insan dünyada yalmzd1r - işte felaket insan ve etrafında sessizlik - yeryüzü gibi. Birbirinizi sevin - bunu kim söyledi? Fyodor M.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Aşkı Yorgunluktan Koruyan ve Taze Tutan 6 Kural - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

İÇİNDEKİLER. Yazarlar Hakkında. Giriş: Markalarla Oynamak

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

Kadın sağlığı konusunda küçük bir rehber

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Kızlarla Konuşma Sırları KENDİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIR MISIN?

İletişim, hem güçlerimizin farkında olmak, hem de zayıflıklarımızın üstesinden gelmek demektir.

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık Eylül 'den fazla dile çevrildi

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var:

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017

Türkçe. Cümlede Anlam Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

CEBİNİZ BIRAKIN DİYOR SMS TÜRKİYE PHASE ONE COMMUNITY-BASED QUESTIONNAIRE: SURVEY TURKISH VERSION

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Transkript:

insan dünyada yalmzd1r - işte felaket burada!... Yalmica insan ve etrafında sessizlik - yeryüzü gibi. Birbirinizi sevin - bunu kim söyledi? B U k. Imm..dd 1 IOSI? Fyodor M. Dostoyevski

Şizofrengi. tki ayda bir çıkardı. (Genellikle.) Sahibi ve Yazı Işleri Müdürü Ayşegül Akyaprakh Hanımefendiydi. Ve yıl 1992 idi. Bunlar halen böyle. Yayın Kurulu (Soldan sağa) Kültegin, Fatih, Yağmur ve Banu'dan ibaretti. Yapı m-tasarım Grartı. Yazışma Adresi, P.K. 187 Bakırköy-lstanbul'du. (Bunlar da hale böyle) Ne değişti diyeceksiniz? Bir kere Kasım geldi. 5. sayı çıktı (elinizdeki). Sonra son aylarda çok sigara israfı oldu. Ve Roger Waters "Amused to Dcaıh", Toto "Kingdom of Desire" ilc girdiler hayatımıza. Açık deniz gemileriydik. Bütün pusulalar yitirilmişti. Umutl İnız aşklarımız ve değerlerimiz vardı yine de. Yağmur ve D urul oturdular, 'Dostoyevki ve İ ntihar ın. çevirisim tamamladılar Yağmur soluklanmadan Alienografik bir yazı yazdı: Aziz dostumuz, büyüğüniüz Y_ılmaz Öner duygulardan kavrarnlara doğru yolculuğa koyuldu. Cem balıara taktı. 'Ars Longa, bdiıar kısa'ydı. Fatih gecekondulara gitti. Döndüğünde bir yai:ısı oldu. Sürüklenişimiz sürüyordu, evierimize sığınmışuk. Sabri Gürses 'Düş ve Ben'i getirdi, Levent Küey "C'est la vie'yi. Erdoğan 'birey olma' budalalığına söz uzattı, Ali Babaoğlu ise 'yükselti.len yeni değerlere'. Haldun Soygür Ankara'dandır ve dostumuzdur. 'Folie a Clinique'yi gönderdi. Hakan, Russel Jacoby'nin kitabını neredeyse bitirecek. 'Konformist Psikoloji' bu seferki uğrağı. Dergide sıra medyalardaki ruh taeirierine de gelecek, kısmetse eğer. Ruhumuzun devre mülk edildiği bir. dünyada, ruhla uğraşmaya 'memur' edilmiştik, bir çığlık auık. Şizofrengi çıku. Elimizden bu kadan mı geliyordu, bilemiyoruz. Ortada çok hamburger, çok yanşma, çok medya, çok ölüm, çok rezillik vardı. Çok ağırımıza gidiyordu. Delilik üzerine alfa, beta, delta, omega bir muhabbet yaptılar. Aynen yazdık.

Banu çok matrak bir çeviri yaptı gene. Bu kez Changes dergisinden. Changes'in Eylül sayısında. 1. sayımızda yer alan R.G.Ö.'nün "Şizofreni" şiiri İngilizce olarak yayınlandı. Bilmukabele yaptık. AFP'den (Associated Fatih Press) "siz ne yapardınız" diye bir soru var. Yanıt vermeniz gerekmiyor. HatLa okumaruz bile. Dergi sizde. Elinizdeyiz. R.G.Ö. ve A.Ö. şairlerimiz, bu sayıda. Sonra "Iniş" var. Serdar Koçak var bir de. Hem de. Mehmet Şenol'da "Amused to Deaıh" iptila düzeyinde. Yazıyor, bize veriyor, biz kaybediyoruz (Dağınıklıktan gebereceğiz). O'nun hikayesi var içeride, biryerlerde. Mizanpaj'da Mustafa Şafak, Yeşim TıirbiJ, Mehmet Şenol, Dizgide Müzeyyen Teyze, H lal Abla, Montajda Belamir Abi, Basımda Yalçın Ofset, ailecek yeraldılar. Peykan Gençoğlu, Bülent Pişmişoğlu, Elif, Yurdaer, Hasan, Talip,Emrah, Ahmet kanatlardan dağıtıma katıldılar. Tan Cemal Genç, Metin Üstündağ, Uğur V ardan, Cezmi Ers.öz tanıtımdaki dostlanmız. Ve.siz. Tanışmıyoruz. İstanbul'daysanız 21 Kasım'da saat 13.00'de Bilar'a bekliyoruz, dergiyi konuşmaya. Bir ad konacaksa, toplantının adı genişletilmiş yayın kurulu toplantısı. Sürekli olmasını düşünüyoruz. Birlikte nereye gideceğimizi konuşajım. "Bu dergi ne işe yarar"ı. Hiç olmazsa, muhabbet olur. Ha. birde; 4. sayıda felaket hatalar var. "NegatifPsikoanaliz ve Markstzm"in yazan Heinrich Rcgius olarak çıkmış. Russel Jacoby olacak. Erdoğan'ın yazısındaki Kant alıntısında öldürücü bir cümle atlanmış. anlam kaymış. Y amulmuş. Bakın nasıl çıkmış "... her defasında, kendi kişisinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de sırf araç olarak daveanacak biçimde eylemde bulun.'' Doğrusu (son cümle), " Sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak daveanacak biçimde eylemde bulun" olacaktı. Bir hata ancak bu kadar muhteşem olabilir.

Delilik üzerine tart1smalar. 1 ALFA: Adam işte şey. Bir yerde memur. İşte bir evlifiği var Ailesinin ee.. zoruyla ya da yardımıyla evlendicilmiş bir adam bir yerde memur olarak çahşıyor. İşte evraklar geliyor, o evrakları kaydediyor, başka bir işi y'ok. Bütün bir ö rü yalrpz başına geçirmiş, daha önce hiçbir kurumda tedavi görmemiş, tedavi gereksinmesi hissetmemiş, içine kapanık bir adam. Fakat o kurumdaki iş buna ağır geliyor, çok fazla evrak biriktiği zaman, zaman zaman götürüp yakiyor bu evrakları. ALFA: Ama evraklar da yani böyle,aman aman önemli şeyler değil Olmasa da olurlar yanı. BETA: Ama evrak bu önemli yani. Resmi evrak. ALFA: Yaa adam işte, bir yerden bir yere kayıt yapıyor am bu evrakların bir kısmı ağır çalışan bir insan olduğu için önüne yığılmış çok fazla yığılınca dikkat çekmeye başlamış dikkat çekince de çalışmıyorsun, tembelsin izlenimi uyandırma korkusuyla. Zaten işyerinde de pek yakını olmayan, bir köşeyc sinerek çalı- şan bir adam giderek yavaş yavaş bu evrakları yakmaya başlamış, bir gün bunu görmüşler ve şikayet etmişler. DELTA: Hiç evraklar yokmuş gibi oluyor, sonuçta. ALFA: Fakat yani bu oruşturmanın açılması sebebi evrakların cksikfğinin açtığı idari sorunlar falan değil, adamın evrakları yakıyorken görülüyor olması yani belli bir işlerfiği engellemesi falan değil. Önce özel soruşturma, sonuçta da bu adam akıllı mıdır, deli midir diye hastaneye gönderiliyor. Şeyden t t da, çocukluğundan, cinsel hayatına, beyin tomografisine kadar, ordan EEG'ye, psikolojik testlerine kadar. Ailesiyle görüşme, iş yerine mektup yazma. Yani o güne kadar psikiyatrinin ya da hukuk sisteminin hiçbir şekilde ilgisini çekmemiş ve çckmeyeceği de kesin olan bir adam birkaç kağıt parçası yaktıktan sonra birdenbire bü Lün hayatı merak edilmeye başlanıyor. Bütün hayatı, hayatının bütün ince ayrınuları. OMEGA: Adam ne diyor peki? Yani niye yaptığını söylüyor? ALFA: Adam o kadar içine kapanık ki, hiçbir şeye tepki de göstermiyor, işte bunu da söylüyor, çok ağlr geldi iş yükü bana diyor. Fakat hastanedeki tavrı da, yani hastane de böyle biraz ilgisiz. ve şey böyle. BETA: Lakayd ALFA: Du bile durumu değerlendiriyor gibi gözükmüyor 4

