Salih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:

Benzer belgeler
MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

Temel Kavramlar Bilgi :

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations. Doğan Mert DEMİR

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İslâm Düşüncesinin Dönüşüm Çağında. Editörler: Ömer Türker Osman Demir

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz Zehra KAMACI

Tarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Mehmet Kalaycı Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013, 384 sayfa.

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

Emrah KAYA. Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Yrd.Doç.Dr. Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

Mâtürîdîler ile Eş arîler Arasındaki Görüş Ayrılıkları Emrullah Yüksel İstanbul, Düşün Yayıncılık, 1, 1 sayfa.

Semra Çinemre. İmam Matürîdî de Akıl-Vahiy İlişkisi Hülya Alper İstanbul: İz Yayıncılık, sayfa.

KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ

Ýkbal in Düþünce Dünyasý der. Ahmet Albayrak Ýstanbul: Ýnsan Yayýnlarý, sayfa.

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

DAKÎKU L-KELÂM IN BİLİMSEL DEĞERİ*

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı MU TEZİLE VE EŞ ARÎLER ARASINDAKİ NEDENSELLİK TARTIŞMALARI

Halil Aydınalp. Nazarî Tasavvufun Kurucusu: Sadreddin Konevî Ekrem Demirli İstanbul: İSAM Yayınları, sayfa.

Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Cemil ÇELİK. Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Saffet SANCAKLI

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

-İslâm Hukukunda Sosyal Sorumluluk -Âkıle Örneği

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

İSLAM AHLÂK DÜŞÜNCESİ PROJESİ. ilmi etüdler derneği

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kelâm ve Mezhepler Tarihi II

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ

İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ DERSLERİ

Tahsin Görgün-Yayınlar ve Çalışmalar 1. Tahsin Görgün (Kısa Özgeçmiş)

HUKUK FELSEFESİNİN TEMEL SORUNLARI

BÖLÜM 1 Nitel Araştırmayı Anlamak Nitel Bir Araştırmacı Gibi Düşünmek Nicel Araştırmaya Dayalı Nitel Bir Araştırma Yürütme...

KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Okul adı Yıl. İlkokul Misak-ı Millî İlkokulu 1985 Lise İskilip İmam Hatip Lisesi 1991

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

KANUNİLİK İLKESİ BAĞLAMINDA CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA YORUM

Giriş. Eş ari nin İnsan Fiilleri Doktrini67. Mohammed Yusoff Hussain68** Çev.: Hamdi GÜNDOĞAR69

YALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Emine Öğük, Mâturidi nin Düşünce Sisteminde Şer-Hikmet İlişkisi, 268 Sayfa, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2010.

İslam Düşüncesinde MİZAÇ TEORİLERİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Al-Ghazālī s Philosophical Theology

ISBN DOI /37454

EK-3 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Abdulkuddüs BİNGÖL 2. Doğum Tarihi : 28 Mart Unvanı : Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

Matematik Ve Felsefe

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

İlâhî Fiillerin Nedenliliği Sorunu: Gazzâlî nin Meseleye Yaklaşımı ve Katkısı

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

Paha Biçilemez e Paha Biçmek Valorize the Invaluable

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

MALİYE ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık

Transkript:

Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, 2015. 320 sayfa. ISBN: 9786055245719. Salih Günaydın * İslâm düşüncesi tarihi ve özellikle kelâm tarihi çalışmalarında tabiat felsefesiyle ilgili konuların araştırmacılar tarafından hak ettikleri ilgiyi görmedikleri bir gerçektir. Zengin bir birikim ve orijinalliğe sahip olan bu alan, bir düşünce tarihçisi için bizatihi değerli olmakla birlikte, kelâmcıların erken dönemlerden itibaren bu konuları salt teolojik olarak nitelenebilecek meselelerle yan yana inceledikleri düşünüldüğünde bu durumun bir talihsizlik olduğunu kabul etmek gerekir. Batı daki ve İslâm dünyasındaki araştırmacılar tarafından geçen yüzyılda yapılan bazı önemli çalışmalara ve Türkiye de de son yıllarda giderek artan bir ilgiye rağmen, bu alanda özellikle de Türkçede geniş bir literatürün oluştuğunu söylemek oldukça zordur. Bu noktada Osman Demir tarafından kaleme alınan ve nedensellik meselesi bağlamında erken dönem kelâmcıların âlem ve insan anlayışlarını inceleyen Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan adlı eserin önemi daha da belirginleşmektedir. Çalışmalarını daha çok kelâmcıların tabiat felsefesiyle ilgili görüşleri üzerine yoğunlaştıran Demir, bu alanda yakın zamanda Kâdî Abdülcebbâr ın el-muğnî sinin dokuzuncu cildi olan Kitâbü t-tevlîd ini çevirisiyle birlikte yayımlamıştı. 1 Bu değerlendirmenin konusu olan eser ise temelde Demir in 2006 yılında İlk Dönem Kelâmcılarında Sebep-Sonuç İlişkisi başlığıyla Marmara Üniversitesi nde hazırladığı doktora tezine dayanmaktadır. Yayımlanan eser ile tezin içindekiler kısımları karşılaştırıldığında esasa müteallik değişikliklerin yapılmadığı görülse de yazar, kaynakçadan anlaşıldığı üzere tezin hazırlanmasından sonra yayımlanan yeni araştırmaları da değerlendirerek çalışmasını güncellemiştir. 1 Kâdî Abdülcebbâr, Nedensellik Kitabı: Kitâbü t-tevlîd min el-kitâbi l-muğnî, nşr. ve trc. Osman Demir (İstanbul: Klasik Yayınları, 2015). * Arş. Gör., İstanbul Şehir Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi DOI dx.doi.org/10.12658/nazariyat.2.4.d0028

Değerlendirmeler Eser bir giriş, üç bölüm ve bir sonuçtan meydana gelmektedir. Yazar, giriş bölümünde ele alacağı problemin sınırlarını çizip yöntem ve kaynaklar hakkında kısa bilgiler verdikten sonra sebep, illet, determinizm ve okasyonalizm gibi eserde geçen anahtar kavramları açıklamaktadır. Birinci bölümde kelâmcıların, âlemin işleyişi ve insanın fiillerine dair görüşlerinin arka planını oluşturan ilahî sıfat telakkileri ele alınmaktadır. İkinci bölümde, âlemin yapısı ve işleyişi hususunda ileri sürülen çeşitli teoriler ayrıntılı olarak incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise insan fiilleri bağlamında karşıt görüşler ve teoriler işlenmektedir. Demir, giriş bölümünde, İslâm düşüncesindeki nedensellik tartışmalarının, cebr ve ihtiyar bakımından tartışılan insan fiilleri meselesi ile tetiklendiğini ve süreç içerisinde daha kapsamlı bir nedensellik tartışmasına dönüştüğünü ele almaktadır. Buna göre nedensellik tartışmaları bir taraftan Allah ın kemâli ve aşkınlığı, diğer taraftan insanın özgürlüğü ve sorumluluğu arasında bir denge gözetilerek gerçekleşmiştir. Yazar, kelâmcıların genel olarak felsefi ve bilimsel konulara yönelik ilgilerinin kaynağı ve gayesinin dinî olduğunu ve dolayısıyla tabiata dair yorumlarının dahi fizikten çok metafizik olarak nitelenmesinin daha doğru olacağını ifade etmektedir (s. 21). Çalışmasının amacını sebep ve sonuç ilişkisi bağlamında yapılan tartışmaların boyutlarını ve kavramsal çerçevesini ortaya koymak, ileri sürülen fikirleri nedenleri ile birlikte değerlendirerek bunun tarihî süreci hakkında bilgi vermek (s. 18-19) şeklinde belirten Demir, araştırmasını Gazâlî öncesi dönemle kayıtlamıştır. Bununla birlikte eser boyunca sonraki kelâmcılar ve diğer geleneklerdeki müelliflere de yer yer değinerek erken dönem kelâmcılarının özgünlüğünü ortaya koymak için gayret göstermiştir. Allah-Âlem İlişkisinde Nedensellik başlığını taşıyan birinci bölümde yazar, sonraki bölümler için bir temel oluşturması amacıyla nedensellikle doğrudan ilgili olan ilim, irâde, kudret ve tekvîn sıfatları ve bunların, konularıyla ilişkileri hususunda çeşitli geleneklerin görüşlerine yer vermektedir. Bu bölümde tarihsel gelişmelerden ziyade farklı görüşlerin sistematik bir tarzda ortaya konulması öncelenmekte, hüsün-kubuh ve Allah ın fiillerinin gerekçeli olup olmaması (ta lîl) gibi, meselelerin bazı alt konularına da değinilmektedir. Ayrıca sonraki dönemde kelâmcıları nedensellik bağlamında farklı görüşlere sevk eden âmillerin, ilahî sıfatları yorumlama biçimleriyle bağlantılarına da işaret edilmektedir. Tekvîn-Mükevven İlişkisi başlığı altında, konu esas itibariyle bilfiil yaratma bakımından ele alınmakta, Eş âriyye ile Mâtürîdiyye arasındaki tekvîn sıfatı tartışması üzerinde fazla durulmamaktadır. Bu bağlamda, Mu tezile nin bir görüşünü açıklarken yazarın kullandığı bir ifadenin yanlış anlamaya mahal vermemesi için şöyle bir izah getirmek yerinde olacaktır. Şöyle ki, Mu tezile kelâmcıları madûma şey derken, yazarın ifadelerinin aksine ne onun gerçek varlığını kabul ederler ne de onun önceden mevcut olan bir ilke (s. 169

