Besin maddelerinin üretimi, tüketimi ve depolanmaları sırasında, besin değerini bozan ve besinleri yok eden, zarar veren haşereleri,

Benzer belgeler
Pestisitlerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri

Pestisit zehirlenmeleri I

Dünya nüfusunun hızla artması sonucu ortaya çıkan dünyanın artan besin ihtiyacını karşılamak ve birim alandan daha fazla ürün almak amacı ile

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ FEN FAKÜLTESİ BİYOLOJİ BÖLÜMÜ TOKSİKOLOJİ PESTİSİTLER HAZIRLAYAN RASİM SEVİM ANTALYA 2011

İnsanda toksisite ve semptomları

TARIM VE TARIM DIŞI ALANLARDA KULLANILAN PESTİSİTLERİN İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE BİYOÇEŞİTLİLİĞE ETKİLERİ

ECZACILIK FAKÜLTESİ TOKSİKOLOJİ. Dersin Kodu Dersin Adı Z/S T U K

PESTİSİTLER. 1. DDT(diklorodifeniltrikloroetan) grubu: DDT ve türevleri. 2. BHC (benzenhekzaklorür) grubu: Lindan ve izomerleri

Renksiz, Kokusuz ve Tatsız Kimyasal Tehlike: Sarin

Klorofenoksiasetik Asitler

İÇİNDEKiLER. Önsöz...,... v BÖLÜM I. TOKSiKOLOJi'YE GiRiŞ

PESTİSİDLER Doç. Dr. Sibel Özden Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı

Stockholm Sözleşmesi ve Sözleşme Kapsamında Yasaklanan/Kısıtlanan Kimyasalların Türkiye deki Durumu. Yrd. Doç. Dr. Perihan Binnur Kurt-Karakuş


ORGANOFOSFAT İNTOKSİKASYONLARI UZM.DR. YUSUF MISTIK MARDİN DEVLET HASTANESİ 2017 MART

Gübre Kullanımının Etkisi

TARIM ZEHİRLERİ. Yrd. Doç. Dr. Cem ERTAN İzmir Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı

TOKSİDROMLAR. Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi. 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015

MAT VE LİKİTLER. Dr. A.Tevfik SÜNTER

İşyerlerinde çalışanlarımızın sağlığını olumsuz yönde tehdit eden, üretimi etkileyen ve İşletmeye zarar veren toz, gaz, duman, buhar, sis, gürültü,

Farmakoloji IV (2 0 2)

BİYOKONSANTRASYON, BİYOAKÜMÜLASYON, BİYOMAGNİFİKASYON

KLİNİK TOKSİKOLOJİ EĞİTİMİNİN ÖNEMİ. Prof. Dr. Arzu Denizbaşı

Farmasötik Toksikoloji

FARMAKOLOJİYE GİRİŞ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

- Çok genel olmayan sağ taraf abomasum yer değiştirmelerinde gözlenen semptomlar biraz daha farklıdır.

DETERJAN VE DEZENFEKTANLAR. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006

GIDALARDA İLAÇ KALINTILARI

Enjeksiyonluk Çözelti Veteriner Vitamin

İNSEKTİSİDLERİN REZİDÜEL ETKİLERİ

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1

Tarihçe. Epidemiyoloji Methamidofos, Diazinon, Diklorvos En sık özkıyım Genç erişkin yaş gurubunda daha sık Mortalite hala yüksek

B. Antiasetilkolinesteraz İlaçlar

RİSK DEĞERLENDİRMESİ

Gıdalardaki Pestisit Kalıntıları. Dr. K.Necdet Öngen

Hava kirleticilerinin çoğu havaya küçük miktarlarda katılır. Kirleticilerin yoğunluğu değişik biçimlerde ifade edilir.

RUS BUĞDAY AFİTLERİNE KARŞI BİYOLOJİK KORUMA

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir?

İLAÇ DIŞI DİĞER KSENOBİYOTİKLER İLE MEYDANA GELEN ZEHİRLENMELER - 2

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Gıdalardaki Pestisit Kalıntıları I

BİTKİSEL ÇAYLAR. Prof. Dr. Gülçin SALTAN İŞCAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ FARMAKOGNOZİ ANABİLİM DALI. Prof. Dr. G.

