BÖLÜM I DÜNYADA DEĞİŞİM RÜZGARLARI YÖN ARIYOR, TÜRKİYE İSTİKRARA ODAKLANIYOR.



Benzer belgeler
INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

plastik sanayi PLASTİK SEKTÖR TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ VE 2014 BEKLENTİLERİ 6 AYLIK Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Lojistik. Lojistik Sektörü

Enerji ve İklim Haritası

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME

TÜRKİYE DIŞ TİCARETİNDEN İZMİR İN ALDIĞI PAYIN ANALİZİ

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

2015 AĞUSTOS DIŞ TİCARET BÜLTENİ 30 Eylül 2015

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

2010 OCAK KASIM DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

2010 OCAK AĞUSTOS DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi

Dünyada Enerji Görünümü

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

2011 YILI OCAK- KASIM DÖNEMİNDE HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2015 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU

Şubat 2013, Sayı: 7 Intrade, Fatih Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Aylık Dış Ticaret Bülteni 1 $24 $22 $20 $18 $16 $14 $12 $10 $8 $6 $4 $2 $0

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU ARALIK 2018 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2009 OCAK - ŞUBAT İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Aylık Dış Ticaret Analizi

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI ŞUBAT AYI İHRACAT PERFORMANSI. Genel ve Sanayi İhracatında Tekstil ve Hammaddeleri Sektörünün Payı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Eylül 2013 B.H. AB VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi.

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2019 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU MART 2019 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

GÜVEN ENDEKSLERİ. Kaynak: TCMB & TÜİK SANAYİ SEKTÖRÜ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

DÜNYA DA BU HAFTA ARALIK 2015

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Aylık Dış Ticaret Analizi

2016 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

ŞUBAT Sanayi Üretim Endeksi 2015 Kasım ayında 130 seviyesinde gerçekleşerek yıllık bazda %3,6 artış kaydetti. Endeksin bu

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

Dünyada Enerji Görünümü

DÜNYA ENERJİ SEKTÖRÜNDE 2040 A BAKIŞ

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

Araştırma Notu 15/179

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2017 AĞUSTOS FİNANSAL TREND RAPORU

2012 YILI AĞUSTOS AYINDA HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

(*Birincil Enerji: Herhangi bir dönüşümden geçmemiş enerji kaynağı) Şekil 1 Dünya Ekonomisi ve Birincil Enerji Tüketimi Arasındaki İlişki

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Dış Ticaret Verileri Bülteni

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

TÜRKİYE VE İZMİR İN OCAK-MART 2015 İHRACAT RAKAMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU HAZİRAN 2018 İTKİB HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

MİLLİ GELİR VE BÜYÜME 7,2 3,5. Kaynak: TÜİK. Ekonomi 3. Çeyrekte Daraldı SANAYİ SEKTÖRÜ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU EYLÜL 2018 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

GENEL BİLGİLER DIŞ TİCARET BİLGİLERİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU MART 2018 İTKİB HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

Transkript:

BÖLÜM I DÜNYADA DEĞİŞİM RÜZGARLARI YÖN ARIYOR, TÜRKİYE İSTİKRARA ODAKLANIYOR. 1. Dünyada Değişen Dengeler Ülkeleri Yeniden Şekillendiriyor Yeni dünya düzeninde dengeler sürekli değişmekte; 21 inci yüzyılın yeni ve serin esintileri gözlemlenmektedir. Dünya döndükçe toplumlar kaçınılmaz olarak değişmektedir. Daha 21 yıl önce, dünya NATO ve Varşova Paktı olarak ikiye bölünmüş durumdaydı, Doğuda katı bir merkezi planlama, Batıda ise tam ters yönde liberal bir ekonomik düzen hüküm sürmekteydi. 1991'de SSCB nin dağılmasının ardından dünya tek kutuplu bir Süper Güç olan Amerika Birleşik Devletleri tarafından yönetilmeye başlandı, Ardından, içine girmek için herkesin yarıştığı Avrupa Birliği etkin olmaya başladı, Pasifikte Japonya, şaşırtıcı hamleler gerçekleştirmeye başladı, Daha sonra Çin bir güç olarak belirdi, Hindistan, Brezilya ve Güney Kore de sahne aldı, Ve şimdilerde ise Türkiye Cumhuriyeti Ben de varım diyor. Yeniler, yepyeni ataklarla gündeme gelirken AB, ABD ve Japonya, finansta mali illüzyonların optik kırılmalarına sahne olmuştur. Dünya, 1994 Meksika Krizi, 1996 Küresel Kriz, 1998 Rusya Moratoryumu, 2001 Arjantin Moratoryumu ve nihayet 2008 İpotek Krizi ile sarsılmıştır. Çöküntü, 2012 sonunda da devam etmektedir; ABD de mali uçurum Avrupa Birliğinde kamu borçları ve banka sorunları Japonya da derin durgunluk tanımlamalarıyla halen sürmektedir. Bunların ayrıntılarına ve olası sonuçları ülke bazında aşağıda değerlendirilmekte olup, ekonomik anlamda başarılı olamayan büyük ülkelerin bir bölümünün toplu borç durumları da aşağıda verilmektedir. 1

Tablo 1. Bazı Ülkelere Göre Kamu Borçları Toplam Kamu Borcu (Trilyon Dolar) Her Vatandaş Başına Kamu Borcu (Dolar) Kamu Borcunun Milli Gelire Oranı (%) Japonya 12,6 100.000 221 ABD 11,3 36.000 73 Almanya 2,8 34.200 83 İtalya 2,5 40.700 121 Fransa 2,3 36.600 89 İngiltere 2,2 34.700 90 Belçika 0,5 45.400 101 Kaynak: The Economist, 21.10.2012 1991 yılında, Hollanda nın Maastricht kentinde AB nin önde gelen yöneticileri ve karar mercileri tarafından Maastricht Kriterleri olarak bilinen kamu borcu milli gelirin % 60'ını geçmemesi kararı alınması ve sonrasında bu kurala uyamayan AB üyesi ülkelerin de durumu ekonomik gerçekleri gözler önüne sermiştir. Ekim 2012 sonu itibariyle dünya merkez bankalarının bir bölümünün rezerv varlıklarının kabaca üçte ikisisin ABD nin on yıllık tahvilinden oluştuğu görülmektedir. Çin Merkez Bankası nın Ekim 2012 döviz rezervlerinin 3,2 trilyon Doları geçmiş durumda olması artık Doların (dolayısıyla ABD nin) kaderinin Pekin in elinde olduğu yönünde şaşırtıcı bir gerçeği de gözler önüne sermektedir. 1.1. Gelişmiş Ekonomiler 1.1.1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ABD ekonomisi tahminlerden yavaş büyümekte ve ivme kazanmakta zorlanmaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P) nin 2013 yıllarına ilişkin büyüme öngörülerini aşağı yönlü revize etmesi, ABD ekonomisinin geleceğine ilişkin büyüme beklentilerinde bir iyileşme olmayacağı tahminlerini kuvvetlendirmektedir. IMF, Ekim ayı Dünya Ekonomik Görünümü Raporunda ABD ekonomisi ile ilgili büyüme tahminlerini 2012 yılı için bir önceki tahmine göre 0,1 puan artırarak %2,2, 2013 yılı için bir önceki tahmine göre 0,1 puan azaltarak %2,1 olarak açıklamıştır. 2