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi 64) olduğunu iddia ederler. Bilakis onlar vücûd ile sübût arasında ayrım yapar ve yokluk hâlinde mümkün madûmların mevcut değil, sâbit olduklarını yani dışta ayrışmış zatlar olduklarını savunurlar. Ayrıca bu bölümde yazar haklı olarak taalluk kavramının merkezî konumuna kısaca işaret etmiş olsa da, bunun ayrı bir başlık altında ayrıntılı olarak incelenmesi yerinde olurdu. Zira sonraki dönemde kelâmcıların Allah-âlem ilişkisi konusunda asıl çözüm tekliflerinin bu kavram üzerinden yürümesi nedeniyle, bu tartışmaların erken dönemde karşılıklarının araştırılması eseri okuyucu için daha faydalı bir hâle getirebilirdi. Eserin en hacimli kısmı olan ikinci bölüm, Âlemin Yapısında ve İşleyişinde Nedensellik başlığını taşımaktadır. Bunun birinci kısmında daha sonra kelâmın hâkim görüşü hâline gelen atom teorisinin yanı sıra, bazı önemli isimler tarafından savunulan tabiat teorisi ile ilk dönemde savunulmakla birlikte hiçbir zaman yaygın kabul görmeyen cisim teorisi ve araz teorisi, kaynakların el verdiği ölçüde geniş kapsamlı ve ayrıntılı olarak incelenmektedir. Bu teorilerin ilk olarak ilim ve kudret sıfatlarıyla ilişkili tartışmalar bağlamında ortaya çıktığını gösteren Demir, atom teorisinin, esas itibariyle tabiatın kendi başına fiilde bulunma gücünün olmadığını ve her şeyin yegâne gerçek sebebinin Allah olduğunu açıklamak üzere geliştirildiğini tespit etmektedir. Teorinin kaynağı hakkında farklı görüşleri değerlendirdikten sonra Demir, onun daha çok Hint atomculuğuna benzediğini kabul etmekte, fakat kelâm atomculuğunun kendi bütünlüğü içinde orijinal olduğunu savunmaktadır. Ardından yazar, atom teorisinin zorunsuzluğu karşısında konumlanan tabiat teorisini incelemektedir ki, buna göre eşyada, kendisine Allah tarafından konulan ve ondan sâdır olan fiilleri belirleyen bir tabiat bulunmaktadır. Yazara göre zorunlu tabii nedenselliğe kapı aralaması nedeniyle bu teori, başta Basra Mu tezilesi olmak üzere sonraki kelâmcılar tarafından umumiyetle eleştirilen bir görüş olmuştur. Tabiat görüşünü savunan müellifler arasında önemli farklar bulunduğu için Demir bu bölümü isim merkezli işlemektedir. Ayrıca yazarın, cisim ve araz teorilerini, bu konuda kaynakların sınırlı olmasından dolayı kısaca değerlendirmesine rağmen, özellikle teorilerin çeşitli unsurlarının sonraki kelâmcılar üzerindeki etkilerine işaret etmesi dikkate değerdir. İkinci bölümün Âlemin İşleyişindeki Nedensellik başlıklı ikinci kısmında ise yazar, kelâmcıların âlemde değişimin sebebini açıklamaya yönelik ileri sürdükleri çeşitli görüşleri incelemektedir. İlk olarak cevher-araz teorisi üzerine bina edilen ve tabii nedenselliği reddedip âlemdeki bütün düzenliliği Allah a nispet eden âdet teorisinin ortaya çıkışını ele almakta, Eş ârîlerde ve Basra Mu tezilesindeki tarihsel gelişimini ayrı ayrı konu edinmektedir. Zira Demir in de ortaya koyduğu gibi, Basra Mu tezilesi âdet teorisini kabul etmekle birlikte, insan fiilleri hususundaki görüşleri çerçevesinde teoriyi daha sınırlı bir biçimde kullanmıştır. Ardından Nazzâm a 170

