Düzenleme Kurulu Bilim Kurulu Oturum görevlileri Afiş tasarımı Web sitesi teknik destek



Benzer belgeler
Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

İÜ İTF Psikiyatri Anabilim Dalı Sanat Psikoterapi Çalışma Grubu. Seminer/Atölye Çalışması

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Hakkımızda GHA 2007 / 2

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

Derece Bölüm/Program Üniversite Bitirme Yılı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM-I. Doç. Dr. Günseli GİRGİN

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

AİLE DANIŞMANLIĞI SERTİFİKALI EĞİTİM PROGRAMI BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ VE SOSYAL HİZMET UZMANLARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ İŞBİRLİĞİNDE AÇILIYOR

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

13. ULUSAL PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK KONGRESİ BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI Ekim, 2015 Mersin

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

3. SINIF 3. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

GEDİZ ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

I. YARIYIL Psikolojiye Giriş Fizyolojik Psikoloji Türkçe I: Yazılı Anlatım Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I Yabancı Dil I Bilgisayar I

Gülün Tam Ortası Bilişsel Yazınbilim ve İkinci Yeni nin Bilişsel Temelleri Murat Lüleci ISBN: Baskı Ocak, 2019 / Ankara 100 Adet

1. SINIF - 1. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME FORMU Öğretim Yılı

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl

Projenin Adı: ERGOTERAPİ İÇİNDE HAYATIN RİTİMLERİNİ ÖĞRENMEK

İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ

Dersin Grubu. Dersin Kodu. Yarıyıl. Dersin Adı. Bölüm Zorunlu. 1 1 PSY101 Psikolojiye Giriş-I. Bölüm Zorunlu. 2 2 PSY102 Psikolojiye Giriş-II

UZM. PSK. BUKE TUNCEL YANGIN

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Sosyal Psikolojiye Giriş (PSY 201) Ders Detayları

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü MÜZİK VE GÖSTERİ SANATLARI ALANI DRAMA KURS PROGRAMI

Ebru ÖZKURT TOPCU. Uzman Klinik Psikolog. Aile ve Çift Terapisti

Suriyeli Mülteci Çocuklar ile Dışavurumcu Sanat

ULUSLARARASI TRAVMA ÇALIŞMALARI PROGRAMI - İSTANBUL - NEW YORK İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Jeopolitik POLS

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ/SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ/SOSYOLOJİ PR. (AÇIKÖĞRETİM)

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

3.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (10 EYLÜL-19 EKİM 2012)

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

TÜRKİYE DE AVANGARD TİYATRO HATICE HAVVA YAZICI KEREMCAN DUM ENISE GOKBAYRAK 2008 ISTANBUL BILGI UNIVERSITESI

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

İBRAHİM ARAP. e-posta: Tel: / : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

ÖZEL YETENEK SINAVI İLE ÖĞRENCİ ALAN YÜKSEKÖĞRETİM PROGRAMLARININ ÖĞRETİM PROGRAMLARINA GÖRE DAĞILIMI

OCAK-MART AYLIK SOMA VE DURSUNBEY PSİKOSOSYAL DESTEK MERKEZLERİ FAALİYET RAPORU

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise:

Adnan Menderes Üniversitesi Akademik Değerlendirme Puan Bildirim Formu

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

RPDAESEÇ05 Kısa Süreli Psikolojik Danışma GKAIIT1 Atatürk İlkeleri ve. Teknolojileri. İnkılap Tarihi 2

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ GÖRSEL İLETİŞİM TASARIM BÖLÜMÜ

TÜRKÇE ANABİLİM DALI TÜRKÇE EĞİTİMİ BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

Saygılarımızla, Genç Barış İnisiyatifi Derneği adına, M. Emre Akkaş Genel Başkan

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SAMSUN MESLEK YÜKSEKOKULU Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Çocuk Gelişimi Programı

TEMEL SANAT EĞİTİMİ NEDİR?

DALI (DR) 0 5 GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ DALI (SY) 0 5

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (16 Şubat-27 Mart 2015 )

MÜHENDİSLİK EĞİTİMLERİNDE ÖLÇÜMBİLİM VE KALİBRASYON KONULARINDAKİ MEVCUT DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ!

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

DERS PROFİLİ. Ulusal Güvenlik POLS 435 Güz

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (8 EYLÜL EKİM 2014)

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

YENİ İLKÖĞRETİM TÜRKÇE PROGRAMININ GETİRDİKLERİ Hasan Basri DURSUN > hbdursun@gmail.com

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

İş Yerinde Ruh Sağlığı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Dilşad Koloğlugil 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun oldu.

Ayrımcılık ve Yeni Medyada Nefret Söylemi Eğitmen Eğitimi Raporu Şubat 2011 İstanbul, Türkiye - Green Park Hotel

DANS TERAPİ. Dokuz Eylül Üniversitesi

Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Ders İçerikleri

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

T.C. UŞAK ÜNİVERSİTESİ Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

1. Adı Soyadı : Halis ÖZERK 2. Doğum Tarihi : 10 Nisan Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

Transkript:

Özetler Kitabı IV. Psikoloji ve Sanat Sempozyumu Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi 15-16 Ekim 2015

1 Düzenleme Kurulu Prof. Dr. Hasan Gürkan Tekman, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Prof. Dr. Doğan Kökdemir, Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Doç. Dr. Sezen Özeke, Uludağ Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Y. Doç. Dr. Handan Can, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Y. Doç. Dr. Nil Korkut Naykı, ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Y. Doç. Dr. Ahu Öztürk, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Araş. Gör. Ayşe Arman, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Bilim Kurulu Prof. Dr. Türev Berki, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Y. Doç. Dr. Handan Can, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Uzm. Pelin Erdem, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Anabilim Dalı Doç. Gonca Erim, Uludağ Üniversitesi Resim İş Eğitimi Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Eskin, Adnan Menderes Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Doç. Dr. Hakkı Engin Giderer, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Resim Bölümü Y. Doç. Dr. Didem Aktaş Kadıhasanoğlu, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü Prof. Dr. Nesrin Kalyoncu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Y. Doç. Dr. Nil Korkut Naykı, ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Prof. Dr. Doğan Kökdemir, Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Prof. Dr. Fırat Kutluk, Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Bilimleri Bölümü Doç. Dr. Sezen Özeke, Uludağ Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Y. Doç. Dr. Elif Öztabak Avcı, ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Y. Doç. Dr. Ahu Öztürk, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Burcu Sevim, BS Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Uludağ Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Prof. Dr. Hasan Gürkan Tekman, Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Oturum görevlileri Eda Bağcı Fatih Bayrak Pınar Bürhan Merve Çavuşoğlu Çiğdem Gülçay Deniz Çağdaş Kızgut Gökhan Uğur Şahin Özge Yanbolluoğlu Afiş tasarımı Ceyda Ataç Özge Gökçer Web sitesi teknik destek Kadir Çıkış Orçun Yıldırım

