DEDE KORKUT H KÂYELER NDEK KARAKTERLER N TAHL L



Benzer belgeler
DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

AİLE DİNİ REHBERLİK BÜROSU

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

Cümlede Anlam İlişkileri

Kur an ın Bazı Hikmetleri

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Bu feryadımı askeriyeden atılan subayların feryadına bir tercüman olması hasebiyle dile getiriyorum.

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. Kanaryalar Sınıfı

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7. PARMAKKIZ Andersen ISBN

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Brexit ten Kim Korkar?

ONUNCU YiyNDA Mil.lt FOLKLOR

ĐŞKUR sitesine giriş şifremizi hatırlamadığımız için, şifremi unuttum kısmını tıklıyoruz.

KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

Yanlış Anlaşılan Faizci

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

(0216) (0505)

Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine 08/04/2015

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

Minti Monti. Kızak Keyfi. Kızak Bir Kış Eğlencesi KIŞIN SOKAK Yeni Yıl Kartı Hazırlayalım Kar Hakkında Neler Biliyorsun?

Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış...

İlkadım Birey Tanıma Envanteri

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI PROJE FİŞİ

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

Dünya Çavdar ve Yulaf Pazarı

M i m e d ö ğ r e n c i p r o j e l e r i y a r ı ş m a s ı soru ve cevapları


Fevzi Pafla Cad. Dr. Bar fl Ayd n. Virgül (,) 2. Baz k saltmalar n sonuna konur.

MİKRO İKTİSAT ÇALIŞMA SORULARI-10 TAM REKABET PİYASASI

Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı Toplantısı

TEKNOLOJİ VE TASARIM

CÜMLE BİRİMLERİ ANALİZİNDE YENİ EĞİLİMLER

AKLINIZI BAŞINIZA ALIN, KAMU ÇALIŞANLARINI SINAMAYIN! Yazar Editör Perşembe, 26 Haziran :58

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

25 y ld r iddetli migren a lar ya ayan anne, diyetinden sadece 2 g day ç kararak sa kl hayat na sonunda geri döndü.

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk.

ÖZEL MOTORLU TAŞITLAR SÜRÜCÜ KURSLARI TOPLANTISI RAPORU

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

İbadetin Manası ve Çeşitleri

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

Azrail in Bir Adama Bakması

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Başkan Kocadon Muğla basınını Bodrum da ağırladı

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

KOOPERATİFLER HAKKINDA BİLMEK İSTEDİKLERİNİZ:

AKADEM K MAKALELER. M. Esad Coflan

İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ LABORATUARI YÜZEY DOLDURMA TEKNİKLERİ

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

DERS. BÜYÜKLER ve KÜÇÜKLER

TORKIYE'DE MiSYONERLİK

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir

İçindekiler Şekiller Listesi

Yeni Sınav Sistemi (TEOGES) Hakkında Bilgilendirme

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

ETE KEMĐĞE BÜRÜNMÜŞ ŞĐĐRLER: OSMANLININ GÖRSEL ŞĐĐRLERĐ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Cümlelerin mantıksal özellikleri

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

HAKSIZ REKABET KURULU ÇALIŞMA RAPORU ANTALYA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ANTALYA HAKSIZ REKABETLE MÜCADELE KURULU FAALİYET RAPORU

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

Araştırma Notu 11/113

BANKA MUHASEBESİ 0 DÖNEN DEĞERLER HESAP GRUBU

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor


BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

T.C ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

33. BÖLÜM İLK VE SON SORUŞTURMA İNŞAAT SAHİBİNE PARA CEZASI İNŞAATA YIKIM KARARI VE BU KARARIN İPTALİ SUÇLAMA; KARARA İTİRAZ ETMEMEK!

Duhanc Hac Mehmet Sok. No: 35 Küçükçaml ca Üsküdar - stanbul

Büyükşehir Bodrum halkına yeni süreci anlattı

KAPLAMA TEKNİKLERİ DERS NOTLARI

Walt Whitman. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SIRA SAYISI: 279 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

Transkript:

DEDE KORKUT H KÂYELER NDEK KARAKTERLER N TAHL L Prof. Dr. Umay GÜNAY Dede Korkut Kitab, Türk Edebiyat n n şaheserlerinden biridir. Şaheser, nevi şahs na münhas r, millî kültür birikiminin yâdigâr ayn zamanda bir çok yönüyle öncü eser niteliklerine sahiptir. Dede Korkut Kitab ndaki hikâyeler, tür yönünden, destan, masal, tiyatro, halk hikâyesi, modern hikâye türlerinin baz özelliklerini bünyelerinde ahenkli bir bütün halinde toplam şlard r. Mükemmel edebi eser, tasniflerin üstünde, s n flamalar aşan niteliklere sahiptir. Bir başka ifade ile edebi değerlendirme ve tasniflerin kriterleri örnek edebi eserin niteliklerinin tesbitiyle belirlenir. Şaheserlerin nitelikleri arkadan gelen benzer eserleri değerlendirmede ve s n fland rmada ölçü olarak kullan l r. Dede Korkut Kitab ndaki hikâyeler, destan geleneğinden hikâye geleneğine geçişin önemli bir halkas d r. Destani Türk dünya görüşünün yumuşad ğ yeni aşama tarz içinde yeni ihtiyaç ve kabullere göre şekillenmeğe başlad ğ dönemin akisleridir. Bu hikâyeler, şekil itibariyle biyografik halk hikâyeciliği geleneğinin başlang c ve bugünkü bilgilerimize göre ilk örneğidir. Serim, düğüm, çözüm şeklinde plân özetlenen yaşanm ş hayat sahnelerini anlatan modern hikâyelerin, Türk tahkiye geleneği içinde tabiî oluşumudur. Hikâye kahramanlar ve yaşan lan hayat sahnelerinin tasviri, karakterler aras nda düzenli söyleşmeler yönünden dramatik eser senaryosu gibidir. Medeniyet ve kültür farkl laşmas sebebiyle milletimizin unutulmuş tarihi dönemini aksettirişi, masal iklimini çağr şt rmaktad r. Dede Korkut hikâyelerinde, anlat lan olaylar, canland r lan sahneleri, hissettirilen duygular, aktar lan tecrübeleri, sevgiyle an lan hat ralar, tecessüm ettirilen karakterleri Türkçenin kudreti, zaman perdelerini aralayarak bize aktarmaktad r. Kelimelerin seçimi ve cümle veya m sra içine yerleştirilmesi ile üslûp oluşur. Yaz y, üslûp edebi eser haline getirir. Edebî eser için doğru Türkçe kullan m yan nda, anlat m zihinlerde canland racak, ruhlar etkileyecek, yazarla okuyucu, okuyucu ile okuyucu aras ndaki iletişimi sağlayabilen kendine has üslûp gereklidir. Dede Korkut Kitab, Türk dilinin kusursuz kullan m yan nda kendi ad yla an lan seçkin ve örnek üslûba sahiptir. Dede Korkut Kitab, Türkçe vas tas yla kültür farkl laşmas süreinde inen perdeleri aralamakta, Türk kültürünün ve Türk insan n n kişiliğindeki sürekli ve değişken unsur ve değerlerin tesbitine imkân sağlamaktad r. Dede Korkut hikâyeleri, Oğuz boyunun kültür ve insan tipine bağl olarak doğmuştur. Türk tarihinin, Atl -Göçebe dönemi medeniyet ve kültürünün zihniyet, ruh, çağr ş m, tecrübe ve alg lamalar n n anlat m d r. Dede Korkut Kitab ndaki hikâyeler, kahramanl k - kültür zihniyetini temsil eden Türk Atl - göçebe medeniyet ve kültürünün belgesi niteliğindedir. Oğuz Kağan ve Manas Destanlar nda, Dede Korkut Kitab nda temsilcilerini gördüğümüz alp tipi, diğer kültürlerdeki kahramanl k insan 1 gibi bu dünyay fethetmek, değiştirmek, diğer insanlara galebe çalmak isterse de bu kendi benlik iradeleri veya benlik doyu Millî Folklor

mu için değil, kendilerine Tanr taraf ndan verilen görev olduğuna, yarad l ş sebeplerinin bu olduğuna inand klar içindir. Oğuz Kağan ölürken çocuklar na hayat n n amac n şöyle anlatm şt r: Ey oğullar m, ben çok aşt m, çok karg ve ok att m, atla çok yürüdüm, düşmanlar ağlatt m, dostlar güldürdüm. BEN GÖK TANRIYA BORCUMU ÖDED M. Şimdi Yurdumu size veriyorum. 2 Oğuz Kağan gibi daha beşikteyken konuşan Er Manas da slâmiyetle belirlenen amac n babas na şöyle anlat r: Aksakal babam Yakup Han Müslim yolunu açacağ m Kâfirin mal n saçacağ m Kâfiri sürerek ç kart p Müslime necat saçacağ m 3 Dede Korkut Kitab nda böyle büyük ve kutsal idealler dile getirilmemekle beraber, Oğuz boyunu korumak, tabiata ve düşman kavimlere karş güçlü olmak ve kendilerini savunmak mecburiyeti ile yap lan her mücadele öncesinde; Kal n Oğuz beyleri ar sudan abdest ald lar, ak al nlar n yere koydular, iki rekât namaz k ld lar. Ad Görklü Muhammed i yad getürdiler. 4 ifadesiyle dile getirilen dua ve pratiklerle dilek, istek ve davran şlar n n onaylanarak başar ya ulaşt r lmas n Allah tan isterler. Dede Korkut Kitab nda, destan dönemi eserlerindeki cihangirlik ülküsünün kayboluşu, değişmeye başlayan kahraman kültür zihniyeti ile aç klanabilirse de meseleye çok kesin bir çözüm getirmez. Çünkü bu ülkü aç kça bu hikâyelerde ifade edilmemekle beraber, Türk tarihine bak ld ğ nda Cumhuriyet dönemine kadar, Türk milleti cihangirlik ülküsünü taş m ş ve başar ile gerçekleştirmiştir. Kahramanl k kültür zihniyeti insan için, dünya fethedilecek bir mekân; insanlar, galebe çal nacak, tâbi k l nacak varl klard r. Dede Korkut Kitab ndaki karakterler, kahramanl k insan gibi güçlü, dinamik, faal, gergin ve enerjiktir. Mücadele kendini, âilesini ve boyunu müdafaa ve haklar n korumak içindir. Hikâye karakterlerinin kendileriyle ve diğer insanlarla başa ç kmak için kendilerine has değerleri ve doğrular vard r. Kazan beyle oğlu Uruz aras nda geçen düşman kavram ile alâkal şu konuşma Oğuz boyunun dünya görüşünün, hayat felsefesinin, doğrular n n ve değerlerinin önemli bir bölümünü aksettirmektedir: Berü gelgil ağam Kazan Deniz kibi kararup gelen nedür Od kibi ş layup lduz kibi parlayup gelen nedür Ağ z dilden biş kelime haber mana Kara başum kurban olsun babam sana didi. Kazan aydur: Berü gelgil arslanum oğul Kara deniz kibi yaykanup gelen Kâfirün leşkeridür Gün kibi ş layup gelen Kâfirün baş nda ş ğ dur Ild z kibi parlayup gelen Kâfirün c das dur Argun dinlü yağ kâfirdür oğul didi. Oğlan aydur: Yağ diyü neye dirler? Kazan aydur: Oğul anuniçün yağ dirler ki biz anlara yetsevüz öldürürüz, anlar bize yetse öldürür didi. Uruz aydur: Baba içinde big yigitler öldürseler kan sorarlar m da vilerler mi? Kazan aydur: Oğul bin kâfir öldürsen kimse senden kan da vilemez, amma azg n dinlü kâfirdür, hub yirde tuş old, veli mana sen yaman yirde dutsak oldun oğul didi 5 Dede Korkut, hikaye karakterlerinin değer yarg lar, çocuklar n yetiştirme tarzlar kahraman kültür zihniyetine çok yak n olmakla beraber uygulamada mesihçi kültür zihniyetinin 6 uyumlu ve bar ş k yaşama tarz ile sentezi söz konusudur. Dede Korkut Hikâyeleri, Atl - Göçebe Medeniyetinden yerleşik medeniyete geçiş döneminin ve eski Türk inan şlar n n islâmî inanca dönüşmesi safhas n n zihniyet, ruh, çağr ş m, tecrübe ve alg lamalar na anlat m kazand rm ş Millî Folklor

