EDİTÖRDEN... Prof. Dr. Aydın TÜFEKÇİOĞLU Editör. nitelikte gördüğümüz haberleri seçerek içeriğimizi

Benzer belgeler
Teleskop: gökyüzüne açılan kapı

Güneş sistemi içersinde; Güneş, 8 gezegen, asteroidler, kuyruklu yıldızlar, meteorlar, cüce gezegenler,uydular vardır.

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ SINAVI SORULARI VE CEVAPLARI (Şıkkın sonunda nokta varsa doğru cevap o dur.)

TRA1 FLORA. Erzurum Erzincan Bayburt FAUNA

GÜNEŞİMİZ. Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi

Bu türleri yakından tanımak için haritaya tıklayın.

Birincil Yazı Başlığı

2- Bileşim 3- Güneş İç Yapısı a) Çekirdek

Minti Monti. Uzayı Keşfetmek İster misin? Uzayı Nasıl Keşfettik? Haydi Uzay Aracı Tasarla Evrenin En Sıradışı Gökcismi: KARADELİK Ay'a Yolculuk

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ

ASTRONOMİ TARİHİ. 4. Bölüm Kopernik Devrimi. Serdar Evren 2013

Bir Yıldız Sisteminde Canlılığın Oluşması İçin Gereken Etmenler

ANKARA ÜNİVERSİTESİ RASATHANESİ. Evrende Neler Var?

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

Yıldızımız GÜNEŞ. Serdar Evren. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

BAĞIMSIZ BİREY SAĞLIKLI TOPLUM STRATEJİK EYLEM PLANI

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

Bilimsel Bilginin Oluşumu

GÜNEŞ SİSTEMİ. SİBEL ÇALIK SEMRA SENEM Erciyes Üniversitesi İstanbul Üniversitesi

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

PROJE KONUSU NASIL BULUNUR? Prof. Dr. Turan GÜVEN

ÜNİVERSİTEMİZDE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VE BİYOKAÇAKÇILIK ÇALIŞTAYI Gönderen basin - Kasim :00:37

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

5 Haziran Dünya Çevre Günü Kutlandı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ ESPİYE MESLEK YÜKSEKOKULU BİTKİSEL VE HAYVANSAL ÜRETİM BÖLÜMÜ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER PROGRAMI BİLGİ FORMU

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Bir Bakışta Fen Bilimleri Kazanım Defteri

EÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ TARIM TOPLULUĞU 2011 FAALİYET RAPORU

Doğa, Çevre, Doğal Kaynak ve Biyolojik Çeşitlilik

Biyoloji = Canlı Bilimi. Biyoloji iki ana bölümden oluşur:

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

HEMŞİRELERİNİN UYGULADIKLARI HASTA EĞİTİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Uzm. Hem. Aysun ÇAKIR

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

İşyeri Hekimleri İçin Yenileme Eğitim Programı


Düzce ve Batı Karadeniz Bölgesindeki Endemik ve Nadir Bitki Taksonlarının Ex-situ Korunması Amacıyla

17. yy. Dehalar Yüzyılı

ÇOCUK HEMŞİRELİĞİ EĞİTİMİNDE BİLİŞİM VE TEKNOLOJİNİN KULLANIMI

KORUNAN ALANLARIN PLANLANMASI

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

SU Lise Yaz Okulu. Samanyolu ve Diğer Gökadalar

GÖKADAMIZ SAMANYOLU. Serdar Evren Astronomiye Giriş II

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

BİRLİKTE YAŞAMA(KASIM-ARALIK)

Anadolu Bacıları ndan Tam Destek

İHBAR

Güneş Sistemi (Gezi Öncesinde)

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz

SU ÜRÜNLERİNDE MEKANİZASYON-2

Teknoloji Geliştirmede ve Eğitimde Üniversite Sanayi İşbirliği

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

ÜNİTE 7 : GÜNEŞ SİSTEMİ VE ÖTESİ UZAY BİLMECESİ

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK


CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

KUTUP IŞINIMI AURORA.

BİLİM SEL YÖNTEM BASAMAKLARI 1

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Prof. Dr. Ceyhun GÖL. Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Havza Yönetimi Anabilim Dalı

DEDENİN ADAYI, ERDOĞAN BAŞEĞMEZ, PROJELERİNİ ANLATTI

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

MEVZUAT BİLGİLENDİRME SERVİSİ

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

Denizlerimizi ve Kıyılarımızı Koruyalım

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Kütlesel çekim kuvveti nedeniyle cisimler bir araya gelme eğilimi gösterirler, birbirlerine

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Arı Ürünleri, Bitkiler ve Sağlığımız. Yard.Doç. Dr. Mine Koçyiğit

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

KUTUPLARDAKİ OZON İNCELMESİ

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

Proje Adı ASİT YAĞMURLARININ BİTKİ YAPRAKLARI ÜZERİNE ETKİSİ. Proje Grubu KARINCA. Emrah AVCI Abdullah Bayram GÜRDAL

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ - CERRAHPAŞA FLORENCE NIGHTINGALE HEMŞİRELİK FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI KLİNİK UYGULAMA DERSİ UYGULAMA YÖNERGESİ

İşyeri Temsilcileri Rehberi

KORUNAN ALANLARIN PLANLANMASI

Makine Mühendisliği Bölümü

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

KÜMELER. Serdar Evren Astronomiye Giriş II

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ VE SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ NE HOŞGELDİNİZ

Bize En Yakın Yıldız. Defne Üçer 30 Nisan 2011

BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FİZİK BÖLÜMÜ

DENEME SINAVLARI KONU DAĞILIMI MATEMATİK. TURAN GÜNEŞ BUL. NO: 23 ÇANKAYA - ANKARA

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

SU Lise Yaz Okulu. Karanlık Madde

Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

TÜRKİYE KIRSALINDA KADIN

Transkript:

EDİTÖRDEN... Artvin Çoruh Üniversitesi olarak yaklaşık 2 yıldır yayınını devam ettirdiğimiz Artvin Kampüs ün 6. sayısına başlarken siz değerli okurlarımızı en içten saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Dergimizin bundan önceki sayılarında Editör olarak gösterdiği özverili ve titiz çalışmasıyla derginin sizlere ulaşmasını sağlayan Sayın Aziz Yiğit e Artvin Çoruh Üniversitesi adına gönülden teşekkür ediyorum. Sayın Yiğit ten devraldığım editörlük görevini, Üniversitemizin dinamik yapısına uygun biçimde ve Üniversitemize yakışır bir sorumlulukla yürüteceğimi belirtmek isterim. Her yeni dergi bizleri size yaklaştırdığı gibi, sizleri de bize yaklaştırıyor. Genç ve dinamik Üniversitemizde yaşanan hızlı gelişmeler, eğitim-öğretim alanında ve bilimsel alanda yaşanan yenilikler ve ilerlemeler ile üniversitemizin bina, tesis ve eğitim altyapısının nitelik ve nicelik olarak hızlı yükselişi, bizim, tüm bunları her fırsatta sizlere anlatma sevincini ve gururunu sizlerle paylaşma isteğimizi daha da arttırıyor. Anlattıkça sizlere daha bir yakınlaştığımızı hissediyoruz. Bölgemizin bu değerli çiçeğini, Üniversitemizi hep birlikte, el ele büyüttüğümüzü, bundan sonra da yine sizlerle birlikte hep birlikte daha da büyüteceğimizi biliyoruz. Bu Bülten, yöneticisi, akademisyeni, idari personeli, öğrencisi, paydaşları ve Artvinlisi ile Artvin Çoruh Üniversitesi ne gönül veren herkesin ortak sesi olabilmesi amacıyla hazırlanıp yayımlanıyor. Bu çerçevede, saydığımız tüm bu grupları yakından ilgilendiren gelişmelerin tamamını, eksiksiz biçimde siz okuyucularla paylaşmayı hedefliyoruz. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, henüz genç ve bir o kadar da dinamik olan Üniversitemizde yaşanan gelişmelerin tamamını sizlere duyurmak mümkün olamıyor. Bizler de bu gelişmeler içinden bizi sizlere en iyi anlatacak olanları, en fazla bilgiyi size aktarabileceğimiz ve en çok ilgiyi uyandırabilecek nitelikte gördüğümüz haberleri seçerek içeriğimizi oluşturuyoruz. Dönem olarak, üniversiteler bakımından bahar ve kış dönemleriyle kıyaslandığında pek çok yönüyle daha az faaliyetin gerçekleştirildiği yaz aylarına rastlayan bu sayımızın periyodu uzatıldı ve bir yandan geçtiğimiz akademik yılın mezuniyeti haber yapılırken yeni akademik yıl açılışı da beklenerek yeni dönemin ilk faaliyetleri de bu sayıya eklendi. Bu çerçevede, Artvinlilerin ve Türkiye nin dört bir tarafından ailelerin ve misafirlerin katıldığı mezuniyet coşkusu, bu sayımızın haberleri arasında yer alıyor. Yine, üniversite olarak çok önemsediğimiz ve hem Üniversitemize hem de Artvin e pek çok yönden önemli katkılar sağlayacağını düşündüğümüz Bitki Müzesi projemize ilişkin merak edilenler ve yaşanan gelişmeler de iç sayfalarımızda sizlere aktarılıyor. Bu sayımızın en önemli konularının başında şüphesiz ki canlı doğal kaynaklar kaçakçılığı geliyor. Hem bitki hem de kelebek ve böcek kaçakçılığı, kaçakçılığın sebep ve yöntemleri, bunun türlerin geleceğine etkisi ve benzeri başlıklarda Üniversitemizin iki değerli öğretim üyesi tarafından verilen bilgiler ışığında hazırlanan dosya haberlerimizle tüm okuyucularımızın dikkatini bu konuya çekmeye çalıştık. Diğer bilimsel toplantılar, Bahar Şenlikleri, öğrenci topluluklarının faaliyetleri, okulumuzun fiziki altyapısında gerçekleşen ilerlemelere ilişkin haberler ve bir başka dosya haber olan akciğer kanserine ilişkin makale ise dergimizde yer alan diğer konular. Bu yeni dönemde de sizlere merhaba diyebiliyor olmanın derin mutluluğunu yaşadığımı bildirmek isterim. Editörü olduğum bu Bültenin hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarım ve Üniversitem adına selam ve saygılarımı sunuyorum. Prof. Dr. Aydın TÜFEKÇİOĞLU Editör