2

3 Özel Etkinlikler Davetli Konuşmacı Thomas Solomon Bergen Üniversitesi Grieg Akademisi Müzik Bölümü Thomas Solomon, Bergen Üniversitesine bağlı Grieg Akademisi müzik bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır. Daha önce New York Üniversitesi, Minnesota Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi olarak bulundu. Bolivya da, ekoloji, yer ve kimliğin müzikal imgelemi; İstanbul da, Türk hip hop müziğinde yer ve kimlik konularında alan çalışmaları yaptı. Bolivya dağları yerli kimliği ve müzik, Türkiye de popüler müzik, müzik ve sömürge sonrası dönem, müzik ve ırk konularında çalışmaları Ethnomusicology, Popular Music, European Journal of Cultural Studies, ve Yearbook for Traditional Music dergilerindeki makalelerinin yanında çeşitli derleme kitaplarda yer alan bölümler içinde yayınlandı. Ayrıca Music and Identity in Norway and Beyond: Essays Commemorating Edvard Grieg the Humanist (2011) and African Musics in Context: Institutions, Culture, Identity (2015) adlı kitapları derledi ve Ethnomusicology in East Africa: Perspectives from Uganda and Beyond (2012) kitabını derleyen ekip içinde yer aldı. Konferans-Resital Türev Berki Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü 1970 de Ankara da doğan Türev Berki, piyano öğrenimini Elif ve Bedii Aran ın öğrencisi olarak, ünlü ikilinin kurduğu Aran Müzik Merkezi nde tamamladı. 1982 de Berlin de düzenlenen 29. Uluslararası Steinway Piyano Yarışması nda birincilik ödülünü kazandı. 1983 de İtalya da katıldığı Senigallia Uluslararası Genç Piyanistler Yarışması nda ise ödüle lâyık görülen beş yarışmacı arasında yer aldı. 1990 da Polonya daki Sopot Müzik Festivali ne davet edilen ilk Türk piyanist oldu. 1993 de Türkiye Cumhuriyeti nin 70. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Amerika Birleşik Devletleri ne kültür elçisi sıfatıyla davet edilerek Washington D.C. de bir resital verdi. Moons and Stars Project organizasyonu çerçevesinde 2001 de New York un ünlü konser salonu Carnegie Hall daki performansı geniş yankı uyandırdı. Yaklaşık altı yıllık bir çalışmanın ürünü olarak Prof. Dr. Ali Uçan ın danışmanlığında 1997 yılında tamamladığı, Mozart ın Piyano Konçertolarına İlişkin Bir Çerçeve Kadans Modeli başlıklı Doktora tezi, bilim ve sanat çevrelerinde geniş yankı uyandırdı ve Mozart ın kadans anlayışına açıklık getiren bir çalışma olarak değerlendirildi. Gerek yorumcu, gerekse bilim insanı olarak edindiği bu farklı kimlik; 1998 de dünyanın en büyük kariyer organizasyonlarından Junior Chamber International tarafından Türkiye nin Kültür Alanında En Başarılı Genci olarak ilan edilmesine ve 2008 de Hacettepe Üniversitesi Sanat Ödülü ne lâyık görülmesine gerekçe teşkil etti. Türev Berki, müzik analizi ve sistematik müzikoloji konularına odaklanan çalışmalarını, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü profesörü olarak günümüzde de sürdürmektedir. Doğaçlama Tasarım Özgür Ediz Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü Özgür Ediz, 1968 yılında doğdu. Sırasıyla, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi nde lisans, Yıldız Teknik Üniversitesi nde yüksek lisans ve İstanbul Teknik Üniversitesi nde doktora eğitimini tamamladı. Gerek serbest, gerekse akademik süreçte birçok mimari tasarım ve uygulamaları, katıldığı ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödülleri bulunmaktadır. Halen Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü nde Doçent olarak görev yapmakta olan Özgür Ediz in çalışmaları arasında; bir çok eğitim yapısı, restoran, çeşitli konut ve sanayi yapıları yer almaktadır Ayrıca araştırma ve yayın konularını ise, Sayısal Tasarım, Fraktal Geometri, Kaos Teorisi, Güncel Mimarlık Problemleri, Mimari Tasarım Kuramları ve Tasarım Süreci Problematiği oluşturur.

4 Film ve Tartışma Burcu Sevim BS Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi 2004 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Psikoloji bölümünden mezun olan Burcu Sevim, Klinik Psikoloji yüksek lisansını ve Klinik Psikoloji doktora derecesini de ODTÜ de tamamladı. Eğitimi süresince önde gelen hastanelerde psikiyatri servislerinde staj yaptı, çeşitli Klinik Psikoloji ve Psikiyatri merkezlerinde psikoterapi uygulamalarına devam etti ve süpervizyon aldı. ODTÜ deki eğitimi sürecinde dahil olduğu Psinema grubunun etkinlikleri bünyesinde sinematerapiye olan ilgisi arttı ve uygulamalarında filmleri kullanmaya başladı. Verdiği seminerlerin yanı sıra, psikoloji ve sinemanın iç içe olduğu radyo programının yapımcılığını üstlendi, Psinema dergide çeşitli yazıları yayınlandı. Cinemascope dergisinde SinemaTerapi köşesinde yazdı, yurt dışında intihar ve sanatla ilgili yapılan bir çalışmada ergen intiharları ve filmler konulu yazısıyla katkıda bulundu. ODTÜ KKK Psikoloji bölümünde ve Yeditepe Üniversitesi Psikoloji ve Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümlerinde derslerde filmleri kullanarak daha keyifli ve kolay öğrenmenin sağlanmasını hedefledi.

5 Program 15 Ekim Perşembe 09:00-09:30 Çay-Kahve 09:30-09:45 Açılış Oditoryum 09:45-11:00 Music and Race in American Cartoons Thomas Solomon Bergen Üniversitesi Grieg Akademisi Müzik Bölümü Oditoryum 11:00-11:15 Çay-Kahve Arası YASAK VE ÖZGÜRLÜK (Oturum başkanı: Hasan Gürkan Tekman) Oditoryum 11:15-11:45 Sanat ve Sansür Fatma Yaşın Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü 11:45-12:15 Özgür Müzisyenler, Özgün Sokaklar Elif Özen İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü 12:15-12:45 Kültürel Elitizm Bağlamında Darülbedayi de Operet Fırat Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü 12:45-14:00 Yemek PSİKOLOJİK TRAVMA VE BOZUKLUKLAR (Oturum başkanı: Fatih Balcı) Toplantı Salonu Narsisizm, İç Konuşma, Anlama ve Anlatma: Otoportre Ferhunde Küçükşen Öner Bartın Ünivesitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim İş Öğretmenliği Anabilim Dalı Melankolinin; Albrecht Dürer, Lucas Cronach ve Edvard Munch un Resimlerindeki Nesnelleşen Öyküleri Melek Şahindokuyucu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Çocuk İstismarının Sanat Yoluyla İfşası Meral Zengin Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim Dalı

6 SANAT VE TOPLUM (Oturum başkanı: Melihat Tüzün) Oditoryum 14:00-14:30 Sanat, Teknoloji ve Post Modernizm Zafer Kalfa Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Resim Bölümü 14:30-15:00 Sanat, Sosyal Bilimler ve Demokrasi Yılmaz Özbek Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü Abulfez Süleymanov Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 15:00-15:30 Tarkovski Sinemasında Din-Sanat İlişkisi: Andrey Rublev Üzerine Bir İnceleme Ömer Osmanoğlu Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü 15:30-15:45 Çay-Kahve Arası PSİKOTERAPİ (Oturum başkanı: Handan Can) Oditoryum 15:45-16:15 Sanatla Terapi Teknikleri ile İletişim Becerilerini Güçlendirilmesi: Olgu Sunumu Aslı Deniz Malcılar Anadolu Lisesi 16:15-16.45 Çığlığın Işıkla Buluşması Özlem Vargün Hacettepe Üniversitesi Resim Anabilim Dalı 16:45-17:15 Sanatla Terapinin Felsefi Boyutları Şahin Filiz Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü EĞİTİM (Oturum başkanı: Ahu Öztürk) Toplantı Salonu Üniversite Öğrencilerinin Müzik Tercihleri ve Okul Başarı Düzeyleri İlişkisi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Örneği H. Özgür Akkor Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Erdem Çağlar Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Temel Seramik Tasarımı Eğitiminde Gestalt Görsel Algı Yasaları Sinan Avinal Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü Bale Sanatının ve Türkiye de Yaygın Olarak Kullanılan Eğitim Sisteminin Çocuk ve Ergenlerin Ruh Sağlığı Açısından İncelenmesi Pelin Erdem Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü SANAT VE POLİTİKA (Oturum başkanı: Melek Şahindokuyucu) Toplantı Salonu Öteki Olan Kendi: Algı, Sanat ve Politika Derya Ölçener Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Psikoloji ve Sanat Sorunsalında Pro- Marx Yaklaşımların Üstünlüğü Haluk Naci Gülalp Mersin Sanatta Katılımın Başyapıtlar Yönünden İncelenmesi Melihat Tüzün Namık Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü 19:15 Otobüs hareket saati BAOB-Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı 20:00-22:00 Konferans-Resital Türev Berki Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı Konser Salonu 22:00 Otobüs hareket saati Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı-BAOB

7 ŞİDDET VE ÖLÜM (Oturum başkanı: Doğan Kökdemir) Oditoryum 09:30-10:00 Sanatta Psikolojik Nesne Olarak Ölüm: Vanitas Ümran Özbalcı Aria Yeni Yüzyıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü 10:00-10:30 Sanat Tarihinde Ölüm Korkusu Fatih Balcı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü 10:30-11:15 Çay-Kahve Arası FARKLILIK VE AYRIMCILIK (Oturum başkanı: Doğan Kökdemir) Oditoryum 11:15-11:45 Özel Gereksinimleri Olan Bireylerin Yaşamlarına Farklı Bir Açıdan Bakma: Sinema Filmleri Hülya Kartal Uludağ Üniversitesi İlköğretim Bölümü Şehnaz Baltacı Göktalay Uludağ Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü Şehnaz Sungurtekin Uludağ Üniversitesi İlköğretim Bölümü 11:45-12:15 Mine Söğüt Yazınında Toplumsal Cinsiyet ve Delilik Betül Sarı Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Programı 12:15-12:45 To Kill a Mockingbird" Eserindeki Irk Temelli Ayrımcılığın Sosyal Psikoloji Bağlamında Değerlendirilmesi Melisa Bozkurt Akdeniz Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü 12:45-13:15 Opera Queen Örneğinde Sanat ve Ayrımcılık Hasan Gürkan Tekman Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü 13:15-14:30 Yemek 16 Ekim Cuma KİMLİK VE BENLİK (Oturum başkanı: Ferhunde Küçükşen Öner) Toplantı Salonu Müzik, duygular ve benlik ilişkisi: Ergenlik dönemi için niteliksel bir analiz Ahu Öztürk Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Sovyetler Birliğine ilişkin ayrı kolektif belleklerin heykellerde yansıması: Sofya, Kiev ve Moskova örnekleri Vildane Özkan Ahmadian Dishkedouki Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ALGI (Oturum başkanı: Şahin Filiz) Toplantı Salonu Yüzler im Sergilerinden Algı Deneyimleri Cafer Arslan Anadolu Üniversitesi Moda Tasarım Bölümü Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik: Türk Sanat Müziği Duyguları Nasıl Etkiliyor? Ayşe Arman Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Hasan Gürkan Tekman Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Algısal ve Psikolojik Olarak Oyuna Girme Hissi Açısından Video Oyunlarında Klasik Müzik Yasemin Ata Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müzik Bilimleri Anabilim Dalı Tonal ve Atonal Akorlara EEG Yanıtları ve Katılımcı Görüşme Bulguları Aslı Galioğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müzik Bilimleri Anabilim Dalı

