Kıbrıs ta Müzakerelerin Çöküşü

Benzer belgeler
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2016-III. Çeyrek (Temmuz, Ağustos, Eylül) Değerlendirmesi

Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2016-IV. Çeyrek (Ekim, Kasım, Aralık) ve 2016 Yılı Değerlendirmesi

Doğu Akdeniz de Enerji Çıkmazı

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2016 II. Çeyrek (Nisan, Mayıs, Haziran) ve 2016 İlk Yarı Değerlendirmesi

Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 2014-III. Çeyrek (Temmuz, Ağustos, Eylül) Değerlendirmesi

Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 2013-IV. Çeyrek (Ekim, Kasım, Aralık) ve 2013 Yılı Değerlendirmesi

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) II. Çeyrek (Nisan, Mayıs, Haziran) ve 2015 İlk Yarı Değerlendirmesi

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2014-IV. Çeyrek (Ekim, Kasım, Aralık) ve 2014 Yılı Değerlendirmesi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2015-I. Çeyrek (Ocak, Şubat, Mart) Değerlendirmesi

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER AKADEMİSİ 2016 SETA ANKARA SETA SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI.

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 2014-II. Çeyrek (Nisan, Mayıs, Haziran) ve 2014 İlk Yarı Değerlendirmesi

2016 FACEBOOK ŞEFFAFLIK RAPORU VE TÜRKİYE

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2014-I. Çeyrek (Ocak, Şubat, Mart) Değerlendirmesi

24 Haziran a Doğru Türkiye Ekonomisini Doğru Anlamak

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ÇEVRE ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI

Sosyal Politika Perspektifinde Asgari Ücret

KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Ardından MEHMET UĞUR EKİNCİ

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2015-III. Çeyrek (Temmuz, Ağustos, Eylül) Değerlendirmesi

AB KRİTERLERİ IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN UYUM SÜRECİ VE BEKLENTİLER

Geleceğe Yönelik Araştırmalar

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU

Şirket. Profili. Bir Bakışta MCI. Finansal Bilgiler. Sektör Bilgileri. Online ve Offline Arasında Köprü Kurmak. Basın Kiti 2015

Liberalleşmenin Türkiye Enerji. 22 Şubat 2012

TIMSS 2015 Sonuçlarının Anlattıkları

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

tepav Mart2011 N DEĞERLENDİRMENOTU KKTC de Kosovalaşma ve Tayvanlaşma ya Karşı Bir Normalleşme Ufku Olarak Avrupa Birliği Üyeliği

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE SİYASİ ANALİZ

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Orta Asya daki satranç hamleleri

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Yeni Anayasa Yapımında Yöntem Arayışı

Türkiye nin AB Süreci nde Yeni İletişim Stratejisi

İran Nükleer Mutabakatının Muhtemel Bölgesel Sonuçları

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

Güncel BES Verileri. Toplam Fon Büyüklüğü (milyar TL) 42,35 Faizsiz Fon Büyüklüğü (milyar TL) 1,70 Katılım Emeklilik Fon Büyüklüğü (milyon TL)

Kıbrıs'ta olup bitenlere nasıl bakalım?

Siyasi Krizden Sosyal Krize Orta Afrika Cumhuriyeti

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir!

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Kıbrıs ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasiadis Görüşmeleri

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Krizden geçen Kıbrıs ta siyasi çözümü ve alternatif ekonomi politikalarını tasarlamak

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

TÜRKİYE-HIRVATİSTAN-MAKEDONYA CUMHURİYETİ AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Faiz Neden Düşmeli? ERDAL TANAS KARAGÖL, ÜLKÜ ISTIKLAL ORTAKAYA

KIBRIS TA BARIŞI HAYAL ET KONFERANSI KKTC İŞ VE İNCELEME GEZİSİ Kasım 2011

İSLAMİ BANKALAR VE FİNANS KURUMLARI GENEL KONSEYİ (CIBAFI) GLOBAL FORUM 2018

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

SİVİL GLOBAL GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI Potansiyelin Keşfi

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

KIBRIS TAKİ MÜZAKERE SÜREÇLERİNDE SİVİL TOPLUMUN GÖREVİ NE OLMUŞTU? 1

TTYO Çıkmazına Karşı, Farklı Bir Öneri NİTELİKLİ SANAYİ BÖLGELERİ MEHMET ÖZÇELİK

Makedonya da Yerel Seçimler ve Siyasal Değişim

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

TÜRKONFED BAŞKANI TARKAN KADOOĞLU İŞAD GENEL KURULU KIBRIS KONUŞMA METNİ

K br s Görüflmeleri - Güncel Durum De erlendirmesi ve Türkiye AB liflkileri için önemi

İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞU VE İNGİLTERE NİN AB ÜYELİĞİ HAKAN KARAGÖZ

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

Standard Eurobarometer EUROBAROMETER 7 AVRUPA BİRLİĞİNDE KAMUOYU BAHAR Bu rapor Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği için hazırlanmıştır.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Ekonomi Bülteni. 11 Mayıs 2015, Sayı: 12. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Türkiye nin Enerji Merkezi Olma Sürecinde TANAP Projesi

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

Devrim Öncesinde Yemen

Transkript:

SAYI: 177 AĞUSTOS 2017 Kıbrıs ta Müzakerelerin Çöküşü MEHMET UĞUR EKINCI Kıbrıs ta müzakereler neden sonuçsuz kaldı? Federal çözümün barındırdığı zorluklar nelerdir? Kıbrıs ta müzakerelerin geleceği açısından ne beklenebilir? GİRİŞ Kıbrıs ta iki bölgeli ve iki toplumlu federal çözüm için son şans olarak nitelendirilen müzakereler 28 Haziran-7 Temmuz tarihleri arasında İsviçre nin Crans-Montana kasabasında düzenlenen uluslararası konferansta çıkmaza girdi. Müzakere süreci geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde iki tarafın doğrudan görüşmeleri ve uluslararası çevrelerin desteğiyle ileri bir noktaya taşınmıştı. Sürecin çökmesi görünürde Rum tarafının sıfır garanti, sıfır asker prensibinde diretmesinden kaynaklandı. Bununla beraber iki tarafın çözümden ne anladığı başından beri farklı olduğundan sürecin bir noktada tıkanması beklenmedik bir durum değildir. Muhataplar arasındaki mevcut görüş ve anlayış farkları devam ettiği müddetçe müzakereler yeniden başlasa dahi federal bir yapı üzerinde uzlaşılması neredeyse imkansızdır. Bu sebeple Kıbrıs ın geleceğinde öncelikle uluslararası dinamikler belirleyici olacaktır. MÜZAKERE SÜRECİNİN ANA HATLARI Kıbrıs ta iki toplum liderliği arasında 1968 yılından beri sayısız müzakereler yürütüldü. Dönemin Birleşmiş Milletler (BM) genel sekreterinin inisiyatifiyle 2004 yılında referanduma götürülen Annan Planı nı bir kenara bırakacak olursak iki taraf doğrudan görüşmeler yoluyla federal çözüm için en fazla mesafeyi son müzakere sürecinde katetti. Bu sürecin başlangıcı 2008 yılında dönemin iki liderinin vardıkları mutabakata dayanmaktadır. Annan Planı nın referandumda Rumlarca reddedilmesinden dört yıl sonra Mehmet Ali Talat ve Dimitris Hristofyas BM parametrelerine uygun olarak tek uluslararası egemenliği olan ve merkezi hükümetin yetkilerinin sınırlandırıldığı iki bölgeli bir federal yapının kurulması üzerinde anlaştılar. Bu anlaşma zemininde uzun kesintilerle de olsa yürütülen görüşmelerin ardından 11 Şubat 2014 te dönemin liderleri Derviş MEHMET UĞUR EKINCI Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nde lisans, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü nde yüksek lisansını tamamladı. Ohio State Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi nde doktora dersleri aldıktan sonra doktorasını Londra Üniversitesi SOAS Siyaset ve Uluslararası Çalışmalar Bölümü nde yaptı. Araştırma alanları arasında güncel Balkan politikaları, Avrupa siyaseti, iç siyaset-uluslararası siyaset bağlantıları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri dış politikası ve siyasi tarihi bulunmaktadır.

