Haftanın Ortası Güncel konularla her Çarşamba Haftanın Ortası her Çarşamba posta kutunuzda. 2012 ten bu yana, politik sahnedeki beklenmedik olaylar ve öngörülemeyen hamleler, küresel anlamda geminin yön değiştirmesiyle birleşince, ekonomik performanstaki övünç kaynağı kuantum sıçraması, yerini şık bir tanım olan orta gelir tuzağına bırakmış görünüyor. 2009 dan beri artan likidite idarecilere rehavet verdiği ölçüde, politik hedeflerin gündemdeki ağırlığı da arttı. Bu zehirli birleşim, ileri bakışlı ve verimliliği hedefleyen, dengeli büyüme için dış borçlanmadan yavaş yavaş iç tasarruflarla finanse edilen bir ekonomi programı yaratılmasının da önünü kesmiş oldu. Durgunluk yılları - büyüme nereye? Türkiye nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun en önemli özelliklerinden bir tanesi, kurumsallaşmanın yeterince köklü olmayışı ve politik çalkantıların ekonomi üzerine hemen damgasını vurması. Seçimler silsilesinin başlangıcı 2012 ten bu yana, politik sahnedeki beklenmedik olaylar ve öngörülemeyen hamleler, küresel Grafik 1. Kişi Başına Milli Gelir (USD) anlamda geminin yön değiştirmesiyle birleşince, ekonomik performanstaki övünç kaynağı kuantum sıçraması, yerini şık bir tanım olan orta gelir tuzağına bırakmış görünüyor. İşin doğrusu, Türkiye nin büyümek için sırtını dayadığı yabancı sermayenin azalmaya başladığı ortamda, pastadan daha büyük bir dilim almaya yol açacak 2015 yılında büyüme %1,5-2 civarında olacak ve bu da işsizliğin hızla %11 lere doğru yönelmesi ile sonuçlanacak. Seçimlerden sonra da politik ajandanın ekonomik ihtiyaçların önünde tutulacağını varsaymak mümkün. Tüm bunları alt alta koyunca, 2015 i şimdiden kayıp bir yıl ilan etmek hiç de abartı gibi durmuyor. Ekonomik sıkıntıların politik zemini her zaman etkilediğini göz önüne alıp 2016 ya da bir an önce o perspektiften bakarak plan yapmaya başlamakta fayda var. Keyifli okumalar dileriz. 1 Kaynak: Hazine, TUİK
bir program oluşturamayarak ekonominin yavaşlaması gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz. Keza, 2008 den 2014 sonuna kadar geçen altı yılda kişi başına gelir 10,400 dolar civarında takılı kalmış durumda. Kişi başına gelirin 10,400 dolar civarına saplandığı son altı yılın başlangıcı olan 2008 i, küresel krizin de başlangıç yılı (tabi ayını zamanda küresel likiditenin hızla artmaya başladığı yıl) olarak algılamak mümkün. Ya da 2008 i, IMF vizyonuyla uygulanan yapısal dönüşüm programının sona erdiği ve hükümetin sıfır faizle yaratılan 2 trilyon dolardan fazla küresel likiditeye bakarak kendi vizyonu çerçevesinde inşaat ve konut sektörüne Grafik 2. Kişi Başına Milli Gelir (USD) ağırlık vererek yola devam etme kararının başlangıcı olarak okumak da mümkün. Son altı yılda yerinde saymanın en önemli nedeni, IMF nin gittiği 2008 den bu yana kendi krizinin aciliyetlerini çoktan atlatmış Türkiye ekonomisi için, güncel ihtiyaçlarını karşılayıp potansiyel büyümesini hızlandıracak yeni bir ekonomi politikasının oluşturulmamış olması. 2015 e gelindiğinde büyüme yavaşladı çünkü küresel krizle birlikte artan likidite idarecilere rehavet verirken, politik hedeflerin gündemdeki ağırlığı da arttı. Bu zehirli birleşim, ileri bakışlı ve verimliliği hedefleyen, dengeli büyüme için dış borçlanmadan yavaş yavaş iç tasarruflarla finanse edilen bir ekonomi 2 programı yaratılmasının da önünü kesmiş oldu. Şimdi, geçtiğimiz son bir yıla ve 2015 in ilk çeyreğine daha yakından bakmakta fayda var; çünkü elimizde bulunan veriler 2015 te büyümenin, değil hedef olan %4 e, 2014 teki %2,9 a dahi ulaşamayacağına işaret etmekte. Bir kere, yaşanan kuraklık yapısal problemlerin de üzerine eklenince, tarım sektörü açısından 2014 kayıp yıl oldu. 2015 te kuraklık