Bununla beraber, bu tahminin 2013 yılında keskin bir vergi artışı ve harcama kesintisi olmayacağı, borç tavanının en kısa zamanda artırılacağı varsayımına dayandığı ifade edilmiştir. Diğer yandan ekonomi politikasındaki belirsizliklerin ve mali uçurum ihtimalinin ve küresel ekonomik risklerin ABD ekonomisi için aşağı yönlü riskler barındırdığı ifade edilmiştir. S&P ise ABD ekonomisi büyüme beklentilerini düşürmüştür. GSYH artışının 2012 yılında % 2,2, 2013 yılında ise % 1,8 olacağını tahmin eden S&P, ekonomide iyiye doğru hızlı bir dönüş gerçekleşme ihtimalini % 15 olarak gördüklerini açıklamıştır. ABD Merkez Bankası (FED)'in yeni tahminlerine göre; işsizlik oranının 2013 ve 2014'te sırasıyla % 7,6 ile % 7,9 arasında ve % 6,7 ile % 7,3 arasında olması beklenmektedir. ABD tüketici güven endeksi, Eylül 2012 ayında beklenmedik bir şekilde yükselerek, ekonominin %70 inden fazlasını oluşturan hane halkı harcamasına dinamizm kazandırmıştır. Öte yandan, tüketici güveni ile ilgili olumlu gelişmeler, reel sektör ile ilgili olarak açıklanan verilere yansımamıştır. Ticaret Bakanlığı tarafından Ağustos ayında %0,5 oranında arttığı açıklanan hane halkı harcamaları, çok az yükselerek, ekonomik gelişmenin ivme kazanmakta zorlandığını göstermiştir. ABD'de dış ticaret açığı 2012 Ağustos ayında, yavaşlayan küresel büyümenin ABD'nin ihraç mallarına talebi düşürmesinin etkisi ile artmıştır. ABD'nin dış ticaret açığı, Temmuz ayındaki 42,5 milyar dolar seviyesinden, Ağustos ayında %4,1 artarak 44,2 milyar dolara çıkmıştır. İhracat Şubat ayından bu yana en düşük seviyesine gerilemiştir. İhracat Ağustos ayında % 1 düşerek 181,3 milyar dolara, ithalat ise % 0,1 düşüşle 225,5 milyar dolara gerilemiştir. Özellikle Avrupa ve Çin başta olmak üzere, küresel ekonomik yavaşlamanın ABD ihracatını azaltmasının bu düşüşte önemli etkisi olmuştur. Petrol fiyatlarındaki yükselişin gelecek dönemlerde ithalat faturasını yükseltme ihtimali de bulunmaktadır. Dış ticaret açığında son dönemde yaşanan daralma büyümeye olumlu katkı yapmakla birlikte, son aylarda aynı etkinin devam etmesi çok muhtemel görülmemektedir. 2012 yılı sonunda ABD de borçlanma limitinin sınırına gelinmesi önemli bir risk unsuru olarak görülmektedir. Borçlanma limitinin artırılmaması durumunda mali uçurum olarak adlandırılan sınıra gelinmesi, zaten zayıf olan ekonomik toparlanmayı olumsuz etkileyebilecektir. 3

ABD de kamu harcamalarında sert düşüşe yol açacak ' mali uçurum' konusunda derin görüş ayrılıkları içindeki ABD Kongresi'nde herhangi bir karar alınamaz ise, 1 Ocak 2013 itibariyle otomatik olarak 600 milyar dolar tutarında harcama kesintisi ve vergi artışları devreye girerek küresel ekonominin büyümesi önünde kısa vadeli risk oluşturacaktır. Bununla birlikte, dünyanın en büyük ekonomisinin büyüme hızında yılın üçüncü çeyreğinde artış yaşanmıştır. Resmi rakamlar Eylül ayı sonuna kadar ki üç ay içinde ABD ekonomisindeki büyümenin yıllık %2'ye tekabül ettiğini göstermektedir. 6 Kasım 2012 tarihinde Barack Obama nın tekrar ABD Başkanı seçildiği seçim öncesi de 20 milyon Amerikalının işsiz olduğu ve bütçenin büyük açık verdiği ekonomi, seçim kampanyasının en önemli konularından biri olmuştur. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin ekonomik ve ticari boyutu, Türkiye açısından tatmin edici değildir. 2000 yılında 7 milyar dolar olan ikili ticaret 2011 yılında 20.6 milyar dolara çıkmasına rağmen, ABD nin Türkiye nin ihracatı içindeki payı düşük seviyededir. 2011 yılında ABD ye ihracatımız 2010 a göre %22,2 artışla 4.6 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ABD den 16 milyar dolarlık ithalat çerçevesinde, ülkemiz aleyhine 11.4 milyar dolar ticaret açığı verilmiştir. İkili ticaret hacminin artışı, sürekli Türkiye aleyhine gelişen bir ticaret açığı ile gerçekleşmektedir. ABD, 2011 yılında Türkiye den en fazla ihracat yapılan ülkeler arasında %3,4 pay ile yedinci sırada yer almıştır. Türkiye ise ABD nin 2011 yılı ithalatında %0,24 pay ile 45 inci sırada yer almıştır. Bu çerçevede, 2013 yılında, İzmir in ABD ye olan ihracattan daha fazla pay alabilmesi için, ilimizde ABD mevzuatı, pazar yapısı, iş yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar gibi İzmirli firmalara ABD pazarına girişte yararlı olabilecek seminerler, ABD de ve/veya şehrimizde hedef sektör ve eyaletlerde iki ülke işadamlarını bir araya getiren iş konseyi toplantılarının gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. 1.1.2. Avrupa Birliği (AB) Ülkeleri 2010 yılının başlarında Avrupa yı vuran Avro krizinin, krizin patlak verdiği tarihten beri Avrupa ülkelerini hala olumsuz yönde etkilediğini görebiliyoruz. 2012 yılının ekonomik verileri bize krizin devam ettiğini kanıtlar niteliktedir. 4

AB ülkelerinin gayri safi yurtiçi hâsıla büyüme oranlarına baktığımızda, 2011 yılında ortalama % 1,5 oranında bir büyüme olduğunu görüyoruz, 2012 yılında ise bu oranın -0,3 olması beklenmektedir. 2012 ve 2013 Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) büyüme oranları projeksiyonlarında ise büyümenin yine eksilerde devam edeceği, ancak 2014 den itibaren tekrar artılara çıkacağı öngörülmektedir. Bu oranlar bize, Avrupa Birliği nde genel olarak ekonomik faaliyetin düşüş eğiliminde olduğunu göstermektedir. Tablo 2. AB Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla Büyüme oranları (%) 2010 2011 2012 2013 2014 AB (27) 2,1 1,5-0,3* -0,4* 1,6* Euro Alanı 2,0 1,4-0,4* 0,1* 1,4* Kaynak: EuroStat *Tahmini rakamlar İşsizlik verilerine baktığımızda ise durum daha da vahim bir tablo çizmektedir. 2011 yılının Eylül ayında AB (27) ülkelerinin işsizlik oranı %9,8 iken bu oran 2012 yılının aynı ayına göre %10,6 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılı işsizlik verilerini 2011 yılı ile karşılaştırdığımız da işsizlik oranlarının 20 ülkede yükseldiğini, 7 ülkede ise düştüğünü görüyoruz. AB ülkeleri arasında en büyük düşüş Litvanya, Estonya ve Letonya da kaydedilirken en büyük yükseliş ise Yunanistan ve İspanya da olmuştur. Grafik 1. AB Ülkeleri İşsizlik Oranları (Eylül 2012) Kaynak: EuroStat 5

2012 yılında işsizlik konusunda özellikle Yunanistan ve İspanya da dramatik artışlar gerçekleşmiş, işsizlik İspanya da %25,8, Yunanistan da ise %25,1 oranına ulaşmıştır. Yunanistan ın Euro bölgesinden çıkarılması bile gündeme gelmiştir ancak bu konuda henüz kesin bir adım atılmamıştır. Bu ülkelerde işsizliğin ve kamu borcunun ülke ekonomilerine verdiği yükü azaltmak amacıyla hükümetler kesintiler yapmıştır ve bu durum sosyal sorunlara hatta yer yer ciddi ayaklanmalara sebep olmuştur. AB ülkeleri arasında genç işsizliğine baktığımız zaman 2012 yılının Eylül ayında %22,8 gibi bir oran gerçekleştiğini görüyoruz. Bir önceki yılın aynı ayında ise bu oran % 21,7 idi, yani genç işsizliğinde de bir artış gözlemliyoruz. Genç işsizliği oranlarına baktığımız zaman en az oranları Almanya (%8,0), Hollanda (%9,7) ve Avusturya da (%9,9) kaydederken, en yüksek oranları ise Yunanistan (%55,6) ve İspanya da (%54,2) görüyoruz. Son zamanlarda özellikle İspanya dan Almanya ya gençler iş aramak için göç etmektedir ve Almanya da kalifiye iş gücü ihtiyacını İspanya dan sağlamaya başlamıştır. Bütün bu ekonomik verilere genel olarak baktığımız zaman, AB ülkelerinde büyümenin krizle beraber durduğu hatta eksi büyüme oranlarının yaşandığı görülmektedir. 2013 yılı projeksiyonlarında da bu durumun değişmeyeceği ve önümüzdeki birkaç yılda AB ekonomilerinin toparlanamayacağı anlaşılmaktadır. Yaşanan bu kriz, AB de özellikle işsizliğin çok yüksek olduğu Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerde sosyal patlamalara ve AB ülkeleri içinde iş göçlerine sebep olmuş, AB de yeni fenomenler yaratmıştır. AB-Türkiye İlişkileri Aşağıdaki tabloda Türkiye nin 2011 ve 2012 yılları büyüme oranlarına baktığımızda, Türkiye nin çok daha hızlı büyüdüğünü ve AB ülkelerinin aksine, gittikçe büyüyen bir ekonomiye sahip olduğunu görüyoruz. 2012 yılı tahminlerine göre AB ülkelerinin ortalama büyüme oranı eksilerdeyken Türkiye nin %3.0 olarak görülmektedir. Sonraki yıl tahminlerinde ise Türkiye nin büyümeye devam edeceği görülmektedir. Tablo 3. Türkiye-AB Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla Büyüme Oranları Karşılaştırma (%) 2010 2011 2012 2013 2014 AB (27) 2,1 1,5-0,3* -0,4* 1,6* Türkiye 9,0 8,5 3,0* 2,9* 3,7* Kaynak: EuroStat *Tahmini rakamlar 6

