ANA AKIMA BİR ALTERNATİF: NÖROİKTİSAT



Benzer belgeler
Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü)

Define Sandığı Beynimiz! - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Santral (merkezi) sinir sistemi

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar.

SİNİR SİSTEMİ. Duyusal olarak elde edilen bilgiler beyne (yada tam tersi) nasıl gider?

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

Albert Long Hall, Boğazi 4-55 Nisan 2008

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar

Beynin Temelleri BEYNİN TEMELLERİ 1: BEYNİN İÇİNDE NE VAR?

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

Birey ve Çevre (1-Genel)

Negatif Geri Beslemeli Kontrol

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? Dil (devam) Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Dönem T+U Saat Kredi AKTS. Sinir Sistemi TIP Kurul Dersleri Teorik Pratik Toplam

Sosyal Beyin, Zihin Kuramı ve Evrim

İnsan beyni, birbiri ile karmaşık ilişkiler içinde bulunan nöron hücreleri kitlesidir. Tüm aktivitelerimizi kontrol eder, yaradılışın en görkemli ve

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

PSİKOLOJİ Konular. Psikolojinin doğası. Konular. Psikolojinin doğası. Psikoloji tarihi. Psikoloji Biliminin Doğası

SİNİR SİSTEMİ 3(İNSANDA SİNİR SİSTEMİ) SELİN HOCAYLA BİYOLOJİ DERSLERİ

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 9 a

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

Karar Verme Psikolojisi (PSY 314) Ders Detayları

Evet evet yanlış duymadınız, Haydi matematik oynayalım... Bugünlerde. birçok çocuğun ağzından dökülen cümle bu, diğer birçok çocuğun aksine bu

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor Öğretimi (Yüksek lisans,tezli) 1. Yarı Yıl

Dr. Halise Kader ZENGİN

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

Öğrenme İle İlgili Kavramlar ABDÜLKADİR UÇAR

Dersin Grubu. Dersin Kodu. Yarıyıl. Dersin Adı. Bölüm Zorunlu. 1 1 PSY101 Psikolojiye Giriş-I. Bölüm Zorunlu. 2 2 PSY102 Psikolojiye Giriş-II

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ZAMAN ALGISI. İnci Ayhan, PhD. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Dr. Y. İlker TOPCU. Dr. Özgür KABAK web.itu.edu.tr/kabak/

İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı. 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak

Karar Analizi (IE 418) Ders Detayları

Ekonomi I. Ne Öğreneceğiz?? Ne Öğreneceğiz?? Tüketicilerin neden öyle davrandıkları ve neden fiyatı düşen bir maldan normal olarak daha fazla,

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Ekonominin Kapsamı. ve Yöntemi PART I INTRODUCTION TO ECONOMICS. Prepared by: Fernando & Yvonn Quijano

Fizyoloji ve Davranış

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

Havacılıkta Ġnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Yarıyılı. Tasarımda İnsan Faktörü SEC

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

Sistem Mühendisliği. Prof. Dr. Ferit Kemal Sönmez

Şiddetin Psikolojisi Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri

Prof. Dr. Acar Baltas, Psikolog

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

Finansal Yatırım ve Portföy Yönetimi. Ders 7 Modern Portföy Teorisi

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN

1.Yönetim ve Yönetim Bilimi. 2.Planlama. 3.Örgütleme. 4.Yöneltme. 5.Denetim. 6.Klasik Yönetim. 7.Neo-Klasik Yönetim. 8.Sistem ve Durumsallık Yaklaşımı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

PSİ153 Psikolojiye Giriş I - Prof. Dr. Hacer HARLAK

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

1. Toplam Harcama ve Denge Çıktı

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

OYUN TEORİSİNE DOĞRU Yard.Doç.Dr.Deniz Giz

Beynin Anatomik Açıdan İncelenmesi ve Beyin Sisteminin İşleyişi

TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI SORU VE CEVAPLARI

Ölüm Eşiği Deneyimleri ne açıklama

Mağazanızın içinde olduğu AVM ve AVM deki konumu ne kadar doğru?

21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Eskişehir 21 Ekim Doç.Dr.. Hakan Kayır GATA T. Farmakoloji AD. Ankara

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

Oksipital Loblar ve Görme. Dr. Timuçin Oral

BÖLÜM 2: BEYİN ve ÖĞRENME -1

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Sellinj. FF Seminerleri Ocak, 2013

YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI. Dönem II. TIP 2010 SİNİR ve DUYU SİSTEMLERİ DERS KURULU

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

BS503 BİLİMSEL NEDENSELLİK VE YAZIM

OYUN TEORİSİ. Özlem AYDIN. Trakya Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER. Dr. Sinan CANAN

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

Bölüm Üç. Koordinasyon ve Kontrol. Koordinasyon ve Kontrol. Harekete Hazırlanmak

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

BEYİN Ve SİNİR SİSTEMİ. Prof.Dr.S.Naz Yeni slaytları hazırlayan: Dr Ufuk Ergün

FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

Transkript:

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 ANA AKIMA BİR ALTERNATİF: NÖROİKTİSAT Oya KENT 1 ÖZET İktisat yazınında bireylerin karar alma davranışları neoklasik devrimle birlikte, bireysel faydayı maksimize etmeye yönelik rasyonel bir gayret olarak tanımlanmıştır. Neoklasik iktisatta bireysel karar almanın merkezine oturan rasyonellik kavramı pek çok iktisatçı tarafından gerçek insan davranışını yansıtmadığı gerekçesiyle çoğu kez eleştirilmiş ve bunu gerçekle uyumlaştırmaya çalışan pek çok yaklaşım ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımların en önemlilerinden birisi de 90 ların sonlarında beliren ve 2000 li yıllarda gelişimini sürdüren nöroiktisattır. Bu çalışma, nörobilimin ölçüm tekniklerini kullanarak iktisadi kararlar üretmede beynin çevresiyle etkileşimini anlamaya çalışan bu yeni interdisipliner alanın, belirsizlik altında karar alma ve zamanlar arası seçim ekseninde genel çerçevesini sunmayı amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Nöroiktisat, Karar alma, İktisadi davranış AN ALTERNATIVE TO THE MAINSTREAM: NEUROECONOMICS ABSTRACT Decision-making in economics literature has been described as a rational effort to maximize individual utility beginning from the neoclassical revolution. Rationality as a core element of the human decision making in neoclassical economics has been criticized by many economists for not representing real human behavior and many approaches emerged in order to align theory with the reality. One of the most import of those is neuroeconomics which emerged in late 90 s and pursuing its developmentin 2000 s. This study aims to present the main framework of this emerging interdiciplinary field trying to understand how the brain interacts with its environment to produce economic decisions by using neuroscientific measurement techniques in the axis of decision making under uncertainty and intertemporal choice. Keywords: Neuroeconomics, Decision-Making, Economic Behavior. 1 Araştırma Görevlisi, Okan Üniversitesi, Tuzla, İstanbul. 157

