaçtır DİCROCOELİOSİS İLE MÜCADELE Etkenin kompleks bir biyolojiye sahip olması, ara konak çeşitliliği ve etkili ilaç sayısının az olması gibi değişik nedenlerden dolayı dicrocoeliosis den korunma ve hastalığın kontrol altına alınması oldukça zordur. Mücadelede ya parazitler son konaklarda tedavi edilerek yok edilir ya da ara konaklara karşı önlemler alınır. Ara konakların çeşitliliği ve geniş yayılım göstermeleri nedeni ile bunlarla ancak dar alanlarda mücadele edilebilmektedir. Geniş arazilerde bu ara konaklarla mücadele ekonomik olmamaktadır. Birinci ara konak olan salyangozlara karşı kalsiyum siyanamid ve kimyasal gübreler gibi değişik maddeler (molluscicide) kullanılabilmektedir. Ancak ekonomik olmayan bu uygulamalar aynı zamanda ekolojik olarak da tahribata neden olmaktadır. İkinci ara konak olan karıncalarla mücadele de oldukça zor olup, bu amaçla karıncaların yuvalarının etrafında 1 m lik bir alan ağaç dalları ya da çalılarla çevrilerek hayvanların enfekte karıncaları yemeleri önlenebilmektedir. Çünkü metaserker taşıyan tetanik karıncalar yuvalarından ancak 50-60 cm kadar uzaklaşabilmektedirler. Tetanik karıncalar günün serin saatlerinde otların tepesinde bulunacağından hayvanlar sabahın erken ve akşamın geç saatlerinde otlatılmamalı, böylece enfekte karıncaları yemeleri engellenmelidir. Ayrıca enfekte arazilere tavuk, hindi, kaz ve ördek gibi kanatlılar sokularak ara konaklar ile biyolojik mücadele yapılabilmektedir. Ancak hiç birisi pratik olmayan bu yöntemlerin uygulanması çok zordur. Pratik olarak dicrocoeliosis ile mücadelenin en kolay yolu enfekte hayvanların uygun ve etkili bir antelmentik ile tedavi edilmesidir (Tablo 3). Sürülerin bulundukları bölgedeki epidemiyolojik veriler ve ara konaklar dikkate alınarak meraya çıkan bütün hayvanlar yılda en az 2 ya da 3 kez tedavi edilmelidir. Bu tedavilerin ilki ilkbahar başlangıcında ikincisi de sonbaharda mera sezonun bitiminde yapılmalıdır. Enfeksiyonun bulaşma durumuna göre gerekirse bahar sonuna doğru ilave bir tedavi daha yapılmalıdır (Otranto ve Traversa, 2002; Şenlik ve ark., 2008; Taylor ve ark., 2007; Tınar ve ark., 2011).

Etken Madde Doz (mg/kg) Veriliş Yolu Albendazol 20 Ağız Fenbendazol 150 Ağız Netobimin 20 Ağız Thiophonat 50 Ağız Thiabendazol 200 Ağız Praziquantel 50 Ağız Tablo 3: Dicrocoeliosis in kontrolünde kullanılan antelmentikler. PARAMPHİSTOMİOSİS İLE MÜCADELE Koyun ve keçilerde paramphistomiosis ile mücadelede tedavi ve kontrol birlikte yürütülmeli, bölgenin iklim şartları ve epidemiyolojik veriler mutlaka göz önüne alınmalıdır. Özellikle sütten yeni kesilmiş kuzu ve oğlaklar ara konakların yaşaması için uygun olan çamurlu ve bataklık alanlarda otlatılmamalıdır. Ara konak salyangozlarla mücadelede bazı kimyasal maddeler kullanılabilmekle birlikte ekolojik açıdan diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaları ve pratik olmaması nedeni ile çok fazla tercih edilmemektedirler. Alınabilecek diğer önlemlerden biri enfekte alanların drenaj yapılarak kurutulması, diğeri de prepatent periyod göz önüne alınarak yaşlı ve genç hayvanlar arasında mera rotasyonu yapılmasıdır. Ancak bu yöntemlerin uygulanması çok da kolay değildir. Bu nedenle enfekte hayvanların tedavi edilmesi büyük önem taşımaktadır. Konakta bulunan az sayıdaki erişkin parazitin tedavi edilmesi çoğu zaman ekonomik olmamaktadır. Bununla birlikte tedavi edilmeyen bu şekildeki hafif enfeksiyonlu hayvanların merayı bulaştırabilecekleri de unutulmamalıdır. Asıl tedavi klinik belirti gösteren hayvanlarda genç parazitlere karşı yapılmalıdır. Tedavide kullanılabilecek hem genç hem de erişkin dönemlere etkili olan ilaç sayısı ise oldukça azdır. Ayrıca Türkiye de direkt olarak paramphistomiosis için ruhsatlandırılmış antelmentik sayısı oldukça sınırlı olup diğer trematodlara karşı kullanılan ilaçların çoğu Paramphsitomum türlerine karşı etkisiz kalmaktadır. Hastalığın yaygın olduğu bölgelerde meraya çıkan hayvanlar enfekte olup olmadıklarına bakılmaksızın, kış sonunda meraya çıkarken ve sonbaharda içeriye alındıklarında, yılda en az iki defa tedavi edilmelidir. Kış sonunda yapılan tedavilerde erişkin parazitlere karşı etkili olan ilaçlar, sonbaharda yapılan tedavilerde ise hem genç hem de erişkinlere karşı etkili olan ilaçlar tercih edilmelidir (Sanabrio ve Romero, 2010; Taylor ve ark., 2007; Tınar ve ark., 2011).

