Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi: Antakya Medeniyetler Korosu



Benzer belgeler
T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

Olimpizm -2- Spor Bilimleri Anabilim Dalı

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

Orhan TÜRKDOĞAN (2009). Günümüzde Karaman ve Hazar Türkleri, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 224 Sayfa. ISBN ( ).

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

ĠSVĠÇRE DE DĠL EĞĠTĠMĠ

Türkiye nin Dünyaya Açılan Kapısı: Yeryüzü Cenneti Mersin

Avrupa da Yerelleşen İslam

NEVŞEHİR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ. Nevşehir de Göçmen Eğitimi Uygulamaları ve Sorunları

AYIRAN SINIRLAR OLMADAN AVRUPA İÇİN PAYLAŞILAN TARİHLER

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Çarşamba İzmir Gündemi

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

Türkiye ve Avrupa Birliği

4. SINIF - 2. SORGULAMA ÜNİTESİ VELİ BİLGİLENDİRME BÜLTENİ Öğretim Yılı

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

COĞRAFYA BÖLÜMÜ NDEN EDREMİT KÖRFEZİ KUZEY KIYILARINA ARAZİ ÇALIŞMASI

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

İZMİR VE FAYTON; BİR KİMLİK İMGESİ

TURİZM SOSYOLOJİSİ SOS1019U KISA ÖZET

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİL KURSLARIMIZ BAŞLIYOR

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

Konsept Yorum 200 EYLÜL 2010

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

DEĞERLERİN ÇOCUKLARA AKTARIMI

DTO TURİZM VE ÇEVRE DERS NOTLARI ÖĞR.GÖR. ŞULE KIYCI

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

Çokkültürlü bir Avustralya için Erişim ve Eşitlik. İdari Özet Türkçe

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

XVII. ERMCO KONGRESİ

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME

Erasmus programı ile gidilebilecek en iyi 10 şehir

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

ARK433 Güz S - 3. Doç. Dr. Haluk Çetinkaya

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

Kiliseler ile yap lan Resmi Sözleflmeler ve her iki ülkede ibadet yerlerininin yap m

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

Diyalog İçin Halk Bilimi Projesi Ankara Etkinlik Haftası Çerçevesinde BALKANLAR VE TÜRKİYEDE HALK KÜLTÜRÜ KONFERANSI

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

Seçim süreci hakkında sorular ve cevaplar

frekans araştırma

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Ulaşım Coğrafyası. Konu 10 Ulaşım biçimleri (Deniz ulaşımı)

Sonbaharda Açan İlkbahar Çiçekleri - Spring FlowersBlooming in Autumn

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

Çocuk Gündüz Bakımevi Evangelisch-lutherische Petrigemeinde

Liderlikte Güncel Eğilimler. Konuşan Değil, Dinleyen Lider. Şeffaf Dünyada Otantik Lider. Bahçevan İlkesi. Anlam Duygusu Veren Liderlik

Amna HAFDHALLAH. Kütür Ve Yaratıcılık Forumu Derneği Başkanı 1 KÜLTÜR VE YARATICILIK FORUMU DERNEĞİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Türk İnşaat Firmalarının Yurtdışı Projelerde İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Çevre Uygulamalarına Bakışı - Rusya Federasyonu Örneği

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI

YILI ERMENİ OKULLARI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

ANKET DEĞERLENDİRME RAPORU. Ankete Katılan Toplam Kişi Sayısı :1426. Cinsiyetiniz?

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Transkript:

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi: Antakya Medeniyetler Korosu Ayşen Temel Eğinli - Şevket Işık Özet: Çokkültürlü toplumlarda, iki ya da daha fazla kültürün birbiri ile sürekli etkileşim halinde olması, farklı kültürel özelliklere sahip bireylerin aynı toplum içerisinde birlikte ve hoşgörülü bir biçimde yaşaması, kültürel farklılıkları bir zenginlik olarak görmesi sonucunda ise kültürleşmenin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu çalışmada çokkültürlülük kavramı, çokkültürlü toplumların genel özellikleri ele alınarak, bu çerçevede uzun yıllardan bu yana farklı kültürlerin bir arada ve birbirlerine saygılı bir biçimde yaşamasıyla hoşgörü kenti unvanını alan Antakya nın, tarihi, coğrafi ve kültürel bileşenlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın sonucunda kentin çokkültürlü toplum yapısının yarattığı bir zenginlik olarak değerlendirilen Antakya Medeniyetler Korosu ile gerçekleştirilen görüşmeye yer verilerek, kültürel farklılıkların kazanımları ortaya konulmak istenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çokkültürlülük, kültürel farklılıklar, Antakya, Antakya Medeniyetler Korosu. The Rising Sound Of Multiculturalism In Mediterranean : Antakya Choir Of Civilizations Abstract: It is known that in multicultural society, the acculturation has come out due to the facts that two or more cultures have continuous interactions, individuals, who have different cultural features, are living together harmoniously and they consider cultural differences as a richness. This study aims to examine the concept of multiculturalism in the light of the general features of the multicultural societies. In this context, the cultural, historical and cultural components of Antakya, which has titled the city of tolerance due to its embracing many different cultures for centuries. The study attempted to bring out the acquisitions of cultural differences by including the interview with the Antakya s civilizations choir, which is considered as a richness the city of Antakya s multicultural frame has created. Key Words: Multiculturalism, cultural differences, Antakya s Civilizations Choir. Doç. Dr., Ege Üniversitesi Đletişim Fakültesi, Halkla Đlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Üyesi. Prof. Dr., Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi. Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 21 Sayı 2 isan 2012, s.49-67.

50 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 GĐRĐŞ Tarihte Levant olarak bilinen coğrafi bölgenin kuzeyinde yer alan Antakya, bugün özellikle çok kültürlülük ve hoşgörü alanında gerçekleştirilen araştırmaların odak noktası haline gelmiştir. Etnik kökenleri, dinleri ve dilleri farklı birçok topluluğa ev sahipliği yapan Antakya, sahip olduğu bu nitelikleriyle bugün bir kültür mozaiği ve hoşgörü kenti olarak nitelendirilmekte (Kaypak, 2010: 383) ve sadece etnik kökenlerin farklılığını bir arada bulundurması özelliği ile değil, aynı zamanda farklı dinlerin ve mezheplerin birlikteliğini sağlayan yapısı ve bu birlikteliğin uyum içinde sürdürülmesine olanak tanıması nedeniyle çokkültürlü toplumlar için iyi bir örnek teşkil etmektedir. Başka bir ifadeyle Antakya, çokkültürlü toplumun, ne tür kazanımlarının olduğuna ilişkin yapılan açıklamalarda önemli bir örnek olarak sunulmaktadır. Çokkültürlülük konusundaki araştırmalarda Antakya ya ilişkin çalışmaların sayısındaki artış, bu önemin ve ilginin çok açık bir kanıtı olarak da değerlendirilebilir. Antakya ile ilgili yapılan çalışmalar gözden geçirildiğinde, bu çalışmaların genel olarak çokkültürlülük ve hoşgörü alanında yoğunlaştığı dikkati çekmektedir. Bu araştırmada, bugüne kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak çokkültürlülük ve hoşgörü kavramından uzaklaşmadan, bunların bir ifadesi olarak ortaya çıkan Antakya Medeniyetler Korosu incelenmiştir. Ancak konunun bütünsel yapısını korumak amacıyla kültürel farklılıklar ve bunun yarattığı sonuçlar ile çokkültürlülük ve çokkültürlülüğün tarihi ve coğrafi temellerine de yer verilmiştir. KÜLTÜREL FARKLILIKLARI YARATTIĞI ZE GĐ LĐK: ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK Çokkültürlülük, eski uygarlıklardan bu yana özellikle Orta Asya ve Akdeniz ülkeleri gibi çok çeşitli kültürleri bir arada bulunduran topraklarda var olmuş ve varlığını devam ettirmiştir. Bu nedenle çokkültürlülük dünya tarihinde aslında yeni bir konu değildir. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının giderek yaygınlaşması ve seyahat hareketliliğinin artması, kültürlerin birbirlerini tanıması için gerekli koşulları yaratarak kültürler arasında bir etkileşimin yaşanmasını mümkün kılmıştır. Bu durum dikkatleri kültürler arasındaki farklılıklara çekmeye başlamıştır. Kültürler arasındaki söz konusu bu etkileşimlerin kültürel değerlerin aktarılmasını sağlayarak kültürel zenginlik yarattığını belirten görüşlerin yanı sıra, kültürel farklılıkların belirginleşmesine neden olarak olumsuz sonuçlar yaratabileceğini ifade eden görüşler de bulunmaktadır. Uzun yıllardan beri bir arada ve uyum içerisinde yaşayan çokkültürlü toplumların kültürel farklılıklara karşı kabul etme ve benimseme yaklaşımlarının özünde hoşgörü unsuru bulunmaktadır.