bir semptom olarak değerlendiriliyor mesela olur mu canım işte adam durup dururken buraya gelse karşı çıkmaz mı, benim burada ne işim var demez mi, burada mutlaka vardır birşey. İşte o vardır birşeyi bulmak için bütün ne kadar tıbbi teknoloji de kullanılarak bütün bir hayatı, bütün bir beyni bütün bir bedeni araştırıldı aqamın. BETA: Önemli olan bu adamın bu d-avranış sebebiyle psikiyatriye gelmiş olması ve bizim de ona bir kılıf bulmamız. Yani hasta dememiz. OMEGA: Ee ne demcliyiz. ALFA: Abi yani ne demekten öte psikiyatriye niye getirilir bu insanlar. Ne lüzumu var. BETA: Birşey demek g rekir mi yaıii. Salt bu davranış sebebiyle getirildi diye ALFA: Sonra sen salt bu davranış nedeniyle adamın yani bütün hayatını araştırma hakkını kendinde nasıl bulur un. rın kendi meslek pratiklerinde müvekkillerini savunmalarının yöntemlerinden biri bu. OMEGA: Ama sen bu.. kendin dememişsin ki kardeşim bu adamı bize gönderin biz buna bir kılıf uyduralım. Sana yollamışlar bu adamı. Bence adam gelinceye kada psilciyatrinin bir suçu yok. ALFA: Olur mu. Psikiyatri bu zincirin bir halkası zaten. Adam zamansal olarak biraz daha geç buluşuyor psikiyatriyle hepsi bu. O geçmesi gereken doğal yolu geçti. OMEGA: Ama sen bu sonuca nasıl varıyorsun. Görü)üyorsun ve öyle varıyorsun. Ya bu adam deseydi ki bu evrakları şeytanın evrakları olduğu için yaktım. Çünkü şeytan bunu Türkiye Cumhuriyetini yok etmek için yolladı ben de bu iş için görevl ndirildim. Ben d Türkiycyi kurtardım deseydi, o zaman sen bu tartışmayı yapacak mıydın? psikiyatrinin bir suçu yok bence BETA:- Olaydan önce, sonra diye konumları birbirinden ayırmak çok yanlış, psikiyatri bu adamdan önce de böyle kararlar- verdi ve vardı yani. Sonuçta psikiyatri diye bir kurum var. Suçu yok demek çok saçma. Psikiyatri kaç senedir... OMEGA: Bir ey diyeceğim, yani psikiyatri suçlu olacak mıydi bu adam şeytan deseydi evraklara? ALFA: Ama ben onu şey yapmıyorum. Bu adaının seçilmesi yani bu adamın kendi çalışma arkadaşları, yaşadığı bölgedeki insanlaı;. arasından se-. çi_lcrek hem hukukun hem psikiyatrinin çemberine düşmesinin gerekçesi bu adamın evrak yakması ya - Yaa bu adam evrak yakmasaydı şeytanın bilmemnesi ile ilişkisi olsa hile belki haberimiz olmayacaktı. lleiki dağ başında yaşayacaklı. BETA: Burada düzen bozucu bir şey var, sonuçta BETA: Uyumsuzluk, kişisel sorunlar, adamın kendi isteği söz konusu değil. Burada avukata bile birşey çıkarılabilir. Demek ki avukatın gözünde ALFA: Evet yapmayacaktım. Ama sonuçta.. de bu davranış garip bir davranış ve ancak psikiyatri denen bir kurum ancak bu işin altından çıkar diye düşünüyor. BETA: Ilah ha... DELTA: Hah ha. Evet. OMEGA: Sen evrak vermişsin, fakat evrakların yok, bu adam yakmış evrakları. Sen şimdi... OMEGA: O yüzden psikiyatri- DETA: Ilah ha. Tabi senin de ALFA: Ama şu var avukatla- ye gelinceye kadar burada kuyruğuna hasabilir. Alfa da 5

bu kurumun içinde dişli DELTA: Sonuçta şunu tartışıyoruz aslında. Kurumlar insanlar için yok, insanlar kurumlar için var sonucuna geliniyar buradan. ALFA: Tabii bu adam işi yavaş yapıyor, herkes kadar hızlı değil. Yerine başka biri konup iş halledilecek ta ki gidip o kağıtları yakana kadar. Öbür türlü hiç derdi değil kimsenin. BETA: Sen bu davranışı salt bir davranış anamalisine indirgediğinde bu davranış o za-. man, soru devlet, bürokrasi bilmem ne bu şeylerin dışına çıkıyor direkt normal davranış, normal olmayan davranış şeyine geliyor di mi. Durup dururken kağıt yakmak anormal midir? Değil midir? Bunu mu. tartışacağız. Yoksa bu herif bir şekilde Devlet B ürokrasisini engellediği. için buraya gönderildi. Yani bu soru iki ayrı düzeyde tar ışılabilir. OMEGA: Diyelim şöyle, kurumda bütün elemanlar toplandı, ruhsal sağhğıyla ilgileni Iiyor. Fakat bu hangi örneğe geliyor. İşte markette yüzleri gülsün de müşterilere iyi. mallar satsın diye insanlara psikoterapi... sal sağlığıyla ilgilenmemişler. llgilen'sele de suç, ilgilenmeseler de. BETA: Ben birşey sorucam. Ama yani _işin kurumsal tarafını bir yana bıraksan bile. Sana gelen bir kişiye direkt ruhsal açıdan yardımın niteliği nasıl olabilir yani sonuçta bu birtakım profesyoneller tarafından diğerlerine verilen birşeydir. Diyelim bu adamın durumu iyi, bir kurumda da çalışmıyor, evraklar la da haşır neşir değil. Fakat bu adamın sorunları var: Hah işte bizim istediğimiz gibi bir hasta. İşte burada mı, böyle kullanılan bir psikiyatrik bilgi mi? Bizim bilgimiz nereden çıkmış, bizim bu hastalara yardımımız da daha önceden şekillenmiş kurumsal şeylerin ışığında olmuyor mu? ALFA: Zaten h akikaten psikiyatriyi hukuktan izole edip ayrı bir özerk alanda işlevsel kılmaya dönük bir model de hiç manalı değil, çünkü psik yatri başka yerlerden de sisteme göbeğinden bağlı. BETA: Evet en başta karşı çıktığımız nokta da o. Zaten bu tür sorunlara böyle yaklaştığıllltz sürece bu si temin içinden hiç çıkamayız. KAYlP YAZ GRUBUDUR TOTO. TERLEYEN BEDENLERlN, ILIK AŞKLARIN VE SORUMSUZ RÜZGARLARlN SAL TANATlNDA DİNLERDİK. DAHA B MİŞKEN ETKlLEDl BİZİ. AFRICA'YI, MUSHANGA'YI, OUT OF LO VE' I, HEP O Y AZDA DİNLEDİK: GÖKTE ULU AY SIRTLARlMIZ GÜNEŞ Y ANIÖI, KESİNLİKLE AŞIKTIK. JEFFREY PORCARO, TOTO'NUN DA VULCUSUYDU. BÜYÜK MÜZİSYENDİ. KİRALIK KATİLDİ. - -. - DÜNYANIN EN lyl DA VULCUSUYDU. YA DA BlZE ÖYLE GELlRDİ. JEFF, K1RL1 BlR AÖUSTOS'DA ARAMIZDAN A YRILDIN. ARTIK Y AZLARIMIZ DAHA HAY ALSlZ GEÇECEK. A YlN ÖNÜNDE ÇOK AZ BULUT, SIRT IZ DAHA AZ YANIK. ALFA: Sonuçta kurumun mantığı içinde OMEGA: Senin söylediğin oraya geliy r.. Bu adamın ruh- DURUL TAYLAH YAGMUR taylan MIHMEI $ENOL ÖZMEN GENÇ BARI$ BÜYÜKOKUROGLU 6

