Çok Değerli Konuklarımız, Bugün Avrupa Birliği ne Katılım Sürecinde Türk İnşaat Sektörü Projesinin Başlangıç Toplantısı için burada bulunuyoruz. Panelde söz alan arkadaşlarım ve şahsım adına hoş geldiniz diyerek hepinize selam ve saygılarımı sunarım 10:30-12:30 arasında yapacağımız bu panelin adı İnşaat Sektöründe Mevzuat Değişimi dir. Şimdi sizlere bu paneldeki konuşmacı arkadaşlarımı takdim ediyorum. 1. Sayın Ali Rıza YÜCEL, İnşaat Mühendisi- Hukukçu 2. Sayın Latif Onur UĞUR, Yüksek İnşaat Mühendisi 3. Sayın Bülent AĞARI, Kamu İhale Kurumu Eğitim Dairesi Başkanı 4. Sayın Almut SCHWITZ, ZDH Mesleki Eğitim Uzmanı 1
Konuşmacı arkadaşlarımıza söz vermeden önce, kamu ve özel sektörünün siz seçkin mensuplarına hitap etme fırsatını bana verdiği için İntes Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Şükrü Koçoğlu na, bu konuya heyecanla sahip çıkarak böyle bir organizasyonu kısa zamanda hayata geçiren İntes Genel Sekreteri Sayın Necati Ersoy a ve Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Av. Derya Karademir e teşekkür ederim. Bu arada konuya ilişkin bazı açıklamaları yapmayı yararlı bulmaktayım. Bilindiği gibi, Türkiye nin Avrupa Birliği ne girme niyeti ve gayretleri, bugün Avrupa Birliği ne girmiş olan birçok ülkeden çok daha önce başlamıştır. Öyle ki, 31 Temmuz 1959 tarihinde, o zamanki adıyla (AET) Avrupa Ekonomik Topluluğu olan bugün ise, (AB) Avrupa Birliği olarak adlandırılan kuruluşa yapılan başvuru ile başlayan bu maceramız günümüze kadar gelmiş ve halen devam etmekte olup bundan sonra da uzunca bir zaman dilimine yayılma istidadı göstermektedir. 12 Eylül 1963 tarihinde Türkiye ile AET yi Gümrük Birliğine götürecek ve tam üyeliği sağlayacak olan Ortaklık Anlaşması Ankara da imzalanmıştır. 14 Nisan 1987 de Türkiye AET ye, Roma Antlaşmasının 237nci, AKTÇ Anlaşmasının 98nci ve Euratam Antlaşmasının 205nci maddelerine istinaden üye olmak üzere müracaat etmiştir. 13 Aralık 1995 de Türkiye nin Gümrük Birliğine katılımına ilişkin 1/95 sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi kararı Avrupa Parlamentosunda onaylanmıştır. 3 Ekim 2005 de AB Dışişleri Bakanları Lüksemburg da yaptıkları toplantıda Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlamasına karar vermiştir. Bu durumda, Avrupa Birliği tam üyeliği için daha önümüzde bir hayli zamana ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Bu zaman süreci içinde her şeyden önce, ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve ülkemizin yararına olan mevzuat düzenlemelerini yapmamız gerekmektedir. Bu bağlamda, gerek mevcut düzenlemelerin, gerekse yenilerinin Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu hale getirilmesi 24 Temmuz 2
2003 tarih ve 25178 sayılı mükerrer Resmi Gazete de yayımlanan Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar ın kabulüne dair mevzuat ile de vurgulanmıştır. Bu itibarla, bu konuda yapmamız gereken önemli işlerin olduğu artık herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Esasen, Avrupa Birliği Hukuku ile uyum sağlamak amacıyla Türkiye nin son yıllarda sayı ve kapsam bakımından çok önemli sayılabilecek yasaları kabul edip yürürlüğe koyduğu ve bu alanda yapılan çalışma ve düzenlemelerin halen devam etmekte olduğu yadsınamaz. Bugünkü panelimizin konusu, Avrupa Birliği katılım sürecinde, gerçekleştirilmesi planlanan Türk İnşaat Sektörü Projesinin Başlangıç Toplantısını yapmak, bu münasebetle sizlere süremizin elverdiği