İÇİNDEKİLER DOSYA Geleceğimiz Tehdit Altında/////////////////////////////////////////////////////////// 4 KONFERANSLAR MAKALE Gökyüzüne Yakın Bakış//////////////////////////////////////////////////////////////12 Halk Sağlığının Olmazsa Olmazı Hemşireler/ ///////////////////////////////////////16 Modernite ve Ahlak Sorunu//////////////////////////////////////////////////////////20 Benzer Coğrafyalar Benzer Sorunlar///////////////////////////////////////////////23 Ağaçlandırmanın Dünü ve Bugünü//////////////////////////////////////////////////24 Önlenebilecek Bir Hastalık: Akciğer Kanseri////////////////////////////////////////26 DIŞ İLİŞKİLER Brno Teknoloji Üniversitesini Tanıyalım////////////////////////////////////////////32 EDİTÖR YAYIN BİLGİSİ Prof. Dr. Aydın TÜFEKÇİOĞLU SAYI: 6 / Ağustos 2011 Baskı Adedi: 1.000 Baskı Yılı: 2011 Artvin Çoruh Üniversitesi Adına Yayın Sahibi Prof. Dr. Mehmet DUMAN KÜNYE

ÖĞRENCİ ETKİNLİKLERİ Bu Bahar da Rengarenk//////////////////////////////////////////////////////////////34 4 Günde İstanbul/////////////////////////////////////////////////////////////////////36 Öğrenci Topluluklarının Sayısı Hızla Artıyor/////////////////////////////////////////37 Öğrencilerimizden Şiir Dinletisi//////////////////////////////////////////////////////38 Kafkasör ün Yerini Göğünü Boyadık/////////////////////////////////////////////////38 Deriner Barajına Teknik Gezi////////////////////////////////////////////////////////39 ÜNİVERSİTEMİZDEN Bitki Müzesi Kuruyoruz//////////////////////////////////////////////////////////////40 Üniversitemizde Mezuniyet Coşkusu////////////////////////////////////////////////44 Arhavi de Kuşak Bağlama Töreni/ ///////////////////////////////////////////////////49 Eğitim Ağımız Genişliyor/ ////////////////////////////////////////////////////////////50 Yeni Dönem Yeni Bina////////////////////////////////////////////////////////////////51 Basında Artvin Çoruh Üniversitesi///////////////////////////////////////////////////52 2011 Yılı Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos Ayları Personel Hareketliliği///////// 54 İletişim Bilgileri///////////////////////////////////////////////////////////////////////56 YAYIN EKİBİ YAZI İŞLERİ Prof. Dr. Ömür Bütev DOLGUN İrfan ŞEKER Yrd. Doç. Dr. Zehra EMİNAĞAOĞLU Cüneyt HAS Yrd. Doç. Dr. Fatih DEMİREL Hatice PINARBAŞI Yrd. Doç. Dr. Ali KOLOMUÇ Yrd. Doç. Dr. Kemal GÖZ Öğr. Gör. Turan AKSAKAL Öğr. Gör. Fatmagül B. DENERİ Arş. Gör. Semra TÜFENKÇİ Okt. Özlem ERDEM

Dosya CANLI DOĞAL KAYNAKLARIN KAÇIRILMASI, TÜRLERİN GELECEĞİNİ TEHDİT EDİYOR Geleceğimiz Tehdit Altında Dünyada son dönemlerde ortaya çıkan ve gün geçtikçe yaygınlaşan endemik bitki ve yabani hayvan kaçakçılığı, özellikle ender türleri tehdit eden bir yapıya dönüştü. Belli bir bölgedeki ve o bölgeye has bitki ve yabani hayvanların izinsiz toplanarak ülke dışına kaçırılması genel anlamda canlı doğal kaynaklar kaçakçılığı olarak isimlendiriliyor. Halkın bu konuda yeterince bilgilendirilmemesi de kaçakçıların ekmeğine yağ sürüyor. Gittikçe küresel bir sorun haline gelen endemik bitki ve yabani hayvan kaçakçılığı ekolojik dengeye zarar veren başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Ülkemizde ve özelikle Artvin de artan bitki ve yabani hayvan kaçakçılığı, kaçakçılığın önlenmesi ve türlerin korunması için alınması gereken tedbirler hakkında farklı uzmanların görüşlerine başvurduk. Uzmanlara göre; sahip olduğu doğal dokusuyla zengin bitki ve yabani hayvan türlerini bünyesinde barındıran Artvin kaçakçıların gözdesi haline geldi. Artvin deki türlerin geleceği ise yöre insanının elinde. 4

www.artvin.edu.tr Bitkiler Genleri ve Tıbbi İlaç Yapımı İçin Kaçırılıyor Ekolojik dengeye zarar veren başlıca unsurlar arasında yer alan bitki kaçakçılığı, son yıllarda küresel bir sorun haline gelmeye başladı. Ekonomik kazanç elde etmek maksadıyla yasal olmayan yollardan doğadan bitki toplanması Bitki Kaçakçılığı olarak adlandırılıyor. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu Doğu Karadeniz ve Artvin de son dönemlerde artan bitki kaçakçılığı hakkında önemli bilgiler aktardı. Doç. Dr. Eminağaoğlu bitki kaçakçılığı hakkında aşağıdaki noktalara dikkat çekti: Artvin in Doğası Cezbediyor Artvin ili dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 34 karasal ekolojik bölgesinden biridir. Artvin, sahip olduğu 4 önemli bitki alanı, 1 biyosfer rezerv alanı, 2 milli park, 3 tabiatı koruma alanı ve 1 tabiat parkı ile biyolojik çeşitlilik açısından ülkemizin en önemli illerinden biridir. Ayrıca Artvin 1864 bitki türü ile ülkemizde Antalya (2126) ve Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu İstanbul dan (2048) sonra en fazla bitki taksonuna sahip ildir. Risk Altında Olan Türler Artvin de 199 adedi endemik ve 106 adedi endemik olmayan nadir bitki olmak üzere toplam 305 adet bitki taksonu risk altındadır. IUCN (International Union for Conservation of Nature- Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği) risk kategorilerine göre söz konusu 305 taksonun 15 adedi (14 endemik) CR, 35 adedi (31 endemik) EN, 103 adedi (24 endemik) VU, 96 adedi (77 endemik) LC, 11 adedi (11 endemik) NT ve 45 adedi (24 endemik) DD kategorilerine dahil edilmişlerdir. Endemizm oranı %10.7 dir (172 endemik takson. Artvin de saptanan 305 nadir bitkiden; 69 u Küresel Ölçekte Tehlike Altındaki Türler, 130 u Avrupa Ölçeğinde Tehlike Altındaki Türler ve 106 adedi ise Ulusal Ölçekte Nadir Türlerdir. 6 bitki taksonu Bern Sözleşmesine, 17 bitki taksonu ise CITES sözleşmesine tabidir. Bölgede doğal yayılışa sahip endemik bitkilerden yaklaşık 17 tanesi ismini Artvin ilinden veya Çoruh Nehrinden almışlardır. Bunlar: Alchemilla tiryalensis (Aslan pençesi), Alyssum artvinense (Artvin kuduz otu), Campanula choruhensis (Çoruh çançiçeği), Crocus biflorus subsp artvinensis (Çift çiçekli Artvin safranı), Dianthus artvinensis (Artvin karanfili), Helichrysum artvinense (Artvin solmaz otu), Heracleum sphondylium subsp. artvinense (Çayır tavşancılotu), Hieracium artvinense (Artvin Şahin otu), Hieracium subartvinense (Şahin otu), Linaria genistifolia subsp. artvinensis (Artvin nevruz otu), Paracaryum artvinense (Çarşakotu), Potentilla savvalensis (Şavval beşparmakotu), Saxifraga artvinensis (Artvin gelinteli), Stachys choruhensis (Çoruh tüylü çayırotu), Symphytum savvalense (Şavval kafesotu), Verbascum artvinense (Artvin sığır kuyruğu) ve Viola yusufeliensis (Yusufeli menekşesi). 5