Oya Kent 1. GİRİŞ İktisat literatüründe bireylerin karar almaya yönelik davranışları hakkındaki çalışmalar çok önemli bir yere sahiptir. Neoklasik devrimle birlikte, insan davranışı bireysel faydayı maksimize etmeye yönelik rasyonel bir gayret olarak tanımlanmıştır. Bu varsayımdan hareketle neoklasik iktisat teorisyenleri oldukça tutarlı temel bir aksiyomatik çerçeve geliştirmiştir. Ancak bu matematiksel çerçeve homo-economicus ekseninde temsili bir ajan geliştirerek, insan davranışının psikolojik unsurlarını analizin tamamen dışında bırakmıştır. 20. Yüzyılın başlarında psikolojinin göreli olarak yeni olması ve pek bilimsel olmaması, aynı zamanda Bentham tarzı hedonistik faydaya 2 ilişkin tatminsizlik psikolojinin bertaraf edilmesine yön vermiştir (Camerer ve Loewenstein, 2004: 5). Ancak geçiş o kadar hızlı olmamıştır. 20. yüzyılın başlarında hala Irving Fisher, Vilfredo Pareto ve J. M Keynes gibi iktisatçılar iktisadi seçimler hakkında bireylerin nasıl hissettiği ve düşündüğü üzerine spekülasyonları yazılarında barındırmaktaydılar. Ancak bu yüzyılın ikinci yarısında Katona, Liebenstein ve Simon gibi iktisatçılar psikolojik öğelerin önemini ve rasyonelliğin sınırlarını vurgulasalar da bu iktisadın yönünü değiştirmemiştir. Neoklasik iktisadın beklenen fayda modeli belirsizlik altında karar alma, indirgenmiş fayda modeli ise zamanlar arası karar almanın kural ve tanımlarını ortaya koymuştur. Bu modellerin öne sürdüğü sonuç ve çıkarımlar kesin olmakla birlikte test edilmeye açıktır. Buradan hareketle standart modele eleştiriler başlamıştır. Allais (1953) ve Ellsberg (1961) beklenen ve öznel beklenen faydanın anomalilerine işaret etmiştir. Strotz (1955) üstel indirgeme kavramını sorgulamıştır. Sonraları birçok bilim adamı deney yoluyla benzer anormallikleri kanıtlamışlardır [örn. Kahneman ve Tversky (1979) beklenen fayda üzerine, Thaler (1981) indirgenmiş fayda üzerine] (Camerer ve Loewenstein, 2004: 6) İktisatçılar bu karşı örnekleri göz ardı edemeyeceklerini kabul etmeye başladıklarında, psikolojideki gelişmeler umut vadeden yeni teorilerin yönlerini belirlemiştir. 1960 larda bilişsel psikolojinin de gelişmesiyle rasyonellikten sapmaları tartışan yeni bir yaklaşım, davranışsal iktisat, ortaya çıkmış ve iktisadi karar alma süreçlerine psikolojik faktörleri entegre etmiştir. Kahneman ve Tversky 1979 da bilişsel psikoloji metotlarını uygulayarak iktisadi karar almada pek çok konuda neoklasik iktisattan sapmaları açıklamıştır. Ancak rasyonelliği sınırlandıran bu modellerle ilgili temel sorun sınırlanmış alanları dışında bu modellerin çok düşük öngörü gücüne sahip olmasıdır. Başka bir deyişle güncellenmiş bu yeni fayda 2 Hedonistik fayda, nesnelerin; çıkarı söz konusu olan tarafa yarar, üstünlük, zevk, iyilik veya mutluluk verme hükmü olanak tanımlanmaktadır. Bu tanım oldukça soyut olmanın yanında, faydayı acıdan uzak durup, zevk aramak gibi ilkel bir duygu olarak incelenmektedir. Buna yöneltilen eleştiriler sonucu fayda, insanı eyleme yönelten bir motivasyon ile ilişkilendirilmeye başlanmıştır. 158

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 teorileri ad hoc olarak görülmektedir (Glimcher vd, 2005: 214). Bu süreç içierisinde nöroloji bilimi psikolojide giderek daha çok öne çıkmıştır. Davranışsal iktisadın yeni yöntem ve düşüncelere açık olması sebebiyle nöroiktisadın davranışsal iktisat tarafından benimsenmesi sürpriz değildir. Nitekim 90 ların sonlarında yeni bir alan olarak nöroiktisat doğmuştur (Loewenstein vd, 2008: 649). Nöroiktisat pek çok şekilde tanımlanabileceği gibi temelde, iktisadi karar alma süreçlerine ilişkin sinirsel temelleri saptamak için nöroloji biliminin ölçüm tekniklerini kullanan ve gelişmekte olan disiplinler arası bir alan olarak tanımlanabilmektedir. Nöroiktisatçılar, farklı karar alma durumlarında beynin hangi kısımlarının aktive olduğunu izleyerek, bu kısımların hangi fonksiyonları yerine getirdiklerini, sistem içindeki etkileşimlerini ve farklı tip problemleri nasıl çözdüklerini açıklamaya çalışmaktadır. Bu çalışma, nöroloji biliminin ölçüm tekniklerini kullanarak iktisadi kararlar üretmede beynin çevresiyle etkileşimini anlamaya çalışan bu yeni interdisipliner alanın bir incelemesidir. Çalışmada ilk olarak; beyne ilişkin temel olgular ele alınacaktır. Sinir sistemindeki sosyal ve ekonomik aktivitenin mikro temellerini ortaya çıkarmaya çalışan beyin faaliyetlerini ölçme tekniklerine de bu bölümde değinilecektir. Bunu takiben, beynin karar alma sürecindeki rolünü anlayabilmek için kontrollü ve otomatik süreçler arasındaki ayrım ile bilişsel süreçler ve etki (affect) süreçleri arasındaki ayrım incelenerek, bu süreçlerin iktisadi karar süreçleri üzerindeki etkileri tartışılacaktır. Sonuncu bölümde ise, nöroloji biliminin iktisat üzerindeki çıkarımları iktisadın iki temel kavramı olan risk ve belirsizlik altında karar alma ve dönemler arası seçim ekseninde ele alınacaktır. 2. BEYİNE İLİŞKİN TEMEL OLGULAR VE TERMİNOLOJİ Nöroiktisattaki bulguları takip edebilmek adına beyne ilişkin temel olgulara ve terminolojiye aşina olmak yararlı olacaktır. Bu amaçla beynin yapısına biraz değinilecektir. İnsan beyninde yaklaşık 100 milyar nöron vardır ve bunların her biri 1000 ile 10000 arasında nörona doğrudan bağlıdır. Beyin dokusu gri cevher ve beyaz cevher olmak üzere iki ayrı kısımdan meydana gelir. Gri cevher, sinir hücrelerinden; beyaz cevher ise, sinir hücrelerinin uzantılarından meydana gelmiştir. Gri cevher beynin %40 ını oluşturmasına rağmen beynin oksijeninin %94 ünü harcar, çünkü bir nöronun diğeriyle iletişimini sağlayan elektriksel sinyaller burada ateşlenmektedir (Hardy- Vallée, s.4). Beynin anatomik olarak üç temel yapısı vardır: arka beyin (hindbrain), orta beyin (midbrain) ve ön beyin (forebrain). Önbeyin beyin (serebrum), talamus, hipotalamus 159

Oya Kent ve limbik sistemden oluşur. Orta beyin tektum ve tegmentumdan oluşur. Arka beyin ise beyincik, medulla ve ponstan oluşur. Ön beynin bir parçası olan olan cortex (korteks) bilgi işleme ve yüksek zihinsel faaliyetlerden sorumludur. Korteksin yüzeyi pek çok girinti ve çıkıntıyla kaplıdır. Bu şekilde beynin yüzey alanı artırılmıştır. Korteksdeki çıkıntılara girus, girintilere sulkus denir (Zak, 2004: 1738).. Şekil 1: Beynin lobları, serebellum ve beyin sapı (Zak, 2004) Şekil 1 de gösterildiği gibi serebral korteks dört loba ayrılmıştır: frontal (ön) lob, temporal (şakak) lob, parietal (yan) lob, oksipital (arka) lob. Her lob birkaç görevi yerine getirir ve belirli görevler için özelleşmiş daha küçük yapıları içinde barındırır. 1. Frontal lob: Bilinçli düşünmede rol oynar (düşünme, planlama, konuşma, hereket, hisler, problem çözme). 2. Parietal lob: Çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede önemli rol oynar. Ayrıca nesnelerin kullanılması ve bazı mekânsal görüş işlemelerinde parietal lobun kimi bölümleri rol alır. 3. Oksipital lob: Görme duyusuyla ilgili bilgilerin işlendiği lobdur. 4. Temporal lob: Ses ve kokunun algılanması, aynı zamanda da yüzler, mekanlar gibi karmaşık uyaranların işlenmesi bu lob tarafından sağlanır. 160