ölçüde İnşaat Sektöründe Mevzuat Değişimi ni sunmaktır. Gerçekten, Avrupa Birliği bünyesindeki ülkelerin her birinde uygulanan inşaat sektörüne ilişkin mevzuat birbirinden az veya çok değişiklik arz etmektedir. Genel kural olarak, inşaat sektöründe işi yaptıran bir iş sahibi, bir de onun karşısında işi yapacak olan müteahhit bulunmaktadır. Büyük yatırımlar için teknolojinin son imkânlarını kullanma yanında, önemli finans kaynaklarına ve yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulması, makro düzeydeki inşaat işlerinde faaliyet alanları birbirinden farklı müteahhitlik gruplarının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Hatta bu grupların, o ülkelerde faaliyet sahalarında uzmanlaşmış müteahhitlerden meydana geldiği hayatın olağan akışı içinde karşılaştığımız bilinen bir gerçektir. İşveren tarafından yaptırılan işlerin niteliği, bu iş için istenilen kriterler, projede yer alan özellikler ve istenen kalitenin belli standartlara göre gerçekleştirilmesi globalleşen dünyamızda zorunlu olmaktadır. O halde, yapılacak bu makro düzeydeki işlerin belli yüksek standartlara oturtulması, ileri seviyede teknolojik gereksinimlerin inşaat sektöründe uygulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu durum, inşaat sektöründe işveren 3
olarak uluslararası alanda uygulanan belli bazı mevzuata uyulması gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Bu arada, kaliteli mal üretilmesi inşaat sektöründe serbest rekabeti ön plana çıkarmaktadır. Bu bağlamda rekabetin önlenmesi bakımından, 1957 Roma Anlaşmasının 85 ve 86. maddelerindeki serbest rekabet kurallarına uymayı gerektirmiştir. Bu itibarla, inşaat sektöründeki gelişme, insan sağlığını ön plana alarak ona zarar verici değil, onu koruyucu, sağlam ve dayanıklı inşaat yapılması, çevreyi kirleten değil, onu koruyan ve hatta kirlilikten arındıran önemli bir sektör olmaya yöneltmiştir. Avrupa Birliği mevzuatında, insanoğlunun olmazsa olmaz gereksinimi olan hava, su ve toprağı sanayi ve nükleer atıklarla kirletmeden inşaat sektörünün bilinçli bir gayret içinde gelişmesinin sağlanması yoluna gidilmelidir. Bunun en iyi uygulaması, bilim dünyasının İnşaat Sektöründe AR- GE yolu ile elde ettiği olgu ve bulguların insanoğlunun yararına kullanılmasını sağlamak olduğu kuşkusuzdur. İşverenin bu standartlara uygun olarak yaptıracağı işlere teklif veren müteahhitlerin başarılı olmaları, gerek kendi ülkelerindeki gerekse iş yapacakları ülkede yürürlükte olan teknik ve hukuki mevzuatı iyi bilmelerine ve belli standartlara uymalarına bağlıdır. Şu anda üyelerin sayısı 27 ye ulaşan Avrupa Birliği kendi üyeleri arasında mevcut inşaat sektöründeki mevzuatı uyumlu hale getirme yolunda büyük gayret sarf etmektedir. Zira her ülkenin inşaat sektöründe daha evvel oluşturduğu ve uyguladığı belli sistem ve kriterleri hemen terk etmesi ve bu konuda Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanması kolay olmamaktadır. Bu ülkelerden direktiflere uyum sağlamaları beklenmekte fakat bazı ülkelerin belli konularda direniş gösterdiği de gözlenmektedir. Bu bağlamda, ülkelerin sosyal, ekonomik, teknik ve hukuki yapıları birbirinden farklı olduğundan, Avrupa Birliği müktesebatına paralel uyum kanunları çıkarmaları kolay olmamakta; ayrıca bir hayli zaman da almaktadır. Şu anda dahi diyebiliriz ki, Avrupa Birliği bünyesindeki çoğu devlet bu uyum kanunları bakımından bugün dahi çalışmalarına devam etmektedir. 4