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Türkiye nin AB ülkeleri ile dış ticaret verilerine baktığımızda ise, 2012 yılının Eylül ayına kadar Türkiye nin AB ülkelerine 43,2 milyar dolar ihracat yaptığını görüyoruz. Bu rakam 2011 yılında 62,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılının Eylül ayında ise AB ülkelerine ithalatımız 64,4 milyar dolar olarak gerçeklemiştir. 2011 yılında ise ithalatımız 91,1 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. AB ülkelerinde yaşanan krize rağmen AB ülkeleri ile dış ticaretimizin artış eğilimde olduğu gözlenmektedir. Bunda Türkiye nin büyüyen ekonomisinin etkili olduğu düşünülmektedir. 1.1.3. Japonya 2011 yılında Japonya da 9 büyüklüğünde meydana gelen deprem ve sonrasında depremin yol açtığı tsunami ülkede büyük bir yıkıma yol açmıştı. Japon hükümetinin yapmış olduğu açıklamada yaşanan felaketin maliyetinin 300 Milyar doların üzerine olduğu belirtilmişti. 2012 yılında deprem ve tsunamiden etkilenen bölgelerin yeniden yapılandırılması ve diğer bölgelerin göstermiş oldukları ekonomik gelişmelerin sonucu olarak Japon ekonomisinin 2011 yılına kıyasla sıçrama gerçekleştirdiği tartışılmaktadır. Yılın ilk çeyreği incelendiğinde felaket sonrasında yeniden yapılandırma çalışmalarının Japon ekonomisinin büyümesini sağladığının üzerinde durulmaktadır. Ancak 2012 yılının ikinci çeyreğinde yavaşladığı altı çizilen Japon ekonomisinin, yıllık olarak %1,4 düzeyinde büyüdüğü belirtilmiştir. Yıllık büyümede gözlemlenen düşüş, yaşanan küresel finansal krizin etkileri ile dünya ölçeğindeki yavaşlama ve iç tüketimde görülen azalma ile açıklanmaktadır. Bunun yanında Japonya nın Çin Halk Cumhuriyeti ile yaşadığı ada krizinin iki ülke arasında mevcut 340 Milyar dolarlık ticaret hacmini tehdit ettiği belirtilmektedir. Söz konusu krizin dış ticaret dengesi üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı ve her iki ülkenin ekonomilerini büyük oranda etkileyeceği tartışılmaktadır. 7

Türkiye ile Japonya arasındaki ticaret incelendiğinde, ticaretin Türkiye aleyhine açık verdiği görülmektedir. 2011 yılı sonu itibariyle ticaret hacmimizin 4,5 Milyar dolar seviyesine ulaştığı belirtilmektedir. Türkiye ile Japonya arasında özellikle kuru meyveler ve fındık, dondurulmuş ve işlenmiş meyve ve sebzeler gibi gıda ürünlerinde; ev tekstili, otomotiv yan sanayi, makine aksam ve parçaları, demir-çelik ürünleri, mücevher, mermer, seramik ve cam eşya alanlarında işbirliği yapılabileceğinin altı çizilmektedir. Japonya, T.C. Ekonomi Bakanlığı tarafından, 2012-2013 döneminde Hedef/Öncelikli Ülkelerden birisi olarak belirlenmiştir. 1.1.4. Rusya ABD Citibank verilerine göre; tüketici beklentilerinin görünür biçimde yavaşladığı Rusya Federasyonu nda 2012-2015 yılları arasında öngörülen ekonomik büyüme 2012 yılı % 3,5, 2013 yılı % 4,0, 2014 yılı % 4,1 ve 2015 yılı % 4 tür. Rusya bütçesi daha çok petrol ve hammadde ihracına dayanıyor. Önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının düşmesini gerektirecek bir beklenti olmadığından, Rusya da uzun vadeli siyasi ve ekonomik istikrar görünüyor. Ülkenin ekonomik büyüme açısından önünün açık olduğu söylenebilmektedir. IMF verilerine göre Rusya nın 2012 bütçesinde açık yerine %0,5 lik artış vereceği öngörülüyor. 2013 için ise bu rakamın %0,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Petrol ve doğalgaz gelirleri, siyasi istikrar ve tüketime açık bir toplum olması nedeni ile Rusya ekonomisinin yabancı yatırımcı için cazibesini sürdürmeye devam edeceği öngörülmektedir. 1.2. Yükselen Ekonomiler 1.2.1. Çin Son yılların dünya büyüme şampiyonu, ABD'nin en büyük finansörü, neredeyse bütün dünyanın dış ticaret açığı sorununun sorumlusu olan Çin Halk Cumhuriyeti nin önümüzdeki yıllarda iki rakamlı büyüme düzeylerine veda edeceği belirtilmektedir. IMF tarafından yayınlanan Dünya Ekonomik Görünümü Raporu na göre, Çin ekonomisinin 2012 yılı büyüme tahmininin %8 den %7,8 seviyesine, 2013 yılı için ise %7,5 den %7,2 seviyesine indirildiği belirtilmektedir. 8

T.C. Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler isimli raporda, Çin Halk Cumhuriyeti Merkez Bankası nın gerçekleştirmiş olduğu açıklamaya atıfta bulunarak Çin ekonomisinin aşağı yönlü baskı altında olduğu ve para politikasında değişiklik yapılabileceğinin altı çizilmiştir. Para politikasındaki söz konusu değişiklik amacı ile sürekli ve uyumlu kredi büyümesi yönlendirileceği, Yuan kurunda esnekliğin arttırılacağı, faiz oranları reformunda ilerleme sağlanacağı, ABD ve Avrupa da alınan önlemlerin yakından izlendiği ve enflasyondaki mevcut istikrarın korunacağı belirtilmiştir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü nün (OECD) yaptığı açıklamada 2012 yılı ikinci çeyreğinde Çin Halk Cumhuriyeti nin mal ihracatının 528,4 Milyar Dolar ve mal ithalatının 456,8 Milyar Dolar olarak gerçekleştiğinin altı çizilmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti ülkemizin Uzakdoğu bölgesinde yer alan en büyük ticaret ortağı ve ithalat gerçekleştirdiği üçüncü ülke konumundadır. Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ticaret dengesinin ülkemiz aleyhine açık verdiği görülmektedir. 2011 yılı verileri incelendiğinde, 24,2 Milyar Dolar olan ticaret hacmi çerçevesinde Türkiye nin, Çin Halk Cumhuriyeti ne ihracatı 2,5 Milyar Dolar iken, Çin Halk Cumhuriyeti nden ithalatı 21,7 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Ekonomist dergisi tarafından hazırlanan raporda uzun yıllar tüm dünyanın korkulu rüya olarak gördüğü Çin Halk Cumhuriyeti nde artık tüm aktörlerin daha fazla etkin olmak için çabaladıklarının altı çizilmiştir. 100 milyon zengini ve gerçekleştirmiş olduğu 1,7 Trilyon Dolarlık ithalat ile Çin Halk Cumhuriyeti bir tehdit olmaktan çok fırsat olarak nitelendirilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti T.C. Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan ın uygun görüsü ve Müsteşarlık Makamı nın 13/04/2012 tarih ve 2012/365 sayılı Onayı ile 2012-2013 döneminde Hedef Ülkelerden birisi olarak belirlenmiştir. 9