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 Serebrum evrimleşmede son basamaklardan birini gösterir. Hayvanın evrim basamağında bulunduğu yerde, serebrumun karmaşıklık derecesi birbirine paralel gider (Keleş ve Çepni, 2006). Diğer bir ifadeyle, evrim basamaklarınla yukarıya çıkıldıkça, serebrum daha karmaşık bir yapı almaktadır. Talamus, duyu organlardan gelen nöronların beyin kabuğu ile olan ilişkisini sağlar. Hipotalamus heyecanların ve arzuların denetlendiği merkezdir. Cinsel davranış, yeme ve içme bu merkezce denetlenir. Duygusal beyin olarak da adlandırılan limbik sistem, serebrumun içinde gömülü olarak bulunur. Heyecan yaşantısı, saldırma ve kaçma davranışlarıyla ilişkisi vardır. Limbik sisteminin elektrikle uyarılan bazı kısımları kızgınlık ifade eden davranışları ortaya çıkarırken, diğer kısımları korku davranışları ortaya çıkarır. Bu sistem talamus ve hipotalamus dışında amigdala ve hipokampüsü içerir. Amigdala duygular, hafıza ve korkunun oluşmasında birincil öneme sahip bölgedir. Hipokampüs ise uzun süreli hafıza ve yön bulmada büyük öneme sahiptir. Orta beyin görme, duyma, göz hareketi ve vücut hareketi gibi fonksiyonlarla ilgili bölgedir. Beyin sapının bir parçası kabul edilir. Beyin sapında olan nöron faaliyetlerinin büyük bir çoğunluğu düşüncenin kontrolü altında olmayan otomatik, refleks hareketleridir (Keleş ve Çepni, 2006). Arka beyindeki medulla otonom sinir sistemini kalbin atışını, nefes almayı ve kan basıncını denetleyen nöronlarını içerdiği gibi, omuriliğin çevresinde öbeklenen sinir hücrelerinin uçlarının beyne girdiği noktayı da oluşturur. Serebellum veya beyincik duyu organlarından gelen bilgilerle hareketi ilişkilendirir. Özellikle dengenin sağlanmasında önemli rol oynar (Anonim, 2011). 2.1. Nörolojik Yöntemler ve Beyin Faaliyetlerinin Ölçülmesi: Nörobilimciler sinirsel faaliyetleri ölçmek için pek çok ölçüm yöntemi kullanırlar. Bunlar PET (pozitron emisyon tomografisi), fmri (fonksiyonel magnetic rezonans görüntüleme), EEG (elektro-ensefalografi), ERP (event related potential), biyolojik kan, idrar, omurilik sıvısı tayini, merkezi sinir sistemi lezyonuna sahip hastaların incelenmesi gibi yöntemleri içerir (Zak, 2004: 1739). PET insan üzerinde ilk kez 1970 lerin başında kullanılmıştır. PET in çalışma prensibi şu şekildedir: Radyoaktif ışıma yapan bir sıvı hastaya damar yoluyla enjekte edilir. Hasta radyoaktif çürümeyi saptayan bir cihazın içine yatırılır. Radyoaktif tepkime gerçekleştiğinde gamma ışını yayılır, glikoz ve oksijen harcanır, bu yüzden bu hücrelere kan akışı başlar. PET beyin bölgesindeki radyoaktif maddenin birikimini ölçer, glikoz ne kadar hızlı metabolizmaya geçiyorsa, o bölgede daha fazla kan akışı olur ve daha fazla gamma ışını yayar. Bir bilgisayar algoritması 161

Oya Kent da beyindeki bölgesel kan akışının ölçümünü üç boyutlu olarak çizer (Zak, 2004: 1739). fmri da PET gibi beynin farklı bölgeleri arasında sinirsel aktiviteyle ilişkili olarak kan dolanımı ve oksijen kullanımında oluşan değişimleri ölçen bir beyin görüntüleme tekniğidir. İnsanlar üzerinde ilk kez 1992 de kullanılan bu teknik aynı zamanda günümüzde en çok kullanılan tekniktir. Beynin herhangi bir bölgesini aktive edecek bir eylemde bulunulduğunda, bu bölgedeki sinir hücreleri daha fazla oksijene gereksinim duyar. Bu sinir hücrelerine oksijen, kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobin proteinleriyle taşınır. Kanda oksijen taşıyan bu proteinin oksijene bağlanmış ya da bağlanmamış formları farklı manyetik özellikler göstermektedir. Bu farklılık dolayısıyla, sinirsel aktivitesi yükselen bir beyin bölgesine taşınan oksijen miktarı fmri makinesiyle ölçülebilmektedir. Buna, kanın oksijen miktarına bağlı görüntüleme (BOLD) ismi verilmektedir (Zak, 2004: 1739). EEG kafa derisi üzerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla büyük nöron gruplarının elektriksel aktivitesini ölçer. Beyindeki sinir hücreleri tarafından hem uyanıklık, hem de uyku halindeyken üretilen elektriksel faaliyetin kağıt üzerine beyin dalgaları halinde yazdırılmasıdır. EEG genelde nörolojik bozuklukların, özellikle de epilepsinin, teşhisinde klinik olarak kullanılan bir yöntemdir. ERP ise bilişsel bir işlem sırasında ortaya çıkan aktiviteyi göstermektedir. ERP dalgalarının karakteristiği bölgesel uyarıcı veya inhibe edici sinirsel aktiviteyi tanımlar (Zak, 2004: 1740). Kronik zihinsel hastalıklar (örn. şizofreni), gelişimsel bozukluklar (örn. otizm) ve sinir sistemi bozukluğuna ilişkin hastalıklar beynin nasıl çalıştığının anlaşılmasına yarar. Pek çok hastalık beynin belirli bölgeleriyle ilişkilendirilmiştir. Örneğin Parkinson hastalığı önce bazal gangliayı etkileyip, daha sonra korktekse yayılmaktadır. Parkinsonun ilk belirtileri dolayısıyla basal ganlianın ne yaptığı konusunda ipuçları verecektir (Camerer vd, 2005:7 ). Son olarak, oldukça yeni bir yöntem olan Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU) dan bahsedebiliriz. Bu uygulamada, dışarıdan elektrik akımı verilmeden güçlü ama kısa bir manyetik alan oluşturularak beyin aktivitesi değiştirilmekte ve bu yolla tedavi etkisi oluşmaktadır. (Camerer vd, 2005: 13). 162