.. "Bilinçaltın"daiı Aklın Ruhuna Ulaşmak", yoksa " İçimizdeki Kavga " mıydı, olsun mürekkep yalainış biri olarak, az. kavramlar yakıştırıyor ;ve bunlan,.biraz neydi kitabın adı, hep şu "köklerine doğru çok tanımlıy.ahiliyor, hatta daha,ge. rilere gerisin geriye aynen yaşayamadığı.mız" gidip duyguların yol aldığı süreci izleyebiliyoruz? Psiİüyatri disiplini, ps:lkiyatr'dan duygulardan--yani iç dünyamızda tersine olarak yeniden aynen - önce kullanacağı kav-. üreyemeyen, kısacası tersilımez olaylardan- yola çıkıyor o iki kitap da.. Ve kavramların bu yollar üzerinde nerede boy verıneye, neredey e kaçıncı kilomet- rede filizlenmeye başladığını anlatmak istiyor. Aslında bu anlatım, çeviri bölümündeki psikiyatr-yazarlardan özellikle Melaine Klein ve J oan Riviere1ın deneyimlerini ve hu deneyimlerden üretilen temel tasarımları bir ucundan çekip, açık söyliyeyim; az kalsın sadece "kavram dilinin araştırılması". düzeyinde kala\>ilirdi. Öyle ya, dil, ilk hakiş'ta insana daha somut, elle tutulur' mecazlara baş vurmadan öyle doğrudan doğruya açıklanabilir bir Şey.gibi geliyor. Ama dilin ardıı:ıda duygulanan ve düşünen öznenin DUYGULARDAN KAVRAM YAKALAMAK YA DA PSiKiYATR'IN GÖREVi Yilmaz ramları; oluşma halirideyken daha doğum yerinden ve anıridan.baş layıp adım ad.ıxrt izlemesini bekliyor. Kısacası. her kavram, kendisini doğuracak ve biçimiendirecek 9.uygulann hangi dürtü veya içgüdülerle bir kavram kıvamına doğru yol aldığı sorusuna açık olmalıdır. Önce psikiyatr kendisini bu soruya açık ve hazır tutmalıdır. Ş urası belli ki. duygular, belli biçim ve kalıplara sıkıştırılıp disipline edilebildikleri, yani "alıştıkları yolun içine itildikleri" sürece eli yüzü belli olur duruma gelirler. Onları kavramlaşabilmeye elverişll oldukları bu durumlan ile tanır ve yakalayabilirsek, artık kavram kendisi var ve kitapların konulan da, dil- de binbir çeşit kavramlarda ifadesini bulan, kendilerine birtakım kavramlar yakış tırılan duygusal olaylar... Peki, nasıl oluyor da belli duygusal olaylara belli. Öner dünyamız da doğuyor, üst-ben'in ilk ışıkları beliriyor demektir. İşte bizi belli kavramları tutsak edecek olan üst-ben'in, duyguların patlak verdiği bilinç altı üze.:. rindeki despotluğu böyle başlıyor. 7

Phil Lapworth.. Türkcesi Banu Büvükkcıl Herhangi bir kitapçıya girdiğinizde psikoterapi konusunda birçok kitap görebilirsiniz. 'Jung için Freud', 'Herşey meme için- aşağı yukarı Klein yanlısı bir perspektir, ' Basit Psikoterapi-fenomenolojik varoluşçu ve sistemik çerçevede psikodinamik yönclimli psikoanalitik düşünce' gibi kitapların yanısıra, onların verdiği kuralları uyguladığınız takdirde yaşamınızı tümden değişti eceğini iddia eden terapi kitapları da bulabilirsiniz. Ne var ki, 'danışan' (clicnt) olmanın incelikleri konusunda bilgi veren bir kitap bulmak olanaksızdır. Damşanların psikoterapiden ne beklcyecekleri, ne beklemeyeceklcri konusunda bilgi eksiktir. Du makale, psikoterapötik literatürdeki bu boşlukları az da olsa doldurmak amacıyla yazılmıştır. ÖGÜTLER Arkadaşlarınızın önerdiği psikoterapiste gitmeyin. Arkadaşlar mız sizi olduğunuz gibi sever, yoksa arkadaşınız olmazlardı. Demek ki etkin bir terapist önermcleri olasılığı düşüktür. Benzer şekilde, 20 yıldır aynı terapiste gitmekte olan birini dinlemeyin. Terapistleri süpermarkette satılan mallar gibi düşünün, iyisini seçmeye g yret edin. Yüksek vizite ücreti olanlardan uzak durun, çünkü damşan sayısı az olduğu iı;in ücreti yüksek tutmak zorundadırlar. Çok az ücret talep edenler i-se sonuçta çok az şey verebilir. Kupon kabul eden terapistleri seçmeyin. Süpermarkette en az 10 çeşit terapi olduğunu unutmayın, size en uygun olanını bu lana kadar birkaçını deneyin. Tcrapislin kapısında park etmiş arabaya dikkat edin. Ford marka araba terapistin kendi çabasıyla geçindiğini gösterir. Bir Rolls-Royce ise ya grandiyozite işaretidir, ya da terapistin çevirdiği bazı karanlık işler vardır (ve siz yalnızca 'ho bi' olacaksınızdır.) Saat kaçla gittiğiniz çok önemli değildir. Erken giderseniz aşırı uyumcu, geç giderseniz pasif agrcsif olarak ctikctlenirsiniz : Vaktinde gitmeniz durumunda ise ' obscsif kornpulsir damgasını yersiniz. Terapi boyunca bunlardan birini seçip ona uymaya gayret edin çünkü terapistin kafası karışıp daha kötü tanilara bile gidebilir: Terapistlerin metabolizması danı anlardan daha hızlıdır. Onlar için bir saat 50 dakikada geçer. PSİKOTERAPİST TİPLEIÜ.Tıpkı normal insanlar gibi onlar da her boy ve şekilde olabilir. Fiziksel görünüm anlamlı bir fikir veremez. Tcrapistin 'k işilik tipi' daha önemli bir kriterdir. Seçiminizde yard ımcı olacak bir kaç ipucu aşağıd ad ır. Paranoid Psikoterapist Randevu için telefon ettiğinizde terapistin size soracağı ilk soru 'Numaramı nereden buldunuz?' ya da 'Size kim benden sözetti?' olacaktır. Dürüst ve net bir yanıt vermek en doğrusu dur. 'Altın Rehber'den buldum v.eya 'Mehmet Sarı, sizin eski bir hastamz verdi' gibi. 'Küçük bir kuş söyledi' ya da 'Bilin bakalım kim' gibi yanıtlar, tcrapiyi ba-şlamad an bitirmeye yol açar. İlk görüşme aşağıdakine benzer olacaktır: Terapist: Ne sebeple beni görmek istemiştiniz? Dıınışan: Bir psikotcrapist arıyordum ve uğrayıp size birkaç soru sorahileceğimi düşündüm. T: Soru mu? Ne tür sorular' D: Şey bilmek isterdim ki... T: Eminim birçok şey bilmek isterdiniz, ama daha önemlisi neden bunları bilmek istediğiniz. Gerçek aehep nt..-dir? D: Gerçek sebep mi? T: Evet umacıruz nedir? D: Şey yalnızca bazı yanıtlar arıyordum. Kocama da sordum... T: Kocanız mı var? Burada benimle olduğunuzu biliyor mu? D: Evet, yaşadıklar ımızı paylaşırız. Anlamıyorum... T: Demek bu seansta konuştukları mızı da payl a acaksınız'! Benim h akkunda da konuşacak mısınız? 8

