BÖLÜM 2. 2.1. Antik Olimpiyatlarda Binicilik



Benzer belgeler
ANTİK ÇAĞDAN MODERN OLİMPİYATLARA BİNİCİLİK SPORU VE TÜRK BİNİCİLİĞİNİN OLİMPİK GELİŞİMİ

Olimpizm -2- Spor Bilimleri Anabilim Dalı

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

MODÜL BİLGİ SAYFASI İÇERİK

T.C. Talim ve Terbiye Kurulu Ba kanl

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ

mekan Kasımpaşa Deniz Hastanesi İLKBAHAR 2014 SAYI: 302

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

AMERĐKA DA YAŞAM BOYU. Prof. Dr. Erdal ZORBA

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

ÖZEL EGE LKÖ RET M OKULU DO RULARIN DANSI HAZIRLAYAN: YANKI TURGUT DANI MAN Ö RETMEN: AY EGÜL GÜRKAN

Kurumsalla ma nedir? FUTBOLDA KURUMSAL YÖNET M VE DENET M. yıllardan sonra dahil olmu popüler bir terimdir. kavram, verebilirlik ve sorumluluk.


BİLİNÇLİ ELEKTRİK TÜKETİMİ KONULU WEB SAYFASI

Sihirli Parmaklar Öğrencilerimizin; çizgi, renk, doku, kompozisyon, perspektif gibi bilgilerini geliştirerek resim sanatını sevdirmek

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

ANTİK ÇAĞDAN MODERN OLİMPİYATLARA BİNİCİLİK SPORU VE TÜRK BİNİCİLİĞİNİN OLİMPİK GELİŞİMİ

MEHMET ÇEKİÇ ORTAOKULU

MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR

Ya! Satarım Bal Satarım Satı" Oyunu Etkinlik Ölçümü Sonuç Raporu. Fuad Almeman Proje Ba" Danı"manı Aralık 2009

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

(ÇEKAP) Çevresel Kapasitemiz Gelişiyor

WICHTIGER HINWEIS: Bitte fertigen Sie keine Kopien dieses Fragebogens an!

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

Giderilmesinde Farklı Uygulamalar

TÜS AD CISCO EXPO 2008 ETK NL

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

AB ve sosyal politika: giri. Oturum 1: Roma dan Lizbon a

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

VERGİ DENETMENİ TANIM

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

YEDİNCİ KISIM Kurullar, Komisyonlar ve Ekipler

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

MAT223 AYRIK MATEMATİK

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir.

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 6

Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü

BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK ALANI HIZLI KLAVYE KULLANIMI (F KLAVYE) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

YÖNETMELİK. a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi,

Roma mimarisinin kendine

TESİSAT TEKNOLOJİSİ VE İKLİMLENDİRME ÇELİK BORU TESİSATÇISI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

MADDE 2 (1) Bu Yönerge, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve değişiklikleri ile İzmir Üniversitesi Ana Yönetmeliği esas alınarak düzenlenmiştir.

Temel Kaynak 4. Ülkeler

Bilgisayar Destel~li Dil Bilimi ve

3. İnşaat Mühendisliği eğitimi : İnşaat mühendisliği veya genelde mühendislik eğitimi için başlangıç noktası olarak 1747 yılı kabul edilmektedir.

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

Ayrıntılı bilgi aşağıdaki sayfalarda.

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

SAYMANLIK YETK VE SORUMLULUKLARININ DEVR Hamdi Mete TU RUL Sayı tay Ba denetçisi

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

PROJE ODAKLI İŞ GELİŞTİRME; Kent Atölyeleri örneği

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

KİŞİSEL GELİŞİM VE EĞİTİM İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Bu doğrultuda ve 2104 sayılı Tebliğler dergisine göre Türkçe dersinde şu işlemlerin yapılması öğretmenden beklenir.

Toktamış Ateş'i kaybettik

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

Okuyucu Mektupları / Reader Letters

MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

KURUL GÖRÜ Ü. TFRS 2 Hisse Bazl Ödemeler. Görü ü Talep Eden Kurum : Güreli Yeminli Mali Mü avirlik ve Ba ms z Denetim Hizmetleri A..

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI

Editöre not: Radyo Televizyon Üst Kurulu Önemli Olaylar Listesinin Futbol Yönünden Değerlendirilmesi

TÜRKİYE GOLF FEDERASYONU YILLARI FAALİYET RAPORU

Özel Sektör Gönüllüleri Derneği Meslek Lisesi Koçları Programı. Okul Şirket Buluşması 23 Şubat 2016

SANAL DĠLĠN DĠLĠMĠZDE YOL AÇTIĞI YOZLAġMA HAZIRLAYAN: CoĢkun ZIRAPLI Ġsmail ÇEVĠK. DANIġMAN: Faik GÖKALP

KONUTTA YENİ FİKİRLER

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

KAYSERİ ÇETİN ŞEN BİLİM VE SANAT MERKEZİ

RESMİ ÇÖZÜM ORTAĞI. Resmi Çözüm Ortağı MG GROUP İSTANBUL/ÜSKÜDAR HATAY/İSKENDERUN ADANA/SEYHAN MUĞLA/BODRUM HATAY/ANTAKYA.

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

T.C. NUH NACİ YAZGAN ÜNİVERSİTESİ YAZILIM KULÜBÜ TÜZÜĞÜ. BİRİNCİ BÖLÜM Kuruluş Gerekçesi, Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Fizik ve Ölçme. Fizik deneysel gözlemler ve nicel ölçümlere dayanır

BINGOL VALILIGI ii Milli Eğitim Müdürlüğü ...,... "" EGITIM-OGRETIM YILI ÇALIŞMA TAKVIMI. BiNGÖL

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI

İÇİNDEKİLER SUNUŞ 9 ÖNSÖZ 11 GİRİŞ 13

Nasreddin- Hoca- Kutlamaları

TASARIM KÜLTÜRÜ /02 10 TL

ODTÜ KUZEY KIBRIS KAMPUSU ENERJİ TOPLULUĞU TÜZÜĞÜ

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ ÇOCUK DIŞ GİYSİLERİ DİKİMİ (CEKET- MONT- MANTO) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÜÇ BOYUTLU GRAFİK ANİMASYON (3DS MAX) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Transkript:

1 BÖLÜM 1 G R nsano lunun ya amında tarihin ilk ça larından itibaren yerini almı olan at, tarihi serüveni içinde birçok de i ik maksatlara hizmet etmi tir. Ba langıçta bir av hayvanı olarak beslenmek amacıyla kullanılan at, insanların onun di er özelliklerini fark etmeye ba lamaları ve bunlardan faydalanmak üzere evcille tirmeleri ile tarih boyunca birey ve toplum hayatında vazgeçilmez bir unsur olarak görev almı tır. Atın sahip oldu u imkân ve kabiliyetleri birer birer ke feden insano lu, en hızlı ula ım vasıtası olarak hep onu kullanmı, müteakip dönemlerde tarımda, ta ımacılıkta ve posta hizmetlerinde onun gücünden ve süratinden istifade etmi tir. Binlerce yıl boyunca sava larda bir harp vasıtası olarak insanlık tarihinin dönüm noktalarını belirleyen muharebelerde hep son sözü atlar ve atlı birlikler söylemi tir. Bu saygın birliktelik içerisinde her ne kadar atın i levselli i ön planda ise de aslında atın, insan ve toplum maneviyatı üzerinde pek çok yo un etkileri oldu u antropologlar ve sosyologlar tarafından dile getirilmi tir. At, insan için her zaman sadakat ve güvenin sembolü olmakla kalmamı aynı zamanda yaradılı ındaki ihti amdan dolayı, zenginlik ve asaleti de temsil etmi tir. Sükûnetli yapısı ve çevresiyle olan uyumundan dolayı insan üzerinde her zaman güven olu turan ve sakinle tiren bir etkiye sahip olmu tur. Birçok farklı dil ve kültürlerde atın kaba ve genel tanımlamaları birbirlerine çok benzerlik gösterirken Necip Fazıl ın At, ebediyet fatihi insanın göz ve estetik planında bütün çizgileri, hareketleri ve kabiliyetleri ile en ihti amlı kahramanlık sembolüdür (Kısakürek, 2000, s.10) ifadesi atın, en seçkin biçimde tasvir edilmi edebi bir tanımlaması olarak kabul edilebilir.