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 3. KARAR ALMA SÜRECİNE NÖROBİLİMSEL YAKLAŞIM: İKİLİ SİSTEM YAKLAŞIMI Yukarıda anlatılan tekniklere bakıldığında, bu tekniklerin farklı beyinsel aktivitelerin yerini tayin ettiğini görürüz. Bu açıdan bakıldığında, nörolojinin, beynin hangi kısmının ne iş yaptığını gösteren bir harita geliştirmeye çalıştığı yanılgısına düşülebilir. Ancak gerçekte, nöroloji, bölgesel aktivite farklılıkları ve diğer ipuçlarını kullanarak beynin organizasyon ve işleme prensiplerine açıklık getirmeye çalışmaktadır. Bu sayede, nörolojik bulgular, iktisatçıların karar alma süreçlerinde kullanabilecekleri bir alet çantası görevi görebilmektedir. Beynin karar alma sürecindeki rolünü anlayabilmek için iki sistemli modeller geliştirilmiştir. Bizim burada inceleyeceğimiz Camerer, Loewenstein ve Prelec in (2005) öne sürdüğü iki boyutlu teorik çerçevedir. Bu çerçevede kontrollü ve otomatik süreçler arasındaki ayrım ile bilişsel ve etki süreçleri arasındaki ayrım üzerinde durulmuştur. Kontrollü ve otomatik süreçlerin özellikleri incelendiğinde, kontrollü süreçlerin sıralı ve adım adım bir mantık / hesaplama izlediği gözlenmektedir. İktisadi ajan bir sorun veya sürprizle karşılaştığında bu dizine başvurulur ve genellikle çabanın subjektif hissiyle ilişkilendirilir. Ajana bir matematik problemini nasıl çözdüğü sorulduğunda veya yeni bir araba seçmesi istendiğinde ajan, düşünceleri ve seçime yönelik adımları hatırlar. Karar ağaçları ve dinamik programlama gibi standart ekonomi teorisi araçları, kontrol sürecinin yapay bir sunumu olarak görülebilir (Camerer vd, 2005: 16). Otomatik süreçler yukarıdaki tüm boyutlarıyla kontrollü süreçlerin tam tersidir paralel çalışırlar, bilince açık değildirler ve göreli olarak çaba gerektirmezler. Paralellik çabuk tepki vermeyi olanaklı kılar, beynin aynı anda birden çok işlem yapmasını sağlar, görsel tanımlama gibi belirli bir iş söz konusu olduğunda beyne önemli bir güç temin eder. Paralellik aynı zamanda beynin hasar görmesini engeller (Camerer vd, 2005: 16). Otomatik süreçler bilince açık olmadığından, çoğunlukla insanlar otomatik tercihler ya da yargıların neden yapıldığı hakkında az iç gözlemsel sezgiye sahiptirler. Bir yüz otomatik olarak çekici ya da bir söz alaycı olarak algılanır. Daha sonra kontrollü sistem bu yargıyı mantıksal olarak doğrulayabilir. Bunu çoğunlukla yapay bir şekilde yapar (Camerer, vd, 2005: 17). Kontrollü ve otomatik süreçlere ilişkin Sanfrey vd. (2006) manuel vitesli bir arabanın kullanımı ile ilgili bir örnek vermektedir. Acemi bir şoförün sürüşünün kontrol sürecine dayandığı düşünülür. Bu süreç, belli işlemler dizisine odaklanmayı gerektirir ancak çok zahmetlidir ve dikkat kolaylıkla dağılabilir. Tersine, deneyimli bir şoförün sürüşü otomatik sürece dayanır ve arabayı iyi bir şekilde kullanırken başka aktivitelerde de bulunabilir-sohbet etmek gibi (Sanfey vd, 2006: 111). 163

Oya Kent İkinci ayrım ise etki (affect) ve bilişsel (cognitive) süreçler arasındaki ayrımdır. Etki süreçlerinin ayırt edici özellikleri kısmen beklenenin tersinedir. Pek çok insan kuşkusuz etkiyi duygu durumlarıyla ilişkilendirir ve dahası, pek çok etki durumları eşik yoğunluk seviyesine geldiklerinde duygu durumları üretirler. Ancak, pek çok etki süreci büyük olasılıkla bilinçli farkındalık seviyesinin altında işlem yapar. Etki süreci, yalnızca korku, kızgınlık, kıskanma gibi duyguları içermez. Aynı zamanda, açlık, susuzluk, cinsel cazibe ve acı, uyuşturucu isteği gibi şeyleri de içerir. Dolayısıyla acı veren duygular, kemik kırılması gibi acı veren fiziksel sakatlıklarla beynin aynı kısmını aktive etmektedir (Camerer vd, 2005: 18). Etki süreçlerini araştıran pek çok araştırmacı için, etkinin en önemli özelliği insan motivasyonundaki rolüdur. Örneğin kızgınlık insanı saldırganliğa, korku kaçmaya, acı ise acidan kaçınmaya doğru yönlendirir. Camerer vd. (2005) in Zajonec (1998) den aktardığına göre etki süreçleri gitme/gitmeme sorularına hitap eden yaklaşma ya da kaçma motivasyonu ile ilintiliyken, bilişsel süreçler ise, tersine, doğru/yanlış sorularına cevap vermektedir. İdrak/biliş (cognition) tek başına hareket üretemez ve davranışı etkilemek için bilişsel sistem duygu sistemi ile birlikte hareket etmelidir. Bu süreçlerin beynin hangi bölgelerinde gerçekleştiğine bakacak olursak otomatik ve etki süreçleri beyin kabuğunun aşağısında bulunan amygdala da şekillenir ve korku gibi pek çok otomatik duygusal cevaplardan sorumludur. Örneğin amygdalası zarar görmüş insanlar tehdit dürtüsüne eksik tepki vermektedirler (Camerer vd, 2005: 22). Kontrollü süreçler ise esas olarak beynin ön kısmı olan prefrontal korteksde gerçekleşir. Prefrontal korteksin yaptığı diğer bütün bölgelerden girdileri almak, yakın ve uzun dönem amaçları oluşturmak için bunları birleştirmek ve bu amaçları dikkate alacak davranışları planlamaktır. Preforental bölge insan evriminde en çok gelişen bölgedir ve dolayısıyla insanı en yakın primat akrabalarından ayırt eder. Bilişsel ve otomatik süreçlerin oluştuğu kısımlar beynin arka (oksipital), üst (parietal) ve yan (temporal) bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Bilişsel süreçler tipik olarak yan prefronral korteks ve posterior parietal korteksde oluşmaktadır (Camerer vd, 2005: 17-18). Tüm otomatik süreçler, ister bilişsel ister etki süreci içersin, beynin varsayilan modudur. Bu süreç her zaman aktiftir ve beyindeki elektro-kimyasal aktivitenin büyük bir kısmını gerçekleştirir. Kontrollü süreçler ise belirli πzel zamanlarda meydana gelir. Örneğin insanların beklenmedik bir olayla karşılaşması, herhangi bir sıkıntı veya problemle yüz yüze gelmesi gibi durumlarda kontrol süreci devreye girmektedir. 164

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 Bu ikili sistem yaklaşımı ve nöroloji biliminin bulguları iktisat açısından önemli sonuçlar ve uygulamalar doğurmaktadır. Neoklasik iktisat teorisine göre iktisadi ajanlar çeşitli alternatifler arasında rasyonel seçimler yaparlar. Karar alma tekil birçok-amaçlı bilgi işlemcisini yansıtmaktadır. Oysa nöroiktisat alanında yapılan çalışmalar, insan davranışının tek bir süreç tarafından değil, birbiriyle etkileşim halindeki çeşitli alt süreçler tarafından belirlendiğini ortaya koymaktadır (Sanfey vd, 2006: 111). 4. NÖROLOJİ VE İKTİSADA İLİŞKİN ÇIKARIMLAR Bilindiği gibi neoklasik iktisat teorisi bireylerin alternatif seçenekler arasından yapacakları seçimleri rasyonel değerlendirmelere göre belirlerler. İktisatçılar farklı karar alma durumları için teorik çerçeveler geliştirmiştir. Örneğin belirsizlik ve risk altında karar alma için beklenen fayda (expected utility EU), ve sonuçları zamana yayılmış kararlar için zamanlararsı seçim, ise indirgenmiş fayda (discounted utility DU) modelleri ortaya koyulmuştur. Bu modellerin avantajı formel olarak açık, analitik olarak kolay işlenir ve nicel tahminler yapmaya uygun olmalarıdır. Tüm bu teorilerin altında tekil ve her amaca hizmet eden bir işlemci varsayımı vardır. Bununla beraber psikoloji, büyük ölçüde nörobilim tarafından desteklenerek, insan davranışının tekil bir süreç olmadığını, bunun yerine farklı özelleşmiş altsistemlerin bir etkileşimi olduğunu ortaya koymuştur (Sanfrey vd, 2006: 111). Bu bağlamda bu bölümde standrat iktisat teorisine nöroiktisatın katkıları incelenecektir. 4.1. Risk ve Belirsizlik Altında Karar Alma İlk olarak Bernoulli (1738) tarafından ileri sürülen beklenen fayda teorisi, bireyin seçim yaparken sonuçların gerçekleşme olasılığına göre faydasını ağırlıklandırdığı ve seçimini en fazla ağırlıklı faydayı veren demetlerden yana kullandığını ifade eder (Loewenstein vd, 2008, 651). Model son derece akla yatkın görünse de, araştırmacılar geniş çapta beklenen değer anomalilerini açığa çıkarmıştır. Bu anomalileri açıklamaya yönelik ilk girişimler davranışsal iktisatçılar tarafından yapılmıştır. Beklenen fayda teorisine göre bireyler tercihlerini yaparken o noktaya kadar sahip olduğu serveti de hesaba katarak karar alacaklarını ifade eder. Örneğin toplam 1.000.000 $ servete sahip bir birey, % 50 olasılıkla 20$ kazanacak, % 50 olasılıkla da 10 $ kaybedecek olsun. Beklenen fayda teorisinin varsayımı, bireyin bu piyangoyu % 50 olasılıkla 1.000.020 $ fayda ve % 50 olasılıkla da 990.000 $ fayda sağlayacak olarak görmesidir. Ancak Kahneman ve Tversky (1979), bireylerin kararlarını alırken daha kısmi mahalde hareket ettiklerini, yani kararlarını daha dar bir şekilde parantez lediklerini öne sürmüştür (Loewenstein vd, 2008, 651). Pek çok birey yukarıdaki piyangoyu servetinin son hali olarak değil, o an 20 $ kazanma veya 10 $ kaybetme olarak algılayacaktır. Dahası, kayıptan kaçınma olarak bilinen, 165