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 51 Günümüzde birçok ülke kültürel bakımdan çeşitlilik gösterir. Son tahminlere göre Dünya daki 184 bağımsız devlet, bünyesinde 600 yaşayan dil grubu ve 5.000 etnik grup barındırmaktadır (Kymlicka, 1995: 25). Bir anlamda Dünyanın bütün coğrafyaları artık çok kültürlü ortamlardan oluşmaktadır. Yakın bir geçmişe kadar sadece uluslararası şirketlerin, misyonerlerin, politikacıların vb. bu farklılıkları gördüğü ve kültürlerarasında iletişimi gerçekleştirdikleri ve bu iletişimden etkilendikleri düşünülürken, günümüzde kültürel farklılıkların herkesi ilgilendirdiği söylenebilir. Bir diğer ifade ile çokkültürlülük başta göç çeken Kanada, Amerika, Avusturalya gibi kültürel, etnik, dinsel, dilsel bir çeşitliliğe sahip olan ülkelerde etkisini gösterirken, günümüzde tüm Dünya`da etkisini hem siyasal hem de kültürel alanda güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Önceki yüzyılların aksine dünyada çeşitlilik ve farklılıklar artık bütünlüğü ve birlikteliği bozmaya yönelik tehdit edici unsurlar olarak değil, aksine bir zenginlik olarak nitelendirilmektedir. Yeryüzündeki bütün kültürler, kültürleşme sürecinin bir ürünüdürler. Çokkültürlü yapının temeli olan kültürleşme sürecinin gerçekleşebilmesi için en az iki farklı kültürün bulunması ve bu kültürlerin sürekli bir ilişki içinde olması gereklidir. Bu anlamda kültürleşme ile insanlar diğer kültürlerden çeşitli kazanımlar edinmekte ve birbirlerinden etkilenmektedir. Çoğu zaman kültürler arasındaki bu etkileşimler öylesine büyük olmaktadır ki, ortaya çıkan kültürel bileşimlerin hangi kültüre ait olduğunu söylemek bile güçleşmektedir. Bir toplumda çok kültürlülüğün gelişebilmesi ve olumlu sonuçlar elde edilebilmesi için birbirinden farklı kültürlerin bir arada var olduğu ve bu kültürler arasında bütünleşmenin sağlandığı bir çevrenin varlığı gereklidir. Kültür için, sosyal kalıtımın aktarılması ile oluşan tüm davranışlar ve tutumlar ifadesi kullanılmakta ve bu da bireyin farkında olmaksızın toplumsal yaşam içindeki öğrenmelerine işaret etmektedir. Bu ifadeyi Kartarı (2006: 231) insan yaşamının kültürle ilintili olmayan ve onun tarafından etkilenmeyen hiçbir yönü yoktur açıklaması ile desteklemektedir. Bir anlamda kişinin kendini tanımladığı bir değerler sistemi olarak kültür, aidiyet duygusunu da içinde barındırmaktadır. Bu aidiyet duygusu, bireylerin diğer kültürlerin özelliklerini kabul etmeleri ve benimsemelerinde güçlük çekmelerine neden olabilmektedir. Bu nedenle çokkültürlü toplumlarda birden fazla kültürün bir aradalığı söz konusu olmakta, bu durumda da farklı kültürel değerlere mensup bireylerin kendilerini bağlı ve uymakla yükümlü hissettikleri değerlerin varlığı nedeni ile kültürel farklılıklara karşı değişik tepkilerin ortaya çıkması mümkün olabilmektedir. Bünyesinde iki ya da daha fazla topluluğu barındıran çok kültürlü toplumlarda (Parekh, 2000: 6) kültürel farklılıkları olumlu karşılayarak her bir kültürün varlığını sürdürmesi için farklılıklardan kaynaklanan taleplere saygı duyulması temel bir amaç olarak benimsenmektedir. Bu nedenle çokkültürlü toplum yapısı

52 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 senfoni orkestrası na benzetilerek uyumlu birlikteliğin topluma kazandıracaklarına işaret edilmektedir. Çokkültürlülüğün temel ilkesi, kültürel farklılıklara odaklanmaktır. Çokkültürlük özünde hem azınlık hem de çoğunlukta bulunan bireylerin farklılıklarını algılamayı ve bu değerlere saygı duymayı amaçlamaktadır. Azınlık grubun kültürlerini ve kimliklerini koruyabilmeleri, çoğunluk olan grup için ise farklı kültürel değerleri öğrenerek zenginleşmeleri için bir çabayı ifade etmektedir (Dong vd., 2008: 31). Bu bağlamda Willet (1998: 1) çokkültürlülüğü hakim geleneklerin dışında farklı perspektiflerin varlığına saygı duymayı amaçlayan politik, sosyal, kültürel hareket olarak tanımlamaktadır. Çokkültürlülük ifadesi ilk defa 1957 yılında Đsviçre de dört farklı dil konuşulması ve farklı dini inançların bulunması nedeniyle ülke içindeki bu farklı kimlikleri işaret etmek amacı ile kullanılmıştır. Ancak bir kavram olarak çokkültürlülük 1970 li yıllarda Kanada da tüm vatandaşların kendi kimliklerini koruyabilmeleri, kendi soylarını ve aidiyet duygularını sürdürebilmeleri için bir hükümet politikasını açıklamak amacı ile kullanılmıştır. Bunu takiben 1971 yılında Kanada da ülkedeki her etnik ve dini azınlık grubunun farklı geleneklerinin ve normlarının korunacağı ve sürdürebileceklerine dair çıkarılan Çokkültürlülük Yasası ile (http://media.wiley.com/product_ancillary/92/06312256/ DOWNLOAD/Multiculturalism.pdf) çokkültürlülük bir kavram olarak literatürde yerini almıştır. Çok kültürlülük kavramı, Kanada Yüksek Mahkemesi nin ifadeleriyle farklılığa yer verilmesi, gerçek eşitliğin özüdür anlayışına dayanmaktadır (Vatandaş, 2002: 22). Çok kültürlülük kavramının çoğu zaman çok kültürcülük kavramı ile aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Çok kültürcülük, toplumsal çeşitliliğin belli biçimlerinin kamu alanına siyasi araçlar kullanılarak yansıtılmasını (Balı, 2001: 194) esas alan bir değerler ve uygulamalar bütününü ifade etmekte olup çok kültürlülük kavramından farklı bir anlama sahiptir. Çokkültürlülük tek başına farklılık ve kimlikle ilgili değil, kültürle kaynaşmış ve ondan beslenen farklılık ve kimliklerle, yani bir grup insanın kendilerini ve dünyayı anlamakta, bireysel ve toplu yaşamlarını düzenlemekte kullandıkları inançlar ve uygulamalar bütünü ile ilgilidir (Parekh, 2002: 3). Diğer bir ifade ile çok kültürlü toplumlarda bireyler arasında kültürel farklılıklar nedeni ile hiçbir ayrım yaşanmamakta, bireyler kültürel öğrenmeleri içerisinde farklılıkları da benimsedikleri için her bireyi farklılıkları ile kabul etmekte, bundan dolayı da bu hiçbir zaman sorunlar yaşanmamakta, hatta çoğu zaman kültürel çeşitlilikler bir farklılık olarak dahi görülmemektedir. Bu noktada Alain Touraine Birlikte Yaşabilecek Miyiz? adlı eserinde ortak bir kamusal özgürlük alanı yaratabilmek için hepimizin ortak görevinin araçsal eylemle kültürel kimliği bağdaştırmak olduğunu, bunun da kendimizi bir özne