edebi eserdir. Dede Korkut Kitab ndaki, mukaddime ve hikâyeler, Türk kültür ve medeniyetinin bir kesitinin belgesi niteliğini haizdir. Atl -Göçebe kültür ve medeniyetini yaşayan bir toplumun insan ağ r tabiat ve geçim şartlar na dayanmaya, kuvvetli ve heybetli olmaya mecburdur. D ş dünyaya karş fiziki olarak güçlü olan bu insanlar n iç yap lar n n da güçlü olmas gereklidir. ç yap y, inanç, değer yarg lar, bilgi birikimi ve kendine güven oluşturur. nsan n inançlar ve değer yarg lar, d ş dünyada yaşan lan ve alg lanan anlamlar-kurallar-değerler bütünüyle çelişmediği, uyumlu olduğu nispette insan dengeli ve güçlü ruh yap s na sahip olur. Hikayelerde bu ahengi hem karakterlerin kişilik yap lar nda hem de yaşan lan toplum hayat nda görmek ve tesbit etmek mümkündür. Hikayelerin anlat c s ve ayn zamanda hikaye karakterleri aras nda rol alan Dede Korkut, kahraman kültür zihniyetinden ziyade mesihçi kültür zihniyetine yak nd r. Dede Korkut, dünyay, uzlaşma ve Tanr n n buyruğuna göre düzeltme duygusuyla sever. Kendi içinde hissettiği uyumu çevresinde de kurmak ister. Dede Korkut, çevresindeki insanlara, kuşku ve nefretle değil, tedbir, güven ve sevgiyle yaklaş r. Kam Pürenün Oğl Bams Beyrek isimli hikayede, Dede Korkut un Beyrek için Ban Çiçek in ağabeyi Deli Karçara gönderilişi, onun kişiliğini aç k bir şekilde aksettirmektedir:...kal n Oğuz bigleri ay td lar: Bu k z istemeğe kim vara bilür? Maslahat gördüler ki Dede Korkut varsun didiler. Dede Korkut aydur: Yarenler çünkü meni gönderürsiz, bilürsiz kim Delü Karçar k z kardaş n dileyeni öldürür. Bari Bay nd r Hanun tavlas ndan iki şahbaz yügrük at getürün, bir kiçi başlu kiçer ayg r bir tokl başl tor ayg r, nâgâh kaçma kovma olur-ise birisini binem, birisini yedem didi. Dede Korkut un sözü makbul geldi. Vard lar Bay nd r Hanun tavlas ndan ol iki at getürdiler. Dede Korkut birini bindi, birin yetdi, yarenler sizi Hakka smarladum didi gitdi. Meger sultanum Delü Karçar dahi ağ ban ivini ağ otağ n kara yirün üzerine kurdurmuş -idi, yoldaşlar ile puta atup oturur- idi. Dedem Korkut öteden berü geldi Baş indürdi, bağ r basd, ağ z dilden görklü selam virdi. Delü Karçar ağz n köpüklendürdi, Dede Korkudun yüzine bakd, aydur: Aleyke s-selam ay ameli azm ş fi li dönmüş kâdir Allah ağ aln na kada yazm ş, ayaklular buraya geldügi yok, ağ zlular bu suyumdan içdiği yok, sana nold, amelün mi azd, fi lün mi döndi, ecelün mi geldi, bu aralarda neylersin didi. Dede Korkut aydur: Karşu yatan kara tağun aşmağa gelmişem Akund lu görklü suyun içmeğe gelmişem Gin etegüne tar koltuğuna k s lmağa gelmişem Tanr nun buyruğ -y-ile Peygamberün kavli-y-ile aydan aru günden görklü k z kardaşun Banu Çiçegi Bams Beyrege dilemege gelmişem didi. Dede Korkut böyle digeç Delü Karçar aydur: Mere ne didigüm yetürün, kara ayg r yarağ-ile getürün didi. Kara ayg r yarağ ile getürdiler, Delü Karçar bindürdiler. Dede Korkut köstegi üzdi, turmad kaçd. Delü Karçar ard na düşdi. Tokl başlu ton ayg r yor ld, Dede Korkut kiçi başlu kiçer ayg ra s çrad bindi. Dedeyi kova kova Delü Karçar on belen yir aşurd. Dede Korkudun ard ndan Delü Karçar irdi. Dedenün an s an td, Tanr ya s ğ nd, ism-i azam ok d. Delü Karçar k l c n eline ald, yukar s ndan öyle ile hamle k ld. Delü Big diledi ki Dedeyi depere çala. Dede Korkut ay td : Çalarisen elün kur sun didi. Hak Ta alanun emri-y-ile Delü Karçarun eli yukaruda as lu kald. Zira Dede Korkut velayet issi idi, dilegi kabul oldu. Delü Karçar aydur: Meded aman el aman, Tanr nun birliğine yoktur güman, sen menüm elümi sağald gör, Tanr nun buyruğu-y-ile Peygamberün kavli-y-ile k z kar ndaşu Millî Folklor

mu Beyrege vireyim didi. Üç kerre ağ zdan ikrar eyledi, günah na tevbe eyledi, Dede Korkut dua eyledi, Delünün eli Hak emri-y-ile sapa sağ old. 7 Yukar daki parçada Dede Korkut un toplum içinde yap c ve birleştirici rolü aç kça görülmektedir. Dede Korkut, enerji ve dinamizm doludur, bu enerji ve dinamizm öldürmeye ve y kmaya yönelik değil, ayr lm ş olan birleştirmeye, uyumsuzlara uyum kazand rmaya yöneliktir. Dede Korkut, velâyet sahibi olarak Deli Karçar öldürebilecek güce sahiptir. Ancak o bu gücünü daima, uzlaşma, düzeltme ve anlaşma için kullanmaktad r. Dede Korkut un mensubu bulunduğu Oğuz boyu içindeki mevkii ve olumlu kişiliği ile vas flar Kitab n mukaddime bölümünde şöyle tasvir edilmektedir: Resûl aleyhi s-selâm zaman na yak n Bayat boy ndan Korkut Ata dirler bir er kopd. Oğuzun ol kişi tamam biliçisiydi. Ne dir-ise olur-idi. Gay pdan dürlü haber söyler-idi. Hak Ta ala anun könline ilham ider-idi. Korkut Ata ay td : Ah r zamanda hanl k girü Kay ya dege, kimsene ellerinden almaya, ah r zaman olup k yamat kop nca. Bu didüğü Osman neslidür, işde sürilüp gide yor r. Ve dah niçe buna benzer söz söyledi. Korkut Ata Oğuz kavm nun müşkülini hall ider-idi. Her ne iş olsa Korkut Ataya tan şmay nca işlemezler-idi. Her ne ki buyursa kabul iderler-idi. Sözin tutup tamam iderler-idi. 8 Yukar da ifade edildiği üzere Dede Korkut, güvenilir, yap c ve sayg değer kişiliği ile Oğuz Boyunun, değerler, anlamlar ve kurallar bütününden oluşan dünya görüşünün uygulanmas nda ve öğretilmesinde etkilidir. Bu dünya görüşü, insana bak ş ve insandan beklenenler Dede Korkut un dilinden aktar lmaktad r 9. slâmi inanca göre, işlerin düzelmesi için önce Allah demek gereklidir. Kur andaki ilmi isteyene, zenginliği istediğimize veririz âyetine göre Tanr nasip etmezse insan zenginleşmez. slâmiyetten önceki efsane ve destanlarda görülen ölüp-dirilme motifinin doğru olmad ğ, Ezelden yaz lmasa kul baş na kaza gelmez, ecel vade ermeyince kimse ölmez. Ölen adam dirilmez, ç kan can geri gelmez. cümleleriyle tekrar tekrar vurgulanmaktad r. Herkes nasibine kanaat etmelidir. Nasibinden fazlas kişinin eleni geçse bile bunu ancak elinde tutar, harcamas mümkün değildir. Kişinin nasibinde zengin olmak yok ise seller gibi gelse de denizler dolmaz. Kibirli insan Tanr sevmez. El oğlu, bak p büyütmekle öz oğul yerini tutmaz. Büyüyünce, beni büyüttüler diye minnet duymaz, b rak r gider. Eski düşman hiç bir zaman dost olmaz. Kar ne kadar çok yağarsa yağs n, yaza kalmaz, erir. Çimen de güze kalmaz. Güzel ve çirkin hiç bir şey dünyada bâki değildir, zaman dâima hükmünü icra eder. Çocuklar, âileden gördükleri takdirde iyi yetişebilirler. K z, annesinden görmemişse sonradan sözle hiç bir şey öğrenmez. Oğlan babas ndan görmezse misafir ağ rlamay bilmez. Baban n oğluna mal b rakmas iyidir, ancak oğlanda ak l yoksa mal bir işe yaramaz. Ak l, mal ve itibar beraberce olursa insana faydal olur. Dede Korkut, Allah sizi ak ls z n şerrinden korusun, şeklinde dua ettikten sonra, Türk geleneği içinde daima zarar ndan korkulan ve küçümsenen nâmerd insan kavram na geçiyor. Nâmerd yiğitlerin de iyi atlara binebileceğini iyi k l ç kullanabileceğini ancak bunlar güçlerini insanlara zarar vermek için kullanacaklar ndan ata binemeseler, k l ç kullanmasalar daha iyi olur ifadesi ile bunlar n da şerrinden insan Allah n koruyabileceğini anlat yor. Dede Korkut, insana ve atlara faydal olmayan nesnelerin varl ğ ndansa yokluğunun daha iyi olduğu düşüncesindedir. Misafiri gelmeyen evler y k lmal, atlar n yiyemediği ac otlar ç kmamal d r. Ata ad n şerefle sürdürmeyecek oğullar doğmasa, yalan söz bu dünyada olmasa daha iyi. Doğru söyleyenler yüz yaş n doldursa iyi olur. nsan, yarad l ş ndan olumlu ve olumsuz vas flar bünyesinde taş r. slâmiyet, bu olumsuz vas flar etkisiz hale getire Millî Folklor

