Doğuştan Kalp Hastalığı Olan Hastalarda Radyofrekans Kateter Ablasyon Dr. Mustafa Doğan*, Dr. Tevfik Karagöz**, Dr. Alpay Çeliker** *Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı, Konya, Türkiye **Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı, Ankara, Türkiye ÖZET Amaç: Pediatrik taşiaritmi hastalarında radyofrekans kateter ablasyonu (RFA), son zamanlarda kullanımı yaygınlaşan ve önemi gittikçe artan yeni bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada Temmuz 1998 ile Ekim 2006 tarihleri arasında doğuştan kalp hastalığı ve taşiaritmisi olup radyofrekans kateter ablasyon (RFA) uyguladığımız 17 hastanın sonuçları değerlendirilmiştir. Materyal ve Bulgular: Hastaların ortalama yaşları 13,4 ±4,9 idi. Hastaların dokuzunda ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak bir operasyon geçirme öyküsü vardı (%53). Olgularımızın dördünde Ebstein anomalisi (%24), üç tanesinde Fallot tetralojisi (%18), ikişer hastada triküspit atrezisi, sekundum atriyal septal defekt (s-asd) ve komplet atrioventriküler septal defekt (komplet AVSD) (%12) birer hastada primum atriyal septal defekt (p-asd), ventriküler septal defekt (VSD) ve doğumsal düzelmiş büyük arterlerin transpozisyonu (L- TGA) (%6) vardı. Hastalarımızın on tanesinde atriyo-ventriküler reentrant taşikardi (AVRT) (%53) üç tanesinde atrial flatter (%17), iki tanesinde atrial fibriloflatter (%12), bir tanesinde intraatrial reentrant taşikardi (IART) (%6), bir hastada ventriküler taşikardi (VT) (%6) saptandı. AVRT saptanan hastaların beş tanesinde manifest Wolf Parkinson White (WPW) sendromu vardı. Radyofrekans katater ablasyon (RFA) tedavisi ile hastaların 12 sinde (%70) başarı sağlanırken, bir tanesinde kısmi başarı (%6) sağlandı. Radyofrekans katater ablasyon dört hastada başarılı olmadı (%24). Üç hastada ablasyon tedavisi sırasında Ensite sistemi ile üç boyutlu haritalama ve navigasyon kullanıldı. tedavi olan gruptaki hastalarla ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak cerrahi tedavi olmayan gruptaki hastalar arasında hastaların yaşları, kiloları, ablasyon tedavisinin başarısı, ablasyon süresi, skopi süresi, işlem süresi ve tedavi öncesi takip süreleri açısından anlamlı bir fark saptanmadı. (p >0,005) Hastaların hiçbirinde komplikasyon gelişmedi. Sonuç: Bu çalışmamızın sonucunda doğuştan kalp hastalığı olan taşiaritmili hastalarda da radyofrekans kateter ablasyon tedavisinin etkili ve güvenilir bir tedavi yöntemi olduğu ortaya çıkmıştır. Seçilmiş hastalarda üç boyutlu haritalama ve navigasyon ile başarı şansı arttırılabilir. ANAHTAR KELİMELER Radyofrekans katater ablasyon, doğuştan kalp hastalığı, taşiaritmi
50 Türk Aritmi, Pacemaker ve Elektrofizyoloji Dergisi Radiofrequency Catheter Ablation In Patients With Congenital Heart Disease ABSTRACT Aim: Radiofreqency catheter ablation (RFA) has recently geined importance and widely used treatment technique in pediatric tachyarrythmia patients.in this study, we have evaluated 17 patients with congenital heart disease and tachyarrythmia who were treated RFA, between June 1998 and October 2006. Methods Results: The mean age of the patients were 13,4 ±4,9 