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 53 olarak oluşturmak anlamına geldiğini vurgulamaktadır (Touraine, 2000: 212). Bireylerin birbirlerini birer özne olarak kabul etmesi ile farklılıklarla yaşamanın mümkün olabileceği belirtilmektedir. Aksi takdirde çokkültürlü toplumlar, daima çatışan taleplerle ve çok çeşitli engellerle karşı karşıya kalabilecektir. Bu nedenle çokkültürlü toplum için kullanılan gül ve diken metaforu, gülün güzel kokusunun duyulabilmesi için dikenlere odaklanmamak gerektiğini işaret etmektedir. Bunun için Habermas (1999) Öteki Olmak, Öteki ile Yaşamak adlı eserinde herkese karşı eş saygı, soydaşlara değil ötekine, yani farklı oluşu nedeniyle diğerine saygı gösterilmesi koşulunu temel alarak, ötekini benimseyerek toplumsal sınırların herkese açılması gerektiğini belirtmektedir. Bu da bir anlamda çokkültürlülük kavramını, diğer bir ifade ile de daha önceden var olmuş ve süregelen kültürleri, kültürel değerleri dolayısıyla bu değerlere sahip bireylerin varlığını varsaymak ve kabul etmek anlamına gelmektedir. Bir toplumda kültürel farklılıkların kabul edilmesi ve benimsenmesi, kültürler arasındaki etkileşimleri arttırmaktadır. Böylece simgelerle dolu olan kültürel alanın anlaşılması ile öznelerin birbirlerini anlamaları kolaylaşmakta, çatışmalara neden olabilecek farklı anlamlar yükleme olasılığı da bu durumda azalmaktadır. Bir toplumda bu konudaki algılamalar ne denli uyum içerisinde ise o düzeyde iletişimi güçlü bir yapı ortaya çıkmaktadır. Aksi durumda çatışmalı, bölünmüş ve zayıf bir toplum yapısı oluşur ki bu, çokkültürlü toplumlarda hiç istenmeyen bir durumdur. Sosyal kategorizasyon yaratılması sürecine dayalı olarak gelişen kültürel farklılıklara ilişkin söz konusu bu algılamalar, zaman içinde yeniden tanımlanmakta, doğrulanmakta ve değişim gösterebilmektedir. Tarihsel dönemler içerisinde göçlerle birlikte kültürel farklılıklara ilişkin algılamaların değiştiği görülmektedir (Pierik, 2004: 529). Kültür, insan ilişkilerini organize etme ve çevreye göre düzenleme özelliğine sahip olduğu için normatif bir niteliğe sahiptir. Bundan dolayı da farklı kültürel özelliklere sahip bireylerin yarattıkları paylaşımlar aracılığı ile farklı kültürler ya da alt kültürler arasında bir kültürlerarası iletişim söz konusu olmaktadır. Bu da, bireylerin kendilerini ve diğerlerini algılamada/anlamlandırmada kültürle kaynaşmış değerlerin önemine dikkatleri çekerek, kültürden kaynaklanan farklılıkları hoş karşılamak gerektiğini göstermektedir. Farklı dil, din, yaşayış vb. farklılıklara sahip bireylerin bir arada ve sorunsuzca yaşamasının en önemli gereklerinden biri olan hoş görülü olmak ve bu hoş görüyü özellikle iletişim sürecine yansıtmak kültürlerarası iletişimin olmazsa olmaz bir koşuludur. Kelime anlamı olarak hoşgörü sözcüğü, başkalarının kendimizden farklı olan düşünme tarzlarını ve yaşam biçimlerini anlayışla karşılama tavrı, karşımızdakilere paylaşmadığımız görüş, fikir ve duyguları özgürce dile getirme imkânı tanımaya dayanan anlayış (Cevizci, 2002: 505) anlamına gelmekte, bir anlamda kabul etmeyi ve benimsemeyi de içinde barındırmak-

54 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 tadır. Bu nedenle kültürlerarası iletişim sürecinde diğer kültürlere sahip olan kişileri hoş görmek varlıklarına katlanmak anlamından daha çok kabul etmek ve birlikte olmaktan dolayı mutlu olmak biçiminde anlaşılmalıdır. Daha önce de belirtildiği gibi, bir kültür mozaiği ve hoşgörü kenti olarak nitelendirilen Antakya, birbirinden oldukça farklı toplulukların bir arada uyum içinde yaşadığı bir kent olarak, bu konuda yapılan araştırmalarda en sık verilen örneklerin başında gelmektedir. Antakya, diğer birçok çokkültürlü kentten farklı olarak her bir grubun kültürel özelliklerini yitirmeden koruyabilmesi, ekonomik ve sosyal yaşamda, kurulan iletişim süreçlerinde her kültüre mensup bireyin kendi kimlikleri ile var olması açısından ayrıca önem taşımaktadır. Akdeniz çevresinde birçok şehrin benzer dokusu olmasına rağmen Antakya, gerek farklı din ve mezheplere, gerekse farklı etnik kökenlere mensup olan insanların aynı mahallerde hatta aynı avlu içindeki evlerde oturmaları, Türkçe kadar Arapça ve diğer dillerin konuşulmasının yaygın olması ve gittikçe bu durumun homojenleşmeye ulaşması açısından oldukça dikkat çekicidir. Farklı dile, etnik kökene ve dine sahip insanların bir arada bulunduğu Antakya da yüzyıllardır bir kültür alışverişinin söz konusu olduğu çok açıktır. Böylesine bir etkileşimin, her bireyin kültürel farklılıkların farkında olduğu, bunların barış ve hoşgörü ile kucaklandığı bir anlayışın, bir dünya görüşünün gelişmesine sağlam bir zemin hazırladığı da gözden kaçmamalıdır. Antakya da söz konusu hoşgörülü ve anlayışlı bir ortamın gelişmesinin en önemli sebeplerinden biri Antakya nın Rum ve Arap dünyaları arasındaki sınırda yer alması yani coğrafi konumudur. Bu anlamda Antakya iki sınır arasında bir engel olmaktan daha çok uzun yıllar geçişleri kolaylaştıran bir köprü olmasının yanı sıra, kültürel değerlerin aktarılmasında da önemli bir görev üstlenmiştir. Bu bakımdan, Antakya nın bugün en önemli özelliğini meydana getiren çokkültürlü yapısının nedenlerini tarihsel ve coğrafi temellerini inceleyerek ifade etmek gerekmektedir. A TAKYA I ÇOK KÜLTÜRLÜ YAPISI I TARĐHĐ VE COĞRAFĐ TEMELLERĐ Bugünkü Antakya ile Klasik dönem Antakya sı arasında hiç kuşku yok ki, bölgede üstlenmiş oldukları rol ve fonksiyonları açısından bir benzerlik bulunmamaktadır. Bu konuda eğer aralarında bir benzerlik kurmak gerekirse, kentin geçmişte de çok kültürlü bir yapıya sahip olduğu vurgulanabilir (Kasaba, 2006: 200) ve klasik dönemde kentin bölgedeki rolü ele alındığında çok kültürlü yapının günümüzden çok daha ileri düzeyde olduğu da iddia edilebilir. Antakya kentinin çok kültürlü yapısının incelenmesi, bizi ister istemez tarihe, coğrafyaya başvurmaya zorlar. Bu sadece Antakya için geçerli olan bir yol da

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 55 değildir. Nitekim çok kültürlülük söz konusu olduğunda, tarih boyunca coğrafi açıdan elverişli konuma sahip, kolay erişilebilen, sahip olduğu avantajlar veya çekicilikler nedeniyle sayısız istilalara uğramış kentlerin genelde bu yapıda olduğu gözlenir. Đşte bu nedenle, Antakya nın, geçmişten bugüne bırakılmış en önemli mirası olan çok kültürlü yapısının doğru anlaşılabilmesi için, coğrafi ve tarihi temellerinin açıklanması gereklidir. Antakya nın çok kültürlü yapısının tarihi ve coğrafi geçmişi söz konusu olduğunda, konuya Akdeniz in öneminden söz ederek başlamak bir zorunluluktur. Çünkü Dünya nın hiçbir yeri, her halde Akdeniz kadar Dünya tarihinde önemli bir rol oynamamıştır. Akdeniz, gerek ekonomik ve siyasal, gerekse birçok farklı kültürü bir arada bulundurmasıyla toplumsal açıdan, tarihin her döneminde dünyanın ilgi odağı olmuş bir denizdir. Onun bu özelliğinde hiç kuşku yok ki, coğrafi konumu ve bu konumunda zamanla meydana gelen değişmeler çok önemli rol oynamıştır. 15. yüzyıl sonları ile 16. yüzyıl başlarındaki büyük coğrafi keşiflere kadar, Dünya nın bilinen yüzü Avrupa kıtası, Afrika nın kuzey ve doğu sahilleri ve Asya dan oluşuyordu. Amerika kıtasının ve Afrika nın büyük bir kısmının henüz keşfedilmediği bu küçük dünyada, Akdeniz sadece kıyılarında yaşayan uluslar için değil, kendisinden kilometrelerce uzaktaki insanlar için de son derece önemli roller üstlenmiş bir denizdi. Günümüzden çok daha küçük bir dünyayı ifade eden bu manzara içinde Akdeniz, Avrupa ile Hindistan ve Çin arasında kervanlarla gerçekleştirilen ticaretin en önemli varış noktalarından biri olmuştur. Özellikle doğu Akdeniz liman kentleri, uzak doğu ve Avrupa arasında yürütülen ticarette çok önemli rol oynamışlardır. Amerika kıtasının, batı Afrika kıyılarının ve Ümit Burnu nun keşfedilmesine kadar Akdeniz, bu küçük dünyanın gerçek anlamda kalbi olmuş, birçok uygarlığın, kültürün doğmasında, gelişmesinde etkili olmuş ve çevresine zenginlik saçmıştır. Akdeniz in özellikle doğu kıyılarının hemen her bakımdan, ama özellikle de kültürel açıdan bir kavşak noktası özelliğini kazanmasında, bölgenin coğrafi özellikleri de önemli bir rol üstlenmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi, 16. yüzyıla kadar dünyanın kalbi olan Akdeniz in en canlı liman kentlerinin bulunduğu doğu kıyıları, Ortadoğu nun bu köşesinde aşılması güç coğrafi engellerden farklı olarak, kolay erişilebilen ve doğal geçit görevi gören konumuyla birbirinden çok farklı kültürlerin buluştuğu adeta bir kavşak noktası olmuştur. Örneğin Toros ve Zagros dağları gibi yaşama çok da geniş olanaklar sağlamayan, tam tersine sınırlandıran sahalar, Araplar`ı, Đranlılar`ı ve Türkler`i birbirinden ayırırken, Kürtler`in de en önemli yaşam alanı olmuştur. Buna karşılık bölgede geniş alanlar işgal eden çöller, daha çok göçebeliğe olanak vermiştir. Dağ-