Oya Kent insanların kayıplardan hoşlanmama düzeyi kazançları sevme düzeyinden daha fazladır (Tversky ve Kahneman, 1991). Davranışsal araştırmaların diğer bir kısmı da olasılık ağırlıklandırmasına odaklanmıştır. Beklenen fayda teorisine göre bireyler olasılıkları ham olarak değerlendirirken, davranışsal modelde bireyler düşük olasılılıklara fazla ağırlık verirken, yüksek olasılıkları daha az ağırlıklandırır (Kahneman ve Tversky, 1979) veya en kötü sonuçla en iyi sonuç üzerine oransız dikkat gösterirler. Bireylerin neden piyango oynayıp aynı zamanda da sigorta aldıkları bu açıklama ile daha iyi anlaşılmaktadır (Loewenstein vd, 2008, 651). Bu zamana kadar olan nöroiktisat alanında risk ve belirsizlik altında karar alma üzerine araştırmalar beklenen fayda teorisindeki anomalilerin ne kadarının seçim anındaki hislere atfedilebileceği üzerine yoğunlaşmıştır. Bazı çalışmalar anlık hisler ile riskli kararlar arasında bir ilişki bulduysa da, çoklu sistem için kanıtlar karışıktır (Loewenstein vd: 652). Nöroiktisattaki ilk çalışmalardan birkaçı insanların neden somut nihai durumlara değil de sonuçlarla referans noktaları arasındaki değişikliklere duyarlı olduğunu anlamaya odaklanmıştır. Örneğin Knutson vd. (2003) öngörülen bir ödülün elde edilememesi halinde medial prefrontal cortex teki (MPFC dopaminerjik izdüşümlerin hedefi olan bölge) aktivasyonun öngörüldükten sonraki duruma göre daha düşük olduğunu gözlemiştir. Benzer şekilde insan beyni üzerinde yapılan birtakım çalışmalar da başka bir dopaminerjik hedef olan NAcc (nucleus accumbens) deki aktivasyonun beklenmeyen bir su ve meyvesuyu verilmesi durumunda beklenen duruma göre daha fazla olduğunu göstermiştir (Berns vd. 2001). Bu araştırmaların öne sürdüğü, bireylerin piyangoları servetin son hali olarak değil de kayıp ya da kazanc olarak çözümlemeleri sadece bu çözümlemenin basitliğine bağlı olarak değil, bunun ötesinde belirli sinir devrelerinin bekletilerdeki sapmalara olan fiziksel eğilimlerinden kaynaklanmaktadır (Loewenstein vd, 2008:652). Bazı nöroiktisat araştırmaları riskli sonuç beklentilerinin ileriye yönelik hisleri ortaya çıkarıp çıkarmadığını incelemiştir. Kahn vd. (2002) katılımcıların ara ara blöf yapmalarını gerektiren, ve bu blöfün yakalanması durumunda onları karşılaşacakları bir kayıp riskine soktuğu bir oyun oynatmıştır. Sonucu bilinmeyen bir seçim yapıldığında, blöflerden sonra amigdaladaki aktivasyon dürüst oyunda olduğundan daha fazla gözlemlenmiştir. Knutson vd (2001) beklenen kazanç arttıkça mutluluğun ve NAcc aktivasyonunun arttığını tespit etmiştir. Damasio (1994) ve Bechara vd. (1997) karar alıcıların alternatif eylemlerin sonuçlarını hissel olarak çözümlediklerini ve böyle somatik işaretleyici 3 lerin 3 Algıların duygularla etkileşime geçtiği somatik işaretçiler mekanizmasıyla, kişinin dış dünyadan aldığı uyarıcılarla oluşturduğu algısal temsilcileri ile iç dünyasının algısal temsilcileri arasında etkileşme sonucu belli tercihler ve davranışlar ortaya çıkmaktadır. Damasio nun hipotezine göre, somatik işaretçilerin üretilmesinde ve geliştirilmesinde dolayısıyla rasyonelliğin ve mantığın işletilmesinde duygular etkili olmaktadır. Somatik işaretleyiciler, kişinin çocukluktan itibaren geçmişte yaşadıkları 166

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 karar verme sürecinde önemli bir girdi olarak hizmet ettiğini ileri sürmüştür. Damasio (1994) ventromedial prefrontal cortex in (VMPFC) bu çözümleme sürecinde önemli bir rol oynadığını söylemişir ve Bechara vd. (1997) VMPFC bölgesinde hasar olan ve olmayan bireylerin bir piyango oyununda davranışlarını karşılaştırmıştır. Oyunculara sunulan dört desteden kart çekmeleri istenmiştir. Bu destelerden ikisi 100 $, diğer ikisi 50 $ kazanç sağlamaktadır, ancak 100 $ kazanç sağlayan destelerde net negatif beklenen değer veren az sayıda fakat önemli büyüklükte kayıplar da vardır. Deneyin sonucunda VMPFC bölgesi hasar gören hastalar da hasta olmayanlar da yüksek kazanç sağlayan destelerden önemli bir kayba uğradıktan hemen sonra sakınmışlardır. Ancak hasta olanların fazla kazanç getiren desteden yaptığı seçim belli bir kayba uğradıktan sonra hasta olmayanların yaptığı seçimden daha çabuk olmuştur. Burada hasta olmayanların somatik işaretleyici yaratma kabiliyeti onların avantajlı durumu daha anlamadan avantajlı oynamalarını sağlamıştır. (Loewenstein vd, 2008: 653). Somatik işaretleyici hipotezi pek çok ilgi çekmesine rağmen aynı zamanda çok da eleştirilmiştir. Ancak sezgisel olarak çekici kalmış ve son dönemde yeni bir destek bulmuştur. Shiv vd. (2005) hislerin işlendiği kritik bölgelerdeki (amigdala, orbifrontal cortex, sağ insular cortex, veya somasensory cortex) hasarlara bakarak insan davranışlarını karşılaştırmıştır. Katılımcılara bir yazı-tura piyangosunda bahse girme görevi verilmiştir. Bu piyango sonucunda 2,5 $ kazanç veya 1 $ kayıp söz konusudur. Her piyangonun beklenen değeri pozitif olduğundan riskten korkanlar avantajlı durumda değildir. Gerçekten de deney sonucunda görülmüştür ki beynin bu bölgelerinde hasar olanlar bu piyangodan daha fazla parayla ayrılmıştır. Bu sonuçlar somatik işaretleyici hipotezini desteklemektedir. Negatif etki (his) kayıptan kaçınmanın bir açıklaması olarak başka kontekstlerde de kullanılmıştır. Tipik olarak kayıptan kaçınmaya dayandırılan bir olgu servet etkisi dir (Thaler 1980). İnsanlar sahip oldukları şeyleri sahip olmadıkları durumda değerlediklerinden daha değerli bulurlar. Kahneman vd. (1990) bu etkiyi şu şekilde göstermiştir. Bir gruba bir mal, diğer gruba ise belli bir miktar para vermiştir. Mala sahip olanlar satıp paraya sahip olabilir, paraya sahip olanlar ise malı alıp mala sahip olabilir. İki grubun da görüldüğü gibi seçimi mal ile para arasında bir seçim yapmaktır ve özdeştir. Ancak deney sonunda görülen şudur ki, mala sahip olanların o mala biçtiği fiyat, malı satın alacakların biçtiği fiyattan fazladır. Weber vd. (2007) servet etkisinin sinirsel dayanaklarını, katılımcılara dijital şarkı kopyalarını alma ve satma fırsatı veren bir deneyle inceleme girişiminde bulunmuştur. Spesifik olarak her katılımcıya 32 şarkı verilmiş ve katılımcılara bunları satarsa ne kadara satacağı, başka 32 şarkı alırsa ne kadar ödemek istediği sorulmuştur. Deneyin bulgularına göre satma koşulundaki amigdala aktivasyonu alma koşulundakinden daha büyüktür. dahil, her davranış ve satınalmasında ödül veya ceza ile sonuçlanan bütün deneyimleriyle zaman içinde oluşmakta, şekillenmekte ve değişmektedir. 167