Dosya Ayı üzümü- Likopa (Vaccinium arctostaphyllos) Vargit çiçeği - Çiğdem (Colchicum speciosum) Orman gülü (Rhododendron smirnovii) Artvin zambağı (Lilium ponticum) Artvin de Bitki Kaçakçılığına Konu Olan Türler Artvin de kaçakçıların çoğunlukla ilgi gösterdiği türler arasında ters lalelerden Fritillaria latifolia ve F. caucasica, lalelerden Tulipa julia, kardelenlerden Galanthus woronowi ve Galanthus krasnovii, mavi yıldızlardan Scilla sibirica, çiğdemlerden Colchicum speciosum, safranlardan Crocus vallicola, zambaklardan da Lilium ponticum ve Lilium kesselringianum bitki kaçakçılığına konu olmaktadırlar. Bu türlerin kalp ve damar hastalıkları, çocuk felci, Alzheimer ve kanser gibi hastalıkların tedavisinde, içerdikleri etken maddeler nedeniyle de bilimsel amaçlı çalışmalarda kullanıldığı bilinmektedir. Bitki Genleri Üzerinde Bilimsel Çalışmalar Yapılıyor Bir bitkinin gen haritası çözülüp bir bölgeden başka bir bölgeye nakli sağlanabilir. Mesela, dünya üzerinde sadece Türkiye de yetişen bir bitkiden bir örnek alıp, genleri çözülerek Hollanda da yetiştirilebilir. Ayrıca o bitki ile ilgili ilaçlar üretmek, o bitkiyi ortadan kaldıracak virüsler üretmek, o bitkinin genlerine başka genler monte ederek o bölgedeki başka bitki türlerini ortadan kaldırmak mümkündür. Bir bitkiyi Canavar Bitki haline getirmenin şu anki teknoloji ile çok kolay olduğunu düşünebiliriz. Yani bu genleri çözülmüş bitkiler tekrar bir tarlaya ekildiğinde içerdikleri genetik bilgi sayesinde o bölgedeki bitki örtüsünü yok etmekte ve o bölgedeki diğer bitki örtüsünü belirli böcek türlerine veya mantar türlerine zayıf hale getirebilmektedir. İlaçların Özü Doğadır Geleneksel ilaçların başlıca kaynakları bitkiler, hayvanlar ve anorganik (mineral) maddeleridir. Bitkiler taze olarak, kurutulmuş olarak veya biyoaktif madde kaynağı olarak doğal ilaçların en temel kaynaklarıdır. Günümüzde bitkilerle tedavi fitoterapi bir bilim dalı haline gelmiştir. Yeşil dalga, Yeşil ilaç adıyla anılan ilaç ve tedavide doğaya dönüş akımı tüm Avrupa ve Amerika yı etkisi altına almaktadır. WHO (World Health Organization / Dünya Sağlık Örgütü) tarafından yapılan bir çalışma, dünyada yaklaşık 21.000 bitki türünün ilaç sanayisinde kullanıldığını ortaya koymuştur. İnsanoğlunun tıbbi, aromatik ve diğer kullanım potansiyeli olan bitkilerden koruma-kullanma dengesi içinde faydalanmaya özen göstermesi çok önemlidir. Bu yalnızca bitki türlerinin varlığını sürdürmesi açısından değil aynı zamanda tüm diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi kaynakların tamamen tüketilmeden, sürdürülebilir kullanım ilkesine uygun olarak kullanılabilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. 6

www.artvin.edu.tr Lilium kesselringianum Tıbbi bitkiler üzerinde yapılan deneysel araştırmalar bitkisel droglarda bulunan bileşikler hakkında bilgilerimizi arttırmamızı sağlamıştır. Droglarda sellüloz, nişasta, pektin, protein, şeker gibi tedavi yönünden etkisiz maddeler yanında düşük miktarlarda bile farmakolojik etkilere sahip bileşikler de bulunmaktadır. Bu maddelere etkili maddeler denilmektedir. Droglara tedavi özelliğini veren maddeler kimyasal yapılarına göre Glikozidler, Organik asitler, Tanenler, Alkaloidler, Sabit yağlar, Uçucu yağlar, Reçineli bileşikler, Vitaminler, Antibiyotikler, Saponinler, Enzim ve Fermentler, İnorganik maddeler şeklinde gruplandırılmaktadır. Turist Görünümlü Bitki Kaçakçıları Dünyanın bitki cenneti olan Anadolu da kısa bir süre öncesine kadar bitki yağmasına karşı hiçbir önlem alınmamaktaydı. Bitki kaçakçılığının faturası milyarlarca dolar zarardır. Türkiye de dünyanın hiçbir yerinde olmayan 3600 endemik bitki taksonu bulunuyor ve bu bitkiler yıllardır henüz bu konuda tam bilinçlendirilemeyen bölge halkıyla işbirliği halinde yurtdışına kaçırılıyor. Kaçırılan bitkilerimiz yurtdışındaki laboratuarlarda, gen bankalarında değerlendiriliyor. Dağlarımıza özgü olan binlerce çeşit çiçek birçok ülkenin dikkatini çekmektedir ve son yıllarda özellikle Artvin e gelen yabancı turist sayısı sürekli artış göstermektedir. Bu durum belki ilk aşamada iyi karşılanabilir fakat araştırıldığı zaman bu kişilerin özellikle belirli bir ülkeden geldikleri ve dağlarımızda gece-gündüz araştırma yaptığı ortaya çıkmaktadır. Bunun delilleri de mevcuttur. Özellikle Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencilerinin arazi uygulaması esnasında bitki arayan Hollandalı turistleri ihbar etmeleri neticesinde, turistlerin 5000 e yakın lale soğanı ile yakalanmaları bitki kaçakçılarının bölgenin ekolojik dengesini bozmaya yönelik hamlelerini özetler niteliktedir. Yerli halk ve yaylacılık yapan insanlar bu konularda bilgi sahibi olmadığından, kendilerini turist olarak tanıtan bu kişilere iyi niyetle yaklaşıp, çiçeklerin ve bitkilerin yerlerini onlara Doğadan Bitki Toplamak İzne Bağlı Türkiye de, dünyanın hiçbir yerinde olmayan 3 bin 500 adet ender bitki türü bulunuyor. Bunlara endemik bitki deniliyor. 1983 ve 1988 yıllarında yayımlanan iki kararname ile yabancıların doğadan bitki toplamaları izne bağlandı. Yabancı bilim insanları, Dışişleri Bakanlığı izni ve bir üniversitedeki ilgili akademisyenlerin gözetimi ve işbirliğiyle belirli sayıda örneği dağlardan toplayabiliyor. Yurt dışına kaçırılan bitkiler, oradaki laboratuarlarda ve gen bankalarında değerlendirilebiliyor. Uzmanlar, bitki türlerinin jandarma, gümrük sorumluları ve yerel yöneticiler tarafından işbirliği içinde bilinçli ve programlı olarak izlenmesini, belli yerlerde ise düzenli kontroller yapılması gerektiğini belirtiyorlar. 7