56 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 ların ve çöllerin kültürleri birbirinden ayıran bu niteliğine karşın, doğu Akdeniz kıyıları sahip olduğu çok daha elverişli özellikleriyle, kuzeyde Amanos dağlarından güneyde Gazze ye kadar farklı kültürlere sahip pek çok topluluğun bir arada yaşamasına olanak vermiştir (Yerasimos, 1995: 116). Bir başka deyişle, doğu Akdeniz kıyılarının sahip olduğu bu coğrafya, farklı kültürleri birbirlerinden ayırmaktan çok, onları bir araya getiren, adeta birlikte yaşamayı teşvik eden bir işlev görmüştür. Doğu Akdeniz kıyılarının doğal çevre koşullarının yanı sıra, kolay erişilebilir bir yapıya sahip olması, o dönemde dünya ticaretindeki konumu da eklendiğinde, bu kıyılara tarih boyunca ilginin canlı kalmasında etkili olmuştur. Nitekim sadece doğu Akdeniz kıyılarının değil, genelde tüm Ortadoğu nun dünyanın en eski kültür bölgelerinden biri olması ve bu coğrafyanın en belirgin unsurunun çeşitlilik olarak ifade edilmesi bir rastlantı değildir (Lewis, 1996: 191). Antakya, bu geniş coğrafyada sahip olduğu konumu ile Anadolu ile Ortadoğu arasında tam bir geçiş ve kavşak alanı olmuştur. Bu konum, dikkatli bir şekilde incelenecek olursa, kentin ticari açıdan da büyük önem taşıyan bu geçiş yollarını denetleyen, kontrol eden bunun yanı sıra geniş Amik gölü ve ovasının ve tabii ki Amanos dağlarının ve Akdeniz in geniş doğal kaynaklarını değerlendiren bir konumda olduğu gözden kaçmamaktadır (Pamir, 2009: 273). Kentin özellikle konumundan aldığı güce, Antik dönemdeki siyasi ve ekonomik gücün de eklenmesi, onu çok uzun yıllar yer aldığı coğrafyanın sınırlarını da aşan bir üne ve güce taşımıştır. Roma Đmparatorluğu döneminde, Roma ve Đskenderiye nin ardından imparatorluğun 3. büyük şehri olması ve doğunun kraliçesi olarak adlandırılması, onun geçmişte ne derece büyük bir öneme sahip olduğunun küçük bir kanıtıdır. Antakya nın sahip olduğu bu tarihsel birikim, onu tarih boyunca farklı kültürlerin buluştuğu, birlikte yaşadığı bir mekân haline getirmiştir. Bugün, geçmişe göre sayıları ve oranları değişse de, kentteki farklı kültürlerin hala büyük bir zenginlik oluşturmasında bu tarihsel birikimin büyük önemi vardır. Akdeniz in bu köşesinde çok farklı kültürlerin bir arada bulunmasında, geçmişte yüzyıllarca elinde bulundurduğu ve ekonomik ilişkiler açısından son derece stratejik konumunun yanı sıra, bölgenin birbiri ardına Helenleştirilmesi, Romalılaştırılması, Hıristiyanlaştırılması ve Đslamlaştırılması gibi bir dizi büyük değişimler büyük bir etkiye sahiptir (Lewis,1996: 192). Akdeniz in ya da Ortadoğu nun bu doğu köşesinde kültürel zenginliğin önemli bir yanı da hiç kuşku yok ki, bölgenin üç tek tanrılı dinin doğduğu ve yayıldığı bölge olmasıdır. M.Ö. 300 yılında Selevkos Krallığı nın başkenti olan Antakya, Yunan ve Doğu kültürlerinin buluştuğu bir merkez haline gelmiş, Kent, M.Ö. 64 yılında Ro-

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 57 ma Đmparatorluğu nun, daha sonra da Bizans egemenliğine girmesiyle de, sosyal, ekonomik ve idari açıdan güçlenmiştir. Kent, sözü edilen dönemlerde de birçok kültür ve inanca sahip insanların bir potada eridiği heterojen bir yapıya sahip olmuştur. Nüfus tahminlerine göre, köleler ve çocuklar hariç nüfusu üç yüz bini bulurken; Yunan kültürü ve dili egemen olsa da, Latince, Đbranice, Aramice, Süryani, Kıpti ve Farsça dahil olmak üzere diğer birçok dil Antakyalılar tarafından konuşulduğu ve okunduğu görülmektedir. Kentin sahip olduğu çeşitli topluluklar ve kültürler arasındaki farklılıklar, zaman zaman gerilimlere yol açsa da, hiçbir yer, farklı dini topluluklar arasındaki alışverişi bu kadar iyi göstermemiştir. Örneğin, birçok Yahudi, M.Ö. ikinci yüzyılın ortalarında Antakya'ya yerleşmiş; Roma dönemiyle, bu nüfusun önemli bir kısmı geç Roma Đmparatorluğu`nun Helenik kültürüyle, kentin elit grubu arasında sayılmıştı. Dördüncü yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Konstantinopolis başpiskoposu olan John Chrysostom, Antakya'da yüz bin civarında Hıristiyan olduğunu kaydetmiştir. Antakya nın Doğu kiliselerinin önde gelen dini merkezi olarak tanınmak için Đskenderiye ve Konstantinopolis ile yarışması, Antakya nın hem gerçek anlamda hem de dini ve kültürel olarak tüm imparatorluk sahasındaki gücünü ortaya koyması açısından önemlidir (Kondeleon, 2000: 10). M.S. 4. yüzyılda yaşayan sofist ekolün Yunanca konuşan retorik öğretmeni Libanius un da, Antakya nın çok dinli ve çok kimlikli toplumsal yapısına su şekilde vurgu yapması da dikkat çekici olarak değerlendirilebilir. Bana öyle geliyor ki, şehirlerin en hoş ve en yararlı yönlerinden biri bu yerlerde başka başka insanların bir araya gelip birbirleriyle kaynaşması. Eğer insan bu şehirlerin neye benzediğini görmek için değil, nasıl işlediklerini anlamak için dünyayı gezmeye niyetleniyorsa, ona sadece Antakya yı ziyaret etmesini tavsiye ederim. Böylece zahmetli bir yolculuk yapmadan amacına ulaşmış olur. Eğer biri pazar yerimizde otursa, dünyanın her yerinden konuşabileceği birçok insan bulabilir (Kondeleon, 2000: 11). Antakya, dünya tarihine yön veren olaylara da sahne olmuştur. Bunlar arasında, Hz. Đsa nın havarilerinden Barnabas, Pavlos ve Petrus un Kudüs ten Antakya ya gelerek, Hıristiyanlığı, Kudüs dışında ilk kez burada yaymaya başlamaları oldukça önemlidir (Bahadır, 2010: 349). Bu dinin takipçileri için, Hıristiyan adı ilk kez burada kullanılmış, M.S. 37-43 arasında Antakya Patrikliği kurulmuş ve Antakya, Kudüs ten sonra Hıristiyanlığın ikinci merkezi haline gelmiştir (Türkoğlu, 2006: 23). Roma Đmparatorluğu nun çökmesi ve Bizans ın uzun bir zaman alan gerileme sürecinden sonra, 7. yüzyılda Arapların, Haçlıların ve Orta Asya dan gelen Türk kavimlerinin istilalarına uğraması ile kentin Roma döneminden gelen zenginliğini ve lüksü kaybetmeye başladığı görülür. (Topçu ve Kubat, 2007: 028/06-07).