2 Tarih boyunca tüm medeniyetlerin, yeryüzünün en soylu varlıklarından biri olan at ile binicisinin, aralarındaki uyum ve esteti i, çe itli yarı malar aracılı ı ile seçkin bir zafer co kusu ile sonuçlandırdıkları sportif uygulamalara, oldukça geni bir biçimde yer verdiklerini görüyoruz. Atın sahip oldu u hünerler ara tırıldıkça bir bir ortaya çıkmakta ve günümüzde binicilik sporu adı altında, birçok farklı bran ta binicisi ile birlikte hünerlerini sergileyen ya antısı, insanlar ve toplumlar tarafından büyük bir keyifle takip edilmektedir. Olimpizm, beden gücü ve becerisi ile birlikte insan aklının geli mesini amaçlayarak, insanın tüm niteliklerinin bir uyum içinde geli imini hedef alan felsefedir. Ça ımızın en önde gelen sosyal vakalarından olan olimpizm, ayırt etmeden tüm dünyayı kucaklar, kar ılıklı saygıyı, i birli ini ve tüm insanlar arasında arkada lı ı, kar ılıklı anlayı ı amaçlar. E it ko ullar altında dürüst ve e it rekabeti hedefleyen olimpizm, uluslar, ırklar, renkler, politik sistem ve sınıflar arasında hiçbir ayırım kabul etmeyerek insan gayretine en yüce de eri verir (TMOK, 1985, s.9-10). Modern olimpiyatların olu umuna bir bakıma esas te kil etmi olan antik olimpiyatlar, Yunanistan ın Pellopones yarımadasının güneybatısındaki eski Olimpia da yakla ık olarak 1200 yıldan fazla devam etmi tir. M.Ö. 776 yılında ba layarak her dört yılda bir yapılan oyunların devam etti i bir ay süresince Yunan kavimleri arasında her türlü kavga ve dü manlı ın yasak edildi i antik olimpiyatlardaki spor dallarından birisi de hipodromlarda binlerce seyirci tarafından büyük bir co ku ile izlenen at ve atlı araba yarı maları olmu tur. Yunanistan ın Romalılar tarafından fethedilmesi ve özellikle Hıristiyan dininin yayılmasına paralel olarak kilisenin spor üzerindeki baskıcı tutumu, olimpiyat oyunlarının gerçek anlam ve önemini yitirmesine sebep olmu tur. M.S. 393 yılında Roma imparatoru I. Theodosius un, oyunlar ve bu oyunların beraberinde temsil etti i de erleri din dı ı yakla ımlar olarak de erlendirerek yasak etmesiyle nihayet bulan antik olimpiyatlar, 1896 yılında yeni bir yapılanma ile Modern Olimpiyat Oyunları adı altında tekrar ba layana kadar bir daha yapılmamı tır.

3 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunlarından itibaren modern olimpiyatlar ile yeniden bütünle en binicilik sporu, yeryüzünde yöresel olarak geçmi ten bugüne devam etmekte olan onlarca bran içerisinden, Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) tarafından resmi olarak kabul edilmi 7 farklı bran ile geli imini sürdürürken, bunlardan sadece 3 bran olimpik olarak kabul edilmi tir. Temelinde barındırdı ı do a ve hayvan sevgisi sayesinde bir ya am biçimi olan binicilik, bireyin yeryüzünün en soylu varlıklarından biri olan at ile birbirlerini tanıyarak, etkileyerek ve nihayette tamamlayarak olu turdukları uyumu, kendilerini izleyenlere en estetik biçimde sundukları bir sanat olarak tarif edilebilir. Binicili i aynı zamanda, at ve binicinin sahip oldukları kudret ve maharetleri sanatsal bir gösteriye dönü türme süreci içerisinde, evrensel do rulardan azami suretle istifade eden ve sürekli kendini geli tirme gayreti içerisinde olan bir bilim olarak da tanımlamak mümkündür (Ünver, 2003, s.1). Tüm dünyada oldu u gibi ülkemizde de binicilik sporu farklı bran larda uygulanmakta olup, tarihte bazı dönemlerde bu sporda söz sahibi ülkeler ile rekabet edebilmi Türk binicili i, bu alanda uluslararası düzeyde hak etti i yeri alabilmek için gayretlerine devam etmektedir. Ülkemizde daha geni kitleler tarafından yapılmakta olan bazı spor dalları ile kıyaslandı ında binicilik sporu, tarihin birçok dönemlerinde ve özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında at ve atlı te kilatların yaygınlı ından ötürü ülkemizde bir halk sporu olarak tanımlanabilmekteydi. Zaman içerisinde ça da ve milli sportif politikaların üretilememesi ve uygulanamaması, at ve atlı sporların tarihi süreç içerisindeki sosyal ve kültürel de erlerinin nerede ise tamamen yitirilmesine neden olmu, günümüzde binicilik, gerek Türk binicili inin olimpik geli iminin gerekse olimpik binicilik bran ları ve uygulama esaslarının neler oldu u konusunun, Türk halkının büyük bir ço unlu u tarafından bilinmedi i bir spor dalı haline gelmi tir. Literatürde birçok olimpik spor dalına ait bilgilere ula ılabilirken, binicilik sporunun olimpik geli imine yönelik yeterli oranda kaynak mevcut de ildir.

4 Ülkemizde binicilik sporunun tarihsel ve olimpik geli imi hakkında, yayınlanmamı iki kitap çalı ması olan, Alb.Özkan TEMURLENK in Türk Binicili inin Dünü ve Bugünü ve Cem ATABEYO LU nun Türk Binicilik Tarihi-Altın Nal zleri dı ında yayının bulunmaması, çalı mayı kaynak açısından sınırlamı tır. Çalı mada yöntem olarak tarama modeli uygulanmı olup ba ta Milli Kütüphane olmak üzere, Ba bakanlık, Gn.Kur.ATASE Ba kanlı ı, K.K.K.lı ı ve Harp Akademileri ar ivleri, Milli Olimpiyat Komitesi ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi ar ivleri, Gazi Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent ve Ankara Üniversitesi kütüphaneleri taranmı, konu ile ilgili ile bir çok yerli ve yabancı kayna a ula ılmı tır. Ayrıca 1956 Stockholm Olimpiyatlarına katılan ve hayatta olan Kemal ÖZÇEL K ile döneme ait mülakatlar yapılmı tır. Bu çalı manın amacı, antik ça dan günümüze kadar olan süre içerisinde atın sportif amaçlı kullanıldı ı dönemlere yo unla arak, modern olimpiyat oyunlarının ba langıcı ile birlikte binicilik sporunun olimpik bran larını açıklamak ve aynı dönemde Türk binicili inin olimpik geli imini incelemektir. Bu çalı ma, Atatürk ün gösterdi i hedef do rultusunda tarihini bilen, koruyan ve ondan aldı ı güçle yalnızca evrensel do rulardan hareket ederek, aklın ve pozitif bilimlerin a ır bastı ı ça da bir spor e itim ve ö retim anlayı ını benimsemi, disiplinli ve istikrarlı bir çalı ma ile uygarlık düzeyinde hak etti i yeri alma idealine yönelik bir milli binicilik vizyonunun olu turulabilmesi için, binicilik sporunun ulusal ve evrensel geli iminin do ru olarak kavranabilmesi açısından önem ta ımaktadır.

5 BÖLÜM 2 ANT K OL MP YATLARDA B N C L K VE B N C L N MODERN OL MP YATLARA GEÇ SÜREC 2.1. Antik Olimpiyatlarda Binicilik 2.1.1. Antik Olimpiyatlar Öncesi Dönem: Atın evcille tirilmesi, insanlı ın uygarlık alanında attı ı en ileri adımlardan biri olmu tur. Bu a ama Fransız bilgin Buffen tarafından insanlı ın en soylu fethi (Türkmen, 1983, s.60) olarak adlandırılmı ve bu en soylu fethin çe itli belge ve bulgulara dayanarak yakla ık M.Ö. 4000 yıllarında Türklerin ataları tarafından yapıldı ını ifade edilmi tir (Eberhard,1947, s.17). Atın evcille tirilmesiyle ilgili W. Koppers in iddiası ise Atın evcille tirilmesi ve atlı çoban kültürünün ortaya konması ilk Türklere ba lanabilir. nsanlık tarihinde ula ılan bu ba arı, kavimlerin ve di er kültürlerin geli mesinde fevkalade geli meler do urmu tur. Atı ve umumi olarak çoban kültürünün esas unsurlarını ilk ndo Germenler, eski Türklere borçludurlar (Koppers, 1983, s.471) eklindedir. Atın Türkler tarafından ehlile tirildi i, aynı dönem kültürüne ait alp mezarlarından çıkan at kemiklerinden de anla ılmaktadır (Ögel, 1984, s.17). Çok eski ça lara ait insan iskeletleri arasında rastlanan at iskeletleri, at ile insan arasındaki tanı ıklı ın insanlık tarihi kadar önceye dayandı ını ortaya koymaktadır. Ba langıçta atların sadece bir besin kayna ı olarak kullanılmasına kar ın, aralarındaki ileti imin geli mesi sonucu onun di er özelliklerini fark eden insano lu, çok ilkel de olsa geli tirdi i bazı araç ve yöntemlerle onu evcille tirmeye ba lamı tır.