yerini bölgesel don olaylarının üretim miktarını düşürmesine bırakacak gibi duruyor. Önümüzdeki yıllarda ise, ihtiyacı olan yapısal değişimin çok yavaş geldiği tarım sektörü; küresel ısınmanın yıllık üretimde yarattığı oynaklıklara karşı savunmasız görünüyor. Ki bunun anlamı da, milli gelir içinde yaklaşık %8-9 arası pay sahibi olan tarımın kısa ve orta vadede büyümeye katkısının en iyi olasılıkla nötr kalacağı. Sanayi tarafında ise resim giderek farklılaşmakta. Hatırlarsanız, 2011 de GSMH nin %9 una kadar ulaşan cari açığı düşürmek adına, merkez bankası ekonomiyi yeniden
dengeleyerek iç talepteki Grafik 4. Sanayi Sektöründe Verimlilik ve Ücretler (Çalışılan Saat Başına) muazzam artışı kontrol altına almayı hedeflemişti. Arkasından 2012 de büyümeyi, özellikle net dış ticaret sürüklemişti. 2013 te iç talepte bir tur daha canlanma gözlenirken, 2014 ten bu yana yüksek borçluluk, siyasi belirsizlik, hukuk skandalları ve bu resme eklenen zayıf ve oynak TL iç talebin büyüme üzerindeki etkisini giderek azaltmış görünüyor. 2014 itibarıyla GSMH nin % Yavaşlayan iç talep yerli 0,5 ine kadar gerilemiş yatırımcının iştahını 2012 den durumda; son üç yılda üçte iki bu yana keserken, yabancı oranda azalarak. yatırıcılar da zaten Haziran 2013 ten bu yana artan oranda Ve elbette, Türkiye nin orta ve Türkiye ve genel olarak uzun vadeli büyüme gelişmekte olan ekonomilerden potansiyelini artırmak açısından uzaklaşmakta. Sonuç olarak özel sektör yatırımlarının net yabancı doğrudan yatırımlar azalması kötü bir haber. Grafik 3. Özel Sektör Yatırımları/GSYİH (%) Sanayi sektöründe verimlilik performansının 2011 den bu yana durağan bir seyir izlemesi de, reel ücretlerdeki artışla beraber bakıldığında ekonomik yavaşlamanın altında yatan nedenlerden bir tanesi. Keza, ücretler artarken verimlilik artışının daha yavaş olması birim başına karı düşürüp, yatırımları da yavaşlatan bir faktör. Eğitimli işgücü ve teknolojik gelişmeye dayanan verimlilik oranında sıçrama olmayışı sonuçta dönüp dolaşıp işsizliği de besleyen bir etken. Türkiye için orta gelir tuzağı da zaten, 2001 krizi sonrası küresel liberal ekonomiye entegrasyonun sermaye akışlarıyla büyümeyi hızlandırıp kişi başına milli geliri 3,500 3
dolardan 10,500 dolara Grafik 6. Üretim yükseltmesinin ardından; yabancı fon kaynaklarının azaldığı ortamda büyümeyi canlı kılmak için ancak verimlilik artışları ile sağlanacak sürece geçilememiş olması anlamına geliyor. Türkiye de çeşitli dönemlerde verimlilik sorunları ile reel sektörün mücadelesi, kayıt dışına kaymakla olmuş. Önümüzdeki yıllar adına bu da bir risk olarak yeniden gündeme gelebilir. Sosyal adalet kavramı bir yana; kayıt dışılık her daim bir risk, çünkü sosyal güvenlik gelirlerinin azalması başlı başına mali bir sorun. 2015 başından bu yana ise Fed in parasal sıkılaştırma Grafik 5. Öncü Göstergeler mesajları ile faiz tartışmalarının birleşerek TL nin değerinde yarattığı hızlı erime, başkanlık sistemi etrafında oluşan siyasi gerilim ve seçimlere geri sayım; tüketiciyi iyice kenara çekerek, ekonominin giderek durgunlaşmasıyla 4 sonuçlanmakta. İlk çeyrek boyunca yatay seyreden sanayi üretimi, Mart imalat sanayi PMI seviyesinin son beş yılın dip seviyelerine doğru gerilemesi ve belki de en önemlisi tüketici güveninde Mart ayında izlenen sert düşüş, 2015 e iyi bir başlangıç yapılmadığının göstergelere yansıyan resmi. TL deki aşınmanın biraz durulduğu ikinci çeyrek tüketim için bir pencere açabilir. Ancak, siyasi gerginliğin ve son birkaç genel seçime nazaran siyasi belirsizliğin yüksekliği seçim öncesi iç talepte kayda değer bir canlanmanın olmasına engel. Üstelik TL nin belki bir veya en iyi ihtimalle iki çeyrek kadar stabilize olması halinde dahi, TL nin yeni seviyesi, enflasyonun