1.2.2. Hindistan Ekonomist dergisi tarafından hazırlanan raporda, yakaladığı yüksek büyüme oranları ile şu an ABD ekonomisinin onda biri büyüklüğünde olan Hindistan ın 2050 li yıllarda ABD ekonomisinin büyüklüğünü geçeceğinin hesaplandığı tartışılmaktadır. IMF, 2012 yılında, Hindistan ekonomisinin %6,5 oranında büyüyeceğini tahmin etmektedir. Citibank ise, önümüzdeki üç yıla ilişkin tahminlerinde büyümenin sürekli bir artış içerisinde olacağını öngörmektedir. Buna göre; 2013 yılı için tahmin edilen büyüme rakamı %6,9, 2014 için %7,1 ve 2015 yılı için %7,3 tür. Hindistan ın ekonomik reformlara başladığı 1990 lı yılların başından itibaren ekonomik büyümesinin geçici olmaktan çıkarak, yükselen bir oranla seyrettiği belirtilmektedir. Hindistan da ciddi bir satın alma gücüne sahip 200 300 milyon tüketicinin yaşadığının altı çizilmektedir. Ülkenin istikrarlı bir makro ekonomik yapıya sahip olduğu, gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarının her geçen gün azaldığı belirtilmektedir. Özellikle ilaç sanayisinin çok gelişmiş olduğuna değinilen Hindistan ın, ilaç sanayisi hammaddeleri konusunda potansiyel bir pazar olduğuna dikkat çekilmektedir. Özellikle sağlıklı yaşam için zeytinyağı tüketiminin arttığının altı çizilmektedir. T.C. Yeni Delhi Ticaret Müşavirliği nin hazırlamış olduğu raporda, 1 Nisan 2011 31 Mart 2012 mali yılında Hindistan ın ihracatının, bir önceki mali yıla göre %21 oranında artarak, 303,7 Milyar Dolar olarak gerçekleştiği belirtilmektedir. Aynı dönemde ithalatın ise 488,6 Milyar Dolar ile bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %32,1 oranında arttığının altı çizilmektedir. 10

Tablo 4. Hindistan ın İhraç Ettiği Başlıca Ürünler No Mallar 2009-2010 2010-2011 Toplam İçinde Pay(%) 2010-2011 1 Doğal Değerli ve Yarı Değerli Taşlar 29.203 40.058 16,0 2 Madeni Yağ, Yakıt ve Ürünleri 29.036 42.491 16,2 3 Giyim 13.184 14.247 5,7 4 Demir ve Çelik 8.597 17.112 6,8 5 Organik, İnorganik Kimyasallar 8,412 12.220 5,0 6 Elektrik Makine ve Ekipmanları 7.233 10.839 4,3 Kaynak: T.C. Yeni Delhi Ticaret Müşavirliği, 2012. Tablo 5.Hindistan ın İthal Ettiği Başlıca Ürünler No MALLAR 2009-2010 2010-2011 Toplam İçinde Payı (%) 1 Madeni Yağ, Yakıt ve Ürünleri 96.321 115.929 31,4 2 3 Doğal Değerli ve Yarı Değerli Taşlar Nükleer Reaktörler, Makineler, Kazanlar Kaynak: T.C. Yeni Delhi Ticaret Müşavirliği, 2012. 46.322 77.054 20,8 23.990 29.007 7,8 4 Elektronik Makineler ve Aksamları 22.074 27.211 7,4 5 Organik, İnorganik Kimyasallar 12,837 16.422 4,4 6 Demir Çelik 11.607 14.626 4,0 Ekonomi politikalarında koruma önlemlerin azaltılması ile birlikte diğer ekonomiler ile etkileşim içerisine giren Hindistan ın, Türk şirketlerinin de rotası üzerinde yer aldığı belirtilmektedir. Türkiye ile Hindistan arasında ticaret hacminde gözlenen artışa rağmen, ticaret dengesi sürekli olarak ülkemiz aleyhinedir. Hindistan ile ticaret konusunda avantajlar; ülkenin büyük bir pazar ve ekonomi olması, 1,2 milyarlık nüfusa sahip olması, İngilizcenin yaygın olarak kullanılması, ülkemiz ve Hindistan arasında çok sayıda sektörde işbirliği imkanı ve potansiyelinin bulunması olarak gösterilmektedir. 11

Hindistan, T.C. Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan ın uygun görüşü ve Müsteşarlık Makamı nın 13/04/2012 tarih ve 2012/365 sayılı Onayı ile 2012-2013 döneminde Hedef Ülkelerden birisi olarak belirlenmiştir. 1.2.3. Brezilya Brezilya, gelişmekte olan ülkeler arasında ikinci, Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi konumundadır. IMF nin Ekim ayında yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu na göre başta Çin, Brezilya ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerde büyüme hızının yavaşlayacağı öngörülmektedir. IMF ye göre, gelişmekte olan ekonomilere yönelik aşağı yönlü riskler genel olarak dışsal etkenlerden kaynaklanmakla birlikte gelişmekte olan ekonomilerde uygulanan sıklaştırıcı para politikaları, emtia ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar ve kriz sürecinde uygulanan teşvikler yüzünden daralan mali alanın yeni şoklar karşısında yetersiz kalma riski de önemli rol oynamaktadır. Raporda gelişmekte olan ekonomilerde 2012 ve 2013 yıllarında büyüme tahmini sırasıyla %5,6 dan %5,3 e ve 55,8 den %5,6 seviyesine indirilmiştir. Birleşmiş Milletler ise Arjantin ve Brezilya daki zayıf büyümeye dikkat çekerek Latin Amerika ve Karayipler bölgesinin 2012 ye ait büyüme tahminini %4,3 oranından %3,2'ye indirmiştir. Kuruluş, büyüme tahminini aşağı çekmekte gerekçe olarak Avro Bölgesi ndeki borç krizi ve Çin in büyümesindeki yavaşlamayı göstermiştir. Aynı zamanda özel tüketimin, bölgedeki büyümenin temel belirleyicisi olduğuna dikkat çekilmiş ve bunun da istihdam piyasasındaki büyüme ve artan krediler sayesinde desteklendiğini belirtmiştir. Bununla birlikte, Brezilya hükümeti önümüzdeki beş yıl boyunca ekonomiye 50 milyar dolar akıtmak için bir dizi önlem alma çalışmaları yürütmektedir. Hükümetin çalışma planının ilk parçası, 14 bin kilometrelik demiryolu ve karayolunun özelleştirilmesini içermekte olup ardından, limanların özelleştirilmesi, enerji maliyetlerinin azaltılması ve sanayi teşviklerinin takip edeceği belirtilmektedir. Brezilya'daki büyümenin 2012 yılında %2'nin altında kalması beklenmektedir. 2009'dan bu yana en düşük yıllık performans, 2010'daki çarpıcı %7,5'lik büyümeden ani bir düşüşe işaret etmektedir. Büyümedeki son zayıflama daha çok, toplum genelinde borçlanma oranlarının artmasına ve küresel ekonomik darboğaz nedeniyle Brezilya ürünlerine talebin azalmasına bağlanmaktadır. Analizciler, burada 'Brezilya Maliyeti' (Custo Basil) olarak bilinen pahalı enerji, yetersiz altyapı ve işçi ücretlerindeki artışın büyümeye yük olduğunu belirtmektedirler. 12

Hükümet, yatırımı arttırmak için özelleştirmeye ağırlık vermeye başlamış olup, önümüzdeki beş yıl boyunca ülkeye 50 milyar dolarlık yatırımın çekilmesi öngörülmektedir. Şubat 2012 ayında, ülkenin en büyük havalimanlarından üçünü, 2014 FIFA Dünya Kupası öncesinde yetersiz kalan tesisleri geliştirmeleri umuduyla özel şirketlere vermiştir. Devlet Başkanı Dilma Rousseff ayrıca, bazı federal vergileri kaldırarak sanayi için enerji fiyatlarını %10 kadar düşürmeye hazırlanmaktadır. 1.2.4. Güney Kore Güney Kore nin 1962 yılında başlattığı ihracat odaklı kalkınma modeli ile sosyal ve ekonomik açılardan büyük gelişme sağladığı belirtilmektedir. T.C. Dışişleri Bakanlığı nın verilerine göre Güney Kore nin, son otuz yılda dünyanın en hızlı büyüyen ve gelişen ekonomileri arasında yer aldığı belirtilmektedir. 2000 yılından itibaren her yıl ortalama %4,7 büyüdüğü belirtilen Güney Kore ekonomisinin %55 inin ihracata dayandığının altı çizilmektedir. Ekonomistler, Brezilya Hükümeti nin yeni çalışma paketinin bazı kilit ekonomik sorunları çözeceğine ancak Brezilya'nın artan kamu harcamaları ve iyi işlemeyen vergi sistemi gibi başka ciddi sorunları olduğuna dikkat çekmekte bu alanlarda reform yapılmadan, Brezilya ekonomideki hassasiyetin süreceğini belirtmektedirler. Takip edilen kalkınma modeli yanında ülke ekonomisinin büyümesine chaebol adı verilen büyük holdinglerin katkısı gösterilmektedir. Kore Savaşı sonrasında devlet desteği ile kurulmaya başlanan chaebol lara örnek olarak Hyundai, Samsung, Daewoo, Kia gibi holdingler gösterilmektedir. Otomotiv sanayi Güney Kore nin en önemli sektörleri arasında gösterilmektedir. Özellikle Kuzey Amerika pazarını hedefleyerek, ihracat amaçlı kurulduğu belirtilen sektörün, 2011 yılı ihracatının %13,7 artışla 3.151.708 adete ulaştığının altı çizilmektedir. 13