rek insan olumlu vas flarla donanm ş olgun insan mertebesine yükseltmeyi öngörür. Dede Korkut, yukar da özetlediğimiz düşünceleri ile zararl lardan ar nm ş, problemsiz bir dünya sergilemektedir. Dede Korkut Kitab nda millî hayat içinde evrensel insan boyutu yakalanm ş, insan yarat l ş nda var olan olumlu ve olumsuz vas flar n büyük bir k sm çeşitli şekillerde ifade edilmiştir. Hikâyelerde, karakterler mücadele s ras nda savaşan devler görünümü sergilemekle beraber bunun d ş ndaki hayatlar nda bütün nüanslar yla insan olarak hissettirilmektedirler. Karakterlerin sorumluluk taş y şlar, birbirleriyle ilişkileri, eğitimleri, duygular n ifade ediş tarzlar, birbirinden farkl d r. Bu haliyle karakterler, diğer geleneksel türlerdeki gibi kal plaşm ş tipler değil, hissedilebilen insanlard r. nsan n kendi içindeki âhengi veya âhenksizliği diğer insanlarla ilişkilerini belirlediği gibi, toplumdaki âhenk veya âhenksizlik de ferdin mutluluğunun veya mutsuzluğunun belirleyicisidir. nsanlar n birbirleriyle âhenk içinde olmalar toplum ve kültür hayat nda yarat c l ğ beraberinde getirir. Dede Korkut Kitab ndaki hikâyelerde, değerleri belirlenmiş ve üyeleri taraf ndan benimsenmiş âhenkli bir toplum hayat sergilenmektedir. Anlamlar-değerler-kurallar bütünlüğünü etkileyen ihmal veya ihlal, aile ve toplum hayat nda problem haline gelmekte ve çat şmalara sebep olmaktad r. ç Oğuza Taş Oğuz Asi Olup Beyreğin Öldüğü Boyu Beyan Eder ismini taş yan hikayede, Üç Oklarla Boz Oklar n Kazan Beyin evini yağmalama törenini daima beraber yaparlarken, son seferinde Boz Oklar n bu törene davet edilmeyişleri, önce küslüğe daha sonra savaşa sebeb olur. D ş Oğuz un düşmanl ğ n n sebebini anlamaya giden K lbaş, anlaşamamazl ğ n sebebini öğrenmesine rağmen uzlaşt rma ve düzeltme gayretine girmez, öfkeye kap l r ve şöyle der: Mere kavat Kalkuban Kazan Han yirinden tur geldi Ala tağda çad r n otağ n dikti Üç yüz altm ş alt alp erenler yan na y ğnak old Yimek içmek aras nda bigler seni and Üstümüze yağ nesne gelmedi Men senün dostl ğun düşmenligün s nayu geldüm Kazana düşmen imişsin bildüm 10 O güne kadar Kazan beyin en iyi dostlar olan ve savaşlarda en çok yiğitlik gösterenlerden olan day s Aruz, Emen, Alp Rüstem, Dönebilmez Dölek Evren gibi D ş Oğuz beylerinin hepsi Kazan beye düşman olurlar ve Kuran a el basarak yemin ederler. D ş Oğuzlardan k z alan Beyreği davet ederek ona da Kazan Beye asi olmas n teklif ederler. Beyrek onlara şöyle cevap verir: Men Kazanun nimetini çok yimişem Bilmez-isem gözüme tursun Kara koçda kaz l k at na çok binmişem Bilmez-isem mana tabut olsun Yahşi kaftanlar n çok geymişem Bilmez-isem kefenüm olsun Ala bargah otağ na çok girmişem Bilmez-isem mana zindan olsun Men Kazandan dönmezem bellü bilgül 11 Beyrek, ahde vefa göstererek, bir ihmal veya hikayede aç klanmayan bir sebepten ötürü Kazan beye asi olmayacağ n söyleyince, Aruz ve beğleri, haz rl ks z gelen Beyreği öldürürler. Türk geleneğinde, döğüş veya savaş, düşmanl ğ n ilan ndan sonra eşit silah ve şartlarda yap ld ğ nda mertçe kabuledilir. Kazan Beyle bizi bar şt r diye d ş Oğuza çağr lan Beyrek bu hali şöyle ifade eder: Aruz mana bu işi idecegün bilse-y-idüm Kara koçda kaz l k atuma biner-idüm Egni berk demür tonum gayer-idüm Kara polad öz k l cum bilüme bağlar-idüm Al n başa kunt şuğüm urur-idüm Kargu tal altm ş tutam sünümi elüme Millî Folklor

alur-idüm Ala gözlü bigleri yanuma salar-idüm Kavat men bu işi tuysam sana böyle gelür mi-y-idüm Aldayuban er tutmak avrat işidür Avratundan m öğrendün sen bu işi kavat Kazan Beyle Day s Aruz u bar şt rmak için D ş Oğuzun davetini iyi niyetle kabul eden Beyrek, dürüstlüğünün kurban olurken, Aruz Bey ve yiğit beyleri bu iki yüzlülükleri ile Türk değerlerine göre namerd s fat n kazan rlar. Türk tarihinin her döneminde, yanl ş anlama, ihmal ve dedikodu gibi sebeplerle ortaya ç kan al ng nlak ve küslük sonucu doğan öfke, bu hikayedeki ahenkli milli beraberliği ve toplum hayat n darmadağan etmiş, iç ve d ş Oğuzlar n beğ yiğitlerinin ölümü sonucu doğurmuştur. Dede Korkut un her hikaye sonunda yer alan duas nda Kadir Tanr seni namerde muhtac itmesün. ifadesi ile namerd insan n toplum ve insan hayat nda yapabileceği muhtemel zararlara karş uyarma söz konusudur. Dirse Han Oğl Boğaç Han, ad n taş yan hikayede namerdlerin baba ile oğulu nas l birbirlerine düşman edebildikleri anlat lmaktad r. Bu hikayede de k rk yiğidin Boğaç Hana düşman oluşlar nda Boğaç Han n bu yiğitlerin hat r n almada ihmali sebeb olarak gösterilmektedir: Oğlan tahta ç kd, babas nun k rk yiğidin anmaz old. Ol k rk yigit hased eylediler, birbirlerine söylediler: Gelün oğlan babas na kovlayalum, ola kim öldüre, gine bizüm izzetümüz hörmetümüz anun babas yan nda hoş ola artuk didiler. 12 Bu dönem Türk hayat nda beyin oğlunun yetiştirilmesinde 40 yiğidin eğiticilik görevini de yapt klar n biliyoruz. K rk yiğidin, beğ oğlu üstünde hakk vard r. Boğaç Han, k rk yiğidin gerektiği şekilde hat r n anmamakla büyüklere sayg da kusur işlemiş ve Türk töresinin önemli değerlerinden birini ihlâl etmiştir. Ancak, böyle bir kusurun düzeltilmesi için ikaz, hat rlatma gibi teşebbüsler yerine k rk yiğidin, dedikodu ve iftira gibi yollara başvurmalar onlar n kişiliklerinin kötülüğünü ve k skançl ğ n ne kadar büyük zararlara yol açt ğ n göstermektedir. Baba Dirse Han n oğlu hakk nda söylenenlere kolayl kla inanmas onun insan karakteri ile ilgili bilgi ve tecrübelerinin eksikliğini göstermektedir. Dirse Han, k rk yiğidinin savaşç l klar n bilmekte ve onlara güvenmektedir, ancak k rk yiğidin insani zaaflar ndan olan hased gibi duygular n, izzet ve hürmete ihtiyaçlar n hesaba katmamas beğ kişiliğinin eksik yönüdür. Dirse Han ile oğlu Boğaç Han aras ndaki ilişkide üzerinde durulmas gerekli diğer nokta da, Dirse Han n çocuk sahibi oluş sebebidir. Bir gün Kam Gan oğl Han Bay nd r yirinden turmuş-idi. Şami günlügi yir yüzine dikdürmiş-idi. Ala sayvan gök yüzine aşanm ş-idi. Bin yirde ipek hal ças döşenmiş -idi. Hanlar han Han Bay nd r y lda bir kerre toy idüp Oğuz biglerin konuklar-idi. Gine toy idüp atdan ayg r deveden buğra koyundan koç k rdurm ş-idi. Bir yire ağ otağ bir yire k z l otağ bir yire kara otağ kurdurm ş-idi. Kimün ki oğl k z yok kara otağa kondurun, kara kiçe alt na döşen, kara koyun yahs n dna önine getürün yirse yisün yimez ise tursun gitsün dimiş-idi. Oğl olan ağ otağa k z olan k z l otağa kondurun, oğl k z olmayan Allah Ta ala kargayupdur, biz dahi kargaruz bellü bilsün dimiş idi. 13 Y lda bir kere yap lan bu büyük toyda Hanlar Han Bay nd r, protokolda bir değişiklik yapm ş, öncelik s ras n çocuk sahibi olanlara vermiştir. Dirse Han daha önceki protokol s ralamalar ndaki önceliğini kaybettiğini anlay nca tepkisini şöyle ifade etmişdir: Bay nd r Han benüm ne eksükligüm gördi, k l cumdan m gördi, suframdan m gördi, benden alçak kişileri ağ otağa Millî Folklor

k z l otağa kondurd, benüm suçum ne old -kim kara otağa kond rd didi. 14 Han Bay nd r n indinde önceliğini yitirdiğini anlayan Dirse Han, çocuk sahibi olmay ş n n sebebinin ya kendinde ya da eşinde olduğunu ifade eder. Evine dönünce, bir an evvel çocuk sahibi olabilmeleri için eşine çok k r c sözler söyler ve bu problemin hallini eşine b rak r. Dirse Han diğer baz hikaye karakterleri gibi sevgi ve şefkat duygusu ve soyunu devam ettirmek için değil, bir an önce protokoldaki eski yerini kazanmak üzere çocuk ister. Kam Pürenün Oğl Bams Beyrek hikayesinde gördüğümüz Kampüre ve Bay Piçen beğin çocuk sahibi olmak için dileklerini ifade edişlerindeki s cakl k ve samimiyet Dirse Handa yoktur: Han Kazan niçe ağlamayay n, niçe buzlamayay n, oğulda ortacum yok kartaşda kaderüm yok, Allah Ta ala meni kargayupdur, bigler tacum tahtum içün ağlaram, bir gün ola düşem ölem yirümde yurdumda kimse kalmaya didi. Kazan aydur: Maksudun bu m d r? Pay Püre Big aydur: Belli budur, menüm dahi oğlum olsa, Han Bay nd run karşus n alsa tursa kulluk eylese, men dah baksam sevinsem k vansam güvensem didi. Böyle digeç Kal n Oğuz bigleri yüz göğe tutd lar, el kaldurup dua eylediler, Allah Ta ala sana bir oğul virsün didiler. Ol zamanda biglerün alk ş alk ş kark ş kark ş idi, dualar müstecap olur idi. Pay Piçen dah yirinden ötürü turd, aydur! Bigler menüm dah hakkuma bir dua eylen, Allah Ta ala mana bir k z vire didi. 15 Boğaç Han n doğumundan sonra ra yak n bir baba oğul ilişkisi sezilmemektedir. Boğaç Han n isim kazand ğ büyük mücadelesinden sonra da Dirse Han n görevlerini yerine getirdiğini görüyoruz; ancak sevinci paylaşt ğ na dair ifadeler yoktur. Boğaç Han, üç arkadaş ile aş k oynarken Bay nd r Han n boğas n buğra ile savaşt rmak üzere meydana salarlar. Çocuklara da kaçmalar n söylerler. Diğer çocuklar kaçar, Boğaç Han, hem gücü hem de akl n kullanarak boğay yener ve baş n keser. Beyler, Dede Korkut gelsin bu oğlana ad koysun, al p babas na götürsün, babas ndan oğlana beğlik istesin taht als n, derler. Boğaç Han, mücadelesini kendi kendisine kazanm şt r. Kazan Big Oğl Uruz Bigün Tutsak Oldugu hikayede baba oğul aras nda sevgi, şefkat ve paylaşmaya dayal yak n bir ilişkinin varl ğ görülmektedir: Kazan sağ na bakd kas kas güldi, sol na bakd çok sevindi, karşusuna bakd oğlancuğunu Uruz gördi elin eline çald ağlad. Oğl Uruza bu iş hoş gelmedi. lerü geldi, diz çökdi, babas na çağ rup soylar, görelüm hanum ne soylar: Ünüm anla menüm sözüm dinle ağam Kazan Sağuna bakdun kas kas güldün soluna bakdun çok sevindün Karşuna bakdun beni gördün ağladun Sebeb nedür digil mana Kara başum kurban olsun babam sana Kazan aydur: Berü gelgil kulunun oğul Sağum ala bakduğumda kartaşum Kara Göneyi gördüm Baş kesüpdür kan döküpdür çuld alupdur ad kazanupdur Solum ala bakduğumda tay m Aruz gördüm Baş kesüpdür kan döküpdür çuld al pdur ad kazanupdur Karşum ala bakduğumda seni gördüm On alt yaş yaşladun Bir gün ola düşem ölem sen kalas n Yay çekmedün ok atmadun baş kesmedün kan dökmedün Kanl Oğuz içinde çuld almadun Yar nki gün zaman dönüp ben ölüp sen kal çak tacum tahtum sana virmeyeler diyü sonumu andum ağladum oğul didi. Aydur: Millî Folklor