DİOKSİNLER VE BUNLARIN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

ZEHİRLERİN GİRİŞ YOLLARI, ABSORBSİYON, DAĞILIM VE ATILIMLARI

HİJYEN VE SANİTASYON

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

BİYOİNORGANİK KİMYA 9. HAFTA

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER»

PESTİSİTLERİN İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ (2. BÖLÜM)

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE KLİNİK TOKSİKOLOJİ

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.-

HACCP. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi

İ Ç İ NDEKİ LER. Çevre Mühendisliği ve Bilimi İçin Kimyanın Temel Kavramları 1. Fiziksel Kimya ile İlgili Temel Kavramlar 52.

Farmasötik Toksikoloji

ÇEVRESEL KİRLETİCİLER: METALLER (I)

TÜRKİYE DE TARIM İLACI TÜKETİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Genellikle 1-3 günlük tedavi yeterlidir. Romatizma tedavilerinde en az bir hafta uygulanır.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MESLEK HASTALIKLARI-3 PROF.DR.SARPER ERDOĞAN

PESTİSİTLERE KARŞI DAYANIKLILIK GELİŞİMİ VE DAYANIKLILIĞIN YÖNETİMİ. Dr. İlhan KURAL

HEDEF VE DAVRANIŞLAR. Hedef 1: Pestisit nedir? Pestisitin Tanımlanması Pestisit Kullanımın Tarihçesi ve Gelişimi

DEĞİŞEN DÜNYA, GELİŞEN TEKNOLOJİLER. Prof. Dr. Ali Esat Karakaya

Gübre Kullanımının Etkisi

ANTİSEPTİKLERİN KULLANIM YERLERİ

Gıdalarda Pestisit Kalıntıları II

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

VETERİNER İLAÇ KALINTILARININ ÖNEMİ ve VETERİNER İLAÇ KALINTILARI TEST METOTLARI. Beyza AVCI TÜBİTAK -ATAL 8-9 Ekim 2008 İZMİR

PESTİSİTLERE KARŞI DAYANIKLILIK GELİŞİMİ VE DAYANIKLILIĞIN YÖNETİMİ

PESTİSİT UYGULAMA TEKNİKLERİ. ARŞ. GÖR. EMRE İNAK ANKARA ÜNİVERSİTESİ/ ZİRAAT FAKÜLTESİ/ BİTKİ KORUMA BÖLÜMÜ

GIDALARDAKİ M.O LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR

Hayvan Yemlerinde Mikotoksin Problemi - Ekonomi ve Sağlığ

Ağır Metal Toksisitesi ve Analizleri

Zehirlenme durumunda UZEM in 114 no lu telefonunu arayın.

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

BÖLÜM 4. TOPRAK KİRLİLİĞİ ve KONTROLU

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI MÜMİNE HATUN HASTANESİ

Kimyasal savaş nedir?

Lisans ve Lisanüstü Düzeyde Klinik Toksikoloji Eğitimi: Dokuz Eylül Üniversitesi Örneği

ADIM ADIM YGS-LYS 14. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK MADDELER 8- VİTAMİNLER

İnsektisit zehirlenmeleri ve Türkiye deki durumun değerlendirilmesi

ZİRAİ MÜCADELE İLAÇLARININ TOKSİKOLOJİK SINIFLANDIRILMASINA AİT YÖNERGE

Olgu. İnsektisid, Herbisid, Rodentisid İntoksikasyonlarıy. İnsektisidler. Organofosfor bileşikler. Organofosfor bileşikler. Organofosfor bileşikler

Ektoparazitlere karşı kullanılan ilaçlar

ECZACILIK FAKÜLTESİ FARMAKOGNOZİ

ORGANİK FOSFORLU İNSEKTİSİDLER İLE ZEHİRLENMELER. Yrd.Doç.Dr. M. Ediz Sarıhan İnönü Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı

PROJENİN ADI: PESTİSİTLERİN (TARIM İLAÇLARI) SU BİTKİLERİNİN GELİŞİMİNE ETKİLERİ. PROJE DANIŞMANI: Yrd. Doç. Dr. Fatih DUMAN

ÜRÜN GÜVENLİK SETİ ENTECYP 10/1.5 EC

Farmasötik Toksikoloji

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

Uzm. Dr. Müge GÜNALP ACİL TIP ANABİLİM DALI

AKUT PESTİSİT ZEHİRLENMELERİNDE ZEHİRLENMENİN ŞİDDETİ, AKUT İNFLAMATUAR BELİRTEÇLER VE ERİTROSİT KOLİNESTERAZ DÜZEYİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