Oya Kent Weber (2007) ile çelişen bir çalışma Tom vd. (2007) tarafından kayıptan kaçınmanın sinirsel dayanaklarının daha doğrudan incelendiği çalışmadır. Bu çalışmada katılımcılara bir dizi % 50 para kazanma %50 ise para kaybetme piyangosu sunulmuştur. Ve beynin korku veya endişeyle ilgili herhangi bir yerinde belirli bir aktivasyon görülmemiştir. Ancak dopaminerjik hedefler olan dorsal ve ventral striatum ve VMPFC bölgesinde parasal ödüllerin öngörülmesi ve kazanılması ile ilişkili olarak, kazançlar artarken aktivasyon artmış, kayıplar artarken ise aktivasyon düşmüştür ve bu düşüş artıştan mutlak değer olarak iki kat daha fazladır. Çalışmanın vardığı sonuç; kayıptan kaçınma, beynin dopaminerjik projeksyonları tarafından hedeflenen bölgelerinde kayıp ve kazançlara asimetrik tepkiler tarafından yönlendirilmektedir. Kayıptan kaçınma olgusu, ya kazanma ya da kaybetme şansı veren karma piyangolardan insanların neden hoşlanmadığına açıklık getirebilir. İnsanların genellikle kazanç getiren piyangolara karşı risk-karşıtı, kayıp veren piyangolara karşı ise risk-sever olduğunu gösteren güzel bir bulgudan bahsedilebilir. Tversky ve Kahneman (1981) yaptıkları deneyde katılımcılara şu durumu hayal etmelerini söylemiştir: ABD, 600 kişinin öleceği öngörülen salgın bir hastalıkla karşı karşıya kalacaktır. Bu durumla mücadele etmek için katılımcılardan iki çift programdan birisini seçmeleri istenmektedir. Kazanma koşuluna istinaden eğer A programı uygulanırsa 200 kişi kurtulacaktır, B programı uygulanırsa 1/3 olasılıkla 600 kişi kurtulacak, 2/3 olasılıkla kimse kurtulamayacaktır. Kayıp koşuluna gelindiğinde, eğer C programı uygulanırsa 400 kişi ölecektir, D programı uygulanırsa 1/3 olasılıkla kimse ölmeyecek ve 2/3 olasılıkla 600 kişi ölecektir. Bu kararların sunulduğu bireylerin çoğu A yı B ye ve D yi C ye tercih etmiştir. Bu sonuç oldukça ilginçtir çünkü A programı C ye, B programı da D ye özdeştir. Kuşkusuz bu tür seçimler rasyonel seçim perspektifinden anormal durumlardır. Kahneman ve Tversky (1979) bunu, hem kazançların hem de kayıpların marjinal değerinin kendi büyüklükleriyle azaldığını öne süren yansıtma etkisi (reflection effect) ile açıklamıştır. Böyle bir azalan duyarlılık, kazanç sahasında riskten kaçınma yaratırken, kayıp sahasında risk yanlı bir durum yaratır. Nöroiktisat alanındaki son çalışmalar korku veya endişenin de yansıtma etkisi yaratmada rol oynayabileceğidir (Loewenstein vd, 2008: 655). De Martino vd. (2006) katılımcılara belirli ve riskli kayıp be kazançlar arasından seçim yapmalarını isterken beyinlerini fmri ile görüntülemiştir. Deneyin sonucunda kesin kazançları riskli kazançlara tercih ederken ve riskli kayıpları da ksein kayıplara tercih ederken amigdala aktivasyonun daha büyük olduğu tespit edilmiştir. Buna ek olarak, deneyin bir diğer önemli bulgusu, yansıtma etkisine ters düşen seçimlerde, yani riskli kazancın kesin olana, kesin kaybın da riskli olana tercih edilmesi durumunda anterior cingulate cortex (ACC) aktivasyonu daha fazladır. ACC nin bilgi işlemede oluşan çelişkileri saptayıp sinyal verdiği varsayılmıştır. 168

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 4.2. Zamanlar arası Seçim İktisattaki temel konulardan bir diğeri de zamanlar arası seçim kararıdır. Neoklasik iktisadın geliştirmiş olduğu indirgenmiş fayda (discounted utility) modeli iktisat içinde en baskın olan zamanlar arası seçim modelidir. İndirgenmiş fayda modeli, tıpkı beklenen faydada olduğu gibi birtakım primitif ve zorlayıcı aksiyomlara dayanır ve bu model içinde de modelin tanımlayıcı geçerliliğini sorgulayacak birtakım anomaliler mevcuttur (Loewenstein vd, 2008:657). İndirgenmiş fayda modelinin en önemli ve sık sık eleştirilen varsayımlarından birisi üstel iskonto/indirgemedir (exponential discounting). Üstel iskonto, veri bir zaman ertelemesi için bunu ne zaman gerçekleştiğine bakmaksızın aynı büyüklükte iskonto etmeyi gerekli kılar. Üstel iskonto etmede, örneğin bir malın tüketiminin bir gün ertelenmesinde yapılan zaman iskontosu, o malın bugün yerine yarın tüketileceğinde yapılacak zaman iskontosu ile bir yıl sonra yerine bir yıl bir gün sonra tüketileceğinde yapılacak zaman iskontosu ile aynıdır. Ancak insanların geleceği üstel iskonto etmediğine dair güçlü bulgular vardır (Kirby ve Herrnstein, 1995). Aksine insanlar yakın dönemdeki zaman ertelemelerini uzun dönemdekilerden daha çok önemserler. Bu genel eğilim hiperbolik zaman iskontosu olarak adlandırılır (Ainslie, 1975). Örneğin hoşa giden bir malın tüketimini bugünden yarına ertelemek, bir yıl sonrasından bir yıl bir gün sonrasına ertelemekten daha zor bir durumdur. Zamanlar arası seçim üzerine yapılan nöroiktisat araştırmaları, büyük ölçüde davranışların çoklu sistemlerin etkileşimiyle açıklanıp açıklanamayacağı üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu alandaki araştırmaların merkezi tartışma konusu, zamanlar arası seçimde limbik sistemin 4 rolüdür. Limbik sistemin hissel / duygusal süreçlerin işlenmesinde kritik öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Bazı nöroiktisat araştırmacıları, hiperbolik zaman iskontosunun temelde farklı iki sistemin işleyişini yansıttığını öne sürmüşlerdir. Bunlardan biri şimdiki zamanı ağırlıklı değerlendirip geleceği önemsemeyen, diğeri ise sonuçları zamanlar arasında daha tutarlı bir şekilde iskonto eden bilinçli bir sistemdir (Loewenstein 1996, Shefrin ve Thaler 1988). McClure vd. (2004) bu hipotezi test etmek için katılımcılara küçük ve yakın ödüllerle ( R $ ve d ertelemesi) büyük ve ertelenmiş ( R $ ve d ertelemesi) ödüller arasından bir dizi zamanlar arası seçim yaptırmıştır (R< R ve d<d ). Amazon.com hediye çekleri olan ödüller 5$ ile 40$ arasında sıralanırken erteleme zamanı deney gününden altı haftaya kadar çıkmaktadır. Çalışmanın amacı sadece yakınlık söz konusuyken (d=0 iken aktivasyon, d>0 iken aktivasyon yok) beynin yükselen aktivasyon gösterdiği bölgelerinin olup olmadığını ve herhangi zamanlar arası seçim 4 Limbik sistem içerisinde adı geçen bölümler frontal cortexin medial ve orbital bölgeleri, amigdala, insular cortex ve bunların cortex altı tamamlayıcılarıdır. 169

