ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ

Benzer belgeler
Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Vitaminlerin yararları nedendir?

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

DENGELİ BESLENME NEDİR?

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

TRANSFERRİN ERİTROSİT. Transferrinin normal değerleri: Transferin seviyesini düşüren sebepler. Eritrosit; RBC: Red Blood Cell = Alyuvar

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

2. Çocukluk çağında demir eksikliği anemisi?

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta suyun önemi anlatılıyor ve yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

Sigaranın Vücudumuza Zararları

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK BESLENMESİ. Dr. Hülya YARDIMCI

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

SİGARANIN ZARARLARI VE İÇİNDEKİ ZARARLI MADDELER

SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ

ENERJİ METABOLİZMASI

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA

C vitamini (Askorbik asit)

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

EKMEKSİZ DİYET OLUR MU? ŞİŞMANLIĞIN TEK SUÇLUSU EKMEK Mİ? Dilara Koçak Beslenme ve Diyet Uzmanı 8 Mart

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

BESLENME. Doç. Dr. Ferda Gürsel

ERİTROSİTLER ANEMİ, POLİSİTEMİ

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

Yukarıda verilen canlılardan hangisi ya da hangileri yaşamsal faaliyetini sürdürebilmek için beslenmek zorundadır?

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA KALSİYUM, B1 ve B2 VİTAMİNİ ALIMININ ÖNEMİ

ORMANCILIK İŞ BİLGİSİ. Hazırlayan Doç. Dr. Habip EROĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi

AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİNDE İLK 1000 GÜNDE BESLENME DR.GÖNÜL KAYA

Beslenme Dersi sunusu

YETERLİ DENGELİ BESLENME

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

raşitizm okul çağı çocuk ve gençlerde diş çürükleri büyüme ve gelişme geriliği zayıflık ve şişmanlık demir yetersizliği anemisi

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.

Araş.Gör.İnci Türkoğlu Araş.Gör.Neslihan Ülger Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

MADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ (SİGARA, ALKOL KULLANIMI VE KORUNMA YOLLARI) SELÇUK ÖZTÜRK PSİKOLOJİK DANIŞMAN ve REHBER ÖĞRETMEN

SAĞLIKLI BESLENME. Beslenme BESİN ÖĞELERİ. Beslenme karın doyurmak veya doydurmak demek değildir. Besin maddesi

Yağlar ve Proteinler

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

Emzirme dönemindeki beslenmeniz en az hamilelikte beslenmenize dikkat etmeniz kadar önemlidir.

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

Düzenleyen :Burcu GÜLBAHAR Okul Rehber Öğretmeni

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA

SPORCULAR İÇİN TEMEL BESLENME İLKELERİ

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır.

ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN İZLENMESİ

GEBELİK VE LOHUSALIK

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ?

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN SAĞLIKLI BESLENME BESİN ÖGELERİ

SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

4.Sınıf Fen Bilimleri

Meyve sularının enerji ve besin ögeleri yönünden değerlendirilmesi. Pof. Dr. Filiz Açkurt Dünya Meyve Suyu Günü 30 Mayıs 2012 İstanbul

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri

B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirir. Yumurta akında bulunan

.. YILI SAĞLIKLI BESLENME KURS PLANI MODÜL SÜRESİ. sahibi olmak * Beslenme Bilimi * Beslenme Biliminin Kapsamı 16 SAAT.

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ. Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

Transkript:

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNİN SİGARA KULLANMA DURUMUNUN BESLENME ALIŞKANLIKLARI ve BAZI HEMATOLOJİK PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ Aslı AYAR UÇAR EV EKONOMİSİ (BESLENME BİLİMLERİ) ANABİLİM DALI ANKARA 2006 Her hakkı saklıdır

Prof. Dr. Seniha HASİPEK danışmanlığında, Aslı AYAR UÇAR tarafından hazırlanan bu çalışma 18/04/2006 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oybirliği ile Ev Ekonomisi (Beslenme Bilimleri) Anabilim Dalı nda doktora tezi olarak kabul edilmiştir. Başkan : Prof. Dr. Seniha HASİPEK Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu Üye : Prof. Dr. Kadirhan SUNGUROĞLU Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üye : Prof. Dr. Metin Saip SÜRÜCÜOĞLU Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu Üye : Prof. Dr. Nevin AKTAŞ Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu Üye : Prof. Dr. Mine ARLI Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Yukarıdaki sonucu onaylarım Prof. Dr. Ülkü MEHMETOĞLU Enstitü Müdürü

ÖZET Doktora Tezi ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNİN SİGARA KULLANMA DURUMUNUN BESLENME ALIŞKANLIKLARI ve BAZI HEMATOLOJİK PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ Aslı AYAR UÇAR Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ev Ekonomisi (Beslenme Bilimleri) Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Seniha HASİPEK Bu çalışma; üniversite öğrencilerinin sigara kullanma durumunun beslenme alışkanlıkları ve bazı hematolojik parametreleri üzerine etkisini belirlemek ve halk sağlığı hizmetlerine katkıda bulunmak amacıyla planlanmıştır. Bu araştırma basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen, Ankara Üniversitesi ne bağlı fakültelerde lisans düzeyinde öğrenim gören, 18 yaş ve üzeri 304 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Veriler, anket formu ile toplanmıştır. Anket formu, öğrenciler hakkında genel bilgileri, beslenme alışkanlıklarını, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ölçümlerini ve besin tüketim sıklıklarını içermektedir. Araştırma kapsamına alınan tüm öğrencilerin, üç günlük besin tüketim kayıtları alınmış ve öğrencilerin %50.0 sinin bazı hematolojik parametreleri incelenmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde, SPSS 12 paket programı kullanılmıştır. Her soru ile ilgili mutlak ve % değerleri gösteren çizelgeler hazırlanmış ve gerekli aritmetik ortalamalar alınmıştır. Veriler, cinsiyet ve sigara kullanma değişkenleri dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan kız öğrencilerin BKI ortalaması 20.20+0.17 kg/m 2, erkek öğrencilerin 23.22+0.25 kg/m 2 olup, sigara içenlerin 23.22+0.25 kg/m 2, içmeyenlerin 22.02+0.26 kg/m 2 dir. Öğrencilerin çoğunluğu lise döneminde, aile ve arkadaş çevresinin etkisiyle sigaraya başlamıştır. Ekmek (%90.46), peynir (%71.38), domates (%43.75) ve yoğurt (%39.47) tüm öğrenciler tarafından her gün en yüksek oranda tüketilen besinlerdir. Kız öğrencilerin tükettiği, günlük ortalama tüketim miktarı en yüksek besinler soğan, patates vb sebzeler (191.92+13.04 g), ekmek (181.67+12.29 g), süt (110.10+13.75 g), erkek öğrencilerin soğan, patates vb. sebzeler (194.85+13.44 g), ekmek (186.33+9.67 g) ve elma, armut vb meyvelerdir (87.36+10.73 g). Kız öğrencilerin %69.74 ünün enerji, %36.18 inin protein, %28.29 unun kalsiyum, %30.26 sının demir, %31.58 inin C vitamini, erkek öğrencilerin %76.97 sinin enerji, %21.71 inin protein, %25.00 inin kalsiyum, %25.66 sının demir, %35.53 ünün C vitamini alımları günlük önerilen alım miktarının (DRI) %67-133 ü arasında saptanmıştır. Kız öğrencilerin eritrosit (4.45+0.03 %10^6/L), hemoglobin (12.95+0.11 g/dl) ve hematokrit (%38.38+0.34) ortalamaları erkeklerden düşük, lökosit (7.69+0.23%10^3/L) ve trombosit (275.04+7.18 %10^3/L) ortalamaları ise daha yüksektir. Sigara içen kız ve erkek öğrencilerin eritrosit (kız 4.46+0.05 %10^6/L, erkek 5.35+0.08 %10^6/L), hemoglobin (kız 13.12+0.14 g/dl, erkek 15.55+0.19 g/dl) ve hematokrit (kız %39.01+0.49, erkek %45.97+0.63) ortalamaları sigara içmeyenlerden yüksek bulunmuştur. 2006, 168 sayfa Anahtar Kelimeler: Sigara kullanımı, beslenme alışkanlıkları, anemi