D: Evet, elbette. T: Benim hakkımda ne söylcycccksiniz? D: Bilmiyorum, henüz sizi tanımıyorum. T: Ama lanımak istiyonunuz. Bana bir sürü soru sormak iatiyoreunuz. Belki beni kocanızdan daha iyi tanımak istiyorsunuz. D: Onun sizi tanımak istediğini hi9 sanmıyorum. T: Öyle demek istemedim. Benimle kocanızla olduğundan daha yakın olmak istiyorsunuz. D: Buna katılmıyorum. Mutlu bir evliliğimiz var. T: Demek sadakatsizlik yapacak ınız. D: Sadakatsizlik mi? Hiç bir zaman kocarnı aldatmam. T: Hayır, hayır. Bana sadık kalrnayacaksınız. Şömincnin yanında sıcak kohuklarıruzda otururken kocanıza benden sözcdcceksiniz. Yapayalnız oturan benden. D: Gerçekten, bir hiç üzerinde duruyorsunuz. Bu kadar duygulanmanızı islcmcmiştim. T: Duygulanmıyorum, size atılmaz gibi görünen proble minizi ortaya koymaya çalıtıyorum. D: Bir problcinim olduğunu mu düşünüyorsunuz? T: Evet, ne istediğinizi hiç bilmiyorsunuz. D: Fakat burada bulunmamın tck amacı bakkınızda biraz bilgi edinmek. T: Kesinlikle. Bu n oktada karar vermeniz gereken şey, terapi ye devam etmeyi mi yoksa dar bir geçitte azgın bir aygır sürüsüyle karşı karşıya gelmeyi mi tercih ederdiniz. Eğer tcrapiyi kesrnek istiyorsanız yapacağınız tck şey eebinize gizlcdiğiniz teybi çıkarmak ve terapistc 'Günümüzde Psikoloji'nin gelecek sayısındaki yazınız için size sağladığı malcrycl için teşekkür etmektir. Ilisırionik.psikoıerapist nu tcrapistlc yalnızca telefonda konuşmak bile önemli bir tiyatro oyununda yeraldığınız hissini uyandıracakt ır. Kuşkusuz yardım cı rollerden birinde olduğunuzu asla aklımzdan çıkarmayın. llaşrolü oynama konusunda en ufak bir girişiminiz bile anında Prima Don na tavırları ilc bastırılacak tır. Telefonda konuşmak oldukça zor olacağı için en iyisi kendinizi yelerince güçlil, inanılmaz derecede sabırlı ya da neşeli hissettiğiniz bir günde yüz yüze görüşmeye gitmektir. Görf4me şöyle gidebilir: T: Terapi için gelmiş olmanız bence harika bir olay, beni çok hcyccanjandırıyor, büyüyen, ge{jşen, tüm bir yaşamın pürüzlerini ortadan kaldıran bir olay.. D: Ilen... T: Ben on yü önce kendi zorlu yolculuğwna batiadım ve bunun cidüllcrini alıyorum. Bir savaıım, evel Sancılı, evet. Oh, fakat o ne vccd, yapma ulatmanın verdi oi ne büyük bir bdtari hiui (Psikotcrapist ysatama ulat mayı sembolize cdcrcesinc kollannı havaya doğru açar. ) D: Den... T: Oh, o acıları, kaygıları hatırlıyorum da nasıl hili&clliğinizi tam olarak anlaywbiliyorum. Üzgün, çok üzgün (ellerini gözlerine basttrır). Ama bu kadar henden sözetmek yeter. Uana kendinizden sözcdin. Gerçi şimdiden, çok iyi unla Lığunızı söyleyebilirim. D: Öyle hissediyorum ki... T Çok iyi, mükemmel! Biliyor musunuz sizi ilk gördüğümdc kendi kendime dedim ki İ te, hiücdebilcn bir insan. Harika değil mi, gizemli, haua inanılmaz. llissctmck çok Önemli, korkunç önemli. Ve ben korkmanın ne demek olduğunu iyi bilirim. Korkuyl.. amansız bir mücadele verdim. Hadi, birliktc resim yapalım!. İşte karar verme anı. Sizin için resim yapmak bir geçmişi ve bir geleceği ifade ediyorsa, perspektif<: önem veriyorsanız bu terapistten uzo.k durun. Diğer yandan, seçilen renkler ne olursa olysun yaptığınız resimlerin çürük meyveleri andırdığı ilkokul gilnlcrinizi özlemle anıyorsanız terapiye devam edin. Büyük olasılıkla kendiniz de çürümüş hissetmeye başlayacaksınız, ama lcrapisliniz kendini cennette hissedcccktjr. Charıge8, ltiarı' 92 9

KONFORMIST.. PSIKOLOJI Russell Jucoby Türkçesi: Hakan Atl,llay Yeni-Freudcuların bilinçdışının psi olojisinden bilinçli olana, id'den ego'ya, cinsellikten ahlakçılığa, basllrmadan kişilik gelişimine ve en geneliyle lihido ve dcrinfik psikolojisinden "yüzey ve kültür psikolojisi"ne kaymas ı post-freudcularla hızlandı. Psikoanaliz çok fazla uzak, çok fazla kişiliksiz, çok fazla. maddeciy i. Geçmiş onm l mdırıldı ve unutuldu. Yeni F reudcuların revizyonları bir kez daha revize edildi. Freudcu kalınulardan temizlenmiş olarak varoluşçu bir ambalaja (gerçek self, kişili, kendini gerçekleştirme temalarına) ulaşıldı. 0Ütantiklik " öne çıktı. Post-Fı-eudculur şimdi (toplumsal değişimin alınteri, kiripası olmaksızın) öıgürleşmeyi önerirler. Onlann bakış açılarına göre Frcudcu biyolojik ve içgüdüscl psikolojiden salt hümanist, varoluşçu, kişisel bir psikolojiye doğru giden hareket bile endü triyel toplumun ne denli özgürleşmeye doğru ileriediğinin kanıtıdır. Şimdi nihai özgürlüğe (öznel ve psikolojik bireye) hazınzdır. Oysa farklı bir yorum mümkündür: Öznellik, tekdüzeleşmiş bir toplumun etkisi altmda dağılllmaktadır. Ego - ya da self, bireysellik, özneuik-psikolojik düşüncede öne çıkmaktadır; bunun nedeni. tam da egonun aslında varoluştan çıkmaya hazırlanması_dır. Çok faz la seçenekte yü zyüze kalmış, diri bir ego olduğu için değil, hiçbir seçeneği kalmamış bir ego olduğu için kimlik ve kimlik krizlcrinden, güven ve güvensizlikten, otantiklik ve kötü niyetten konuşulup d urulmaktadır. Revizyonistler bunu doğru olarak-egemen güvenlik arayışı olarak-okurken bile yanılıyorlar, çünkü tarihin ve toplumun ürünü olan birşeyi - anksiyete ve güvensizliği-alıp insan varlığının evrensel bir ögesine-biloyojiyeçeviriyorlar. Varoluşu kazanırken, tarihi yitiriyorlar., Fromm uözgür insan zorunlu olarak güvcnsizidir11 diyordu. Psikoanalitik kuraında ise anksiyete ve güvensizlik evrenselleştirilmez, hastırıcı bir uygarlığın bireyden zorla söküp aldığı bir bedel olarak okunur. 0İçsel çözülmenin ve otorite özlem inin " yaygınlığını gören Freud, hunuh bir nedeninin ukültürün her bireyden istediği korkunç bastırma çabasına bağlı olarak egonun yoksullaşması 11 olduğunu belirtmi ti. Kuramın yönelimi açıktır: Kişisel güvensizlik kollektif bastırmaya doğrudan bir yanıttır. İnsan ruhunun evrensel bir bileşeni değildir. Cari Rogers unu varlıklı toplumda birçok insan için gerçckl mekte olduğu gibi.. 11 di- 10