8 14:30-17:30 Film ve Tartışma Burcu Sevim BS Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Oditoryum 17:30-17:45 Kapanış Oditoryum

9 Bildiri Özetleri Music and Race in American Cartoons Thomas Solomon Bergen Üniversitesi Grieg Akademisi Müzik Bölümü Amerikan animasyonları ortaya çıkışlarından beri hem görsel hem de işitsel olarak ırka dayalı temsilleri yaygın olarak kullanmıştır. Örneğin, 1920 lerin sonları ve 1930 ların başlarında pek çok animasyon karakterinin tiplemesi açıkça 19. yüzyıl Amerika sında yüzlerin siyaha boyandığı minstrel geleneğinden türetilmiştir. Bu erken animasyonların müziği de büyük ölçüde o zamanda popüler olan erken caz ve daha öncelerine ait minstrel ve ragtime geleneklerinden beslenerek pek çok yönden siyah olarak işaretlenmiştir. Görüntü ve sesin birleşimiyle yaratılan bu tür ırka dayalı temsiller, Disney in Peter Pan ındaki (1953) Amerikan yerlileri ve Lady and the Tramp teki (1955) Siyam kedileri gibi çok tanınan ırka dayalı temsillerde görüldüğü gibi, animasyon yapımcılarının kullanmaya devam ettikleri bir örnek oluşturdular. Bu son örnekte görüldüğü gibi animasyon hayvanları gibi insan olmayan animasyon karakterleri de çoğu zaman insan bakışıyla ırklılaştırılmıştı. Bu sunum, 1930 lardan 1950 lere kadar Amerikan animasyonlarında ırka dayalı temsilleri inceleyecektir. Müzikolog Nicholas Cook un (1998) müzikal multimedyaya yaklaşımını ve psikolog Eric F. Clarke ın (2005) müziğin nasıl özne konumları oluşturduğu ve dinleyicileri belli tutumları benimsemeye teşvik ettiği konusuna teorik bakışını başlangıç noktası olarak alarak, bazı animasyon örneklerini, müziğin, dilin ve hareket eden imgenin nasıl ırklılaştırılmış temsiller yarattığını incelemek üzere analiz edeceğim. Multimedya metinleri olarak animasyonların, izleyicileri karakterler karşısında belli değerler (olumlu, olumsuz, ikircikli) benimsemeye davet ederken, ırkın ırklılaştırılmış karakterlerde beden bulan, karmaşık şekilde kesişen görsel ve işitsel temsillerini kurduğu savını öne süreceğim. Sunum, Ursula Hemetek, Essica Marks ve Adelaida Reyes tarafından derlenmiş olan Music and Minorities from Around the World: Research, Documentation and Interdisciplinary Study, Newcastle: Cambridge Scholars Publishing, 2014 adlı kitaptaki Music and Race in American Cartoons: Multimedia, Subject Position, and the Racial Imagination, s. 142-166, başlıklı makaleyi temel almaktadır. YASAK VE ÖZGÜRLÜK Sanat ve Sansür Fatma Yaşın Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü Ülkemizde son yıllarda toplumun ahlaki değerlerine uymadığı gerekçesiyle sanat eserlerine yönelik çeşitli sansür uygulamaları yapılmaktadır. Bu uygulamaların, bazı gruplar tarafından eleştirilirken, bazı gruplar tarafından desteklenmesi bireylerin inançları ya da siyasi görüşleri sanat eserlerinin algılanmasında farklılıklara neden olur mu? sorusunu akla getirmektedir. Bu amaçla, bu çalışmada farklı siyasi görüşe ve inanç düzeyine sahip bireylerin sansürlenen sanat eserlerine ilişkin değerlendirmelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Örneklemi 18-55 yaş aralığındaki 108 i kadın ve 71 i erkek olmak üzere toplam 179 kişiden oluşmaktadır. Veri toplama araçlarında kullanılan demografik bilgi formunda katılımcılara yaş, cinsiyet, dini inanç ve siyasi görüşlerine ilişkin bilgiler sorulmuştur. Sanat eserlerine ilişkin soru formunun oluşturulması amacıyla ise öncelikle, 2013 yılında ülkemizde belirli kişi ya da kurumlar tarafından toplumun ahlaki değerlerine uymadığı gerekçesiyle sansürlenmiş eserler incelenmiş ve üçü görsel (Davud Heykeli-Michelangelo, Aşk Yağmuru Heykeli- Zafer Sarı, Oturan Kadın Tablosu-Picasso), üçü de yazılı (Üvercinka-Cemal Süreya; Hikâye-Cahit Külebi; Masa da masaymış ha!-edip Cansever) olmak üzere altı sanat eseri seçilerek bir soru formu oluşturulmuştur. Uygulama aşamasında, her bir sanat eseri için katılımcılara bu eserde kendilerini

10 rahatsız eden herhangi bir öğenin/kelimenin bulunup bulunmadığı kapalı uçlu bir soruyla sorulmuştur (evet/hayır). Ayrıca, her bir sanat eseri için evet yanıtı verenlere açık uçlu bir soru sorularak, rahatsız oldukları unsuru açıklamaları istenmiştir. Çalışmadan elde edilen veriler, içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Analiz aşamasında, ilk olarak katılımcıların %74.20 sinin David Heykeli nde, %87.10 unun Üvercinka şiirinde, %67.70 inin Aşk Yağmuru Heykeli nde, %90.30 unun Hikaye şiirinde, %84.90 ının Oturan Kadın tablosunda ve %87.60 ının ise Masa da masaymış ha! şiirinde rahatsız edici bir unsur bulmadıkları gözlenmiştir. İkinci olarak, her bir siyasal grupta yer alan katılımcıların evet/hayır yanıtını verme sıklıkları ve yüzdeleri incelenmiştir. Son olarak ise, sanat eserlerini rahatsız edici bulanların açık uçlu sorulara verdikleri yanıtlar incelenmiş ve söz konusu eserlerden rahatsız olma nedenlerine ilişkin üç ayrı kategori elde edilmiştir: ahlaki nedenler, estetik nedenler ve ayrımcılık algısı. Analiz sonuçlarından elde edilen bulgular, ilgili alanyazın doğrultusunda tartışılmıştır. Yazar Notu: Bu çalışma, 18 Aralık 2013 tarihinde Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümünde gerçekleştirilen Psikoloji Penceresinden Türkiye de 2013: Özgürlük ve Ayrımcılık Temelinde Fiziksel ve Psikolojik Şiddet başlıklı seminerde sunulmuştur. Özgür Müzisyenler, Özgün Sokaklar Elif Özen İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Tarihsel olarak sokak müzisyenleriyle farklı ortamlarda karşılaşılmaktadır. " One Man Band (Tek kişilik grup)" etkinliğinin çağlar boyunca toplumda nasıl bir yer edindiği günümüze değin değişiklikler göstermiştir. Şehirlerin belli bölgelerinde yoğunlaşan sokak müzisyenleri, İstanbul İstiklal Caddesinin uzun zamandır vazgeçilmezleri olmuşlardır. Sokak müzisyenleri hakkında yapılan bu çalışmanın temel sorusu; çevresel, etnik, psikolojik etmenlerin, adı geçen bölgedeki müzisyenlerin ürettiği müziğe nasıl bir etkisi olduğu üzerinedir. Kültürel farklılıkların, etnik kimliklerin ve bu etkenlerin müzisyenlerde oluşturduğu psikolojinin dinleme ve üretilen müzik türü tercihinde olan etkilerini anlamaya yönelik gözlem ve görüşmeler yapılmıştır. İstiklal Caddesi ve ona ait olan sokak müziği ilişkisini daha iyi anlamak için Arjun Appadurai nin Place and Voice (Mekan ve Ses) makalesindeki fikirlerinin perspektifinden faydalanılarak bu bölgedeki seslerin oluşumunun, caddenin ve üretilen müziğin ilişkisi incelenmiştir. Appadurai'e göre "mekan" olgusu; sahip olduğu bilgiler ve bu bilgilerin birbiriyle ilişkilendirilip anlaşılmasında kullanılabilecek farklı disiplinler ile incelenebilecek bir kavram olarak betimlenmiştir. Bu bakış açısından faydalanarak da, İstiklal Caddesinin tarihi ve kültürel öneminin üzerinde üretilen müziğiyle ilişkisi incelenmiştir. İstiklal Caddesindeki on sokak müzisyeniyle yapılan görüşmelerde; neden sokakta müzik yapmayı tercih ettikleri sorgulanmıştır. Bu görüşmelerdeki veriler üzerinden de sokakta müzik yapmanın bazı müzisyenleri psikolojik olarak özgür hissettirmesinin sebep olduğu düşünülen etkenler paylaşılacaktır. İstiklal Caddesi üzerindeki dikkat çekilecek diğer konu da sokak müzisyenleri arasında daha çok kazanma ya da daha çok dinlenme adına bir mücadele olup olmadığıdır. Bu konuda müzisyenlerden edinilen bilgiler değerlendirilip ulaşılan tespit gerekçeleri paylaşılacaktır. İstiklal Caddesindeki sokak müzisyenleri hakkında yapılan bu çalışmada, caddenin tarihi süreç içerisinde değerlendirilmesi göz önünde bulundurularak, bu müzisyenlerin sokakta daha özgür hissetmelerinin ve istedikleri müziği üretebilmelerinin etkenlerinin sunulması amaçlanmıştır. Kültürel Elitizm Bağlamında Darülbedayi de Operet Fırat Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinde yabancı tiyatro ve operet topluluklarının İstanbul daki performansları, Türk operetinin oluşmasındaki en büyük etkenlerden sayılır. Gösteriler özellikle Abdülmecid döneminde yoğunlaşır ve Osmanlı Tiyatrosu, Opera Tiyatrosu ve Osmanlı Opera Kumpanyası gibi toplulukların performansları yoğun ilgi görür. Yüzyıl başında ise İstanbul Operet Heyeti kendini gösterir ve başarılı Türk operetleri birbirini izler. Darülbedayi de 1931-1937 yılları arasında sahnelenen 17