58 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 Antakya nın 1516 sonrasında Osmanlılar tarafından fethedilmesi, kentin çok kültürlü, canlı ve çok kimlikli yapısını sürdürmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Osmanlı Đmparatorluğu nun özellikle uç bölgelerdeki yönetim anlayışını Antakya çevresinde uygulamasıyla; yerel liderlerin etkinliği artmış, bölgedeki hiyerarşilere merkezi yönetimle işbirliği devam ettiği sürece dokunulmamıştır. Böyle bir yönetim anlayışının önemli sonuçlarından biri de hiç kuşku yok ki, Antakya ve ona benzer yerlerin çok dinli ve çok kültürlü yapılarını koruyup geliştirme olanağı bulmaları olarak değerlendirilebilir (Kasaba, 2006: 203). 20. yüzyılda hemen hemen tüm ülke bütününde yaşanan etnik ve dinsel ayrışma, ulus devletlerin kurulması, Antakya nın Türkiye ye katılması gibi olaylar, kentin başta Ermeni nüfusu olmak üzere Alevi, Sünni Arap, Hıristiyan Arapların Suriye ye göç etmesine neden olduysa da, bu durum kentin çok kültürlü dokusunda ciddi bir kesinti yaratmamıştır. Nitekim, 20. yüzyılın ikinci yarısında Antakya hâlâ ezan yanında çan seslerinin de duyulduğu, sokaklarında Türkçe kadar Arapça nın da konuşulduğu canlı bir yer olma niteliğini sürdürmüştür (Kasaba, 2006: 202-212). Kentin Osmanlılar tarafından fethedilmesi, çok önemli bir farklılık getirmemekle birlikte, yeni ticaret yollarının keşfedilmesine kadar Antakya hala önemini korumuştur. Ticaret açısından önemini kaybetmiş olmasına rağmen, 1963 yılında din önemini yitirmemiş, Antakya Papa tarafından hac merkezi olarak seçilmiştir. Günümüzde Antakya, çeşitli sosyo-kültürel ve ekonomik nitelikleriyle çok özel bir örnek kenttir. Ama siyasi ve ekonomik nedenlerle, bu güzelliği ve benzersiz özelliklerini kaybetmeye başlamıştır (Topçu ve Kubat, 2007: 028/06-07). Bununla birlikte, kentin özellikle ticaret yollarını denetleyen ve kolay erişilebilen konumu ona güç kazandırdığı kadar, her zaman çevresinde yer alan ulusların dikkatini çekmiş ve sayısız istilalara sahne olmuştur. Đşte bu yüzden denebilir ki, Antakya nın sahip olduğu konum, tarih boyunca ona bazen kudret kazandırmış, bazen de ağır istilaların nedeni olmuştur. Kentin tarihsel süreçte giderek güç kaybetmesinde bir diğer faktör de depremler olmuştur. M.Ö. 300 lerde, 400 metre civarındaki Habib-i Neccar dağı eteklerinde kurulan Antakya (Antiokheia), antik dönemin en parlak şehirlerinden olmuştur. Kentin Asi nehri deltasındaki limanı Seleukeia Piereia (Süveydiye/Samandağ) ve Antakya çeşitli tarihlerde meydana gelen depremlerle defalarca büyük hasar görmüştür. Antakya da kaydedilmiş ilk deprem M.Ö. 148 de meydana gelmekle birlikte, 526 ve 528 deki depremler kentte çok geniş tahribat yaratmıştır. 528 de meydana gelen depremde 5 bin kişi ölmüş ve bu olaydan sonra, tanrının korumasını sağlamak amacıyla kente, Tanrı`nın şehri anlamına gelen Theoupolis adı verilmiştir. Antakya şehri, 573 yılında Đran askerleri ve 742 yılında veba nedeniyle önemli ölçüde zarar gördüyse de, depremler Antiokheia için her za-

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 59 man sürekli bir tehdit olmuştur. Nitekim 587 de meydana gelen depremde 60 bin civarında kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir (Erel - Adatepe, 2007: 248-249). Antakya nın tarihsel süreç içindeki önemi, gücü ve kültürel çeşitliği çeşitli seyyahlarca kaleme alınmış seyahatnamelere de yansımıştır. Bunlardan en eskilerinden biri, bir din adamı olan Wilbrand von Oldenburg un, Doğu Akdeniz, Çukurova ve Kıbrıs ı içine alan gözlemlerinin anlatıldığı seyahatnamesidir. 1211 yılında Antakya ya gelen Oldenburg, kenti kutsallıkta Roma dan geri kalmayan önemli ve sağlam bir şehir olarak tanımlarken; kente 528 yılında verilen Allah ın şehri ifadesini de kullanmıştır. Antakya kenti nüfusunun kalabalık olduğundan söz eden Oldonburg, bu kalabalık nüfusun Frenk, Süryani, Grek, Yahudi, Ermeni ve Araplar dan oluştuğunu, ancak genellikle Frankların hakim olduğunu da eklemiştir. Burada, Oldenburg un belirttiği bir başka özelliğin gözden kaçırılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Oldenburg, kentteki her topluluğun, kendi kuralları içinde yaşadığını belirtmiştir ki (Oldenburg, 1859/ Ersan, 2000: 23-24) bu özellik belki de günümüz Antakya sında farklı kültürlerin bir arada yaşamasının temellerinin geçmişte atıldığı gerçeğini net bir şekilde ortaya koyarken; bir arada yaşama kültürünün nasıl mümkün olduğunun, belki de farkında olmadan en somut yanıtını da vermiştir. Diğer bir seyahatname ise, bir deniz yüzbaşısı ve tüccar olarak 1822 de bölgeyi gezen James Silk Buckingham ın, 1825 yılında yayınlanan Travels Among the Arab Tribes Inhabiting the Countries East of Syria and Palestine adlı eseridir. Buckingham, 10 binden fazla nüfusa sahip olan Antakya da 150 Hıristiyan ve 20 Yahudi ailenin bulunduğunu belirtmiştir (Buckingham, 1825: 557). Antakya ile ilgili veriler incelendiğinde, farklı dinleri ve dilleri temsil eden toplulukların sayısında, 1915 ten günümüze çok önemli bir değişim olmadığı görülmektedir. Nitekim 1955 Genel Nüfus Sayımı verileri Hatay il bütününde 6064 Hıristiyan, 162 Musevi bulunduğunu gösterirken, Müslüman olmayan nüfus il nüfusunun ancak %1,7 sini meydana getiriyordu. Buna karşılık, sayıları 6244 olan gayrimüslimlerin, 6064 ünü veya %97 sini büyük bir kısmı Ortodoks olan Hıristiyanlar oluşturmaktaydı. Aynı sayımda, Antakya nüfusunun diller itibariyle gösterdiği dağılış, kültürel anlamdaki çeşitliliğin boyutlarını çok daha iyi ortaya koymaktadır. 1955 yılında 357.387 olan il nüfusun %63 ünün anadili (228.874) Türkçe iken, %35 inin (130.228) Arapça dır. Đl nüfusunun %98 inin anadilini oluşturan bu iki dilin dışında, Çerkezce, Ermenice, Rumca, Đbranice de diğer anadilleri meydana getirmektedir (Başbakanlık Đst. Gen. Md. 1961). Çok kültürlü yapısını bugün de koruyan Antakya da aynı ulusa mensup birden fazla dini cemaat bulunmaktadır. Nüfusun büyükçe bir kısmını Sünni Türkler ve Arap Alevileri (Nusayri) meydana getirmekle birlikte; Alevi Türkler, Süryani-