Eroğlu ve Nikos Anastasiadis müzakereleri yapılandırmak ve ivmelendirmek üzere bir ortak açıklama yayımladılar. Aynı yılın Ekim ayına kadar görüşmeler en üst düzeyde devam ettirilerek al-ver aşamasına geçildi. Bu aşamada Anastasiadis doğalgaz konusundaki anlaşmazlıkları bahane ederek görüşmelerden çekildi. Nisan 2015 te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nde (KKTC) Mustafa Akıncı nın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeniden başlayan müzakerelerde yavaş ve kesintili de olsa önemli ilerlemeler kaydedildi. İki tarafın bir metin üzerinde uzlaşması beklentisiyle Kasım 2016 ile Temmuz 2017 arasında İsviçre de üç önemli toplantı düzenlendi. Fakat bu toplantılarda taraflar anlaşamayınca süreç akamete uğradı. Son müzakere sürecinin bu kadar ilerlemiş olmasının başlıca iki faktörden kaynaklandığı söylenebilir: Birincisi Rum tarafında bir dönem ortaya çıkan ekonomik kaygılardır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin (GKRY) 2010 yılından itibaren yaşamaya başladığı ekonomik zorluklar ve bu dönemde Ada etrafında tespit edilen doğalgaz potansiyeli Rumlar arasında çözüm taraftarlığını daha önceye nazaran artırdı. İkinci faktör ise liderlikle ilişkilidir. Annan Planı nda evet oyu kullanmış bir siyasetçi olan Anastasiadis 2013 yılında GKRY nin devlet başkanı seçilirken bunu iki yıl kadar sonra ılımlı ve çözüm yanlısı bir siyasetçi olan Akıncı nın KKTC cumhurbaşkanı seçilmesi takip etti. Böylece daha önce zaten bir miktar ilerletilmiş olan müzakereler iki liderin gösterdiği irade ve esneklik sayesinde daha ileri boyutlara taşındı. Birçok teknik konuda taraflar anlaşmaya vardı. Karşılıklı harita teatisinde bulunuldu. Hatta 1960 tan beri ilk kez garantörlerle birlikte düzenlenen konferanslarda en hassas ve netameli konular olan garanti ve güvenlik dahi masaya yatırıldı. Ne var ki iki liderin seleflerine kıyasla pozitif tutumu ve uluslararası diplomatik çevrelerin sergilediği bütün iyimserliğe rağmen çözümün çok zor olacağı herkesçe bilinmekteydi. Zira iki tarafın uzlaşamayacağı kilit konular mevcudiyetini korurken muhatapların bu meselelerdeki pozisyonlarını değiştirmeleri için herhangi bir sebep de ortaya çıkmadı. Diğer konularda ise 11 Şubat 2014 mutabakatında kabul edilen, Her şey üzerinde anlaşılmadan hiçbir şey üzerinde anlaşılmış sayılmayacaktır prensibinden ötürü ancak geçici uzlaşılara varıldı. Daha önceki toplantılarda üzerinde el sıkışılmış meseleler müzakerelerin ilerleyen zamanlarında pazarlık için tekrar tekrar masaya getirildi. Kıbrıs açıklarında tespit edilen doğalgazın beklendiği kadar büyük miktarda olmaması Rum tarafında doğalgazdan kaynaklanan motivasyonu zayıflatırken GKRY ekonomisinin 2014 ten itibaren büyüme yönünde seyretmesi Rumlar için çözümün aciliyetini ortadan kaldırdı. Bu ortamda Rum yönetimi bir taraftan çözüm müzakerelerinde masada kalmayı sürdürürken diğer taraftan Yunanistan, İsrail ve Mısır gibi ülkelerle doğalgaz iş birliğinin yollarını aradı. Rum yönetiminin Türkiye ile diplomatik bakımdan sorunlu ülkelerle yakınlaşması federal çözümü karlı bir doğalgaz anlaşmasına feda edebileceği anlamına geliyordu. Öte yandan Türk tarafını ve Türkiye yi tamamen karşısına almaktan çekinen GKRY müzakereleri zamana yayarak uzatma stratejisini sürdürdü. Akıncı göreve geldikten sonra iki toplum arasındaki etkileşim ve iş birliğini güçlendirmek ve çözüm müzakerelerine toplumsal desteği sağlamak amacıyla güven artırıcı önlemleri gündemine aldı. Bir süre Rum tarafının da istekli görünmesine rağmen bu girişimden de bir sonuç alınamadı. İki yılı aşkın süre zarfında Maraş ın yerleşime, Ercan Havalimanı nın uluslararası trafiğe açılması gibi büyük adımlar şöyle dursun, sembolik anlam taşıyan güven artırıcı önlemlerde dahi kayda değer bir ilerleme yaşanmadı. Mobil telefon ve elektrik şebekelerinin bütünleştirilmesi gibi teknik konuların çözümünü bile birer taviz olarak gören Rum yönetimi bunların uygulanmasını çözüm sonrasına bıraktı. Üstelik bu dönemde Rum 2