ABSTRACT Ph.D. Thesis THE EFFECTS OF SMOKING ON NUTRITIONAL HABITS, AND SOME HEMATOLOGICAL PARAMETERS ON STUDENTS OF ANKARA UNIVERSITY Aslı AYAR UÇAR Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Home Economics (Nutrition Sciences) Supervisor: Prof. Dr. Seniha HASİPEK This study was planned to determine the effects of smoking habits on nutritional habits and on some of the hematological parameters of the university students and to plan contributions on public health. This study was made on randomly selected 304 students studying in the faculties of Ankara University aged 18 and above. Data were collected with questionnaires. Questionnaires included general information about the students, their nutritional habits, height, weight measurements and their food consumption frequencies. All the students within the study of 3 days food consumption records were taken and 50% of the students some hematological parameters were analyzed. In the evaluation of the data SPSS 12 statistical package program was used. For each question tables were made including absolute and % values and necessary arithmetical means were taken. The data were evaluated by considering the gender and smoking habits variables. The BMI mean of the female students in the study was 20.20+0.17 kg/m 2, while it was 23.22+0.25 kg/m 2 in male students. Smokers 23.22+0.25 kg/m 2 while in non smokers 22.02+0.26 kg/m 2. Most of the students started smoking in high school period with their families and friends environments influence. Bread (90.46%), cheese (71.38%), tomato (43.75%) and yogurt (39.47%) were the food that was mostly consumed among all the students everyday. Female students consumed food which have highest daily consumption mean like onions, potato and similar vegetables (191.92+13.04 g), bread (181.67+12.29 g) and milk (110.10+13.75 g); male students consumed onion, potato and similar vegetables (194.85+13.44 g), bread (186.33+9.67 g) and apple and pear etc. fruits (87.36+10.73 g). The daily recommended Dietary Reference Intakes (DRI) were determined as between 67-133% which in female students 69.74% energy, 36.18% protein, 28.29% calcium, 30.26% iron, 31.58% Vitamin C and in male students 76.97% energy, 21.71% protein, 25.00 calcium, 25.66% iron, 35.53% Vitamin C. The mean erythrocyte (4.45+0.03 %10^6/L), hemoglobin (12.95+0.11 g/dl) and hematocrit (%38.38+0.34) levels of female students are lower than male students while their leukocyte (7.69+0.23%10^3/L) and thrombocyte (275.04+7.18 %10^3/L) levels are higher. It was found that smoking female and male students erythrocyte (female 4.46+0.05 %10^6/L, male 5.35+0.08 %10^6/L), hemoglobin (female 13.12+0.14 g/dl, male 15.55+0.19 g/dl)and hematocrit (female %39.01+0.49, male %45.97+0.63)levels were higher compared to non smoking students. 2006, 168 pages Key Words: Smoking, nutrition habits, anemia

TEŞEKKÜR Bana araştırma olanağı sağlayan ve çalışmamın her aşamasında bana yol gösteren danışman hocam Sayın Prof. Dr. Seniha HASİPEK E, tez çalışmam sırasında her zaman değerli yardımlarını ve katkılarını gördüğüm Tez İzleme Komitesi üyeleri olan Sayın Prof. Dr. Kadirhan SUNGUROĞLU na ve Sayın Prof. Dr. Metin Saip SÜRÜCÜOĞLU na, çalışmamın labaratuar analizlerini yapmayı üstlenen Özel Çağ Hastanesi yöneticilerine ve çalışanlarına, hemşire Günay PEKER e, çalışmam boyunca yardımlarını esirgemeyen Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu Beslenme Bilimleri Öğretim Üyeleri Sayın Doç Dr. A. Özfer Özçelik e ve Sayın Doç. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU na, çalışma arkadaşım Araş. Gör. Lale S. AKAN a, verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesine yardımcı olan Sayın Prof. Dr.Fikret GÜRBÜZ ve Araş. Gör. Özgür KOŞKAN a, çalışmam sırasında bana yardımcı olan arkadaşım Canan TALAS a, verilerimin toplanmasına katkıda bulunan Ankara Üniversitesi öğrencilerine teşekkür ederim. Çalışmamın her aşamasında beni destekleyen ve yardımcı olan eşim Yunus UÇAR a, kardeşlerim Mukadder AYAR ve Kerem AYAR a, son olarak bugünlere ulaşmamı sağlayan annem Rahmiye AYAR ve babam Celal AYAR a en içten duygularımla teşekkür ederim. Aslı AYAR UÇAR Ankara, Nisan 2006

İÇİNDEKİLER ÖZET.. i ABSTRACT ii TEŞEKKÜR iii ÇİZELGELER DİZİNİ... vii 1. GİRİŞ.. 1 2. KURAMSAL TEMELLER... 5 2.1 Antropometrik Ölçümlerle Beslenme Durumunun Saptanması. 5 2.1.1 Vücut ağırlığı 5 2.1.2 Boy uzunluğu. 6 2.1.3 Beden kitle indeksi (BKI). 6 2.2 Beslenme Alışkanlıkları... 6 2.3 Sigaranın İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri... 7 2.4 Beslenme Anemileri... 10 2.4.1 Demir.. 11 2.4.2 Demirin işlevleri 11 2.4.3 Demirin emilimi ve metabolizması... 12 2.4.4 Demir gereksinmesi ve kaynakları... 13 2.4.5 Demir eksikliği anemisi. 14 2.4.6 Demir eksikliği anemisi nedenleri (etiyolojisi)... 16 2.4.7 Demir eksikliğinin fizyopatolojisi 17 2.4.8 Klinik Bulgular.. 17 2.4.9 Demir eksikliği anemisinde tedavi ve korunma. 18 2.5 Temel Hematolojik Testler... 19 2.5.1 Hemoglobin... 19 2.5.2 Hematokrit (Hct)... 20 2.6 Kanın Hücresel Elemanları... 20 2.6.1 Eritrositler... 20 2.6.2 Lökositler... 21 2.6.3 Trombositler... 21 2.7 Kaynak Özetleri... 21 3. MATERYAL VE YÖNTEM... 31 3.1 Araştırma Evreninin Seçimi 31 3.2 Bireylerin Belirlenmesi 31 3.3 Verilerin Toplanması... 31 3.3.1 Anket formunun hazırlanması ve uygulanması... 32 3.3.2 Antropometrik ölçümlerin alınması 32 3.3.3 Besin tüketim sıklığının değerlendirilmesi... 32 3.3.4 Besin tüketim durumunun saptanması... 32 3.3.5 Hematolojik parametrelerin belirlenmesi... 33 3.4 Verilerin Değerlendirilmesi... 34 4. BULGULAR VE TARTIŞMA.. 35 4.1 Öğrenciler Hakkında Genel Bilgiler... 35 4.1.1 Öğrencilerin yaş grupları.... 35 4.1.2 Öğrencilerin yaş, boy ve vücut ağırlığı ortalamaları... 36 4.1.3 Öğrencilerin beden kitle indeksi (BKI) ortalamaları 36