60 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 ler, Sünni Araplar, büyük bir kısmı Ortodoks olan Ermeni, Rum ve Araplar, sayıları az olmakla birlikte Museviler ve diğer küçük gruplar, Antakya nın çok kültürlü yapısının temelini oluşturmaktadır. Antakya nın tarihi ve coğrafi temellerinin etkisi ile oluşan ve günümüze kadar süregelen çokkültürlülük özelliği, sadece birbirinden farklı kültürleri bir arada bulundurması ile değil, bu kültürlerin birlikte ve uyum içinde yaşaması ile dikkatleri çekmektedir. Dolayısıyla bu noktada en çok da çokkültürlü bir toplum yapısı içerisinde bu denli uyumlu birlikteliğin sırrının ne olduğu ve kültürel farklılıkların bir zenginlik olarak bu topraklarda yaşayanlara neler kazandırdıkları merak edilmektedir. Çokkültürlü toplumların uyumlu bir şekilde yaşamaları ve kültürel farklılıkları kabul ederek hoşgörü ile yaklaşması, söz konusu bu zenginliği olumlu olarak değerlendirmelerinin en güzel örneği olan Antakya kentinde kurulan Antakya Medeniyetler Korosu bu gibi sorulara temel nitelikle yanıtlar vermektedir. Bu amaçla Antakya Medeniyetler Korosu nun kuruluş amacından, işleyişine ve çokkültürlü yapının bileşenlerine ilişkin sorulara verilen yanıtlar çokkültürlülüğe farklı bir bakış kazandıracağı düşünülmektedir. FARKLI KÜLTÜRLERĐ UYUMLU BĐRLĐKTELĐĞĐ: A TAKYA MEDE ĐYETLER KOROSU Çokkültürlü bir toplumda kültürel farklılıkların varlığını kabul etmek, günlük yaşam içerisindeki dinamikler vasıtasıyla farklı kültürlerin önemini hissetme ve bunlar hakkında düşünme ile yakından ilgilidir. Kişilerin günlük yaşama ilişkin düşünce yapıları ve tutumları, ait oldukları toplumsal yapı ve kültür tarafından şekillenmektedir (Verkuyten, 2004). Bu nedenle özellikle farklı kültürlerin bir arada bulunduğu toplumsal yapı içerisinde ya da grup çalışmalarında, kültürel farklılıklar varlığını güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Çok kültürlü toplum yapısı, bireylerin diğer kültürler hakkında bilgiler edinmesini sağlamasının yanı sıra, diğer bireylerin onların kültürü hakkında ne bildiğini ya da düşündüğünü öğrenmesini sağlaması açısından da önem taşımaktadır. Çokkültürlü toplumlarda kültürel farklılıklara ilişkin bir anlayışın gelişmesi, bireyler arasındaki diyaloglarda hiçbir kültürün baskın olmadığını ve kültürler arasında bir sınır bulunmadığını görmeye bağlıdır (Willett,1998:7). West (2010) çok kültürlü toplumlarda bireyler, birlikte uyum içinde yaşamak istiyorlarsa bunun en önemli kuralının bir toplumda yer alan tüm kültürlerin eşit olduğunu kabul etmek ve farklılıkları kutlamak ile ilişkili olduğunu açıklamaktadır. Bu noktada Cantle (2008) Community Cohesion adlı eserinde, paralel yaşamlar kavramını kullanarak her biri farklı kültürel özelliklere ya da farklı kültürel birikimlere sahip kişilerin aynı ortamda birlikte yaşadıklarını, bu birlikte yaşamanın eğitim, çalışma ortamı, kültürel faaliyetleri kapsadığını bun-

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 61 dan dolayı da bir süre sonra kültürler arasında adeta bir birleşmenin/karışımın ortaya çıktığını ifade etmektedir (Cantle, 2008: 79) Parekh (2006) Rethinking Multiculturism adlı eserinde, farklılıkları tanımanın ve saygı duymanın fikirlerin değişimine izin verdiğini, böylece geniş bir anlayış yarattığını ifade etmektedir. Farklı kültürlerin sahip olduğu farklı edebiyat, müzik, moral değerleri ve gelenekleri bilmek ve bunları sorgulamaksızın kabul etmek farklı kültürlerin bir aradalığı yaşadığı toplumlara çeşitli fırsatlar ve kazanımlar sunmaktadır. Farklı kültürlerden gelen bireylerin birbirlerinin fikirlerini öğrenmesi onlara yaşamla ilgili farklı pencereler açmaktadır (Parekh, 2006: 168). Bunun tam tersi bir durum ise, farklılıklardan korkma duygusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda ise toplumdaki uyum, bağlılık, birleşme duyguları zarar görmekte, bundan dolayı da birçok farklı kültürün bir arada yaşadığı toplumlarda fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak ayrılıklar yaşanmakta, farklı kültürel gruplardan gelen kişiler arasında iletişim ve etkileşim çok az olmakta bu da negatif bir etki yaratmaktadır (Cantle, 2008). Bunun yerine farklılıklardan korkmaksızın onları tanımaya ve kabul etmeye dayalı bir anlayışın geliştirilmesi, bunun için de açıklık fikrinin benimsenmesi, ortak bir vizyon ve aitlik duygusunun yaratılması, farklı birikimlere sahip kişilerin topluma katkıda bulunmasına izin vermektedir. Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı toplumlarda kişiler arasında diyalog ve etkileşim kurulmasına önem verildiği ve etkileşimden kaçınılmadığı sürece güçlüklerin kabul edilmesi ve aşılması daha kolay olmaktadır. Çok kültürlü toplumlarda kişiler arasında güvene dayalı ilişkilerin geliştirilmesi için özellikle farklılıklara saygı duyarak kabul etmek çok önemlidir. Söz konusu bu güven duygusu insanları bir arada tutmakta ve karşılaşılan problemlerle ilgili olarak birlikte çözüm aramaya yönlendirmekte aynı zamanda diğeri için çaba göstermeye teşvik etmektedir. Farklı kültürlerden gelen kişiler arasında arkadaşlıkların kurulması, toplumsal amaçların başarılması yolunda da kişilere ihtiyaç duydukları gücü vermektedir. Bu arkadaşlıklar aracılığı ile edinilen her türlü bilgi, kişinin yaşamı farklı şekilde algılayabilmesi ve daha açık fikirli olması için fırsat sunmaktadır. Antakya Medeniyetler Korosu müziğin birleştirici etkisi ile bir araya gelen farklı kültürlere sahip bireylerden oluşmakta, koronun hem kuruluş amacı ve yapısı hem de etkinlikleri incelendiğinde, kaynağını Antakya nın çokkültürlü ve hoşgörü odaklı yapısından aldığı görülmektedir. Bu noktada Antakya Medeniyetler Korosu farklı kültürlerin uyumlu bir birlikteliğini yansıtması ve bu anlamda ilk örneklerden birisi olması açısından oldukça büyük bir önem taşımaktadır.

62 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 Antakya Medeniyetler Korosu nun incelenmesinde yapılandırılmış görüşme yöntemi kullanılmıştır. Yapılandırılmış görüşme, önceden yapılan ve ne tür soruların ne şekilde sorulup, hangi verilerin toplanacağını en ayrıntılı biçimde saptayan, görüşme planının aynen uygulandığı bir görüşmedir (Karasar, 2005). Bu yöntem soruları yanıtlayan kişiye görüşmecinin tarafsız kalması söz konusu olduğu ve nicel veri toplamayı sağladığı için seçilmiştir. Antakya Medeniyetler Korosu Başkanı Yılmaz Özfırat ile yapılan görüşmeye göre, Antakya Medeniyetler Korosu nun 2007 yılında Antakya yı temsil etmek, kültürel farklılıkların bir aradalığını ve kültürler arasındaki anlaşmanın nasıl mümkün olduğunu göstermeyi amaçlayarak kurulmuştur. Koro, kuruluş aşamasında bir proje olarak Hatay Valiliğine sunulmuş ve kanaat önderleri aracılığı ile çeşitli kurum ve kuruluşlara koronun kurulma isteği ve amaçları aktarılmıştır. Koronun en temel amacı ise üyeleri arasında Antakyalı olma değeri yaratılması, kültürel farklılıkların müzik ile birlikte yaşatılarak koro üyeleri arasında birliktelik duygusunun hissedilmesini sağlamaktır. Koro toplamda 120 kişiden oluşmakta, bu sayının 20 kişisi müzisyen, 10 kişisi teknik eleman (ses, ışık düzeni vb.) ve geri kalan kişiler ise koro üyelerini oluşturmaktadır. Özfırat, koroda farklılıkların ağırlıklı olarak dini farklılıklara odaklandığını ve bu nedenle de Antakya da yaşayan ve farklı dinlere mensup kişilerin koroda yer aldığını belirtmektedir. Müzisyenlerin dışında dini farklılıkların temsil edilmesine özen gösterilmekte ve bu amaçla her bir dini inancı (Ortodoks, Katolik, Musevi, Sunni, Alevi vb.) temsil etmek üzere 15 kişinin yer almasına özen gösterildiğini belirtmektedir. Özfırat, koroda bulunan kişilerin en önemli özellikleri olarak Antakya lı olmaları ve Antakya da yaşamaya devam etmeleri gerektiğini belirtmektedir. Koroda görev alan bu kişilerin farklı meslek (öğretmen, öğrenci, kuyumcu, manifaturacı, ev hanımı, doktor, ziraat mühendisi, hemşire vb.) gruplarında yer aldığını ifade etmektedir. Koroda özellikle dini lider (Đmam, Rahip, Rahibe, Haham, Şıh vb.) statüsünde bulunan kişilere temsil hakkı verildiğini, bu kişilerin TV kanalları ya da sohbet toplantılarında koroyu temsil ederek açıklamalar yapma görevini üstlenmekte olduğunu, bunun da bir anlamda büyük bir manevi destek sağladığını eklemektedir. Bununla birlikte, koro üyelerinin eğitim düzeyinin ilkokul mezunundan doktora derecesi almış olana kadar geniş bir yelpazede olduğunu da eklemektedir. Özfırat, koronun zaman içerisinde gerçekleştirdiği konserler ile amacını duyurduğunu ve bunu özümseyen çok sayıda kişinin koroya katılmak istediğini belirtmektedir. Bu yeni taleplere yanıt verebilmek amacı ile belirli zamanlarda müzik sınavı açtıklarını ve başvuran kişileri de bu sınava davet ettiklerini, sınav sonucunda başarılı olanları koroya yerleştirdiklerini açıklamaktadır. Bu noktada Özfırat, Antakya da yaşayan insanların yüzyıllardır birlikte bu topraklarda ba-