11 operetle Türk tiyatro tarihine damgasını vuran operet dönemi halkın yoğun ilgisi ve yazın çevrelerinin tepkisiyle ilginç bir karşıtlık oluşturur. Yönetmenler, oyuncular ve tiyatro yönetiminin gerek genel olarak operet, gerekse tiyatroda sahnelenen oyunlar konusunda farklı zamanlardaki değişik görüşleri ise olayın toplum mühendisliği bağlamında ele alınması gereken bir diğer boyutudur. Muhsin Ertuğrul un operetin Darülbedayi için geçici bir şey olduğu ve tiyatronun amacının ciddi eserlerin sahnelenmesi olduğu konusundaki görüşleri, dönemin önemli tartışmalarından birini başlatır. Gelir getiren ve ilgi gören tür dışlanmış ve operet oyuncuları kelimenin tam anlamıyla ağız değiştirmiştir. 1933 yılında sahnelenen Lüküs Hayat, o dönem gördüğü ilgiyi yıllar sonra da (1984) görecek, ezgileri ve sözleri unutulmazlar arasına girecektir. Ancak Matbuat Umum Müdürlüğü 1934 yılında eserin sahnelenmesini yasaklamıştır. Gerekçe operetin ahlaka mugayir konusudur. Darülbedayi de operet dönemi, toplum mühendisliği ve kültürel elitizmin güzel örneklerindendir. Bildiride konu bu bağlamda ele alınacak ve tarihsel arka planın yanı sıra dönem oyuncuları ve yazarların görüşlerine yer verilecektir. PSİKOLOJİK TRAVMA VE BOZUKLUKLAR Narsisizm, İç Konuşma, Anlama ve Anlatma: Otoportre Ferhunde Küçükşen Öner Bartın Ünivesitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim İş Öğretmenliği Anabilim Dalı Sanat ve psikolojinin modern bireylerin davranışlarını anlamlandırma sürecinde yolları daima kesişir. Psikanalitik Okuma yapıtı ve sanatçıyı anlama çabalarının sonucu olarak bir kuram ve disiplin olarak doğmuştur. Doğrudan doğruya sanatçı ya da yapıtı anlamaya dönük çalışmalarda Psikanalitik Okumanın gücü artık yadsınamaz. Sanatçının kendini çizmesi, kendini ifade etme biçiminin en öznel eylemi olarak görülmeli ve bu bağlamda anlamlandırılmalıdır. Bu nedenle bilinç ve/veya bilinçaltının beslediği güdülerle yapılan otoportrelerin hem resim sanatı hem de psikoloji açısından imgesel anlamları vardır. Sanat da psikoloji de - barındırdığı imgesel anlamların verdiği öznel güç sayesinde - birey i tanıma sürecinin modern dünyadaki önemli duraklarındandır. Narsisizm, iç konuşma, acıları dile getirme, Mimesis (öykünme), içe dönüklüğün bir parçası, bölünmüş iç dünyanın dile gelmesi gibi pek çok farklı neden, sanatçıyı otoportre yapmaya yöneltebilir. Bu nedenle otoportreleri anlama yolunda salt sanat teknikleri yeterli değildir. Psikolojinin verilerinden yardım alınmalıdır. Örneğin yüzden fazla otoportre yapan Avusturyalı sanatçı Egon Schiele bu çalışmalarında narsisist duygularını dile getirirken kendi bedenini sanatının malzemesi haline dönüştürür. Bu yaklaşım biçimi, sanatçının bölünmüş iç dünyasının yüzden fazla biçimde dile gelmiş halidir. Ya da bedensel acılarını, dramatik yaşamını otoportreler yaparak dile getiren Frida Kahlo nun sanatını yalnızca sanat disiplini çerçevesinde anlamak mümkün değildir. Kahlo nun çektiği acılar, iç dünyası ve biyografisi onun sanatının bütün olarak anlaşılmasını sağlar. Bu bildiride - sanatçı örneklerinden yola çıkılarak - otoportrelerin sanatçılar açısından ifade ettiği anlamsal değerler üzerinde durulacak, bu değerlerin psikolojideki terimsel karşılıkları verilmeye çalışılacaktır. Sanatın ve psikolojinin verdiği serbest çağrışım gücüyle günümüzdeki selfie (özçekim) merakının sanat ve psikolojinin kesişme noktasındaki otoportre yapımıyla karşılaştırılması yapılacaktır. Kendini ifade etme biçimlerinin süreç içerisinde nasıl değiştiği bu analoji (uzak benzetme ilgisi) ile ortaya konmaya çalışılacaktır. Melankolinin; Albrecht Dürer, Lucas Cronach ve Edvard Munch un Resimlerindeki Nesnelleşen Öyküleri Melek Şahindokuyucu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Sanat tarihinde bir Vanitas resmi vardır. Bu resimlerin içeriği her şeyin geçiciliğine dair bir içebakıştır. Bu resimlerde içebakışın karanlığıyla içebakışı gerçekleştirenin gençlik ve güzelliği arasında bir kontrast yaratmak tercih edilen bir biçemdi. Melankolinin resmedilmesiyle, Vanitas meditasyonu bu noktada çoğunlukla iç içe geçer. Ressamlar bu konu için genç ve güzel bir kızı düşünceli ve içedönük bir pozisyonda resmetmeyi yeğler. Bu bakış açısından bakıldığında, Dürer in Melancolia sı