Tablo 4: Paramphistomiosis in kontrolünde kullanılan antelmentikler. Etken Madde Doz (mg/kg) Veriliş Yolu Etkili olduğu dönem Oxyclozanide 20 Ağız Gençler ve olgunlar Resorantel 65 Ağız Gençler ve olgunlar Rafoxanide 15-20 Ağız Gençler Brotianide 15 Ağız Gençler Oxyclozanide/Levamizole 18.7/9.4 Ağız Gençler ve olgunlar Albendazole 20 Ağız Olgunlar ANOPLOCEPHALİDİOSİS İLE MÜCADELE Erişkinleri koyun ve keçilerde sorun oluşturan cestodların ara konakları toprak ve merada yaşayan akarlar (Oribatidae) olup oldukça yaygındırlar. Bu nedenle de bunlarla direkt olarak mücadele edebilmek çok zordur. Ancak meraya ilişkin bazı önlemler almak suretiyle indirekt olarak mücadele edilebilir. Bu akarlar kuraklığa dayanıksız olup özellikle uzun süre güneşe maruz kaldıklarında ölmektedirler. Bu nedenle koyun ve keçiler güneş gören meralarda otlatılmalıdır. Temiz meralarda kuzular, enfekte meralarda yaşlı hayvanlar öncelikle otlatılarak mera rotasyonu uygulanmalıdır. Enfekte olduğu bilinen meralara kuzular götürülmemelidir. Meralar sürülerek akarların yaşam ortamları bozulmalıdır. Ancak bu yöntemlerin uygulanması oldukça zor ve masraflıdır. Bu nedenle de koyun ve keçilerdeki cestodlar ile mücadelede en kolay ve kestirme yol enfekte hayvanların tedavisidir. Bu amaçla koyun ve keçiler Tablo 5 da verilen antelmentiklerin birisi ile bahar sonu, yaz başlangıcı ve sonbaharda tedavi edilmelidir. Eğer hastalık sürüde ciddi bir sorun ise meraya çıktıktan sonraki 1-2 aylık süreç içinde hayvanlar 2-3 kez tedavi edilmelidir. Tedaviler esnasında atılan parazitlerin merayı bulaştırmasının önlenmesi için ilaç verilen hayvanlar 2-3 gün süre ile meraya götürülmemelidir (Tınar ve ark., 1996; Taylor ve ark., 2007; Tınar ve ark., 2011). Tablo 5: Anoplocephalidiosis in kontrolünde kullanılan antelmentikler. Etken Madde Doz (mg/kg) Veriliş Yolu Praziquantel 5 Ağız Resorantel 65 Ağız Oxfendazol 5 Ağız Mebendazol 15-20 Ağız Fenbendazol 5-10 Ağız Albendazol 7.5 Ağız Ricobendazol 5 Ağız Cambendazol 20 Ağız

LARVAL TAENİOSİS İLE MÜCADELE Erişkin formları köpeklerde ve diğer etçillerde bulunan Echinococcus granulosus, Multiceps multiceps, Taenia ovis, Taenia hydatigena gibi birçok cestod türünün larvaları koyun ve keçilerde ciddi enfeksiyonlara neden olabilmektedir. Bunlardan en sık karşılaşılanlar kist hidatik (E. granulosus), Coenurus cerebralis (M. multiceps), Cysticercus ovis (T. ovis) ve Cysticercus tenuicollis (T. hydatigena) tir. Enfekte organların ve etlerin imhasına neden olan bu larvalar çok yüksek boyutlarda ekonomik kayıplara neden olmalarının yanında, daha da önemlisi zoonoz özellikte olanların insanlar için kaynak teşkil etmesidir. Özellikle insanlarda gelişen hidatik kistler hayatı tehdit edici boyutlara ulaşmaktadır. Ancak bu larvaların koyun ve keçilerde öldürülmesini ve ortadan kaldırılmasını sağlayabilecek bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Bu nedenle uygulanabilecek en pratik çözüm enfeksiyon kaynağı olan köpeklerden bunların koyun ve keçilere bulaşmasının engellenmesidir. Köpekler sürülerle birlikte dolaştıkları için günlük yaşantılarında koyun ve keçilerle sıkı ilişkiler içindedir. Bu nedenle de bu larval formlarla mücadelede göz