FİBRO GEL YayınTarihi:

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ VE ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ FARMASÖTİK TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI ORTAK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Fen ve Teknoloji 8. bakteri, protist ve bitkiler üreticileri oluşturur. 1.Ünite : Canlılar ve Enerji İlişkileri 1.Besin Zincirinde Enerji Akışı

Canlının yapısında bulunan organik molekül grupları; o Karbonhidratlar o Yağlar o Proteinler o Enzimler o Vitaminler o Nükleik asitler ve o ATP

TOKSİK MADDELER VE ETKİLERİ

ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ «

Transkript:

Pestisitler

Besin maddelerinin üretimi, tüketimi ve depolanmaları sırasında, besin değerini bozan ve besinleri yok eden, zarar veren haşereleri, mikroorganizmaları ve diğer zararlıları (pestleri) yok etmek için kullanılan fiziksel, kimyasal veya biyolojik savaş maddelerine pestisitler denir.

Ekonomik zehirler sınıfına giren pestisitler, kullanma yerlerine göre: insektisitler (böceklere karşı), herbisitler (yabancı otlara karşı), fungusitler (mantarlara karşı), molusisitler (yumuşakçalara karşı), rodentisitler (kemiricilere karşı), akarasitler (uyuz böcekleri ve parazitlere karşı) ismini alırlar.

1930'lı yıllara kadar daha çok bitkisel kaynaklı (Nicotiana tobacum, Strychnos nux vomica gibi) veya anorganik (bakır sülfat, kurşun arsenit, bakır arsenit gibi) maddeler pestisit aktif maddesi olarak kullanılmıştır. 1930'lu yıllardan itibaren modern sentez kimyasındaki devrim ile birlikte alkil tiyosiyanat insektisitleri, ditiyokarbamat fungusitleri, etilen bromür, karbon sütfür fumiganları gibi çeşitli etken maddeler geliştirilmiştir. 2. Dünya Savaşı başlarında ise çeşitli kimyasal maddeler (DDT, klorofenoksiasetik asit grubu maddeler gibi) deneysel olarak araştırılmaya başlanmıştır ve savaş sırasında bu aktiviteler sır olarak kalmıştır. 2. Dünya Savaşından sonra tarımsal ilaçlarda çok hızlı bir gelişme olmuştur.

Pestisitin yok edilmesi istenen zararlıya karşı selektif (seçici) ve spesifik toksisite göstermesi, diğer canlılara ise (insan, bitki ve hayvanlar) minumum toksisite göstermesi istenir. Zamanla ilk sentez edilen pestisit aktif maddelerinin ikinci ve üçüncü jenerasyonları olarak isimlendirilen daha güvenilir maddelerin sentezi yapılmıştır. Ancak her pestisitin bir dereceye kadar toksisitesi vardır ve sağlık açısından "tam güvenceli" bir pestisit yoktur. Bununla beraber, belirli koşullarda kullanıldıklarında riskleri azaltılabilir.

Pestisitlerin Zararları Pestisitlerin, kullanılmaları ile ekonomik ve sağlık açısından sağladıkları faydaları inkar edilemez. Ancak yanlış kullanılmaları ve diğer nedenlerle gittikçe önem kazanan zararları da olmaktadır.

1. Mesleki Olmayan Zehirlenmeler: Pestisitlerle akut ve kronik zehirlenmeler intihar amaçlı veya yanlış kullanımları sonucu da görülebilir. Evlerde kullanılmaları ile ortaya çıkan kazaen zehirlenmeler, pestisitlerin uygulama talimatına uymama, bitmiş ambalaj kutularının rastgele atılması veya tamamen yanlış bir kullanım nedeni ile olabilir. Örneğin Türkiye'de Ağustos 1979 yılında Ödemiş'te Folidol (etken maddesi paration) şişesi ile zeytinyağı şişesini bir arada bulunduran yaşlı bir kadının, yanlışlıkla Folidol ile kızarttığı böreği yiyen 16 kişi zehirlenmiş ve zehirlenen 6 kişi ölmüştür.