T.C. Seul Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği tarafından hazırlanan raporda, bölgeler bazında Kuzey Amerika, Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Orta-Güney Amerika ya ihracatın sırasıyla %13,4, %28,6, %32,6, %6,7 ve %10,9 arttığı belirtilmekte, taşıt araçlarındaki en önemli kalemi oluşturan otomobil ihracatının %28 artışla 45.3 Milyar Dolara, oto yedek parça ihracatının ise %21,8 artışla 23,1 Milyar Dolara ulaştığı belirtilmektedir. Raporda Güney Kore nin, 2011 yılı sonunda 555,2 Milyar Dolar ihracat ve 524,4 Milyar Dolar ithalat ile 1 trilyon Dolar dış ticaret hacmini aşarak, ABD, Almanya, Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Hollanda nın ardından bunu başaran dokuzuncu ülke olduğunun altı çizilmektedir. Bunun yanında Güney Kore nin 2010 yılında kazandığı dünyanın yedinci büyük ihracatçısı olma unvanını 2011 yılında da korumayı başardığına değinilmektedir. Güney Kore nin ihracatındaki başlıca ürünler; elektrikli makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, kazan, makine ve mekanik cihazlar, gemiler, mineral yakıtlar, optik alet ve cihazlar, plastikler ve mamulleri, demir ve çelik, organik kimyasallar, demir veya çelikten eşyalar olarak sıralanmaktadır. İthalatındaki başlıca ürünlerin ise mineral yakıtlar, elektrikli makine ve cihazlar, kazan, makine ve mekanik cihazlar, demir ve çelik, metal cevherleri, optik alet ve cihazlar, organik kimyasallar, plastikler ve mamulleri, motorlu kara taşıtları ve muhtelif kimyasal maddeler olduğu belirtilmektedir. Ülkemiz ile Güney Kore arasındaki ticari ilişkilerin 2003 yılından günümüze önemli gelişmeler kaydederek, iki ülke arasındaki ticaret hacminin sekiz yılda 1,45 Milyar Dolardan 5,88 Milyar Dolara ulaştığı belirtilmiştir. Tablo 6. Türkiye Güney Kore Ticaret Verileri (1.000 $) Yıllar İhracat İthalat Hacim Denge 2003 78.126 1.374.736 1.452.862-1.296.610 2004 104.044 2.356.221 2.460.265-2.252.177 2005 127.408 2.782.025 2.909.433-2.654.617 2006 194.333 3.035.803 3.230.136-2.841.470 2007 281.570 4.087.436 4.369.006-3.805.866 2008 361.913 3.772.570 4.134.483-3.410.657 2009 434.435 2.660.688 3.095.123-2.226.253 2010 516.920 3.752.906 4.269.196-3.236.616 2011 804.624 5.070.997 5.875.621-4.266.373 Kaynak: T.C. Seul Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinin hazırlamış olduğu raporda, Güney Kore den ithal edilen ürünler, makine ve ulaşım araçları (%54), kimyasallar (%14), demir-çelik (%9) ve tekstil ürünleri (%7) olarak belirtilmektedir. 14

Başlıca ihraç kalemlerimiz ise etilen ve profilin gibi petrol gazları (%27), makine ve ulaşım araçları (%19), gıda ürünleri (%13), tekstil (%10), bakır, çinko, mermer gibi maden cevherleri (%7) olarak açıklanmaktadır. 2. Küresel Kriz Beşinci Yılını Doldurdu 2007 yılı içerisinde ABD de başlayan ve tüm dünyayı gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayırt edilmeksizin etkisi altına küresel kriz beşinci yılını doldurmuştur. Başlangıçta, ABD de, teminatı yetersiz ipotekli banka kredilerinin sebep olduğu kriz (sub-prime mortgage crisis) 15 Eylül 2009 tarihinde 165 yıllık Amerikan yatırım bankası Lehman Brothers ın iflasını istemesiyle tavan yapmıştır. Bu talihsiz olayı, önce ABD de, ardından özellikle Avrupa Birliği nde ve bütün dünyada o güne kadar benzeri duyulmadık terslikler izlemiştir. ABD nin en büyük bankaları Bank of America, Citigroup, JP Morgan Chase, Wels Fargo, ABD nin en büyük sigorta şirketi AIG, Kamu destekli dev ipotek kuruluşları Fannie Mae ve Freddy Mac, Otomotiv devi General Motors, ABD Şirket Kurtarma Fonundan (TARP) destek almak zorunda kalmışlardır. İngiltere nin dev bankaları Royal Bank Scotland (RBS) ve Lloyds Bankacılık Grupları kamulaştırılmıştır. 2012 Ekim ayı itibariye RBS ın %82, Lloyds Bank in %41 hissesi devlete geçmiştir. Almanya da Commerzbank, Fransız-Belçika Bankası Dexia, Hollanda da ING Bank, Belçika da KBC Bankası devlet desteği alan bankalar arasında yer almıştır. Avrupa da kamu borcu ve bankacılık sorunları sürmektedir. Yakın gelecekte eski güneşli günlere dönüşün kolay olmayacağı görülmektedir. 2013 yılında da küresel ekonomik sorunların devam edeceği görülmektedir. IMF'in Dünya Ekonomisinde Görünüm (WEO) raporuna göre, Euro bölgesindeki borç krizi ve bunun küresel büyüme üzerindeki etkisi dünyadaki birçok ülkeyi etkilemektedir. Küresel ekonomik iyileşme zayıflamakta, küresel ekonomideki belirsizliğin ülke liderlerinin büyümeyi sağlamak için önlem almalarını zorlaştırmaktadır. 15

Avrupalı liderler krizin kötüleşmesini engellemek için adımlar atmalarına rağmen, hızlı bir iyileşme beklemediklerini de sık sık ifade etmektedirler. Ayrıca küresel ekonomik krizin gelişmekte olan ekonomilere de zarar vermeye başladığı gözlemlenmektedir. Mevcut tablonun değişmesi için belirsizlik perdesinin mutlaka kaldırılması gerekmektedir. Belirsizliğin ortadan kaldırılması ve AB'deki borçlu ülkelerin istikrarı açısından Avrupa İstikrar Mekanizması'nın kurulmuş olması oldukça önemli bir adımdır. İtalya, Yunanistan ve İspanya'da zor durumda olan bankaları kurtarmak ve kredi genişlemesi açısından 2014'e kadar fona aktarılacak olan 500 milyar Euro nun, sorunu çözmek için bir ön adım olabileceği düşünülmektedir. Avrupa İstikrar Fonu nun, hükümetlere doğrudan borç verebilmenin yanında borç yükünün yüksek olduğu ülkelerin borçlanma maliyetini azaltmayı sağlayacak devlet tahvilleri alımını gerçekleştirecek olması da, ekonomistler tarafından olumlu bir adım olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen olumlu gelişmeler de yaşanmaktadır. AB ülkelerinin bir çoğunda 2013 yılı umut yılı olabilir. IMF her ne kadar küresel ekonomi için tedirgin olsa da, 2013 yılında eğer işler planlandığı gibi giderse, krizin başladığı süreden bu yana AB'nin bir çok ülkesinde gerileyen GSYH, yeniden artmaya başlayacaktır. Bunun tek istisnasının Yunanistan olacağı tahmin edilmekte, 2013 yılında da Yunanistan ekonomisi küçülmeye devam edecek gibi görünmektedir. IMF'in beklediği bir başka beklenen olumlu gelişme ise, bütçe açıklarının GSYH içindeki payının düşmesidir. Bu düşüş aşırı borçlu PIIGS ülkelerinin (Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan, İspanya) tümüyle olmasa da kısmen soluk almasını sağlayacaktır. AB ekonomisinde büyüme eğiliminin güçlenmesi ile dış ticaret hacminin de artacak olması doğal bir sonuçtur. Daha açık bir ifade ile AB'nin ithalatı yeniden artmaya başlayacaktır. Dolayısıyla AB pazarı ile kriz döneminde pazar payını ve ilişkilerini koparmadan devam ettiren ülkelerin canlanma döneminde öne çıkacağı gözlemlenmektedir. 16