ye yazar, "maddi ihtiyaçlar büyük oranda doyurulduğunda, bireyler psikolojik dünyaya döner, daha büyük oranda ot;uıtiklik ve doyum ararlar. u Maddi ve psikolojik ihtiyaçlar arasında bir ayrım yapılması zaten mistifikasyondur; maddi yapının sağlam olduğunu kabul edip yalnızca bazı psişik ve ruhsal değerlerin eksik olahileceğıni itiraf eden varlıklı toplum ideolojisine teslim olur. Tam da bu ayrım 11otantiklik" ve udoyumuu müşteri için daha fazla meta haline getirir. Doğrusu hastalıkların kaynağı bizzat bu yarılmadır: çalışmayla "boş".zam-an, maddi yapıyla psikolojik u dünya"' üreticilerle tüketiciler arasındaki bu yarılma. Roger bu yanlmayı kabullenir ve tedavi olarak iki kat fazlasını önerir: İşte geçen y(} rucu bir günden sonra bitkin düşenler biraz 11otantiklik"le yorgunluklarını giderme li dir. Bu, media tarafından her gözenekten sokulan mesajın aynısıdır. Hoşnutsuzların dikkati kaynaktan yüzeye çevrilir. Yaşamın boşluğunun, aldatmacalardan çok televizyondaki tekrar gösterimiere bağlı olduğuna inanılmalıdır. Allport bir başka dil, olumsuzluğu kazılarak temizlenmiş bir dil konuşur. Yalnızca olumlar ve onaylar. Yeni-Freudcularda bulunan hastalık ve nöroz, cinsellik ve bastırma, uygarlık ve hoşnutsuzlarına ilişkin ipuçları bilinmez. Cinselliğin Yeni-F reudcularda uğradığı yüceltme, daha sonrakiler için bir çıkış noktasıdır. Sonuç, lise bitirme töreni nutuklarına yakışan bir metindir: umut1uluk, kişi amaçlannın peşinde koşarken ya da bunları tasarlarken onun bütünleşmesine e)lik eden ateştir." Freud tarafından babanın ve toplumun gücünden ve şiddetinden çıkarılan ve kökleri grupsal günah çıkarmalara dek giden vicdan ya da süperego "değerle ilişkili bir zorunluluk", 11bütünüyle olumlu ve dolaysız bir zorunluluk ya da iç-tutarwık duygusu" şeklinde bayağılaştırılır. Olumlu ve etkileyici anlatım tesadüfi değildir. Olumlunun olumsuzu kovması özendirilir. Neşeli olmaya çalışılır, çünkü neşesiz bir dünyadır bu. Bu konuda kafa yormak tabu olduğundan, Allport da ötekiler gibi yutulamayanı (yalıtılmış ve terkedilmiş bireyin 11olabileceği11, "sevehilece ri11, ""ar(}- labileccğia yalanını) hiç değilse tadılabilir kılmaya çalışır. Bu nedenle, çalışmalarının doğası "pratik el kılavuzu" düzcyindedir. Fromm Scvme Sanatında 11sevme sanatı üzerine k(} lay talimatlar beklemememizi11 söyler. Sonra da '11Eğcr nasıl sevileceğini öğrenmek istiyorsak, başka herhangi bir sanatı, yani müziği, resimi, marangaziuğu ya da tıp, mühendislik sanatını öğrenmek isteyince izlediğimiz usullerin aynısını izlememiz gereki rm der. İnsanın Kendini Arayışı1nda Rollo May hiç bir ucuz ve hazır çözümün sunulmadığmı, ama değerli ve derin bir anlamda her iyi kitabın bir kendine-yardım kitabı olduğunu1 1 söyler bize. Kendine yardım edilir, çünkü kollektif yardım kabul cdilemezdir; toplumsal ve politik praksis dünyası reddedilirken, bireysel çare izlik çağaltılır ve kendine-yardım, hobiler ve pratik el kılavuzları aracılığıyla yatıştırılır. Bu, burjuva toplumu yolunda tutmak için kullanılan eski bir formüldür: Çalışma zihni ve bedeni egemenliği altına alırken, zihne kendi işine hakması öğütlcnir. Özgürlüğün ekonomik oligarşilerce önünün kesilme i zorunlu değildir, dcr Rollo May Olumlu ve etkileyici onlatım tesadüfi değildir. Olumlunun olumsuzu kovması özendirilir. Neşeli olmoya çolışılır, çünkü neşesiz bir dünyadır bu. Bu konuda kafa yormak tabu olduğundan, Allport da ötekiler gibi yutulamayanı (yalıtılmış ve terkedilmi.ş bireyin ııolabileceği11, 11Sevebileceği11, varolabileceği.. yolanını) hiç değil e tadılabilir kılmaya çalışır., 1

bize; eğer bakış açımızı korursak, bunların özgürlüğü tahrip etmeleri gerekmez." Tam d'a şimdi 11içe-dönük psikolojik ve Linsel özgürlüğe' zamanamız vardır. Adaletsiz bir gerçek tinselleştirilir; biraz inat sayesinde herkez özgürdür ya da olabilir. Dir zamanlar zenginlerin yoksullara öğütlediği bütün erdemlilik vaazları yeniden servise konur. M ay bir soykırım ve teknolojik patlama çağında nangi çağda yaşadığı m ız sorusu önemsizdir1 diye yazar. 1Hiç bir travmatik dünya durumu bireyi kendisine ilişkin son kararı verme ayrıcalığından alıkoyamaz, bu yalnızca kendi kaderini onaylamak olsa bile M der, sanki yaşamın kendisini değil, kendi ölümünü onaylamak özgürlüğün esa ıymış gibi. Post-Freudcuların bir çoğundaki ortak itici güç varoluşçuluktur. Ancak bu varoluşçuluk (cv tüketimine yarasın diye) Avrupa'daki vurgularından (dehşet, şiddetli sancı, umutsuzluk ve 1bulantı"dan) bütünüyle temizienmiş; rahatstz edici sivrilikleri tasasız Amerikan ethosu adına törpülenmiş bir varoluşçuluktur. Olumsuz olumluya çevrilir; trajedi, yalnızlık, ölüm yalnızca yaşamı daha da 11derinlcştirdikleri1 için kabullenilir. Maslow yaşamın trajik anlamından sanki ayın özel çcşnisiymiş gibi söz eder, çünkü 11sığ ve yüzeysel yaşamın tersine", yaşama ciddiy t ve derinlik boyutu11 ekler. Durgun yaşama antidot olarak bir tutam ölüm salık verir.. Ve bütün bunlnrın psikolojik düşüncede bir ilerleme oluşturduğuna inamlır. Freud'un cin- selliğe ve psişik geçmişe ilgisi bir yana bırakılarak yerine erişkinlerin moral ve kültürel sorunları konur. Fromm "Nö roz kendi başına son çözümlemede bir moral yetersizlik belirtisidir" diye yazar. Gündelik akıl hep sağlıklı ve delinin farklı dünyalııra ait olduğunu ve farklı dünyalara sokulması gerektiğini öne sürer. Freud'un en büyük katkılarından biri, normaile anormalin, sağlıklıyla hastanın bir süreklilik olu turduğunda ısrar etmesidir. Farklılıklar nitel değil, sadece niceld irler. Maslow'un bütün psikolojisi sağlıklı olana ve onları hastaların bulaşından kurtarmaya yöneliktir. ukötü yerine iyi insanları, hasta yerine sağlakit kimseleri incelemeyi,11 yeğler. Acı ve sefalctin, zedelenmiş ve sakatianmış olanın dünyası eriyip kaybolur. Sağlık, başa- rı, uyum fetişi sunulan olgu öykülerinde ifadesini bulur. Freud'un olguiarı,derin anksiyetcsi, fobileri ol:ın, cinsel olarak özgürleşmemiş kişilerle ilgiliydi. Varoluşçu ise, varoluşun sırlarını bize daha çok anlutmaları için başkanlara, yöneticilere, astronotlara döner. Maslow bizi! olimpiyatlarda altın madalya kazananların başarılarını aşılar. Allport u egemen tutkusu0 kutup kaşifi olmak olan insanlarm öyküsüne düşkündür. Anlam ve varoluş uzmanı Viktor Frank! astronot Yrb. John H.Gicnn Jr.'ı anlatır. llu psikoloji geç kapitalizm çağındaki konformizmin ve sen kronizasyonun ideolojisidir. Varoluşçu psikoloji uvarolan kişi üzerinde yoğunlaştığını; ortaya çıktığı, oluştuğu biçi- 12

