Yıl Etkinlikleri ; PANEL

Benzer belgeler
İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

Mısır alım fiyatı açıklandı

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN KARABÜK

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR


T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN KIRIKKALE

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2000 Yılı Sonrası Reformu - I

Türkiye Üretici Fiyatlarıyla 7. Büyük Tarım Ülkesi

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

Gayri Safi Katma Değer

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

IĞDIR İL GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM / DENEYİM TABLOSU

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

Yeni yıla yüzde 13 seviyesinde başlayan işsizlik. Borsa İstanbul da işlem gören 10

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN KİLİS

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN AYDIN

Bayraktar Kayıtdışı yüzde 53 ten yüzde 33 e düştü bu bir rekordur

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ANTALYA

T.C. Kalkınma Bakanlığı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

2009 YILI I. ÇEYREK EKONOMİK DEĞERLENDİRME ANKET RAPORU

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN GÜMÜŞHANE

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ADIYAMAN

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ELAZIĞ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Kasım KUTLU. Kasım Kutlu Genel Müdür (Makine Mühendisi)

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Kuraklıkta Son Durum. Esin ERTEK TSKB Ekonomik Araştırmalar

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BAYBURT

HUBUBAT PİYASALARINA BAKIŞ

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

Konya Ekonomik Verileri. Temmuz 2014

Haziran Konya Dış Ticaret Verileri

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

T.C. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ELAZIĞ

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Konya Ekonomik Verileri. Ağustos 2014

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN İZMİR

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BURDUR

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

AR&GE BÜLTEN 2012 EYLÜL SEKTÖREL TARIM KENTİ İZMİR

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

ANADOLU NUN İKİNCİ 500 DE YILDIZI PARLADI ARAŞTIRMA

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN ERZURUM

1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SON GELİŞMELER

Ordu'da Ziraat Bankası tarafından tarımsal

Konya Ekonomik Verileri. Temmuz 2015

Nisan Konya Ekonomik Verileri

TARİHLİ BURSA KARACABEY ZİRAAT ODASI HEYETİ NİN GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI SN. MEHMET MEHDİ EKER E SUNUMU

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BATMAN

Mart Konya Dış Ticaret Verileri

7 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi TOPLUMSAL ONARIM VE HUZURLU GELECEK TARIM

Gümüşhane Kelkit ilçesinde Doğu Keredeniz 1. Organik Tarım Kongresi başladı.

BİYOYAKITLAR ve ENERJİ TARIMI. Prof. Dr. Fikret AKINERDEM Yrd. Doç. Dr. Özden ÖZTÜRK S.Ü. Ziraat Fakültesi

TÜRKİYE DE TARIM FİNANSMANI KONFERANSI

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM ( ) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor

AB. SÜRECİNDE HİNDİ SEKTÖRÜNDE BAŞARININ YOL HARİTASI

RUANDA ÜLKE RAPORU

Ekim Konya Ekonomik Verileri

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

TARSUS TİCARET BORSASI

Eylül Konya Ekonomik Verileri

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Transkript:

Haziran 2009 l Yıl: 9 l Sayı: 41 TARIMSAL YAYIM VE DANIŞMANLIK EĞİTİMLERİ BAŞLIYOR Eğitime katılmak isteyen üyelerimiz Birliğimizle irtibata geçerek detaylı bilgilere ulaşabilirler. MAYINLI ARAZ LER Yabanc lara Verilmemeli p KİRAZ: 70 yıllık tarımsal bilgi birikimi ve tecrübesiyle çok farklı projeler ile bu alanları yöre halkıyla beraber ülkemiz için en kârlı şekliyle kullanmayı talep ve taahhüt ediyoruz. Tarımsal üretimde dışa bağımlı olmadan, kendi kendimize yetebilecek üretim politikaları uygulayarak hükümetlere göre değişmeyen orta ve uzun vadede, sürdürülebilir bir milli tarım politikasının oluşması için el ele vermeye hazırız. Haberi 2 de Yıl Etkinlikleri ; PANEL r Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği 70. Kuruluş Yıl dönümünü düzenlediği etkinliklerle kutladı. r Kutlama etkinlikleri çerçevesinde Ekonomik Krizin Tarım Sektörüne Etkileri konulu panel düzenlendi. Haberi 4-7 de l Fehmi Kiraz Çiftçiler Yine Unutuldu 3 l Özgeçmişler 9-10 l Birlik pikniğine katılım bu yıl yoğundu 11 l Konya Şubesinde bahar pikniği 11 Tarıma dönük önlem paketi devreye girmeli l MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır Başkanlığında bir heyet birliğimizi ziyaret etti 13 l Mehmet Bilir: Kırkbir kere maşallah 14 l Temsilcilerle fikir alışverişi 14 1 www.tzymb.org.tr