önünde bulundurulması gereken etkenlerin başında köpekler gelmektedir. Mücadelede hem köpeklerdeki erişkin parazitler yok edilmeli hem de köpeklerin bu parazitler ile enfekte olması engellenmelidir. Bu amaçla dışkı muayeneleri ile enfekte köpekler tespit edilerek praziquantel gibi uygun bir antelmentik ile tedavi edilmeli, ya da enfekte olup olmadıklarına bakılmaksızın 4-6 haftada bir tedavi edilmelidir. Tedavi sonrasında atılan parazitlerin çevreyi bulaştırmaması için dışkılar toplanarak yakılmalı ya da çok derin olarak gömülmelidir. Kontroldeki kritik noktalardan bir diğeri ise sıkı bir et muayenesi ve enfekte organların köpeklere yedirilmesinin engellenmesidir. Ara konak koyun ve keçi gibi kasaplık hayvanlar yalnızca mezbahalarda kesilmeli, kesimler mutlaka veteriner hekim kontrolünde yapılmalıdır. Mezbahalarda kesim sonrası toplanan enfekte organlar yakma fırınlarında yakılarak, yakma fırını yoksa üzerine yakıcı maddeler dökülüp yakılarak imha edilmeli, bu da mümkün değilse mezbahadan uzak bir yere çukurlar açılıp üzerine kireç döküldükten sonra iyice gömülmelidir. Kurban, adak ya da değişik amaçlarla kesilen hayvanların enfekte organlarının köpeklere verilmesi engellenmeli, bu organlar çukur bir kap içerisinde üzerine benzin, mazot gibi yakıcı maddeler döküldükten sonra yakılarak, ya da toprağa çok derin olarak gömülerek imha edilmelidir. Bunun yanında sürü sahipleri ve çobanların hastalık hakkında bilgilendirilmeleri de kontrolde büyük önem arz etmektedir (Kaufmann, 1996; Şenlik, 2012; Taylor ve ark., 2007). MİDE-BAĞIRSAK VE AKCİĞER NEMATODLARI İLE MÜCADELE Mide ve bağırsak nematodlarının kontrol altına alınmasında mera kullanımı ile ilgili önlemler büyük önem taşımaktadır. Ancak ülkemizde bu parazitlerin kontrolü genellikle antelmentik tedavi esasına dayanmaktadır. Meraya ilişkin alınabilecek bazı önlemler şunlardır. Eğer işletmede başka hayvan türleri varsa meralar bunlar arasında rotasyonla kullanılmalıdır. Havaların ısınmaya başladığı baharın ilk günlerinde çok genç kuzular meraya çıkarılmamalıdır. Meraya çıkarılan kuzular temiz meralarda otlatılmalı, bir önceki yılda koyunların otlatıldığı meralara götürülmemelidir. Kuzular merada yeni doğum yapmış annelerle otlatılmamalıdır. Antelmentiklerin uygulanması esnasında ise şu kritik noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. Bahar aylarında doğumu yaklaşmış olan koyunlarda şekillenen periparturient rise (doğum sırası yükselme) dışkı ile atılan yumurta sayısının artışına ve meranın kontaminasyonuna neden olmaktadır. Koyunlarda monospesifik enfeksiyonlar nadiren görülmekte, genellikle birden fazla cinsin etken olduğu multispesifik enfeksiyonlar şekillenmektedir. Ayrıca koyunlar meraya çıkarıldıkları ve hayatta kaldıkları sürece otladıklarından bir taraftan sürekli olarak meraları bulaştırmakta diğer taraftan da enfektif larvalara maruz kalmaktadırlar. Meraya çıkan genç hayvanlar enfeksiyona oldukça duyarlı olup, ancak üçüncü otlatma sezonunda bağışıklık gelişmektedir. Koyun ve keçilerde paraziter gastroenteritise neden olan nematodlarla mücadele ve antelmentik uygulamaları hemen hemen