3. Orta Doğu ve Kuzey Afrika da Sular Durulmuyor Orta Doğu daki gelişmeler gerek bölge halklarıyla mevcut tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığımız, gerek bu gelişmelerin doğrudan veya dolaylı etkileri nedeniyle Türkiye yi yakından ilgilendirmektedir. Çok boyutlu, yapıcı ve geleceğe dönük bir dış politika izleyen Türkiye, Orta Doğu da barış, istikrar ve refahın egemen olmasını arzu etmekte, bu hedefle yürütülen çabalara güçlü ve aktif destek vermekte ve gereksinim duyulan her alanda krizlerin aşılması ve sorunların çözümü için girişimlerde bulunmaktadır. Türkiye nin bölge için vizyonu kalıcı barış, istikrar ve güvenlik ile sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanmasıdır. Güvenlik ve istikrarın tesisi ekonomik kalkınma ve refah için olmazsa olmaz şarttır. Bu nedenle, Türkiye bölgedeki sorunların diyalog yoluyla çözülmesi, bölge ülkeleri arasında ekonomik karşılıklı bağımlılığın yaratılması ve sosyal ve kültürel alanlarda ilişkilerin güçlendirilmesi için çaba sarf etmektedir. Komşu ülkelerle sıfır sorun yaklaşımımız ve bölgesel bütünleşme sağlanmasını hedefleyen girişimlerimiz bu çabaların somut birer örneğini oluşturmaktadır. Türkiye bu çerçevede gerek ikili düzeyde, gerek çok taraflı platformlarda Orta Doğu ülkeleriyle mevcut ilişkilerini ve işbirliğini yapısal temelde güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda, Türk-Arap İşbirliği Forumu (TAF), Türkiye-KİK Yüksek Düzeyli Stratejik Diyaloğu çok taraflı platformlar olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, ikili düzlemde Irak, Suriye ve Lübnan la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri (YDSK) kurulmuş olup, diğer bölge ülkeleriyle de benzer Konsey mekanizmaları kurulması yolundaki çalışmalara başlanmıştır. İkili YDSK mekanizmaları Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan ı kapsayan Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi için de çıkış noktasını oluşturmuştur. Dörtlü İşbirliği Mekanizması halihazırda geçerli olan ikili serbest ticaret ve vize muafiyeti uygulamaları temelinde kurulmuş; ekonomik ve ticari karşılıklı bağımlılık yoluyla bölgesel istikrarı hedeflemektedir. Ticaret, ulaştırma, enerji ve turizm sektörleri dörtlü işbirliğinin öncelikli alanları olarak belirlenmiştir. Arap Baharı sürecinde Türkiye, bölge yönetimlerinin çağımızın gereklerine cevap verebilecek siyasi, sosyal ve ekonomik reformları kendi iç dinamikleri ve halklarının beklentileri çerçevesinde, uzlaşı ve diyalog yoluyla ve süratle gerçekleştirmeleri gerektiğine inanmaktadır. 17

2010 yılında Arap coğrafyasındaki bir çok ülkeye yayılan ve kamuoyunda ''Arap Baharı'' olarak adlandırılan özgürlük hareketlerinden, Türkiye'nin ihracatı sınırlı olarak etkilenmiştir. Türkiye'nin, Arap Baharı'nın yaşandığı ülkelerden Bahreyn, Cezayir, Mısır, Ürdün ve Yemen'e yaptığı ihracat, halk ayaklanmasından sınırlı ölçüde etkilenmiş, Libya ve Suriye ise ihracatın büyük düşüş yaşadığı ülkeler olmuştur. Türkiye'nin Bahreyn'e yaptığı ihracat 2010 yılında 172 milyon dolar iken, Arap Baharı'ndan sonra sınırlı bir düşüş kaydederek, 160 milyon dolara gerilemiş, Türkiye'nin 2012 yılının Ocak-Ağustos döneminde bu ülkeye gerçekleştirdiği ihracat ise 10 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Cezayir'e yapılan ihracat 2009'da 1 milyar 780 milyon Dolar iken, 2010'da 1 milyar 505 milyon Dolara, 2011'de ise 1 milyar 471 milyon Dolara düşmüş ve bu yılın ilk 8 ayında yapılan ihracat ise 1 milyar 135 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Arap Baharı'yla Türkiye'nin ihracatının sınırlı etkilendiği ülkelerden birisi de Mısır dır. Türkiye bu ülkeye 2009 yılında 2 milyar 618 milyon Dolar ihracat gerçekleştirirken, bu rakam 2010'da kısmi etkilenerek 2 milyar 251 milyon Dolar a düşmüştür. Mısır'a yapılan ihracat 2011'de yeniden toparlanarak, 2 milyar 759 milyon Dolar a yükselmiştir. 2012'nin ilk 8 ayında gerçekleştirilen ihracat ise 2 milyar 472 milyon seviyesinde kalmıştır. Ürdün'e gerçekleştirilen ihracat, 2009 yılında 456 milyon Dolar, 2010'da 571 milyon Dolar olurken, 2011'de 507 milyon Dolar a düşmüştür. 2012 Ocak-Ağustos döneminde 498 milyon Dolarlık ihracat yapılmış ve benzer bir gelişme Yemen'de de yaşanmıştır. 2009'da Yemen'e yapılan ihracat 379 milyon Dolar iken, 2010'da bu rakam 330 milyon Dolara, 2011'de ise 273 milyon Dolara gerilemiş ve yılın ilk 8 ayında bu ülkeye gerçekleştirilen ihracat ise 325 milyon dolar olmuştur. 18

Arap Baharı'nın etkisiyle ihracatta keskin düşüşün yaşandığı iki ülke ise Libya ve Suriye olmuştur. Türkiye'nin Libya'ya gerçekleştirdiği ihracat 2009 yılında 1 milyar 799 milyon Dolar, 2010 yılında 1 milyar 932 milyon Dolar olurken, bu rakam, ülkede yaşanan ayaklanmaların etkisiyle 2011'de 748 milyon Dolara gerilemiştir. Libya'ya yapılan ihracat, ülkedeki olayların sona ermesiyle 2012 yılında tekrar ivme kazanırken, bu yılın ilk 8 ayında 1 milyar 334 milyon Dolara yükselmiştir. Suriye ye yapılan ihracat 2009 yılında 1 milyar 425 milyon Dolar, 2010'da ise 1 milyar 845 milyon Dolar olarak gerçekleşirken, 2011'de bir miktar azalarak, 1 milyar 610 milyon Dolar a gerilemiştir. Halep Ticaret Odası nda Odamız Heyeti Suriye deki iç karışıklık ve iki ülke arasında yaşanan gerginliğin de etkisiyle 2012 yılında bu ülkeye yapılan ihracatta ciddi bir gerileme yaşanmış ve yılın 8 ayında ihracat 360 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Tunus ise Arap Baharı'nın yaşanmasına rağmen ihracatın olumsuz etkilenmediği tek ülke olmuş ve Türkiye'nin bu ülkeye yaptığı ihracat 2009'da 647 milyon Dolar, 2010'da 714 milyon Dolar, 2011'de 802 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu yılın Ocak-Ağustos döneminde gerçekleştirilen ihracat ise 518 milyon Dolar seviyesindedir. 4. Üçüncü Binyılın Kıtası: Afrika Afrika Kıtası nın son yıllardaki hızlı yükselişindeki en önemli faktörlerden biri, küresel krizin etkisiyle mevcut pazarların daralmış ve ihracatçıların yeni pazarlar arayışına yönelmiş olmasıdır. Kıta 30 milyon metrekareyi aşan yüzölçümü ve 1 milyarı geçen nüfusu ile tüm uluslararası yatırımcıların ilgisini kendine çekmekte ve 3. Binyılın Potansiyel Kıtası olarak adlandırılmaktadır. Türkiye nin kıta ülkeleri ile olan ilişkileri her alanda hızla gelişmekte ve derinleşmektedir. 19