Dosya söyleyebilmektedir. Çoğu ülkede bitki kaçakçılığına karşı, bu bölgelere giriş ve çıkışlar kontrol edilmektedir. Sadece Kaçkar Dağları değil, Toroslardan Cudi dağına kadar Türkiye nin neredeyse tamamı bu tehlikeyle karşı karşıyadır. Dağlarımız, ovalarımız, yaylalarımız sebil olmuş durumdadır. Doğa turları gibi bahanelerle ülkemize gelen yabancılar bitki türlerini toplayarak yurt dışına, kendi ülkelerine kaçırmaktadır. Bitki Hırsızlığına Karşı Ne Gibi Önlemler Alınmalı Endemik bitki hırsızlığına karşı alınması gereken birçok önlem vardır. Özellikle endemik bitkilerin olduğu bölgelerde yaşayan halkı uyarıp, konu hakkında bilgilendirerek bitki türlerinin korunmasında katkıda bulunmaları sağlanabilir. Endemik türlerin yoğun olduğu bölgelere giriş ve çıkışların kontrol altına alınarak doğadan izinsiz bitki toplanmasının önüne geçilebilir. Bunların yanı sıra sınır kapılarında bitki kaçakçılığı konusundaki hassasiyet artırılarak kaçırılmak üzere olan bitkilerin yurt dışına çıkışı engellenebilir. Biz bilim adamlarına ve eğitimcilere düşen görev ise, halkımızı ve sivil toplum örgütlerini bu basit gibi görünen ama çok büyük önemi olan bitki kaçakçılığı konusunda bilgilendirmek olmalıdır. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Artvin Çoruh Üniversitesi nin Farkındalık Çalışmaları Artvin Çoruh Üniversitesi, bölgedeki endemik bitkilerin tanıtımı, kaçakçıların varlığı ve tanımlanması hakkında bölge halkının farkındalığını artırmak amacıyla 2007 ve 2010 yıllarında üç ayrı etkinlik düzenledi. İl Jandarma Alay Komutanlığı nda Orman Bölge Müdürlüğü ve Çevre Orman İl Müdürlüğü temsilcilerinin de katılımıyla 2007 yılında düzenlenen ilk seminerde askeri personele, endemik bitkiler ve bitki kaçakçıları hakkında sunum eşliğinde bilgilendirmeler yapıldı. Artvin Valiliğinin talebi üzerine 2010 yılında Yusufeli Kaymakamlığı nda yapılan biyolojik çeşitlilik, bitki ve hayvan kaçakçılığı konulu seminerde de il protokolüne ve bölge halkına konuya ilişkin sunum yapıldı. Yine 2010 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında düzenlenen protokole istinaden, Ormanların Ekoturizm Amaçlı Kullanımı İçin Bilinçlendirme Projesi kapsamında, Artvin Çoruh Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Artvin Orman Bölge Müdürlüğü ve Artvin İŞKUR Müdürlüğü nün işbirliği ile Yusufeli nde yapılan Ormanların Ekoturizm Amaçlı Kullanımı Eğitimi adlı program ile canlı doğa kaynakları kaçakçılığı hakkında bölge insanının farkındalığı artırıldı. 8

www.artvin.edu.tr Kelebeklere Göz Diktiler Bitki kaçakçılığı gibi son dönemlerde hızla artan yabani hayvan kaçakçılığı da özellikle ülkemizde türlerin varlığını ve geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaştı. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Etimolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Temel Göktürk, yaban hayatı ticareti hakkında birçok konuya dikkat çekti. Göktürk, konuyla ilgili olarak şu ifadelere yer verdi: Doğadan her ne sebeple olursa olsun kelebeklerin, böceklerin ve yabani hayvanların toplanması yasaktır. Ancak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü izniyle canlıların toplanması mümkün olabilmektedir. Kaçakçılığın Nedeni Para Kaçakçılığın yapılmasındaki ilk neden parasal kazançtır. Dünyada silah ve uyuşturucu kaçakçılığından sonra 25 milyar dolarlık bir payı olan bitki ve yabani hayvan kaçakçılığı ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca bilimsel amaçlı veya koleksiyon amaçlı toplamalar da olmaktadır. Yasadışı olarak toplanan örnekler Yrd. Doç. Dr. Temel Göktürk biyolojik araştırmalarda kullanılmalarının yanı sıra koleksiyoncular tarafından satın alınmaktadır. Yok Olma Tehdidi Bugün dünya üzerinde 13 binin üzerinde memeli ve kuş, binlerce sürüngen, balık, milyonlarca omurgasız hayvan vardır. Türlerin sona ermesi, dünyadaki yaşamın doğal bir özelliğidir. Fakat son yıllarda, birçok hayvan ve bitki türünün yok olmasının temel sebebi insandır. Yaban hayatı ticareti, yaşayan türleri ve bunlardan elde edilen ürünleri kapsayan çok kazançlı bir iştir. Evcil hayvan talebini karşılamak için milyonlarca hayvan ticarete konu edilmektedir. Bunun yanı sıra kürk, deri, boynuz, fildişi ve bunlardan elde edilen ürünlerin ticareti de önemli miktarlara ulaşmaktadır. Yıllık milyarlarca dolar değerindeki uluslararası yaban hayatı ticareti birçok hayvan türünün hızla azalmasına neden olmaktadır. Yaban hayatının aşırı ticareti, yok olmaya yüz tutan türlerin korunması ve uluslararası ticaretinin engellenmesini zorunlu hale getirmiştir. CITES olarak bilinen Yabani Hayvan ve Tehlike Altındaki Bitki Türlerinin Uluslararası Ti- 9

Dosya Bunlardan birinde, Yusufeli ilçemizde eşiyle birlikte kelebek toplayan Rus turist 624 kelebekle yakalanmıştır. careti Hakkında Konvensiyon Temmuz 1975 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Şu anda 143 üyesi olan CITES in amacı, üye ülkelerde tehlike altında bulunan ve anlaşma kapsamında olan hayvan ve bitki türlerinin ticari ithalinin yasaklanmasını, anlaşma kapsamı liste dışında kalan ancak tehlike olasılığı altında bulunan türlerin ticari ithalatının gözetim altında tutulmasını sağlamaktır. Türkiye söz konusu anlaşmaya 24 Aralık 1996 tarihinde taraf olmuştur. Kaçakçılık sadece ülkemizin değil tüm dünya ülkelerinin önemli sorunlarından biridir. Endemik türlerin yanı sıra yaygın türlerin de bu yolla toplanması türlerin popülasyonlarını azaltarak varlıklarını tehdit etmektedir. Aşırı toplanmalar sonucu bazı türler ileriki yıllarda yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalacaktır. Tür Zengini Bir Yöre: Artvin Ülkemiz birçok yabani hayvan türünün anavatanıdır. Kaçakçıların gözünde Artvin in yeri oldukça önemlidir. Yüzlerce kelebek türünün varlığı ile iştah kabartıcı bir ildir Artvin. Özellikle şifalı bitkilerin bolluğu, renkli kelebekler ve böcekler, bitki ve yabani hayvan kaçakçılarını Artvin e çekmektedir. Bundan 7 yıl öncesine kadar bitki ve yabani hayvanların toplanması yasak değildi. Dolayısıyla o yıllarda kaçırılan türlerin kayıtları tutulmamıştır. Son yıllarda sadece Artvin de 4-5 kaçakçılık olayı tespit edilmiştir. Bu yıl içinde Artvin de 2 adet kaçakçı yakalanmıştır. Artvin de Kaçırılan Yabani Hayvan Türlerinden Bazıları Kelebekler: Türkiye de 45 i ülkemize özgü (endemik) 380 kelebek türü yaşamaktadır. Kelebek çeşitliliği bakımından Türkiye Avrupa nın en zengin ülkesidir. Artvin de ise 194 farklı kelebek türü tespit edilmiştir. Bunlardan Apollo Kelebeği (Parnassius apollo), Merhaba Çokgözlüsü (Polyommatus merhaba), Kırlangıç Kuyruğu (Papilio machaon), Çok Gözlü Mavisi (Polyommatus icarus), Tavus Kelebeği (Saturnia pyri) ve Turuncu süslü kelebek (Anthocharis cardamines) en çok aranan ve kaçakçıların yüksek miktarlarda para karşılığı satabileceği türler arasında yer almaktadır. Yoğunluk olarak Yusufeli yöresindeki kelebekler kaçakçıların gözdesi halindedir. Kaçakçıların topladığı bazı kelebekler 10