4.1.4 Öğrencilerin BKI ne göre vücut ağırlıkları... 38 4.1.5 Öğrencilerin babalarının meslekleri... 40 4.1.6 Öğrencilerin annelerinin meslekleri...... 40 4.1.7 Öğrencilerin kardeş sayıları... 41 4.2 Öğrencilerin Sigara İçme Durumları 42 4.2.1 Günlük içilen sigara sayısı 42 4.2.2 Öğrencilerin sigara içme süreleri 43 4.2.3 Sigaraya başlama nedenleri... 43 4.2.4 Sigaraya başlama dönemleri 44 4.3 Öğrencilerin Sağlık Durumları... 45 4.3.1 Öğrencilerin besin olmayan çeşitli maddeleri yeme alışkanlıkları... 45 4.3.2 Öğrencilerin hastalık durumları. 46 4.3.3 Öğrencilerin ilaç kullanma durumları 47 4.3.4 Öğrencilerin sağlık durumları ile ilgili öyküleri 48 4.3.5 Öğrencilerin sağlık durumları ile ilgili yakınmaları. 49 4.3.6 Öğrencilerin menstruasyon aralığı ve süresi.. 52 4.4 Beslenme Alışkanlıkları. 53 4.4.1 Öğrencilerin günlük öğün sayısı, öğün atlama nedenleri ve öğün arası besin tüketme alışkanlıkları 53 4.4.2 Öğrencilerin öğün aralarında tükettikleri besinler... 56 4.4.3 Öğrencilerin besin tüketim hızları.. 58 4.4.4 Öğrencilerin günlük çay içme durumları... 59 4.4.5 Öğrencilerin gün içerisinde çay, Türk kahvesi, suda çözünen kahve (neskafe vb) içme zamanları. 61 4.5 Öğrencilerin Besin Tüketim Sıklıkları... 63 4.5.1 Öğrencilerin besin tüketim sıklıkları... 63 4.6 Beslenme Durumları 75 4.6.1 Öğrencilerin günlük ortalama besin tüketim miktarları.. 75 4.6.2 Öğrencilerin enerji ve bazı besin ögelerini tüketim ortalamaları 80 4.6.3 Kız öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi.. 86 4.6.4 Erkek öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi.. 88 4.7 Hematolojik Parametreleri İncelenen Öğrenciler Hakkında Genel Bilgiler. 90 4.7.1 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin BKI ortalamaları... 90 4.7.2 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin BKI lerine göre vücut ağırlıklarının değerlendirilmesi 92 4.7.3 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin öğün aralarında besin tüketim durumları... 93 4.7.4 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin çay içme durumları... 96 4.8 Hematolojik Parametreleri İncelenen Öğrencilerin Besin Tüketim Sıklıkları.. 98 4.8.1 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin besin tüketim sıklıkları... 98 4.9 Hematolojik Parametreleri İncelenen Öğrencilerin Beslenme Durumları. 108 4.9.1 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin günlük ortalama besin tüketim miktarları.. 108 4.9.2 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin enerji ve bazı besin ögelerini tüketim ortalamaları. 114

4.9.3 Hematolojik parametreleri incelenen kız öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi.... 120 4.9.4 Hematolojik parametreleri incelenen erkek öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi. 122 4.10 Hematolojik Parametrelere İlişkin Bulgular... 123 4.10.1 Öğrencilerin BKI gruplarına göre bazı hematolojik parametrelerinin durumu 123 4.10.2 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve enerji tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametreleri. 129 4.10.3 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve demir tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametreleri. 132 4.10.4 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve protein tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametreleri 135 4.10.5 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve riboflavin tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametreleri 138 4.10.6 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve C vitamini tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametreleri 140 5. SONUÇ ve ÖNERİLER... 142 KAYNAKLAR.. 149 EKLER 157 EK 1 Anket Formu... 158 EK 2 Besin Tüketim Sıklığının Değerlendirilmesi.. 161 EK 3 Besin Tüketim Kayıt Formu 162 EK 4 Günlük Alınması Önerilen Enerji ve Bazı Besin Ögesi (DRI) Miktarları.. 163 EK 5 Etik Kurul Raporu.. 164 EK 6 Bilgilendirilmiş Onay Formu.. 166 ÖZGEÇMİŞ 167

ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 2.1 Sigara içenler için hemoglobin değerleri 19 Çizelge 4.1 Öğrencilerin yaş grupları... 35 Çizelge 4.2 Öğrencilerin yaş, boy ve vücut ağırlığı ortalamaları.. 36 Çizelge 4.3 Öğrencilerin beden kitle indeksi (BKI) ortalamaları.. 37 Çizelge 4.4 Öğrencilerin beden kitle indekslerine göre vücut ağırlıkları.. 38 Çizelge 4.5 Öğrencilerin babalarının meslekleri 40 Çizelge 4.6 Öğrencilerin annelerinin meslekleri 41 Çizelge 4.7 Öğrencilerin kardeş sayıları... 41 Çizelge 4.8 Öğrencilerin günlük içtikleri sigara sayıları... 42 Çizelge 4.9 Öğrencilerin sigara içme süreleri 43 Çizelge 4.10 Öğrencilerin sigaraya başlama nedenleri... 44 Çizelge 4.11 Öğrencilerin sigaraya başlama dönemleri. 44 Çizelge 4.12 Öğrencilerin besin olmayan çeşitli maddeleri yeme alışkanlıkları... 45 Çizelge 4.13 Öğrencilerin hastalık durumları 47 Çizelge 4.14 Öğrencilerin ilaç kullanıp kullanmama durumları 47 Çizelge 4.15 Öğrencilerin sağlık durumları ile ilgili öyküleri... 48 Çizelge 4.16 Öğrencilerin sağlık durumları ile ilgili yakınmaları. 51 Çizelge 4.17 Öğrencilerin menstruasyon aralığı ve süresi. 52 Çizelge 4.18 Öğrencilerin günlük öğün sayısı, öğün atlama nedenleri ve öğün arası besin tüketme alışkanlıkları... 54 Çizelge 4.19 Öğrencilerin öğün aralarında tükettikleri besinler... 57 Çizelge 4.20 Öğrencilerin besin tüketim hızları 59 Çizelge 4.21 Öğrencilerin günlük çay içme durumları... 60 Çizelge 4.22 Öğrencilerin gün içerisinde çay, Türk kahvesi, suda çözünen kahve içme zamanları... 62 Çizelge 4.23 Öğrencilerin besin tüketim sıklıkları 64 Çizelge 4.24 Öğrencilerin günlük ortalama besin tüketim miktarları 76 Çizelge 4.25 Öğrencilerin günlük enerji ve bazı besin ögelerini tüketim ortalamaları.. 82 Çizelge 4.26 Kız öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi. 87 Çizelge 4.27 Erkek öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi. 89 Çizelge 4.28 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin beden kitle indeksi ortalamaları... 91 Çizelge 4.29 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin beden kitle indekslerine göre vücut ağırlıkları... 92 Çizelge 4.30 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin öğün aralarında tükettikleri besinler... 94 Çizelge 4.31 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin günlük çay içme durumları... 97 Çizelge 4.32 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin besin tüketim sıklıkları 99 Çizelge 4.33 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin günlük ortalama besin tüketim miktarları 109

Çizelge 4.34 Hematolojik parametreleri incelenen öğrencilerin günlük enerji ve bazı besin ögelerini tüketim ortalamaları... 115 Çizelge 4.35 Hematolojik parametreleri incelenen kız öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi.. 120 Çizelge 4.36 Hematolojik parametreleri incelenen erkek öğrencilerin enerji ve bazı besin ögesi alımlarının DRI ya göre değerlendirmesi... 122 Çizelge 4.37 Öğrencilerin BKI gruplarına göre hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri 124 Çizelge 4.38 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve enerji tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri.. 131 Çizelge 4.39 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve demir tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri.. 134 Çizelge 4.40 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve protein tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri.. 137 Çizelge 4.41 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve riboflavin tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri.. 139 Çizelge 4.42 Öğrencilerin cinsiyet, sigara içme ve C vitamini tüketim durumlarına göre bazı hematolojik parametrelerinin ortalama değerleri.. 141

1. GİRİŞ İnsan hayatının en önemli evrelerinden biri olarak kabul edilen gençlik döneminde, birey yetişkinliğe geçiş sıkıntılarını yaşamakta ve bir çoğu bu çağı atlatırken çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır (Usanmaz 1993). Üniversite gençliği, kişilik gelişiminin getirdiği bu sorunları en yoğun yaşayan kesim olarak, bu sorunlarla baş etme, rahatlama ya da sorunlarını unutma amacıyla, alkol ve sigara kullanımına yönelebilmekte, ergenliğin ilk yıllarında alkol ve sigaraya başlayanların ise bu maddeleri kullanım miktarı giderek artmakta ve bağımlılık riski gelişebilmektedir (Yeşilyaprak 1986). Sigara kullanımı; yaşa, cinsiyete ve etnik yapıya göre değişmektedir. Her ne kadar aradaki fark son yıllarda azalmış olsa bile, erkekler kadınlara göre daha yüksek oranda sigara içmektedir. Sigara kullanım oranı; çarpıcı biçimde adölesan döneminde artmakta, orta yaşta en yüksek seviyeye ulaşmakta ve yaşın ilerlemesiyle azalmaktadır (Lee and Markides 1991). Dünyada sigara içme alışkanlığı, 1970-1985 yılları arasında ortalama %7.1 lik bir artış göstermiştir. Sigara içenlerin artışı ile sigaranın neden olduğu hastalıklardan ölüm oranı da yükselmektedir (Özkan vd. 1992). Dünyada her yıl en az 3 milyon insanın ölüm sebebi, sigara tiryakiliğidir. Şüphesiz ki, sigaraya karşı alınacak ilk önlem, bu tiryakiliğe bağlı ölümleri azaltmak ve beklenen yaşam süresini uzatmaktır (Beşer vd. 1994). İçilen her sigaranın, insan ömrünü ortalama 5.5 dakika kısalttığı ve 35 yaşındaki ağır içicilerin 1/3 ünün, sigaranın neden olduğu hastalıklar yüzünden öleceği tahmin edilmektedir (Preston 1991). ABD de yılda yaklaşık 390 000 ölümün başlıca nedeninin, sigara kullanımı olduğu bildirilmiştir (Lee and Markides 1991). Ülkemizdeki sigara içme alışkanlığı, 13-30 yaşları arasında başlamakta ve özellikle adölesanlarda artış göstermektedir (Özkan vd. 1992). Sigara Alışkanlıkları ve Sigara ile Mücadele Kampanyası Kamuoyu Araştırması verilerine göre nüfusun %43.6 sı sigara içmektedir (Bilir vd. 1997). Sağlık Bakanlığı tarafından 1988 yılında yapılan bir çalışmada; Türkiye de yetişkin nüfus içerisindeki erkeklerin %62.8 inin, kadınların ise 1