bütün cinslerde aynı şekilde yapılmakla birlikte iklim şartlarının gidişatına ve parazitlerin biyolojilerine bağlı olarak bazı farklılıklar olabilmektedir. Örneğin yaz yağmurlarının sık görüldüğü bölgelerde Haemonchus contortus enfeksiyonları oldukça yaygın olarak görülmektedir. Bu bölgelerde yazın yağan yağmurlardan sonra ısının 25 0 C nin üzerine çıktığı durumlarda hemen ortaya çıkan enfeksiyonlar için Temmuz ortasından Ağustosa kadar olan zaman dilimi tipik bir periyottur. Ostertagia türleri ise kuraklığa biraz daha dayanıklıdır. Ciddi enfeksiyonlar genellikle yaz sonu ve sonbaharda ortaya çıkmakla birlikte bazen inhibe larvaların harekete geçmeleriyle bahar aylarında da ciddi enfeksiyonlar görülebilmektedir. Trichostronglus enfeksiyonlarının seyri de Ostertagia türlerinde olduğu gibidir. Ciddi enfeksiyonlar yaz sonu ve sonbahar aylarında görülmektedir. Buna karşın Nematodirus yumurtaları soğuğa karşı oldukça dayanıklıdır. Nematodirus battus yumurtaları soğuk geçen kış aylarının ardından baharda havaların aniden ısınmasıyla birdenbire senkronize halde yumurtayı terk etmekte ve akut salgınlara neden olmaktadır. Uzun süren soğuk bir dönemin arkasından sıcaklığın 10 0 C nin üstüne çıktığı ılık bahar aylarında larvalar yumurtayı hemen terk ederler. Bu türler ile enfeksiyonlar genellikle Mayıs ve Haziran aylarında ortaya çıkmaktadır. Genel olarak gastrointestinal nematodların kışı merada geçiren üçüncü dönem larvaları en fazla Haziran sonuna kadar yaşayabilirler. Serin ve yağışlı geçen bahar ayları larvaların canlı kalma sürelerini uzatırken, çok sıcak aylarda larvalar kısa sürede ölmektedirler. Diğer taraftan mide bağırsak nematod enfeksiyonlarında bir yılda genellikle 3 generasyon meydana gelmektedir. Birinci generasyon hayvanlardaki inhibe larvalardan oluşan nesil olup bahar aylarında hastalığa neden olmaktadır. İkinci generasyon mera şartlarında kışı atlatabilmiş olan larvaların alınmasıyla oluşan nesil olup, klinik belirtilerin oluşmasına neden olan nesil esasen bunlardır. Üçüncü nesil ise sonbahar aylarında görülen nesildir. Bunlar hayvanlarda ciddi belirtilere neden olmasalar da bir sonraki yılda meranın bulaşmasına neden olmaktadırlar (Sargison, 2013; van Dijk ve Morgan, 2008). Bütün bu bilgilerin ışığında mide bağırsak nematodları ile mücadele amacıyla ilkbahar, yaz ve sonbaharda yapılacak üç tedavi genellikle yeterlidir. Akdeniz iklimine sahip kışları yağışlı geçen ülkelerde sıcak ve kurak geçen yaz aylarında meradaki larvaların çok büyük bir kısmı ölmekte, parazitlerin çoğu hayvanlarda bulunmaktadır. Bu nedenle yaz aylarında yapılacak olan 2 tedavi ile kışın ve baharda ortaya çıkacak enfeksiyonlar önlenmiş olacaktır. Eğer bahar aylarında kuzu, oğlak ve toklular meraya çıkışlarını takiben 3. ve 6. haftalarda iki kez tedavi edilecek olurlarsa yazın yapılacak olan tedavilere gerek kalmamaktadır. Ayrıca enfeksiyonların ciddi sorun oluşturduğu sürülerde kış aylarında (Ocak, Şubat) inhibe larvalara karşı etkili olan bir antelmentikle yapılacak tedaviler bahar aylarında meraların bulaşmasını engellemiş olur. Haemonchosis in sorun olduğu bölgelerde yaz yağmurları yağıyorsa, yağmurlu dönemden 3-4 hafta sonra ilave bir uygulama daha yapılması gerekmektedir. Eğer sürüde Nematodirosis sorunu varsa kuzuların