12 kanatlı, ama uçmayan bir kadın figürünün hiçbir şey görmeden uzaklara yönelen bakışları çevresinde bir yalnızlık halkası oluşturuyor. Vanitaslardaki simgelerden sayılabilecek olan kese ve anahtarla kadın figürü Melankoliye yaklaştırılarak zenginlik ve gücü anahtar ve kese ile ifadelendirmiştir. Cronach ın Melancholie sinde kadın figürü ile nesneleşen resmindeki kadının yüzü daha aydınlıktır. Ama bu aydınlık masum duruşun ardında, elinde tuttuğu sihirli değnekle büyü ve sihirbazlığı kullanarak keder ve melankoliyi evrene yaymaktadır. Munch un Laura sı ise melankolinin adı olmuştur. Yine bir kadın figürüdür melankoli fakat bu kez sıradan bir kadındır artık. Kanatları yoktur ve sihirli bir değnek de yontmuyordur. Bir odada, köşede sıkıcı ve hareketsiz oturmaktadır. Üç resimde de melankoli kadın figürü üzerinden nesnelleşmiştir. Melankolinin bu üç resimdeki ikonografik olarak yorumlamaları izleyicilerde melankolinin bugün kullandığımız anlamıyla tatlı bir kederle yumuşatılmış haliyle değil, gerçek anlamda derin bir melankoli anını ifade eder. Melankoli kadındır artık. Çocuk İstismarının Sanat Yoluyla İfşası Meral Zengin Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim Dalı Çocuğun cinsel istismarı aile bireyleri veya çocuğa yakın yetişkinlerin çocuğu cinsel tatmin için kullanması şeklinde tanımlanır. Cinsel istismar dünyanın her yerinde her eğitim düzeyindeki ailede rastlanan bir olgudur. İstismara uğrayan çocuk ciddi travma ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Toplumsal değerler, aile mahremiyeti ve mağdurun toplum tarafından dışlanması gibi nedenlerle cinsel suçların büyük bir bölümü gizli tutulmaktadır. Gerekli psikolojik desteği alamayan mağdurların ilerleyen yaşlarda aynı istismarı başka çocuklara uyguladığı bilinen bir gerçektir. Bu yönüyle istismar olgusu ileriye dönük ciddi toplumsal riskler taşır. Bilinçli ya da bilinçsizce görmezden gelinen, çocuğun cinsel istismarı konusuna dikkati çeken sanatçı Canan Şenol, yapıtlarıyla toplumun görmekten, duymaktan kaçındığı iğreti gerçeklerle yüzleşmesini sağlar. Sanatçı 2003 yılında gerçekleştirdiği Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum adlı çalışmasında aile içi şiddet ve ensest konusunu ele almıştır. Duvarları camdan olan ve pembe renkle boyanan sergi mekanında izleyicilerin gözetlemesini sağlayan delikler açılmıştır. Seyirci bir dizi fotoğraf yerleştirmesinde küçük bir Barbie bebeğe yapılan cinsel istismara tanık olmaktadır. Böylece ailenin mahremiyeti ifşa edilmiş, kutsallığı tartışmaya açılmış olur. Çalışma sanatçının Mor Çatı Derneği nde karşılaştığı bir kadının ensest hikayesinden esinlenerek oluşturulmuştur. Portekizli sanatçı Paula Rego nun Aile adlı resmi de cinsel istismar olgusunu hatırlatan diğer bir çalışmadır. Cinsellik ve çocuk konularını sıklıkla ele alan sanatçının resminde sıradışı davranışlar gösteren aile bireyleri, bir iç mekanda yatak odasındadır. Anne ve kız çocuğu babanın kıyafetlerini çıkarmakla meşguldür. Olay dağınık bir yatağın üzerinde geçmektedir. Resimde görülen kız çocuğunun duruşu cinsel bir anlam çağrıştırmakta ayrıca babanın yüz ifadesi normal bir baba kız ilişkisinden uzak gözükmektedir. Ailenin davranışlarında gizli bir durumun varlığı sezilir. Anne ise olan bitenden habersiz, masum bir ifade takınmıştır. Resim kapalı kapılar ardında yaşanan aile içi ilişkileri, çarpıklıkları etkili bir dille anlatmaktadır. Bildiride amaçlanan sanat eserleri aracılığıyla çocuğa yönelik cinsel istismara dikkati çekmek, olgunun bireyde ve toplumda yarattığı tahribatı tartışmaktır. SANAT VE TOPLUM Sanat, Teknoloji ve Post Modernizm Zafer Kalfa Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Resim Bölümü Sanat, var olduğu andan itibaren çeşitli kültürel öğe ve olguların katılımıyla hem değişmekte hem de gelişmektedir. Nitekim sanatın ontolojisi, her türlü olay ve durumdan etkilenmeyi gerekli kılar; sanat, insanoğlunun bütün kültürel (siyasal, ruhsal, teknik veya geleneksel) edimleriyle homojendir. Bu bağdaşık yapı içerisinde sanatın kendi anlamını pekiştirip etki alanını genişlettiği ya da tam tersi, bazı riskler ile karşı karşıya geldiği düşünülebilir. Her iki durumda da izleyicinin (hatta sanatçının kendisinin

13 de) yepyeni bir sanat anlayışıyla karşılaştığı, sanatın yeni yörüngeler elde edip yoluna devam ettiğine şüphe yoktur. Bu katılımlar, tarihin farklı dönemlerinde farklı içerikler ile ortaya çıkmışlardır. Örneğin 16. asırda din, sanatın şekillenmesinde baskın bir öğedir. 1700 lü yıllarından sonunda aşk ve romantizm sanatın şekillendiricisi olmuştur. Benzer şekilde siyasetin veya savaşların da sanat hareketleri üzerinde etkinleştiği dönemler vardır. Çağımızın katılımcısı olarak da teknolojiyi göstermek hata sayılmayacaktır. Teknik gelişmelerin her alanda olduğu gibi sanat alanında da bazı izler bırakması ve hatta şekillendirici olması elbette kaçınılmazdır. Fakat kimi durumlarda, sanatın özgün doğasına yabancı, yıpratıcı bir otorite haline gelmesi teknolojinin katılımı konusunda yeniden düşünmeyi gerekli kılmıştır. Zira teknoloji (ve onunla beraber pozitivist felsefe) bilimsel ilerleme söylemiyle sanatın ve sanatsal tavrın içinde hâkim bir rol oynamaya başlayınca Kandinsky nin dediği gibi maddi varlığı olmayan şeyi maddi bir sınıflandırmaya tabi tutmaya kalkışmıştır. Açıkçası teknoloji, bir zaman sonra sanata katkı sağlamanın ötesinde onu şekillendiren ve biricik yanını törpüleyen bir unsura dönüşmüştür. Onun bu tavrı 21. yüzyılda daha da keskinleşmiş, sanata (ve aslında yaşama) bir katılım olmanın ötesinde üstü örtülü bir diktatörlüğe dönüşerek olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlar da vermiştir. Örneğin teknolojinin yaşamın her alnında yetkin olması sanat gibi soyut bir mefhumun hakikati üzerine şüpheci tartışmaların artmasına neden olmuş, sanatın inandırıcılığı azalmış ve sanatçının söylemi de toplum tarafından - eskiye oranla - daha az itibar görmeye başlamıştır. Modern-materyalist teknolojinin ağırlığı altında ezilen sanat estetiği, kendine yeni biçimler arayıp bulmakla belki bir kazanç elde etmiştir fakat aynı zamanda post-modern bir saplantı içinde toplumsal, entelektüel ve en çok da ruhsal enerjisini yitirme tehlikesiyle burun buruna gelmiştir. Sanat, Sosyal Bilimler ve Demokrasi Yılmaz Özbek Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü Abulfez Süleymanov Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Demokrasi birey rejimidir. Sağlıklı bir demokrasiye ulaşmak istiyorsak, demokrasinin temel dinamiği olan bireyi üretmek zorundayız. Bunun için de sanatın ve sosyal bilimlerin toplumda yükselen değerler haline gelmesinin yolunu, yöntemini bulmalıyız. Bu değerler kendiliğinden yükselmezler. Toplumun onların peşine düşmesi, içselleştirmesi ve yaşamın anlamlı bir parçası haline getirmesi gerekir. Bunun temelinin de ailede ve eğitim kurumlarında atılması önemli bir zorunluluktur. Sanat eğitimi ve sosyal bilimler, yaratıcılığı besleyen en önemli alanlardır. Nitekim yeni düşüncelerin, yeni bakışların, yeni üretimlerin, özgün yapıtların önünü açar. Sanat eğitimi yalnız üreten, yeteneklerini geliştiren, kullanan için değil her birey için gereklidir. Çünkü sanat ve sosyal bilimlerle duyular eğitilir, beyinler aydınlatılır, yürekler duyarlı kılınır ve ruh güzelleştirilir. Böylece toplumun ihtiyaç duyduğu donanımda, kıvamda insan tipi ortaya çıkar. Topluma yük olan değil, yük taşımaya hazır bireyler görünür olur. Bu çalışmada bu eğitim anlayışının yaygınlaşması için izlenmesi gereken yöntemler ele alınmakta, bireylerde özgüven, özsaygı, özeleştiri ve özdenetim gibi değerlerin özümsenmesinin önemine vurgu yapılmaktadır. Tarkovski Sinemasında Din-Sanat İlişkisi: Andrey Rublev Üzerine Bir İnceleme Ömer Osmanoğlu Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Sanat ve inanç arasında ontolojik, psikolojik ve etik bakımdan bir ilişki mevcuttur. Sanat, tıpkı felsefe, bilim ve dinde olduğu gibi insanın anlam arayışının bir tezahürü olarak ortaya çıkar. Sanat ile inanç arasındaki ilişkiyi ele alan yönetmenlerin başında, Andrey Tarkovski gelmektedir. Sanatın en önemli görevinin maneviyatın diriltilmesi olduğunu düşünen Tarkovski, insanı da özü itibarıyla manevi bir varlık olarak değerlendirmektedir. Sanat ve inanç arasında ayrılmaz bağlar olduğunu düşünen Tarkovski, 1966 da çektiği Andrey Rublev adlı filminde, 15. yüzyılda yaşamış olan ünlü ressam Andrey Rublev in hayatına odaklanarak sanat ile inanç arasındaki ilişkiyi ele alır. Rublev in yaşadığı dönemde Rus toplumu Moğol saldırıları ve yağmaları altında zulüm ve işkence görmektedir. Yabancıların istilası