Haber T BASIN B LD R S 14 May s 2009 DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ Her yıl 14 Mayısta kutlanan Dünya Çiftçiler Gününü TZYMB olarak biz de kutluyoruz. Çiftçilik zor bir meslektir. Yılda bir ya da iki ürün yetiştirebilirsiniz. Çiftçinin o yılki ürünü tamamen tabiat olaylarına ve ürünün değer bulup bulmayacağına bağlıdır. Yağmur yağdığı zaman sevinir, dolu yağdığı, don olduğu zaman o yılki emeği boşa gider ve üzülürüz. Türk tarımı ABD ve AB gibi ülkelerin güdümünde olan Gümrük Birliği, IMF ve Dünya Bankası, DTÖ benzeri örgütler ve anlaşmalarla özellikle 80 li yıllardan sonra uygulanan politikalarla açmaza girmiştir. Son yıllarda tarımda uygulanan politikaların yanlışlığı ya da eksikliği Türk tarımını ve çiftçisini zaten krizin içine düşürmüştü. Genel olarak Türk tarımının ve çiftçinin durumu iyi değildir. T.C. Hükümeti ve Hükümetleri olarak tarım devamlı desteklenmeye çalışılsa da durum gittikçe kötüye gitmektedir. 2000 yılından 2009 yılına kadar 2,5 milyon insan tarımdan kopmuştur. Buna bağlı olarak yaklaşık 1 milyon hektar tarım arazisi işlenememektedir. Tarımsal üretim maliyetinin ortalama % 20 sini oluşturan gübre fiyatları çeşidine göre % 100 ile 150 arasında artmış ve bunun sonucunda gübre kullanımı % 30-35 oranında azalmış, tarımsal üretim maliyetinin yaklaşık % 35 ini oluşturan mazot girdisi fiyatları 2008 yılında % 30 artmıştır. Ürün fiyatları girdi fiyatları oranında artmadığından dolayı tarımsal üretimden kar edilmesi mümkün olmadığı gibi sürdürülmesi de mümkün değildir. Toprağından kopamayan çiftçi borcunu çevirebilmek için özel bankalardan yıllık faizi % 23 leri bulan kredi kullanmaktadır. Ayrıca özellikle bazı bankalar, köy köy gezerek çiftçilere limiti 20-25 bin liraları bulan ve faiz oranları yıllık % 45-50 olan kredi kartı dağıtmakta, birçok çiftçimizin tarlası, traktörü ve evi, borcunu ödeyemediği için haciz edilmiş ve bu süreç devam etmektedir. Diğer sektörler ile ilgili olarak alınan kriz önleme paketleri yetersiz olmakla birlikte, Tarım sektörünün krizde olduğu ve etkilendiği hükümet tarafından kabul edilip, diğer sektörlerdeki gibi tarım sektöründe de bir önlem paketi açıklanmalıdır; Bu pakette, - Tarımsal desteklemeler Tarım Kanununda olduğu gibi en azından GSMH nın % 1 inden az olamaz hükmü çerçevesinde artırılmalıdır, - Gübrede KDV oranlarının indirilmesi, Mazotta ÖTV ve KDV indirimi v.b. uygulamalar ile çiftçinin girdi maliyetlerini azaltıcı tedbirler ortaya konulmalıdır. - Tarımda kullanılan elektrik fiyatları yeniden yapılandırılmalıdır, - Tarımsal kredilerin geri ödemesinde faizsiz süre uzatımına gidilmelidir. Çiftçilere verilen kredi kartı faiz oranlarında da indirim yapılması gerekmektedir. - Devlet müdahale kuruluşları daha aktif rol almalı ve regülasyon görevini yapabilmelidir. - Üreticiden tüketiciye sağlıklı bir fiyat zincirinin kurulması gerekmektedir. Aslında en başta bu tedbirlerin yanında orta ve uzun vadede Türk tarımına yapısal çözümler getiren sistemlerin kurulması gerekmektedir. Tarım, insanoğlunun yaşayabilmesi için, gıda güvencesinin sağlanabilmesi için çok önemlidir. Türkiye gelişmiş ülkeler gibi tarımına önem vermelidir. Gün gelir ki paramız olsa dahi alacak bir avuç buğday bulamayabiliriz. Fehmi KİRAZ Genel Başkan Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Mayınlı araziler yabancılara verilmemeli Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği (TZYMB) Genel Başkanı Fehmi Kiraz, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi tartışmalarına ilişkin, mayınlardan temizlenecek alanlarımız yabancılara verilmemeli dedi. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği (TZYMB) Genel Başkanı Fehmi Kiraz, TBMM de, Suriye sınır hattında Türkiye nin 6 ilinin sınırı olan 510 kilometrelik, yaklaşık 210 bin dekarlık mayınlı alanın temizlenmesi, ardından bu alanların mayınları temizleyen veya ihaleye giren firma ya da firmalara verilerek tarıma açılması konusunun görüşüldüğünü belirtti. Mayınlardan temizlenecek alanlarımız yabancılara verilmemelidir diyen Kiraz, Birlik olarak öncelikli görüşlerinin mayınların temizlenmesinden sonra bu alanların topraksız yöre halkına verilmesi olduğunu ifade etti. Çok sayıda meslektaşlarının işsiz olduğunu ifade eden Kiraz, ziraat mühendislerinin istihdamı ve yöre halkını danışmanlık noktasında yönlendirmesiyle bu alanların ülke ve yöre ekonomisine ciddi katkıda bulunacağını bildirdi. Mayınlı araziler temizlendikten sonra bu toprakların profesyonel manada işletilmesi isteniyorsa Birlik olarak bu alanlara talip olduklarını da belirten Kiraz, şunları kaydetti: 70 yıllık tarımsal bilgi birikimi ve tecrübesiyle çok farklı projeler ile bu alanları yöre halkıyla beraber ülkemize en karlı şekliyle kullanmayı talep ediyor ve taahhüt ediyoruz. Tarımsal üretimde dışa bağımlı olmadan, kendi kendimize yetebilecek üretim politikaları, orta ve uzun vadede hükümetlere göre değişen değil, sürdürülebilir bir milli tarım politikasının oluşması için el ele vermeye hazırız. 2