Değerlendirmeler nispet edilen ve bütün varlıkların defaten birbiri içinde gizli olarak yaratıldıklarını ileri süren kümûn-zuhûr teorisini irdeleyen yazar, Nazzâm ın bazı çağdaşlarına nispet edilen farklı kümûn görüşlerini de değerlendirmekte ve bunların aslında âlemin işleyişini açıklamak için geliştirilmiş teoriler olmadığı, sadece cisimlerde bazı özelliklerin bulunması anlamında kullanıldığı sonucuna varmaktadır. Yine Allah ı tenzih etme gayesiyle ortaya atılmasına rağmen bu teoriyi metafizik imaları sebebiyle yarı deist bir anlayış (s. 169) olarak değerlendiren Demir, teoriye karşı itirazları ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. Tabii nedensellik ilişkisini izah etmeye çalışan teorilerden bir diğeri de, bir sonraki kısımda ele alınan itimad teorisidir. Bu kavramın güç, direnç, dayanma, ağırlık, itme ya da meyl-i tabii gibi muhtelif anlamlarda kullanıldığını ifade eden yazar, literatürde Nazzâm a da nispet edilen itimad teorisi hakkındaki görüşleri değerlendirmekte ve bunun yanlış bir yoruma dayandığını tespit etmektedir. Ona göre Nazzâm, bir itimad teorisi ortaya koymak yerine, aslında sükûnu reddetmeye çalışmış ve eşyanın ilk yaratıldığı anda da hareket hâlinde olduğunu savunmuştur. İtimad teorisinin asıl Nazzâm sonrası Mu tezile de geliştiğini gösteren yazar, Mu tezile içerisinde bu kavramla ilgili çeşitli ihtilaflara da değinmektedir. Eş ârîlerde de kullanılan bir kavram olmakla birlikte, onların tafsilatlı tartışmalara girmedikleri, daha çok bu kavramın tabii zorunlulukla ilişkilendirilmesine karşı çıktıkları gösterilmektedir. Bu bölümde son olarak, yazarın âlemde süreklilik olgusunu açıklamak üzere geliştirilen bir başka teori olarak gördüğü, atomculuk görüşünü kabul eden kelâmcıların cevher ve arazların bekâsı ile fenâsı hakkındaki çeşitli görüşleri incelenmektedir. Erken dönem kelâmcılarının teolojik gayeleri dikkate alındığında, bütün tartışmaları anlamlandırmak adına eserin en önemli konusu, İnsan Fiillerinde Nedensellik başlıklı üçüncü bölümde ele alınmaktadır. Birinci kısımda, insan fiilleri hususunda ilk dönemde siyasi yönü de bulunan tartışmalarda ortaya çıkan cebr ve tefviz görüşlerinin genel özellikleri ortaya konulmakta ve de bunlarla ilişkili tarihsel gelişmeler tespit edilmektedir. İkinci kısımda ise bu görüşlerden hareketle sonraki dönemde geliştirilen tevlîd ve kesb teorileri ele alınmaktadır. Nitekim Mu tezile kelâmcıları, tevlîd teorisini kullanarak insanın kendi dışında fiil meydana getirme kudretine sahip olduğunu iddia etmiş, bu fiilin mahiyetini izah ederek kulun bundan sorumlu olduğunu ontolojik bir yaklaşımla temellendirmeye çalışmıştır. Tevlîd ile meydana gelen fiillerin faili hakkındaki çeşitli görüşleri de ayrıntılı olarak değerlendiren yazar, ardından tevlîdin Mu tezile tarafından tabii zorunluluk şeklinde anlaşılmadığını tartışmaktadır. Her ne kadar kaynaklarda geçen bazı ifadeler böyle bir imada bulunsa da, yazara göre, bu görüş vesileci (occasionalist) anlayışa daha uygundur (s. 252). Yazarın Kâdî Abdülcebbâr dan yaptığı alıntılarda görüldüğü üzere, sebep-sonuç ilişkisinin zorunluluktan çıkarılmaya çalışıldığını teslim etmek gerekir. Ancak tartışmaların mihveri olan sebep kavramının, daha sonra kullanılan bir 171