KIBRIS TA MÜZAKERELERIN ÇÖKÜŞÜ tarafında bazı güven zedeleyici durumlar da ortaya çıktı. Şubat ayında GKRY Meclisi nin 1950 yılında Ada nın Yunanistan a bağlanması için düzenlenmiş olan referandumun okullarda anılmasına dair aldığı karar Kıbrıslı Türkler arasında büyük kaygı meydana getirdi. Müzakereler Rum Meclisi nin bu kararı hükümetin yetkisine bırakan yeni bir yasayı kabul ettiği Nisan ayına kadar durdu. GKRY nin Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye nin görüşlerini dikkate almadan Akdeniz de doğalgaz arama faaliyetlerini sürdürmesi de karşılıklı güveni zedeleyici bir tutum oldu. KKTC ve Türkiye nin müzakerelerin uzamasına gösterdiği tepkiler sonucunda 2017 yılındaki toplantılarda meselenin kilit konularına ağırlık verildi. Bu durumda GKRY, Yunanistan ın da aktif desteğiyle daha önceki esnek yaklaşımını tamamen terk ederek çözüm için garantilerin kaldırılmasını ve garantörlerin Ada daki askerlerini tamamen çekecekleri bir tarih belirlenmesini kesin bir şart olarak dile getirdi. Türk tarafı ve Türkiye ise bu taleplere kategorik olarak karşı çıkmamakla birlikte Garanti Anlaşması nın gözden geçirilmesi ve yabancı kuvvetlerin Ada dan çekilmesinin Annan Planı nda olduğu gibi kapsamlı çözüm sonrasına bırakılması görüşünü savundu. Bu görüş Türk tarafının öteden beri kırmızı çizgisi olduğundan Rumların garanti ve güvenliğe dair taleplerinin kabul edilmeyeceği, siyasi temsilciler tarafından onaylansa bile referandumda reddedileceği belliydi. Rum tarafı bu talepleri birer ön şart şeklinde sunarak müzakereleri bile bile çıkmaza soktu. GKRY nin bu kadar katı bir tutum takınması uluslararası toplumda hala tek devletli federal çözüm fikrinin baskın olmasının getirdiği güvenin bir sonucuydu. Müzakereler kesilse bile yakın bir gelecekte uluslararası toplumun iki tarafı yeniden masaya davet edeceğine inandıklarından bu tavır Rumlara bir şey kaybettirmeyecekti. Nitekim 7 Temmuz itibarıyla müzakere süreci bitmiş olmakla beraber uluslararası çevrelerde herhangi bir B planı tartışılmamakta, aksine birleşik Kıbrıs için taraflar yeniden müzakereye teşvik edilmektedir. FEDERAL ÇÖZÜMÜN ZORLUĞU Birleşik Kıbrıs düşüncesinin zorluğunun belki de temel sebebi Ada toplumunun geçmişten bugüne taşınan ortak kültürel unsurları olmasına rağmen Kıbrıslı Rumlar ile Türkler arasında güçlü bir sosyal, ekonomik ve siyasi ortaklığın tarih boyunca ortaya çıkmamasıdır. Osmanlı döneminde Müslümanlar ve gayrimüslimler iç içe değil yan yana yaşadıklarından aralarında benzerliklerin yanında farklılıklar da varlığını sürdürdü. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı coğrafyasında kolektif kimliklerin belirleyici bir unsuru olarak öne çıkan milliyetçilik bu çeşitliliği daha da güçlendirdi. Yunanistan ın bağımsızlığından itibaren Ada da pan-helenizm propagandasıyla Rum-Ortodoksluk bilinci aşılandı. Buna karşılık Kıbrıslı Türklerde de özellikle İngiliz himaye döneminden itibaren bir ulusal bilinç oluşmaya başladı. Birleşik Krallık 1950 lerde Ada nın yönetimini devretmeye hazırlanırken her iki toplumda da milliyetçi gruplar kendi geleceklerinin planlarını yapıyorlardı. Neticede varılan uzlaşmanın kısa ömürlü olması şaşırtıcı değildir. 1960 ta Kıbrıs Cumhuriyeti nin kurulmasından sonra da iki toplum bütünleşemedi. 1963 olayları, etnik çatışmalar, tecrit halindeki yaşam ve nihayet 1974 teki Yunan darbesi Türkleri Rumlardan daha da uzaklaştırdı. 1974 Barış Harekatı ndan bu yana iki toplum tamamen ayrı yaşamaktadır. Aradan geçen zamanda birbirlerinin dilini bilenler yok denecek kadar azaldı. Bu dönemde Türkiye den gelip yerleşenler de Ada daki Türk ve Rum toplumları arasındaki sosyokültürel farklılığı iyice keskinleştirdi. Günümüzde iki topluluk arasında bir ortak Kıbrıslılık bilincinin var olduğuna dair elimizde güçlü işaretler bulunmamaktadır. Hatta Rumlar ve Türkler aralarında kırılgan bir uzlaşmanın gerçekleştiği 1960 yılına kıyasla birbirle- 3