www.artvin.edu.tr Geyik böceği (Lucanos cerbus) Geyik Böceği: Artvin de 200 den fazla böcek türü tespit edilmiştir. Bu böcekler arasında Geyik Böceği (Lucanus cervus) kaçakçıların en fazla aradığı türlerden birisidir. Hopa Engereği (Vipera kaznakovi): Türkiye de sadece Hopa (Artvin) civarında yarı tropik ormanlarda habitatın uygun olduğu alanlarda yaşayan Engerekgiller (Viperidae) familyasından sırt bölgesinin rengi genel olarak siyah, gri, sarı ve kırmızı renkli bir engerek türüdür. Son dönemlerde yabani hayvan koleksiyoncuları tarafından izinsiz toplanarak yurt dışına kaçırıldıkları belirlenmiştir. Ayrıca derileri için de kaçırıldıkları bilinmektedir. Bu türlerin dışında atmaca (accipitier) ve kızıl şahin de Artvin bölgesinden toplanarak yurt dışına çıkarılmaktadır. Halk Bilinçlendirilmeli Yakalanma olaylarının son yıllarda artması kaçakçı sayısının artması anlamına gelmemelidir. Bunlar geçmişte de vardı ancak son yıllarda ilçelerde gerçekleştirilen avcılık kurslarında halk bu konuda bilgilendirilerek Hopa Engereği (Vipera Kazkanovi)) sorumluluk kazandırılmıştır. Ancak sadece bu kurslar halkın bilinçlendirilmesi için yeterli değildir. Hedef kitle daha da arttırılarak sadece bu kurslara katılanlar değil bitki ve kelebeklerin toplandığı alanlarda yaşayan yerel halkı da kapsamalı, bunun için de genel bilgilendirme toplantıları yapılmalıdır. Doğadan türlerin toplanmasının yasak olduğu yerel halka duyurulmalıdır. Bunu üniversitemiz bir eğitim projesiyle gerçekleştirebilir. Ülkemizde ve dünyada bu tür kaçakçılık olaylarında uygulanan cezai yaptırımlara gelince; ülkemizde sadece parasal işlem yapılmakta iken Amerika da para cezasının yanında hapis cezası da uygulanmaktadır. Ülkemizde kesilen para cezaları caydırıcı özelliktedir. En düşük ceza 20.000 TL den başlamakta, kaçakçıların yakaladıkları türlere ve sayılarına göre katlanarak artmaktadır. Yakalanan yabancı kaçakçılar sınır dışı edilmektedir. Son olarak şunu söyleyebilirim; Bilinmesi gereken, yaşamak için doğanın bize değil bizim doğaya ihtiyacımız olduğudur. Yitirmeden, bitirmeden değerini bilmeliyiz. Kelebek Toplayıcılarını Tanımak Türkiye de kelebek kaçakçılığının önlenmesi için yürüttüğü çalışmalarla tanınan Doğa Koruma Merkezi, Kelebek Kaçakçılığı İle Mücadele Kılavuzu adlı bir kitapçık hazırlayarak Artvin ve Erzurum da dağıttı. Köylerde, pansiyonlarda ve turistlik tesislerde dağıtılan kitapçıkta, kelebek kaçakçılığı yapan toplayıcıların nasıl tanınacağı resimlerle anlatıldı. Buna göre, kelebek toplayıcılarının yanında kelebek ağı, kelebeklerin konulduğu küçük zarflar ve çantalar, kelebekleri öldürmekte kullanılan şişeler ve kimyasallar bulunuyor. Toplayıcılar, gümrükte yakalanmamak için kimi zaman kelebekleri posta veya kargoyla gönderebiliyor. Kitapçıkta, kelebek ağı ile kelebek yakalayan ve bunları zarfa veya şişelere koyduğu görülen kişiler hakkında kolluk kuvvetlerine bilgi verilmesi istendi. Kelebek kaçakçılığı yapanlar hakkında ilgili kanunlar çerçevesinde idari para cezası uygulandığı belirtildi. Para cezasının caydırıcı olacağına işaret edilerek, böylece kelebek kaçakçılığının azalmasının sağlanabileceği vurgulandı. 11

Konferanslar Gökyüzüne Yakın Bakış Artvin Çoruh Üniversitesi öğrencilerinin faaliyet gösterdiği Amatör Astronomi Topluluğu tarafından düzenlenen Gökyüzü Gözlem Şenliği, İstanbul Kültür Üniversitesi ve Ege Üniversitesi nin ortak katılımıyla gerçekleştirildi. Artvin Çoruh Üniversitesi Öğrenci Toplulukları arasında yer alan Öğr. Gör. Fatmagül B. Deneri danışmanlığındaki Amatör Astronomi Topluluğu tarafından Gökyüzü Gözlem Şenliği düzenlendi. 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde, İstanbul Kültür Üniversitesi ve Ege Üniversitesi nden gelen öğretim üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen şenlik kapsamında Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Zeynel Tunca Yıldızlar, İstanbul Kültür Üniversitesinden Prof. Dr. Zeki Aslan Işık Kirliliği, Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Bolcal Evrendeki Yerimiz ve Yrd. Doç. Dr. Emre Işık Bir Yıldızla Yaşamak: Güneşimiz konulu konferanslarda konuşmacı olarak yer aldı. Gökyüzü, gezegenler, yıldızlar ve ışık kirliliği gibi farklı konuların ele alındığı konferanslarda yıldız patlamaları ve Kara delikler gibi astronominin merak uyandıran noktalarına da değinildi. Prof. Dr. Zeynel Tunca: Yıldızlar Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynel Tunca, Yıldızlar başlıklı konferansında, Gökküresi kelimesini bütün gökcisimlerinin (Ay, Güneş, yıldızlar, Gökadalar) üzerinde olduğu, üzerinde devindiğini varsaydığımız, Dünyamızın olduğu, sonsuz büyük yarıçaplı Sanal Küre olarak tanımladı. Gökküresi üzerinde 88 takımyıldızı bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tunca, gökcisimlerinden edindiğimiz tüm bilginin, onlardan bize ulaşan ışınımlar ile geldiğini ve gözümüzün algıladığı ışınım (ışık) dışında çok farklı ışınımların da söz konusu olduğunu belirtti. Işınım, ortam değişmedikçe doğrultusunu ve yönünü değiştirmez. Işık hızı kavramı ise ışığın bir yılda aldığı yol yani 9.467.280.000.000 km dir. diyen Prof. Dr. Tunca, Ay ve Güneş tutulmalarının gerçekleşme süreçleri ile Galileo Galilei, Johannes Kepler, Nicolaus Copernicus ve Newton gibi ünlü gökbilimciler hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Zeynel Tunca, Kara delik olarak adlandırılan 12

www.artvin.edu.tr Prof. Dr. Zeynel Tunca ve son yıllarda yapılan çalışmalara rağmen gizemini koruyan evrendeki oluşumlar hakkında ise şu açıklamaları yaptı: Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddi oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir şeklinde de tanımlanabilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin, tekillik leri dolayısıyla, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Karadeliklerin içinde zamanın ise yavaş aktığı ya da akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Prof. Dr. Zeki Aslan: Işık Kirliliği İstanbul Kültür Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Aslan Işık Kirliliği adlı konuşmasında Işık Kirliliğini; yanlış yerde, yanlış miktarda, yanlış yönde ve yanlış zamanda ışık kullanılması olarak tanımlandı. Prof. Dr. Aslan, bilim ve teknolojinin yanlış uygulamaları sonucu ortaya çıkan ışık kirliliğinin küresel bir sorun olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Zeki Aslan, Işık Kirliliği ile ilgili özetle şu ifadeleri kullandı: Uzaya kaçan ışık boşa giden para ve boşa harcanan doğal kaynaklar demektir. 1997 yılında uzaya kaçan enerjinin Ocak 2011 itibariyle maliyeti yılda yaklaşık 25 Milyon Lira kadardır. Işık kirliliği, canlıların biyolojik saatlerini de etkilediğinden, doğal yaşam üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Prof. Dr. Zeki Aslan Şenlik kapsamında düzenlenen konferanslar ilgiyle izlendi. Astronomi açısından ele alınacak olunursa, ışık kirliği gökyüzünün berraklığını ortadan kaldırmakta, yıldızların ve diğer gök cisimlerinin gözlenmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılması gerekenler, ışığın gökyüzüne yönelmesini kesmek ve sadece aydınlatılacak olan yere yöneltmek, birim enerji başına daha çok ışık veren kaynakları kullanmak ve zamanlayıcılar kullanarak, gereksiz aydınlatmaları -örneğin reklam ve ilan ışıklandırmalarını- gece yarısından sonra kapatmaktır. Işık kirliliğinin önlenmesi demek; enerji ve doğal kaynaklarda tasarruf etmek, ay- 13