miyle insan üzerinde vurgu yaptığınıu söyler. Kullamlan terimler (varoluş, olma, insan, otantiklik) somuı.luk vaad eder. Örneğin in san.varoluşu gibi kavramlar sınıf var lutu kavramıyla karşalaştırıldığında daha somut, dolaysız ve evrensel gibi görünebilir; oysa sanki efendiyle köle, patronla işçi, bombacıyla bambalanan hepsi aynı evrensel s yuı.lamaya katılıyormuş gibi, varolmayan bir eşitlikçilik önerir. Herkes uevrenscl bir özün soyut paydasma" indirgenir. Bu varoluşçuloğun arkasında gizlenen şey nözgür rekabet, özgür girişim ve eşit fırsatlar ideolojisidir". Herkes kendi durumunu "a.şabiliru, kendi projesini uygulayahihr: Herkesin kendi mutlak özgür seçimi vardır. Koşullar ne denli ters olursa olsun insan katlanmalı ve kendini gerçckleştirmeye uğraşmalıdır. Varoluşçu kavramlar sözdc-somutturlar; asalakça gerçeğin yüzeyinden geçinirken, karar verici somut dolayımları (herşeyin eşit oranda özgür ya da özgür-olmayan, eşit oranda "olmak ya da ojuşmak11 olmadığını belirleyen toplumsal süreçleri) öldürürler. Fiziksel ve psikolojik olarak sakatianmış insanlar bulunduğu halde, lnsanudan söz ederler. Böylece toplumsal süreçler ve çatışmalar psikolojik ve bireysel olarak okunur. Toplum kendi toplumsal ağırlığı olan bir gerçeklik parçası olarak değil, sadece insanlar arasında bireysel ve psikolojik bir sözleşme olarak tasavvur edilir. Herşey dolaysızca insani olduğu için, kötü olanı düzcllirken yalnızca bir parça daha çok insanlık gerekir. Ot om o- bil kazalarının ve katliamının toplumsal algılanışı bir örnek olabilir. Her hafta sonu, hergün ölen ve sakat kalanların sayısı önceden hesap edilebildiği ölçüde, otomobil kazaları kazadan fazla birşeydir; kasa: ları dolu tutan kanlı zorunluluğun bir parçasmı oluştururlar. Toplu taşımacılık yerine özel otomobiller, demiryolları Gündelik ak l hep sağhkh ve delinin farkh dünyalara ait olduğunu ve fark h dünyalara sokulmas1 gerektiğini one surer. yerine otoyollar yalnızca tüketici tercihi değildir; artıkdeğere yönelik bir dürttiyle tercihleri dikte eden toplumsal bir gerçeklik tarafandan dikte edilirler. Akılcı ve insani bir taşımacılık hiçimi _kapitalist birikimi tehdit edecektir, bu yüzden akıldışı biçim korunur. Bu, tek tck insanların karşısında çaresiz kaldığı toplumsal ve gerçek bir insandışılık şekülenmesidir. Yine de, güvcnhk tasarılar ndaki küçük ve önemsiz düzeltmeler bir yana sürücünün hatalı olduğu varsayılar. Bize bu haftasonu ne kadar çok insanın ölcceği söylendikten hemen sonra özeijikle dikkatli araba sürmemiz söylenir, sanki dikkatli araha sürmek ölümleri etkilermiş gibi. Etkilcmez. Kazalar kaza değildir. Bunlar toplumsal gerçekliğin içine yerleşmişlerdir. "İnsancıl"Ların yanıtı bellidir: Sürücünün pervasızca kazalar üreten toplumsal süreçlere değil, yola dikkat etmeleri istenir. Dikkatin birinciye (toplumsal süreçlere) çevrilmesi, sürücünün dikkatini yoldan çıkarmaktan daha fazlasını yapabilir; güvenliğin kollektif eylemde yattığını-tehlikeli bir toplumun açığa çıkarılması gckcktiğini- düşündürehilir. lnsancıl psikoloji özüyle ve takılarıyla birlik tc konformisttir; tck boyutlu bir toplumun özgürlük ideolojisidir. Bu psikoloji asla tanımadığı bir şeyi (burjuva düşüncenin ııheroik0 çağının psikoanalitik, toplumsal ve politik kurnmını) unutmuştur.. 1 3

En büyük hazinemiz (yahut) Ulu Tanr1ya Maruzat1md1r Bendeniz, naçizane ve de ' has bel kader hekim bulunuyorum, efendim ve de üstüne üstlük ruhiyat işleri ile meşguliyete memur bulunuyorum. Yani, taksiratını affet, mümehi r bir mesle&in mensubu sayılrnam mucip olmaktadır. Bundan otuz sene rnukaddem, işbu mesleğe mensubiyet ile şcrcfyab olduğumu zannettiğim esnada henüz, en büyük hazinemizin aklımız olduğu ileri sürülmekteydi. Ancak geçen zaman zarfında işler bir hayli değişti, efendim. Şimdi en büyük h incmiz, Nike marka pabuçlarımızla Levis kotlarımız olmuş bulunuyor. Böyle olacağını bilseydik psikiyatri yapacağımıza prokto1og falan olurduk. Olmadık. Üst tarana uğraşmayı ürdürdüğümüzden, nihayet meslckçe intihara karar vermiş bulunuyoruz. Hatta, bir kısım meslektaşlaz:ın, DSM III-R istimali suretiyle intiliarı başardıkları bile rivayet ediliyor. Bendeniz, bu civarda henüz dayanmaya çalışıyorum, ama düz duvarda kertenkele misali tutunmaktayım. Du rumum hiç de pari deği l, haberiniz olsun, efend im. Bütün kutsal kitapları dikkatle tetkik ve tetebbü eljl!iş bulunuyorum, efendim. Birisinde, "Evvela kclarn var idi." buyuruluyor. Oysa şimdi kclarn yerine görüntüler ve sayılar bu lunuyor, efendim.. Kclamın önceliği csk. ldenmiş. Şimdi, bir takım makinclcrden, bir takım sesler, şekiller ve renkler dökülüyor. Durup düşünmek ve anlamak için.kimsenin vakti yok. Çağımız, artık akıl çağı değil, iletişim çağı. Makinelerden dökülen ıvır zıvırdan herkes kendince bir şeyler kapıp yola koyuldu ve hemen dönmek için bir köşe aramaya başlıyor. Bugün insan kulların bol bol ilctişiyor, etkilcşiyor, ama düşünmeye ve konuşmaya gerek görmüyor. Konuşmak yerine "Sözsel iletişim" denilebilecek bir şeyler kullandıkları olmuyor değil. Ancak o da, bir çok işimiz gibi, dövize indcksli vaziyellc_. Yani, sözsel iletişim için kullanılacak kelam taneciklerinin dolar bazında istimali "in", öyle 14