%24.3 ünün (15 yaşın üzeri) sigara içmekte olduğu saptanmıştır. Lise dönemindeki öğrencilerin sigara içme oranı ise %27.1 olarak belirlenmiştir (Özkan vd. 1992, Bilir vd. 1997). Sağlık için vazgeçilmez temel koşul, yeterli ve dengeli beslenmedir. Yeterli ve dengeli beslenebilmenin vazgeçilmez koşulu da sindirim, solunum, boşaltım gibi sistemlerin sağlıklı bir şekilde çalışmasıdır. Sigara, içinde bulunan sayısız zararlı madde nedeniyle tüm sistemlere zararlı etki göstermektedir. Sigara içindeki temel maddelerden biri olan nikotin; beyin ve sinir sistemi üzerine baskılayıcı ve uyuşturucu etki yapmakta, kan basıncını yükseltmekte, sindirimi yavaşlatmakta, kanın damar içindeki dolaşımını bozmakta ve organların yeterli kan alımını engellemektedir. Sigara dumanındaki katranda, binlerce kimyasal madde olduğu bildirilmektedir. Bunlar asitler, alkol aldehitler, ketonlar, siyanid, karbonmonoksit gibi maddeler olup, vücuda doğrudan zehir etkisi gösterdiklerinden, organlarda hasara neden olmaktadırlar. Araştırmalar, kardiyovasküler hastalıklar, kanserler (özellikle akciğer kanseri), bronşit gibi pek çok hastalığın ortaya çıkışında sigaranın başlıca etken olduğunu kanıtlamıştır (Merdol http://www.un.org.tr/who/nutrition/sigarabeslenme, 2006). Sigaranın genel sağlık ve beslenme durumu üzerine etkilerinin yanında, sınırlı da olsa mikro ve makro besin ögeleri üzerine de etkisi olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Sigara dumanındaki pek çok madde oksidan olarak etki göstererek, serbest radikal oluşumunu artırmakta, böylece biyolojik membranda lipid peroksidasyonunu hızlandırmaktadır. Sigara; birçok oksidan ile, yağ, protein, karbonhidrat, DNA ve diğer biyomoleküllere zarar veren serbest radikaller içermektedir. E, C vitaminleri, A vitamininin ön maddesi β karoten ve selenyum vücudun savunma mekanizmasında antioksidan olarak görev yapan besin ögeleridir. Sigara kullanımında, bu vitamin ve minerallerin plazmadaki düzeyleri düşmekte ve görevlerini etkin şekilde sürdürememektedirler (Preston 1991). Epidemiyolojik çalışmalar; antioksidanların kardiyovasküler hastalıklar ve kansere karşı koruyucu etkisi olduğunu göstermiş olup, sigara kullananlar arasında bu hastalıkların 2

oranı yükseldikçe, bu popülasyondakilerin serumlarındaki antioksidan düzeyi ve alımı azalmaktadır (Wei et al. 2001). Sigarada bulunan kadmiyum, selenyumun biyoyararlılığını düşürmekte ve süperoksit dismütaz denilen antioksidan enzim için kofaktör olan çinkoya antogonist etki yapmaktadır. Sigara içiminin, pek çok B grubu vitamininin, özellikle de B 12 vitamininin düzeyini düşürdüğünü gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (Preston 1991). Araştırmalar; sigara içen bireylerin, C vitamini ve β karotenden zengin sebze ve meyveleri daha az tükettiklerini, sigara nedeniyle etkilenen beslenme durumlarının, bu düzensiz beslenme sonucu daha da bozulduğunu göstermektedir. Sigara içenler, içmeyenlere göre daha az iştahlı olmakta, bu da yeterli ve dengeli besin seçimini etkilemektedir. Sigara içenlerin; vitamin ve minerallere olan ihtiyaçları, içmeyenlere göre daha fazla olup, bu fazlalık özellikle C vitamini için iki kat artmaktadır (Merdol http://www.un.org.tr/who/nutrition/sigarabeslenme, 2006). Sigara kullanımının, hemoglobin konsantrasyonunda artışa neden olduğu bilinmektedir. Sigara dumanı içinde bulunan karbonmonoksit gazı (%4 oranında bulunur); oksijen taşıma kapasitesi olmayan, hemoglobinin inaktif formu olan karboksihemoglobin oluşturmak için, eritrositlerde hemoglobine bağlanarak, hemoglobinde değişikliğe neden olmakta, bu da hemoglobinin dokulara oksijen taşıma yeteneğinde azalmayla sonuçlanmaktadır. Bu azalmış oksijen taşıma kapasitesini telafi edebilmek için de sigara içenler, içmeyenlere göre daha yüksek bir hemoglobin seviyesi sürdürmektedirler. Yeterli oksijen alamayan organların ise düzenli çalışamayacağı açıktır. Sindirim sisteminin düzenli çalışamaması, yenilen içilen besinlerin uygun oranlarda sindirilememesi, kana istenen miktarda taşınamaması, taşınan maddelerin kanda yeterli oksijen bulamaması nedeniyle etkin bir şekilde kullanılamaması sonucunda, kişi yetersiz ve dengesiz beslenme tablosu içine girmektedir (Nordenberg et al. 1990, Merdol http://www.un.org.tr/who/nutrition/sigarabeslenme, 2006). Sigara içimine bağlı olarak hemoglobin seviyesindeki artış, kansızlığın teşhisinde önemli bir anlam ifade edebilmektedir. Hemoglobin ölçümlerine bağlı olarak yapılan kansızlık analizleri; besinsel açıdan risk taşıyanlarda, özellikle de demir eksikliğini 3

belirlemede, kronik hastalıkların ve kötü huylu neoplazmaların erken teşhisinde rutin olarak yapılmaktadır (Nordenberg et al. 1990). Bu çalışma ile; özellikle üniversite gençliğinde yaygın olarak kullanılan sigaranın, kişilerin beslenme alışkanlıkları ve hematolojik parametreleri üzerine etkisini belirlemek ve halk sağlığı hizmetlerine katkıda bulunmak amaçlanmıştır. 4