A big baba Deveçe böyümişsin köşekçe aklun yok Depeçe böyümissin tar ça beynün yok hüneri oğul atadan m görür öğrenür, yohsa atalar oğuldan m öğrenür, kaçan sen beni al p kafir serhadd na ç kardun k l ç çalup baş kesdün, men senden ne gördüm ne öğrenem didi. 16 Kazan Han beğlerine oğlunun güzel söylediğini ve hakl olduğunu söyler ve oğlunu alarak ilk av na götürür. Avda, düşman sald r s na uğrarlar, burada savaşmak isteyen Uruz a, Kazan bey şöyle söyler: Oğul oğul ay oğul Menüm ünüm anla sözüm dinle Ol kafirün üçin atup birin yarmaz okç s olur Hay dimedin başlar kesen cellad olur Adam etin yahn k lan aşbaz olur Sen varas kâfir degül Kalkuban yirümden men turay m Konur atun biline ben bineyim Gelen kafir menümdür men varay m Kara polat öz k l cum çalay n Azg n dinlü kafirdür başlar n keseyin Döne Döne savaşay n döne döne çekişeyin K l ç çalup baş kesdüğüm görgil ögrengil Kara başuna düşende gerek olur 17 Uruz da verdiği cevaplarla babas için savaşmak istediğini söylerse de Kazan Han, müsaade etmeyince o zamanda oğul ata sözünü iki etmezdi, kural nca at n ve yiğitlerini al r dağ baş na çekilir. Boğaç Han ile ilgili hikayede ise oğlunu hiç tan mayan Dirse Han, yirmi, yirmi iki grupta gelen yiğitlerinin sözünü hiç şüpheye düşmeden dinler: Görir misin Dirse Han neler old, yar masun yarç masun, senün oğlun kür kopd erçel kopd, k rk yigidin boy na ald, kal n Oğuzun üstine yor y ş itdi, ne yirde güzel kopd -y-ise çeküp ald, ağ sakallu kocanun ağz n sögdi, ağ pürçeklü kar nun südin tartd. Hanlar han Han Bay nd ra haber vara, Dirse Hanun oğlu böyle bidat işlemiş diyeler, gezdüğünden öldüğün yig ola, Bay nd r Han seni çağ ra, sana kat kazap eyleye, böyle oğul senün nene gerek, böyle oğul olmaktan olmamak yigdür, öldürsene didiler. 18 Diğer grup da benzer suçlamalar söyler ve Dirse Han, getirin öldüreyim der. Kazan Bey ise oğlu Uruz için k rk yiğidinden savaşdan kaç p annesinin yan na kaçm şt r suçlamas n duyduğunda söylenenin doğruluğunu anlamak için evine gider ve oğlunun oraya gelmediğini öğrenince düşmana tutsak olduğunu anlar, oğlunu kurtarmaya gider. Bu noktada, Oğuz boyunda ve Türklerde yiğitliğin yaln zca savaşç l kla ve iyi ata binmekle s n rl olmad ğ n, örnek kişiliği oluşturacak nefse hakimiyet, büyüklere sayg, küçüklere sevgi, dürüstlük, doğru sözlülük, dedikodu yapmamak gibi pek çok değeri de kapsad ğ n görüyoruz. Mukaddeme bölümünde Dede Korkut un Sarp yor rikin kaz l k ata namerd yigit bine bilmez, bininçe binmese yig. Çalup keser öz k l c muhannetler çal nca çalmasa yig. şeklindeki ifadesi merd insan n değerlerine sahip olmayan namerdlerin gücünün getireceği zararlara işaret etmektedir. Dirse Han, Oğuz topluluğunun düzenini sağlayan değerlere sayg s zl k ettiğine inand ğ oğlunu, daha çok zarar vermeden ve kendisini Bay nd r Han n indinde küçük düşürmeden öldürmeğe karar verir. K rk yiğidin, oyunu bu karar ald rmakla da bitmez, baba ile oğul karş karş ya gelirler de hileleri anlaş l r düşüncesiyle, Boğaç Han ve Dirse Han ayr ayr yönlendirirler. Boğaç Hana babas n n önünden git ona av avla, öğünsün sevinsin derken, Dirse Hana seni saym yor, önünden yürüyor, senden iyi avc olduğunu göstermek istiyor diyecek kadar, kendilerini h rsa kapt rm şlard r. Dirse Hana oğlunu arkadan vurdurturlar. Dirse Han n Hatunu bir oğula sahip olman n güçlüklerini ve imtiyazlar n bilen sağduyu sahibi bir kad n olarak düşünce ve duygular n şöyle dile geti 10 Millî Folklor

rir: Berü gelgil başum baht ivüm taht Han babamun güyegüsi Kad n anamun sevgüsi Atam anam verdügi Göz açuban gördügüm A Dirse Han Kalkuban yiründen örü turdun Yilisi kara kaz l k atun butun bindin Göksi gözel kaba tağa ava ç kdun ki vardun bir gelürsin yavr m kan Karanu dünde bulduğum oğul kan Ç ksun benüm görür gözüm a Dirse Han yaman segrir Kesilsün oğlan emen süd tamarum yaman s zlar Saru y lan sokmad n ağca tenüm kalkup şişer Yalunuzca oğul görinmez bağrum yanar Kuru kuru çaylara su saldum Aç görsem toyurdum, yal nçak görsem tonatdum Depe kibi et y ğdum, göl kibi k m z sağurdum Dilek ile bir oğlu güç - ile buldum Yalunuz oğul haberin a Dirse Han digil mana Karşu yatan Tağdan bir oğul uçurdun ise digil mana Kam n akan yügrük sudan bir oğul ak tdun-ise digil mana Aslan ile kaplana bir oğul yidürdün ise digil mana Kara tonlu azgun dinlü kafirlere bir oğul aldurdun-ise digil mana Han babamun kat na ben varay m Ağ r hazine bol leşker alay n Azgun dinlü kafire ben varay n Paralanup kaz l k atumdan inmeyince Yinüm ile alça kanum silmeyince Kol bud olup yir üstine düşmeyince Yalunuz oğul yollar ndan dönmeyeyim Yalunuz oğul haberin a Dirse Han digil mana Kara başum kurban olsun bu gün sana 19 Dirse Han n eşi, oğlunu bulup iyileştirdikten sonra, hâlâ gaflet içinde olan Dirse Han k rk yiğiti esir al r. Sağduyu sahibi, ilinin törelerine sayg l, örnek bir kad n olan Dirse Han n eşi, Boğaç Han şu sözlerle babas n kurtarmaya ikna eder: Hanun oğul, kalkuban yiründen örü turgul k rk yiğidin boyuna alg l, baban ol k rk namerdden kurtarg l, yor oğul, baban sana k yd -y-ise sen babana k ymag l. 20 Kitab n mukaddeme bölümünde, gafil baş n ağr s n beyni bilir, şeklindeki özdeyişin anlatmak istediği s k nt lar sonuçda Dirse Han yaşam şt r. Boğaç Han, Menim dah içinde bir akl şaşm ş biligi yitmiş koca babam var diyerek babas n kurtar r. Türk dünya görüşü aç s ndan anlamlar-değerler-kurallar bütününde insan karakteri değerlendirilirken merd, yiğit, er s fatlar olumlu örnek tipe s fat olmuş; namerd ise kusurlu, kaypak, güvenilmez, gücünü ve zekas n dostlar n n zarar na kullanan olumsuz insan dipine s fat olmuştur. Türk düşüncesinde ve edebi eserlerinde merd yiğit sayg yla, namerd yiğit daima endişe ve sak nma ile an lm şt r. Dede Korkut Kitab n n mukaddemesinde namerdlerden insan yaln z Allah n koruyabileceği ifade edilmektedir: Devletsüz şerrinden Allah saklasun hanum sizi. Sarp yor r-iken kaz l k ata namerd, yiğit bine bilmez, binince binmese yig. Çalup keser öz k l c muhannetler çal nca çalmasa yig. Çaba bilen yigide ok-ile k l çdan bir çomak yig. Ata ad n yor tmayan hoyrad oğul ata bilinden inince inmese yig, ana rahmine düşünce togmasa yig. 21 Yiğitlik, savaşç l k, güç, ailesini ve boyunu korumak için gereklidir. Dirse Han n ve k rk yiğidinin k l çlar nda sofralar nda eksik yoktur. Dirse Han gafil, k rk yiğit namerddir. Gücünü, becerisini, baba soyunu ve ad n yüceltişini k skand klar Boğaç Han baba eliyle ortadan kald rmak için iftira atan k rk yiğit, ekmeğini yedikleri, yan nda eğitim gördükleri, itibar n paylaşt klar Dirse Han n ak ellerini arkas na bağlayacak, k l sicimi ak boyununa takacak, kendileri atl onu yaya yürütecek, düşman memleketlerine götürecek kadar haysiyetsizdirler. Boğaç Hana, iyi avc olduğunu babana göster derken, Dirse Hana Millî Folklor 11

oğlun senin önünden yürüyor diyerek, en güzel değerleri çat şt rarak, babay oğula yalanlarla düşman ederek amaçlar na ulaşabilecek ve bundan hiç bir rahats zl k duymayacak niteliktedirler. Merd yiğit olabilmek için k l c ve fiziki gücü kadar olgun insan vas flar, dürüst, aç k sözlü, sözünün eri, gafil olmamak, ileriyi görmek, çevresindeki insanlar n zaaf ve meziyetlerini bilmek, duyduklar na muhakeme ettikten sonra inanmak gibi vas flar gereklidir. Gerek Boğaç Han gerekse Taş Oğuzun ç Oğuza Asi Olduğu isimli hikayelerde bir hata, bir ihmal, k skanç kişiler taraf ndan sebeb haline getirilmiş, karş l kl konuşarak problemi çözme, yanl ş düzeltme yerine küslük ve öfke doğmuştur. Ahde vefa, tuz ekmek hakk gibi Türk geleneğinin birleştirici ve uzlaşt r c önemli değerleri kolayl kla çiğnenmiş, büyük çat şmalar sonucu büyük zararlara uğran lm şt r. Boğaç Han, H z r n yard m, annesinin şefkati ve güveni sayesinde baba oku ile ölümden kurtulmuştur ama Şehzade Mustafa, Kanuni Sultan Süleyman gibi adaleti ile tan nan baban n yan lt lmas yla can vermiştir. K skançl k, fitne, öfke, büyük imparatorluğun kaderini değiştirmiştir. Türk yap s nda tesbit edilen bu çabuk al nganl k, yüzyüze konuşup tart şmak yerine arac lar n yorumu ile karar vermek, pek çok olumlu ilerlemeyi, yarat c l ğ, milli bütünlüğü bozan önemli bir kusurdur. Türk kişilik ve milli geleneğinde olumlu ve olağanüstü yarat c ve güzel vas flar y kan ve engelleyen ihmal, k skançl k, küslük, al nganl k gibi zaaflar n insan tabiat n n ahengi içinde olaylar zinciri ile sergilenmeleri Dede Korkut hikayelerinin başar s d r. Notlar 1 Sorokin, Bir Bunal m Çağ nda Toplum Felsefeleri, Ank. 1972, Çev. Mete Tuncay, s. 116-117. 2 Muharrem Ergin, Oğuz Kağan Destan, st. 1970, s. 14. 3 Laya Şapiya, Manas Destan, Bas lmam ş Mezuniyet Tezi,.Ü. Türkiyat Enstitüsü. 4 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara, 1964, s. 46. 5 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara 1964, s. 49. 6 Sorokin, Bir Bunal m Çağ nda Toplum Felsefeleri, Ankara 1972. Çev. Mete Tuncay. 7 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara 1964, s. 31. 8 a.e., s.1. 9 a.e., s.1-2. 10 a.e. s.117. 11 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara 1964. s.118. 12 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara 1964, s.7. 13 a.e. s.3-4. 14 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab, Ankara 1964, s.4. 15 a.e. s.26. 16 a.e. s.47-48. 17 a.e. s.49. 18 a.e. s.7-8. 19 a.e. s.9. 20 a.e. s.13. 21 a.e. s.1. 12 Millî Folklor