years.nine of the 17 patients had intracardiac surgery before the ablation procedure.four of the 17 patients (24%) had Ebstein s anomaly, three of them (18%) had tetralogy of Fallot, two patients of them (12%) had tricuspid atresia, secundum atrial septal defect and complete atrioventriculer septal defect (AVSD),and one patient of them (6%) had primum ASD, ventriculer septal defect (VSD), congenital corrected transposition of great arteries (L-TGA) 10 of the 17 patients (53%) had atrioventriculer reentry tachycardia (AVRT), three of the 17 patients (18%) had atrial flutter, two of the 17 patients (12%) had atrial fibriloflutter, one of the 17 patients (6%) had intraatrial reentry tachycardia (IART) and one patient of the 17 patients (6%) had venriculer tachycardia.five of the patients (6%) with AVRT had diagnosis of manifest Wolf Parkinson White syndrome (50%).Treatment with RFA procedure was complately succesful in 12 patient of the 17 patients (70%) and partially succesful in one patient of the 17 patients (6%). RFA was not succesful in four patients of the 17 patients (24%).Three dimensional mapping and navigation was performed by Ensite system in three of the 17 patients.when we compared, the patients who had intracardiac surgery with those who did not, we did not find any statistically signifacent difference in terms of their age, weight, ablation success rate, procedure and fluoroscopy time, duration of ablation and fallow up duration before ablation (p >0,05) None of the patients had any complication after the ablation procedure. Conclusion: According to results of this study, RFA treatment is an effective and safe treatment method in patients with congenital heart disease and tachtarrythmia. The success rate can be increased by three dimensional mapping and navigation in selected patients. KEYWORDS Radiofreqency catheter ablation (RFA), congenital heart disease, tachyarrythmia İLETİŞİM ADRESİ Alpay ÇELİKER Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı, Ankara, TÜRKİYE Giriş Pediatrik taşiaritmili hastalarda 1990 yılından bu yana radyofrekans kateter ablasyon (RFA) tedavisi kullanılmaktadır (1-2). Bu tedavi yönteminin doğuştan kalp hastalıklı çocuklarda ve genç erişkinlerde kullanımı ile ilgili az sayıda yayın bulunmaktadır. Bu çalışmayı yapmamızdaki amaç taşikardisi ve doğuştan kalp hastalığı olan hastalarda RFA tedavisinin etkinliğini ve güvenilirliğini belirlemek, intrakardiyak operasyon geçiren olgularla intrakardiyak operasyon geçirmeyenler arasında anlamlı farklar olup olmadığını değerlendirmektir. Materyal Metod Hastalar Bu çalışmada Hacettepe Üniversitesi Pediaitrik Kardiyoloji Ünitesinde Temmuz 1998 ile Ekim 2006 tarihleri arasında doğuştan kalp