6 Kuzey Avrasya nın geni bozkırlarında do arak atlı göçebe kültürü veya bozkır kültürü olarak adlandırılan Türk kültürü, Ural ve Altay da ları arasında uzanan step bölgesini merkez edinmi ve buradan çevreye yayılmı tır. Atı çekme ve ta ıma aracı durumundan kurtararak binek hayvanı haline dönü türen bu kültür, ok ve mızrak ta ıyan atlı sava çılarıyla M.Ö. 800 lerde çevre kültürlerin atlı araba sava çılı ı hâkimiyetine tamamen son vermi tir (Yıldıran, 1996, s.49). Atın bir harp aracı olarak kullanılmasının yanında, ondan sportif amaçlı yararlanma gayretlerine de, bu kültüre di er toplum ve kavimlerden çok daha önce eri mi olan Türklerde rastlamaktayız. Tibet te bulunan ve M.Ö.1000 yılına ait oldu u bilinen, kayalara i lenmi bir fresk üzerinde, elli er metre aralıklarla dizilmi olan hedef levhalarına dörtnala ko an atlarının üzerinde cepheden, yandan ve geriye dönerek ok atmak suretiyle isabet ettirmeye çalı an Türkler resmedilmi lerdir. Binicilik sporunun ilk izlerine, tarihte ilk Türk devleti olarak bilinen ve Çin de ya amı olan Chou Çu sülalesinin hâkimiyeti döneminde rastlanmaktadır. Türk asıllı imparator Hiao dan (M.Ö. 900) söz eden kronikler, kendisinin mükemmel bir at ustası (binici) oldu unu yazmaktadırlar (Alpman, 2001, s.97). lk olimpiyatların organize edildi i M.Ö.776 yılından daha eski bir tarihi geçmi e sahip olan bu sportif faaliyetler, Orta Asya Türk kültürü içinde vücut kültürünün önemini göstermektedir. Türklerin, eski Yunanlıların tarih sahnesine çıkmalarından çok önce spor faaliyetlerinde bulunmaları, hangi gayeye yönelik olursa olsun yarı malar düzenlemeleri ve bunların eski maddi kültür kalıntılarında açıklıkla tezahürü, Yunan spor mucizesi olarak adlandırılan olgunun temelinde, Türk kültür ve medeniyetinin bulundu u tezini kuvvetlendirmektedir (Yıldıran, 1986, s.15). Milattan önce bin yıllarında yapılan milletlerarası yarı malardan sonra, M.Ö.776 yılında antik olimpiyat oyunlarını düzenleyen Yunanlıların, bu konuda Orta Asya Türklerinden esinlendikleri söylenmektedir (Karaküçük, 1986, s.6).

7 Antik olimpiyat oyunlarının M.Ö.776 yılında ba ladı ı dü ünülürse, Türklerin M.Ö. 1000 yıllarında Çinlilerle okçuluk ve binicilik yarı maları yapmaları ilk milletlerarası ikili yarı malar olarak ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki antik olimpiyatlar M.Ö. 776 dan M.Ö.146 yılına kadar 630 yıl boyunca sadece Yunanlıların katıldı ı yarı malar olarak devam etmi, Romalıların Yunanistan ı ele geçirmesiyle barbar atletler olarak adlandırılan Giritli ve Sicilyalı yabancılar da yarı maya zorla katılmaya ba lamı lardır (Fi ek, 1985, s.13). Antik olimpiyat oyunlarında, sadece Yunanlı sporcuların yarı tı ı, köle, esir ve Yunanlı olmayan nice sporcuların yarı ma dı ı bırakıldı ı bilinmektedir (Koryürek, 1976, s.4). 2.1.2. Antik Olimpiyatlar: Olimpiyat Oyunlarının, Eski Yunan da, Olimpia olarak bilinen yerde, Zeus adına in a edilmi ve kutsal duvarlarla çevrilmi tapına ın hâkim oldu u bir düzlükte yapıldı ı bilinmektedir. Oyunların ba lamasından önce birçok dinsel törenlerin düzenlenmesi ve tanrılara kurbanların adanmasından sonra spor kar ıla malarına ba lanırdı. Halkın çok büyük bir ilgisini çeken bu müsabakaların ba ında da at yarı ları geliyordu. M.Ö.700 lere do ru at arabası sava taki önemini tamamıyla yitirmi ve araba yarı ları Eski Yunanlıların ata yer verdikleri tek alan olarak kalmı tır, fakat araba yarı ları birçokları için hayatın çevresinde döndü ü bir tutkudur. Yerel festivalleri saymazsak yarı çıların bulu ma yeri olimpiyatlardır (Emiro lu, 2002, s.72). Ba langıçta, ilk 13 olimpiyat boyunca, oyunlar yalnızca ko udan olu uyordu. Daha sonra, uzun mesafe ko usu, pankration, boks, atlı arabayla yarı, güre ve zırhlı yürüyü yarı malara dâhil edildi. 25. Olimpiyat Oyunlarından ba layarak önce dört daha sonra iki atlı araba yarı ları, 33. Olimpiyat Oyunlarından itibaren de at yarı maları düzenlenmeye ba lanmı tır. Araba yarı ıyla ilgili ilk kayıtlara ise Homeros'un lyada sındaki cenaze oyunlarında rastlanır. Sava ya da av için araba donanımı ve bakımına gücü yeten tek kesim aristokratlardı. Bu soylu u ra ı ahrette

8 sürdürebilmeleri için, araba ve atları da genellikle sahipleriyle birlikte gömülüyor ya da yakılıyordu. Kazılar, bu uygulamanın Miken döneminden beri yapıldı ını göstermektedir. Bu arabaların hem iki atın ko ulu oldu u küçük olanları hem de dört atlı büyük olanları mevcuttu. Sürücüler arabanın içinde ayakta dururlar, ellerinde dizginler, rakiplerine meydan okuyarak, nal sesleri, ki nemeler, ko um takımlarının göz alan parıltıları ve rengârenk süsler arasında tozu dumana katarlardı. Yarı boyunca birbirine giren atların yerlere yuvarlandı ı, arabaların devrildi i, sürücülerin altında kaldı ı çok olurdu. zlemeye gelenler de bu kıyasıya görüntüler kar ısında, sonsuz bir heyecanla kendilerinden geçerlerdi (Tutel, 1998, s.10). At ve atlı araba yarı maları Olimpiyat Oyunlarında u kronolojik sıralamayla yapılmaya ba lanmı tır: Dört atın çekti i Tethrippon yarı ları M.Ö.680 (25nci Olimpiyatlar), yeti kin at yarı ları Keles M.Ö.648 (33ncü Olimpiyatlar), iki katır tarafından çekilen Apene M.Ö.500 (70nci Olimpiyatlar), iki atın çekti i Synoris M.Ö.408 (93ncü Olimpiyatlar), dört tayın çekti i Tethrippon M.Ö.384 (99ncu Olimpiyatlar), iki tayın çekti i Synoris M.Ö.268 (128nci Olimpiyatlar), tay ve kısraklar için düzenlenen Kalpe ise M.Ö.384 (99ncu Olimpiyatlar) yıllarında yapılmı tır (Yalouris, 1979, s.84). Antik olimpiyatlar boyunca Eski Yunanda atlı araba yarı malarının dı ında atın üzerine binilerek yapılan genel olarak üç çe it at yarı ı daha vardı. Bunlar sırasıyla 33ncü olimpiyatlardan itibaren ba layan binek atlar yarı ı, 131nci oyunlardan itibaren uygulanan tay yarı ları ve iki at ile (biri yedekte) yapılan çifte yarı lardır. At yarı ları, bir binici ve yeti kin atlarla yapılan Keles ile tay ve kısraklar için düzenlenen Kalpe den olu maktaydı. Atlı araba yarı maları ise dört atın çekti i Tethrippon, iki atın çekti i Synoris, iki katır tarafından çekilen Apene ve yine taylar tarafından çekilen Tethrippon ve Synoris yarı maları olarak düzenlenmekteydi. Yarı ların türüne göre mesafeler ve atılan tur sayısı de i mekte, Tethrippon 12, Synoris 8, taylardan olu an Tethrippon 8 ve Synoris 3 turdan olu maktaydı (Yalouris, 1979, s.239).