2. KURAMSAL TEMELLER İnsan yaşamında, yeterli ve dengeli beslenmenin önemli olduğu dönemlerden birisi, çocukluk çağı ile olgunluk çağı arasındaki geçiş dönemi sayılan, büyüme ve gelişmenin hızlandığı ergenlik çağıdır. Ergenlik çağının en önemli özelliği olan; hızlı büyüme ve gelişme olayı, çocukların besin gereksinimlerinin, hayatları boyunca ulaşacağı en yüksek düzeye çıkmasına neden olur. Bu dönemde; öğrenme, kavrama ve anlama yeteneğinin yüksek olması beslenmenin önemini daha da artırmaktadır (Sağlam ve Yürükçü 1996). 2.1 Antropometrik Ölçümlerle Beslenme Durumunun Saptanması Antropometri; her yaşta insan vücudunun fiziksel boyutlarının, oranlarının ve kaba bileşiminin ölçülmesidir. Bu değerlerin standartlarla kıyaslanması, bireyin beslenme durumunu ortaya koymaktadır (Pekcan 1993). Beslenme yetersizlikleri; vücuttaki en önemli ve kalıcı nitelikteki etkilerini büyüme ve gelişme üzerinde gösterir. Vücut ağırlığı (kg), boy uzunluğu (cm) büyümenin değerlendirilmesinde en yaygın olarak kullanılan ölçütlerdendir (Attila 1996). 2.1.1 Vücut ağırlığı Tüm antropometrik ölçümler arasında en sık kullanılan yöntem olan vücut ağırlığı, beslenme yetersizliklerinden daha kolay etkilenmektedir (Aktaş ve Çakıroğlu 1992). Vücut ağırlığı ölçümü yapılırken, bireylerin hafif giysili ve çıplak ayaklı olmalarına dikkat edilmelidir. İdeal ağırlık; yetişkinlerde boya ve cinsiyete, çocuklarda ise yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Yetişkinlerde ideal ağırlık saptanırken, bireyin en uzun yaşam süresi göz önüne alınmaktadır. Sıklıkla kullanılan standart; Metropolitan Yaşam Sigortası tarafından geliştirilmiş olan, boya göre ağırlık standardıdır (Pekcan 1993). Bu standart 25-59 yaş grubu için kullanılmaktadır (Attila 1996). 5

2.1.2 Boy uzunluğu Vücut ağırlığı ölçümleri ile birlikte kullanılmakta olup, vücut ağırlığına kıyasla daha durağandır. Boy uzunluğu; iskelet sisteminin gelişiminin derecesini verir. Uygulama sırasında, ölçme tekniğine dikkat etmek gerekmektedir. Yetişkinlerin boyu; ayakta düz bir yere, baş, sırt, kalça ve bacak olmak üzere vücudun dört noktası temas ettirilerek ölçülmelidir (Aktaş ve Çakıroğlu 1992, Attila 1996). 2.1.3 Beden kitle indeksi (BKI) Beden kitle indeksi (BKI); vücut ağırlığının ve vücut ağırlığına bağlı sağlık sorunları riskinin olup olmadığını değerlendirmek üzere kullanılan bir yöntemdir. Vücut yağ miktarı hakkında bilgi vermektedir. Vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun karesine (m 2 ) bölünmesiyle hesaplanmaktadır. BKI 22 civarında olması vücut ağırlığına bağlı sağlık sorunları riskinin düşük olduğunu göstermektedir (Pekcan 1993, Attila 1996, Duyff 2003). 2.2 Beslenme Alışkanlıkları Sağlıklı yaşamın temel kavramı beslenme, temel kuralı ise yeterli ve dengeli beslenmedir. Beslenme; insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin ögelerinin tüketilmesi ve bunların vücutta kullanılması şeklinde tanımlanmaktadır. Vücudun ihtiyacı olan 40 ı aşkın besin ögesinin her birinden vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gereken miktarlarda tüketilmesi ve vücutta uygun biçimde kullanılması durumu da yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır (Arslan vd. 1999). Çevre koşulları, beslenme ve kalıtım gibi bir çok faktör, insan sağlığını olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Bu faktörler içinde; özellikle beslenmenin önemi büyük olup, yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu sağlığımız kötü yönde etkilenerek, fiziksel ve zihinsel verim düşmekte sosyal iletişim bozulmaktadır (Yücecan 1989). Yeterli ve dengeli beslenmede temel kural; değişik besin ögelerinin bir arada, bireyin besin 6

gereksinimini karşılayacak miktarlarda, sağlık kurallarına uygun olarak alınmasıdır. Besin ögeleri ne kadar dengeli olursa, biyoyararlılıkları da o kadar yüksektir. Bir yemekte, bazı besin ögelerinin az, bazılarının aşırı alımı biyoyararlılığı azaltır. Bu nedenle, her öğünde mutlaka et, süt, tahıl, sebze ve meyve gibi her besin grubundan bulundurulması önerilmektedir (Sürücüoğlu ve Özçelik 1998). Vücudun fizyolojik dengesinin sağlanmasında öğün düzeni önemlidir (Çelik ve Toksöz 1999). Öğün atlama, besin ögesi yetersizliklerine ve bir sonraki öğünde daha fazla besin tüketmeye neden olmaktadır. Gün boyunca sık aralıklarla az yemek tüketmek, sık aralıklarla daha az kalori alınmasına ve fazladan kalori yakılmasına neden olmaktadır. Bazı araştırıcılar, gün boyunca tüketilen besinlerin dört ile altı öğüne bölünmesinin kan kolesterol düzeyini düşürücü etki gösterebileceğini ileri sürmüştür (Duyff 2003). Öğün sıklığının kan şekeri ve lipitleri üzerine etkisi konusunda yapılan bir çalışmada; alınan besin miktarının değişmemesi koşuluyla, öğün sıklığının artması ile kan kolesterolü LDL kolesterolünde önemli düşüş olduğu saptanmıştır (Baş vd. 1995). Öğün atlama alışkanlık haline geldiğinde, kişinin yeterince beslenmesini engellemekte ve yetersiz beslenmeye bağlı sorunlar oluşmaktadır (Sağlam ve Yürükçü 1996). Sabah kahvaltısı en çok atlanan öğün olup, kişinin beslenmesinde önemi büyüktür. Tüm gece aç kalan kişide, kan şekeri düşmekte, bunun sonucu olarak da öğrencinin dikkati ve algılaması azalmakta ve başarısı etkilenmektedir (Pekcan ve Beğenmez 1988). 2.3 Sigaranın İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri Sigara; içerdiği 4.000 den fazla zehirli kimyasal maddenin, insan sağlığı üzerinde yaptığı öldürücü etkiler nedeniyle, en önemli sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Türkiye de her yıl yaklaşık 110.000 kişi sigara nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Sigara dumanında; katran, karbonmonoksit ve nikotine ek olarak amonyak, arsenik, hidrojen siyanür, formaldehit ve metan gibi son derece zehirli birçok madde bulunmaktadır. Sigara dumanının içerdiği katran, akciğerlere zarar verirken, karbonmonoksit kan dolaşımına geçerek, pıhtılaşmaya yol açmakta, atardamarların iç duvarlarına zarar vererek kalp krizlerine neden olmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından 7

yapılan bir açıklamaya göre; Türkiye de erkeklerin yaklaşık %60 ı, kadınların %20 si sigara içmektedir (Pamukoğlu, http://www.saglik.gov.tr, 2005). Yapılan çalışmalara göre; Türkiye de son 5 yılda 11-19 yaş arası 5 milyon gencin sigaraya başladığı, sigaraya başlama yaşının 11 e indiği ve sigaranın prestij kazanarak bilinçaltına yerleştiği, 1993 yılında 4.7 milyar paket/yıl (22 trilyon TL) tüketilen sigaranın, 1995 yılında 5.7 milyar paket/yıl (95 trilyon TL) a çıktığı belirlenmiştir (Anonim http://www.sigara.gen.tr, 2005). Sigaranın içerisinde birçok zararlı madde bulunduğu ve bunların hemen hepsinin organizmaya zararlı etkisi olduğu saptanmıştır. Sigara dumanı katran fazı (partiküler faz) ve gaz fazı olmak üzere iki faza ayrılmıştır. Katran fazı birçok kanserojen içermektedir. Partikül maddeler, nikotin, fenol, 2-toluidin, nikel, n-nitrozaminler, 2- naftilamin, benzopren, kinolin bu fazda yer almaktadır. Sigaranın partiküler fazından su buharı ve nikotin ayrıldıktan sonra kalan kısım katrandır ve sigara içenler sigara başına 20 mg a kadar katranı akciğerlerinde depolarlar (Çevrim 2000). Sigarada bulunan ve bağımlılık yapan nikotin; uyarıcı etki yapmakta, zihinsel aktivitelerde canlılık sağlamakta, ağrı eşiğini yükseltmektedir. Bu tür etkilerin yanı sıra, sigaranın toplum içinde sosyal kabul görmesi, ergenler arasında hızla yayılmasına olanak sağlamaktadır (Çakıroğlu 1998). Sigaranın gaz fazı; karbonmonoksit, karbondioksit, formaldehit, akrolein, aseton, pridin, hidrojensiyanid, amonyak ve azotoksit gibi çeşitli maddeleri içermektedir (Çevrim 2000). Karbonmonoksit gözleri tahriş etmekte ve solunum yolu problemlerine yol açmakta, ürat dokulara oksijenin teminini azaltmakta, sigaranın ana oksit maddesi olan nitrikoksit havayı okside ederek NO 2 yi (azot dioksit) aktif hale getirmekte, eten, propen, 1,3 butadien ve izopren gibi uçucu hidrokarbonlar ise; genotoksik yapıları metabolize etmektedir. Sigarada ayrıca kadmiyum, arsenik, nikel gibi toksik metaller ile benzo(a)piren, floratren gibi birçok polisiklik aromatik bileşikler, o-toluidin, naftalin ve N-nitrozamin gibi kanserojenlerde bulunmaktadır. Kanserojen gama radyasyondan 1000 kez daha kuvvetli bir radyoaktif izotop olan polonyum 210 da, sigarada bulunmaktadır (Preston 1991). Sigara dumanı major kanserojendir ve dumanın kardiyovasküler sistemde en etkili bileşenleri nikotin ve karbonmonoksittir (Çevrim 2000). 8