Özellikle geçmişte (1945'li yıllarda) yaygın olarak rastlanan bitlenmeye karşı, toz halindeki DDT yatak, yorgan, iç çamaşırları ve saç diplerine serpilirdi. DDT toz halinde insan vücudundan hemen hemen hiç absorbe olmadığı için insana bu yolla toksik değildir, ancak kitin tabakası içeren böceklere (bit gibi) toksik etki göstererek yok eder. Zamanla DDT'nin yerine organik foşfat esteri yapısında insektisitler daha çok kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle kırsal bölgelerde, yeteri derecede eğitimi olmayan kişiler tarafından DDT yerine bitlere karşı kullanma alışkanlığı da devam etmiştir. Bu nedenle de ölümle sonuçlanan zehirlenme olaylarına rastlanmıştır. DDT'den farklı olarak, organik fosforlu insektisitlerin ciltten absorbe olabilmeleri ve DDT'ye göre daha toksik olmaları, zehirlenen kişilerin kurtulma şansını azaltmaktadır (Örneğin 1973'de ülkemizde Kars'ın Damal köyünde Folidol ü saç ve elbise temizliğinde kullanan 37 kişinin ölümü, benzeri şekilde İran'da vücut bitine karşı patation kullanarak zehirlenen 17 kişiden 15'inin ölümü gibi).

Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenmesi ile akut ve kronik zehirlenmeler oluşabilir: Sebze ve meyvelere pestisit uygulanmasından sonra bekleme süresine dikkat edilmeden ve gerekli yıkama işlemi yapılmadan yenen besinlerle zehirlenmelere rastlanmaktadır. 1963'de Bursa'da Folidol ile ilaçlanan şeftaliyi yiyen 32 kişiden 7 sinin ölümü, 1979'da Ödemiş'te Folidolle ilaçlanmış karpuz yiyen 7 kişinin zehirlenmesi akut zehirlenmelere örnektir.

Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenmesi ile oluşan kronik zehirlenmelere Türkiye'de 1950'li yıllarda Güney Doğu Anadolu Bölgesinde rastlanan ve bütün dünyanın ilgisini çeken epidemik olay örnek verilebilir. 1956'da Diyarbakır ve yöresinde bir fungusit olan hekzaklorobenzenle (HCB) ilaçlanmış tohumluk buğdayı yiyen halkta epidemik zehirlenme görülmüştür. 1955-1958 yılları arasında, bu bölgede (Diyarbakır, Mardin, Urfa) yaşayan 3000'in üstünde kişiye "porfiria kutan tarda" tanısı konmuştur. "Karayara hastal ığı adı verilen bu epidemide deride koyulaşma, idrar renginin koyu kahverengiden siyaha kadar değişmesi (porfobilinojen, uroporfirinojen, koproporfirinojeii atılımı ile ilgili) dikkati çeken başlıca belirtilerdir. Daha çok çocuklarda (4-14 yaş grubu) ve erkeklerde görülen bu porfirianın nedeni önce etiyolojik bir faktör olarak düşünülmüştür. Ancak daha sonraları, halkın Tarım Kuruluşu tarafından dağıtılan HCB'le ilaçlanmış tohumluk buğdaydan yapılan ekmekleri yiyerek zehirlendikleri anlaşılmıştır. Bu zehirlenme olayının % 10'u ölümle sonuçlanmıştır.

2. Mesleki maruziyet ve zehirlenmeler: Pestisitlerle oluşan mesleki zehirlenmelere hem gelişmiş ülkelerde ve hem de gelişmekte olan ülkelerde rastlanmaktadır. Ancak gelişmiş ülkelerde gerekli koruyucu önlemlerin alınması, iş yeri ortamında ve maruz kalan işçilerde çevresel ve biyolojik izlemenin yapılması ile zehirlenme oranı azalmaktadır. Pestisitlere mesleki maruziyet başlıca deri (dermal), solunum (inhalasyon) ve daha az oranda da oral yolla olur.

Endüstri kazası sonucunda oluşan pestisit zehirlenmeleri, sadece işleri nedeni ile maruz kalanları değil, ayrıca çevrede yaşayanları da etkilemektedir. Örneğin 1984 yılında Hindistan da Union Carbide firmasına ait karbamat grubu pestisit üreten bir fabrikada, metil izosiyanatın depolandığı tanktan kaza sonucu sızması, o bölgede maruz kalan 2500 kişinin ölümüne neden olmuştur.