Oya Kent yaparken aktivasyon gösteren bölgelerin olup olmadığını tespit etmektir. McClure vd. (2004) nin bulduğu, zaman iskontosunun kombine iki sinir sistemin etkileşiminin bir sonucu olduğudur. Dopaminerjik uyarılmaların zengin olduğu bölgeler olarak bilinen limbik ve paralimbik kortikal yapılar, yakın zamanda mevcut seçenekler için çalışmaktadır. Bunun tersine, daha bilişsel fonksiyonları destekleyen fronto-parietal bölümler tüm zamanlar arası seçimler için işlem yapmaktadır. Bundan hareketle, araştırmacılar fronto-parietal bölümdeki aktivitenin limbik bölümden daha büyük olması halinde daha büyük ertelemeli ödüllerin seçildiğini, limbik bölümdeki aktivasyonun fronto-parietal bölümden büyük olması durumunda da daha küçük yakın ödüllerin seçildiğini göstermişlerdir. Şekil 2 de bu sonuçlar izlenebilmektedir. Yukarıdaki örnekte ödül hediye çekleri olduğundan aslında tüketim bilinen anlamda hemen değildir. McClure vd. (2007) bunu susamış katılımcılar üzerinde bir deneyle incelemiştir. Katılımcılardan, hemen ama damla damla verilecek su ile 20 dk. sonra verilecek daha fazla su arasında seçim yapmaları istenirken beyinleri fmri ile görüntülenmiştir. Bu çalışma da McClure vd. (2004) nin vardığı sonuçlara varmıştır. Yukarıdaki çalışmalarda insanların her zaman iyi tanımlanmış yakın ve ertelenmiş seçeneklerle karşı karşıya olacağı durumlar incelenmiştir, ancak insanlar her zaman bu kadar belirgin seçeneklerle karşılaşmayabilir. Standart iktisat perspektifi, bir malın fiyatının, şimdiki tüketimi finanse etmek için gelecekte ne kadar zevkten vazgeçildiğini temsil ettiğini varsaysa da, bireyler satın alma kararlarında spontane olarak fırsat maliyetlerini o kadar da net bir şekilde değerlendiremezler. Örneğin, Frederick vd. (2006) nin çalışmasını değerlendirecek olursak, katılımcılara hipotetik olarak 14.99 $ a bir video satın almak isteyip istemeyeceklerini sormuşlardır. Araştırmacılar daha sonra satın almama kararının bu eğlenceli videoyu alma ya da 14.99 $ ı başka şeyler için sakla şeklinde çerçevelenip çerçevelenmediğini anlamak için soruyu değiştirmişlerdir. Çalışmanın bulgusu, fırsat maliyetlerine dikkat çekildiği zaman videoyu alacakların oranında bir düşüş olduğudur. Bu da bize bazı katılımcıların fırsat maliyetlerini o anda değerlendirmediklerini göstermektedir. 170

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 Şekil 2: Zamanlarası seçimde beta ve delta sitemleri (McClure vd. 2004) * β sistemi (ventral striatum (V.Str.) ve medial prefrontal cortex (mpfc)) yakın zamandaki ödüllere tepki verirken, δ sistemi (dorsolateral prefrontal cortex (dlpfc) ve sağ arka parietal cortex (R. Par.)) ertelenmiş ödüllere tepki verir. Yakın veya ertelenmiş seçenekler arasından zamanlar arası bir seçim yapıldığında seçim β ve δ bölgelerinde göreli aktiviteyi yansıtır. Bireyler daha yakın seçimler yaptıkları zaman, (c) panelindeki gibi β sisteminin baskınlığı söz konusudur. O halde eğer fiyatlar harcamayı fırsat maliyetinin bilinçli bir değerlendirmesiyle engellemiyorsa, harcama kararlarında nasıl bir rol oynarlar? Knutson vd. (2007) bu soruyu şöyle bir deneyde incelemişlerdir. Katılımcılara tüketici ürünlerinden almaları için 20 $ verilmiştir, ve bu seçimlerinden rastsal olarak birinin sonunda kendilerine verileceği söylenmiştir. Bu seçimleri yaparken katılımcıların beyinleri fmri ile görüntülenmektedir. Deneyin sonucunda katılımcılar ürünü ne kadar sevdiklerini ve ne kadar ödemeye gönüllü olduklarını belirtmişlerdir. Bireylerin ürünleri sevdiğini söylemesi NAcc aktivasyonuyla, bu da asıl satın alma kararıyla pozitif korelasyon içindedir. Ancak katılımcıların fiyatları ilk gördükleri anda insuladaki aktivasyon da satın alma kararıyla negatif korelasyon içindedir. Sonuç olarak, ertelenmiş ödüller açık olarak gösterilmediğinde bunun yerine fiyatlar yoluyla ima edildiğinde, katılımcıların harcamadan vazgeçmesinin ileriye yönelik harcamanın verdiği acı ya dayandığı gözükmektedir (Loewenstein vd, 2008: 660). Hiperbolik zaman iskontosunu, etki sistemi ve bilişsel sistemin bir rekabeti olarak alacak olursak, bu sistemlerden herhangi birini güçlendiren veya zayıflatan unsurların öngörülmesi insanların neden daha az veya daha çok dürtüsel davrandıkları konusunda bilgi verebilir. Camerer vd. (2005) bu iki sistemin zamanlar arası seçim üzerindeki göreli etkinliğinin bireyler arasındaki sabırsızlığı (impatience) açıklayabileceğini öne sürmüştür. 171