umulduğu kadar inmeyecek olması ve sonbaharla birlikte TL de yeni bir tur daha zayıflama beklentisi bütün bir 2015 te tüketim talebinin baskı altında kalmasına neden olabilecek boyutta. Geçen iki yılda büyümeye katkı yapan net dış ticaret ise bu sene TL deki değer kaybına rağmen parlak değil; zaten TL nin değer kaybıyla sağlanması beklenen refah çok kısa ömürlü oluyor her seferinde. Euro bölgesinde son sekiz aydır devam eden toparlanmanın dış ticarete etkisi ancak yılın ikinci yarısında elle tutulur hale gelebilecek ve o dönemde de, Fed in faiz artırmaya başlaması beklendiğinden bu iyileşme çok Grafik 7. Emek Piyasası muhtemel parite hareketleri ile maskelenmiş olacak. Dolayısıyla verilerden anlaşılan, 2015 in ilk çeyreğinde büyümenin sıfıra yakın seyredeceği. Üstelik küresel çerçevede Türkiye ve benzer gelişmekte olan ekonomilerin hızlı bir toparlanma eğilimine girmelerini destekleyecek bir değişim olmadığı gibi, şartlar ilerleyen aylarda biraz daha zorlaşacak gibi görünüyor. Başbakan Davutoğlu nun açıkladığı yeni ekonomik paket ise, asıl yaraya çare olmaktan uzak görünüyor. Keza, kısa vadede bazı sektörlerdeki şirketlerin sıkıntılarını hafifletmeye muktedir olabilecekse de, orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin Kaynak: Carnegie Enstitüsü 5 büyüme engellerini aşmaya yeterli bir atılımı sağlamaktan uzak. İstihdam, Sanayi, Yatırım ve Üretimi Destek Paketi 11 maddesiyle ismen çok cazip. Özellikle merkez bankası üzerindeki faiz indirimi yoluyla büyümenin desteklenmesi baskılarını da hafifletebildiği ölçüde önemli, çünkü esasta yatırımları belirleyen merkez bankasının belirlediği kısa vadeli faizler değil, ekonomik şartların belirlediği uzun vadeli faizler. Ancak bu paketin de ekonomide yaratacağı etki, hesaplandığı şekliyle 2015 için milli gelirin % 0,2 i kadar; yani yaklaşık 1,5-2 milyar dolar. Bu da 2015 büyümesi açısından kayda değer bir seviye değil. Önümüzde seçimlere kalan yaklaşık 60 günlük sürede seçim geri sayımı nedeniyle ekonomide bir hareketlilik beklenmemeli. Üstelik geçtiğimiz hafta içinde yaşanan terör saldırıları ve elektrik kesintileri, 7 Haziran a kadar geçecek süre içinde daha birkaç olumsuz sürprizin tüketici güvenini zayıflatmasına neden olabilir. İzleyen haftalarda, çıkan anket sonuçlarına göre olası seçim sonrası senaryoları ve bu
senaryoların ekonomideki olası etkilerini, küresel çerçeve içinde değerlendirmek gerekli. Ancak, bugünden bakınca görünen seçimden sonraki dönemde de başkanlık sistemini ve Kürt barışını merkez alan bir yeni anayasanın ekonomik bireylerin belirsizlik hissiyatını artırarak ekonomik aktiviteye pek de olumlu yansımalarının olmayacağı yönünde. Şu şartlar altında, çok muhtemel 2015 yılında büyüme %1,5-2 civarında olacak ve bu da işsizliğin hızla %11 lere doğru yönelmesi ile sonuçlanacak. Petrol fiyatlarının açtığı fırsat penceresi ilk üç ayda seçim öncesi iç tartışılmalarla hoyratça harcanmış görünüyor. Dolayısıyla, seçimlerden sonra da politik ajandanın ekonomik ihtiyaçların önünde tutulacağını varsaymak mümkün. Tüm bunları alt alta koyunca, 2015 i şimdiden kayıp bir yıl ilan etmek hiç de abartı gibi durmuyor. Ekonomik sıkıntıların politik zemini her zaman etkilediğini göz önüne alıp 2016 ya da bir an önce o perspektiften bakarak plan yapmaya başlamakta fayda var. İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji +90 530 016 98 69 guldem.atabaysanli@egelico.com Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. ( Egeli & Co. ) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co. yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır. YASAL UYARI: Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz. 6