av ama mahsus Türkçe ise "out". (Bu arada "Türk i" Kültür bakanlarının hangi dilde iletişecekleri ise şimdilik "No problem"!) Ama onları da haksız bulmamak lazım. bana soracak olursanız. efendim. Akıl ve düşünce. kürtaj masasıyla eulhanasie arasına sıkışurılmış bir insan ömründe, SCID ve MRI ile'incelenip, bir DSM ya da ICD sayısıyla ifade edilecek bir serotonin reuplake sorunundan ibaret hale gelince, düşünmemek bence de daha iyi derim, min gayri haddin. Onun y e r i n e d ü ş 1 'e y i p düşündüğümüzü sanırız. olur, biter. Biz de düşlüyoruz işte. Hatırlar mısınız, bilmiyorum efendim: Bizim rahmetli peder sık sık ll All ahım, sen ak lımızı muhafaza et." şeklinde ricada bulunurdu. Bendenizse vaz geçtim efendjm. Şimdilerde bildiğiniz gibi nostalj i takılmak moda oluyor efendim. Bacak kadar veletler çıkıp "Ah, neydi. efençli m bir zamanlar... ll Çiyorlar da perişan ediyorlar insaru. Bendeniz pek o kadar katılınıyorum buna; efendim. Dünyanın her zaman. asıl kelimeyi söy.lemeye terbiyem mani, ama hani şöyle diyelim, biraz kazural misali olduğuna kaniim. Ancak belli ki eskiden sıhhatli bebek kakasına benziyordu da şimdilerde iyice ishal oldu. Maamafih. bendeniz de zaman zaman nostalji takılıyorum, efendim, günah ımızı af buyurun. İnsanların akılları ile tartıldıkları, birbirlerine söz söyledikleri, söylenen sözleri anlamaya çalıştıkları ve kafa yorup düşündükleri, birbirlerine yanıt vermeye çalıştıkları, hepsinden önemlisi de birbirlerine baktıkları ve birbirlerini görrnek istedikleri zamanları özler gibi oluyorum. Gerçi hemen topluyorum kendimi, uyumlu otist çağımıza avdet ediyorum, ama kaptınyorum bazen işte. Insani zaaf addediniz, lü tfen efend im. Arzettiğim gibi, hikmelinden sual olmayan Ulu Taiırım. bendeniz aklımın ne işe yararlığını pek anlıyamıyorum. Bana kör barsak gibi rudimenter bir takıntıymış gibi geliyor. Onun için islirham ederim efendim: Siz bize iyisi mi hayırlısıyla, tez zamanda münasip bir bunama lütfediniz, efendim. Durumu görüş ve onaylarımza saygılarımla Arzederim, Tanrım. Ali Babaoğlu 15

"c"est la vie" biz insanlar yaşadıkça bir şeyler kaybederiz ve yaşamı sonunda do9arken ana rahmindeki sıcak, yumuşak, yerçekiminden uzak o büyülü denizi bederiz. elimiz, aya9ımız, şekillenir sonra, uzun uzun seyrederiz. o her a9ladığımızda bize sunulan, fonda rifmik bir yemek müzi inin eşlik etti i ılık, tatlı, süt kokulu mememizi, herşeyi önce a9zımızla, yle bir tatma1eyfimizi kaybederiz. ve arar dururuz uzun uzun... konuşmaya başlarız. o formsuz işaretler dünyasının biraz büyülü, üstü nelerle örtülü, o çoook eski ormanların çı lıklarını haykırı arını kaybederiz. tüm bedenimizle anlattı9ımı.zı üç beş sözcü9e s dırır beden dilimizi ka eriz. yeniden yeniden eşfetmek üzere. yürürüz, koşarız. o şehzodelik günlerimizin muhteşem tembelli ini kaybederiz. az gider uz gider Cla9ları tepeleri oşarız, sınırlarımızia tonışırız. insanlar ço alır çevremizde. sık sık sallanan işaret pormakları belirir gözümüzün önünde. terbiye de terbiye. bakışımızı görünmez bir iple şuna buna takarak yaşadı ımız o kendili inden akıp coşan 16

çocukluğumuzu koybederiz. yeniden yeniden keşfetmek üzere. ve saçtı, kaşlı, burnum kemerli, yüzüm sivilceli derken oluruz bir ergen. o güne dek edinilenler, kaybedilenler bit hormon yeri önümüzde: ben kimim, neyim. bu dünya, bu evren. nereden geldim, nereye s idiyorum ben. ha y aller im, oşklarım, reellerim ve ben. yollar, arkadaşlar, şiirler seçeriz, meslekler, sevgililer, müzikler ve benzerleri. her seçimde, ner adımda bir şeyler kaybeder, bir şeyler ediniriz. erişkin olur, ermeyi deniriz. sevinçli, neşeli onlar, hüzünler hasre ikler todor anılar ediniriz. gezinir dururuz, uzun, uzun... ya kaybettiklerimiz bizi de olıf götürür karanlıklara kayıplara kcirışırız, cismimiz dolonır ortalıkta. yo do içimize alır. yasını lutarız, derinden, kederli. ve hayatın içine salar se izce yaşc!iırız. dönüp bakınca 'bu hayatın anlamı ne' diyen o eski soruya anlarız ki, biz ne anlam kattıysok hayatımıza, o kadar anlamı var, ne bir eksik ne bir fazla. biz insanlar yaşadıkça bir şeyler ediniriz. ve ölümü sonunda. 17