mutlaka meraya çıkarılması gerektiği durumlarda Mayıs ayından Haziran ayına kadar olan riskli dönemde 2-3 hafta aralıklarla tedavi edilmelidirler. Bu tedavi stratejilerine ilave olarak gebe hayvanların merayı bulaştırmalarını önleyebilmek amacıyla doğumdan 2-3 hafta önce uygun bir antelmentikle tedavi edilmelidirler. Bunun yanında yavaş salınan antelmentik rumen bolleri de uzun periotta doğum sırasında dışkı ile atılan yumurta sayısının azaltılmasında etkili olmaktadır. Ancak rumen bollerinin koruyucu amaçla kullanıldığında direnç gelişimine neden olacağı unutulmamalıdır. Vücut kondüsyonlarının iyi olması ve kuvvetli bir bağışıklığın bulunması nedeni ile çiftleşme dönemindeki koyunlardaki parazit yükü düşük düzeylerdedir. Bu dönemde yapılan tedaviler antelmentik direnci açısından selektif olmakta, ayrıca ekstra maliyet getirmektedir. Bu nedenle bu dönemde sadece vücut kondüsyonu kötü olan erişkin

koyunlarla henüz gelişimini tamamlayamamış genç hayvanlar tedavi edilmelidir. Yüksek enerjili yemlerle iyi beslenen ve meraya çıkmayıp sınırlı bir alanda bakılan kuzuların tedavi edilmesine ise genellikle gerek yoktur. Akciğer nematodlarının kontrolünde ise genellikle ilkbahar ve sonbahar uygulamaları yeterli olmakla birlikte bazen gerekli olursa ilkbahar sonu-yaz başlangıcında ilave bir tedavi daha uygulanabilir. Tablo 6: Koyun ve keçilerde mide-bağırsak nematodları ve akciğer nematodlarının kontrolünde kullanılan antelmentikler. Etken Madde Doz (mg/kg) Veriliş yolu Albendazol 3.8 Ağız. Fenbendazol 5 Ağız Thiabendazol 44-48 Ağız Cambendazol 20 Ağız Oxfendazol 5 Ağız İvermectin 0.2 Derialtı Doramectin 0.2 Kas içi, Derialtı Moxidectin 0.2 Ağız Levamizol 5-7.5 Ağız (Derialtı) Monepantel 2.5 Ağız Derquantel+Abamectin 2+0.2 Ağız Kaynaklar 1. Anonim, 2015.Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verileri, hayvancılık istatistikleri (http://www.tuik.gov.tr). 2. Barger, I.A. 1999. The role of epidemiological knowledge and grazing management for helminth control in small ruminants. Int. J. Parasitol. 29: 41-47. 3. Bölükbaş, C.S., Doğanay, A. 2007. Helmint enfeksiyonlarında alternatif kontrol yaklaşımları. T. Parazitol. Derg., 31 (4): 322-326. 4. Doğanay, A., Öge, S. 1997. Türkiye de koyun ve keçilerde görülen helmintler. Kafkas Üniv. Vet.Fak. Derg. 3: 97-114. 5. Epe, C., Kaminsky, R. 2013. New advancement in anthelmintic drugs in veterinary medicine. Trends Parasitol. 29:3, 129-134. 6. Hein, W.R., Harrison, G.B.L. 2005. Vaccines against veterinary helminths. Vet. Parasitol. 132: 217-222. 7. Hoste, H. 2007. Alternative methods for the sustainable control of gastrointestinal nematodes in small ruminants. : In: Molin Alcaide, E., Ben Salem, H., Biala, K. (eds.). Sustainable grazing, nutritional utilization and quality of sheep and goat products, 431-436. 8. Jackson, F., Miller, J. 2006. Alternative approaches to control Quo vadit? Vet. Parasitol., 139: 371 384. 9. Kaufmann, J. 1996. Parasitic infections of domestic animals. Birkhauser Verlag, Berlin. 10. Köse, M., Kozan, E., Sevimli, F.K. Eser, M. 2007. The resistance of nematode parasites in sheep against anthelmintic drugs widely used in Western Turkey. Parasitol Res. 101:563 567.