Doğuştan Kalp Hastalığı Olan Hastalarda Radyofrekans Kateter Ablasyon 51 hastalığı ve taşiaritmisi olup radyofrekans kateter ablasyon (RFA) uygulanan 17 hastanın sonuçları değerlendirilmiştir. Hastaların hepsinde ablasyon tedavisi öncesi aritminin tipinin ve Doğuştan kalp hastalığının belirlenmesi için elektrofizyolojik çalışma ve ayrıntılı ekokardiyografik inceleme yapıldı. Dosyalarına ulaşılamayan, dosyalarında eksik bilgileri olan altı hasta çalışmaya alınmadı. Hastalarımızın yaşları altı yaş ile 25 yaş arasında değişmekle beraber ortalama yaşları 13,35 ±4,89 yıl idi.hastaların 12 tanesi kız (%70) beş tanesi erkekti (%30). Olgularımızın dört tanesinde Ebstein anomalisi (%24), üç tanesinde Fallot tetralojisi (%18), iki tanesinde triküspit atrezisi (%12), iki tanesinde sekundum atriyal septal defekt (s-asd) (%12), iki tanesinde komplet atrioventriküler septal defekt (komplet AVSD) (%11,8) bir tanesinde primum atriyal septal defekt (p-asd) (%6), bir tanesinde ventriküler septal defekt (VSD) (%6) ve bir tanesinde de doğumsal düzelmiş büyük arterlerin transpozisyonu (L-TGA) (%6) vardı. Dokuz hastamız ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak bir operasyon geçirmişti, (%53). Bu hastalarımızdan üç tanesi tam düzeltme ameliyatı yapılmış Fallot tetralojisi, iki tanesi triküspit kapak replasmanı yapılmış Ebstein anomalisi, birer tanesi yama ile düzeltilmiş sekundum atrial septal defekt, yama ile düzeltilmiş ve kleft tamiri yapılmış primum atrial septal defekt, yama ile düzeltilmiş ventriküler septal defekt ve subaortik membran rezeksiyonu yapılmış subaortik darlık idi. Ortalama yaşları 13,1 ±3,9 yıl ve ortalama ağırlıkları 38 ±14 kg idi. Hastalarımızın sekiz tanesi doğuştan kalp hastalığı nedeniyle ablasyon öncesi dönemde intrakardiyak herhangi bir operayon geçirmemişti (%47). Bu hastalarımızın da ikisinde Ebstein anomalisi, ikisinde triküspit atrezisi, atriyoventriküler septal defekt, doğumsal düzelmiş transpozisyon, VSD, ASD vardı. Ortalama yaşları 11,9 ±5,7 yıl ve ortalama ağırlıkları 41,4 ±18,5 kg idi. Antiaritmik Tedavi Hastalarımızın ablasyon tedavisi öncesi 13 tanesi antiaritmik ilaç tedavisi alıyordu (%76). Bunların üç tanesi sotalol (%18), ikişer tanesi digoksin+sotalol ve amiadaron+dideral (%12), birer tanesi digoksin, amiodaron, amiadaron+sotalol, amiadaron+digoksin, propafenon, propafenon+digoksin (%6) alıyordu. Yöntem Elektrofizyolojik çalışma ve RFA sırasında sedasyon amacıyla midazolom ve ketamin kullanıldı.hiç bir hastamızda endotrakeal entübasyon ve genel anestezi ihtiyacı olmadı. Birçok hastada sol femoral ven, sağ femoral ven ve sağ femoral artere kılıflar yerleştirildi.elektrofizyolojik kateterler yüksek sağ atriuma, His bölgesine ve koroner sinüse yerleştirildi. Genellikle yüksek sağ atriumdaki kateter elektrofizyolojik çalışma yapıldıktan sonra ablasyon kateteri ile değiştirildi.tüm çalışmalar biplane floroskopi altında yapıldı.hastaları hepsinde elektrofizyolojik çalışma ve ablasyon öncesi konjenital kalp hastalığına yönelik kalp kateterizasyonu ve anjiografi yapıldı. Olgulara ablasyon prosedürüne başlamadan önce bolus doz heparin (100Ü/kg) intravenöz yolla verildi. Haritalandırma bittikten sonra uygun bölge belirlenerek bu bölgeye radyofrekans kateter ablasyon uygulandı. Bazı hastalarda işlem sırasında aktive tromboplastin zamanını (ACT) normalin iki katında tutacak şekilde ara heparin dozları yapıldı. İşlemden sonra üç ay düşük doz aspirin tedavisi uygulandı. Ablasyondan sonra olgu bir gece boyunca hospitalize edildi.tüm hastaların