14 nedeniyle siyasi parçalanmanın yaşandığı, toplumda umutsuzluğun hakim olduğu, adaletsizlik ve yoksulluğun yaygınlaştığı bir dönemde yaşayan Rublev, ortaya koyduğu sanat eserlerinde inancın saflığını vurgulamaya ve yüksek bir ahlak ideali ortaya koymaya çabalamıştır. Manastırda aldığı eğitimle dışarıdaki hayat arasında bir uçurum olduğunu fark eden Rublev, zamanla hem yetiştiği ortamda hem de toplumda maneviyat konusunda bir yozlaşma olduğunu fark eder. Manastırın dışındaki hayatta politika ve dinin bozuk temsilleriyle acı bir şekilde yüzleşen sanatçı, bir yandan sadelik ve zarafet içeren sanat eserleri üretirken diğer yandan bütün olumsuzluklara rağmen erdemli bir hayat sürmenin yollarını bulmaya çalışmaktadır. Gerçek bir sanatçı duyarlılığına sahip olan Rublev toprağına ve halkına derin bir sevgi duymakta; zor durumdaki halkına umut, kardeşlik ve merhamet aşılamaya gayret etmektedir. Çünkü doğru inanç ve saf sanat insanları hırslarının esiri olmaktan kurtaracak ve onları hakikat yoluna sevk edecektir. Bu çalışmada, Tarkovski nin Andrey Rublev de ortaya koyduğu çerçeve esas alınarak, onun sanat ile inanç arasında kurduğu ilişkinin psikolojik ve felsefi arka planının analiz edilmesi amaçlanmıştır. Buradan hareketle, Tarkovski nin sanat felsefesine dair görüşleri onun din, inanç ve maneviyat alanındaki fikirleriyle irtibatlı bir biçimde ele alınacaktır. Ardından Andrey Rublev adlı filmin öykü analizi yapılmak suretiyle Tarkovski nin sanat ve inanç arasında kurduğu ilişki irdelenecektir. EĞİTİM Üniversite Öğrencilerinin Müzik Tercihleri ve Okul Başarı Düzeyleri İlişkisi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Örneği H. Özgür Akkor Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Erdem Çağlar Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Bireyin kültürel kişiliği, doğumundan itibaren ailesinin ve akabinde üyesi bulunduğu toplumun kültürel normları ışığında şekillenmektedir. Müziğin birey üzerindeki etkisi ise; kişinin baskın karakteristik özellikleri, demografik özellikleri, çevresel, sosyolojik, kültürel ve eğitim durumu gibi farklı etkenler açısından değişikler göstermektedir. Bireylerin müzik tercihleri ile bu özellikler arasında karmaşık ve güçlü bağlar bulunmaktadır. Bireyin beğenileri, müziksel davranış ve müzik tercihleri ile kişilik yapısı arasındaki bu ilişki, bu tercihlerin kişinin davranışlarıyla da etkileşim içinde olduğu düşüncesini beraberinde getirmektedir. Bu etkileşim olumlu veya olumsuz boyutlarda kendini gösterebilir. Bu bağlamda akla gelen sorular; bireylerin kişilikleri veya psikolojik durumlarının mı müzik tercihlerini belirlediği yoksa müziğin mi kişileri psikolojik anlamda etkilediği olmaktadır. Çalışmada üniversite öğrencilerinin tercih ettikleri müzik türleri ile okul başarı düzeyleri arasında bir ilişki olup olmadığı araştırılmıştır. Araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin müzik dinleme alışkanlıklarını betimleyerek, müzik dinleme profillerini ortaya çıkartmak ve tercih edilen müzik türü ile öğrencilerin genel başarı düzeyleri arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Araştırmada tarama modelinden yararlanılmıştır. Çalışma Ondokuz Mayıs Üniversitesi nde farklı bölümlerde öğrenim gören rastgele seçilmiş 200 öğrenciyle gercȩklesţirilmisţir. Öğrencilerin müzik tercihlerini ve bir takım değisķenlerle ilişkisini ortaya çıkartmaya yönelik anket soruları hazırlanmış ve uygulanmış, başarı düzeylerini belirlemek amacıyla genel ağırlıklı not ortalamalarını öğrenmek için transkriptleri incelenmiştir. Anket sorularında öğrencinin bölümü, genel ağırlıklı not ortalaması, dinlemeyi tercih ettiği müzik türü ve tercih etme nedeni, bunun hayatındaki yeri ve işlevi araştırılmıştır. Arasţırmadan elde edilen, ög rencilerin başarı düzeyi boyutlarına ilisķin bulgularda, farklı mu zik tu rleri tercihlerinde farklı puan ortalamaları ortaya çıktığı go ru lmu sţu r. Tercih edilen mu zik tu rleri ile başarı düzeyleri arasında anlamlı bir değişiklik görülmektedir.

15 Temel Seramik Tasarımı Eğitiminde Gestalt Görsel Algı Yasaları Sinan Avinal Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü 20. yüzyıl başlarında Almanya' da Gestalt kuramının ortaya çıkışı sadece psikoloji alanını etkilemekle kalmamış, Walter Gropius öncülüğünde Almanya' da kurulan Bauhaus sanat ve tasarım okulunda "temel tasarım eğitimi" dersi fikrinin ilk kez ortaya atılmasına sebep olmuştur. Temel tasarım eğitiminin temelini oluşturan parça-bütün ilişkisini ortaya atan Gestalt kuramı, her uyarı-tepki ikilisinin birbirlerinden bağımsız olarak incelendiği davranışçı kuramın aksine, zihnin uyarıcılarla arasında bir bağlantı kurduğunu savunur. Bu nedenle "algı"ya çok önem veren Gestalt, algısal örgütlenmeyi şekillendiren yasaları tanımlar. Bu yasalar temel tasarım eğitimi içeriğinde nesnelerin birbirleri ve fon ile olan ilişkisinin çözümlenmesine olanak sağlar. Bu çalışmada, model olarak seçilen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü derslerinden "Mesleki Temel Tasarım I-II", "Sanat ve Nesne", "Sanat ve Çevre" dersleri ve öğrenci çalışmaları Gestalt yasaları çerçevesinde incelenip, ideal bir temel seramik tasarımı eğitiminde Gestalt' ın yeri irdelenmiştir. Bale Sanatının ve Türkiye de Yaygın Olarak Kullanılan Eğitim Sisteminin Çocuk ve Ergenlerin Ruh Sağlığı Açısından İncelenmesi Pelin Erdem Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Bu çalışma, Türkiye de bale eğitiminde (gerek devlet konservatuarlarında gerekse özel okullarda) hakim olarak kullanılan Vaganova Tarzı bale eğitim sisteminin uygulanış şeklini, bu uygulanış şeklinin çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı açısından incelenmesini içermektedir. Bale sanatının ve eğitiminin tekrara dayalı, son derece yapılandırılmış, mükemmeliyetçiliğe yönelik sisteminin; çocuk ve ergenlerin gelişimsel olarak içinde bulundukları dönemin ve içinden geçtikleri çeşitli açılardan kritik dönemlerin özellikleri dikkate alınarak uygulanması önemlidir. Profesyonel veya amatör olarak bale yapan çocuk ve ergenleri, bu sanata hem ruh sağlıklarını koruyarak hem de bu sanatın zorlayıcı yönleriyle başa çıkabilecekleri şekilde dahil etme gerekliliği; kişisel deneyimler, farklı platformlarda bale yapan çocuk/ergenlerle, eğitimcilerle yapılan görüşmeler, film ve belgesellerden örnekler, bale sanatının temel ilkeleri ve araştırma sonuçları kapsamında tartışılacaktır. PSİKOTERAPİ Sanatla Terapi Teknikleri ile İletişim Becerilerini Güçlendirilmesi: Olgu Sunumu Aslı Deniz Malcılar Anadolu Lisesi Üstün zekalı öğrencilerin yaşadığı sorunlardan bir tanesi akran ilişkileri ve kendilerini ifade etmede zorluktur. Çocukların kendilerini ifade etme becerileri, duygu durumları açısından en önemli faktörlerden birisidir. Bu nedenle çocukların kendilerini ifade etme becerilerini geliştirmek son derece önemlidir. Bu sunumda 10 yaşında bir kız öğrencinin kendini ifade etme becerilerini güçlendirmek amaçlı sanatla terapi tekniklerinin nasıl kullanıldığı, edinilen deneyim ve öneriler hakkında bilgi verilecektir. Olgunun özellikleri: 10 yaşında kız öğrenci, üstün zeka tanısı var. Ailenin başvuru nedeni öğrencinin aşırı başarı takıntısı ve buna bağlı genel mutsuzluk hali, akran ilişkilerinde zorlanma, akranları arasında duygu ve düşünceleri ifade etmede zorluk. (Vaka değerlendirme aşamasında süreç içerisinde ayrıca Transaksiyonel Analiz de kullanılmıştır) Tedavi: Görüşmeler 5 ay sürmüştür. Önce haftada bir, ardından 2 haftada bir ve son olarak ayda bir takip yapılarak görüşmeler sonlandırılmıştır. Müdahale yöntemi olarak sanatla terapi teknikleri kullanılmıştır. Sonuç: danışan kendi duygu ve düşünceleri istendik şekilde ifade eder hale gelmiştir. (Değerlendirme ölçütü olarak Terapistin gözlemleri, danışanın kendi değerlendirmesi, öğretmen ve veli değerlendirmesi baz alınmıştır)