Konferanslar dınlatma maliyetini düşürmek, gece güvenliğini iyileştirmek, doğayı ve gökyüzünün güzelliğini korumaktır. Yrd. Doç. Dr. Ayşegül F. Yelkenci: Evrendeki Yerimiz İstanbul Kültür Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Yelkenci, Evrendeki Yerimiz konulu konferansında; içinde yaşadığımız dünyanın evrendeki yerinin daha iyi anlaşılabilmesi için Dünya gezegeni ve diğer gezegenlerin büyüklükleri, yörüngeleri ve oluştukları maddeler bazında karşılaştırmalarda bulundu. Ayşegül F. Yelkenci bunun yanı sıra Güneş Sistemimizde bulunan başta Güneş olmak üzere, Dünyanın uydusu Ay ve diğer gezegenler hakkında bilgilendirmeler yaptı. Uzay araştırmalarında kullanılan Hubble teleskobundan da bahseden Yelkenci, güneş sistemi dışında Dünya gibi yaşam normlarına Yrd. Doç. Dr. Ayşegül F. Yelkenci uygun gezegenlerin araştırılmakta olduğunu da belirtirken son dönemlerde bu alanda bilim adamları tarafından bazı bulgulara ulaşıldığına dikkat çekti. Dünya ya düşen gök taşlarının içinde çok küçük uzaylı böceklerin izine rastladığını belirten Yrd. Doç. Dr. Yelkenci, NASA tarafından yapılan araştırmalarda Dünya ya düşen en eski meteorların içinde, oksijen varlığında fotosentez yapabilen bakterilere benzerlik gösteren mikroskobik fosiller tespit edildi. Bu fosiller uzayda yaşam olduğunu destekler niteliktedir dedi. Yrd. Doç. Dr. Emre Işık: Bir Yıldızla Yaşamak; Güneşimiz Günün son konuşmasını yapan İstanbul Kültür Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Işık ise Bir Yıldızla Yaşamak; Güneşimiz başlıklı konuşmasında Güneş in bir yıldız olarak özellikleri, güneş fenomenleri ve dünya üzerindeki etkilerinden bahsetti. Yrd. Doç. Dr. Emre Işık Emre Işık, Güneşin katmanları, enerji kaynağı, oluştuğu elementler gibi bilgilerin yanı sıra, güneş patlamaları ve manyetik alanı konusunda da bilgilendirmelerde bulundu. Güneş lekeleri olarak gözlemlenen güneş aktivitesinin şiddetli manyetik akı tüplerinin içyapıdan yüzeye çıkarak hareketli gazı hapsetmesi sonucu ortaya çıktığını ve güneş lekelerinde ölçülen manyetik alan şiddetinin son zamanlarda gittikçe azaldığını da belirten Işık; Son dönemlerde güneş lekelerinde ölçülen manyetik alan şiddetinin azalması dünyanın iklimini de etkileyecek nitelik- 14

www.artvin.edu.tr tedir. Buna benzer bir gelişme Buzul Çağdan hemen önce yaşanmıştı dedi. Emre Işık dünyanın yaşam kaynağı olan Güneş le ilgili şu bilgileri aktardı: Güneş, Güneş Sistemi nin merkezinde yer alan yıldızdır. Orta büyüklükte olan Güneş tek başına Güneş Sistemi nin kütlesinin % 99,8 ini oluşturur. Geri kalan kütle Güneş in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, göktaşları, kuyrukluyıldızlar ve kozmik tozdan oluşur. Günışığı şeklinde Güneş ten yayılan enerji, fotosentez yoluyla Dünya üzerindeki hayatın hemen hemen tamamının var olmasını sağlar ve Dünya nın iklimiyle hava durumunun üzerinde önemli etkilerde bulunur. Samanyolu gökadasında bilinen 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş, kütlesi sıcak gazlardan oluşan ve çevresine ısı ve ışık yayan bir yıldızdır. Güneş in çapı dünyanın çapının 109 katı (1.5 milyon km), hacmi 1,3 milyon katı ve ağırlığı 333.000 katı kadardır. Güneşin yoğunluğu ise Dünyanın yoğunluğunun ¼1/4 ü kadardır. Güneş kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner. Bir turunu ise 25 günde tamamlar. Güneş in atmosferi, doğrudan gözlenebilen tek katmanıdır ve üç bölgeye ayrılır: Ortalama 5800 K sıcaklığındaki ışıkküre (photosphere), konveksiyonun yansıması olan bulgurlanma (granulation), Güneş lekeleri (siyah görülen bölgeler) gibi yapılar gösterir. Lekeler, manyetik alanın görece yeğin (şiddetli) olduğu, aşağıdan gelen konvektif ısı akışını baskıladığı için çevreye göre daha soğuk olan bölgelerdir. Işıkkürenin üzerindeki renkküre (chromosphere), altında bulunan çalkantılı konveksiyonun manyetik yoğunlaşmaları tedirgin etmesiyle yukarıya iletilen dalgaların ortamdaki ses hızını aşması sonucu oluşan şok dalgalarının kol gezdiği, düşük yoğunluklu ama yüzbinlerce K sıcaklıkta bir ortamdır. Onun üzerindeki taç (corona) tabakası, renkkürede ilerleyen manyetosonik dalgaların ve aşağı atmosferden gelen yerelleşmiş yüksek hızlı parçacık rüzgarının milyonlarca kelvine ısıttığı, çok daha düşük yoğunluklu bir ortamdır. Burada manyetik yeniden birleşme, onunla bağlantılı yoğun elektrik akımları ve madde atımları sıradan olaylardır. Güneş in atmosferinde gördüğünüz her yapı ya da olay, bir şekilde manyetik alanlarla bağlantılıdır. Atmosferdeki manyetik alanların da, konveksiyon bölgesinde gerçekleştiği düşünülen bir hidromanyetik dinamo düzeneği ile sağlandığı, türlü kararsızlıklarla atmosfere çıktığı düşünülmektedir. Yrd. Doç. Dr. Emre Işık, kutuplarda gözlenen ve Aurora adı verilen kutup ışıklarının, güneşteki manyetik fırtınaların Dünya ya ulaşması sonucu ortaya çıktığını da sözlerine ekledi. Teleskopla Gökyüzünü İncelediler Şenliğin ikinci gününde ise Artvin kent merkezinde kurulan bir teleskop vasıtası ile gün içerisinde Güneş gözlemi ve hava karardıktan sonra Satürn Gezegeni gözlemi yapıldı. Halkın ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, hava muhalefeti nedeniyle gözlemler zaman zaman kesintiye uğradı. Etkinlik, gözlemlerin yapılmasının ardından sona erdi. 15

Konferanslar HEMŞİRELİK HAFTASI ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLERLE KUTLANDI Halk Sağlığının Olmazsa Olmazı Hemşireler Etkinlikler kapsamında düzenlenen konferansa, Türkiye nin fakülte düzeyindeki ilk hemşirelik okulu olan İstanbul Üniversitesi Florance Nightingale Hemşirelik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı katıldı. 12-18 Mayıs 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen Hemşirelik Haftası etkinlikleri kapsamında İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı, Üniversitemiz Sağlık Yüksekokulu öğrencilerine yönelik bir konferans verdi. Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezi nde yapılan Hemşireliğin Gelişim Süreçleri konulu konferansta, hemşireliğin tarihsel gelişimi ve bu süreçte yaşanan zorluklar hakkında öğrencilere çeşitli bilgiler aktarıldı. Gençlere, hedeflerini ve vizyonlarını geniş tutmaları gerektiğini belirterek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı konferansta şu noktalara dikkat çekti: Hemşire Nedir? Türk Hemşireler Derneğinin tanımına göre hemşire; birey, aile ve toplum sağlığını korumayı, geliştirmeyi ve sürdürmeyi, hastalık halinde ise bireyin bakımını, rehabilitasyonunu sunan, bireyin ve sosyal grupların hastalıklarla mücadele etme gücünü artırmayı hedefleyen sağlık çalışanıdır. Hemşirelik ise çok farklı şekillerde tanımlanmasına rağmen hemşirelikle ilgili temel kavramları Bütüncül yaklaşım, Sağlığı koruma ve geliştirme ile Bakım olarak özetleyebiliriz. Türkiye de hemşirelik halen çözülmemiş birçok sorunla uğ- 16