52 Türk Aritmi, Pacemaker ve Elektrofizyoloji Dergisi birinci, üçüncü, altıncı ve 12. aylarda kontrole çağrılması planlandı. İstatistik İstatiksel analiz için SPSS sürüm 11,5 (Windows için bilgisayar paket programı) kullanıldı. Değişken değerler ortalama ±SD şeklinde gösterildi. Normal dağılıma uymayan parametreler için bunların karşılaştırmsında Mann-Whitney U testi kullanıldı. Normal dağılım gösteren paremetreler için bağımsız gruplarda Student- T testi, ikili karşılaştırmalarda Kruskal-Wallis Testi kullanıldı. Bulgular Hastaların Karakterleri tedavi olan gruptaki hastalarla ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak cerrahi tedavi olmayan gruptaki hastalar arasında hastaların yaşları, kiloları, ve cinsiyetleri açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Aritminin Tipi Hastalarımızın on tanesinde atriyo-ventriküler reentrant taşikardi (AVRT) (%53) bir tanesinde atriyo-ventriküler nodal reentrant taşikardi AVNRT (%6), üç tanesinde atrial flatter (%18), iki tanesinde atrial fibriloflatter (%12), bir tanesinde intraatrial reentrant taşikardi (IART) (%6), bir hastada ventriküler taşikardi (VT) (%6) saptandı. AVRT sapatanan hastaların beş tanesinde manifest Wolf Parkinson White sendromu (WPW) vardı. Doğuştan kalp hastalığı nedeniyle ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak bir operasyon geçiren hastalarımızın dört tanesi AVRT (%45), iki tanesi atrial flatter (%22), birer tanesi İART, ventriküler taşikardi ve atrial fibriloflatterli (%11) idi. Opere grupta daha çok operasyona sekonder atriyal ve ventriküler reeentry görülürken (%55), opere olmayanlarda daha çok aksesuar yollar ön planda idi (%75). Doğuştan kalp hastalığı nedeniyle ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak operasyon geçirmeyenlerin altı tanesinde AVRT (%75), birer tanesinde atrial flatter ve atrial fibriloflatter vardı (%12,5). Radyofrekans kateter ablasyon sonuçları Hastaların 12 tanesinde (%70) RFA tedavisi ile başarı sağlanırken, bir tanesinde kısmi başarı (%5) sağlandı.dört hastada da başarı sağlanamadı. (%25). tedavi olan gruptaki hastalardan altı hastada tam başarı sağlanırken (%66,6), bir hastada kısmi başarı sağlandı (%11), iki hastada başarısız (%22) olundu. Başarısız olunan hastalardan bir tanesi atrial fibriloflatteri olan opere Ebstein anomalisi, diğeri ise İART si olan tam düzeltme ameliyatı olmuş komplet AVSD li hasta idi.ventriküler taşikardili bir hastamızda da kısmi başarı sağlandı.bu hastamızda takipte klinik olarak belirgin düzelme sağlandı. Medikal tedavi ile aritmi atakları kayboldu, tedaviden önce efor testinde ventriküler taşikardi atağı olan olgunun tedavi sonrası efor testinde patoloji saptanmadı. Bu grupta işlem süresi: 105 ±20 dakika, skopi süresi 38 ±8 dakika ablasyon süresi: 7 ±3,9 dakika olarak saptandı (Tablo 1). tedavi olmayan gruptaki hastalarda ise altı hastada başarı sağlanırken (%75) iki hastada başarısız olundu. (%25) Başarısız olunan hastalardan birincisi AVRT li L-TGA sı olan hasta, ikincisi atrial fibriloflatteri olan triküspit atrezili olguydu. Bu grupta işlem süresi 113 ±23 dakika, skopi süresi 37 ±9 dakika, ablasyon süresi 6,4 ±6,3 dakika olarak saptandı (Tablo 2).