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 63 rış içinde yaşamayı bildiğini ve hoşgörü olgusunu iyi anladıklarını; bu anlamda Antakyalı olmanın kendileri için önemli olduğunu belirtmiştir. Antakya Medeniyetler Korosu nun şu anda bir sivil toplum örgütü, diğer bir ifade ile dernek olarak çalıştığını ifade eden Özfırat, bu yapının özellikle sürecin işlerliğini hızlandırmak ve isteyen kişilerin rahat bir şekilde ulaşmasını sağlamak amacını taşıdığını belirtmektedir. Koro nun kendine ait bir binası var mı? sorusuna Yılmaz Özfırat, şu anda bir dernek ofisinin ve bir de çalışma salonunun kira karşılığında kullanıldığını belirtmekte, buna ek olarak ise Hatay Valiliği ile yapılan bir protokol ile 2013 yılında restorasyonun bitmesi planlanan Antakya Evi nin 25 yıllık bir süre ile koroya tahsis edildiğinin haberini vermektedir. Ancak koronun müzisyen ücretleri, kostüm gibi çeşitli giderleri bulunduğunu bu konuda bir bütçelerinin olmadığını da eklemektedir. Genellikle konserlerle ilgili masrafların konsere davet eden organizasyon tarafından karşılandığını, ulaşım, konaklama, iaşeler vb. giderlerin karşılanması halinde eğer belirli bir bütçe geri kalmış ise ihtiyacı olan derneklere aktardıkların belirtmektedir. Yılmaz Özfırat, Antakya Medeniyetler Korosu nun şimdiye kadar yurt içinde Đstanbul, Ankara, Mersin, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırıkkale, Sivas, Adana, Gaziantep, Karadeniz Ereğli, Çanakkale, Manavgat, Konya, Mardin, Tarsus; yurt dışında ise ABD, Belçika, Almanya, Avusturya, Fransa, Yunanistan da konserler verdiğini belirtmektedir. Konserlerin verileceği yere ilişkin seçim yapılırken dikkat edilen noktalar sorulduğunda ise, koroya konser için bir davet geldiğinde, yönetim kurulunun düzenlenecek konserin amacı ve dinleyici kitlesinin özelliklerini değerlendirdiğini ve bunun sonucunda katılma ya da katılmama kararının verildiğini açıklamaktadır. Yurt dışında Antakya Medeniyetler Korosu na benzer oluşumların olup olmadığı sorulduğunda Özfırat, koromuzdaki gibi hiçbiri müzik insanı olmayan ve farklı kültürlere sahip kişilerin bir araya gelmesinden oluşan bir koro nun bulunmadığını belirtmektedir. Bununla birlikte, yurt dışında profesyonel ya da yarı profesyonel olarak müzik eğitimi almış ya da müzisyen olan kişilerden oluşan koroların bulunduğunu, ancak bu koroların sadece kendi kültürüne ait parçaları seslendirdiklerini açıklamaktadır. Bu noktada Antakya Medeniyetler Korosu gibi bir birlikteliğin bulunmadığını da vurgulamaktadır. Özfırat, Antakya Medeniyetler Korosu nun özellikle kültürel farklılıklardan biri olan dil farklılığının birlikte paylaşılmasının güzel bir örneğini sergilediklerini açıklayarak, koronun Türkçe, Đbranice, Ermenice, Arapça, Đtalyanca, Latince konserler verdiklerini ifade etmektedir. Aynı zamanda konser verilmek için gidilen ülkenin dilinde bir şarkı ya da ilahi seçilerek koro tarafından o ülkeye bir jest olarak seslendirildiğini belirtmektedir. Koro nun en önemli ve diğer korolardan ayırt edici nitelik oluşturan özelliğinin, tüm koro üyelerinin farklı dillerde parçaları aynı anda seslendirmeleri ve bu paylaşımı ya-

64 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 şamaları ve yaşatmalarıdır. Özfırat bir noktaya daha dikkati çekerek, koronun seslendirdiği halk şarkıları ya da ilahilerde dini inanca ilişkin Allah ve Tanrı adının çoğunlukla geçtiğini, bu noktada dini ve dili övmekten çok yaratanı övmeyi tercih ettiklerini ve böylece ortaklık duygusunun yaratılmasına özen gösterildiğini belirtmektedir. Koro nun başarılı olmasının temelinde de yaradan olgusunu kabullenmiş kişilerin herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan bu olguyu büyütebilmelerinin bulunduğunu da eklemektedir. Antakya Medeniyetler Korosu nun tanıtımı için gerçekleştirilen faaliyetler ve süreçlerin neler olduğu sorulduğunda ise Özfırat, TV kanallarından verilen konserler aracılığı ile haberdar olan kişilerin kendileri ile bağlantı kurduğunu belirtmekte, aynı zamanda ağızdan ağza tanıtım yolu ile bir tanıtımın söz konusu olduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte son yıllarda www. antakyamedeniyetlerkorosu.com adresi aracılığı ile mesaj sistemi işletilmekte ve bir sosyal paylaşım ağı olan facebook sayfası üzerinden üyeleri takip edebilmektedir. Koro nun geleceğe yönelik planları ve amaçları sorulduğunda ise, Özfırat çok önemli bir haberi paylaştığını belirterek, 2012 yılı Nobel Barış Ödülü ne aday gösterildiklerini, Nobel Ödülünü kazandıkları taktirde ise 3 kapılı tek kubbeli üç semavi dinin ibadethanesini yaptırmayı istediklerini dile getirmektedir. Bununla birlikte, Yunanistan Đskence de Türkler ve Yunanlılar ın yaşadığı şehirde ilk defa konser verildiğini belirtmekte ve bu konserde koronun birleştirici bir özellik üstlendiğini ifade etmektedir. Bu noktadan hareketle koronun önemli beklentileri arasında Gazze de Filistin ve Đsrail devlet başkanların ve halklarının olduğu bir noktada konser; Kıbrıs ta Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs halkının katılacağı bir noktada konser vererek, farklı kültürler arasında barışın var olabileceğini koro aracılığı ile aktarmak yer almaktadır. Sonuç olarak Özfırat, Antakya da ailelerin küçük yaşlardan itibaren çocuklarına öğrettikleri en önemli değerlerden biri farklı kültürlerden kişilerle arkadaşlık yapmak ve barış içinde yaşamaktır. Bu duygu ve değerler Antakya Medeniyetler Korosu na taşınmış olup konserler aracılığı ile aktarılmaya çalışılmakta olduğunu ifade etmektedir. Antakya Medeniyetler Korosu, farklı kültürlerden gelen çok sayıda kişinin bir araya gelerek uyumlu bir birliktelik yaratması, korodaki tüm üyelerin birbirlerinin kültürlerine, inanışlarına, yaşam tarzlarına ve dillerine saygı duyması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu anlamda Antakya Medeniyetler Korosu, Antakya nın uzun yıllardır çok kültürlü toplum yapısını nasıl koruduğunu ve çok kültürlü bir toplumda kültürler arasında karşılıklı saygı ve anlayışın nasıl var olabileceğinin anlaşılması için de güzel bir örnek sunmaktadır. Aynı zamanda Antakya Medeniyetler Korosu gerçekleştirdiği çalışmalar ve elde ettiği başarılar ile Parekh (2006) in sözünü ettiği müzik gibi birleştirici bir unsurun yardımı ile farklı kültürlere sahip bireylerin birbirlerini tanıma ve diğer kültürle-