9 Hipodromlarda alanın iki ucunda, biri ba langıç ve biti, di eri de dönü noktası olan iki sütun bulunuyordu. Arabalar tahtadan, küçük ancak iki ki inin ayakta durabilece i büyüklükte yapılıyor, fakat hem dört atlı hem de iki atlı araba yarı larında arabayı sadece bir ki i kullanıyordu. En hızlı ve güçlü at, arabayı dönü noktalarında daha rahat çevirmek için sa ba a yerle tiriliyordu. Yarı macılar yarı boyunca arabayı, daha az mesafe kat edip zaman kazanmak için, hipodromun iç tarafında tutmaya çalı ıyorlar, bu yüzden de sürekli kazalar meydana geliyordu. Olimpia daki yarı yerleri, günümüzdekiler gibi ovaldi. Arabalar, yarı ına göre, pistte birkaç tur yaparlardı. Viraj hayli keskin olup bir i aret ta ıyla belirlenmi ti, ancak çok gözü kara sürücüler, hem mesafeden hem de zamandan kazanmak için bu ta ın elden geldi ince yakınından dönmeye çalı ırlardı. Ama bu, ba arılması gerçekten çok zor bir i ti. En gözü pek olanlarının gösterdikleri cesurca bir dalı, ço u zaman tehlikeli, hata sonu ölümle biten müthi dü ü lere yol açardı (Tutel, 1998, s.10). Antik ça larda at yarı ları, en az bugünkü kadar heyecanlı ve çok daha tehlikeliydi. Olimpik festivallerde at yarı ları araba yarı larından sonra yapılıyor, böylece zemin zaten fazlasıyla bozulmu ve oyuklarla dolmu oluyordu. Bu bozuk zemin üzerinde atların tökezlenmesi sonucu binicilerin yerlerinden fırlayıp anında ölüme burun buruna kalması veya çok ciddi sakatlıklar ya aması, yarı malar boyunca sık kar ıla ılan bir durumdu. Atlı dallar en gösteri li ve muhte em kar ıla malardı ve propaganda için bol fırsat çıkıyordu. Kimi zaman arabalar, bireyler de il devletler tarafından finanse ediliyordu. Örne in M.Ö. 472'de Argives ın kamu arabası Olimpiyat ampiyonu olmu tu. Yatırım, at yeti tirmekle ünlü bir devlet için iyi bir tanıtım fırsatıydı. Argos, Euboea ve Thessaly deki geni ovalar ve Atina civarındaki bölge, yeti tirdikleri atlarla ünlüyse de, en ünlüleri Sicilya ve güney talya'dakilerdi. O bölgelerde, atlı sporlar yerel prenslerin tutkusuydu. Oyunlara atlı ekipler gönderip, çe itli adaklar adayarak, ba lıca festivallerdeki kalabalıkları etkilemeye çalı ıyorlardı. Galibiyeti garantilemek için bir ki inin, aynı yarı a birden fazla araba sokması ola andı. M.Ö. 416 yılında, Atinalı

10 politikacı Alkibiades, Olimpiyat Oyunları'na yedi arabayla katıldı. Hem birinci ve ikinci, hem de üçüncü ya da dördüncü oldu, Aristophanes atlara bir servet harcayan, atcıl isimlerden ho lanan (her biri Hipp ile ba layan) ve bütün gün atlardan ba ka bir eyden bahsetmeyen genç ve ık Atinalıları alaya alırken, aklından onu geçirmi olabilir. Alkibiades'in dü manları onu, aralarında ba ka bir yarı macının atlarını almanın da bulundu u birçok eyle itham etmi lerdi. Sicilya'nın fethinde general olmayı ümit eden Alkibiades ise Yunanlılar, Atina nın Pellopones Sava ıyla zayıfladı ını dü ünürken, imdi de kendisinin Olimpiyat Oyunları ndaki ola anüstü performansı yüzünden ehrin gücünü abarttıklarını iddia ederek misilleme yaptı. Siyasi propaganda Modern Olimpiyatlara hiç de yabancı de ildir (Swaddling, 1999, s.91). Hem çok tehlikeli hem de en çok heyecanla izlenen di er bir yarı ma ise, gençlerin taylara binerek yaptıkları yarı tı. Gençlerin ba arılı olabilmesi için oldukça çevik ve atletik olması gerekmekteydi. Yarı maya katılan her genç iki atı kontrolünde bulunduruyor, birisine binerken di erini yede inde ko turuyordu. Yarı boyunca gerekti inde sıçrayarak bir taydan di erine geçiyor, sonra bunu tekrar ederek yine ilkine geçiyordu ki, bu at de i tirmeler ko u boyunca devam edip gidiyordu. Ama en büyük ilgiyi, her zaman oldu u gibi kıyasıya at sürülen araba yarı ları çekiyordu. Ünlü filozof Sophokles in...ve, bronz boru çalındı ında, hepsi fırladı, hepsi atlarına ba ırıyor, kamçılayıp dürtüyorlardı. Takırdayan arabaların patırtısı bütün arenayı doldurdu ve yo un bir kütle halinde hızlanan arabaların ardındaki toz bulutu arasında, her arabada, buharla an nefesi ve teri, her e ik sırı ı ve uçan tekeri birbirine sırılsıklam yapı tıran rakip aks ve nefes nefese küheylanlardan sıyrılmak için ekibini acımasızca dürtüyordu... (Sophokles, M.Ö. V. yüzyıl, Elektra 698-760) eklindeki tasviri, araba yarı malarının izleyiciler üzerinde nasıl bir etki bıraktı ının örne ini sergilemektedir. Olimpia'daki hipodromun gerçek görünü üyle ilgili ba ka kanıt olmadı ından, günümüze ula an yazılı kayıtlara güvenmek zorundayız; bu da Pausanias' ın pek de

11 tatminkâr olmayan tanımlarına ve stanbul'daki eski Saray'da bulunan XI. yüzyıldan kalma el yazmasındaki ölçüler gibi da ınık referansları bir araya toplamayı gerektiriyor. Hipodromun, alı ılandan daha büyük ve karma ık bir ölçekçe oldu u ortadadır. Pistin toplam uzunlu unun 600metre (bir milin üçte birinden uzun), eninin ise, standart yarı ba lama çizgisinde yer alan kırk arabanın sı abilece i kadar, yani 200 metre civarında oldu unu tahmin ediyoruz. Bu bizim ölçülerimize göre bu dev bir alandır. Bu durumda ortalama bir tur 1200 metre (neredeyse 3/4 mil) tutuyordu (Swaddling, 1999, s.91). Jokeylerin eyer ve üzengi kullanmaksızın bindikleri yarı malar ile çe itli kategorilerde yapılan atlı araba yarı malarının düzenlendi i hipodromlar, aynı zamanda at ve atlı araba sahiplerinin ödüllerini aldı ı (ödüller binici veya sürücülere verilmezdi) tören alanlarıydı. Tüm binicilik yarı maları özellikle dört atlı araba yarı ları (tethrippon), sahipleri için oldukça masraflı bir tutkuydu. Bu yüzden oldukça varlıklı kimseler binicilik yarı maları ile ilgilenebiliyorlardı (Milns, 2000, s.5). 25nci Olimpiyat Oyunları ile ba layan atlı araba yarı maları, seyircilerin ilgisi göz önüne alındı ında ve oyunların giderek artan önemi içerisinde, en saygın ve en soylu yarı malar olarak kabul edilirdi. Araba yarı ını kazanan veya at yarı ında birinci gelen atı yeti tiren ailelere büyük bir saygı duyulurdu. Xenophon a göre atlı araba için at yeti tirenler dünyanın en saygın ve en önemli i ini yapmaktaydılar (Jensen, 1948, s.14). Antik Olimpiyat Oyunlarında binicilerin ata binerken üzengi kullanmamalarının sebebi ise henüz o dönemde ne Yunanlıların ne sonraki dönemde Romalıların üzengiyi bilmediklerindendi. Üzengi de daha birçok ey gibi yine Türkler tarafından yaratılmı bir atçılık kültürünün ürünü olarak ortaya çıkmı tır. Üzengi de M.Ö. III. yüzyılda Türkler tarafından icat edilmi tir. Avrupa da VI. yüzyılda Avarlar tarafından yaygınla tırıldı ı, Çin e M.S. 200-400 yılları arasında ç Asya dan getirildi i, binicilikte uzun bir tecrübeye sahip ranlıların dahi