raşmaktadır. Ancak ülkemizde bulunan yaklaşık yüz bin hemşire birlik olarak sorunların üstesinden gelebileceklerdir. Hemşireliğin önündeki en büyük engellerden birisi hemşirelik okullarının yeterli sayıda olmamasının yanı sıra bu okulların fakülte düzeyine yükseltilememesiydi. Türkiye de hemşire yetiştiren okullar, fakülteleşmek için uzun yıllar çalıştı. Ülkemizde ilk hemşirelik fakültesi de bu yıl içersinde İstanbul Üniversitesi bünyesinde kuruldu. Bu gelişme hemşirelik adına önemli bir adımdır. Hemşirelik Fakültesinin Kurulması İçin Gerekli Unsurlar Bir hemşirelik fakültesinin oluşturulabilmesi için üniversitenin bazı kriterleri yerine getirmesi gerekmektedir. Üniversitenin uygulama hastanesine, anabilim dallarına ve her dalda en az üç öğretim üyesine sahip olması fakülte kurulması noktasında en temel şartlar arasında yer alır. Ancak fakülte oluşumuna girmeden önce meslek ve eğitimle ilgili gerekli altyapı ve donanıma sahip olunması da gerekmektedir. Artvin Çoruh Üniversitesi SYO Öğrencileri Şanslı Ziyaretimde Artvin Çoruh Üniversitesi Sağlık Yüksekokulunu gezme ve öğrencilerle tanışma fırsatı buldum. Samimi olarak belirtmeliyim ki Artvin Sağlık Yüksekokulu hemşirelik eğitiminde yeterli donanıma sahip. Hemşirelik Esasları Laboratuarını beğendiğimi ifade www.artvin.edu.tr Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı etmeliyim. Ayrıca hocalarının mesleğini çok sevdiğini, bu yüzden burada okuyan öğrencilerin çok şanslı olduğunu söyleyebilirim. Eğitim ve Sağlık Durumu Toplumsal Gelişmişliği Belirler Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakıldığında eğitim ve sağlık sorunlarını halledeme- Konferans, başta Sağlık Yüksekokulu öğrencileri olmak üzere kalabalık bir izleyici topluluğunca izlendi. 17

Konferanslar yen hiçbir ülke gelişmiş değildir, eğitim ve sağlık, gelişmişlik düzeyini belirleyen temel öğelerdir. Sağlığın olmazsa olmazı gerek sağlıklı gerekse hasta bireye hemşirelik bakımıdır. Dünyada meydana gelen her değişim hemşireliğe de yansımaktadır. Hemşireliğin özü bakım olmasına karşın birtakım dinamik değişiklikler de yaşanmıştır. Bu değişimde modern hemşireliğin kurucusu olan Florance Nightingale in rolü büyüktür. Hemşirelik Meslek mi? Hemşirelik meslekleşme kriterlerinin birçoğunu yakalamıştır. Meslekleşme kriterlerinden biri de toplumun talep etmesidir. Toplumla iç içeysek ve mesleğimizi seviyorsak toplumun desteğini kazanırız. En önemli meslekleşme kriteri de toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmektir. Hemşirelik yapan insanların hemşireliğe inanmaları, güvenmeleri ve sevmeleri şarttır. Hemşire, mesleğinin kriterleri gereği insanı sevmek zorundadır. Ayrıca hemşirenin bilgi tabanı geniş olmalıdır. Hemşirelik durağan bir meslek değildir. Hemşirelerin de sürekli yeni şeyler öğrenmeleri ve kendilerini mesleki alanlarında geliştirmeleri gerekmektedir. Her mesleğin bilgi tabanı kuvvetli olmalıdır. Kendimizi geliştirmeliyiz. Hepimiz bir hemşire olarak diplomayı hak etmeli yani okulun verdiği o belgenin içini doldurmalıyız. Hemşirelik bireyin bütününü gören bütünüyle kavrayan bir meslektir. Hemşire insanı doğumdan ölünceye kadar ve bütün yönleriyle ele alır. Hemşire Bireysel Sorumluluk Taşır Hemşirelik açısından başka bir meslekleşme kriteri ise meslek üyesinin bireysel sorumluluk ve meslek bilinci taşıyor olmasıdır. Meslek bilinci sahibi olmak ve mesleki sorumluluk taşımak sağlıklı nesillerin yetişmesinde hemşirelerin üzerine düşen görevleri layıkıyla yapabilmesine katkı sağlar. Bir başka meslekleşme kriteri de uygulayıcıların otonomi sahibi olması, bağımsız karar verebilmesidir. Hemşirelerin motive olmaları görevlerini yaşamlarının önemli bir öğesi olarak düşünmeleri gerekir. Etik ilkelere uymak, bakımı üstlenilen insana zarar vermemek ve hastaya karşı dürüst olmak gerekir. Bu ölçütler hemşireliğin olmazsa olmazıdır. 18

www.artvin.edu.tr Türkiye de Hemşireliğin Gelişim Süreci Türkiye de bazı yanlışlar sonucu meslekleşme kriterlerini henüz tam anlamıyla yakalayabildiğimizi söyleyemem. Son yıllarda özellikle hemşireliğin gelişimi adına olumlu değişimler yaşandığının farkındayız. Ülkemizde öncelikle felsefi, sosyo-kültürel, teknolojik, politik ve ekonomik yönden hemşireliği ilgilendiren değişimler olmuştur. Felsefi değişiklik açısından bakarsak her mesleğin felsefesi vardır. Hemşirelik felsefesinde; hemşirelik nedir, kimler hemşire olabilir, ben hemşire olabilir miyim, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebiliyor muyum gibi sorulara cevap aranır. Bu soruların cevapları hemşirelik felsefesini oluşturur. Politik ve ekonomik değişimler açısından bakacak olursak; ülkemizde 1997 yılında ele alınan Hemşirelik Yasası eksikleri olmasına rağmen nihayet 2007 yılında kanunlaştı. Bu kanun ile hemşireliği bir bütün olarak ele alan ve hemşirelik mesleğini her alanda düzenleyen ve koruyan mevzuat oluşturuldu. Hemşireler olarak sağlık politikalarını anlamamız ve bu politikalarda yer almamız gerekiyor. Hemşireliğin gelişiminde rol alan bir diğer etken ise teknolojidir. Teknolojideki gelişmeler Sağlık Yüksekokulu Müdürü Öğr. Gör. Sinan Saral konferans sonunda Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı ya teşekkür ederek çeşitli hediyeler verdi. yediden yetmişe herkesi etkilemiş durumda ve biz hemşireler olarak bu gelişimden geri kalmayacağız. Teknolojiyi bakım verdiğimiz bireyin faydasına olacak şekilde kullanacağız. Demografik özellikler de hemşirelikte değişim ve gelişime etki etmiştir. Kırsal kesimden kente göç, endüstrileşme, tıbbın gelişmesiyle yaşam sürelerinin uzamasına bağlı olarak yeni hemşirelik alanlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Hemşirelikte yeni hizmet sınıflandırmaları olarak karşımıza çıkan bu alanlara geriatri hemşireliği, pediatri hemşireliği ve evde bakım olgusunu örnek gösterebiliriz. Prof. Dr. Türkinaz Atabek Aştı, Mesleğimizdeki diğer bir gelişim eleştirel düşünmedir. Hemşire araştırmalı, sorgulamalı, analiz etmeli, olayları çok yönlü değerlendirmeli ve yeniliklere açık olmalıdır. Değişim ve gelişime ayak uyduramayan mesleklerin güçlü olmaları ve gelişmeleri olanaksızdır. Değişim ve gelişime ayak uydurmanın önkoşulu bireysel ve profesyonel gelişimdir. Önce kendinizi sonra da mesleğinizi geliştirmelisiniz. Bireysel ve mesleki gelişimin esası da eğitimdir diyerek sözlerini tamamladı. Yaklaşık 45 dakika süren konferansın ardından soru cevap kısmına geçildi. Bu bölümde öğrencilerin merak ettiği noktalara açıklık getiren Prof. Dr. Aştı ya programın sonunda Sağlık Yüksekokulu Müdürü Öğr. Gör. Sinan Saral tarafından çeşitli hediyeler verildi. 19