Doğuştan Kalp Hastalığı Olan Hastalarda Radyofrekans Kateter Ablasyon 53 TABLO 1 Dünya sağlık örgütünün BKİ ne göre obezite sınıflaması Sınıflama BKİ Hastalık Riski* (kg/m2) Bel Çevresi <102 cm (erkek) >102 cm (erkek) <88 cm (kadın) >88 cm (kadın) Zayıf <18.5 Normal kilolu 18.5-24.9 Aşırı kilolu (pre-obezite) 25-25.9 Artmış Yüksek Obez (Tip I) 30-34.9 Yüksek Çok Yüksek Obez (Tip II) 35-39.9 Çok Yüksek Çok Yüksek Morbid Obez (Tip III) >40 Aşırı Yüksek Aşırı Yüksek *Normal kilo ve bel çevresine göre tip 2 diyabet, hipertansiyon ve KV hastalık riski From Clinical Guidelines on the Identification, Evaluation, and Treatment of Overweight and Obesity in Adults The Evidence Report. National Institutes of Health. Obes Res. 1998; Suppl 2:51S 209S. TABLO 2 İntrakardiyak Operasyon Geçirmeyen Doğumsal Kalp Hastalıklı Olguların Özellikleri Yaş/Cins Ağırlık DKH Ritm Problemi İşlem süresi Skopi süresi Ablasyon süresi İşlem sonucu 12/K 48 Komplet AVSD AVRT 110 dk 35 dk 5,33 dk Başarılı 6/K 23 VSD WPW 105 dk 38 dk 5,5 dk Başarılı 9/K 33 ASD A.Flatter 120 dk 34 dk 5,83 dk Başarılı 10/K 22 Triküspit atrezisi WPW 115 dk 39 dk 1,66 dk Başarılı 13/K 54 DDT AVRT 135 dk 52 dk 20 dk Başarısız 25/K 73 11/K 30 Triküspit atrezisi Ebstein anomalisi Ebstein 9/K 22 anomalisi DDT: doğumsal düzelmiş transpozisyon Atriyal fibriloflatter 140 dk 45 dk 10 dk Başarısız WPW 65 dk 36,7 dk 1,2 dk Başarılı AVRT 120 dk 18,5 dk 1,5 dk Başarılı Atriyo-ventriküler reentrant taşikardi li olgularda (n.10) başarı oranımız %90 iken atrial flatterli olgularda (n:3) başarı oranımız %100 oldu. Atrial fibriloflatterli (n:2) ve İART li (n:1) olgularımızda başarı sağlanamadı.ventriküler taşikardili bir olgumuzda ise kısmi başarı elde edildi. tedavi olan gruptaki hastalarla ablasyon tedavisi öncesi intrakardiyak cerrahi tedavi olmayan gruptaki hastalar arasında ablasyon tedavisinin başarısı, ablasyon süresi, skopi süresi, işlem süresi ve ortalama ablasyon süresi açısından anlamlı bir fark saptanmadı (p >0,005).
54 Türk Aritmi, Pacemaker ve Elektrofizyoloji Dergisi Hastaların hiçbirinde komplikasyon gelişmedi. Hastalarımızdan üç tanesinde üç boyutlu haritalama ve navigasyon uygulandı. Bir hastada başarılı olunurken (%33,3) bir hastada kısmi başarı (%33,3) sağlandı ve bir hastada da başarısız olundu (%33,3). Ablasyon tedavisi sonrası kısmi başarı sağlanan ventriküler taşikardili olguda metoprolol tedavisi başlanıldı, olgunun bu tedaviyle VT atakları tekrarlamadı. Ablasyon tedavisi sonrası başarı sağlanamayan olgular çeşitli antiaritmiklerle tedaviedilmektedirler. Tartışma Aritmisi olan opere olmuş veya olmamış doğuştan kalp hastalıklı olguların sayısı gün geçtikçe artış göstermektedir. Bunun sebebi total düzeltme veya palyatif ameliyatların başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ve hastaların yaşam sürelerindeki artıştır. Doğuştan kalp hastalıklarında aritmi riskinin artma nedeni ise anormal volüm ve basınç değişiklikleri sonucu ortaya çıkan irritabl fokuslar ve konulan yamalar ve sutur çizgilerine bağlı oluşan reentry halkalarıdır (7). Doğuştan kalp hastalığı nedeniyle ameliyat edilen hastalarda atriyal ve ventriküler taşikardiler gelişebilir. (6). Çalışmamızda