11. Miller, C.M., Waghorn, T.S., Leathwick, D.M., Candy, P.M., Oliver, A.M.B., Watson, T.G. 2012. The production cost of anthelmintic resistance in lambs. Vet. Parasitol., 186:376 381. 12. Otranto, D., Traversa, D. 2002. A review of dicrocoeliosis of ruminants including recent advances in the diagnosis and treatment. Vet. Parasitol.,107:317 335. 13. Papadopoulos, E., Gallidis, E., Ptochos, S. 2012. Anthelmintic resistance in sheep in Europe: A selected review. Vet. Parasitol.,189:85 89. 14. Sanabria, R.E.F., Romero, J.R. 2010. Review and update of paramphistomosis. Helminthologia. 45: 64-68. 15. Sargison, N. D. 2012. Pharmaceutical treatments of gastrointestinal nematode infections of sheep Future of anthelmintic drugs. Vet. Parasitol., 189: 79-84. 16. Sargison, N.D. 2011. Pharmaceutical control of endoparasitic helminth infections in sheep. Vet. Clin. Food Anim. 27: 139 156. 17. Sargison, N.D. 2013. Understanding the epidemiology of gastrointestinal parasitic infections in sheep: What does a faecal helminth egg count tell us? Small Rum. Res., 110: 78-81. 18. Sariozkan S, Yalcin C. 2009. Estimating the production losses due to cystic echinococcosis in ruminants in Turkey. Vet. Parasitol., 163: 330-334. 19. Schinieder, T. 2006. Helminthosen der Wiederkäuer. In: Veterinärmedizinische Parasitologie. 6.Auflage, Stuttgart, Germany. 20. Smith, W.D., Zarlenga, D.S. 2006. Developments and hurdles in generating vaccines for controlling helminth parasites of grazing ruminants. Vet. Parasitol. 139: 347-359. 21. Senlik, B., Cirak, V.Y., Tinar, R.. 2008. Field efficacy of two netobimin oral suspensions (5% and 15%) in sheep naturally infected with Dicrocoelium dendriticum. Small Ruminant Res. 80: 104-106. 22. Sevimli, F. 2013. Check list of the small ruminant gastrointestinal nematodes and their geographical distribution in Turkey. 23. Şenlik, B. 2003. Kontrol Çalışmaları, 207-222, Fasciolosis. Tınar, R., Korkmaz, M. Eds. META Basım, Bornova, İzmir. 24. Şenlik, B. 2012. Echinococcosis. Sığır ve koyunlarda paraziter hastalıklar özel sayısı. T. Klin. Vet. Bil. Derg.3 (2), 88-96. 25. Şenlik, B., 2001. Hidatidosis ve Sistiserkosis de Aşılama. T.Parazitol.Derg., 25: 296-300. 26. Senlik, B., Cirak, V.Y., Tinar, R.. 2008. Field efficacy of two netobimin oral suspensions (5% and 15%) in sheep naturally infected with Dicrocoelium dendriticum. Small Ruminant Res. 80: 104-106. 27. Taylor, MA., Coop, RL., Wall, RL. 2007. Veterinary Parasitology, 3rd Ed, Oxford, Blackwell Publishing. 28. Tınar, R, Akyol, Ç.V., Aydın, L. Şenlik, B. 1996. Doğal Enfekte Kuzularda Anoplocephalidae Türlerine Praziquantel (Cestocur)'un Etkisi. Türk Vet.Hek.Derg., 8: 40-42 (1996). 29. Tınar, R. Çırak, V.Y., Şenlik, B., Diker, A.İ. 2005. Antiparaziter İlaçlara Karşı Direnç, 433-453. In: Veteriner Hekimliğinde Parazit Hastalıklarında Tedavi. Burgu, A., Karaer, Z. Eds. META Basım, Bornova, İzmir. 30. Tınar, R., Akyol, Ç.V., Çırak, V.Y., Şenlik, B., Bauer, C. 2005. Investigations on the Seasonal Patterns of Strongyle Infections in Grazing Lambs, and the Occurrence of Anthelmintic Resistance on Sheep and Goat Farms in Western Anatolia, Turkey. Parasitol. Res., 96: 18-23. 31. Tınar, R., Umur, U., Köroğlu, E., Güçlü, F., Ayaz, E., Şenlik, B. 2011. Veteriner Helmintoloji, Dora Basım-Yayın-Dağıtım, Bursa. 32. van Dijk, J., Morgan, E.R. 2008. The influence of temperature on the development, hatching and survival of Nematodirus battus larvae. Parasitology, 135: 269-285. 33. Windon, R.G. 1996. Genetic control of resistance to helminths in sheep. Vet. Immunol. Immunopathol. 54: 245-254.