12 slamiyet ten önce üzengiyi kullanmadıkları anla ılmaktadır. Son Sasani hükümdarları ile ilgili kabartmalarda üzengi görülmedi i gibi ranlıların kendi öz dillerinde de üzengiyi ifade eden bir kelime yoktur. Cahiliye devri Araplarının üzengiyi kullanmadıkları, Müslüman Arapların ise VIII. yüzyılda Türklerden aldıkları bilinmektedir (Sümer, 1983, s.90). Arabaların kendileri o kadar narindi ki yaylanma olmadan delik de ik zeminde devamlı zıplamalar, sürücünün bedenindeki her kemi i yerinden oynatıyordu. Dört atlı yarı arabası, Homeros'un iki atlı sava arabasının bir uygulamasıydı, ama hızı arttırmak için hafifletilip, sadece bir ki i ta ıdı ından daha küçültülmü tü. Orta sıradaki bir çift at (zygi-oi) ko umlanmı, bir dire e sonra da arabanın kenarına ba lanmı tı. Dı taki bir çift at (seiraphoroi) ise takipçi arlardı. Arabacı kırbaç ta ıyor, kimi zaman ellerinde ufak metaller ıngırdayan uzun sopalar bulunuyordu. Atlar dizgin ve gemlerle ya da kimi zaman burun bantlarıyla denetleniyordu. Atinalılar, sürücünün oturabildi i, arkası ve yanları açık çerçeveli, ayak koyma yeri olan bir cinsini de kullansalar, iki atlı arabalar genellikle dört atlılara benziyordu. Bu, katır arabası yarı ında kullanılan arabalara da benziyordu. Arabalar genellikle ah aptan ya da parlak renklere boyanmı hasırdan yapılıyor, deri sırımlı ve kimi zaman gümü kakmalı bronz kaplama ve di er süslerle bezeniyordu (Swaddling, 1999, s.79). Sportif festivallerde, arabacılar nadiren araba ve atların sahibi oluyordu. Genellikle günümüzde yarı atı sahiplerinin jokeylerle olan ili kisi gibi bir ili kileri vardı. Araba sürücülü ü son derece tehlikeli bir i ti, bu spora tutkuyla ba lı olmayanların hayatlarını tehlikeye atmasına de mezdi. Zafer kazanıldı ında, bütün an ve erefi at sahibi kazanıyor, tacın ve habercinin a zından zafer kazandı ı dört bir yana duyurulurken, adı ampiyonlar listesine giriyordu; arabacı ise zafer kurdelesiyle yetiniyordu. stisnai durumlarda arabacı, at sahibiyle beraber özel olarak bu olay için ısmarlanmı bir kasideyle kutlanıyor ya da kimi zaman zafer anıtında yer alıyordu. Kendi arabalarını sürmek çok erefli bir durumdur. Pindar'ın Kasidelerinden birinde Thebesli Herodoros'u bunu yaptı ı için kutladı ı görülür..ö. V. yüzyılda Spartalı Damonon bir yazıtta, o lu Enymakraridas'la beraber, sekiz farklı festivaldeki at ve araba yarı larında toplam altmı sekiz zafer kazanmı tı (Swaddling, 1999, s.81). Yarı ma sona erip olu an toz bulutunun da ılmasından sonra hakemler kararlarını verirler ve yarı mayı kazanan atlı arabanın ismini anons ederlerdi. Seyircilerin arasında oturan atlı arabanın sahibi büyük bir gururla yerinden kalkar, ileriye do ru yürür ve arabayı çeken atlardan öndekini tutarak hakem heyetinin önüne gelirdi. Ba ına zeytin dalından yapılmı tacı takılan atlı araba sahibi, sanki arabanın sürücüsüymü çesine tebrik ve kutlamaları kabul ederdi (Poole, 1963, s.89). Hakemlere hellanodices derlerdi, bunlar lal renginde giyinirler, sonuçları ilan eder, ödülleri da ıtırlardı. Aslında, verilen ödüller zeytin ve palmiye dallarından örülmü basit taçlardı, ama bunların kazanılan zaferin en somut simgesi olması

13 bakımından büyük manevi de eri vardı. Biniciler kendilerini para kazanma hırsına kaptırmazlar, zafer elde etmek amacıyla girerlerdi. Bu nedenle, Eski Yunanistan da ünlü ki iler Olimpiyat Oyunları na hiç ku kusuz yalnızca atlı sporlardaki hünerlerini göstermek için katılmaktaydılar. Zafer kazananlar, ehirlerine an ve eref kazanmı olarak dönerlerdi ki, onlar için asıl önemli olanı da buydu. Pindaros gibi airler onların zaferlerini terennüm eder, adlarına zafer taçları kurulur, kalabalık alanlara gerçek boylarından daha büyük boyutlarda heykelleri dikilirdi. En büyük mükâfat para ve menfaat de il an ve öhreti simgeleyen zeytin dalından bir taç olup, galipler omuzlara alınarak ta ınır ve zafer alayları ile memleketlerine dönerlerdi. Onlar da kendilerine böylesine eref kazandıran atlarına gözleri gibi bakarlardı (Tutel, 1998, s.11). Atlar Kafkasya dan, ran dan, Mısır dan ve Arap illerinden getirilmi ilk numunelerin verdi i karı ık nesiller halinde Yunanistan ın muhtelif bucaklarına ait yerli tiplerdi ve herhangi bir kan ve soy tasnifi söz konusu de ildi. Böylece Eski Yunanda, Arap atının ilk pırıltıları çakmaya ba lamı sa da atın yükselen manası yanında tam bir soy yüksekli i elde edilememi ti (Kısakürek, 2000, s.53). Olimpiyat Oyunları, yüzlerce yıl boyunca yalnız at yarı larının yapıldı ı gösteriler haline geldi. Ama sürekli yanlı giden bir eyler vardı ki tamamen barı, dostluk ve co ku üzerine kurulu Olimpiyat felsefesi, hızla eski de erlerinden uzakla ıyor ve oyunlara ra bet giderek azalıyordu. 2.1.3. Roma ve Bizans Dönemi: Bütün bunlar olup biterken, antik uygarlı ın merkezi giderek Batıya do ru kayıyordu; öyle ki, Truva nın yerini Latium almı, at yarı ları tutkusu denizleri a arak Roma ya yerle mi ti. Ya lı Traguinnius (M.Ö.615 578) ki aslen bir Yunan göçmeninin o luydu, halkı e lendirmek amacıyla ba lataca ı Roma Oyunları için Palatium Tepesi ile Aventinus arasında kalan dar ve boyu eninden çok uzun küçük vadide Circus Maximus yani Büyük Sirk adını verdi i bir gösteri alanı in a ettirdi. Bu sirk yüzyıllar sonra yeniden yaptırıldı. Neron ile Traianus döneminde de hayli geni letildi. Bu iki imparator da halkı oyalamak ve kendine ba lamak için burada günlerce süren görkemli gösteriler düzenlediler. Traianus zamanında bu Büyük Sirk 670 metre uzunlu unda, 170 metre geni li inde, üstü açık atafatlı bir gösteri merkezi haline gelmi ti; 385.000 izleyiciye seyir imkânı verebilecek kadar büyüktü. Orada de i ik gösterilerle birlikte certamina eguestria denen at yarı ları da yapılıyordu (Tutel, 1998, s.11).

14 Roma da at arabası yarı ı merakı Eski Yunalılara göre daha da kuvvetlenmi, bugünün futbol fanatikleri gibi toplumsal kimlik ve siyasal örgütlenmelere yansımı tı. Binicilik ö renme merkezleri olarak ba layan hipodromlar kısa sürede yarı ve bahis alanları haline geldiler. Augustus zamanında günde on iki yarı varken bu sayı zamanla otuz dörde çıkmı, Flavians zamanında yüz araba yarı ı yapılır olmu tu (Emiro lu, 2002, s.73). Ba langıçta, günde on iki adet yarı programlanırdı, fakat sonraları bu sayı iki katına çıktı. Atlı arabaların yerlerini belirlemek üzere kura çekilir, atlar yerle tikten sonra mappa denen beyaz bayrak yarı mayı düzenleyen tarafından indirilerek yarı ma ba lardı.bu i aretle on iki takımın atları parkur izinde büyük bir gürültü ile ko arlardı. Genel prensip ilk yedi tur boyunca bariyere yakın bir pozisyon muhafaza ederek çok hızlanmadan beklemek ve sonra ata a kalkmaktı (McManus, 2003, s.18). Kırmızılar Beyazlar Ye iller Maviler Önceleri yalnız çift atlı araba yarı ları yapılmaktaydı. Bu yarı lar russati denen kırmızı formalılar ile albati denen beyaz formalı iki rakip takım arasında geçerdi. Ama yan yana dört atın birden ko uldu u arabalarla birlikte prasini denen ye il ve de vaneti denen mavi formalı takımlarda ortaya çıktı. Daha sonraları Domitianüs, aurati dedikleri altın sarısı ile purpurati denen lal renkli takımları da bunlara kattı. Yarı ları düzenlemekle görevli ki iye editör spectaculorum, yarı ı ba latan görevliye designatör deniyordu. Atların çalı tırılması, bu i lerden iyi anlayan agitatores denen ki ilerin i iydi. Cursores denen yarı çılar ise basit birer köleydiler, ama zaman zaman yerlerini amatör binicilere bırakırlardı. Olimpiyat oyunlarındaki sıkı kuralların aksine, Roma da yapılan at yarı larında kazananlara büyük mebla lar ödendi i ya da çok de erli e yalar verilirdi (Tutel, 1998, s.12). Binicisiz at yarı ları, Neron devrinde ve mparator tarafından icat edilmi tir. Atları tahrik etmek için yanlarına tahta toplar asılıyor ve üzerinde sivri demir parçaları bulunan bu topların oynamasıyla atlar kudurmu gibi ko uyordu. Fakat, ancak üzerinde bir insan bulunmasıyla tamamiyetini elde eden at ve insan hesabına güzel olmayan bu yarı türü, marazi ekilde zevkine dü kün Romalının ne yaptı ını ve ne yapaca ını bilmemesinden do an mahsuldür (Kısakürek, 2000, s.56-57). Zamanla ve asırlar sonra cemiyetin geli imi; Kalos Kaghatos dü üncesinde meydana gelen de i iklikler; sanat, edebiyat ve felsefenin geli imi; Makedonyalıların