da bu makale ile uyumlu sonuçlara paralel sonuçlar ortaya çıkmıştır. Ebstein anomalili dört hastanın üçünde aksesuar yol varken; triküspid kapak replasmanı yapılan Ebstein anomalili olguda atrial fibriloflatter vardı. Primum ve sekundum atrial septal defekt kapatılması uygulanan birer hastada atrial flatter vardı. Çalışma gurubumuzda farklılık gösteren hastalar opere Fallot tetralojili hastalardı. Bu hastaların üç tanesinde aksesuar yol varken 1 tanesinde ventriküler taşikardi saptandı. Bizim çalışmamızda opere grupta daha çok operasyona sekonder atriyal ve ventriküler reeentry görülürkken (%55), opere olmayanlarda daha çok aksesuar yollar ön planda idi (%75). Steven ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 2001-2004 yılları arasında doğumsal kalp hastalığı nedeniyle opere olmuş elektrofizyolojik çalışma ve radyofrekans kateter ablasyon uygulanan 28 hastanın 15 inde atrial flatter, üçünde AVNRT, altısında aksesuar yol, ikisinde atrial taşikardi ve ikisinde de atrial taşikardi/atrial flatter saptandığı bildirilmektedir (6). Bu çalışmada bizim çalışmamızda olduğu gibi opere olmuş olgularda operasyona sekonder atriyal ve ventriküler reeentry daha fazla görülmüş. Çalışmamızdan ve daha önce yapılmış çalışmalardan bu konuda çıkardığımız sonuç; intrakardiyak cerrahi yapılmış doğuştan kalp hastalıklı olgularda operasyona sekonder atriyal ve ventriküler reeentry daha fazla görünürken opere olmamış doğumsal kalp hastalıklı olgularda aksesuar yolların daha sık aritmi nedeni olduğudur. Doğuştan kalp hastalığı olan taşiaritmili olgularda taşiaritmilerin ilaç tedavisine yanıtı genellikle sınırlıdır. Rekürrens riski yüksektir (6). Yapılan geniş katılımlı çalışmalarda doğuştan kalp hastalığı olup opere olmuş olgularda doğumsal kalp hastalığı olmayan olgularda göre ani ölüm riski oldukça yüksek olup, 0,9/1000 oranındadır (8). Bu risk Fallot tetralojisi, büyük arter transpozisyonu, aort koarktasyonu ve aort stenozunda daha da yüksektir (7). Yukarda saydığımız bu nedenlerden ötürü bu hastalarda elektrofizyolojik çalışma ve radyofrekans kateter ablasyon doğumsal kalp hastalığı olan taşiaritmili olgularda uygulanması gerekli olan bir yöntemdir. Bizim hastalarımızın 13 ünde ablasyon tedavisi öncesi antiaritmik ilaç tedavisi verildi ancak aritminin ve şikayetlerin devam etmesi üzerine bu olgularımızda ablasyon tedavisi uygulandı. Radyofrekans kateter ablasyon pediatrik yaş grubunda 1990 yılından bu yana kullanılmak-
Doğuştan Kalp Hastalığı Olan Hastalarda Radyofrekans Kateter Ablasyon 55 ta olup, hergeçen gün uygulamaların artması ile başarı oranında artış gözlenmektedir (3-4). Eun- Jun BAE ve arkadaşlarının (5) yaptığı bir çalışmada yaşları 10 ay ile 19 yaş arasında değişen 17 doğumsal kalp hastalıklı olguya uygulamışlardır. Belirgin kardiyak patoloji saptanan 10 olgunun ikisinde başarı sağlanamadığı (%20), ikisinde rekürrens olduğu (%20) bildirilmektedir. Bu çalışmada uzun dönem başarı oranı %70 olarak değerlendirilmiştir. Doğumsal kalp hastalığı olanlarda başarı şansını daha düşük olduğu, işlem ve skopi süresinin belirgin şekilde uzadığı da bu çalışmada gösterilmiş. Bizim çalışmamızda benzer şekilde tüm