Ülkemizde Afrika Yılı ilan edilen 2005 senesinde kıta ile 6.8 milyar Dolar olan ticaret hacmimiz, Afrika Birliği nin Türkiye yi stratejik ortağı olarak kabul ettiği 2008 yılında 14.6 milyar Dolara yükselmiş, 2011 yılına gelindiğinde ise bu hacim 17.1 milyar Dolara ulaşmıştır. Türkiye nin kıtadaki öncelikli ticaret partnerleri Kuzey Afrika ülkeleri olmakla birlikte, Nijerya, Etiyopya, Kenya, Angola ve Gana gibi Sahra ve Sahraaltı Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimiz de son yıllarda yükselen bir grafik çizmektedir. Kıtada hızla artan tüketici nüfus ve büyük altyapı eksiklikleri nedeniyle her türlü hizmet ve ürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar başta karayolları, sulama kanalları, otel ve konut inşaatları gibi büyük projeler olabileceği gibi sanayi makinaları ve yedek parçaları, otomotiv, içecek ve yiyecek sanayi, gıda işleme, konserve ürünler, tekstil ürünleri, demir çelik ve inşaat malzemeleri gibi çok geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Bölge ülkelerinde Türk yatırımcı sayısı gün geçtikçe artmakta ve işadamlarımızın üstlendikleri başarılı projeler sayesinde kıtada olumlu bir Türk ve Türk ürünü imajı oluşmaktadır. 2012 Kasım ayı itibariyle 32 Afrika ülkesinde Büyükelçiliğimiz etkin bir şekilde faaliyet göstermekte, kıta ile iş yapmak isteyen işadamlarımıza gerekli bilgi ve desteği temin etmektedir. Diğer yandan Türk Havayolları nın 24 ülkede 32 farklı noktaya direkt uçuşunun bulunması ticari ilişkilerin yanı sıra kültürel ve turizm ilişkilerinin gelişmesi adına da büyük bir avantaj sağlamaktadır. Odamız Afrika nın hızlı yükselişini yakından takip etmekte olup, tarihten gelen dostane bağlarımızdan kuvvet alarak oluşturulacak yüksek bir ticaret hacmi ve çeşitlendirilmiş dış ticaret için öncelikle kıtanın daha iyi tanınması, fırsatların keşfedilmesi gerektiğine inanmaktadır. Afrika Birliği nin 49. Kuruluş yıldönümünü olan 25 Mayıs 2012 tarihinde Dışişleri Bakanlığımızın değerli katkıları ve Odamız evsahipliğinde gerçekleştirilen Dünya Afrika Günü ve Afrikalı Büyükelçiler İzmir Zirvesi organizasyonu büyük başarı ile tamamlamıştır. Bahsi geçen organizasyona 14 Afrika ülkesinden Büyükelçi düzeyinde katılım sağlanmış, düzenlenen toplantılarda İzmir ile Afrika arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için izlenecek yol haritası oluşturulmuştur. 20

Pazar araştırmasında bulunmak ve Afrika daki iş ortamını yerinde incelemek üzere Odamızca 2 5 Ekim 2012 tarihlerinde Fas Krallığı nın Kazablanka, Rabat ve Marakeş şehirlerine yönelik bir iş ve inceleme gezisi düzenlenmiştir. T.C Rabat Büyükelçiliğimiz, Rabat ve Kazablanka daki Ticaret Müşavirlerimiz ile gerçekleştirilen görüşmelerin yanı sıra Fas Ticaret, Sanayi ve Yeni Teknolojiler Bakanlığı ile de temas kurulmuş ayrıca ziyaret edilen 3 şehirdeki Ticaret ve Sanayi Odaları ile iş forumları ve ikili iş görüşmeleri düzenlenmiş, her 3 Oda ile de Kardeş Oda anlaşması imzalanmıştır. 81. İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında Gambiya, Gana, Gabon, Kamerun, Kenya, Kongo Demokratik, Lesotho, Senegal ve Tanzanya dan Ticaret Bakanları ile Bakanlık üst düzey yetkileri Odamızı ziyaret etmiştir. Yapılan görüşmelerde ortaklık kurulabilecek sektörler belirlenmiş, sektörel ziyaretler ile ilişkilerimizin pekiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Bölge ülkelerinin ihtiyaç duyduğu tüm bilgi, teknoloji ve deneyim Türkiye de mevcuttur. İzmirli işadamlarının Afrika daki yükselen olumlu Türk algısından faydalanması ve kendilerine sağlam bir yer edinmesi gerekmektedir. Odamızın bu kapsamda kıta ülkelerine yönelik tanıtım toplantıları, heyet ziyaretleri, iş ve inceleme gezileri 2013 yılında da devam edecektir. 5. Yüzyılın Tehdidi ve Fırsatı: Enerji Güçlü ve istikrarlı bir ekonomik yapıya sahip olmak, tüm ülkelerin öncelikli hedefidir. Bu noktada bilgi toplumu, sanayileşme ve ileri teknolojiye geçişin büyük önemi bulunmaktadır. Teknolojik açıdan rekabet dendiğinde ise; enerji, bilgi ve hız ilk akla gelen unsurlardır. Bilginin en beğenilen biçime dönüştürülüp teknoloji aracılığıyla en kısa sürede kullanıcıya sunulan rekabetçi bir ortamda; enerji bakımından dışa bağımlılığı en az durumda olan ülkeler ekonomik bakımdan en çok gelişebilen ülkeler olup, söz konusu gelişmişlik düzeylerini refah toplumu olmak için kullanmaktadırlar. Küresel ısınma, iklim değişikliği, karbon ayak izi gibi kavramlar günümüzde global ekonominin yeni çarklarıdır. Bu noktada ekonomik büyümeyle eş zamanlı olarak iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında temiz ve sürdürülebilir kalkınma modelleri üzerinde durulmaktadır. 21

Dünyada, uzun zamandır enerji endüstrisinin en önemli sorunu; enerji arzı üzerinde denetimi ve enerji arz güvenliğini sağlamak olmuştur. Ancak daha önemli bir sorun vardır ki bu da çevre sorunlarıdır. Bu sorun, fosil yakıtların yarattığı çevre sorunlarının hızla artmasına bağlı olarak çevrede meydana gelen tahribattır. Bu kapsamda da yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretiminde kullanımının arttırılması ve böylece enerji arzının çevre açısından da güvenli olarak sağlanması en önemli enerji politikası olarak ortaya çıkmaktadır. Grafik 2: Dünya Enerji Tüketiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Payları % 16 % 2,8 Fosil Kaynaklar Nükleer Enerji Yenilenebilir Enerji % 81 Kaynak: Ren21, Renewables Global Status Report, http://www.ren21.net/portals/97/documents/gsr/ren21_gsr2011.pdf Bilinen fosil yakıt rezervlerinin ömrüne göz atıldığında çıkan sonuç; dünya üzerinde bilinen petrol rezervlerinin 40 yıl, doğalgazın 61 yıl, kömürün 227 yıl ömrü kaldığıdır. Türkiye açısından bakıldığında ise; petrolün 14 yıl, doğalgazın 16 yıl ve kömürün 130 yıllık ömrü kalmıştır. Küreselleşme, hızla artan nüfus, kentleşme ve sanayileşme ile birlikte enerjiye olan talep gün geçtikçe artmaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) projeksiyonlarına göre enerji politikaları ve enerji arzına yönelik tercihlerin mevcut durumlarını korumaları halinde dünyada birincil enerji talebinin de 2007-2030 yılları arasında %40 oranında artış olacağı gösterilmektedir. Bu referans senaryo dahilinde yıllık ortalama %1,5 oranında birincil enerji talebi artışı, 2007 yılında 12 milyar ton petrol eşdeğeri (TEP) düzeyinden 2030 yılında 16,8 TEP düzeyine ulaşacaktır. Bu talep artışının %93 lük bölümünün ise OECD üyesi olmayan ülkelerden kaynaklanacağı belirtilmektedir. 2007-2030 yılları arasındaki enerji kullanımı artışının dörtte üçünden fazlasının ise yine fosil kaynaklar tarafından sağlanacağı öngörülmektedir. 22