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 65 re tanıtma fırsatı yakaladıkları görülmektedir. Bununla birlikte bu uyumlu birlikteliğin ekonomik ve sosyal yaşama yansımalarının birbirlerine her alanda destek olmak biçiminde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu noktada Cantle (2008) nin ifade ettiği paralel yaşamların Antakya daki varlığı ve bunun yarattığı hoşgörü Antakya Medeniyetler Korosu nun çalışmaları ile kendini ortaya koymakta ve diğer ülkelere de hissettirmektedir. SO UÇ Antakya nın tarihsel, coğrafi ve kültürel bileşenlerinin oluşturduğu çokkültürlü toplum yapısının incelendiği bu çalışmada kültürel farklılıkların bir topluma getirdiği zenginlikler ve bunun olumlu bir yaklaşımla ele alındığında ne denli etkili bir birliktelik ortaya çıkardığı görülmektedir. Hristiyanlığın ikinci merkezi olarak kabul edilen Antakya, bunun dışında birçok dinin ve mezhebin hoşgörü temelinde birlikte yaşadığı bir kent olarak, dini liderler arasındaki olumlu ilişkiler Antakya Medeniyetler Korosu ndaki çalışmaları ile kanıtlamaktadır. Bununla birlikte, koroda farklı dillerde şarkı ve türkülerin seslendirilmesi bir anlamda farklı kültürleri yaşatmak istediklerini diğer yandan ise her bir dilin Antakya için önemli olduğunu yansıtmaktadır. Asi nehri deltasında yer alan Antakya tarihsel gelişimi sırasında çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaparak, Akdeniz kıyılarında çok sayıda ülkenin dikkatini çeken coğrafi konumundan dolayı uğradığı istilalar nedeni ile farklı kültürel özelliklerin bu topraklarda yer edinmesini sağlamıştır. Bu anlamda Antakya nın din, dil, kültür vb. çok sayıda farklılığa rağmen insana değer veren ve farklılıkları gözetmeksizin hoş gören ve kabul eden anlayışı ile günümüzde de dikkatleri üzerine topladığı görülmektedir. Bu çalışmanın çokkültürlülük ve çokkültürlü toplumlara ilişkin gerçekleştirilen çalışmalara bir ışık tutarak, çokkültürlü toplumların süregelmesinde etkili olan faktörlerin incelenmesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir. KAY AKÇA Bahadır, Gürhan (2010), Kuruluşundan IV. Yüzyıla kadar Antakya. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, s. 349-372. Balı, Ali Şafak (2001), Çokkültürlülük ve Sosyal Adalet, Konya: Çizgi Kitabevi. Başbakanlık Đstatistik Genel Müdürlüğü (1961), Genel üfus Sayımı 1955, Yayın No:399, Đstanbul. Berkowitz, Bill. Building Relationships with People from Different Cultures, http://ctb.ku.edu/en/tablecontents/sub_section_main_1170.aspx. Erişim tarihi: 20.11.2011 Buckingham, J.S. (1825), Travels Among the Arab Tribes Inhabiting the Countries East of Syria and Paletsine. London.

66 Çağdaş Yerel Yönetimler, 21(2) isan 2012 Cantle, Ted. (2008), Community Cohesion, A ew Framework for Race and Diversity, UK: Palgrave Macmillian. Cevizci, Ahmet (2002), Felsefe Terimleri Sözlüğü, Paradigma Yayınları, Đstanbul. Dong, Qingwen- Day, Kenneth D.- Collaço, Christine M. (2008), Overcoming Ethnocentrism through Developing Intercultural Communication Sensivity and Multiculturism, Human Communication, Vol.11, No:1., p. 27-38. Erel, T. Levent-Adatepe, Fatih (2007), Traces of Historical Eartquakes in the Ancient City Life at the Mediterranean Region. J. Black Sea/Mediterranean Environment Vol.13, p. 241-252. Fine, Marlene G. (Sum.1991), New Voices in the Workplace: Research Directions in Multicultural Communication, The Journal of Business Communication, 23(3). Güvenç, Bozkurt (2007), Kültürün abc si, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul. Habermas, Jürgen (1999), Öteki Olmak, Öteki yle Yaşamak, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul. Karasar, N. (2005), Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Kartarı, Asker (2006), Farklılıklarla Yaşamak / Kültürlerarası Đletişim, Ürün Yayınları, Ankara. Kasaba, Reşat (2006), Antakya da Farklı Kimlikler: Tarihsel Bir Bakış. Akdeniz Dünyası: Düşünce, Tarih, Görünüm, s. 199-213, Đletişim Yayınları, Đstanbul. Kaypak, Şafak (2010), Antakya nın Kent Kimliği Açısından Đncelenmesi. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 7, Sayı 14, s. 373-392. Kondeleon, Christine (2000), Antioch: The Lost Ancient City. Princeton, Princeton University Pres. Kymlicka, Will (1995), Çokkültürlü Yurttaşlık/Azınlık Haklarının Liberal Teorisi, Ayrıntı Yayınları, Đstanbul. Lewis, Bernard (1996), Ortadoğu: Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze Ortadoğu nun 2000 Yıllık Tarihi, Sabah Kitapları, Đstanbul. Oldenburg, Wilbrand v. (2000), Reise ach Palastina Und Kleinasien, (Filistin ve Küçük Asya ya Seyaha)t. Mehmet Ersan (Çev.). 2000, Đzmir. Pamir, Hatice (2009), Alalakh dan Antiokheia ya Hatay da Kentleşme Süreci, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, Sayı 12, s. 258-288. Parekh, Bhikhu (2002), Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek Kültürel Çeşitlilik ve Siyasal Teori, Çev: Bilge Tanrıseven, Phoenix Yayınları, Ankara. Parekh, B. (2006), Rethinking Multiculturism, Cultural Diversity and Political Theory, London: Macmillian Publications. Pierik, Roland (2004), www.rolandpierik.nl/theory/downloads?r&r.pdf, Erişim tarihi: 23.05.2011

Akdeniz de Çokkültürlülüğün Yükselen Sesi Antakya Medeniyetler Korosu: 67 Stevens, Flannery G - Plaut, Victoria C. - Sanchez-Burks, Jeffrey (2008), Unlocking the Benefits of Dvierstiy: All-Inclusive Multiculturalism and Positive Organizational Change, The Journal of Applied Behavioral Science, 44. Topçu, Mehmet - Kubat, A.Sema (2007), Morhological Comparison of two Historical Anatolian towns, Proceedings, 6th International Space Syntax Symposium, Đstanbul, 2007, p. 028/01-12. Touraine, Alain (2000), Eşitliklerimizle ve Farklılıklarımızla Birlikte Yaşayabilecek miyiz, Çev: Olcay Kunal, Cogito Yayınları, Đstanbul Tutal, Nilgün (2005), Küreselleşme, Đletişim, Kültürlerarasılık, Kırmızı Yayınları, Đstanbul. Türkoğlu, Ali Ekber (2006), Geçmişte ve Günümüzde Antakya da Hıristiyanlık. (Yayımlanmamış Yüksek lisans tezi), Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Vatandaş, Celalettin (2002), Çok Kültürlülük, Değişim Yayınları, Đstanbul. Verkuyten, Maykel (2004), Everyday Ways of Thinking about Multiculturalism, Ethnicities, 4: 53. West, Patrick. (2010), The Poverty of Multiculturism, The Institute for the Study of Civil Society, London, UK: Bertforts Group Limited Print. Willet, C. (1998), Theorizing Multiculturalism, A Guide to the Current Debate, Oxford: Blackwell Publishers, Yerasimos, Stefanos (1995), Milliyetler ve Sınırlar, Đletişim Yayınları, Đstanbul. http://media.wiley.com/product_ancillary/92/06312256/download/multiculturalism.pdf, Erişim tarihi: 10.04. 2011.