hastalarda %70 oranında başarı sağlanırken, bir hastada kısmi başarı sağlandı (%5,6), intrakardiyak operasyon geçirmiş hastalarda %66,6, intrakardiyak operasyon geçirmemiş hastalarda ise %75 başarı sağlandı. Üç boyutlu haritalama ve navigasyon işlemi seçilmiş hastalarda uygulanan skopi süresini kısaltıp, başarı oranını arttıran bir yöntemdir (7-10). Paul ve arkadaşları (7) doğuştan kalp hastalığı nedeniyle opere olan 14 hastada Ensite 3000 sistemi kullanılarak üç boyutlu haritalama ve navigasyon işlemi yapmış ve 13 vakada (%92) başarı sağlamışlardır. Biz üç vakada üç boyutlu haritalama ve navigasyon işlemi yaptık. Bu hastalardan sadece bir tanesinde tam başarı sağlandı. Bizim çalışmamızda ki başarı oranının daha düşük saptanması vaka sayısının azlığına ve seçilen hastaların daha komplike vakalar olmalarına bağlandı. Radyofrekans kateter ablasyon yönteminin doğuştan kalp hastalığı ve taşiaritmisi olan pediatrik yaş grubu olgularda da güvenle kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Intrakardiyak operasyon geçiren vakalarla intrakardiyak operasyon geçirmeyenler arasında da başarı, ablasyon süresi, skopi süresi, işlem süresi açısından bir fark saptanmamıştır. KAYNAKLAR 1. Dick M 2nd, O Connor BK, Serwer GA, et al. Use of radiofrequency current to ablate accessory connections in children. Circulation 1991;84:2318-24. 2. Danford DA, Kugler JD, Deal B, Case C, et al. The learning curve for radiofrequency ablation of tachyarrhythmias in pediatric patients. Participating members of the Pediatric Electrophysiology Society. Am J Cardiol 1995;75:587-90. 3. Paul T, Bertram H, Bokemkamp R, et al. Supraventricular tachycardia in infants, children and adolescents:diagnosis, and pharmacological and interventional therapy. Paediatr Drugs 2000;2:171-81. 4. Lee SJ, Jung MJ, Kim SH, et al. Treatment of tachycardia by radiofrequency catheter ablation in children and adolescents. J Korean Pediatr Soc 2000;43:210-5. 5. Bae E.-J., Ban J.-E., Lee J.-A.,et al. Pediatric radiofrequency catheter ablation: Results of initial 100 consecutive cases including congenital heart anomalies. J Korean Med Sci 2005;20:740-6. 6. Furer KS, Gomes JA, Love B, et al. Mechanism and therapy of cardiac arrhtyhmias in adult with congenital heart disease. The Mount Sinai Journal Of Medicine 2005;72:263-269. 7. Silka M, Hardy B, Menashe V, et al. A population-based prospective evaluation of risk of sudden cardiac death after operation for common congenital heart defects.j Am Coll Cardiol 1998;2:245-251. 8. Paul T, Windhagen-Mahnert B, Kriepel T, et al. Atrial reentrant tachycardia after surgery for congenital heart disease: endocardial mapping and radiofrequency catheter ablation using a novel, noncontact mapping system. Circulation. 2001;103:2266-71. 9. Papagiannis J, Tsoutsinos A, Kirvassilis G, et al. Nonfluoroscopic catheter navigation for radiofrequency catheter ablation of supraventricular tachycardia in children. Pacing Clin Electrophysiol. 2006;29:971-8. 10. Earley MJ, Showkathali R, Alzetani M, et al. Radiofrequency ablation of arrhythmias guided by non-fluoroscopic catheter location: a prospective randomized trial. Eur Heart J 2006;27:1223-9.