15 sava çı tutumları; do unun mistizmi; katılanlarda ba layan menfaat sa lama arzuları; Romalılar tarafından Yunanistan ın fethi ve nihayet Hıristiyan dininin yayılması, olimpiyat oyunlarını ve eski Olimpia yı geriletti ve dü ü ünü hazırladı. M.S. 394 yılında da Olimpiyat Oyunları Roma imparatoru I. Theodosius tarafından yasak edildi ve 1896 yılında tekrar ba layana kadar Olimpiyat Oyunları bir daha yapılmadı (TMOK, 1985, s.9-10). M.S. 395 yılında imparator Theodosius un ölümüyle, at yarı larının da Roma imparatorlu u gibi sonu geldi. Ama yarı lar bu seferde Bizans ın ba kentinde ortaya çıktı; hem de Roma dakinden daha büyük bir heyecan fırtınasının oda ını olu turarak. Ne var ki Roma daki gibi düzenlenen at ve araba yarı ları, Bizans halkının üzerinde daha tehlikeli, daha kı kırtıcı atılımlara ortam hazırladı. mparator Constantinus, M.S. 330 tarihinde stanbul u Roma mparatorlu u nun yeni ba kenti olarak ilan etti inde, Roma ya özgü kurumların yanı sıra geleneklerin bu kente ta ınmasını uygun görmü tü. Bu sıralarda stanbul da Septim Severus un (146-211) yapımına ba lattı ı büyük bir Hipodrom bulunuyordu. Romalıların Roma da ba lattıkları, atlar tarafından çekilen iki tekerlekli araba yarı ları burada yapılmaktaydı. Eski Romalıların belli ba lı gelenekleri arasında araba yarı ları ve onların yapıldı ı hipodromların da büyük önem ve de eri vardı. Kısacası atlı araba yarı larıyla hipodromlar, Roma geleneklerinin vazgeçilmez bir parçasıydı (Atabeyo lu, 1998, s.26). stanbul daki hipodromun mparator Constantinus tarafından daha da geni lettirilmesiyle devam etmekte olan yarı malar, daha büyük önem ve de er kazanıyordu. stanbul un 1204 yılında Latin istilasına u radı ı ana kadar Hipodrom, kentin en önemli e lence merkezi haline gelmi, ba kentin bayram, yıldönümü, dini ve milli günleri hep burada kutlanmı, ba ta atlı araba yarı ları olmak üzere çe itli gösterilere sahne olmu tu. Roma daki Circus Maximus ta oldu u gibi stanbul Hipodromunda da dört atın çekti i ve Quadriga adıyla anılan iki tekerlekli arabalar arasındaki yarı larda,

16 araba sürücülerinin giydikleri kıyafetlere göre adlarla anıldıkları görülürdü. Beyazlar, Ye iller, Maviler ve Kırmızılar olmak üzere bunlar dört takım te kil ederlerdi. Bu takımların en az sürücüler kadar ate li olan taraftarları da hipodromun tribünlerinde kendilerine ayrılan yerlerde otururlardı. Bu takımlar arasındaki rekabet büyük bir hızla artmı ve dört takım arasında en güçlüleri olan Ye iller ile Maviler arasındaki rekabet ise büyük boyutlara varmı tı. Bu rekabet sosyal, politik ve dinsel alanlara kadar yayılmı ve adeta partizanlık ekline dönü mü tü. Ve i te stanbul Hipodromu bu büyük rekabetin bir arenası haline gelmi ti (Atabeyo lu, 1998, s.26). Bizans ta at ve araba yarı ları, bugünkü Sultan Ahmet Parkı nda at meydanı olarak bilinen alanında yapılıyordu. zleyenler tarafından büyük bir keyif alınan bu yarı lar, zamanla geli en fanatik duygular, maviler ile ye iller arasındaki büyük kazanç beklentileriyle olu an öldüresiye rekabet, taraflar arasında çok büyük kavgalara, kanlı çatı malara ve önemli sayıda can kayıplarına yol açtı. Halkın özellikle büyük ilgi gösterdi i at ve atlı araba yarı larında türlü renkte giysili yarı macılar için bahis tutu uluyordu. Bu suretle birbirine rakip partiler meydana gelmi, ço u zaman bu tutkular grupların çatı malarına, hatta binici ve sürücülerin öldürülmelerine sebep olmu tur (Alpman, 2001, s.169). Maviler ile Ye iller arasında ilk çatı ma 493 yılında tiyatroda çıkmı, bunu be yıl sonra hipodromda çok daha büyük boyutlara ula mı di er bir çatı ma izlemi, çatı malarda iki taraftan da çok ki iler öldü ü gibi hipodromdaki Kathisma adıyla anılan mparator Locası ta ya muruna tutulmu, pek çok ki i tevkif edilerek zindanlara atılmı tır. Kentin sokaklarında da süren kanlı kavgalar ancak Ye iller in hamisi olan Plato nun kentin valisi olarak atanmasıyla durdurulabilmi tir. Bizans ta ise yarı te kilatını tamamıyla sistemli ve kâ ıt üzerinde kayıtlı buluyoruz. Programlar, listeler, atların isimleri, donları, sahipleri vs. bunlar yarı günü görülmemi bir heyecanla bahse giren Bizanslılara da ıtılırdı. Ye il ve Mavi eklinde giri ilen bahisler çok defa iki tarafı birbirine dü ürür, adeta harp

17 veya isyan sahneleri do ururdu. Altıncı asırda Bizans ta her ey gibi yarı larda çı ırından çıktı ve hırs vesilesi olmaktan ba ka bir i e yaramadı ve 40.000 ölüye mal oldu. Manasını mparatoriçenin hafifli inden alan bu devir, Bizans ta yarı ların ölmesine sebep te kil etti. Nefsani hırs ve gayz vesilesi haline getirilen yarı lar neticesinde birkaç münferit saltanat atından ba ka Bizans ta ata merak kalmadı (Kısakürek, 2000, s.56-57). Ancak bu rekabetin do urdu u elektrikli hava bir türlü izale edilememi ti. 514 yılında çıkan olaylarda askerlerin kanlı müdahalesiyle ayaklanmalar bastırılabilmi ve mparator Anastasius at yarı larını yasaklama kararını vermi ti. Qadriga adıyla anılan; dört at tarafından çekilen iki tekerlekli araba yarı ları, bu ayaklanmadan sonra tekrar yasaklanmı ve Hipodrom ancak bayram günlerinin kutlanma yeri haline getirilirken eski önem ve de erinden de çok eyler yitirmi ti. Bizans ın en kanlı olaylarına ve de yarı malarına sahne olan tarihi hipodromun yerinde bugün Sultanahmet Parkı bulunmaktadır. Kentin en önemli bir yerinde; Ayasofya mabedi ile mparatorluk Sarayı yakınındaki bu hipodrom, Latin istilası sırasında yakılıp yıkılmı ve yerle bir edilmi ti. Enkazın üzeri de doldurulmu tu. Bugün Sultanahmet Parkı nın ortasında yükselen dikili ta lar, tarihi stanbul Hipodromu ndan kalan son anılardır (Atabeyo lu, 1998, s.28). Hıristiyan dininin batı âlemi üzerinde giderek artan biçimde sürdürdü ü olumsuzluklar neticesinde olu an karanlık dönem, insano lunun geçmi te büyük bedeller ödeyerek elde etti i bilimsel ve sanatsal de erlerin yitirilmesine neden olmu tur. Yakla ık olarak bin yıl süren olan bu dönemde at ve atçılık kültürü, hem birey hem de toplumlar için ta ıdı ı kıymeti yitirmi tir. VII. yüzyıldan itibaren at, do uda slamiyet in do u u ile yeni bir önem ve de er kazanarak tarihi serüvenine devam ederken batıda, her ikisinin de üzeride ta ıdı ı demir zırhlarla kaba, ruhsuz ve hantal bir görünüme bürünmü at ve binicisinin temsil etti i övalyelik dönemine girilmi tir. Daha uzun bir tarihi perspektif içinde, Kerç fresklerinde Alan-Sarmat sava çılarıyla Bosforus mezar ta larında görülen sava figürleri ve atlı düellosunun