Ancak fosil kaynakların tükenecek olması, çevreye verdiği zararın yanı sıra artan enerji ihtiyacına bağlı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep her geçen gün artmakta ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilme zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda uluslararası girişimlerin de arttığı görülmektedir. Yenilenebilir enerji alanında en önemli girişimlerin Avrupa Birliği tarafından ortaya konulduğu görülmektedir. Bu çalışmaları tarihsel süreç içerisinde ele alacak olursak; Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 1996 yılında yenilenebilir enerji konusundaki stratejilerinin ilk adımı olarak Yeşil Rapor u yayınlamıştır. Söz konusu raporda; 2010 yılında Topluluk bünyesinde yenilenebilir kaynakların genel enerji talebinin karşılanmasında %12 lik bir paya ulaşması hedeflenmiştir. Yeşil Kitap ta hedeflenen orana ulaşabilmek için uygulanacak stratejiyi tanımlamak üzere 1997 yılında Geleceğin Enerjisi: Yenilenebilir Enerji Kaynakları başlıklı Beyaz Rapor yayınlanmıştır. Söz konusu raporda yenilenebilir enerji kaynaklarının ithalata olan bağımlılığı azalttığı ve arz güvenliği sağladığı, CO2 emisyonunun azaltılmasını sağladığı, yeni iş alanlarının yaratılmasında yardımcı olduğu belirtilmiş, bu kaynakların AB nin genel iç enerji tüketiminde %6 lık bir paya sahip olduğu ifade edilerek, AB nin 2010 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranını ikiye katlamayı hedeflediği öngörülmüştür. Beyaz Rapor un yayınlanmasını takip eden dönemde Kyoto Protokolü imzalanmıştır. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi nin (İDÇS) bir eki olan Kyoto Protokolü 1997 yılında imzaya açılmıştır. Protokol, bir yandan sera gazlarının emisyonlarının sabitlenmesi ya da azaltılması için iklim değişikliğine ve bunun dünya üzerindeki fiziksel sonuçlarına müdahale etmeyi amaçlarken, diğer yandan da küresel ölçekte sermaye ve teknoloji hareketlerine yön verecek yeni araçlar tanımlamaktadır. İDÇS nin uzantısı olarak hukuken bağlayıcı yükümlülükleri özetleyen protokol, 1-12 Aralık 1997 tarihlerinde Japonya nın Kyoto kentinde 159 ülkenin katılımıyla yapılan 3. Taraflar Konferansı nda kabul edilmiştir. Söz konusu protokol kapsamında ülkeler, iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının azaltılması için gelişmişlik düzeylerine göre belli taahhütler vermek ve bunları öngörülen sürede kararlaştırılan düzeyde indirmekle yükümlüdürler. Kyoto Protokolü, İDÇS yi tamamlayan ve güçlendiren bir belgedir. Kyoto Protokolü ne taraf olabilmenin ilk şartı İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ne de taraf olunması gerekliliğidir. Kyoto Protokolü kapsamında; taraflar 2008-2012 dönemindeki emisyonlarını, 1990 yılındaki emisyon düzeylerinin en az %5 i kadar indireceklerdir. İstenilen sonuçlara ulaşılması kapsamında; yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, ulaştırma sektörü emisyonlarının azaltılması, sürdürülebilir tarımın desteklenmesi gibi önlemler gerekmektedir. 23

Kyoto Protokolü kapsamında AB, enerji güvenliğine sadece arz boyutu açısından değil, aynı zamanda çevre güvenliğini de dikkate alacak biçimde bir tutum sergilediğini ortaya koymuştur. 2000 yılında Avrupa Komisyonu tarafından Enerji Arzının Güvenliği İçin Bir Avrupa Stratejisine Doğru başlıklı Yeşil Kitap yayınlanmıştır. Söz konusu rapora göre; toplumların sosyal istikrarı, gelişmesi maliyet etkin ve dengeli bir enerji arzına bağlanmaktadır. 2001 yılında Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyi tarafından İç Elektrik Piyasalarında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Üretilen Elektriğin Teşvik Edilmesi ne ilişkin direktifi kabul etmiştir. Buna göre; üye ülkelerdeki yenilenebilir elektrik politikasının gelecek 10 yıl içerisindeki çerçevesi belirlenmiştir. Söz konusu direktifin en önemli özelliklerinden biri; yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik için saptanan ulusal hedeflerin tutturulmasına yönelik Topluluk hedeflerinin belirlenmesidir. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı konusunda özellikle elektrik üretimindeki payını %14 den %22 ye çıkartmayı hedefleyen AB de yenilenebilir kaynaklarını kullanmada üye ülkeler arasında oldukça büyük farklılıklar söz konusudur. Örneğin rüzgar enerjisinde Danimarka, Almanya, İspanya; güneş enerjisinde ise Avusturya, Almanya ve Yunanistan ın başarılı gelişmeler kaydettiğini söylemek mümkündür. Geçtiğimiz 25 yılı aşkın bir süredir, dünya enerji talebi ortalama olarak yılda %2 artmıştır. Önümüzdeki 25 yılda da dünya enerji talebinin ortalama olarak yılda %1,2 artması beklenmektedir. Grafik 3: Dünya Enerji Tüketimi (1990 2035) (Katrilyon BTU=İngiliz Isı Birimi) 800,0 700,0 600,0 500,0 400,0 300,0 200,0 100,0 0,0 769,8 721,5 671,5 619,5 573,5 504,7 353,7 406,0 1990 2000 2008 2015 2020 2025 2030 2035 Kaynak: http://www.eia.gov/forecasts/ieo/world.cfm Söz konusu artışın gelişmekte olan ülkelerde bir miktar daha yüksek olması beklenmekle birlikte, dünya enerji talebindeki artışın önemli bir bölümü Çin de olacaktır. 24

Çin enerji tüketiminde ABD yi geçmiş bulunmaktadır. Çin de enerji talebi ekonomik gelişmelerdeki zayıflamaya rağmen hızını kesmemektedir. Ancak geçtiğimiz yıl Çin de yaşanan kuraklık nedeniyle hidrolik kaynaklardan elde edilen elektriğin azalmasına neden olduğundan enerji arzında daralmalar görülmektedir. Bu durumun Çin in daha fazla fosil yakıt ithal etmeye yönelmesi durumunu ortaya çıkarması, fosil yakıtlarda yüksek fiyat baskısının 2011 yılında da devam etmesine yol açmıştır. Birincil enerji fiyatlarının tümünde, geçtiğimiz 5 yıl zarfında, global ekonomik krize rağmen yüksek artışlar, ülkeleri enerji ithalatından uzaklaşmaya, yerli üretimin arttırılmasına yöneltmektedir. ABD, Avrupa Birliği başta olmak üzere dünyada eğilim yenilenebilir enerji kaynakları aracılığıyla enerji talebini karşılamak yönündedir. Özellikle Almanya, bu hedefi her geçen gün arttırmaktadır. Almanya da nükleer santrallerin 2022 yılına kadar kapatılması politikası bunun önemli örneklerinden biridir. Günümüzde tüm yenilenebilir enerji kaynakları, enerji talebinin %2,5 lik kısmını karşılarken Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan tahminlerde; 2015 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji talebinin %3,3 ünü karşılaması beklenmektedir. OECD ülkeleri arasında yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji tüketimindeki payının %25 e ulaşması beklenmektedir. Karbondioksit oranlarının düşürülmesi gerekliliği, fosil yakıtlara bağımlı durumda bulunan ülkelerde enerji arz güvenliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının orta ve uzun vadede geleneksel enerjilere göre maliyet avantajı da elde edeceği beklentileri, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yatırımların ve desteklerin oluşmasına neden olmuştur. Yüksek petrol ve doğalgaz fiyatları, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanımına yönelik eğilimleri arttırmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu da özellikle rüzgar, güneş, biyokütle ve hidrolik enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişmesini enerji politikalarının merkezine yerleştirmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı na göre; Avrupa Birliği nde enerji sektöründe önemli değişiklikler yaşanması beklenmektedir. Bu kapsamda nükleer enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, biyokütle enerjisi elde etme teknolojilerine önemli yatırımlar yapılması ve söz konusu teknolojinin yaygınlaştırılması beklenmektedir. AB nin 2009-2030 yılları arasındaki dönem için elektrik sektörüne yapılacak yatırımlarının %71 inin yenilenebilir enerji yatırımları olması beklenmektedir. 25