Başyazı T BASIN B LD R S 4 Haziran 2009 Buğdayın en düşük alım fiylatı 0,575 TL olmalı Dünya 2009/2010 yılı buğday üretimi, 2008/2009 üretiminin biraz üzerinde 620 milyon ton olarak beklenmektedir. Ülkemizde, 2008 güz, 2009 kış ve bahar yağışları normal hatta normalinde üzerinde seyretmiştir. Yer yer sarı pas hastalığı görülse de bu yıl buğday ekim alanlarında artma olduğundan TZYMB tarafından 2009 buğday rekoltesi 20,5 milyon ton beklenmektedir. Kuraklığın yaşandığı 2007 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi dolayısıyla hükümet bu noktada regüle edici görevini yapamamıştır. Her yıl ortalama 1,5-2 milyon ton buğday alan TMO, 2007 yılında sadece 122 bin ton buğday, 2008 yılında hemen hemen hiç buğday almamıştır. TMO nun elinde stok kalmamıştır. Buğday rekoltesinin yüksekliği ve ilk hasat fiyatlarının düşüklüğünden dolayı TMO 2009 yılı ürününden en az 4 milyon ton buğday almalıdır. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliğinin şubeleri, taşra temsilcilikleri ve konusunda uzman üyeleri ile ortaklaşa yapılan çalışmalar sonucunda son bir yılda gübre ve mazot fiyatlarındaki kısmi gerilemeden dolayı buğday maliyetinin, 2008 maliyetinden biraz daha az olarak 2009 yılı buğday maliyeti kilograma 50 kuruş yani 0,500 TL olduğu belirlenmiştir. % 15 refah payı ile birlikte TMO ve piyasa alım fiyatlarının 1 inci Grup Anadolu Kırmızı Ekmeklik Sert buğdayın kilogram fiyatı en düşük 0,575 TL olmalı ve TMO bu fiyatın altında alım yapmamalıdır. Tarımsal ürünler ve buğday üretiminde dışa bağımlı olmadan kendi kendimize yetebilecek şekilde, orta ve uzun vadede hükümetlere göre değişmeyen, sürdürülebilir Milli Tarım Politikasının olması gerekir. Kamuoyuna saygılarımla Fehmi KİRAZ Genel Başkan Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Fehmi KİRAZ Genel Başkan fehmikiraz@tzymb.org.tr EKONOMİK KRİZ ÖNLEM PAKETİ ÇİFTÇİLER YİNE UNUTULDU Bilindiği üzere Sn. Başbakan yeni bir kriz önlem paketi açıkladı. Bu pakette, sağlık, madencilik, sanayi kesimleri ile, kimyasal ve petrol yatırımları, kobilere yönelik destekler bulunurken, üretim yapamaz duruma gelen çiftçi ne yazıkki bu paketin içine alınmamıştır. Her zamanki gibi çiftçi yine unutulmuştur. TZYMB olarak 9 Mayıs 2009 tarihinde yaptığımız Ekonomik Krizin Tarıma Etkileri konulu panelden çıkan sonuçlara göre ülkemizde son birkaç yıldır uygulanan eksik yada yanlış politikalarla çiftçinin artık üretim yapamaz duruma geldiğini, hükümetin buna bir önlem alması gerektiğini kamuoyu ve ilgili taraflarla paylaşmıştık. 2008 yılında enflasyon %10 artarken gübre fiyatları %100 ile %150 oranında, mazot 2008 yılının ilk yarısında %30, elektrik fiyatı %70 artmış, traktör satışları %40 oranında düşmüş ve çiftçiye 2008 yılında 10 Milyar TL kredi kullandırılmıştır. Buna karşın, buğday fiyatları %10 oranında artarken, mısır fiyatları %25, fındık fiyatları %40, üzüm fiyatları %25 ve üreticinin sattığı süt fiyatları %35-40 oranında düşmüştür. Pamuk fiyatlarında ise 6 yıldır değişiklik olmamaktadır. Tüm bunların yanında TMO buğday alımı yapmamış, bütçeden tarıma desteklemeler için ayrılan pay ise 2008 yılına göre %10 daha düşürülerek 2009 yılında 4,95 Milyar TL öngörülmüştür. Tarım sektörünün krizde olduğu ve etkilendiği Hükümet tarafından kabul edilmeli ve diğer sektörlerde olduğu gibi tarım sektörü için de bir önlem paketi hazırlanmalıdır. Tarımsal desteklemeler, Tarım Kanunu nda belirtildiği üzere GSMH nın %1 inden az olmayacak şekilde yeniden düzenlenmeli ve artırılmalıdır. Çiftçinin üretimde kullandığı girdilerden, özellikle gübrede KDV, mazotta ÖTV ve KDV indirimleri uygulanarak çiftçinin girdi maliyetini azaltıcı tedbirler ortaya konmalıdır. Tarımda kullanılan elektrik fiyatları yeniden belirlenmelidir. Tarımda kullanılan kredilerin geri ödemesinde faizsiz süre uzatımına gidilmeli, çiftçilere verilen kredi kartı faiz oranlarında indirimler yapılmalıdır. Devlet müdahale kuruluşları daha aktif rol almalı ve regülasyon görevini yerine getirebilmelidir. Hükümet bir an önce çiftçiler için alınacak önlemleri açıklamalıdır. Yoksa, Türk tarımı ve çiftçisi bitmek üzeredir. Kamuoyuna saygılarımla 3