Nisan-Haziran ayları arasında İstanbul-Halkalı gecekondu bölgesinde bazı psikiyatrik sorunların toplumdaki yaygınlığını saptamak amacıyla bir alan araştırması yaptım. Elimdeki gö me ölçeği Amerikan Psikiyatri Birliği'nin 1987 de yayınladığı, psikiyatrik rahatsızlıkların tanı ölçütlerini içeren sınıflama sistemine göre düzenlenmişti ve 200 küsur sorudan müteşekkildi. Görüşme ölçeğindeki soruları Halkalı ve çevresindeki mahallelerden belli bir yönteme göre belirlediğim 413 kişiye yönelttim. Bu yazıda çalışmanın sonuçlarından çok çalışmayı yürüttüğüm iki aylık dönem boyunca yaşadıklarırndan, hissertiklerimden söz etmek istiyorum. Bu tarz çalışmaların kupkuru bir yığın rakam ve istatistik hesaptan ibaret ''bilimsel" sonuçları, "bilimsel" ve "mesleki" dergilerde yer alırlar. Bu tür dergilerde çalışmayı yapan_iarın ruh halleri, duyguları, karşılaştıkları sorunlar yer alamaz. Bu nedenle bütün "bilimsel" dergiler birbirlerine ben- Illi IDU- IJ... " 1.............. -... -,,," ' " " Fatih Altınöz zerlcr. Hepsi soğuk ve mesafelidir. Çünkü bilimsel faaliyet ciddi, çok ciddi bir iştir. Nötral olmayı gerektirir yani objektifliği (!). Hiçbir bilim adamı yaptığı bir çalişınayı rakamlar yerine öykülerle ifade edemez, bu dergilerde. Bu gayriciddiliktir, işi hafife almaktır. Bu, "Bu ne rezaleuir" dir. En objektif bilgi rakamlardadır. Yani 8 de, 76 da, ı 28 de ve benzerlerindedir. Araştırmacı da ancak kendi gözlemleri, bulguları bir yığın rakamdan, tablodan süzülerek istatistiki anlamlar kazanıyorsa eğer, araştırmasının "meşru" bir öğesi olabilir. Yoksa O yoktur, Olamaz. Birazdan okuyacağınız günccde hiç tablo olmayacak, istatistikte dip notta, kaynakta olmayacak. Bu nedenle eğer "bilimsel" bilgi peşindeyseniz, vazgeçin. 2. gün Kaııarya Sabah Sağlık evi. Ebe hanımlar aylık rapor hazırlıyorlar. Yeter ebeyle gezilccck evler. Çıkıyoruz. Gittiğimiz cvlerde kendimizi tanıtıp, amacımızı anlatıyoruz. Şöyle "Ben doktorum. Ebe hanımla bölgeyi ev ev geziyoruz. Amacımız bazı ruhsal rahatsızlıkların ne oranda görüldüğünü saptamak (yani rakam peşindcyiz). Birkaç sorumuz var. (iki yüz soru) içeri buyur ediliyoruz. Ev halleri. Gülümseyen insan yüzleri. İnsanlar beklemediğim kadar rahat bir şekilde anlauyorlar. Bir soruyorum bin anlatıyorlar. Bütün televizyonlar açık. S. gün lkitelli, Mehmet Ak if Mahallesi Gecikiyorum. Ebe hanım 3 saattir beni bekliyorm. Özür diliyorum. Kabul ediyor. Benimle ev gezisi yapmakla görcvlendirilmiş durumda ve hiyerarşik olarak beni beklemek zorunda. Ben de kendi amirimi bekliyorum. Dünya böyle dönüyor. Evler. Bu kez çok daha fakirler. Yollar, çok tozlular, topraklı lar. Kapı önlerinde örgü ören kadınlar. Bir evde bir kadın 120 kutuya 50-60 tane Uk cikjet paketlerini istifliyor. Karşılığında 15 bin lira alacak, patronundan. Kocası işçi. Eve giren toplam para 1 milyon. 400 bini ev kirasıyla hemen çıkıyor. Bir adam bahçede toprağı çapalıyor. "Üzüntülü anlar yaşadınız mı hiç yakın zamanda dediğimde gülümsüyor. "Biz hep üzüntülüyüz'' diyor. 3 ay önce işten atılmış. Bir genç 23 yaşında Daha önce deprcssif bir dönem geçirmiş. 1 yıldır iş arıyor, bulamıyor. kurslara gidiyor, dönüyor. Evde televizyon izliyor. Ne olacağını soruyor, daha ne kadar daya- 18

nabileceğini soruyor, bana. Ben de ona bakıyorum, öylece ona bakıyorum. Tozlu yollar. Mavi önlükleriyle okuldan dağılan çocuklar, makinalı tüfekle kuyumcujan bekleyen jandarmalar, dükkaniarın önünde oturmuş akşamı bekleyen suskun adamlar. 7. Gan Altınşehir Topkapıdan minibüsle gidiliyor. Minibüslcrin üstünde HAT-AŞ yazıyor. Tepelerde tek tük ev ler, ortadan bir cadde geçiyor. Yerleşim çok dağınık. "Altınşehir burası mı?" diyorum. "Adı batsın. Nercsi Altın bunun" diyorlar. Evlerde insanlar. Tanışmadaki ilk soğuk dönem aşılır aşıln:ıaz açı lıyorlar. Mahrem sayılabilecek yaşam olaylarını bir çırpıda anlatıyorlar. Evler gecekondu, ama temiz, tertemiz ev ler. İnsanlar kayıplanndan, ölen sevdiklerinden söz ediyorlar, sürekli, üzüntüleri sorulunca (abartmıyorum, trafik kazaları girdiğim hemen her evden bir can almıştı, Altınşehirde)Altınşehir tozlu, çok tozlu. Çoğu Karsh, Malatyalı. Kars'ta, Malatya'da tozludur, yazları, çok tozludur. Hele Kars ücradır. Burası da ücra. Taksim'den 2,5 saat çekiyor. Yolda p ikiyatrik sorunların hiçbir zaman evrcnselleştirilcmeycceklcri ancak her kültürün kendine özgü özellikleri çerçevesinde anlaşılabileccklerine dair bir makale okuyorurn. Bu bilgiyi içimc alıyorum, çünkü gördüklerime cuk tarzında oturuyor. 8. gan Gültepe Ebe hanımtarla tüpgaz satan bir dülekanın önünde buluşma Hava rüzgarlı. Evlerde sobalar yanıyor. İnsanlar içten ve iletişime yatkın. nelişim kuramamaktan yakınana bu bölgede rastlanmıyor. Y alcınmalar genelde maddi sorunlardan, bir de sosyal ortamlardaki aşın sıkıntı ve çek ingenlikten. Bütün televizyonl ar açık. Bütün gözler televizyonlarda ll. gün İkitelli. Ziya Gökalp Mahallesi İlk sokak. Acaip gecekondular. Bir kanape, bir halı, iki koltuk, basık odalar. Evierden hayata keder sızıyor. fnşaat işçileri. Hepsinin temel sıkıntısı ekonomik. Bir gölgel iktc çay içiyoruz. Mutlu değiller. Niye mutlu olsunlar ki. Onlar için ne lüzumu var. Ordulular. Gölköyden. Konuşulacak çok şey var ama kurduğumuz ilişki elimdeki soru formu aracılığıyla ve zamanım kısjliı. Şehre döneceğim, işim gücüm var. Ben buraya muhabbete gelmedim. Durup dururken bu Allahm ilcrasında ne işim var, ben buraya araştırmaya geldim. Görüşme bitince kalkıyorum. Halbuki otur ulan işte konuş sabaha kadar. Bu insanlar, insanlar. Yok kalkmalı. Biri 14 yaşında Elcktrikçide çırak. İstanbul Bakırköy doğumlu. Beyoğlunu görmcycli 14 yıl olmuş. lstanbullu asilzadclerin ayaklarına bu çocuk basmamış, enselerine bu çocuk tükürmemiş. Bu çocuğun ailesi de Beyoğlu'nu g(?qncmiş. komşuları da. Gecekondular. Yolları toprak ve kazılmış. Kapı önleri kadm dolu gecekondular. Evlerden hayata keder sızıyor. Ne olacak? Ben bunları de-. niz gören bir mekanda yazacağım, siz kimbilir nerelerde okuyaca.ksınız. Gördüklerimin ne kadarı size ulaşacak? Yazırnın biçemine mi takılacak sıruz, imiasma mı? Bu bilgi nerelere ulaşacak? Akadem ik bilgi olunca onlara geri dönecek mi? Nasıl dönecek? Hiç bir zaman dönmeyecek, yanıt bu. Evlerine teievizyonla binbir insan konuk oluyor. Bir gecekonduya yalnızca an tenden gircbilecek insanlar. Ben gidip, soru sorup, bilgi topluyorurn. Sonra arı gibi kovanıma geri dönüyorum. Sözü uzatsalar sıkılıp, sinirleniyorurn. Doldurulacak daha bir yığın soru formu.var, çünkü. Onları yapay bir ilgiyle dinliyorurn. Rotümü oynayıp ebediyen sahnelerinden çekiliyorurn. Sahi bu bilgi onlara nasıl geri dönerl 15. Gün Eskibağlar Malıallesi Bir bakkal. İşçilikten emekliliğine 2 yıl kala işten atılmış. 2 yıldır iş arıyor. Heryere başvurmuş, iş bulmak için. Ankara'ya mektuplar yazmış. Belirgin psikiyatrik sorunları var. Yardımcı olabileceği mi söylüyorum. Ne yani iş mi bulacaksın diyor. Dağılıyorum. Saçmalıyorurn. Sizi tedavi edip, rahatlatabiliriz diyemiyorurn. Resmi psikiyatrinin işlevini hatırlıyorum, çarktan fırlayan dişiiyi yağiayıp yerine takma işlevini. Yoksullukla, psikiyatrik so- 19