Pestisitler ilaçlardan sonra zehirlenmeye neden olan maddelerin 2. sırasında yer alır. En çok pestisit tüketimi gelişmiş ülkelerde olmasına rağmen zehirlenmeler en çok gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.

Pestisitlerin çevreye Olan Etkileri (Ekotoksik Etkileri) Pestisitler kullanıldıkları yerlerde toprağı, suyu kirlettikleri gibi, bulundukları yerlerden biyolojik ve fiziksel yollarla çok uzak bölgelere kadar taşınmaktadırlar (translokasyon). Özellikle çevrede dayanıklı olanlar (biyolojik parçalanma hızları yavaş olanlar) ve lipidde çözünenler biyoekosistemlerde birikerek (biyolojik kümülasyon ve biyokonsantrasyon) tüm canlılar için zararlı olmaktadırlar. Çevrede dayanıklı ve lipofil özellikleri nedeni ile biyoakkümüle olan pestisitlere klorlu hidrokarbon yapısındaki insektisitler örnek verilebilir.

İNSEKTİSİTLER Kimyasal insektisitlerin hepsi nörotoksikan olup, hedef organizmaların sinir sistemlerine toksik etki gösterirler. Böceklerin merkezi sinir sistemleri (MSS) çok gelişmiş olup, memelilerinkine benzer. Bu ne-denle insektisitlerin toksik etki mekanizmaları ve hedef aldıkları organlar bütün türlerde aynıdır. Ancak bu toksik etki şiddeti maruziyet süresi ve düzeyi, biyotransformasyon hızı, absorbsiyon yoluna bağlıdır.

Önemli insektisit grupları Klorlu hidrokarbon yapısında insektisitler Organik fosforlu insektisitler Karbamat grubu insektisitler Piretrum grubu insektisitler

DDT Sentezi yapılan ilk klorluhidrokarbon yapısındaki insektisit DDT dir. "DDT", kimyasal sinoniminin (diklorodifenil trikloroetan) kısaltılmış şeklidir.

DDT insanda kronik toksisitesi ve birikebilmesi nedeniyle önemlidir. Absorbsiyondan sonra organizmada başlıca yağ oranı yüksek dokularda (karaciğer, böbrekler, sinir sistemi ve adipoz doku) birikir. Sadece DDT değil metabolitleri de birikebilen özelliktedir.

DDT'nin insan ve sıcak kanlılardaki toksisitesi, kronik maruz kalmayla daha çok önem taşır. Akut zehirlenme, daha çok kazaen olur ve sayıca da çok fazla değildir. Kronik maruziyet daha çok, çevre kirlenmesi sonucu DDT kalıntısı içeren besinlerin yenmesi ile oluşur.

Besinlerden başlıca yağlı etler ve süt ürünleri DDT kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. DDT yağda toplanan bir madde olduğu için çevre- de biyolojik sistemlerde akkümüle olarak, besin zincirinin en üstünde olan insanda en yüksek konsantrasyona erişmektedir. (biyomagnifikasyon).

Organik Fosforlu İnsektisitler Organik fosforlu insektisitler, organik klorluların yasaklanmasından sonra günümüzde yasaklanıncaya kadar en çok kullanılan pestisit grubu olup, pestisitlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadırlar.

İlk organik fosforlu bileşikler, 1937'de Almanya da bir grup kimyager tarafından sentezlenmiştir. Bu sentezlenen deneme ürünlerinin son derece toksik olduğu gösterilmiş ve II. Dünya Savaşında Nazilerin kontrolünde tutulmuştur. Bunların bir kısmı kimyasal savaş silahı olarak geliştirilmiştir. Bunlardan tabun (etil N- dimetilfosforoamidosiyanidat) ve sarinin (izopropil metilfosfonoafloridat) sentezleri sır olarak saklanmıştır. "Sinir gazı" ismi verilen bu tip organik fosforlu bileşiklerin memelilere toksik olduğu gibi, insektisit özelliği de olduğu anlaşılmış ve ilk önce bu amaçla TEPP (tetraetilpirofosfat) sentezlenmiştir.