Panel YIL Etkinlikleri; PANEL Ekonomik Krizin Tar ma Etkileri r Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği 70. Kuruluş Yıldönümünü düzenlediği etkinliklerle kutladı. r Kutlama etkinlikleri çerçevesinde Ekonomik Krizin Tarım Sektörüne Etkileri konulu panel düzenlendi. Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği 70.Kuruluş Yıldönümünü kutladı. Kutlama etkinlikleri 09 Mayıs 2009 tarihinde Ankara Gür Kent Otelinde Ekonomik Krizin Tarım Sektörüne Etkileri konulu panelde, küresel mali kriz ve tarım sektörüne etkileri ile krizden çıkış için yapılması gerekenler etraflıca değerlendirildi. Panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı nın okunmasından sonra Bilik Başkanı Fehmi Kiraz ın açılış konuşması ile başladı. Fehmi KİRAZ yaptığı konuşmada; Ekonomik kriz 2008 yılı ortalarından bu yana şiddetini artırarak kendini hissettirmekte olduğunu ve bu krizin 1929 krizinden bu yana yaşanan en büyük kriz olduğunun tüm Dünya tarafından kabul edildiğini belirtmiştir. Bu krizin ana nedeni, kapitalist sistem tarafından malların, hizmetlerin ve diğer kıymetlerin fiyat ve değerlerinin Konut ve petrolde olduğu gibi spekülatif bir şekilde şişirilmesi ve kat kat artırılmasından dolayıdır. Bu hareketliliğe Dünyadaki üretim ayak uyduramamaktadır. Hal böyle olunca Talep daralması, işsizlik, borçların artması ve ödeme zorluğu gibi sonuçlar ortaya çıkmakta ve kriz de kaçınılmaz olmaktadır. Bu kriz hazırlanırken şişirilen piyasalarla Dünyadaki para kapitalist sistemin güçlü belli ülkelerinde toplandı. Krizde ve kriz sonrası fiyatları kat kat düşürülen arazi, gayrimenkul ve diğer değer teşkil eden metaların ucuza kapatılması söz konusu olmaktadır. Ülke olarak dikkatli olmalıyız. Bütün Dünya krize karşı önlem alırken, teğet geçtilerle geçiştiremeyiz. Tarımda durum nedir? Türk tarımı zaten krizdeydi. Türk tarımı ABD ve AB gibi ülkelerin güdümünde olan Gümrük Birliği, IMF ve Dünya Bankası, DTÖ benzeri örgütler ve anlaşmalarla özellikle 80 li yıllardan sonra uygulanan politikalarla açmaza girmiştir. Son yıllarda tarımda uygulanan politikaların yanlışlığı yada eksikliği Türk tarımını ve çiftçisini zaten krizin içine düşürmüştü. Tarımsal girdi üreten, dağıtan ve fiyat regülasyonu- Tarıma dönük önlem paketi devreye girmeli nu yapan KİT ler özelleştirilmiştir. Örneğin TEKEL, SEK ve Gübre Fabrikaları özelleştirildi, Tarım Satış Kooperatif Birlikleri özelleştirildi mi, özerkleştirildi mi, yetim mi bırakıldı orası çözülememiş bir durumda şeker fabrikalarında ise özelleştirilmeler devam etmekte. Bunun sonucu olarak, 2000 yılından 2009 yılına kadar 2,5 milyon insan tarımdan kopmuş, sektörler arası işgücü aktarımı sağlıklı olmadığı için toprağını, köyünü terk eden bu insanlar maalesef şehirlerdeki varoşlaşmayı ve sadaka kültürünü oluşturmuştur. Bu durumda giderek büyüyen sosyal bir sorun halini almıştır. 2008 yılında tarımda neler oldu diye bir bakacak olursak, - Enflasyon % 10 olmuş, - Yeni traktör satışları bir önceki yıla göre % 40 oranında düşmüş, - Tarımsal üretim maliyetinin ortalama % 20 sini oluşturan gübre fiyatları çeşidine göre % 100 ile 150 arasında artmış ve bunun sonucunda gübre kullanımı % 30-35 oranında azalmıştır. - Yine tarımsal üretim maliyetinin yaklaşık % 35 ini oluşturan mazot girdisi fiyatları 2008 Ocak ayından Ağustos ayına kadar % 30 artmış, - Elektrik fiyatları % 70 oranında artmı ş, r Panelin ardından meslekte 30 yılını dolduran meslektaşlarımıza 30 Yıl Hizmet Plaketi takdim edildi. - Çiftçi 2008 yılında 10 Milyar TL banka kredisi kullanmıştır. Bu kredinin yarıya yakınını Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden, diğer yarısını da özel bankalardan olmuştur. - TMO 2008 yılında buğday alamamıştır. 2008 ürün fiyatlarına bakacak olursak; - Buğday fiyatında Dünya piyasasındaki artışın da etkisi ile bir önceki yıla göre % 15 artış olmuş, - Bir önceki yıla göre mısır fiyatı % 25, fındık fiyatı % 40, üzüm fiyatları % 25 oranında düşmüştür. - Pamuk fiyatı ise bir önceki yıla göre değil 6 yıl boyunca aynı kalmış, verilen desteklemelere rağmen maliyetini dahi kurtaramamıştır, - Tekelleşmeden dolayı üretici süt fiyatları % 35-40 oranında düşmüş,lakin market raf fiyatları aynı kalmıştır. Durum böyle olunca tarımsal üretimden kar edilmesi mümkün olmadığı gibi sürdürülmesi de mümkün değildir. Toprağından kopamayan çiftçi borcunu çevirebilmek için özel bankalardan yıllık faizi % 23 leri bulan kredi kullanmaktadır. Ayrıca özellikle bankacılık sektöründeki oranı % 50 leri geçmiş olan yabancı menşeli bankalar köy köy gezerek çiftçilere limiti 20-25 bin liraları bulan ve faiz oranları yıllık % 45-50 olan kredi kartı dağıtılmıştır. Bunun sonucunda birçok çiftçimizin borcunu ödeyemediği için tarlası, traktörü ve evi haciz edilmiş olup, bu süreç hala devam etmektedir. 2008 yılında bu kötü tablo oluştu, 2009 yılında çiftçinin mağduriyetini giderecek bazı önlemler alınır diye beklenirken hiçbir değişiklik yapılmayarak 2008 yılı ile aynı kalan 2009 yılı tarıma ayrılan 5,5 Milyar TL lik bütçe üstüne üstlük bütçe görüşmelerinin son günü ekonomik kriz var diye % 10 kesintiye uğrayarak 4,95 milyar TL ye düşürülmüştür. AB ülkelerinde ise tarıma 2009 yılı için 60 milyar $ destek ayrılmış iken, krizden dolayı % 10 daha artırılmıştır. Tarım Kanununda yer alan tarıma ayrılan bütçe o yılın GSMH nın % 1 inden az olamaz hükmüne uyulmamış bu oran % 0,44 olarak kalmıştır. Bazı kesimler tarafından tarım, ülkenin üzerinde hep kambur olarak gösterilmiştir. Halbuki 2009 yılı bütçesinde 57,5 milyar TL sadece faiz ödemeleri bulunmaktadır. Tarıma ayrılan 1 yıllık destek ise sadece 1 4