DEL DUMRUL LE KAZAKLARIN KORKUT ATASI ARASINDA B R MUKAYESE* Prof. Dr. Ahmet B. ERC LASUN M.H. Tehmasib, Dede Korkut un ölümü hakk nda, V.V. Velyaminov - Zernov dan şöyle bir efsane aktar r: DӘd Qorqud yuxuda bir neç q bir qazan görür. -Bu q bri kimin üçün qaz rs n z? - dey verdiyi suala - D d Qorqud üçün qaz r q - dey cavab al r. D d ölümd n qorxaraq el o gec yerini d yişir, dünyan n o biri ucuna qaç r. Lakin h min yuxunu orada da görür. Bel bel D d dünyan n dörd ucqar na qaç rsa da, h r birind eyni yuxunu görüb, n hay t lap m rk z köçür. Lakin bu da köm k etmir. O, burada da eyni yuxunu görüb suyun üzünd yaşamaq q rar na g lir. Yorğan n suyun üstün s rib, 100 il orada yaşay r. N hay t, yorğun qocan yuxu tutur. Ölüm ilan cildin girib üzür, yorğan n üstün ç x b onu çal r, öldürür. 1 Tehmasib, Şamil Cemşidov un Gar bağ dan, kendisinin de Bak n n Şağan köyünden derlediği benzer efsanelerden bahseder. Bu efsanelerde de ölümden kaçan şah s vard r; fakat Dede Korkut un ad geçmez. Dede Korkut un ölümden kaçmas Kazaklarda yayg n bir efsanedir. Bu efsane 19. yüzy l n sonlar ndan bugüne kadar birçok defa derlenmiş ve yay mlanm şt r. 1991 de Almat da yay mlanm ş Kazak Folklor n η Tarix adl eserde efsane k saca şöyledir: Korkut devesine binip ülkeleri geziyormuş. Nereye gitse önüne iki adam ç k p mezar kaz yormuş. Korkut onlara bu kimin mezar? diye sorunca onlar, Korkut un mezar diye cevap veriyorlarm ş. Sonunda o, suda ölüm yok, diyerek S rderya ya kilim döşemiş ve kalan ömrünü su üstünde geçirmek istemiş. Korkut bir an dal p gidince bir y lan gelip onu sokarak öldürmüş. 2 1922 y l nda ç kan Çolpan dergisinin 2-3. say lar nda yay mlanan Korkut efsanesine dayanarak, ünlü Kazak şairi Mağcan Cumabayoğlu Kork t adl bir poema yazm şt r. Bu efsaneye göre de Korkut doğuya ve bat ya gider, hep mezar n kazan adam görür. ldekim japan tüzde bir kör qazğan, Bas na taqtay qoy p, sözder jazğan: Ölimnen qut lmays η qaşqanmenen, M naw kör - seniη köriη, Qorq t jazğan. 3 Efsanenin birçok varyant vard r. Ölümden kaçan ve suyun ortas na yerleşen Korkut Ata, kopuzu ve Korkut küyünü (makam n ) icat eder. Kopuz çald kça ölmez; kopuz çalmad ğ bir anda y lan gelip sokarak onu öldürür. Kopuzla birlikte mezara gömülür. Başka bir varyanta göre 40 k z kopuzunu dinler, 39 u ölür. K rk nc k z aksakt r ve Korkut la birlikte ölür. Ben efsanenin varyantlar üzerinde durmak istemiyorum. Bu efsanede beni ilgilendiren, ölümden kaçma motifidir. Bilindiği üzere Deli Dumrul da ölümden kaçar. Hikâyeyi hat rlayal m: Deli Dumrul un kurduğu köprünün yamac nda konaklayan obada bir yiğit ölür. Feryat figan üzerine Dumrul, bunu kim yapt? diye sorar. Azrail cevab n al nca onunla savaşmak ister. Fakat Azrail göğsüne bast r nca aman diler, Tanr ya yalvar r. Ancak ölümden kurtulmak için kendi can yerine başka can bulmas gerektir. Babas ve anas, Dumrul un talebini geri çevirirler ve Millî Folklor 13

onun yerine canlar n vermezler. Sonunda kar s na yalvar r; kar s Dumrul un yerine can n vermeyi kabul eder. Bunun üzerine Tanr ikisinin de can n bağ şlar. Bu hikâye, Korkut Ata efsanesinden epeyi farkl olmakla beraber ölümden kaçma diye adland rabileceğimiz motif, her ikisinde de ortakt r.** Acaba ayn olay, çok farkl bir varyant hâlinde, Korkut tan Dumrul a veya Dumrul dan Korkut a nakledilmiş olabilir mi? Destanlar n karakterini düşünürsek bence bu mümkündür. Destanlarda bir olay, birbirinden farkl şah slara mal edilebilir; asl nda bir şahsa ait olan bir olay, bambaşka bir şahsa mal edilerek yeni bir kahraman, yeni bir hikâye yaratabilir. Bunun tipik örnekleri yine Dede Korkut hikâyelerinde vard r. Kaz l k Koca oğlu Yigenek boyunda Kaz l k Koca, Arş n oğlu Direk Tekür e tutsak olur. Düzmürd kalesinde 16 y l tutsak kal r. Bir yaş ndaki oğlu, babas n n tutsak olduğunu bilmeden büyür. Bir tart şma s ras nda burada lâf edeceğine git baban kurtar. derler. Yigenek, Oğuz yiğitleriyle Düzmürd kalesine gider, tekürü yenerek babas n kurtar r. Salur Kazan tutsak olup oğlu Uruz ç kard ğ boy da da olay ayn d r. Salur Kazan, Toman kalesi tekürü taraf ndan tutsak edilir. Küçük yaşta b rakt ğ oğlu Uruz büyür. Annesinin babas olan Bay nd r Han kendi babas zanneden Uruz, as l babas n n Salur Kazan olduğunu ve Toman kalesinde tutsak bulunduğunu öğrenir. Kaleye sefer yapar ve babas n kurtar r. Görüldüğü gibi bir tek vak a, iki ayr hikâyeye vücut vermiştir. Hikâyelerde sadece şah slar farkl d r. Muhtemelen ayn hadise, bir hikâyedeki şah slardan diğer hikâyedeki şah slara mal edilmiştir. Hatta ayn olay, üçüncü bir hikâyeye de vücut vermiştir. Uşun Koca oğlu Seğrek boyuna. Yaln z burada tutsak olan baba değil, ağabey Eğrek tir. Kardeşi Seğrek, ağabeyinin Al nca kalesinde tutsak olduğunu öğrenince gidip onu kurtar r. Uruz un boyunda, diğerlerinden farkl küçük bir motif daha vard r. Salur Kazan, tutsak bulunduğu kalede bir kuyuya at l r. Kuyudayken tekürün kar s gelip onunla konuşur. Bu motif Bams Beyrek hikâyesinde tamamlanm ş olarak yer al r. Beyrek de Bayburt hisar nda 16 y l tutsak kalm şt r. Kale beyinin k z Beyrek e âş k olur ve onu urganla hisardan aşağ b rakarak kurtar r. Alpam ş ta daha da geniş yer tutan bu motifin, çok eksik de olsa Salur Kazan da yer almas, motif ve vak alar n başka şah slara aktar labileceğine diğer bir örnektir. Bu örneklere bakarak, hem Korkut Ata da, hem de Deli Dumrul da görülen ölümden kaçma motifinin, bir kahramandan diğerine nakledilen bir motif olduğunu düşünebiliriz. Acaba motif, Korkut Ata dan m Deli Dumrul a aktar ld ; Deli Dumrul dan m Korkut Ata ya aktar ld? Deli Dumrul boyunun 15., en geç 16. yüzy lda yaz ya geçirildiğini; Korkut Ata efsanesinin ise ancak 19. yüzy l sonlar nda derlendiğini düşünürsek motifin asl nda Deli Dumrul a ait olabileceği sonucuna ulaşabiliriz. Ancak sözlü gelenekte yaşayan ve çok geniş bir coğrafî alana yay lm ş bulunan efsanelerin, çok eski tarihlere kadar uzanabileceğini unutmamak lâz md r. Hele Türkmenler aras nda Korkud un kabrini kaz ma. şeklinde bir atalar sözü bulunduğunu 4 da düşünürsek bu efsanenin eskiliği konusunda hiç şüphemiz kalmaz. O hâlde motifin aslî karakterini bulmak için hikâyelerin kay t tarihinden başka bir ölçü kullanmal y z. Deli Dumrul un ad, kendi hikâyesinin d ş nda, diğer boylarda geçmez. Hâlbuki Dede Korkut kahramanlar ndan birçoğunun ad, kendi hikâyesinin d ş ndaki diğer hikâyelerde de geçer. Bu durumda Deli Dumrul, ayr ve müstakil bir kahraman gibi duruyor. Dede Korkut kitab nda, hikâye kahramanlar n n niteliklerini anlatan alk ş bölümleri vard r: Destursuzça Bay nd r Millî 14 Folklor Millî Folklor 14

Hanun yağ s n basan, altm ş bin kafire kan kusduran, ağ boz at nun yilisi üzerinde kar turduran Gaflet Koca oğl Şir Şemseddin. 5 Deli Dumrul için böyle bir alk ş Dede Korkut kitab nda yoktur. Ancak Topkap Oğuznamesinde şöyle bir alk ş buluyoruz: Selim oğlu Karaman sevüp, Tanr yaradan; ulu sultan budağ ; alt n köprü yapan; Azrayil le savaş k lan; salkum salkum don giyen; sakar at n oynadan Tokuş Koca oğlu Toğrul Sultan... 6 Alk ştaki kahraman n ad, Duha Koca oğlu Delü Dumrul olmay p Tokuş Koca oğlu Toğrul Sultan olsa da, Bahaeddin Ögel in dediği gibi iki kahraman ayn d r. Esasen toğrul ve domrul sözleri ayn kelimenin, toη rul kelimesinin fonetik değişmeye uğram ş şekilleridir. Türkçede η sesinin ğ ve m ye dönüşebildiğini biliyoruz. 7 Alk ştaki alt n köprü yapan ve Azrayil le savaş k lan nitelemeleri de bunu aç kça gösteriyor. Ad ndaki sultan unvan ndan, vas flar aras ndaki ulu sultan budağ sözlerinden ve yapt ğ köprünün alt n oluşundan hareketle biz de onu Bahaeddin Ögel gibi ermiş ve çok soylu bir kişi 8 kabul ediyoruz. Tabiî ki hikâyeler ve kahramanlar, Türklerin slâm öncesine aittir. slâmî dönemlerde velileştirilmiş kişiler, slâm öncesinin kamlar d r. Deli Dumrul daki deli lâkab na karş l k Toğrul Sultan daki sultan unvan, bir hükümdar sülâlesine mensubiyeti gösterebileceği gibi Emir Sultan da olduğu üzere bir ermişlik unvan olarak da kabul edilebilir. Ayn şekilde ulu sultan budağ nitelemesi, hanedana mensubiyet yan nda bir veliye mensubiyeti de ifade edebilir. Ben ikinci ihtimalin doğru olabileceğini ve bu alk şta Toğrul Sultan n (Deli Dumrul un) bir veli gibi sunulduğunu kabul ediyorum. Yani slâm öncesi dönemin kam. Salkum salkum don giyen nitelemesi de gözümüzün önünde saçakl elbiseleriyle bir şaman canland r yor. Bu durumda ben ölümden kaçan as l kişinin Korkut Ata olduğunu; onun kam veya veli kişiliğinin, bu alk ştaki nitelemelerle ve Azrail den kaçma motifiyle Deli Dumrul a nakledildiğini düşünüyorum. Başka bir ifadeyle, asl nda Korkut Ata ya ait olan ölümden kaçma motifi, Dede Korkut kitab nda Deli Dumrul (Toğrul) adl bir başka kahramana aktar lm şt r. Bütün bu düşüncelerden sonra şu soru akla gelebilir: Peki, Deli Dumrul veya Toğrul adl bir kahraman hiç mi yoktu? Elbette böyle bir kahraman vard ve bence onun as l kişiliği, bir kuru çay n üzerine köprü yapt r p geçenden otuz üç akça, geçmeyenden döve döve k rk akça almas yla ortaya ç k yordu. Bu davran ş yla kahraman Deli lâkab n alm şt. Böyle bir kahraman hayret verici bir şekilde, bni Fazlan Seyahatnamesinde buluyoruz. 921 y l nda büyük bir kervanla Bağdat tan hareket ederek dil boyundaki Bulgar Türklerine giden bni Fazlan 922 y l bahar nda yani henüz Oğuzlar n Müslüman olmad ğ bir tarihte Oğuz ülkesinden geçer. O s rada başlar ndan geçen bir olay şöyle anlat r: Ertesi günü yolda giderken çirkin, üstü baş perişan, görünüşü pis ve kalbi kötü bir Türk karş m za ç kt. Şiddetli bir yağmura da tutulmuştuk. Bu adam durun! diye bağ rd. Üç bin kadar hayvan, beş bin kadar insandan meydana gelen koca kafile durdu. Sonra, Hiç biriniz geçemezsiniz. dedi. Onun emri üzerine durup, Biz, Küz Erkin in (Şeşen de Küzerkîn) dostlar y z. dedik. O, gülmeye başlad. Ve, Küz Erkin kim oluyor? Ben Küz Erkin in sakal na pisleyeyim! dedi. Sonra, Harezm diliyle pekend! yani ekmek dedi. Ona birkaç somun verdim. Onlar al nca, Haydi gidin. Size ac d m. dedi. 9 Bu olay n kahraman, Deli Dumrul a ne kadar benziyor! Çirkin, görünüşü pis, kalbi kötü gibi, yazar n sübjektif değerlendirmeleri olarak niteleyebileceğimiz s fatlar bir yana b rak rsak, 5000 kişilik kervan tek baş na durduran ve onlardan ekmek almadan geçmelerine müsaade etmeyen bu Oğuz yiğidi ile kuru çaya köprü kurup geçenden otuz Millî Folklor 15