rinden çok daha fazla uzaklaşmış durumdalar. Ada daki bazı liberal ve sol grupların ortak benliği savunmalarına rağmen bunun vakıadan ziyade bir temenni veya gelecek ideali olduğu söylenebilir. Ekonomik yapı ve sistem bakımından da iki taraf arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Güney ekonomi, ticaret ve finans bakımından dünyayla entegre durumdayken kuzeyde hem kamu hem de özel sektör ekonomik açıdan Türkiye ye bağımlıdır. Müzakerelerde ekonomik entegrasyon başlığında kolay uzlaşılmasına rağmen toprak ve mülkiyet konularında, ekonomiyi doğrudan ilgilendiren bazı meseleler üzerinde iki taraf arasında anlaşma sağlanamadı. Örneğin el değiştirecek topraklarda mülkiyet rejiminin nasıl kurulacağı belirlenemedi. Kuzeyde Rumların, güneyde Türklerin mülk edinmelerine sınırlama getirilip getirilemeyeceği ve gayrimenkullerin 1974 ten önceki sahiplerine iadesi gibi konular da tartışmalı kaldı. Keza Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının birleşik Kıbrıs ta Yunanistan vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olup olmayacakları da bir başka tartışma konusu oldu. Bu ve benzeri hususlarda Rumların istekleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldığı takdirde kuzeyin büyük bir ekonomik travma yaşaması ve sonunda Rumların ekonomik boyunduruğu altına girmesi muhtemeldir. Çözümün barındırdığı siyasi riskler de Kıbrıslı Türkler için önemli bir endişe kaynağıdır. KKTC yalnızca Türkiye tarafından tanınsa da siyasi ve idari bakımdan işlerliği olan bir devlet durumundadır. Verimlilik, şeffaflık gibi alanlarda eksiklikler bulunmakla birlikte KKTC de siyasi katılım ve demokratik meşruiyet konularında hiçbir sorun yaşanmamaktadır. Halbuki yıllarca süren müzakereler boyunca taraflar masada birçok ayrıntı üzerinde el sıkışmalarına rağmen federal düzende Türklerin eşit katılım ve temsiliyeti hakkında bir mutabakata varmayı başaramadılar. Örneğin teknik bir konu gibi görünse de Rumların ve Türklerin siyasi liderlerinin bütün vatandaşların oylarıyla mı yoksa yalnızca kendi etnik unsurlarının oylarıyla mı seçileceği hususunda Rumlar birinci seçenekten yana durmaktadır. Bunun gerçekleşmesi durumunda azınlıktaki topluluğun siyasi liderinin çoğunluktaki topluluğun tercihlerine göre belirleneceği açıktır. Türk tarafının önem verdiği bir başka konu olan dönüşümlü başkanlığa da sıcak bakmayan Rum tarafı bunun için birçok farklı alanda büyük tavizler talep etti. Bu örneklerde görüldüğü gibi güç paylaşımı, siyasi temsil ve idari yapıyla ilgili meselelerde bir uzlaşma ortaya çıkmadı ve neredeyse her mevzu bir başka konu başlığı için pazarlık unsuru olarak kullanıldı. Kısacası Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki toplumsal mesafe ile ekonomik yapılar ve siyasi önceliklerdeki farklılıklar iki tarafın tek devletli çözüm için bir orta nokta bulmasını zorlaştırmaktadır. Çözüm iki taraf için hala farklı anlamlar ifade etmektedir. Rumlar arasında üniter ve çoğunlukçu bir devlet yapısını arzulayanlar hala kuvvetlidir. Federal bir çözüm olacaksa kurucu/oluşturucu devletlerin yetkilerinin mümkün mertebe sınırlanmasını ve federal düzeyde daha fazla temsiliyet ve söz hakkına sahip olmayı istemektedirler. Türkler ise devlet düzeyindeki siyasi ve idari müesseselerde var olacakları, kurucu/ oluşturucu birimlerinde bağımsız hareket edebilecekleri ve kendilerini idame ettirmeye yetecek sosyal ve ekonomik kaynakları ellerinde tutacakları bir federal çözüm arzulamaktadırlar. GKRY 2004 ten itibaren Avrupa Birliği (AB) üyesi olmanın da avantajıyla Kıbrıslı Türklerin uluslararası izolasyonlardan yılarak daha da fazla taviz vermesini, aynı zamanda Ada da kendi istediği yönetimin kurulabilmesi yönünde Türkiye üzerinde uluslararası baskı oluşmasını beklemektedir. Bu beklentiler gerçekleşinceye kadar çözümü geciktirmeyi hedefleyen Rum yönetimi buna bahane için de uluslararası alanda tanınmış ve AB üyesi bir ülkenin toprağında işgalci olarak Türk askerinin bulunduğu savını kullanmaktadır. 4