Panel aylık faiz ödemesi kadardır. Diğer sektörler ile ilgili olarak alınan kriz önleme paketleri yetersiz görülmemekle birlikte,tarım sektörünün de krizde olduğu ve etkilendiği hükümet tarafından kabul edilip hiç değilse diğer sektörlerdeki gibi tarım sektöründe de bir önlem paketi açıklanmalıdır; Bu pakette, -Tarımsal desteklemeler Tarım Kanununda olduğu gibi en azından GSMH nın % 1 inden az olamaz hükmü çerçevesinde artırılmalıdır, - Gübrede KDV oranlarının indirilmesi, Mazotta ÖTV ve KDV indirimi v.b. uygulamalar ile çiftçinin girdi maliyetlerini azaltıcı tedbirler ortaya konulmalıdır. - Tarımda kullanılan elektrik fiyatları yeniden yapılandırılmalıdır, - Tarımsal kredilerin geri ödemesinde faizsiz süre uzatımına gidilmelidir. Çiftçilere verilen kredi kartı faiz oranlarında da indirim yapılması gerekmektedir. - Devletin müdahale kuruluşları daha aktif rol almalı ve regülasyon görevini yapabilmelidir. - Üreticiden tüketiciye sağlıklı bir fiyat zincirinin kurulması gerekmektedir. Aslında bu tedbirlerin yanında en başta orta ve uzun vadede Türk tarımına yapısal çözümler getirecek sistemlerin kurulması gerekmektedir. Ülkemiz tarım sektörünün krizde olduğu bu süreçte Ziraat Mühendisliği mesleğinde de bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle son dönemde mesleğin yetki kullanımı ile ilgili bazı haksız ve yanlış uygulamalar vardır. Zirai mücadele ilaç bayiliği ile reçeteli ilaç satışı konularında Ziraat Yüksek Mühendisliği Kanununda bizlere verilen yetkilerde kısıtlamalara ve yetkinin başka mesleklerle paylaştırılması yoluna gidilmektedir. Bu kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca Veteriner Hizmetleri, Bitki sağlığı, Gıda ve Yem kanunu tasarısı ile Ziraat Mühendislerinin sorumlu yöneticilik kavramı ortadan kaldırılmak istenmekte ve gıda güvenliği tehlikeye atılmaktadır. Birlik olarak bu konuları gerek kamuoyu bilgilendirme gerekse de hukuki çerçevede yakinen takip etmekteyiz. Tarım Bakanlığının uygulamaya koymaya hazırlandığı Havza Bazlı Destekleme Modelini ve eğer yapılabilirse yılda 1 milyon hektar toplulaştırma programlarını Birlik olarak destekliyor ve memnuniyet duyuyoruz. Tarım, insanoğlunun yaşayabilmesi için, gıda güvencesinin sağlanabilmesi için çok önemlidir. Türkiye gelişmiş ülkeler gibi tarımına önem vermelidir. Gün gelir ki paramız olsa dahi alacak buğday bulamayabiliriz. Meslekte 30 uncu yılını geride bırakan meslektaşlarımıza hizmetlerinden dolayı teşekkür eder, sağlıklı ve huzurlu ömürler dilerim. Panelimizin ülkemiz için faydalı olması temennisi ile, panelistlere ve siz değerli katılımcılara Birliğimiz adına teşekkür eder, saygılar sunarım. Küresel finans krizi, hırsızların mal kavgasıdır. Panele katılan MHP Grup Başkan Vekili Mehmet ŞANDIR, yaptığı konuşmada, Küresel kriz, küresel finans krizi yıllardan bu yana küresel güçlerin batısıyla kuzeyiyle küresel güçlerin kendi hukuklarını da geliştirerek, gelişmekte olan kendini savunmakta acze düşen ülkelerin, bölgelerin, kaynaklarını soyarak edindikleri zenginlikleri paylaşırken, anlaşamamalarının bir kavgaya dönüşmesinin adıdır. Küresel finans krizi, hırsızların mal kavgasıdır. Yıllardır dünyanın tümünü Afrika sıyla, Asya sıyla özellikle de bizim coğrafyamız olan Avrasya sıyla tüm kaynaklarımızı sistem geliştirerek, kanun geliştirerek, Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, FAO gibi örgütler kurarak, birtakım değerler geliştirerek evrensel değerler adı altında, hukuk adı altında, entegrasyon gibi, Avrupa Birliği gibi, küreselleşme, bloklaşma gibi birtakım tanımlarla kendini savunma imkânı olmayan bölgelerin, toplumların, kaynaklarını, kendi halkları adına soymaları, oluşan zenginlikleri de paylaşırken de anlaşamayıp kavga yapmalarıdır. Küresel krizin etkilerini tartışacağımız bu panelde, bence küresel krizin öncesinden bu yana ülkemizin özellikle de tarım kesiminin kaybettiklerini konuşmamız lazım. Meseleyi bir bütünlük içerisinde sorgularsak 80 li yıllardan beri uygulanan yeni liberal politikaların sonucu Türkiye de tarımın sahiplerinin, kitlelerin, korelasyon sağlayan kuruluşların, tarımın girdilerini üreten fiyatların belirleyen KİTlerin, pazarlamayı yapan KİTlerin özelleştirilmesi ve kapatılması, çiftçinin örgütlenmesinin önünün kesilmesi sorunların başlangıcıdır. Türkiye yi kuzeydeki küresel gücün saldırısıyla korkutup kendi içine alan batı gücü batı emperyalizmi ve kapitalizmi Türkiye yi kendi kaynaklarıyla kendini güçlendirecek bir pozisyondan uzaklaştırabilmek için uyguladıkları tüm sistemler. Hepimiz bu sistemlerin içinde olduk. Çoğumuz çalıştık, memur olarak, hoca