18 yerine geçen turnuva gelene i, gelecekteki Ortaça atlısının habercisi niteli indedir. Dinsel temalar dı ında bu Ortaça atlısının de erler sistemi Roma dan çok Barbar çizgiler ta ır ve steplerden gelen topluluklara çok ey borçludur (Kuznetsov, 2000, s.53). Eski Yunan da olimpik, Roma da sirk oyunları olarak ya amsal alan bulan binicilik, Ortaça da övalyeler müsabakaları na di er bir tanımlama ile turnuvalara (Turnoi-Turnua) dönü mü tür. Ba langıçta, sonu ço u kez ölümle neticelenen teke tek atlı muharebe eklinde süren övalyelikte Turnua lar zamanla, tüm aristokrasi sınıfının izleyici olarak tribünleri doldurdu u, övalyelerin a k, kahramanlık, an, öhret ve mevki, her eyini attan bekledi i gösteriler haline gelmi tir. Turnuva, övalyelerin sportif yarı malarının ba ta gelenidir. Herhangi bir vesile ile yapılan büyük bayramlarda, enliklerde bir de turnuva tertip edilir, bu suretle o günler ayrı bir özellik kazanırdı. Genç övalyeler, yıllar süren emekleri sonunda kuvvet, cesaret ve maharetlerinin derecesini göstermek fırsatını turnuvalarda elde ederler, çevrenin ilgisini çekerler, öhret kazanırlardı. Turnuvalar aynı zamanda övalyelerin ahsi zenginlik ve ihti amlarının te hirine, dolayısıyla halk üzerindeki nüfuslarının artmasına da vesile te kil ederdi (Alpman, 2001, s.178). Aynı dönemde slamiyet in yayılması amacına bir araç olarak hizmet edecek olan atların yeti tirilmesine ve e itimlerine verilen önem giderek arttı ından, slam devletinin kurulu u ile olu turulan Arap orduları, VII. ve VIII. yüzyıl boyunca bu ulvi varlıklar sayesinde ran, Hindistan, Çin, stanbul, spanya ve Toulouse ye kadar ilerleyebilmi lerdir. Batı uygarlı ının iri, hantal ve so ukkanlı atlarının Haçlı Seferleri sırasında zarif, kıvrak, süratli, cesur ve sıcakkanlı Arap atları ile kar ıla ması sonucunda Ortaça dan sıyrılmak üzere olan Hıristiyan âlemi, yeni bir at ve atçılık kültüründen esinlenerek, sonu hep yaralanma ve ölümlerle biten övalye turnuvalarının yerine Türklerin ve Arapların atlı harp oyunlarından olan Carrousel- Karusel i tercih etmeye ba lamı tır.

19 Spor tarihi ile ilgili batılı kaynaklar, gerek Turnuvaları gerekse aynı artlar içinde iki ki inin kar ılıklı vuru ması demek olan Jut ları, sportif faaliyetler olarak telakki etmi lerdir. Aslında eski Roma yarı malarının tarihi, övalyelerin aralarındaki anla mazlıkları halletme, hesapla ma ve kabadayılıkları göstermelerinin kanlı tarihinden ibarettir. Nitekim 1177 de Saksonya da yapılan bir turnuvada 16, 1251 de Kolonya da yapılanda ise 60 övalye ölmü tür. Hatta 1559 da Fransa Kralı II. Henri de böyle bir vuru maya kurban gitmi tir (Yıldıran, 1986, s.19). Turnuvalardaki a ır yaralanmalar ve ölümler, kilise çevrelerinde fena tesirler bıraktı ı için buna kar ı, çok defa iddetli yasakları ihtiva eden beyannameler yayınlanmı tır. 1130 tarihinde Papa II. nosan, turnuvalarda ölen övalyelerin Hıristiyan adetlerine göre dini törenle gömülmesini bile menetmi lerse de bu faaliyetler XVII. yüzyıla kadar bütün ihti amı ile devam etmi tir (Alpman, 2001, s.181-182). XVII. yüzyılda turnuvalar gözden dü tü ve yerini, Türklerin atlı spor oyunlarından meydana gelen, at sırtında kılıç ve mızrak kullanılı ını safha safha gösteren, Karusel denilen oyunlar aldı (Kısakürek, 2000, s.59). 2.2. Binicili in Modern Olimpiyatlara Geçi Süreci 2.2.1. At ve Binici E itimindeki Geli meler Tarihi ara tırmalar unu açık ve net olarak ortaya koymu tur ki binicili e ait ilk kitabi çalı ma M.Ö. XIV. yüzyılda Anadolu da yapılmı tır. Hitit kralının, bölgesinde çok güçlü bir ordu yaratma iste i sonucunda çok sayıda at almı, bu atları e itmek üzere görevlendirdi i Kikkuli, at e itimine yönelik olarak bir sistem geli tirmi ve yakla ık olarak be aylık e itim planını kapsayan bir planlama gerçekle tirmi tir. Kikkuli nin at e itim yöntemini anlattı ı dört tablet üzerine yazılmı metin Hattu a ta (Bo azköy) 1930 da arkeolog Bedrich Hrozny tarafından bulundu. Bugün Kikkuli nin At Kitabı olarak bilinen metin, tarihin ilk at kitabıdır ve dönemin

20 tarihi ve dilbilim için oldu u kadar atların kullanımı ve at e itimi konusunda da önemli bilgiler vermektedir (Emiro lu, 2000, s.63). Yine M.Ö. 434-359 yılları arasında ya amı olan ünlü Yunan hipolojisti Xenophon tarafından yazılan binicilik kitabı, içerik olarak günümüzde hala kullanım yeri olan ve at e itiminde çok önemli hususları içeren kıymetli bir klasik olarak yerini muhafaza etmektedir. Xenophon un kitabının en önemli özelli i; Antik Ça binicilik kültürünün seviyesini ortaya koymakla beraber, Avrupa da Reform hareketleri ile birlikte büyük at terbiyesi (Dresaj) ustalarının at ve binicili e yeni bir estetik ve zarafet kazandırma çabalarına kadar, ata güzel davranılarak at ruhuna egemen olunabilece i dü üncesinden hareketle dansçı zorlandı ı zaman de il, zevk aldı ı zaman dans eder tanımlamasıyla, binicilik e itiminin ana prensibini ortaya koymasıdır. Xenophon un binicilik kitabı, teknik içeri i yanında alanında hala yegâne eserdir. 2400 yıl sonra mükemmel bir yol gösterici olarak yerini muhafaza etmektedir (Allen, 2004, s.1). slamiyet in yayılmaya ba lamasıyla birlikte do uda yeniden önem kazanmaya ba layan at ve binicilik ile ilgili bilimsel çalı malara rastlamaktayız. Emeviler ve Abbasilerin döneminde at yeti tirip terbiye etmeye büyük ehemmiyet verilirdi. Arap bilginleri bu dönemde at ve atçılıkla ilgili çe itli eserler verdiler. Abbasi halifesi Mütevekkil in ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli olan bn Ebi Hazzam-ı Hattai nin, lm-ül Hayl (At bilgisi) ile Fürusiye (Atçılık) adlı eserleri bunların ba ında gelir (Tutel, 1998b, s.87). Kavimler göçü sonrası Avrupa da feodalizm olu urken, XI. yüzyıldan itibaren Türklerin Orta Asya dan Anadolu ya geli leri, at ve atçılık kültürünün anayurt olarak kabul edilen co rafya üzerinde yeni bir yapılanma sürecine girdi inin ba langıcı olarak kabul edilebilir. Zira her türlü atlı sporlar ve binicilik kültürü, bu dönemden itibaren daha zengin, daha kalıcı ve daha yaygın bir uygulama alanı bulacaktır. Aynı yüzyılda Ka garlı Mahmut un Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseri ile

21 Yusuf Has Hacib tarafından yazılan Kudatgu Bilig, içerisinde binicilik kültürünü barındıran terim ve tanımlardan olu an, dönemin en önemli bilimsel çalı maları olarak kabul edilebilir. Divan-ı Lügat-it Türk te, At Türk ün kanadıdır sözü ile Türklerin hedeflerine atlarıyla ula tı ını belirtilmi tir. Ayrıca eser, atla ilgili 115 kelimeyi içermektedir. Eski Türklerde atlı oyun ve yarı lar yapılmı tır. Bu yarı lar yaz ortalarında ya da sonbahar aylarında yapılmı, biti noktasına ip gerilmi bu noktaya ilk varan birinci sayılmı ve önceden belirlenen ödül verilmi tir. O dönemde en de erli ödül attır (Çınar, 1995, s.147-151). Olimpiyatların yasaklandı ı M.S. 394 yılı ile tekrar ba ladı ı 1896 yılı arasında atların, sava ta ve sporda kullanım yerleri geli erek de i im gösterdi. Farklı tarzlarda süvari birlikleri kuruldu ve bu tarzlara uygun atlar yeti tirildi. Manevra yetene ini artırmak isteyen milletler daha hızlı ve çevik atlar, övalyeler gibi ezici gücü yüksek birlikler isteyen milletler ise daha büyük ve kuvvetli atlar beslediler. Sava taktik ve tekniklerinin geli mesiyle birlikte eski tarz binicilik yetersiz kalınca birçok ülkede at ve binici e itimine yönelik arayı lar ba ladı. Sava ların de i mesiyle, zırha olan talep azaldı ve süvariler, komutanın ani saldırı unsuru olarak tercih edilmeye ba landı. Bunlar ço unlukla Arap kanı, çok az da kuzeyin so uk ırkının karı ımıydı. deal birle im, zeki ve hızlı, engellerden atlayabilen fakat sakin ve sava için uygun olmalıydı. Bu a ırlıktan çevikli e dalgalanma sürecinde modern anlamda dresaj yani at terbiyesi kendi anlamını buldu. Ülkeler hem binicileri hem de atları için okullar kurdular ve kendi at ırklarını geli tirmeye büyük önem vermeye ba ladılar. Avrupa da kuramsal binicilik e itimi, övalyeler için yeti tirilen büyük atları kullanabilmeleri amacıyla açılan at okullarıyla ba ladı. övalyeli in büyük atları yerine sava ko u ve taktiklerinin de i mesi nedeniyle hafif atlar kullanılmaya ba lanınca, soylulara yönelik olan binicilik e itimi de de i ti. Artık soyluların tören ve gösteri atı haline gelen büyük at binicili inde de temel amaç turnuva tarzı saldırı