üç, geçmeyenden döve döve k rk akça alan Deli Dumrul aras nda ben şaş rt c bir benzerlik buluyorum. Şüphesiz bni Fazlan n rastlad ğ bu yiğit Deli Dumruldur. demiyorum. Ancak bu olay bize, slâm öncesi Oğuz toplumunda Deli Dumrul a benzer kahramanlar n varl ğ n gösteriyor. Bence, Oğuzlar aras nda yaşam ş böyle bir kahramana Korkut Ata n n ölümden kaçma motifi de yüklenmiş; böylece Deli Dumrul hikâyesi de ortaya ç km şt r. Ana baban n, Dumrul için can vermeyi reddetmelerine karş l k, kar s n n Dumrul için can n feda etmeye haz r oluşu, üçüncü bir motif olarak hikâyeyi tamamlamaktad r. Bu motifin de başka efsanelerde geçtiğini biliyoruz. Bu arada gökçe güvercin donuna giren Hac Bektaş yakalamak için şahin donuna giren; fakat silkinip tekrar insan olan Hac Bektaş taraf ndan boğaz ndan yakalanan Doğr l Baba ile güvercin olup uçan Azrail i yakalamak için doğan yla ard na düşen Deli Dumrul (alk ştaki ad yla Toğrul) aras ndaki benzerliğe dikkat çeken Bahaeddin Ögel in bu karş laşt rmas n 10 son derece merakl bulduğumu ve bu konunun ayr ca incelenmesi gerektiğini belirterek bildirime son veriyorum. NOTLAR: * 1-5. 12. 1997 tarihleri aras nda Bakü da yap lan VI. Lord Beyts Konferans - Dedem Korkudun Kitab 1300 adl milletler aras sempozyumda okunan bildiri. ** Azerbaycan dan döndükten sonra Kazaklardaki Korkut Ata efsanesinin, içinde Azrail de bulunan bir varyant, Kazak Türkçesi uzman Dr. Ferhat Tamir taraf ndan bana gösterildi. Muxtar Awezov, Ş ğarmalar, On Birinşi Tom (cilt), Almat 1969, s. 311 de bulunan varyant şöyledir: Kork t, Azrail (Kazak Türkçesi: Ezireyil) ile karş laş r. Azrail, Kork t n can n içine koyacağ bir sand k yapar. Kork t, Azrail le tart ş p onu aldatarak, Azrail in can n sand ğa koyar; sand ğ kilitler ve suya b rak r. Azrail uzun süre sudaki sand ktan ç kamaz. O süre içinde hiç kimse ölmez; herkesin can ndan emin olduğu bir devran sürülür. Ancak yaşl bir bal kç sudaki sand ğ avlar. Sand ğ n ağz n aç nca Azrail ç kar ve hemen yaşl adam n can n al r. Azrail le Korkut u karş laşt ran bu rivayet, bizim Deli Dumrul ile Korkut Ata efsanesini birleştirmemizi daha da hakl k l yor. 1 M.H.T hmasib, Az rbaycan Xalq Dastanlar, Bak,1972, s.33-34. 2 E. Koη ratbayev, Kazak Folklor n η Tarix, Almat 1991, s.88. 3 Mağjan Jumabayev, Ş ğarmalar, Almat 1989, s.224. 4 Abdülkadir nan, Kitab- Dede Korkut Hakk nda, Makaleler ve ncelemeler, Ankara 1968, s. 168. 5 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab I, Ankara 1994, s. 112. 6 Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, II. cilt, Ankara 1995, s. 72. 7 η>m: toηuz>domuz, köηlek>gömlek. η>ğ: aηla->ağna-, Taηr berdi>tağr berdi. 8 B. Ögel, a.g.e., s. 51. 9 Ramazan Şeşen, bn Fazlan Seyahatnâmesi, stanbul 1975, s. 35. 10 B. Ögel, a.g.e., s. 73. Millî 16 Folklor Millî Folklor 16

DEDE KORKUT ve YUNUS EMRE DE HAYAT, TAB AT, TANRI ve ÖLÜM* Prof. Dr. Dursun YILDIRIM Dede Korkut hikâyelerinde anlat lan göçebe Oğuz Türklerinin hayat ile Yunus Emre nin şiirlerinde akislerini gördüğümüz Anadolu daki Türklerin yerleşik hayat aras nda çeşitli farklar ve benzerlikler vard r. Biz burada, hayat tarz bak m ndan farkl l k arzeden göçebe ve yerleşik bu topluluklar n hayat anlay ş n, tabiata bak ş n, tanr ve ölüm düşüncesini incelemeğe ve aralar ndaki ayr l klar, benzerlikleri ortaya koymağa çal şacağ z. Hareket noktam z n esas Dede Korkut hikâyeleri ile Yunus Emre nin şiirleri olacakt r. Hayat Anlay ş : Dede Korkut hikâyelerinde anlat lan göçebe Oğuz Türkleri, atl göçebe medeniyetinin hemen hemen bütün husûsiyetlerini devam ettirmektedirler. Göçebe hayat tanzim eden ana faktör tabiat n bizzat kendisidir. Hayat tarz devaml hareket ve mücadeleye dayan r. Tabiat ve çevre şartlar yla devaml mücadele ise, sürekli kuvvetli olmay ve kalmay gerektirir. Bu bak mdan göçebenin hayat n devam ettiren esas unsur kuvvettir. Bu kuvvet fizik, yani maddî kuvvettir. Göçebe Oğuz Türkleri ekonomik yap bak m ndan avc l k ve çobanl k dönemini yaşamaktad rlar. Hayvanc l k en önemli geçim kaynağ d r. Gerçi ekonomik durumu etkileyen tali faktörler de vard r. Bezirgânlar vas tas yla yap lan al ş-verişler, savaşlardan elde edilen ganimetler gibi. Fakat bunlar geçici ve ikinci derecede kalan gelir kaynaklar d r. Bundan dolay, gerek içtimaî hayat tarz, gerek ekonomik yap tabiata s ms k bağl d r. Tabiat şartlar n n sertliği, çevredeki topluluklarla devaml mücadele; göçebeye savaşç, mücadeleci, sert, hareketli bir karakter kazand rm şt r. Dolay s yle maddî, yani fizik kuvvet göçebe için hayat n en önemli değeri olarak görünmektedir. Göçebenin hayat n tanzim eden tabiat; onun hayat anlay ş n n ve şahsiyetinin oluşmas n sağlar. Tabiat n sert, yorucu ve y prat c yap s göçebe insan da sert, mücadeleci, hareketli, fizik güce önem veren bir yap kazanmağa sevk etmiştir. Göçebenin hayatta kalmas n, varolmas n temin eden maddî kuvvet onun adeta bir yaşama, var olma sembolüdür. Doğruluk, cömertlik, zay fa yard m etmek, kahramanl k, ün kazanmak, iyi ve dürüst olmak; sevgiye, dostluğa, arkadaşl ğa önem vermek bu sembol etraf nda teşekkül etmiş manevî değerlerdir. Tabiatla sürekli boğuşma, mücadele; göçebeyi savaşc, ak nc ruhlu yapm şt r. Çevre topluluklar yla devaml mücadeleler, yay lmak ve yer değiştirmek için yap lan savaşlar bu ak nc ruhun bir neticesi olarak görünmektedir. Devaml hareket, topluluğa büyük bir dinamizm kazand rm şt r. Fertler aras ndaki sayg ve sevgi de kuvvete dayal bir görünüm arz eder. Toplumda kişilerin tahammül edemediği en kötü vas f yalanc l kt r. Oğuz Türkleri aras nda bu vasf taş yan kişi toplumda ömür boyu horlan r ve kendisinden sonraki soyu da ayn damgay bir leke olarak taş r. Bams Beyrek hikâyesinde Yalanc oğlu Yartaçuk 1 buna en güzel misâldir. Dede Korkut hikâyeleri tetkik edildiğinde yukar da vard ğ m z sonuçlara ulaşmak zor değildir. Oysa Yunus Emre de durum oldukça farkl d r. Yunus un bahsettiği cemiyetteki insanlar yerleşik hayata geçmişlerdir. Medeniyet ile birlikte hayat anlay şlar da değişmiştir. çtimaî yap daki değişmenin yan nda ekonomik yap da değişmiş, Millî Folklor 17