KIBRIS TA MÜZAKERELERIN ÇÖKÜŞÜ Çözümsüzlüğün maliyeti olarak Kıbrıslı Türkler üzerindeki uluslararası ambargolar devam etmekte, Türkiye nin AB üyelik süreci ilerlememektedir. Yine de halihazırdaki durum Kıbrıslı Türklere veya Türkiye ye tezlerini değiştirecek büyüklükte bir baskı meydana getirmemiştir. KKTC ve Türkiye nin tezlerinde diğer başlıklar da önemli olmakla beraber garantiler ve güvenlik kilit konulardır. Ada da Rumların yüzde 75 e varan çoğunluğu ve geçmişin acı tecrübeleri kağıt üzerinde varılacak bir çözümün pratikte ne kadar adil ve sürdürülebilir olacağını Türkler için şüpheli kılmaktadır. Bu sebeple Kıbrıslı Türkler federal düzen kurulup yerleşmeden garantilerin kaldırılmasını ve Türkiye nin kuvvetlerinin Ada dan tamamen çekilmesini istememektedirler. AB nin geleceği hakkındaki belirsizlikler, birliğin güvenlik konularındaki etkisizliği ve Türkiye nin AB ye üye olmayışı gibi faktörler hesaba katılırsa Rum tarafının garantör olarak AB yi göstermesi Türkler için yeterli bir güvence sağlamamaktadır. Türkiye nin garanti ve güvenlikle ilgili tutumu yakın coğrafyasındaki dengelerin oldukça değişken ve kırılgan olduğu bir dönemde Doğu Akdeniz deki stratejik avantajını kaybetmek istememesi olarak da okunabilir. Türkiye nin bugün Kıbrıs a Avrupa da liberalleşme ve bütünleşme süreçlerinin en hızlı ilerlediği ve kendisinin de potansiyel bir AB üyesi olarak görüldüğü erken 2000 lere kıyasla daha realist bir perspektifle yaklaşması doğaldır. Dahası son zamanlarda Avrupalı siyasi çevrelerden Türkiye nin AB üyelik perspektifine dair olumsuz açıklamalar gelmektedir. Türkiye için AB üyeliği uzun vadede dahi gerçekleşebilecek bir hedef olmaktan çıktığı takdirde Kıbrıs sorununun federal çözümü konusunda Türkiye yi teşvik eden en önemli faktörlerden biri ortadan kalkmış olacaktır. Diğer bir deyişle bu ortamda Türkiye nin Rumların da beklentilerine uygun bir çözüm formülünü kabul etmesi imkansız hale gelecektir. BUNDAN SONRASI? Kıbrıs ta taraflar arasında bir sıfır toplamlı oyun oynanmaktadır. Mevcut durum iki tarafı da şimdilik tatmin ederken çözüm arayışları muhatapların daha memnun olacağı yeni bir denge noktasını hedeflemektedir. Eldeki parametreler zemininde iki tarafın bir orta noktada uzlaşarak federal çözümü benimsemeleri fevkalade zor görünmektedir. Böyle bir çözüm ancak yeni parametrelerle oyun matrisi değiştiğinde mümkün olabilir. Örneğin; (1) Çözüm durumunda iki tarafa da çok büyük bir getiri sağlayacak ve çözümsüzlük durumunda iki tarafın da yararlanamayacağı bir fırsatın doğması: Bu durum örneğin Ada karasularında çok büyük ve istihsali kolay bir doğalgaz kaynağının tespitiyle gerçekleşebilir. Böyle bir kaynağın bir anlaşma olmaksızın kullanılması ve pazarlanması büyük bir krize yol açacağından taraflar ekonomik getiriden mahrum kalmamak adına çözüme daha yakın hareket edebilirler. (2) Çözümsüzlüğün en az bir tarafa tahammül edemeyeceği ve alternatif yöntemlerle gideremeyeceği bir yük getirmesi: Böyle bir durum 2004 öncesinde KKTC ve Türkiye için geçerli olmuştur. Kıbrıslı Türkler çözümsüzlük halinde AB dışında kalacaklarını ve Ada nın güneyiyle ekonomik makasın daha da açılacağını düşünmekteydiler. Türkiye de Kıbrıs sorununda çözüm olmaksızın AB den müzakere tarihi alamayacağına ve en büyük dış politika hedefinin sekteye uğrayacağına inanmaktaydı. Bu şartlarda Türkiye Annan Planı nı destekledi ve Kıbrıslı Türkler planı referandumda kabul etti. Daha sonra ise çözümsüzlüğün ne KKTC ye ne de Türkiye ye büyük bir yük getirdiği görüldü. KKTC, Türkiye nin destekleriyle ekonomik büyümesini sınırlı da olsa sağlarken Rum ekonomisinin özellikle 2010-2014 arasında yaşadığı büyük çöküntüden de etkilenmedi. 5