22 de il, binicilik yetene ini sergilemek ve gösteriydi. Binicilik okulları bu dönemde Batı Avrupa ülkelerinin at ve araba ihtiyaçlarını da kar ılayan talyan ehirlerinde kuruldu. lk okul Napoli de Giovan Battista Pignatelli tarafından açıldı. Pignatelli nin ö rencileri Avrupa ya yayıldılar. talyan hocalar, Fransız ve Alman soylulara binicilik dersi verdiler. Avrupa merkezli binicilik okullarının açılmaya ba laması, beraberinde binici ve hocaları at terbiyesinde yeni metotlar arayı ına sevk etti. Büyük manejlerde hummalı çalı malar yapılıyor, yerde ve atın üzerinde atlara dizgin, baldır, a ırlık gibi do al uyarı ve yardımların yanı sıra kamçı, mahmuz ve ses yardımları ile çe itli hareketler yaptırılmaya çalı ılıyordu. Bazen atları istenileni yapmaya mecbur etmek için kuyru una dikenler ba lanıyor, sa rısına sivri demirler batırılıyordu. ç tarafı keskin üzengiler, sivri mahmuzlar, can acıtacak ekilde yapılmı özel kamçılar, kırbaçlar da kullanılmaktaydı. XV. ve XVI. yüzyıllarda, Rönesans talya ve Fransa sında binicilik bir bilim hatta bir sanat dalı olarak büyük önem kazandı. O kadar ki ata binmeye, at terbiye etmeye neredeyse resim, müzik, edebiyat gibi güzel sanatların dalı gözüyle bakıldı. Soylu biri teorik de olsa binicilikten fazla anlamıyorsa, onun soylulu undan üphe edilir oldu. Napoli de Fiaschi adlı binicilik hocası ata fazla acı vermeyen ve dilini serbest bırakan yeni bir gem icat edip atlarda denedi. Onun en parlak ö rencisi Federico Grisone, ki Grand Ecuyer unvanını alan ilk büyük binicidir, 1550 de yazdı ı Gli Ordini di Cavalare (At binmenin kuralları) adlı eserde modern binicili in esaslarını yeniden ortaya koydu. Onun yeti tirdi i biniciler Avrupa ya da ılarak bu yeni tarz kurallarını gençlere ö retmeye koyuldular. Grisone den sonra Giovanni Baphista Pignatelli de ustasının koydu u yöntemleri daha geli tirerek binicilik sanatında önemli bir adım daha attı. Pignatelli, sirklerdeki binicilerin atlarını e itmek için i kencelere, sert hareketlere ba vurmadıklarını görmü, onlar gibi yaparak atlara daha yumu ak yöntemler uygulamaya ba lamı tı. Daha hafif, daha hareketli olan spanyol atları bu dönemde büyük ra bet gördü. Bunun sonucu olarak da haralarda spanyol atı yeti tirilmesine a ırlık verildi. Örne in 9 aygır ve 24 kısrakla bugün

23 lipizzan atları olarak bilinen beyaz gösteri atlarının yeti tirilmesine o dönemlerde, 1590 da ba landı (Tutel, 1998b, s.89-90). Binicili in bu yeni ekli, ilk kez bu okulda, Frederico GR SONE ve Pignatelli gibi ustaların önderli i ile ö retilmi ve de erli e iticiler yeti tirilmi tir. Fransa'da, yine bu dönemde, hara ve ahırlar ço altılarak at nesli geli tirilir. Ayrıca, Fransız Francois Robichon da LA GUER NERE (1688-1751 )'in, Atçıların ncili diye adlandırılan Binicilik E itimi adlı eseri, tüm ülkelerde, at severlerin elinden dü ürülmez. Bu arada, Fransız Kralı XIII. Ludwingin'in binicilik ö retmeni Pluvinel gibi uzmanlar, lk klasik binicilik büyükleridir. Bu dönemlerde Choureui, Saumur Binicilik Okulu ile Paris Askeri Binicilik Okulu'nu kurar. Aynı yüzyıl, Almanya'da Hannover ile Avusturya'nın Viyana ehrinde ( Fischer V. Erlach'in çok güzel barok stili yapısıyla) dünyanın en güzel okulu " spanyol Binicilik Okulu" açılır. XVIII. yüzyıl da Versay, Fransa'da sanatın merkezi durumunda ve ngiltere ile birlikte ilk klasik binicilik çalı malarının ilgi gördü ü, uzmanlarının yeti tirildi i bölgedir (Temurlenk, 2000, s. 13). Tarihi süreç içerisinde en köklü ve en geli mi binicilik okullardan ikisi hâlihazırda varlı ını devam ettirmektedir. Ulusal Binicilik Okulu (The Cadre Noir of Saumur)/Fransa ve spanyol Binicilik Okulu/Avusturya, günümüzde de kültürel miraslarına sıkı sıkıya sahip çıkmaktadırlar. Yüzlerce yıl önce kralı e lendirmek ve keyiflendirmek amacıyla geli tirilen gösterilerin içinde atlar, binicisi üzerinde ve gözle görülür bir hareket yapmadan, kendi iste iyle dans ediyormu gibi hareket ederek, müzikal koreografiler e li inde sanatsal gösteriler sunmaya devam etmektedirler. Bu gösteriler halen günümüzde dresaj yani at terbiyesinin en yüksek stilidir. 2.2.2. Klasik Binicilik Okulları Fransa Ulusal Binicilik Okulu (Ecole Nationale D equitation). XVI. yüzyılda Fransızlar tarafından talyan sava ları sırasında ke fedilen binicilik sanatı,

24 Antoine de Pluvinel in 1654 yılında Paris te kurdu u binicilik akademisi ile bilimsel alt yapıya kavu turulmu tur. 1666 yılında yazdı ı ilk binicilik kitabı, müteakip yüzyıllarda sürekli geli tirilen binicilik ilminin esası olmu tur. 1680 yılında Versailles a ta ınan kraliyet binicilik merkezi XVIII. yüzyıl boyunca Fransız binicilik modeli olarak Versailles Okulu adı altında ya amını sürdürmü tür. Versailles okulunda e itilen subayların atın muharebeye yönelik e itim teknikleri yerine daha çok atın daha estetik ve özel yanlarını ke federek birbirlerini etkilemelerini amaçlayan binicilik hissiyatlarını geli tirmeyi tercih etmeleri Fransız generallerini tela landırmı ve Versailles sarayında Kraliyet Muhafızları adı altında bir okul açılarak e itimler devam ettirilmi tir (L equitation, 1997, s.4-6). 1763 yılında Saumur a hareket ederek orada yerle en Fransa Süvari Okulu di er tüm binicilik okulları etkisini yitirirken dünyanın en güzel okulu olarak yeni bir döneme girer. Fransız ihtilali sonrası sürekli geli en ve büyüyen okul 1824 yılında Kraliyet Süvari Okulu adı altında askeri binicilik ve akademik binicilik olarak iki kolda geli imini sürdürmü tür. 1830 yılından itibaren Fransa nın tek binicilik okulu olan Saumur, Francois Baucher ve Count d Aure ile Fransız binicilik doktrini geli tirilmi, at terbiyesi ve havaya hareketlerin uygulama metotlarını yaratmı lardır. Bir Süvari Subayı (1905), Binicilik Soruları (1906) adlı kitaplar Baucher metodu olarak at terbiyesi e itiminin temellerini olu turmu tur. XX. yüzyılın ba larında Fransız binicilerin uluslararası yarı malara katılması amacıyla geli tirilen e itim teknikleri Albay Danloux un engel atlamada binicinin at üzerindeki dengeli ve estetik pozisyonunu ö retmesi ile daha da hız kazanan Fransız ekolü, 1932 Los Angeles olimpiyatlarında kazanılan altın madalya ile sportif alanda da meyvelerini vermeye ba lamı tır. 1972 yılında Ulusal Binicilik Okulu adını alarak 1984 yılında günümüzdeki modern tesislerine kavu an okul; 400 yıllık binicilik kültürlerini muhafaza ederek geli tirmek, bilimsel yapısı ile Fransız binicili inin gelece ini yönlendirmek ve Fransız ekolünü dünya ülkelerine ihraç etmek amacına yönelik çalı malarını sürdürmektedir. Gençlik ve Spor Bakanlı ı, Tarım Bakanlı ı ve Milli Savunma