Sigara kullanımı, başta akciğer kanseri, koroner kalp hastalığı olmak üzere çok çeşitli hastalıklara neden olmaktadır (Fisher and Gordon 1985). Ayrıca sigara kullanımı kolesterol seviyesi ile ilgili olup, özellikle gençlerde düşük kan basıncına neden olmaktadır. Sigara kullanımı ile obezite arasında ters ilişki bulunmaktadır (Lee and Markides 1991). Sigara kullananlar arasında osteoporoz riski artmakta, sigara kullanan kadınlar menopoza daha erken girmekte, solunum yolu hastalıkları ve diş sorunları daha sık görülmekte, bunun yanında çeşitli kazalara neden olma (yangın gibi) olasılığı da artmaktadır (Preston 1991). Sigara kullanan kişilerde plazma karotenoid konsantrasyonu daha düşük olup, kardiyovasküler hastalık oluşum riski daha yüksektir. Ayrıca sigara kullanımı, serbest radikallerin oranını da artırmaktadır (Hininger et al. 1997). Düzenli olarak sigara kullanan kadınlarda doğurganlık ortalaması azalmakta, erkeklerde ise penise kan götüren damarlar da daralma meydana geldiğinden, cinsel güç olumsuz etkilenmektedir. Bir sigara içildiğinde, damar yoluyla verilen 1 gr nikotine eşdeğer miktarda nikotin alınmış olmaktadır (Çakıroğlu 1998). Karbonmonoksitin kolayca hemoglobine bağlanması sonucunda, kandaki karboksihemoglobinin artması ile kanın oksijen taşıma kapasitesinin azaldığı ve karbonmonoksit miktarındaki fazlalığın yine damarlarda daralmaya, yorgunluk, göğüste ağrı, baş ağrısı, efor yeteneğinde düşmeye neden olduğu bilinmektedir (Çevrim 2000). Hematokrit düzeyi, sigara içenlerde içmeyenlerden daha yüksek bulunmuştur. Buna rağmen; bazı çalışmalarda sigara içen kişilerin hematokrit düzeyleri normal olsa bile anemik olabilecekleri bildirilmektedir (Nordenberg et al.1990, Lowik et al. 1992, Gudmundsson and Bjelle 1993, Beşer vd. 1994). Sigara içenlerin içmeyenlere göre farklı diyet alışkanlıkları olduğu da belirlenmiş olup, bu durum sağlık üzerinde çeşitli etkilere sahiptir (Fisher and Gordon 1985). Yapılan araştırmalara göre; sigara tiryakilerinin yetersiz diyet alışkanlıklarına bağlı olarak, bir çok kanser çeşidi için koruyucu ajan olan A, C vitaminleri ve β karoteni daha az tükettikleri, sigara içmeyenlerin ise taze sebze, kahverengi ekmek, çoklu doymamış yağları ve C vitaminini sigara içenlere göre daha fazla tükettikleri belirlenmiştir (Whichelow et al. 1991, Beşer vd. 1994). Ayrıca sigara içmeyenler; demir, B 1 (tiamin) vitamini, A vitamini ve posayı da daha fazla tüketmektedirler. Sigara kullananlar ise daha fazla alkol, kahve tüketmekte, daha az egzersiz yapmakta, daha az uyumakta ve 9

kahvaltıyı daha fazla atlamaktadır. Bu alışkanlıklar ise daha fazla sigara içme isteğine yol açmaktadır (Subar et al. 1990). Sigara içen yetişkin ve adölesanlar üzerinde yapılan besin tüketim sıklığı araştırmaları; sigaranın beslenme alışkanlıklarında, farklılıklar yarattığını ortaya koymuştur (Rakıcıoğlu vd. 2003). Sigara içenler arasında, yeterli ve dengeli beslenenlerin akciğer kanserine yakalanma olasılığının daha az olduğu da belirlenmiştir. Yapılan birçok çalışma göstermiştir ki; genel olarak sigara kullananlar, kullanmayanlara göre daha zayıftır ve sigarayı bırakanlar kilo alırken, sigaraya başlayanlar ise kilo kaybetmektedir. Son yıllarda yapılmış araştırmalarda, kadınlar ve erkekler arasında sigara içme ve vücut ağırlığı arasında ilişki olduğu saptanmıştır. Bu çalışmalarda, içenler ve içmeyenler arasındaki ağırlık farklılığı, kadınlarda erkeklerden daha fazla bulunmuş olup, bu durumun nikotin metabolizmasındaki cinsiyet farklılığından kaynaklandığı açıklanmıştır. İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki, kadınlar nikotini erkeklerden daha yavaş metabolize etmekte ve serum nikotin düzeyi, kadınlarda daha uzun süre yüksek kalmaktadır. Bu da sigaranın, kadınlarda daha yüksek metabolik etkilerinin olduğunu göstermektedir. Yapılan çalışmalar; günde 10-20 tane sigara içenlerin en düşük vücut ağırlığına sahip olduğunu, az sayıda ve çok sayıda sigara içenlerin ise vücut ağırlığının içmeyenlerin vücut ağırlığı gibi olduğunu göstermektedir (Klesges et al. 1991). 2.4 Beslenme Anemileri Beslenme anemileri, en önemli beslenme yetersizliği hastalıklarındandır. Sağlıklı bireylerde; vücudun etkin şekilde çalışması ve yeterli yedek depoların sağlanması için, kullanılan besinlere (enerji ihtiyacına göre) eşit miktarda besin alınarak beslenme dengesi sağlanır. Bu dengenin, besin alımının azalması, kayıpların ve gereksinimlerin artması, emilimin ve metabolizmanın azalması gibi nedenlerle bozulması sonucu, hemoglobin düzeyi düşer, kan hücrelerinin sayısı azalır ve şekilleri bozulur. Böylece ortaya çıkan hastalık durumuna beslenme anemileri denir (Baysal 1988). 10

Vücutta yeterli eritropoezis olabilmesi; yeterli miktarda demir, B 12 vitamini, folik asit, protein, C vitamini, ve az miktarda bakır alınmasına ve bunların emilmesine bağlıdır. Bu faktörlerden birinin yetersiz alınması, emilimindeki bozukluk ya da aşırı kaybı anemi gelişmesine neden olmaktadır. Bu tür anemilerden en sık görülenler; sırası ile demir eksikliği, B 12 vitamini eksikliği ve folik asit eksikliği anemisidir (Birol ve Akdemir 1990). En sık görülen anemi tipi, demir eksikliği anemisi olduğu için bu çalışmada, sadece demir eksikliği açısından değerlendirme yapılmıştır. 2.4.1 Demir Vücuttaki demir miktarı; demir alımı, depolanması ve kaybının bir sonucudur. Diyetteki demirin emilimi; vücuttaki demir miktarına, kırmızı kan hücreleri üretim oranına, diyetteki demirin çeşidine, miktarına, diyetteki demirin emilimini engelleyen ve artıran faktörlerin varlığına göre değişir. Vücuttaki demir depoları azaldığı zaman diyetteki demirin emilim oranı artmaktadır (Frith-Terhune et al. 2000). Vücutta toplam 4 g kadar demir bulunmaktadır. Bunun %65 i hemoglobinde (Hb), %4 ü miyoglobin içinde, %1 i sitokromlarda, %0.1 i transferrine bağlı olarak kanda ve %15-30 u ferrritin şeklinde depo edilmiş olarak bulunur (Çağlayan 1995). Hemoglobinde bulunan demir, toplam demirin %60-70 ini meydana getirmektedir. Miyoglobin 140 mg kadar demir içermektedir. Plazma transferrine bağlı demir ise ancak 3-4 mg kadar olup, az miktarda demir de çeşitli enzimlerin yapısında yer alır. Ferritin, apoferritin ve demirin birleşmesi sonucu meydana gelmektedir. İnsan vücudunda erkeklerde 50 mg/kg, kadınlarda ise 35 mg/kg demir bulunmaktadır (İlhan 1997). 2.4.2 Demirin işlevleri Hemoglobinin bileşiminde bulunan demirin vücut çalışmasındaki başlıca işlevi, oksijenin taşınması ile ilgilidir (Baysal 2002). Hemoglobinin esas fonksiyonu, akciğerlerden dokulara oksijen, dokulardan akciğere karbondioksit (CO 2 ) taşımaktır (Borazan 2000). Demir, hemoglobinin fonksiyonel ve en önemli parçasıdır. Çünkü 11