Kısacası tarafların güç paylaşımı, garantiler ve güvenlik gibi konularda daha esnek hareket etmeleri sistem dışı bir gelişmeye bağlı görünmektedir. Bununla beraber iki toplum arasındaki geçmiş tecrübeler ve yukarıda bahsedilen farklılık ve uzaklıklar düşünüldüğünde sistem dışı bir faktörün sayesinde federal çözümde uzlaşılsa dahi bu birlikteliğin ne kadar sürdürülebilir olacağı tartışmalıdır. GKRY de başkanlık seçimlerinin yapılacağı Şubat 2018 e değin Ada daki iki taraf arasında bir üst düzey müzakerenin gerçekleşmesi beklenmemektedir. Yine de uluslararası toplumdan gelen sinyaller bu tarihten sonra taraflara masaya dönmeleri yönünde baskıların geleceğini düşündürmektedir. Muhatapların temel konulardaki pozisyonları sabit kaldığı sürece Ada yı yeniden birleştirme çabalarının meyve vermeyeceği bir gerçektir. Kıbrıs ta amaç kalıcı bir barış ve istikrar ise amiyane tabirle kabak tadı veren, inandırıcılığı da kalmayan bu teranenin bitirilmesi, toprak ve mülkiyet konularında bir anlaşma yapılıp iki devletli çözümün benimsenmesi en makul yoldur. Ne var ki uluslararası toplum işin başından beri Ada nın yeniden birleşmesi dışında bir çözümü kabul etmemektedir. Uluslararası siyasette birçok gerilim ve istikrarsızlığın yaşandığı günümüz şartlarında hem de Doğu Akdeniz gibi kritik bir coğrafyada uluslararası aktörlerin tercihlerini değiştirmeleri bir hayli zordur. Bu durumda ilgili bütün taraflar için sub-optimal seçenek olan statükonun devam edeceği anlaşılmaktadır. Oyunda dengenin bozulmasına sebep olacak bir dış kaynaklı durum ortaya çıkıncaya dek Kıbrıslı Türklerin kendi devletlerine sahip çıkmaları, KKTC nin idari yapısı ve ekonomik durumunun güçlendirilmesi için daha fazla çalışmaları gerekmektedir. Bu esnada Türkiye nin de Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonların kaldırılması konusunda daha aktif çaba göstermesi yerinde olacaktır. www. info@ @setavakfi 6 SETA Ankara Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE Tel: +90 312 551 21 00 Faks: +90 312 551 21 90 SETA İstanbul Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43 Eyüp İstanbul TÜRKİYE Tel: +90 212 315 11 00 Faks: +90 212 315 11 11 SETA Washington D.C. 1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 Washington D.C. 20036 USA Tel: 202-223-9885 Faks: 202-223-6099 SETA Cairo 21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT Tel: 00202 279 56866 00202 279 56985