16 Çığlığın Işıkla Buluşması Özlem Vargün Hacettepe Üniversitesi Resim Anabilim Dalı Çığlığın Işıkla Buluşması projesi Süleyman Velioğlu tarafından kurulan, 1957-1992 yılları arasında faaliyette olan psikopataolojik sanat laboratuvarında tedavi gören hastalar tarafından yapılan resimlerin, bir kenara atılmış ve unutulmuş arşivlerden Perran Öztopcu nun boş duvara tablo koyma isteği ile tesadüfen günışığına çıkarılmasıyla meydana gelir. 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığına atanan Olcay Yazıcı bu gelişmeyi 2002 Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında değerlendirerek bir kitap ve sergi haline getirir. Bu makalede ise kitabın ve serginin bir yandan açıklaması yapılırken öte yandan yurt dışında yapılmış benzer çalışmalardan Hans Prinzhorn, Jean Dubuffet gibi örnekler, yazının kapsamına alınmıştır. Buna paralel olarak, konuyu farklı ve daha detaylı bir bakış açısıyla incelemiş olan Sydney üniversitesinden Prof. Allan Snyder desteğiyle, National Geographic Kanalının Dehanın Sırları, Şans Eseri Deha belgeselinden faydalanılmıştır. Çığlığın Işıkla Buluşması 1960 larda öncü bir proje olarak ortaya çıkmış ve sanatla terapi yöntemi olarak birçok üniversite hastanesinde uygulanır hale gelmiştir. Bu dönemde hastalara yaptırılan resimlerin, iç dünyalarının yansıması ve tedavilerinin bir parçası olmasının yanında, ham sanat (art brüt) olarak değerlendirilmeleri çok daha önemli bir yaklaşım olarak ortaya çıkar. Dr. Hans Prinzhorn'un Artistry of the Mentally Ill adlı kitabından etkilenen, Dubuffet 1948 yılında Art Brut topluluğunu kurmuştur. Bu girişimler aslında akıl hastalarının topluma geri kazandırılması için de önemli projelerdir. Hastalar normal insanlarla ortak bir dilde buluşarak içlerindeki yeteneklerin ortaya çıkartılmasına da katkı sağlanmaktadır. Bütün bu çalışmalar bu makaleye kaynak oluşturmuştur. Sonuç olarak akıl hastalarının yaptıkları resimlerin normal insanların yaptığı resimlerden bir farkı olmadığı gibi onların ham algısı bizim blokeli algımızın çok daha ötesinde olduğu için bizden bir adım önde oldukları bile söylenebilir. Akıl hastaları ve akıl hastalıklarının normalden çok ayrı ve hatta korkutucu olduğu düşüncesinin gerilerde kaldığı günümüzde aslında onlardan çok şey öğrenebiliriz. Belki de normalin değişmesi gerektiği düşüncesi doğrudur. Herkes deli doğar, bazıları deli kalır Samuel Beckett Sanatla Terapinin Felsefi Boyutları Şahin Filiz Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sanat terapisi modern zamanların icadı değil; kökleri antik döneme kadar uzanan evrensel bir terapi yöntemidir. Mağara duvarlarına resim çizmek, ölüleri mumyalamak, tören maskeleri oymacılığı yapmak, kutsal ikon resimleri yaratmak, parşömenler üzerine resim çizmekten tutun, modern zamanlarda grafik çizmek, resim yapmak, hamur ve çamur maddeleri kullanarak bir takım biçimler yaratmak hep sanatla terapinin tarih boyunca süregeldiğini gösteren örneklerdendir. Estetiğin, güzelliğin sakinleştirici, hatta çirkin duyguları bile ihtiva eden gücü hesaplanamayacak kadar derin ve sağlamdır. Sanat, terapi olarak bir sonuçtur, belli bir yöntemi yoktur; ancak kendi başına sanat sorunu, felsefenin temel bir sorunu olmak bakımından bir kuramdır. Sanatla terapi, ruhun realitesini biçim ve çizgilerle yansıtarak hastayı tedaviye odaklanmış iken, düşünsel temelini oluşturan sanat, doğrudan doğruya sürrealizm, ekspresyonizm, fenomenoloji ve varoluşçulukla ilgidir. Etik ile bağlantısı da ayrıca vurgulanmalıdır. Bu felsefi boyutlar bilinmeden, konusu salt insan olan sanatla terapinin anlaşılması ve uygulanması resmin, çizgilerin ve biçimlerin düşünsel ve büyüsel derinliğini kavramaya yetmeyecektir. Bu bakımdan sanat nasıl ki ontoloji, epistemoloji ve etikle doğal bağlara sahipse, onunla terapinin bilme, kavrama ve farkındalık yaratma ile öylece bağı vardır. Sanat felsefenin diğer ana sorunlarıyla doğal olarak iç içe olduğundan, sanata ilişkin herhangi bir eylem; görüntü, imge ya da biçime dayalı somut herhangi bir yapıp-etme, sanat felsefesinin hangi kavramsal gerekçe ve önermelerine bağlı olarak gerçekleşmektedir, felsefi sorusunu irdeleme zorunluluğu kendiliğinden karşımıza çıkmaktadır. Çünkü sanat, sıradan olanı, sıra dışı deneyime çevirmenin yoludur. Bu yolu belirleyen de felsefedir. Bir bilme ve ruhsal olanı yansıtma yöntemi olarak sanat,

