Ertuğrul Kürkçü İsyanın İzinde dipnot yayınları
İÇİNDEKİLER Önsöz 7 Göçebe Demokrasisi ve Askerî Feodalizm Arasında İç Savaş: Babaîler (Baba İshak) Ayaklanması 13 Osmanlı Toplum Düzeni Üzerine Tezler 29 Celâli İsyanları 41 Mustafa Kemal: İmge ve Gerçek 53 Kapitalizm ile Komünizm Arasında "Geleneksel Aydınlar": Yön Hareketi 65 '68Te Gelen 77 Dev-Genç 85 THKP-C 95 Türkiye Sosyalist Hareketine Silahlı Mücadelenin Girişi 107 Ütopyacılıktan Marksizme, Marksizmden Ütopyacılığa 131
Komünist Manifesto: Teorinin Pratiği, Pratiğin Teorisi 143 Devlet ve Devrim 163 Lenin 171 Stalin 183 Antonio Gramsci 191 Ho Chi Minh 201 "Castroculuk"un Olumlu Anlamı 209 "Fococuluk" 221 "Che" Si! 231
ÖNSÖZ Elinizdeki kitap, biri dışında 1987-88'de Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nde yayınlanmış makalelerden oluşuyor. "Türkiye Sosyalist Hareketine Silahlı Mücadelenin Girişi" ise İletişim Yayınlan'ndan çıkan Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce'nin, "Sol"a ayrılmış 8. cildinde yayınlanmıştı. Makalelerden bazılan, o dönemde imzasız olarak yayınlanmıştı. Bunun nedeni, o metinlerin imzalamak için gerektiği ölçüde kişisel yorum banndırmadığını düşünmemdi. Ama terekeyi bir araya getirmeye başlarken, ortaya koymuş olduğum her şeyin sorumluluğunu üstlenmemin daha doğru olduğu yargısına vardım. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi 12 Eylül askeri diktatörlüğünün açtığı yaraların henüz taptaze, toplumun üzerindeki gölgesinin upuzun olduğu yıllarda, "reel sosyalizm" Berlin Duvan'run yıkmtilan altında kalır, 20. yüzyıl devrimleri peşpeşe yenilgilere uğratilırken Türkiye sosyalistlerinin ortak hafızasını bir araya getirmek ve sosyalizmin bilgisinin toplum tarafından yeniden mülk edinilmesini sağlamak için -bugün geriye balonca inanılması güç ge-
8 I isyanın İzinde len bir silkinişle- egemen düşünce dünyasına karşı başlattığı bir entelektüel meydan okuyuşun ürünüydü. Bu çabaya o sıralar hapiste, sürgünde ya da yeraltında olanlar kadar, çoktandır siyasi faaliyetten çekilmiş olanların da katılmış olması bu meydan okuma iradesinin ne denli yaygın ve güçlü olduğuna ilişkin bir fikir verebilir. Bir ansiklopedi formu içinde gerçekleşeceğini hayal etmek o koşullarda söz konusu bile olmasa da geçmişte olanların "hepsini birden anlatmak" fikri 1970'ler sonu ile 80'ler başında Niğde ve Malatya cezaevlerinde bir sonraki kuşaktan devrimcilerle ettiğim uzun sohbetler sırasında zihnime yerleşmişti. Onların bilmek istediklerine, bitmek bilmeyen sorularına hiçbir zaman tam olarak yanıt veremezdiniz. Sohbetler gardiyanların koğuş baskım, aramalar veya bir görüşmecinin gelmesi, koğuş kapılarının kapanması, tecrit, hücre hapisleri, kavgalar, isyanlar, sevk ve nakiller ve bin bir başka şeyle bölünürdü. Bir seferinde bir Adanalı genç işçi, Şahin de öyle demişti işte: "Hepsini birden bir seferde anlatsan ya!" Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi başka bir sürü imkanın yam sıra Şahin'in içini yakan dileğin de ürünüydü: "Hepsini bilmek!" Doğrusu bu aslında bütün kuşakların ortak ihtiyacıydı. Benim kuşağım da en başında hep bilmek istemişti kendinden önceki kuşağın mücadele deneyimlerini, farklı bakış açılarını, bu mücadelelerin üzerinde yürüdüğü toplumsal ve kültürel arka planı... Ama hiçbir zaman böyle bir donanımı edineceği koşullara ulaşamadan sürdürmek zorunda kaldı mücadelesini. Bu makaleler bu ansiklopedinin kuru, standardize edilmiş bilgi paketlerinin stoklandığı bir depo olmaktan çok, o bilgilere hayat veren canlı toplumsal mücadelelerin tarihsel arka