olarak bunları hep öğrendik. Ama 1946 dan bu yana başlayan bu batıya entegrasyon bizim belki bazı noktalarda gelişmemizi sağladı ama bugün maalesef kendi emeğiyle, kendi topraklarında kendi çocuklarının karınlarını doyuramaz bir duruma getirdi. Eğer muhasebe toplamda yapılacaksa bugün Türkiye kendi kaynaklarıyla kendine yeterli bir ülke olmaktan hızla uzaklaştı. Bugünü anlayabilmek için dünü bilmek gerekiyor, bugünün dündeki izdüşümünü doğru tespit etmek gerekiyor. Bu dünün sebeplerini ve sonuçlarını doğru algılayamazsak biliniz ki geleceği de doğru öngöremeyiz. Şimdi bir işte küresel finans dediğimiz küresel zenginliğin kendi aralarındaki kavganın paylaşım kavgasının ülkemize bizim gibi ülkelere yansımasının etkilerini tartışıyoruz. Çiftçi artık ekmiyor çünkü her üründen ne kadar çok ekerse o kadar zarar ediyor. Bu politikanın temeli Türkiye yi üretimden uzaklaştırmaktır. Türkiye üretmeyen bir ülke olsun isteniyor. Üretim bilgisinden de uzaklaşıyoruz. Toprağımızdan kopup büyük şehirlerimizin kenar semtlerinde o kalabalıkların içinde kaybolan insanları yeniden tarıma kazandırmak çok mümkün değil. Avrupa Birliği veya küreselleşmeye entegrasyon politikalarının bize biçtiği misyon üretmeyen bir Türkiye, tüketen bir Türk. Türkiye yi üretimden uzaklaştırarak Türk insanının üretim bilgisinden kopartarak topraklarımızı elimizden almaya çalışıyor. Üretmeyen bir Türkiye bu topraklara sahip olamaz. Atalarımız kanlarıyla bu toprakları vatanlaştırdı. İnsanlarımızda alın teriyle ekerek sürerek bu toprakların vatan olmasını devam ettiriyor. Krizden çıkışın en kestirme en az maliyetli yolu, bana göre tarım sektörüdür. diyerek sözlerini tamamladı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK, yaptığı konuşma ile Düzenlenen panelin önemini vurgulayarak: Tarım ülkemiz için vazgeçilmez bir olgudur; hem de hiçbir unsurundan vazgeçemeyeceğimiz bir olgudur. Türkiye bir tarım ülkesidir. Bu gerçeği asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Tabii sorunları irdelediğimizde küresel kapitalist sistemin getirdiği sorunların, ülke tarımına yansımalarını görüyoruz. Kendi iç özelimizde dışa bağımlılığın getirdiği özellikle tarımsal girdilerdeki dışa bağımlılığı getirdiğini sorunları görüyoruz ve yine kendi iç özelimizdeki mevzuata ilişkin paydaşların ortak görüşüyle oluşturulamayışının yani bir uzlaşıya varılamayışın getirdiği sorunları görüyoruz. Burada tarımın bütün paydaşlarına son derece büyük önemli görevler ve sorumluluklar düşmekte. Tabii biz üniversitelere de düşen önemli görevler var. Bizler de bu farkındalığı mutlaka yaratmalıyız. Güç birliğinin yaratılmasında Tarım Bakanlığımızla, üniversitelerimizle, odamız, Birliğimizle ve sivil toplum örgütleri meslek kuruluşları ile tüm paydaşların güç birliğinin yaratılmasında üniversitelerin önemli görevleri vardır. Yine sorunlardan bir tanesi işsizlik sorunudur. Üniversitelerin sayıları hızla artarken mesleğimizi feda edemeyiz, kaliteyi göz ardı edemeyiz, eğitimöğretimde kaliteliyi, meslektaşlarımızı, geleceğin Ziraat Mühendislerini yetiştirmedeki kaliteyi daima ön planda tutmak durumundayız. Bu sorunların aşılmasında ben öyle zannediyorum ki gençlerimizi, ziraat fakültelerinde okuyan öğrencilerimizi, çok daha önceden bu sorunların farkında olmaları için yönlendirmeliyiz. dedi. Panel e geçmeden önce söz alan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet ÖZÇELİK, Bugün Türkiye nin en önemli gündem maddelerinden birisini teşkil eden bir konuyu Küresel Ekonomik Krizi, tarım sektörüne yansımalarını ele almaya çalışacağız. Tarım sektörünün vazgeçilmez bir sektör gıda güvenilirliğinin yanında diğer tüm sektörler için de bir hareket noktası, gerek istahdam, gerek sermaye aktarımı, gerek hammadde temini yönünden, gerekse ulusal ekonomiye katkıları vazgeçilemez stratejik bir sektördür. Onun için tarımdan vazgeçemeyiz, tarımcıdan vazgeçemeyiz. 1980 li yılların başından itibaren yeni bir ekonomik yapıya geçildi, liberal ekonomi denildi. Ekonomi küresel güçlere olabildiğince açık bir duruma sürüklenmeye başladı. Tabii rekabet ekonominin en önemli unsurlarından birisidir. Fakat rekabette güçlü olabilmek pazarda pay alabilmek önemlidir. Eğer pazarda yer alamıyorsanız pazar olmaktan başka bir şansınız kalmaz. Buna her aşamada dikkat edilmesi gerektiği inancındayım. 21. Yüzyıla dünya oldukça güçlü ekonomik yapılarla girdi. Patlayan büyüme hızları herkesin dikkatini çekti. Ama 2006 yılından itibaren Amerika ekonomisinde yavaş yavaş bir şeyler hissedilmeye başladı. Bunun yansıması 2008 Ekim den itibaren Türkiye de de kendini hissettirdi. 5