çobanl k ve avc l k dönemi yerini ticarî ve ziraî hayata b rakm şt r. Dede Korkut hikâyelerinde göçebe Oğuzlar n içtimaî hayat n düzene sokan, her işte kendisine dan ş lan Dede Korkut tur. Hikâyelerde görülen slâmî unsurlar çok sathîdir. slâmî tesirler daha ziyade naz m k s mlar nda kendisini göstermektedir. Nesirle anlat lan bölümlerde slâmî akideler önemli değildir. Namazdan ancak savaştan önce ar sudan abdest al p iki rekat namaz k ld lar şeklinde bahsedilir. slâmî unsurlar hikâyelere sonradan ilâve edilmiş gibi bir hava taş maktad r. çtimaî hayata hâkim olan, slâmî inançlardan ziyâde, töre ve yasad r. Hikâyelerde pek çok iyi vasf bir arada temsil eden Korkut Ata, ayn zamanda, törenin, geleneğin âdeta bir sembolü ve yürütücüsü durumundad r. Halbuki yerleşik hayatta art k törenin ve gelenekten doğan yasan n yerini slâmî prensipler ve Kur an a dayal şeriat kanunlar almaya başlar. Hayat tarz, göçebe hayata nisbetle durgun ve hareketsizdir. Göçebe toplumda fertler aras nda bağl l k ve müşterek bir hayat tarz vard r. Topluluk bir bütünlüğe sahiptir. Yunus un yaşad ğ dönemde ise Anadolu da bu birlik ve bütünlük bozulmuş, parçalanm şt r. Bölgede üç tip insan topluluğu görülür: Şehirli, köylü ve göçebe 2 Aralar nda kuvvetli bir bağ yoktur. Her grup kendi yap s içinde yeni değer ölçülerini benimsemiş ve hayat anlay ş da buna göre şekil alm şt r. şte gerek bu üç grup aras ndaki çeşitli sebeplerden doğan sürtüşmeler, gerekse siyasî yap daki sars nt lar içtimaî bünyede devaml huzursuzluklar n doğmas na sebep olmaktayd. Yunus Emre, yerleşik hayata geçmiş olan bu insan gruplar ile göçebelerin devaml çat şmalar ndan ortaya ç kan huzursuzluğu ve siyasî yap daki istikrars zl ğ n yaratt ğ korku ve endişeyi yok etmek, bu gidişe dur demek için ortaya ç k yor. Kökü ayn olan bu insan topluluklar n n ac dram na son vermek istiyor. Onlar sevgiye, iyiye, güzele, anlay şa, huzura götürmek için savaş yor. Maddî hayat n batağ na saplanan insanoğlunu kurtarmağa çal ş yor. Göçebe hayat düzeninden yerleşik hayata geçen insanlar n kaybetmiş olduğu değerlerin b rakt ğ boşluğu görerek onlara yeni değerler kazand rmak için ç rp n yor. Bunun için de, göçebe insanda yaşayan ak nc ruhunu yeni bir yöne, yeni bir fütûhâta yöneltmek istiyor. Bu yeni hedef, insan n bizzat kendisidir. Çünkü Yunus, yaşad ğ çağ n insan n bu drama sürükleyen şeyin sebebini insan n kendisini henüz tan mam ş, keşf etmemiş olmas na bağl yor. çtimaî hayattaki görünüm kişinin iç dünyas ndaki parçalanman n huzursuzluğunun bir tezahürüdür. Bundan, ancak iç dünyas nda bir bütünlüğe kavuşursa, kendisini öğrenirse kurtulabilir. Bunun için kişinin kendisi ile çetin bir savaşa girmesi, bütünlüğünü kazanmas gerekir. Dede Korkut hikâyelerinde toplumun ideal insan tipi Bay nd r Han, Kazan Han, Bams Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Segrek gibi şahsiyetlerdir 3. Kuvvet ve kudreti temsil eden bu kahraman tipleri göçebe insan için ideal insand r. Oysa Yunus un ortaya koyduğu, topluma kabul ettirmek istediği ideal insan tipi derviş tir. Dede Korkut ta herkesin kahraman, yiğit olmas istenirken Yunus, insanlar n hepsinin derviş olmas n ister. Yunus insanl ğ n kurtuluşunu tasarlad ğ insan tipinin cemiyete kar ş m nda görmektedir. Böylece cemiyetin huzura ve sükûna kavuşacağ na inan r. Halbuki göçebeler yaşayabilmek için birer kahraman olmak zorundad rlar. Yunus, ideal insan tipi olarak ortaya koymak istediği derviş tipi ile kendi öğretisini cemiyete yayma düşüncesini taş maktad r. Bu bak mdan ad n ettiği dervişi h rkaya ve tâc a önem vermeyen, maddîyattan uzak bir tip olarak çiziyor. Böyle bir dervişin değerini daha iyi anlatabilmek düşüncesiyle olacak, ona dağlar ve taşlar secde ettirir: Tersâlar tapuya gelür hükm slar zebûn anlar Tağlar taşlar secde k lur göriceğiz dervişleri (s. 143, LXXXIX) 4 Yunus un düşündüğü bu dervişler cemiyette neyin yay c s, savunucusu olacaklard? Yunus insan n d ş dünyadaki huzursuz hayat n n sebebini iç dünyas n Millî 18 Folklor Millî Folklor 18

daki parçalanmada görmüyor muydu? Demek ki dervişlerin görevi kişiyi bu parçalanmadan kurtararak doğru yolu göstermek ve bunu her tarafa yaymak olacakt. Yunus, insan n iç dünyas ndaki parçalanmay önlemek, bütünleşmesini sağlamak için kişiye yard mc olarak bir tek şey tavsiye ediyor: Ak l. Yol a giren bir kişi nas l ki bir mürebbiye muhtaçt r, insan da bu savaş kazanmak için ak la muhtaçt r. Halbuki Dede Korkut ta yol gösterici olan kuvvet ve bundan doğan töre ve yasad r. Oysa görüldüğü gibi Yunus bu görevi ak la verir: Eğer devlet gerekse akla dan ş Mürebbîsüz ileri varmaya iş (s. 13) Akl insana yoldaş, mürebbî, rehber k lan Yunus Emre, kişinin kendisini bilmesine de çok önem verir. Zaten akl n görevi kişiye kendini öğretmek değil midir? Andan yiğrek ne vardur kişi bile kendözün Kendözün bilen kişi kamulardan ol güzin (s. 108; CXXIV) Kişi kendini bilince, kibir, gazab, tama, kötülük, yalanc l k, h rs, vb. gibi, insan n iç dünyas n parçalayan, onu kötümser eden şeylerden kendisini kurtarm ş olacakt r. Yunus, iç dünyada kurulan bütünlüğün bozulmamas, sürekli olmas için insanoğluna kanatkâr, sab rl, iyi, cömert, doğru ve tevazu sahibi olmalar n, birbirlerine karş sevgi ve sayg duymalar n tavsiye ediyor. Farkl iki medeniyeti ve hayat temsil eden Dede Korkut hikâyeleri ve Yunus Emre bize, içtimaî hayat n değişik ve müşterek değerlerini aksettirirler. nsan yap s nda var olan dürüstlük, doğruluk, iyilik ve sayg gibi k ymetler her iki cemiyette de önem taş maktad r. Ne var ki göçebe Oğuz Türklerinde görülen bu değerler cemiyette hükmünü sürdürmektedir. Oysa Anadolu Türklerinde medeniyet değişmeleri ve çeşitli istikrars zl klar yüzünden bu değeler alt-üst olmuş bir durumda görülmektedir. Bu düşünce, Yunus un hareket noktas olur ve gördüğü bu boşluğu kendi düşünce sistemi ile doldurmağa çal ş r. Bize göre en önemli fark, Yunus un kendi düşünce sistemine göre kurduğu bir düzeni cemiyete kabul ettirmeğe çal şmas, bir teklifle ortaya ç kmas ; diğerinin ise cemiyette birliği ve bütünlüğü sağlayan değerlere zaten sahip olmas d r. Yani Dede Korkut ta yeni değerler teklif edilmez. Onda mevcut değerlerin tezahürünü görürüz. Bu bak mdan biz, Dede Korkut hikâyelerini ç kt ğ cemiyetin tam bir aynas ; Yunus u ise, daha henüz cemiyete yerleşmeğe başlam ş fikirler manzumesi olarak kabul ediyoruz. Bu fikirlerin cemiyete yerleşmesi için uzun as rlar geçecektir. Tabiata Bak ş: Göçebe Oğuz Türklerinin hayat n içtimaî bak mdan son derece etkileyen tabiat, düşünce hayat n da tesiri alt na alm şt r. Dağlar, ormanlar, ağaçlar, otlaklar, çiçekler, sular, rmaklar, denizler, göller, yağmur, kar, bulut, gökyüzü, y ld zlar, ay ve güneş göçebenin düşünce dünyas n n temel taşlar gibidir. Onlars z o düşünülemez. Konuşurken, düşünürken, bağ r rken, öfkelenirken hep onlarla uyum hâlindedir. Her anlatt ğ, her düşündüğü şeye onlar da iştirak ettirir. Tabiat unsurlar n kendisiyle adeta özdeşleştirir. Onlara kişilikler atfeder. Dağlar, sular ağaçlar vb. tabiat unsurlar yla söyleşir, konuşur, dertleşir. Salur Kazan n evinin yağmaland ğ n anlatan, hikâyede bu tip örneklere rastlamaktay z. Aşağ da bu durumlara örnek olarak bu tür konuşmalardan baz parçalar vereceğiz. Kazanuñ öñine bir su geldi. Kazan aydur: Su Hak dizar n görmişdür, ben bu su-y-ile haberleşeyim didi. Görelüm hanum niçe haberleşdi: Kazan aydur: Çağnam çağnam kayalardan ç kan su Ağ koyunlar gelüp çevresinde yatduğ su Hasan ile Hüseynüñ hasreti su Bağ ve bostanun ziyneti su Ayişe ile Fat manuñ nigah su Şahbaz atlar gelüp içdügi su K z l develer gelüp kiçdügi su Ağ koyunlar gelüp çevresinde yatduğ su Ordumun haberin bilür misin digil maña Kara başum kurban olsun suyum saña (s. 17) Yine ayn hikâyede Kazan Han n oğlu Uruz da, ağaçla şöyle söyleşir: Millî Folklor 19

Ağaç ağaç dir isem sana erilenme ağaç Mekke ile Medinenüñ kapus ağaç Musa Kelimüñ asas ağaç Böyük böyük sularun köprüsi ağaç Kara kara denizlerün gimisi ağaç Şah- merdan Alinüñ Düldülinüñ eyeri ağaç Zülfikaruñ k n -y-ile kabzas ağaç Şah Hasan ile Hüseynüñ bişiği ağaç Eğer erdür eğer avratdur korhus ağaç Başun ala bakar olsam başsuz ağaç Dibün ala bakar olsam dipsüz ağaç Meni sana asarlar götürmegil ağaç Götürecek olur-iseñ yigitligüm seni tutsun ağaç Bizüm ilde gerek idün ağaç Kara hindu kullaruma buyura-y-idüm Seni para para toğrayalar-idi ağaç (s. 21-22) Diğer bir örnek de şudur; Dirse Han oğlu Boğaç, Kaz l k dağ nda anas taraf ndan yaral olarak bulunur. Boğaç n annesi, oğlunun baş na gelen kazaya Kaz l k dağ n n sebeb olduğunu sanarak ona beddua eder: Akar senün sularuñ Kaz l k Tağ Akar iken akmaz olsun Biter senün otlarun Kaz l k Tağ Biter iken bitmez olsun Kaçar senün geyiklerün Kaz l k Tağ Kaçar - iken kaçmaz olsun taşa dönsün (s. 10) Göçebe insan n tabiat unsurlar yla bu derece içli d şl olmas n n, onlardan s k s k söz etmesinin sebebi, yaşad ğ hayat tarz ndan ileri geldiği kadar, anlatmak istediği şeyi daha inand r c bir hüviyete büründürmek endişesinden de ileri gelebilir. Ayr ca bu şekildeki anlat m tarz göçebe insan için daha pratik ve kestirme bir biçim olarak da düşünülebilir. Bütün bu sebeplerin yan nda maddî kuvvetin göçebenin düşünce sistemine yapt ğ tesir de çok büyüktür. Bu kuvvet, burada, tabiat n kendisi olarak da ifade edilirse, pek yanl ş bir düşünce olmaz san r z. Dede Korkut hikâyelerindeki tasvir ve benzetmelerde tabiat unsurlar ndan bol bol istifâde edilir. Bu unsurlar genellikle sembolik bir anlam yüklenmezler, kendi husûsiyetleriyle görünürler. Yâni, bunlar, Yunus Emre de olduğu gibi, mecazî bir anlam taş mazlar. Bu durum, belki de göçebenin en ilgi çekici yönüdür. Göçebenin hayat n ve hayat anlay ş n bu derece tesiri alt na alan tabiat kendi görüntüsü içinde görme duygusu, tabiat a karş duyulan sayg ve korkudan doğmuş olabilir. Dede Korkut hikâyelerinde tabiat unsurlar ndan istifâde edilerek yap lan tasvir ve benzetmelere aşağ da birkaç örnek daha verecek ve ard ndan Yunus Emre nin tabiat unsurlar n nas l ele ald ğ n belirtmeğe çal şacağ z: Göksi güzel kaba dağlara gün değende Kur lu yaya benzer çatma kaşlum / Koşa badem s ğmayan tar ağ zlum / Güz almas na benzer al yanaklum / Kavunum viregüm düvlegüm Depe kibi et y ğdum, göl kibi k m z sağurdum kam n akan yügrük sudan bir oğul ak tdun ise digil mana Karlu kara dağlar Çağnam çağnam kayalardan ç kan su Kam n akan göklü su Kanl kanl sular esen olsa coşup taşar güneş kibi ş ldad, deniz kibi çalkand, orman kibi karard Kara bulut didüğün senün devletündür, kar ile yağmur didiğün leşkeründür Y lduz kibi parlayup gelen kafirin m zrag d r Karanku ahşam olanda güni toğan / Kar ile yağmur yağanda er kibi turan Dede Korkut hikâyelerinde tabiat unsurlar yla, çoğunlukla d ş dünya ile ilgili ilişkiler anlat lmağa çal ş l r. Anlat mda tabiat unsurlar kendi varl klar içinde yans t l r, yeni bir imaj yüklenmezler. Oysa Yunus un tabiat a bak ş Dede Korkut hikâyelerinde anlat lan göçebe Oğuz Türklerinin bak ş ndan farkl d r. Yunus ta tabiat unsurlar insan duygular n sembolize eder, bu duygularla ilgili imajlar yüklenir. Göçebe Oğuz Türklerini tesiri alt na alan tabiat, Yunus u da tesiri alt na alm şt r. Onun şiirlerinde de dağlar, ormanlar, denizler, sular, y ld zlar, ay ve güneş vb. tabiat unsurlar yer al r. Fakat, bütün bu unsurlar, Yunus un şiirinde, kendi dünya görüşüne uygun olarak, yeni bir öz, yeni bir biçim kazan rlar. O, kafas ndaki dünyay inşa etmek için tabiat unsurlar ndan sadece yap malzemesi olarak faydalan r. Yunus Emre nin tabiat unsurlar ndan istifâde ederek yapt ğ tasvir ve benzetmelere ait birkaç örnek verirsek bu husus daha çok ayd nl ğa kavuşmuş olacakt r. Yidi deniz yaratt ol gevher tamlas ndan Taglar muhkem k ld ol deniz köpüğünden (s. 109; CXXVII) Millî 20 Folklor Millî Folklor 20