17 eğer terapi ile iyileştirmek gücüne sahipse, o zaman gerçekten insan için bilmenin ve kendini gerçekleştirmenin en iyi yolu sayılabilir. Sanat, insanın sonsuz çelişkileri ile bireysel içgüdüsel dürtüleri ve toplumun talepleri arasında uzlaşma sağlamasına yardımcı olur. Fenomenoloji, 20. yüzyıl psikolojisine çok derin tesiri olan çağdaş bir felsefe akımı olarak, varoluşçuluk, aksiyoloji ve epistemoloji kuramları ile psikoloji-sanat ve sanat-sanat terapisi arasındaki doğal ilişkiyi vurgulayan eleştirel bir felsefi yöntemdir. Dolayısıyla sanatla terapi, çok bileşenli felsefi boyutları olan bir yöntemdir. SANAT VE POLİTİKA Öteki Olan Kendi: Algı, Sanat ve Politika Derya Ölçener Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Düşünce, algı, bilinç ve buna bağlı olarak ben ve öteki kavramları insanı ele alan bilimlerin başlıca konusudur. İnsanlar arası iletişimin, diğer yandan insan ve obje arasındaki etkileşimi, anlamlandırma, yorumlama ve çözümleme gibi süreçlerin anlaşılabilmesi için, bu kavramların irdelenmesi gerekli gözükmektedir. Beynimizin yapısı gereği çoklu işlemleri başarı ile yerine getirebilme yeteneği, bu konuda birçok soru işareti ve araştırmaları da beraberinde getirmiştir. Psikoloji, nörobilim, vb. dallar bu konuda araştırmalarını sürdürmektedir. Ancak felsefe, tarihinde hatırı sayılır çalışmalar yapılmış, bugün çeşitli bilimlere kılavuzluk etmiş ve etmeyi sürdürmektedir. İnsanı konu alan birçok bilim dalı içerisinde, zihin ve süreçleri hakkında çeşitli sınırlamalar ve belirlenimler yapılmıştır. Algı Konusuna girmeden önce, algı öncesi zihin süreçlerini irdelemek, ben ve öteki arasında öteki olan kendi kavramını açıklamak, algı konusunun çözümlenmesi açısından önemli olabilir. Özellikle felsefe tarihinde Alman idealizmi temsilcilerinden Johann Gottlieb Fichte, felsefi sistemi boyunca ben kavramına merkezi bir rol yüklemiştir. Ben in kendisi üzerindeki etkinliğinden bahseden düşünür, öznenin düşünsel etkinliğini de irdelemeye çalışmıştır. Kendisini bütünlüklü bir ben olarak kabul eden özne, diğer var olanlar ile iletişimini öteki olan kendi ile gerçekleştiriyor gibidir. Dışsal olarak deneyimlediği diğer var olanlarla karşı karşıya kalan özne, içsel olarak da ben-olmayan karşılaşmasında öteki olan kendi ile tanışır. Anlamlandırma, çözüm ve karar süreçleri bu deneyim ile gerçekleşebilir. Çalışmada, 'Ben' ve 'Ben olmayan' kavramı ekseninde, refleksiyonlu düşünme, sanatçı ve sanat izleyeni açısından sanat nesnesi üzerinden örneklendirilmiş, özdeşleyim kavramı çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Felsefi anlamda sanatta, ben ve ben olmayanın ne olduğu, sanat nesnesinin algı açısından nasıl bir öneme sahip olduğu tartışılarak, sanat objesinin paylaşımı, öteki ile olan ilişkisi ve son olarak politika-algı bağlamında irdelenmiştir. Fredrich Schiller, insanın estetik eğitiminin politika, siyaset açısından büyük önem taşıdığını vurgulayarak insanın bir bilinç varlığı olmadan önce duyu varlığı olduğunu ifade etmiştir. Sanat nesnesinin bu çerçevede bilgisel olma özelliğinden dolayı, politik süreçlerde etkin olarak kullanıldığını düşündüğümüzde, dünya kurma özelliğinden dolayı algı eğitiminin tutarlı düşünme ve değerlendirme yetisi açısından önemini kavramamız mümkün olabilir. Psikoloji ve Sanat Sorunsalında Pro-Marx Yaklaşımların Üstünlüğü Haluk Naci Gülalp Mersin Tarih ve antropoloji bize insanın baştan beri belirli bir bölgede düzenli bir topluluk yaşamını teknolojik düzeyin elverdiği üretim araçları ve üretim biçimiyle kurduğunu, iletişim yolları geliştirdiğini ve kendine bir önder belirleyip onu izlediğini göstermektedir. Sosyoloji de, toplumlarda kutsal değerlerle bezenmiş üstyapının egemen etkisindeki-denetimindeki altyapıya dayalı oluştuğunu anlatmaktadır bize. Psikolojide belirtilen insanın en önemli dürtüsü yaşamak ise giderek sonsuz yaşam arayışına dönüşmüş, bir yanda yeryüzünde soy ile nesnel varlığını, diğer yanda da gökselde kutsal ile tinsel varlığını sürdürmeyi çözüm olarak görmüştür. Aşılamamış soyutluktaki kutsal

18 kavramının somuta indirgenerek anlatılması-paylaşılması için ise yalnızca özel nitelikli insanların üretebildiği yüksek yaratıcılık ve beceri isteyen bir dil olan sanat gerekmiştir. Toplumda Gönüllü Kulluk sağlamak için ölümsüz kutsalın temsilcisi olduğunu ileri süren egemenin üstünlüğünü yansıtacak simgeleri sanat/sanatçı üretmiş, kadın-erkek yontuları, mağara çizimleri, vurmalı sesler, söylenceler, masklar-oyunlarla yaklaşık kırk bin yıl öncesinden başlayarak egemene ve kutsala hizmet ederken kendini de dışa vurmuştur. Boyun eğmiş, yandaş ya da karşıt hiçbir birey - sanatçı dahil - toplumsal yapı etkilerinden bağışık değildir. Birey ve topluma ilişkin sayısız değişkenin çok yönlü etkileşimi ile oluşan sanat sanatçının bir monolog içinde dışavurumudur; beğenilebilir, beğenilmeyebilir ancak diyalogla değiştirilirse sanat olmaz. Yine de sanatın iki yanı vardır: sanatçı ve alımlama. Nitekim sanat psikolojisi başlığı altındaki irdelemeler de aslında sanatı değil, sanatçıyı ve izleyicisi bireyleri ele almaktadır. Bu çalışma, idealist felsefe ile tarihsel diyalektik materyalist felsefe uzlaşmazlığına ve psikolojide bireyi toplumdan soyutlayan yaklaşımlara karşı A.Adler in bütüncül anlayışına değinirken genetiği dışlamayan toplumsal birey yaklaşımlarını irdelemeye çalışacaktır. Bu çalışmada ileri sürülen görüşlere destek olarak da, Marx tan yana anlayıştaki F. Antal ın resim okumaları örnek olarak ele alınırken, benzer anlayışta olan L. Vygotsky nin Sanat Psikolojisi ndeki kavramlarından eleştirel bir yaklaşımla yararlanılacaktır. Amaç, sanat/sanatçı psikolojisini Marx ın bilgi kuramının özü, toplumsal varlığı belirleyen bilinç değil, bilinci belirleyen toplumsal varlıktır görüşü ışığında tartışmaya açmaktır. Sanatta Katılımın Başyapıtlar Yönünden İncelenmesi Melihat Tüzün Namık Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü Yüzyıllardır sanatçılar ortaya koyduğu eserlerle sanata katılım sağlamaktadır. Tarihsel süreç içerisinde sanat eserleri dinin yaygınlaşmasında, iktidarın gücünün temsili olarak kullanılmıştır. İktidardakiler, hemen hemen her dönemde insanlarda uyandırıp güçlendirmek istedikleri duyguları yönlendirmek için sanat eserlerinden ve sanatçılardan yararlanmışlardır. Sanatçının içinde bulunduğu psikolojik durum eserin yaratımında başat rol oynar. Sanatçı, sanat eseri ve izleyici birbirleriyle etkileşim halindedir. Sanatçının eser yaratım sürecindeki psikolojisi, sanat eserinin biçimsel özelliklerini ve vermek istediği duyguyu etkiler. Sanat eseri de, izleyicisinde farklı duygusal etkiler uyandırır. Bu etki, izleyicisinin içinde bulunduğu ruhsal duruma, görmek ve algılamak istediklerine göre değişir. Sanat eseriyle kurulan bağlantı sanat eserinin özüyle ve içeriği ile oluşan psikolojik duyumlardır. Bu bildiride, sanatta katılım, sanatçı eserleri üzerinden irdelenerek, dönemlerinde ve sonrasında büyük etki uyandırmış başyapıtların üzerinde durulacaktır. İktidardakileri, izleyicileri ve yaratıcısını psikolojik olarak olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen bu eserlerin, sanatta katılımı nasıl sağladıkları üzerinde durulacaktır. Van der Goes in Portinari Altarı, Rembrant ın Gece Nöbeti, Velasques in Aynadaki Venüs ü, Goya nın 3 Mayıs Katliamı, Delacroix un Halka Önderlik Eden Özgürlük, Turner ın Köle Gemisi, Manet in Kırda Öğle Yemeği, Picasso nun Guarnica sı, Munch un Çığlık ı, Duchamp ın Pisuar ı, Andy Warhol un Marlin Monreo ları bu kapsamda incelenecek eserlerdir. Sanata katılım değişkendir; bilgilendirme, belgeleme, çözümleme, estetik duygu, başkaldırı, eleştiri, onaylama kavramlarını içinde barındırmaktadır. Günümüzde sanata katılım, disiplinlerarası etkileşimle, sınırları zorlayarak iç içe geçmiş, yer yer sanatçı sanat eseri olmuş, izleyici sanat eserini içine dâhil edilmiştir. ŞİDDET VE ÖLÜM Sanatta Psikolojik Nesne Olarak Ölüm: Vanitas Ümran Özbalcı Aria Yeni Yüzyıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü Avrupalı ressam ve heykeltıraşlar, ortaçağın sonlarından itibaren birkaç yüzyıl boyunca bedenin ölümü ile ruhun ölümsüzlüğünü yan yana getirmeyi hedefleyen sayısız imge ve mezar modeli yaptı. Sanatçılar genellikle bedenin iskelete dönüşmesi süreci üzerine yoğunlaşıyor ve bedenin çürümesini yaratıcı ve büyük bir dikkatle işliyorlardı. On yedinci yüzyıla gelindiğinde ölüme duyulan ilgi azalmış değildi ama artık ölümün bazı rakipleri vardı. Avrupa hümanizminin gelişiminde açıkça görülen