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi terimle ifade edecek olursak eksik illet olarak görülüp görülmediği kanaatimizce eserde yeterince irdelenmemektedir. Tevlîd ikincil nedenselliğin kabulü anlamına geliyorsa, bu durumda zorunluluktan nasıl kaçınıldığı; ikincil nedenselliği gerektirmiyorsa âdet teorisinden nasıl ayrıştığı meselesi muğlak kalmıştır. Yazar son olarak, ilahî kudretle insanın sorumluluğu arasında bir uzlaştırma çabası olarak gördüğü kesb teorisinin ortaya çıkışını ve onun Eş ârî ve Mâtürîdî yorumunu ayrı ayrı incelemektedir. Eş ârîyye nin kesb yorumunun, insanın fiil üzerindeki tesirini ortadan kaldırması hasebiyle cebre yaklaştığını ancak bunun cebr olarak da değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan yazar (s. 267), bir başka yerde, Eş ârîlerin cebre vardıklarını ve meseleyi içinden çıkılmaz bir hâle soktuklarını ifade etmektedir (s. 270). Bu bölümde özellikle Cüveynî nin kesb hakkındaki görüşleri dikkat çekmektedir. Yazarın ifadesiyle, Cüveynî başlangıçta Eş ârîyye geleneği içerisinde cebre en yakın isimken, son dönemde kaleme aldığı el-akîdetü n-nizâmiyye adlı eserinde kısmen siyasi şartların tesiri altında fikrini değiştirerek insan kudretini en açık biçimde ortaya koyan kişi olmuştur. Bununla birlikte yazarın, Cüveynî nin tavrına dair başka müelliflerin farklı yorumlarını ortaya koymasından sonra bunları yeterince tartışmaması nedeniyle bu önemli ve ilgi çekici mesele hakkında okuyucunun zihninde net bir tablo oluşmadığını ifade etmek gerekir. Yazarın, Eş ârîyye nin kesb teorisinin mantıki ve ahlaki güçlüklerden uzak olmadığı şeklindeki değerlendirmesi, esas itibariyle Eş ârî karşıtı gelenekle uyumlu bir değerlendirmedir. Nitekim yazar, bir fiilin iki kâdirden meydana gelmesini caiz görüp hâdis kudretin tesirini nefyetmekle Eş ârî nin çelişkiye düştüğünü belirtse de bu tartışmaya açık bir iddiadır. Zira Eş ârî nin ifadelerini, sonraki Eş ârî gelenek tarafından yapıldığı gibi çelişkiye yol açmayacak şekilde tefsir etmek de mümkündür. Dahası bir fiilin iki kudretin toplamından meydana geldiği şeklindeki bir yorum, Eş ârî gelenek içerisinde genellikle Ebû İshâk el-isferâyinî ye nispet edilir ki, bu ifadeler de genellikle klasik Eş ârî yoruma uygun bir biçimde tevil edilir. Diğer taraftan yazarın da ifade ettiği gibi, Mâtürîdiyye nin kesb yorumuna göre fiiller, biri halk diğeri kesb olarak nitelenen iki farklı kudretle meydana gelir (s. 281) ve hakikat manasında hem insana hem Allah a nispet edilir (s. 283). Yazar, Mâtürîdiyye nin yorumunu daha net ve anlaşılır bulduğunu ve onun doğruya daha yakın bir yol olduğunu söylese de, bunun ontolojik temellendirilmesi yönünde gerekli ve yeterli gerekçeler sunmaması hasebiyle okuyucunun bu iddiaları değerlendirmesi oldukça zor görünmektedir. Bütün bunların yanında verilen tüm bilgilere ilaveten okurun eserde haklı olarak görmek isteyeceği birkaç hususa da dikkat çekmek gerekecektir. Mesela, her ne kadar eserin zengin dipnotlarından yazarın gerek klasik kaynakları gerek modern literatürü kapsamlı ve ayrıntılı biçimde değerlendirdiği anlaşılsa da, konu üzerine 172