Ay u güneş muştakdurur dervişlerin sohbetine (s. 142. CXXXIV) Geh eserem yeller gibi geh tozaram yollar gibi Geh akaram seller gibi gel gör beni şk neyledi (s. 202, XCV) Daşdun yine deli göül sular gibi çağlar m s n Akd n yine kanl yaşum yollar m bağlar m s n (s. 190; LXXI) Ç kdum erik dal na anda yidüm üzümi Bostan ss kak yup dir ne yirsin kozum (s. 204, XCIX) Erenler bir denizdür âş k gerek talas (s. 144; CXLIII) Bu yol uzakdur menzili çokdur Geçidi yoktur derin sular var (s. 157; IX) Dede Korkut hikâyelerinde tabiat unsurlar kişileştirilir. Onlara karş göçebe insan öfkelenir, k zlar, bağ r r, haber sorar, dertleşir. Yunus Emre nin tabiat a bak ş nda ise öfke, k zg nl k, bağ rmaçağ rma yoktur. O, dağlarla, sularla, bulutlarla söyleşir, hâlinden anlay p anlamad klar n sorar. Yunus un yârinden ayr ld ktan sonra tabiatla nas l dertleştiğini aşağ daki parçada görebiliriz. Ben toprak oldum yoluna sen aşuru gözedürsün Şu karşuma gögüs gerüp taş bağ rlu taglar m s n Harami gibi yoluma arkur inen karl dağ Ben yarumdan ayr düşdüm sen yolumu bağlar m s n Karl dağlar n baş nda salkum salkum olan bulut Saçun çözüp benüm için yaş n yaş n ağlar mas n (s. 190; LXXI) Burada, bilhassa şunu da belirtmek gerekir: Dede Korkut hikâyelerinin anlatt ğ insan tipi için tabiat, yüceliğin kendisini ifâde ederken; Yunus ta tabiat, yüceliğin bir tezâhürü olarak görülür. Sonuç olarak, göçebe insan tabiat olduğu gibi yans t rken yerleşik hayat n insan Yunus, tabiata insan yap s ile ilgili imajlar yüklüyor. Yunus un bu anlat m biçimi kendi dünya görüşü ve tasavvuf anlay ş içinde cereyan ediyor. Tanr ve Ölüm Düşüncesi: Dede Korkut hikâyelerinde anlat lan Tanr, tabiat n çeşitli unsurlar gibi insanlaşt r l r. Tanr öfkelenir, k zar, hiddet gösterir, bağ r r. Üstelik belli bir mekânda bulunur: Gökte. Nitekim Oğuz beyleri Tanr ya dua etmek için yüzlerini göğe dönerek el açarlar. Oysa gerek slâmiyete göre ve gerekse Yunus da Tanr zaman ve mekân kavram ndan münezzehtir. Yunus da ise Tanr insana çok yak n, hatta onun varl ğ nda, yâni, can evindedir. Gerçi Yunus, Dede Korkut hikâyelerindeki gibi, padişah, sultan, sevgili ve dost gibi s fatlar Tanr için kullanarak onu bir nevî kişileştirmeğe varm şt r amma öz bak m ndan çok farkl d r. Göçebe yaln z Tanr y değil, onun gibi birçok mücerret kavram müşahhaslaşt r r. Deli Dumrul un Azrail i vuruşmağa, savaşmağa dâveti, anas n n ve babas n n oğullar n kurtarmak için ona mal, davar, yayla vb. şeyler verebileceklerini ifâde etmeleri bu müşahhaslaşt rman n en tipik örnekleridir. Tanr, tabiat gibi, göçebenin düşüncesinde maddî kuvvetin bir sembolüdür. Yunus Emre, Tanr y slâmiyet in belli kurallar içinde düşünmez. Yunus için Tanr bir dost, bir sevgilidir. O, Tanr y böyle düşünmekle, onu muşahhaslaşt rmak düşüncesini değil, onunla daha içten olabilmek, daha yak nlaşmak, konuşmak, söyleşmek düşüncesini taş r. Tanr ya olan sevgisini şöyle ifâde eder: Ne varl ğa sevinürem ne yokluğa yerinürem Aşkun ile avunuram bana seni gerek seni (s. 145, LXCIV) Yunus, uzun zaman Tanr y arar ve nihayet onun kendisine uzak olmad ğ n, can evinde, gönlünde olduğunu anlar. Yunus, Tanr n n kendisine bu derece yak n olduğunu öğrenince art k bu dünyan n ne değeri kalm şt r. nsan n art k kendisini maddî hayat n bağlar ndan kurtarmas gerekir: Dosttan yana giden kişi kendüzünden geçmek gerek Dost yağmalar can şar n al p gönül kal esini (s. 129, y. LXVII) Oysa Dede Korkut hikâyelerinde anlat lan insan maddî varl ğ na s k s k ya bağl d r, onu terketmeyi düşünemez; çünkü maddî hayat terk, onun için ölüm demektir. Deli Dumrul hikâyesi 5 bunun tipik bir örneğidir. Yunus dosta varmaktan, ona kavuşmaktan dolay duyduğu sevinci şöyle ifade eder: Canlar can n buldum bu cân m yağma olsun Ass ziyandan geçdüm dükkânum yağma olsun (s. 111; CXXI) Millî Folklor 21

Dede Korkut hikâyelerinde de yağma 6 motifi yer al r. Fakat oradaki yağma, Yunus Emre de görülen yağmadan farkl d r. Biri maddî yağmay, diğeri mânevî yağmay ifâde eder. Çünki, Dede Korkut hikâyelerinde, hanlar n ve beylerin evlerini yağmalatmalar ; mallar n n, kazançlar n n yağmas d r. Dede Korkut hikâyelerinde Korkut Ata yöm verirken daima bir motifi srarla tekrar eder: Kan didüğüm big erenler Dünya menüm diyenler Ecel ald yir gizledi Fani dünya kime kald Gelimlü gidümlü dünya Son uç ölümlü dünya (s. 120-121) Yunus ta da bu motifin devaml, fakat değişik biçimlerde tekrarland ğ görülür. nsana hayat n s n rl olduğu hat rlat l r. Bir Örnek: Ele getir dügeli harceyle miskinlere Dünyay kimse dutmaz son-uc ölüm vardur (s. 62, XLIV) Dede Korkut taki insan için ölümle birlikte herşey bitmiş olur. Halbuki Yunus Emre nin görüşünde hayat ebedîdir. Göçebenin ölüm korkusu da maddî hayata dayan r. O hayat n k sal ğ n n fark ndad r. Süratli ve hareketli bir bünyeye sahip olmas n n sebebi de, biraz bundan doğmuş olsa gerektir. O, en k sa zaman parças içinde en büyük işi başarmağa çal ş r. Onun korkusu, göçüp-gitmeden önce dünyaya müşahhas bir şey b rakamamak endişesinden doğar. Eğer ölümün bizzat kendisinden korkmuş olsa idi; düşmanla çarp şmağa kalk şmazd. Aksine, düşmanla savaşmak, ölümle alay etmek, kendisinden çok büyük kuvvetle çarp şmak bir göçebe için en öğünülecek durumlard r. Yunus un ölümden duyduğu endişe, Dede Korkut taki insan n dünyaya müşahhas bir eser b rakamadan gitme endişesinden farkl d r. Onun korkusu, Tanr ya, dost, diye çağ rd ğ varl ğa ulaşamadan göçüp-gitmek endişesinden doğmaktad r. Aşağ daki örnekler bunu aç k olarak gösterir: Ölümden ne korkars n çünki Hakk a varursun Belk ebedî varas n ölmek fâsid işidür (s. 54, A. XXX.) Ölüm haberi gelmedin ecel yakam z almad n Azrail hamle k lmad n gel dosta gidelim gönül (s. 173; C. XXXVIII) Maddî ölüm onun için hiçbir anlam taş maz. Maddî ölümü düşünmek fâsid içindir. O, maddî ölüme, yâni kendisinin maddî olarak dünyadan ayr l ş na pek değer vermez ve onu şöyle anlat r: Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar Sovuk suy la yuyalar şöyle garip bencileyin (s. 190. LXXII.) Yunus un istediği, korku ve ölümün ötesinde birşeydir. O, ölümsüzlüktür. Onun bütün istediği ebedî hayatt r. Dünyan n varl ğ devam ettikçe sürekli yaşamak ve insanlarla her an beraber olmakt r. Yunus bu ölümsüzlüğü şöyle ifâde eder: Günler giçe y l çevrile üstüme sinlem devrile Ten çürüye toprak ola tozam hey dost diyi diyi (s. 205, XLII.) Farkl iki hayat anlay ş n temsil eden ad geçen eserleri hayat anlay ş, tabiat a bak ş, Tanr ve ölüm düşüncesi bak m ndan yukardan beri incelemeğe çal şt k. Meseleye bir parçac k da olsa, bir aç kl k getirdiğimi san yorum. [ stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat C. XX, 1973, s. 37-47.] NOTLAR * Bu incelememiz Prof. Dr. Muharrem Ergin in neşrettiği Dede Korkut Kitab (Metin-Sözlük) adl eseri ile, A. Gölp narl n n neşrettiği Yunus Emre, Risâlat al-nushiyya ve Divân adl eserindeki metinler esas al narak yap lm şt r. 1 Bk. Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitab, TKAE yay n, Ankara, 964; s. 34. 2 Türk halk n n her s n f, yani şehirlisi, köylüsü ve göçebesi, Memlük Sultan n n gelişinden derin bir sevinç duymuşlard. Bk. Sümer, Faruk, Yunus Emre Çağ nda Türkiye nin Siyasal, Sosyal ve Kültürel Tarihine Genel Bir Bak ş;, Uluslararas Yunus Emre Semineri, Bildirileri, stanbul 1971, Akbank Yay n. 3 Mehmet Kaplan, slâmiyet ten önceki bu tip kahramanlar genel olarak Alp tipi kavram ile ifâde eder. bk. Kaplan, Mehmet, ki Destan ki nsan Tipi, st., 1952, TDED, IV/4, 399-417 ve Kaplan, Mehmet, Yunus un Gül Bahçesinde, Uluslararas Yunus Emre Semineri Bildiriler, st., 1971, 131-154. 4 Bk. Gölp narl, A., Yunus Emre, Rishalat al- Nushiyya ve Divân, stanbul, 1965. 5 Bk. Ergin, Muharrem, a.g.e., s. 61-68. 6 Bk. Ergin, Muharrem, a.g.e., s. 14-15, 116-121. Millî 22 Folklor Millî Folklor 22