Daha sonra 1944 yılında Almanlar daha dayanıklı bir bileşik olan paration ve oksijen analoğu paraoksonu sentez etmiştir. Bu yıldan sonra da organik fosfat yapısındaki insektisitlerin üretimi ve kullanımı artmıştır. Ancak 1950'li yıllardan sonra DDT yerini parationun alması ile birçok fatal ve akut zehirlenme olayları meydana gelmiştir.

Organik fosforlu insektisitlerin ve aynı zamanda karbamat grubu pestisitlerin başlıca hedef enzimleri kolinesterazlar özellikle asetil kolin esteraz enzimidir (AChE). Enzime asetil kolin yerine insektisit bağlanır ve enzimi bloke eder. Enzim tekrar serbest hale geçene (reaktivasyon) kadar vücutta asetil kolin birikimine bağlı semptomlar ortaya çıkar.

Toksisite ve zehirlenme belirtileri Organik fosforlu bileşiklerle meydana gelen akut zehirlenme belirtileri muskarinik, nikotinik ve merkezi sinir sisteminin aşırı stimülasyonu şeklindedir. Letal doza maruz kalma ile ölüm kısa zamanda görülür. Ölüm, solunum yetersizliği sonucu, asfeksi nedeni ile oluşur; genel olarak semptomlar, maruz kalmadan sonra birkaç dakika ile birkaç saat içinde ortaya çıkar. Tedaviye hemen başlanmazsa ölüm 24 saat içinde görülür. Letal olmayan dozlarda gecikmiş akut etki olarak nörotoksisite (periferal nöropati) görülür. Bu bileşikler birikme özelliğinde olmadığı için kronik toksisite görülmez.

Zehirlenmenin tedavisi Organik fosforlu insektisitlerle zehirlenmelerde, kurtulma şansı asetilkolin esterazın inhibisyon derecesine bağlıdır. İnhibe olan AChE bazı nükleofilik maddelerle reaktive edilebilir. Bu amaçla bir oksim türevi olan 2-piridin aldoksim metil iyodür (pralidoksim: 2-PAM) kullanılır. Ancak 2-PAM, eskimiş fosforile enzimi hemen hemen hiç rejenere etmez. Dolayısıyla 2-PAM'ın tedavideki etkinliği ne kadar erken uygulanırsa o kadar fazladır. Ayrıca karbamat grubu insektisitlerle inhibe olmuş AchE (karbamile asetil kolinesteraz) üzerinde, 2-PAM etkili olmadığı gibi kontrendikedir. Çünkü enzimi reaktive etmek yerine dejenere eder. Bu nedenle zehirlenmenin kesin olarak nedenini bilmek gerekir.

Sistematik tedavinin uygulanmasından önce zehirlenmenin analitik toksikoloji açısından tanımlanması önem taşır. Bunun için: Kanda AChE aktivitesi tayin edilir.(%50-60 oranında azalma olmuşsa) İdrarda organik fosforlu insektisitlerin metabolitleri aranır. Örneğin parationla zehirlenmede idrarda p-nitrofenol aranır.

Zehirlenme sebebi anlaşılır anlaşılmaz asetil kolin birikiminden kaynaklı semptomların düzeltilmesi için hemen farmakolojik antidot olan atropin tedavisine geçilir. Atropin sülfatla birlikte, mümkün olduğu kadar çabuk, kolinesteraz reaktivatörü de verilmelidir. Bu amaçla en çok 2-PAM kullanılır. Yetişkin dozu olarak 1 gram reaktivatör 200 ml serum fizyolojik içinde çözülür ve iv olarak (yavaş) uygulanır.

Akut toksisiteleri ve insanlardaki letaliteleri nedeniyle organik fosforlu insektisitlerin üretim ve ithalatı dolayısıyla kullanımları kademeli olarak 2008 yılından başlamak üzere 2011 yılı sonuna kadar kısıtlanmak suretiyle sonlandırılmıştır.

Karbamat Grubu insektisitler Karbamat grubu insektisitler, direkt etkili asetil kolin esteraz inhibitörleridir. Ancak bu inhibisyon reversibldir ve bu nedenle toksik etki şiddeti organik fosforlulara göre daha azdır. Ana maddeleri direkt AChE inhibitörü olduğu halde, biyotransformasyonları ile bu özellikleri kaybolur. Karbamat grubu insektisitlerden baygon ve karbaril (sevin) en çok zehirlenmeye neden olan bileşiklerdir.