oksijen buraya bağlanıp taşınmaktadır (Oruç 1996). Demir; bağışıklık sistemi ve bilişsel performans için de gereklidir (Baysal 2002). 2.4.3 Demirin emilimi ve metabolizması Demir, ince barsakların yukarı kısmından emilmektedir. Demirin emiliminde rol oynayan çeşitli etmenler vardır. Karaciğerde sentezlenerek; safra ile ince barsağın yukarı kısmına salgılanan transferrin proteini, demiri barsak lumeninden alarak mukoza hücre yüzeyine getirir. Burada transferrin-fe kompleksi transferrin alıcılarına bağlanıp demiri hücre içine bırakır ve tekrar demir almak üzere lümene döner. Mukoza hücrelerindeki demir, apoferritinle bağlanarak ferritin oluşturur. Apoferrritin ve ferritin geçici depo olur ve havuza girerek karaciğere taşınır (Baysal 2002). Demir, gıdalarda hem demiri ve hem olmayan demiri olmak üzere 2 şekilde bulunmaktadır ve farklı şekillerde emilmektedir (Michaelsen et al. 2000). Hayvansal kaynaklı yiyeceklerdeki demir, bütünlüğü bozulmaksızın HEM olarak emilirken, diğerleri elementer demir olarak emilmektedir (Ferrro halinde) (Hamzaçebi 1990, Oruç 1996). Hem demiri, hem olmayan demire göre daha iyi emilmektedir (İlhan 1997, Michaelsen et al. 2000). Hem demirin etten emilimi %25 civarında olup, diyetteki toplam demirin %10-15 ini oluşturur ve ağızdan emilim bölgelerine ulaşana kadar değişime uğramaz ve hem kompleksi içinde kalır. Hem olmayan demir ise diyetteki toplam demirin %85-90 ını oluşturur. Bitkisel besinler ile süt ve yumurtanın bileşiminde bulunan demirin tamamı, hem olmayan demirdir. Hem olmayan demir, sindirim sisteminde, fiziksel ve kimyasal ögelerle sürekli etkileşim gösterir. Bu nedenle emilebilirliği hem demirinden oldukça farklıdır (Başoğlu ve Baysal 1992, Michaelsen et al. 2000). Diyetle alınan demirin ancak %5-10 kadarı emilmekte kalanı gaita ile atılmaktadır. Ancak bu değer, demirin gıdalardaki şekline ve vücutta demir eksikliği bulunup bulunmamasına göre değişmektedir (Eker 1999). Gereksinim olduğunda demir atılması 0.1 mg gibi çok küçük miktarlara inebildiği gibi, fazlalık durumunda ise atılan miktar 5 mg a kadar çıkabilir (Oruç 1996). 12

Demir, bedende ferritin ve hemosiderin şeklinde depolanmaktadır. Demirin %30 u karaciğerde, %30 u kemik iliğinde, kalanı dalak ve kaslarda depolanır. Kan dolaşımında demir, transferin veya siderophilin denen proteine bağlanarak taşınır. Bu protein karaciğerde sentezlenir ve 100 ml plazma için 280-400 μg (mikrogram) kadar demir bağlayabilecek yetenektedir. Plazmaya gelen demir 60-120 dk içerisinde kemik iliğine taşınır. Vücuttaki toplam demir değişimi, günlük 25-40 mg arasındadır. Demir yetersizliği durumunda kırmızı kan hücrelerinin yapımı hızlandığından, plazmadan demirin kemik iliğine geçişi hızlanır, kemik iliğinin yavaş çalışması durumunda ise yavaşlar. Normal durumda kana emilen demirin %90 ı kemik iliğine geçer. Bunun %70 i 8-10 gün içinde kırmızı kan hücresindeki hemoglobin içinde yer alır. Kırmızı kan hücreleri 120 günde bir yenilenir (Baysal 2002). Erkeklerde günde 1 mg demir gaita yoluyla atılır. Kadınlarda ise menstruasyondan dolayı, günde 1.5-2 mg demir kaybı vardır (Baynes 1989, Çağlayan 1995, İlhan 1997). 2.4.4 Demir gereksinmesi ve kaynakları Yetişkin kişilerin günlük demir ihtiyacı, vücuttan atılan demir kadardır. Normal bir diyetteki demirin %10 unun emildiği düşünülürse, günlük alınması gereken demir miktarı 9 mg dır (Baysal 2002). Gerek miktar ve gerekse emilme kolaylığı yönünden en iyi demir kaynağı, etlerdir. Özellikle demir deposu olan karaciğer, dalak ve diğer organ etleri en zengin demir kaynaklarıdır. Bunun yanında, üzüm ve diğer meyve sularının yoğunlaştırılması ile yapılan pekmez, yumurta, kuru meyveler, yeşil sebzeler, kuru baklagiller, fındık, fıstık ve susam gibi yiyecekler, demir için en iyi kaynak sayılmaktadır (Eker 1999). Diyetin nitelik ve niceliği, bireysel özellikler, demirin emilim ve kullanımını etkilemektedir. Hayvansal kaynaklı yiyecekler; özellikle kırmızı et diyette yer almıyorsa, demirin emilimi düşük olmaktadır. Ülkemizle birlikte az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, çeşitli nedenlerle hayvansal yiyecek tüketimi düşüktür. Tahıl ve ürünleri ile öteki 13

bitkisel yiyeceklerdeki demirin emilme oranları ise hayvansal kaynaklara göre düşüktür (Baysal 2002). Diyetteki demirin emilim miktarı, diyetteki destekleyici ve engelleyici maddelerin varlığına bağlıdır. Taze sebze ve meyvelerde bulunan C vitamini en güçlü destekleyicilerden birisi olup, C vitamini alımı ile demir emilimi arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Kefir gibi fermente ürünler, hem olmayan demirin emilimini artırmaktadır. Demir emilimini en fazla engelleyen ise fitatlar ve polifenollerdir (Michaelsen et al. 2000). Lifli kepekli yiyecekler ve soya fasulyesinde bulunan fitatlar, çayda bulunan tannatlar ve sütte bulunan fosfatlar, birçok sebzede bulunan polifenoller erimeyen bileşikler oluşturarak hem dışı demirin emilimini azaltmaktadırlar (Çetin ve Aydın 1999). 2.4.5 Demir eksikliği anemisi Günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak ortaya çıkan demir eksikliği anemisinin görülme sıklığı, küçük çocuklar ve çocuk doğurma yaşındaki kadınlarda (özellikle hamile kadınlarda) en yüksektir (Oruç 1996, Eker 1999). Demir eksikliği anemisi, her yaşta ve bütün sosyo-ekonomik düzeylerde görülmekle birlikte; çocuklarda ve gençlerde, kızların menstruasyon dönemlerinde, adölesan erkeklerde, yetersiz ve dengesiz diyetle beslenenlerde, hamilelikte ve emziklilikte daha yaygındır (Eker 1999). En çok görüldüğü gruplar arasında, kadınlar ve okul öncesi yaştaki çocuklar olmasına rağmen, erkeklerde ve daha büyük yaştaki çocuklarda da görülmektedir (Anonim 1992a). Demir eksikliği, erkekler ve post-menopozal dönemdeki kadınlarda, çoğunlukla sindirim sistemindeki kanamalardan kaynaklanmaktadır (Öztürk vd. 1997). Demir eksikliği anemisi; klinikte en sık görülen anemi tipi olup, kemik iliğinde depo demirinin tükendiği tek anemidir (İlhan 1997). Bu durumda; kanın oksijen taşıma kapasitesi azaldığından, dokulara gerekli oksijen miktarında da azalma olacağından, doku hipoksisi gelişir. Hipoksi sonucu, dokuların fonksiyonları bozulur, bundan dolayı aneminin belirtileri pek çok sistemde ortaya çıkar. Kanın oksijen taşıma kapasitesindeki 14