Panel Büyüme oranları düştü, işsizlik de büyümeler başladı, işsizlik oranlarında artışlar başladı. Ekonominin iki gücü olan arz ve talep de sıkıntılar ortaya çıktı. Talep olmazsa arz yani üretim boyutu olmayacak çünkü ekonominin hareket noktası insandır, insanın ihtiyacıdır. Temelinde insan olduğu için ekonomi insanın yapabileceği her spekülatif harekete de açık bir alandır bunu da unutmayalım. Ve kanaatim şudur ki; ortaya çıkan krizin temelinde üretmeden tüketme etkili bir faktördür. Bunun yanında etik davranmamakta önemli bir faktördür. Hatta belki bu krizin ekonomik ve etik krizi olarak da nitelendirirsek hiç yanlış yapmayız. Çünkü temeline girdiğimiz zaman görüyoruz ki denetimsizlik etik dışı davranışlar, yaratmadan tüketme girişimleri büyük pay alıyor. dedi. Daha sonra panelistlerden TÜGEM Genel Müdürü Ali KARACA, Küresel Mali Krizin Tarım Sektörüne Etkileri konulu panel sunumunu yaptı. Küresel mali krizin, ülkemizdeki durumu ve alınan önlemleri Bakanlık tarafından değerlendiren Genel Müdür Ali KARACA özetle şunları söyledi: Küresel mali kriz dediğimiz vakit maalesef tarımımız sadece 2008 yılında küresel mali krizle karşılaşmadı. Eğer bir sıralamaya tabii tutarsak öncelikle enerji krizi, kuraklık krizi ve küresel mali kriz adı altında üç ana başlıkta toplayabileceğimiz 2008 yılında krizle tarımımız karşı karşıya kaldı. Enerji krizi hepinizin bildiği gibi 2005 yılından itibaren, tüm dünyada başlayarak ham petrol varil fiyatlarının hızla yükselmesiyle 2008 yılı Temmuz-Ağustos aylarına geldiğimizde 140 dolarlara kadar yükseldi. Bu ham petrol fiyatlarındaki anormal artış nedeniyle tüm ülkelerde insanlar alternatif enerji kaynaklarına yöneldiler ve nişastalı ürünlerden buğday şekerpancarı ve patates gibi ürünlerden bio-etonol dediğimiz alternatif enerjiyi elde etme yoluna gittiler. Yine yağlı tohumlardan konala, ayçiçeği, soya, pamuk, aspir gibi ürünlerden de biyo-dizel üretimi yolunu seçtiler. Bu tip arayışa geçince tüm dünyada tarımsal ürünlere doğru bir talep oluşmaya başladı. Artan taleple birlikte hem tarımsal ürün fiyatları 2008 Temmuz -Ağustos aylarında Mart tan itibaren başlamak üzere tavan fiyat dediğimiz yüksek fiyat yapmaya başladı hem de yeni alanların açılışıyla birlikte gübreye karşı aşırı bir talep oluştu, bu aşırı talep nedeniyle de gübre fiyatlarında da çok büyük yükselmeler oldu. 2008 Ağustos ayından itibaren ham petrol fiyatlarında bu küresel mali krizinde etkisiyle hızlı bir düşüş başladı. Nitekim Aralık 2008 gibi bir zamanda ham petrol fiyatını 39 dolara maliyeti düştü. Bununla birlikte bu düşüş daha önce bitkisel üretimden enerji arayışı içerisine giren ülkeler bundan vazgeçince, dünyada bitkisel ürünlere talep de azaldı. Aynı şekilde hem bitkisel üründe hem de girdi fiyatlarında düşüşler başladı. Küresel gelişmelerin yanında, kuraklığın da etkisiyle sıkıntılar yaşayan üreticimize Bakanlık olarak elimizden gelen her türlü desteği veriyoruz. Değerli katılımcılar Tarım Bakanlığı olarak biz bu küresel kriz karşısında şu tedbirleri aldık. Öncelikle tarımsal desteklemeleri zamanında çiftçiye verilmesinin önemli olduğunu seçtik. 2008 yılında gübre fiyatlarındaki aşırı artış nedeniyle gübre kullanımından önce mazot ve gübre desteği çiftçinin ihtiyaç duyduğu zamanında verdik. Yani 2009 yılı Şubat ayında mazot ve gübre desteğini çiftçiye ödedik ki bu gübre kullanımını yeterince yapsın diye. Nitekim rakamlarımıza baktığımızda 2009 yılında %3 civarında dış gübre tüketimimiz artmış durumdadır. Kuraklık krizine karşı ilk defa maddi nakdi para çiftçiye ödedik nitekim 540 TL 2008 yılı içerisinde çiftçiye para ödenmiş durumda. Yine kuraklık karşısında bazı üretimlerimizde bir takım sıkıntılar olmuştur. Bunlardan birisi mercimektir. Biliyorsunuz Güneydoğuda kırmızı mercimek üretiminin tamamı temel üretim güneydoğuda üretilmekteydi. Güneydoğu oluşan kriz nedeniyle 500 bin ton olan mercimek üretimimiz 100 bin tonlara düştü ama burada TMO devreye soktuk ve gümrük vergisinden muaf tutularak yurt dışından mercimek ithalatıyla piyasa düzenlemesini sağladık. Biz yine 2008 yılı içerisinde çok düşmüş olan süt fiyatıyla ilgili de bir takım tedbirler aldık. Bu tedbirlerden birisi de süt tüketimini artırıcı tedbirlerle bu süt tüketimiyle ilgili artırıcı olarak sosyal dayanışma kurumunun fakir ailelere yardım paketine süt paketi konması konusunda karar alındı ve bu uygulanılmaya başlanıldı. Süt fiyatları düşüşünü önlemek amacıyla sütün fazla olduğu dönemlerde piyasaya müdahale etmek anlamında bir düzenlemeye gidildiğini belirten KA- RACA, bu düzenleme ile sütün fazla olduğu dönemlerde, piyasada sütün süt tozu yaptırıp daha sonra bunu kullanmak üzere, fazla sütü piyasadan çekme yolunun kullanılacağını bildirdi. Daha sonra kürsüye gelen A.Ü. Zir. Fak. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdoğan GÜNEŞ, Konuyu gıda sektörü açısından değerlendirerek; Küresel Kriz ve Gıda Sektörü konulu sunumunu yaptı. Güneş, Tarımsal ürünlerin değerlendirildiği temel sektör gıda sektörüdür. Doğal olarak tarım sanayi işbirliği ilgisi ve beraberliği bu süreçte yani kriz sürecinde her iki sektörü çok ciddi olarak etkilemiştir, etkilemektedir. Doğal kaynakların yanlış ve hesapsız kullanımı özellikle enerji petrol krizlerde ortaya çıkarmıştır. Bunun paralelinde özellikle küresel ısınma sonucu azalan üretim kaynakları özellikle tarımsal üretim ve paralelinde de bence çok çok önemli çok uluslu şirketlerin gıda şirketlerinin daha fazla kazanma ve bağımlı tüketim topluluğu oluşturma istekleri gıda tüketim gıda krizini ortaya çıkarmıştır. Tabii bunların sonucunda küresel finansal krizin olması kaçınılmaz bir sondu aslında. Aslında ülkemizi 2008 yılının ilk çeyreğinde olumsuz etkilemeye başladı. Biz farkında değildik siyasi krizlerle uğraşıyorduk parti kapatma açma davasıyla uğraşıyorduk ama o zamanlar aslında kriz başlamıştı Türkiye de ve günümüzde gerçekten ciddi ölçüde krizin etkilerini karşımızda görüyoruz. Türkiye de gıda ekonomisi, gıdanın ekonomi içersinde yer aldığı çok önemli yerler var. Bunu üretimde, istihdamda, ihracatta ondan sonra milli gelirde, gayri safi milli hasıla içersindeki yerde, imalat sanayinin içersindeki yerde net olarak görebiliriz. Ama Türkiye için hammadde kaynağı ve işgücü açısından düşündüğümüzde gıda sanayii vazgeçilemeyecek bir kalkınma aracıdır. Onun için kırsal kalkınma eşittir gıda sanayiinin ve gıda sektörünün yerel anlamda kalkınmasıyla beraber karşımıza çıkmalıdır. 