Zehirlenme belirtileri Karbamat grubu insektisitlerle zehirlenme semptomları, başlıca AChE inhibisyonu ile ilgilidir. Kolinerjik etkiler olarak lakrimasyon (göz yaşarması), tükürük ifrazının artması (salivasyon), miyozis, konvülziyon, ölüm görülür. Akut zehirlenme belirtileri 1 saat kadar süre içinde ortaya çıkar. Organik fosforlu insektisitlerle zehirlenmelere benzer şekilde, kronik zehirlenme yoktur.

Karbamat grubu insektisitler genel olarak düşük toksisitede oldukları ve çevrede çabuk bozundukları (dayanıksız) için güvenli kabul edilmekteydiler. Ancak son yıllarda, zayıf asit ortamda nitritlerle etkileşmeleri sonucunda kuvvetli mutajen ve kanserojen N-nitrozo türevlerine dönüşebilecekleri gösterilmiştir. Bu gruptaki bileşikler mide ph sında karsinojen N-nitrozo bileşiklerini oluşturur.

Tedavi AChE inhibitörleri için uygulanan genel tedavi prensiplerine göre hareket edilir. Atropin tedavisi yapılır. Ancak özel bir enzim reaktivatörü yoktur. Zehirlenmenin tanısı tedavi için önemlidir. Biyolojik materyalde (idrarda) karbamat grubu insektisitler aranır. Karbamatlarla zehirlenmede ChE inhibisyonu reversibi olduğu ve bu reversibilite çabuk gerçekleştiği için, enzim aktivitesinin ölçümü çok yararlı olmaz.

Piretroid insektisitler (Piretrum) Piretrum, krizantem (kasımpatı) bitkisinin kurutulmuş çiçeklerinin ekstraksiyonuyla elde edilen bir insektisitdir. Doğal piretroidler ilk kez Çin'liler tarafından birinci yüzyılda (M.S.) keşfedilmiştir. Şimdilik en güvenilir ve en çok kullanılan insektisitler arasındadır. Şu an için dünyada kullanılan pestisitlerin %30 unu oluştururlar. Piretroidlerin, memeliler için güvenceli fakat böceklere son derece toksik olmaları, çabuk biyodegradasyona uğramaları ve çevrede bu nedenle fazla birikmemeleri en önemli özellikleridir. Ancak doğal piretroidler ışığa dayanıksız ve çevrede çok çabuk bozundukları için kullanım imkanları sınırlıdır.

İlk sentetik piretroidler olan alletrin ve sikletrin 1949'da sentez edilmişlerdir. Bu ilk sentez ürünleri ışığa dayanıksız ve insektisit aktiviteleri doğal olanlara göre daha düşük olduğundan araştırmalara devam edilmiştir. 1980'li yıllarda daha etkin piretroidlerin üretimi hızla artmıştır.

Toksisite Piretrinlere maruz kalma ile ortaya çıkan toksisite belirtileri tip I ve tip II olmak üzere iki grupta toplanabilir: 1) Tip I piretrinlerle (permetrin, alletrin, tetrametrin gibi) ortaya çıkan belirtiler DDT'nin etkisine benzer şekilde olup, uzuvlarda tonik hareketler (tremorlar) dikkati çeker. Siyano grubu taşımayan piretrinlerle görülen bu sendroma "T sendromu" adı verilir. 2) Tip II veya CS sendromu ise siyano grubu taşıyan piretrinlerle (sipermetrin, deltametrin, fenvalerat gibi) görülür. Başlıca belirtiler kronik konvülziyonlar şeklindedir.

Tip II piretrinlerden özellikle sipermetrin (cypermetrin) ülkemizde kene vakalarından sonra daha yoğun kullanılmaya başlamıştır. Piretrinler, memelilere çok toksik olarak kabul edilmezler. Doğal piretrinlerin, insanlara nörotoksik etkisinden çok allerjenik etkisi vardır. Sentetik piretroidlerin ise allerjik etkisi hemen hemen yoktur ancak nörotoksiktirler.

Zehirlenmenin tedavisi Piretroid esterleri ile az sayıda zehirlenmeye rastlanmıştır. Bu nedenle tedavileri ile ilgili protokoller henüz geliştirilememiştir. Ancak semptomatik ve destekleyici tedavi yapılır.