Önsöz 9 planına dair yorumlan, izlenimleri, özgün değerlendirmeleri de bir araya getirmeyi amaçlayan kurgusunun; nesnelliğe öznelliklerin toplamı içinden ulaşmayı deneyen yönteminin de gereği olarak kaleme alınmıştı. O nedenle bu derlemedeyer alanlar o ciltlerin içinden çıkarıldıklarında bağlamını yitirmesi söz konusu olmayan bağımsız metinler. Bununla birlikte ansiklopedinin bütünlüğünün izlerini taşımalan, onun ruhunun bu metinlere de sinmesi kaçınılmaz. Ansiklopediyi kurarken, tasarlarken, işleri paylaştınrken, 1871 Paris Komünü'nün tarihçisi Prosper Olivier Lissagaray'm şu sözlerini, düsturunu, hep aklımda tutmaya çalıştım: "18 Mart devrimini kim yaptı? Merkez Komite'nin rolü neydi? Komün neydi? 100 bin Fransız ülkeleri uğruna hayatlarını nasıl yitirdiler? Sorumlusu kim? Taburlarca tanık bu soruları yanıtlayacak. Bu sözlerin sahibi elbette bir sürgün,, ama Komün'ün ne üyesi, ne görevlisi ne de yöneticisi olan, 5 yıl boyunca kanıt peşinde koşan, bir yığın kanıt olmaksızın tek bir iddia bile olsun ortaya atmayan, galiplerin en küçük bir tutarsızlığı bile geri kalan her şeyi inkar için kullanmak üzere gözetleme kulesinde beklediğinin farkında olan, mağluplar için tarihlerinin basit ve içten bir anlatımından daha iyi bir savunma bilmeyen bir sürgün. Ayrıca bu tarih, onların çocukları, yeryüzünün bütün işçileri için. Çocuğun anne-babasımn yenilgisinin nedenlerini, Sosyalist partinin bayrağının bütün ülkelerde nasıl dalgalandığını bilmeye hakkı var. Halka devrimci efsaneler anlatanlar, onu duygusal öykülerle avutanlar denizci-
10 isyanın İzinde ler için uydurma haritalar çizen coğrafyacılar kadar ağır bir suç işlemiş olurlar." 1 Bu kitaptaki makaleler, ansmopedinin peşine düştüğü sırrın çözülmesinde kendi payına düşeni yerine getirmeye çalıştığı için derleme de kendini öyle adlandırıyor: İsyanın İzinde... Eski çağlarda Selçuklular'ın, Osmanoğullan'nın, zulmüne başkaldıran batini tarikatların yüzyıllar boyu süren isyanlarının, Kürtler'in, Ermeniler / in, Rumlar'ın, Makedonlar'ın isyanlarının bilgisinin kolektif hafızadan silinmesi için egemen sınıfların okulda, kışlada, basında ve medyada, dinde ve diyanette gösterdikleri çabalar boşuna değildi. Cumhuriyef in egemenleri onlardan hiç geri kalmadılar - şimdi onların yerine yerleşmek için çırpman İslama halefleri de. Devrimci bir hafıza olmadan, önceki kuşakların bilgisi birbirine eklenmeden ayağa kalkan her yeni kuşak bütün ayaklanma bastırma deneyimlerinin ortak mirasına sahip bir egemenlik mekanizması karşısmda bir çocuk saflığıyla kalakalıyordu... Bu makaleler ortak hafızamızın yeniden kurulması çabalarına katkıda bulunma isteğinin bir kaydı, 1980'ler sonundaki ortak entelektüel meydan okuyuşa bir sahipleniş olarak görülmeli. Devrimci Alman şair Ferdinand Freiligrath'ın 1851'de yazdığı "Devrim'' adlı şiirinin bir dizesi, Rosa Luxemburg'un 1918-19 Almanya Devrirni'nin yenilgisinden hemen sonra ve 1 Prosper Oliver Lissagaray, History of the Paris Commune of 1871, Preface, New Park Publications, 1976. (Türkçe baskı için bkz. 1871 Paris Komünü, çev. Ayşen Tekşen, Payel Yayınlan, 2013.)
Önsöz 11 katledilmesinden hemen önce kaleme aldığı son makalesiyle 2 yeniden ünlenmişti. Şimdi Luxemburg'un mezar taşında kazılı olan bu sözler Devrim'in bu meydan okuyuşunun, bütün ülkelerin bütün devrimci kuşaklarının ve her birimizin ortak çabasının özeti gibidir: "Vardım, varım, var olacağım". 3 2 Rosa Luxemburg, "Berlin'de düzen hüküm sürüyor., " Rote Fahne, s. 14,14 Ocak 1919. 3 Ferdinand Freiligrath, "Die Revolution", 1851.