2008 yılı ortasından itibaren sektörde bir iç talep daralması olduğunu görebiliyoruz. Diğer taraftan istihdamdaki düşmeleri gözler önüne serebiliyoruz. Bunun yanında kredi kaynaklarına erişemeyen işletmelerin artarak devam ettiğini görmek mümkün. Ancak birazda gerçekçi olmak lazım sadece küresel kriz midir gıda sanayini bu derece etkileyen. Özellikle krizden önce ortaya çıkan gıda krizi de çok ciddi bu sorunların artmasına neden olmuştur. Özellikle gıda işletmeleri bireysel olarak değerlendirdiğimizde büyük işletmelerin krizden faydalandıklarını da görebiliyoruz. Büyük ölçekde piyasa koşullarını hızlı adepte olabilen yatırımlarını çok yüksek hızlı bir şekilde yapılabilen şirketler birde çok çok büyük fayda sağlamışlardır. Bir kere Türkiye gerçekten gıda alanında önemli bir ülke. Ama sorunları devamlı ötelenen bir ülke. Kayıt dışılığı %50 düzeyinde Küçük işletmelerin hakim olduğu bir yapı devam ediyor. Diğer taraftan sermaye kaynakları ve etkin örgütlenme anlamında çok önemli bir gelişme maalesef sağlayamamış. Özellikle teknik personel istihdamının azlığıda gıda sanayinin önemli bir sorunu olarak devam etmektedir. Peki ne yapmak gerekir? Tarım sanayii entegrasyonu bir kere yasal ve etkin bir örgütsel düzeyde, o baza oturtmamız lazım. Sözleşmeli tarım önemli bir unsurdur. Geliştirilmesi için çok ciddi olarak önlemler almamız lazım. Bugün tarımsal ürünlerin sadece % 10 unun sanayi dönüştürebiliyoruz. Sanayi tarım ilişkisinin çok az olduğunu yetersiz olduğunu ifade etmemiz lazım hep beraber bir araya gelmemiz gerekiyor. Daha sonra söz alan Panelistlerden Hazine Müsteşarlığı Tarım Dairesi Başkanı, Dr. Ahmet Levent YENER, Küresel Mali Krizin Tarim sektöründeki Etkilerinin Destekleme Sistemi Açısından Değerlendirilmesi konulu sunumunu yaptı: YENER, Mali krizler, hele bir de bütçe açığı veren ülkelerde oluyorsa mutlaka bütçeyle ilgili tedbirler alınması gerekir. Bu tedbirler kapsamında sadece bu yıl içerisinde tarım desteklemelerinde kesinti olmadı. Bundan önceki yıllarda da oldu ve genelde kabul edilen bütçenin belli bir oranının hemen kesintiye tabii tutulması şeklinde gerçekleşti. Bütçe açığı veren ülkelerde bu şaşırtıcı bir şey değil. 1990 lı yıllardan, daha da liberal politikaların uygulandığı dönemlerden itibaren bir değerlendirme yaparsak birkaç tane krizle karşı karşıya kaldık. Bunlardan 1994 krizinde ve 2000 krizinde destekleme sistemi nin ciddi olarak değiştirildiğini görüyoruz. Genellikle tarım sektöründe tedbir olarak alınan, reform olarak tanımlanan, program değişimi olarak adlandırılan çalışmaların ağırlıklı olarak mali sektörde yapıldığı ve tarım sektörüne sirayet etmesi şeklinde olduğu karşımıza çıkıyor ve bu destekleme sistemlerindeki değişiklik de ağırlıklı olarak parasal büyüklüklerle ilişkilendiriliyor. Aksi bir uygulama olsaydı biz 1980 lerden itibaren sıklıkla tartışılan yapısal sorunları bugün hala tartışmazdık. Kredi destekleri son yıllarda yapısını değiştirerek artık kredinin tamamının devlet tarafından riskin üstlendiği değil de, riskin bankacılık sistemi üzerine aktarıldığı bir yapıya dönüştürüldü ve faiz türbansiyonu şeklinde karşımıza çıkıyor. Alt yapı yatırımları çok önemli yatırımlar. Zaten birazdan OECD ülkeleriyle ilgili detayları görüştüğümüzde bunları göreceğiz. Şimdi önümüzde birkaç tane belge var. Bunların en başında 2006-2010 yıllarını kapsayan tarım strateji belgesi var. Bunun içerisinde belli hedefler kondu. AB uyum, hedef gelişme, tarım kanunun hazırlanması, paydaşların sürecin içerisinde olması gibi. Bu strateji belgesi tarım kanununu doğurdu. Tarımı kaldırmamız lazım, el üstünde tutmamız lazım. Ama bunu yapacak, döngüyü sağlayacak sektörleri kuvvetli tutmalıyız. Bizde diğer sektörlerin gelişimi hızlı olmakla birlikte henüz o desteği verecek seviyede değiliz. O sektörlerin de sorunları var. Onlarında desteklenmeye ihtiyaçları var. Tarımın sorunlarını tarımın içerisinde çözemeyiz. Ne tarımsal işgücünün sorununu tarım içerisinde çözebiliriz, ne de tarımın ihtiyaç duyduğu kaynakları, kırsal kalkınmayı tarımın içerisinde bulabiliriz. Destek tanımlamalarını uluslararası tarafların kabul edebileceği şekilde yapalım. Bir kere tarım işletmelerini tanımlamalıyız. Bunların gelir ihtiyaçlarını ortaya koymalıyız. Bunları nasıl yaparız? Tarım sektörü vergi sisteminin içine alınsın. Ama bunu yaparken yaklaşımımız; tarım sektöründen vergi almak değil de sektörün karşı karşıya kaldığı dolaylı vergi yükünü kaldırmak olsa. Kolay bir şey değil, biliyorum. Ama tarımsal işletmelerin belki gelir ihtiyaçlarını bu şekilde ortaya koyabiliriz. Rekabet edilebilirlik analizini mutlaka yapmak lazım. Mesela havza desteklerini biz de destekliyoruz ama nasıl havza destekleri yani şu anda mevcut destekleme sisteminden herhalde hiçbiriniz memnun değilsiniz. Faydası olmakla birlikte. Etkinsizliğini kabul ediyorsunuz.. Eğer havza destekleri mevcut destekleme sisteminin bölgesel bazlı devamı anlamına geliyorsa bizce yanlıştır. Ama Bakanlığın yaklaşımının öyle olmadığını görüyoruz. Biz de bu çalışmaları en iyiye götürecek şekilde destek 6