azalmayı takiben; vücut, mevcut hemoglobini en iyi şekilde kullanmak için, eritrositlerden dokulara verilen oksijen ve kanın dolaşım hızını artırır ve toplam kan hacmini normal veya normale yakın tutmaya çalışarak, oksijene ihtiyacı az olan dokulardan, oksijen gereksinimi fazla olanlara giden kanı çoğaltır (Borazan 2000). Yeterli beslenmeyle; dokularda demir depolanmakta olup, bu demir, diyetle alınan demirin yetersiz olması yada emiliminde bir bozukluk olması gibi durumlarda oluşabilecek demir yetersizliği durumlarında kullanılmaktadır (Nestel and Davidsson 2002). Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yetişkin erkeklerde 13 g/dl, doğurgan çağdaki kadınlarda 12 g/dl, gebe kadınlarda 11g/dL hemoglobin değerlerini anemi tanısı için sınır kabul etmektedir. Hematokrit (Htc) değerinin yetişkin erkekte %39.0 un, kadınlarda %36.0 nın ve serum ferritin düzeyinin 12 mcg/l ün altında olması demir eksikliği anemisi olarak kabul edilmektedir (Eker 1999, Bayraklı 2000) Demir yetersizliği; dünya üzerinde beslenme yetersizlikleri içerisinde en yaygın olanı olup, 3 milyardan fazla insanı etkilediği varsayılmaktadır (Michaelsen et al. 2000). Yapılan çeşitli çalışmalara göre; gelişmekte olan ülkelerde yetişkin erkeklerin %3 ünde, kadınların %20 sinde, süt çocuklarının %30 unda ve gebe kadınların %50 sinde demir eksikliği anemisi bulunmaktadır (Hayran vd. 1989) ABD toplumunda, demir eksikliği anemisi prevelansını ortaya çıkarmak için yapılan bir çalışma ile, yaklaşık 20 milyon kişinin demir eksikliği anemisi olduğu saptanmıştır (Eker 1999). Yapılan çeşitli çalışmalarda; gelişmiş ülkelerde 15-59 yaş arası kadınların %10.3 ünün, gelişmemiş ülkelerde %42.3 ünün, gelişmiş ülkelerde 15-59 yaş arası erkeklerin %4.3 ünün, gelişmemiş ülkelerde %30.0 unun anemik olduğu belirlenmiştir. WHO; Afrika, Amerika, Güneybatı Asya, Avrupa, Doğu Akdeniz ve Batı Pasifik te yaptığı çalışmaların sonucunda; 15-59 yaş arası 572 540 kadının ve 475 300 erkeğin anemik olduğunu belirlemiştir. Hindistan da kadınların %74 ünün, Afrika da %40 ının, Latin Amerika da %30 unun anemik olduğu saptanmıştır (Anonymous 2001). 15

Ülkemizde 1974 yılında yapılan beslenme ve sağlık araştırmasına göre; 5 yaş ve üzeri kadınların %57.0 sinin, gebe kadınların %73.9 unun, emzikli kadınların ise %65.4 ünün hemoglobin değeri 11 g/dl nin altında bulunmuştur (Köksal ve Baysal 1977). 2.4.6 Demir eksikliği anemisi nedenleri (etiyolojisi) Demir eksikliği anemisinin en önemli nedenleri; hızlı büyüme, besindeki demirin yetersiz olması, kronik kan kaybı, bağırsaklardan demir emiliminin bozuk olması yada bunların kombinasyonudur (Eker 1999). Anemi; çeşitli nedenlere bağlı olarak meydana gelmektedir. Tahıl ağırlıklı beslenen kişilerde de demir eksikliği kolayca gelişebilir. Diyette bulunan fosfatlar ve tahılda bulunan fitatlar, demirle birleşerek emilimi güçleştirmektedir. Aşırı çay içilmesi, çekirdek kahvenin yenmesi, antiasit ilaç tedavisi, demir emilimini azaltan maddelerin fazla alınması, demir emilimini azaltmakta ve dolayısıyla demir eksikliği anemisine neden olmaktadır. Demirin besinlerle az alınmasına bağlı olarak, hemoglobin yapımı bozulur ve bu nedenle meydana gelen demir eksikliği anemileri %32-72 oranındadır. Hemoroit, mide-barsak ülserleri ve kanserleri, barsak parazitleri gibi durumlarda, akut ve kronik kanamaya bağlı olarak demir eksikliği anemisi ortaya çıkar. Gebelik, büyüme-gelişme, menstruasyon dönemleri gibi zamanlarda da demir gereksiniminin artmasına bağlı olarak anemi gelişebilir (Oruç 1996). Vücutta, sürekli ama düşük miktarlarda bir demir kaybı söz konusudur. Bunun ana nedeni cilt yüzeyinden ve gastro-intestinal mukozadan hücre kayıplarının olmasıdır. Parazit olması, inek sütünün bebeklere 9 aydan önce verilmesi ve kan kayıpları gibi nedenler, demir eksikliğine yol açmaktadır (Michaelsen et al. 2000). Kalsiyum karbonat, alüminyumhidroksit ve magnezyumhidroksit gibi antiasitler ve çeşitli barsak hastalıkları demir emilimini engelleyebilir. Kanama, atrofik gastrit, total gastroktomi gibi duedonumdan geçişin engellendiği veya hızlandığı koşullar, demir eksikliğinin genel nedenidir. İntestinal kan kaybının diğer bir nedeni de, aspirin kullanımı ve kanama zamanındaki uzamaya bağlı kayıplardır. Aspirin, normalde 1 ml den daha az olması gereken intestinal kan kaybını beş kat daha artırmaktadır (Eker 1999). 16

2.4.7 Demir eksikliğinin fizyopatolojisi Demir eksikliği anemisi 5 safhada meydana gelmektedir. I.Safha: Vücuttaki demir depolarının boşalmasıdır. Vücuttaki depolanmış demirin giderek azalmasına karşılık, hemoglobin ve plazma demiri normal değerde kalmaktadır. Depolanan demir miktarı azaldıkça, diyetteki demir daha fazla emilmeye başlar ve transferrin konsantrasyonu yükselir, yani demir bağlama kapasitesi artar (Nestel and Davidsson 2002, Oruç 1996). II.Safha: Boşalan demir depolarındaki demir, eritroid kemik iliğinin ihtiyacını karşılayamaz hale gelir. Plazmadaki transferrin düzeyi artarken, demir konsantrasyonu azalır ve alyuvar yapımında kullanılacak demirin giderek azalmasına yol açar. Plazma demiri %50.0 mikrogramın altına düşer ve transferrin solürasyonu da %16 nın altına indiğinde, eritrosit yapımında aksaklıklar başlar. III.Safha: Aneminin ortaya çıkma safhasıdır. Eritropoezdeki aksaklıkların başlamasıyla beraber, alyuvarlar ve indeks değerlerinde fazla bir değişme söz konusu değildir. IV.Safha: Bu safhada hipokromik ve mikrositik değişiklikler meydana gelir. V.Safha: Son dönemde ise; dokulardaki demirin noksanlığına bağlı semptomlar ve belirtiler meydana gelir (Oruç 1996). 2.4.8 Klinik bulgular Anemide görülen belirtiler, aneminin ağırlığına, tipine ve anemi nedeni olan bozukluklara göre kişiden kişiye değişmektedir. Çabuk yorulma, solukluk, baş ağrısı, çarpıntı, halsizlik aneminin en çok ve en erken görülen belirtilerindendir. Aneminin derecesi ile yorgunluk, nefes darlığı ve baş ağrısının şiddeti arasında bir ilişki kurulamamıştır (Borazan 2000, İlhan 1997). 17