Konferanslar FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ NDE KONFERANS: Modernite ve Ahlak Sorunu Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi nce düzenlenen konferansa İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tahsin Görgün konuşmacı olarak katıldı. Artvin Çoruh Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi tarafından İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Görgün ün konuşmacı olarak katıldığı Modernite ve Ahlak Sorunu konulu bir konferans düzenlendi. Ahlak Felsefesinin en önemli problemleri arasında sayılabilecek olan iyi ve kötünün ne olduğu gibi konulardan ziyade ahlakın kendisinin bir sorun olup olmadığının üzerinde duracağını belirten Prof. Dr. Tahsin Görgün, konuşmasında modernite kavramı içerisinde ahlakın nasıl bir akıl süzgecinden geçirilerek sorun haline dönüştüğü hakkında değerlendirmelerde bulundu. İnsanoğlunun ahlaka ihtiyaç duyup duymadığı noktasında akıl yürütme ve tartışmaların yapılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Görgün konuşmasında özetle şu noktalara vurgu yaptı: Ahlakın kendisine dair herhangi bir tartışmaya girmeden önce İnsanoğlu ahlaka ihtiyaç duyuyor mu? Biz ahlak olmadan da yaşayabilir miyiz? gibi soruların yanıtlanması gerektiğini düşünmekteyim. Bu soruyu sorarken, Ahlakın ikamesi olacak yani ahlakın yerine geçecek ne gibi kavramlar var? şeklinde başka bir soru da akla gelebilir. Ahlakın yerine geçebilecek bu kavramlardan birisi bilimdir. Bilim hızla geliştiğine ve ahlakın yerine yerleştirildiğine göre bilim bize ne yapacağımızı söyleyecektir. O halde artık ahlaka ihtiyaç yoktur denilebilir mi? Geçmişte düşünürlere baktığımız zaman Hegel in sistemi bu duruma bir örnektir. Hegel sisteminde, ahlakın yerine hukuk ve tarih felsefesini yerleştirmiş ve bu konular üzerinde durmuştur. Yani Hegel in sisteminde ahlak yoktur. Modernitenin Başlangıcı Ahlakın Sonu Ahlakın bir sorun teşkil edip etmediğinin tartışıldığı ve hatta sorun haline getirildiği dönemin, Modernite denilen 19. ve 20. yy.da gerçekleştiğini görebiliyoruz. Modernite konusunu ele alırken öncelikle modernitenin ne olduğu şeklindeki soruyu cevaplamamız gerekmektedir. Descartes in kendisi modernitenin başlatıcısı olma- 20

www.artvin.edu.tr makla birlikte devam eden sürece ayna tutmuş bir isim olduğu söylenebilir. Descartes in meşhur sözü Düşünüyorum öyleyse varım modernitenin özünü ifşa etmektedir. Bu cümlede düşünce, varlığı önceliyor. Yani varlık tamamen kişinin tasavvuruna ve iradesine bağlıdır. Prof. Dr. Tahsin Görgün Devlet Ahlakın Yerine Konulabilir mi? Devlet açısından bakacak, devleti irade ve tasavvurun merkezine koyacak olursak, devlet her şeyi bilir ve her şeye gücü yeter. Bu noktada devlet nasıl bilir ve nasıl davranır diye sormak gerekiyor. Devlet kanunla davranır, bilimle yani üniversiteyle bilir. Böylece fert olarak insan yok olur ve bunun yerine, hukuku yapan irade, siyaset ve bilgiyi üreten mekanizma olarak devlet her şeyin merkezine yerleşir. Kaldı ki ahlakın muhatabı insandır. Kurumların ahlakı ve vicdanı olamaz. Kurumların kuralları ve kanunları vardır. Bu durum dikkate alındığında varlığın merkezine kurumlar ve siyaset yerleştiğinde, artık ahlaka ihtiyaç kalmaz. Böylece fertlerin ahlaklı olma zorunluluğu ortadan kalkar ve kurumların, kanunların etkili olmadığı alanlarda insanların davranışları ile ilgili herhangi bir kural ve düzen artık beklenmez. Kariyer ve Roller Özgürlüğü Engeller Bu çerçevede rol teorisi ortaya çıkar. İnsanlar rollerle kurumların içersinde bulunurlar. Rollerini icra ettikleri ölçüde toplumsal hayatta varlıklarını kazanırlar ve o şekilde varlıklarına devam ederler. Kariyer de insanların kendi istediklerini değil, kendilerinden bekleneni icra ettikleri bir süreçtir. Böylece fert olarak insan özgürlüğü irade hürriyeti gibi kavramlar anlamını yitirir ve artık ahlaka yer kalmaz. Böylece ahlakın kendisi, ahlakın varlığı sorun haline gelir. Konferansta kamu ve birey ahlakı gibi konulara değinildi. 21

Konferanslar Bireyselleşen Birey Batı düşüncesi açısından baktığımızda, 18. yüzyıl aydınlanmacı filozoflarının üzerinde durduğu temel ilke kendine güvenme ve özgür olma duygusudur. Fransız Devrimi de bir anlamda fert olarak insanın özgürleşmesi önünde engel olan kilise ve aristokrasinin aşılmasını öngörüyordu. Fakat ilginç bir şekilde 18. yy aydınlanma düşüncesinin beklentilerinin aksine 19. ve 20. yy bireyin özgürlüğünü sorun olmaktan çıkardı. Bu durumu postmodernizmin öncülerinden Jean Francois Lyotard şöyle ifade etmiştir: Aydınlanma döneminde insanın özgürleşeceği, daha özgür olacağı beklentisi vardı ama 20.yy da yaşadığımız süreç bizi bütün özgürlüklerimizden aldı. Modern dönemde yaşayan insanların kendisi olma ihtimali çok zayıftır. Sürekli olarak yapması gereken şeyleri ayarlaması beklenir. Böylece özgürlük kavramı da anlamını yitirmiş olur. Türkiye açısından bakacak olursak, 1913 yılında Balkan Harbi sonrası basında yer alan bir yazıda Bütün hareketlerimizde etkisini gösteren hassasiyetin ne demek olduğunu öğrendikten sonra, fen ve akıl dairesinde gerekli olan nefs hakimiyetini kazanmaya çalışmak ve kendi kendimizi her istenilen tarafa olanca hız ve çeviklikle hareket edebilen bir makine haline koymak gerekir. Yani Türkiye de modernleşmeyi talebeden ve bu düşünceye özünü veren bir ifade olduğu için bu yazı önemlidir. Burada özgürleşmek söz konusu değildir. Kurumların isteklerini, beklentilerini yerine getirmek söz konusudur. Klasik ahlaka baktığımızda, bu ahlak anlayışı zaman ve mekana bağlı olmayan genel geçer doğruları öğretir. Herhangi bir kurum istediği için ahlaki ilkelerden taviz vermez. Fakat modern dönemle birlikte genel geçer kurallar insanların ve insanlığın gelişiminin önünde engel olarak kabul edilmeye başlandı. Ahlak Neden Sorun Olmaya Başladı? Ahlak insana, zamana ve mekana, etrafındaki insanların arzularına bağlı olmayan sabit düzenli bir hayat tarzı öngörüyor ve bu hayat tarzı insana şahsiyet kazandırıyor. Bu da ahlakın sorun haline gelmesine sebep oluyor. Ahlakı Sorun Haline Getiren Tavırdan Kurtulma İmkanı Var mı? Ahlakın özelliği özgürlüğe dayanmasıdır. İnsan özgürlüğünü dikkate almayan hiçbir düşünce ve davranış ahlakla alakalı değildir. İnsan bağımlı bir varlıktır. Anne-babaya, diğer insanlara, havaya, suya vesaire kendisi dışındaki birçok objeye bağımlıdır. Bütün insanların bağımlılığı insanların öz ünü teşkil eder. öz ü gür leştirmek demek bu bağımlılıkları güçlendirmek anlamına gelir. İnsanın öz ünü gür leştirmesi dediğimiz hadise klasik düşüncemiz açısından baktığımızda diğer insanları korumasıdır. Modernitenin özündeki, ahlakı yok eden, gereksiz kılan tavra karşı, bizim klasik tavrımızda diğer insanları gözetmeyi ahlaki ve evrensel bir ilke haline getiren durum söz konusudur. Aynı ahlaki ilke kurumları ve kurumlar arası ilişkileri de düzenleyebilir. Bu durum uluslararası ilişkiler açısından da düşünülebilir. Örneğin Osmanlıda çeşitli cemaatler birbirlerini destekleyerek var olmuşlardır. Bu bütün dünyada geçerli olabilecek bir ahlak ilkesidir. Bu düşünüldüğünde hayat ahlak ile birlikte ahlaki bir şekilde de her seviyede devam edebilir. Batıda var olan ve insanlığın üç asırlık döneminde çok etkin olan Modernite tavrı, insanlığın kaderi değildir. Bu bir dönemdi yaşandı ve postmodernite ile birlikte insanlığa bir gelecek vaat etmediği fark edildi. Böyle olunca bizim tamamen milli ve medeni birikimimizin insanlığa ufuk olma noktasında ne gibi imkanlar sağladığını konuşmamız gereken bir döneme geldik. Gelecekte artık ahlakın sorun olmadığı bir döneme doğru nasıl gideriz bu sorunun yanıtını bulup tartışmamız gerekir. 22