Değerlendirmeler modern dönemde yapılmış çalışmaları ele alan bir literatür değerlendirmesi, yazarın bu literatüre katkısının ve yaklaşımının belirginleştirilmesi açısından faydalı olurdu. Eser, ele alınan konuların yanı sıra, erken dönem kelâmının tabiat anlayışının değerlendirildiği ve sonraki dönem üzerine ileride yapılacak çalışmalara ışık tutabilecek birtakım genel ilke ve önermelerin tespit edildiği bir bölümü de içerseydi, alan açısından önemli bir katkı olurdu. Gazâlî sonrası kelâmcıların, felsefi geleneğin etkisi neticesinde atomculuk hususunda daha az ısrarcı oldukları bilinmektedir. 2 Ancak kelâmcıların görünüşte felsefi tabiat teorilerini alımlarken, erken dönemden tevarüs ettikleri birtakım ilkelerinin olup olmadığı sorusunu cevaplayabilmek için öncelikle söz konusu ilkelerin ayrıntılı olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Eserdeki başlıkların büyük ölçüde müstakil araştırma konuları olarak ele alınması, yer yer tekrar hissi verse de, bu özellik eserin bir referans kaynağı olarak kullanılmasını da kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle bir sonraki baskısında eserin sonuna bir terimler sözlüğü eklenmesinin, öğrenci ve yeni araştırmacılar için çalışmayı daha da faydalı kılacağına işaret etmeliyiz. Sonuç olarak, ciddi bir bilimsel araştırma ürünü olan bu eserin, Türkiye deki kelâm araştırmaları alanına önemli bir katkıda bulunduğunu, özellikle lisans ve lisansüstü öğrencilerle yeni araştırmacılar için erken dönem kelâmının tabiat anlayışına dair üst bir bakış ve değerlendirme imkânı sunduğunu ifade etmek gerekir. Bu tür çalışmaların son yıllarda giderek artması, kelâm mirasının bütün yönleriyle değerlendirileceğine ve günümüz kelâm araştırmacılarının tabiat felsefesine yönelik ilgilerinin yeniden uyanacağına dair ümitvar olabileceğimizi göstermektedir. 2 Ömer Türker, Giriş, Seyyid Şerif Cürcânî, Şerhu l-mevâkıf, çev. Ömer Türker içinde, c. I (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015), 74 vd. 173