Oya Kent Rick ve Loewenstein (2008) ın bu alana katkısı, bireylerin karşı karşıya oldukları seçimler örtülü ise (implicit) somut olmayan sonuçlar için ileriye yönelik hislerine dayandığıdır. Çalışmalarında zamanlar arası seçimde erteleme (delay) kadar sonuçların somutluğunun (tangibility) da önemli bir rol oynadığını ifade etmişlerdir. Oldukça yakın zamanda yapılan bir çalışma olan Carter vd. (2010) nin çalışması, zamanlar arası seçime nöroiksat yaklaşımlarının bir derlemesidir. Farklı deneylerde ve modellerde kullanılan iskonto fonksiyonlarının özellikleri, ödül çeşitleri, erteleme zaman aralıkları üzerinde ayrıntıyla durmuşlardır. Gelecek çalışmalar için iki önemli amacı; zamanlar arası seçime özgü değerlendirme açılarının tanımlanması ve erteleme ile ödül büyüklüğü arasındaki etkileşimin direk ve dolaylı olarak değerlendirilmesi olarak görmüşlerdir. 5. SONUÇ Neoklasik iktisadın bel kemiğini oluşturan karar alma teorilerinin gerçekliğinin sorgulanması, ve buna örnek teşkil edecek pek çok anomalinin deneysel yollarla kanıtlanması davranışsal iktisat disiplininin yükselmesini sağlamıştır. Pek çok alt disiplinden beslenen bu alan henüz çok yeni olan nöroiktisat yaklaşımının desteği ile karar alma süreçlerinin sorgulanmasında, bu sürece insan beyninin aktivitelerini ve çalışma prensibini de katmıştır. Nöroiktisat, iktisadi analize konu olan kararların altında yatan nörolojik unsurları araştırmaya odaklanmıştır. Nöroloji ve onun geliştirdiği teknikler, nöroiktisat araştırmacılarına karar alma mekanizmasının işleyişine dair önemli bilgiler sunmuştur. Nöroiktisat metadolojisi yeni olmakla birlikte gelişeme açık bir süreçtir. Günümüzde kullanılan tekniklerin yakın geçmişte hayal bile edilemiyor oluşu, disiplinin, gelişimi hakkında fikir verebilir. Nöroiktisadın sunduğu, bireylerin karar almalarında rol oynayan temel süreçleri ortaya koymaktır. Ve kuşkusuz bu süreçler hakkında ne kadar doğru varsayımlar yapılırsa çıkarılacak sonuçlar da o kadar gerçeği yansıtır nitelikte olacaktır. Ana akımın sert kabuğunun kırılması, teoride düzeltme ve geliştirmeleri beraberinde getirecektir. Bu noktada nöroiktisat gelişmeleri kolaylaştıracak ve yeni modellerin gelişmesine önayak olacaktır. Bu sayede iktisattaki rasyonel birey, teorinin dar kalıplarından kurtularak bireyin reel dünyadaki davranışlarını kapsayan teorik alt yapıyı geliştirebilecektir. Kuşkusuz karar almadaki anomaliyi ifade eden sapmalar, çevresel etkilerden olduğu kadar, karar alıcının nörolojik yapısının da bir neticesidir. 172

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 Nöroiktisatın bu çerçevede sunduğu teknikler, disiplinin daha sağlam ayaklar üzerine oturmasını sağlayacaktır. 173

Oya Kent KAYNAKÇA (http://serendip.brynmawr.edu/bb/kinser/definitions/def-amygdala.html)., [02.01.2011] Anonim, Ainslie G. (1975). Specious reward: a behavioral theory of impulsiveness and impulse control.psychology Bulletin 82:463 96 Allais, M. (1953). Le comportement de l'homme rationnel devant le risque, critique des postulats et axiomes de l'ecole americaine. Econometrica, 21, 53-526. Bechara A, Damasio H,Tranel D, Damasio AR. (1997). Deciding advantageously before knowingthe advantageous strategy. Science 275:1293 95 Berns GS, McClure SM, Pagnoni G, Montague PR. (2001). Predictability modulates humanbrain response to reward. Journal of Neuroscience. 21:2793 98. Camerer, C. ve Loewenstein, G. (2004). Behavioral Economics: Past, Present, Future. C. Camerer, G. Loewenstein, & M. Ramin (edts), Advances in Behavioral Economics ( 3-51). New York: Princeton University Press. Camerer, Colin F., Loewenstein, George F. and Prelec, Drazen, (2005). Neuroeconomics: How Neuroscience Can Inform Economics. Journal of Economic Literature, 43(1), 9-64. Carter, R. M., Meyer, J. R., ve Huettel, S. A. (2010). Functional Neuroimaging of Intertemporal Choice Models: A Review. Journal of Neuroscience, Psychology, and Economics, 3(1), 27 45. Damasio AR. (1994). Descartes Error: Emotion, Reason, and the Human Brain. New York: Putnam De Martino B, Kumaran D, Seymour B, Dolan RJ. (2006). Frames, biases, and rational decision making in the human brain. Science 313:684 87 Ellsberg, D. (1961). Risk, ambiguity, and the savage axioms. Quarterly Journal of Economics, 75, 643-669. Frederick S, Novemsky N, Wang J, Dhar R, Nowlis S. (2006). Opportunity costs and consumer decisions.work. Pap., Sloan School Manag., MIT, Cambridge, MA Strotz, R.H. (1955). Myopia and inconsistency in dynamic utility maximization. Review of Economic Studies, 23, 165-80. 174

Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.157-176 Glimcher, Paul W., Dorris, Michael C. ve Bayer, Hannah M., (2005), Physiological utility theory and the neuroeconomics of choice, Games and Economic Behavior, 52(2), 213-256. Hardy-Vallée, Benoit. (2007). Neuroeconomics and Rationality. http://phi673uw.files.wordpress.com/2007/03/week91.pdf [10.02.2011]. Kahn I, Yeshurun Y, Rotshtein P, Fried I, Ben-Bashat D, vd. 2002. The role of the amygdala in signaling prospective outcome of choice. Neuron 33:983 94 Kahneman, D. & Tversky, A. (1979). Prospect theory: An analysis of decision under risk. Econometrica, 47, 263-291. Keleş, Esra ve Çepni, Salih, (2006). Beyin ve Öğrenme, Türk Fen Eğitim Dergisi, 3(2), 66-82. Kirby KN, Herrnstein RJ. (1995). Preference reversals due to myopic discounting of delayed reward. Psychological Science. 6:83 89 Knutson B, Fong GW, Adams CM, Varner JL, Hommer D. (2001). Dissociation of reward anticipation and outcome with event-related fmri. NeuroReport 12(17), 3683 87 Knutson B, Rick S, Wimmer GE, Prelec D, Loewenstein G. (2007). Neural predictors of purchases. Neuron 53:147 56 Knutson B, Fong GW, Bennett SM, Adams CM, Hommer D. (2003). A region of mesial prefrontal cortex tracks monetarily rewarding outcomes: characterization with rapid eventrelated fmri. NeuroImage 18:263 72. Loewenstein G. (1996). Out of control: visceral influences on behavior. Organizational Behavior And Human Decision Processes, 65:272 92 Loewenstein, George F., Rick, Scott ve Cohen, Jonathan D., (2008). Neuroeconomics. Annual Review of Psychology, 59, 647-672. McClure SM, Ericson KM, Laibson DI, Loewenstein G, Cohen JD. (2007). Time discounting for primary rewards. Journal of Neuroscience. 27:5796 804 McClure SM, Laibson DI, Loewenstein G, Cohen JD. (2004). Separate neural systems value immediate and delayed monetary rewards. Science 306:503 7 Rick, S, Loewenstein, G. (2008). Intangibility in intertemporal choice. Philosophical transactions of the Royal Society of London. Series B, Biological sciences, 363: 3813-3824 175

Oya Kent Sanfey, A. G., Loewenstein, G., McClure, S.M. ve Cohen, J.D.. (2006). Neuroeconomics: cross-currents in research on decision-making. Trends in Cognitive Sciences, 10(3), 108-116. Shefrin HM, Thaler RH. (1988). The behavioral life-cycle hypothesis. Economic Inquiry 26:609 43 Shiv B, Loewenstein G, Bechara A, Damasio H, Damasio AR. (2005). Investment behavior and the negative side of emotion. Psychoogical Science. 16:435 39 Thaler RH. (1980). Toward a positive theory of consumer choice. Journal of Economic Behavior & Organization. 1:39 60 Thaler, R. (1981). Some empirical evidence on dynamic inconsistency. Economics Letters, 8, 201-207. Tom SM, Fox CR, Trepel C, Poldrack RA. (2007). The neural basis of loss aversion in decision-making under risk. Science 315:515 1 Tversky A, Kahneman D. (1981). The framing of decisions and the psychology of choice. Science 211:453 58 Tversky A, Kahneman D. (1991). Loss aversion in riskless choice: a referencedependent model. Quarterly Journal of Economics, 106:1039 61 Weber B, Aholt A, Neuhaus C, Trautner P, Elger CE, Teichert T. (2007). Neural evidence forreference-dependence in real-market-transactions. NeuroImage 35:441 47 Zak, Paul J. (2004). Neuroeconomics. Philosophical Transactions of the Royal Society of London Series: B, 359(1451) 1737-1748. 176