Bu durumu, bir bakıma anlayışla karşılamak doğaldır. Zira bugün Avrupa Birliği ülkelerinin bazıları uzun zamandan beri mevzuatta liberal sistemi benimsemiş ve uygulamış olan ülkelerdir. Bazıları ise, Sovyetler Birliğinin hukuki, sosyal ve ekonomik etkisi altında uzun süre yaşamış olan devletlerdir. Bu devletlerde o süre içinde ferdi mülkiyetin bile olmadığı düşünülürse, bunların Avrupa Birliği nin serbest ekonomi anlayışına ve standartlarına hemen ayak uydurmaları beklenemez. Avrupa Birliği nin muhtelif konularda verdiği kararlar, emirler (direktifler) şeklinde uygulanmak üzere Avrupa Birliği ülkelerine halen gönderilmeye devam etmektedir. Ülkemiz bakımından da uyum mevzuatı altında özellikle inşaat sektöründe yeni düzenlemelerin yapıldığı, uygulamaya konulduğu ve halende bu yolda ilerleme kaydedildiği açıkça gözlenmektedir. Esasen objektif olarak düşünürsek bu yasalar zaten ticari hayatın normal akışı içinde inşaat sektörünün uygulamada ihtiyaç duyduğu yasalardır. Türkiye inşaat sektöründen daha iyi sonuç almasını teminen bu hukuki düzenlemeleri yapma durumundadır. Yeni yapılacak yasal düzenlemelerin Avrupa Birliğinde çıkarılan uyum yasalarıyla şimdiden paralellik göstermesi olması ise, ileride bu yasaların Türk Müteahhitleri tarafından uygulanması esnasında gereksiz sorunların çıkmasını da önleyecektir. Diğer ülkelerde olduğu gibi, inşaat sektöründe de Türkiye bu uyum süreci içerisinde Anayasal değişikliğe dahi gitme ihtiyacını duymuştur. Böyle değişikliklerin yapılması sadece ülkemize özgü olmayıp diğer Avrupa Birliği ülkelerinde de öyle yada böyle Anayasal değişiklikler yapılmıştır. Ülkemizde de makro düzeyde inşaatların gerçekleştirilmesi bakımından yabancı yatırımların ülke ekonomisine kazandırılmasını teminen Anayasamızın 47, 125 ve 155. maddelerinde değişiklik yapılması zorunlu olmuştur. Böylece makro düzeydeki bazı inşaatların, konsorsiyum ve joint venture sözleşmeleri yapmak suretiyle yabancı katılımcılarla gerçekleştirilmesi, Yap-İşlet-Devret sistemi ile hayata geçirilmiştir. 5
Ülkemize yabancı sermaye getirmelerini teşvik amacıyla yabancı yatırımcılara bazı güvencelerin verilmesi ve iş hayatında istikrarın sağlanması işin doğası gereğidir. Örneğin; yabancı yatırımcı, Türk yatırımcılarla yaptığı Joint Venture, Konsorsiyum, Yap-İşlet-Devret gibi inşaat ihalelerine teklif verirken uluslararası alanda uygulanmakta olan belli kuralların ihale şartnamelerinde yer almasını istemektedir. Bunlar arasında örneğin FIDIC kurallarını sayabiliriz. Bunun gibi Unidroit ve Ole Lando İlkeleri adı ile de anılan Avrupa Sözleşme Hukuku İlkeleri de sözleşmede uygulanmak üzere derc edilen maddi hukuk kuralları olarak bunlara ilave edilebilir. Ayrıca, iş sahibi idarelerle yapılan sözleşmelerin uygulanmasından veya yorumundan kaynaklanan ihtilafların giderilmesi için uluslararası ticari işlerde başvurulan kurallarının sözleşmelere derc edilmesi ve bu arada Kamu kurum ve kuruluşlarıyla yapılan ticari sözleşmelerde Tahkim Şartı nın kabul edilmesi Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde getirilen kurallar olarak yerini almıştır. Esasen tahkimden önce tarafların aralarındaki ihtilafı bir arabulucu conciliator seçerek uzlaşma yolu ile gidermeleri gibi alternatif çözüm yollarının da mevzuatımızda yer alması faydalı olacaktır. Kamu kurum ve kuruluşlarının, Devletin egemenliği prensibi dikkate alınarak tahkime gidemeyeceği Fransa da ve diğer Avrupa ülkelerinde uzun zaman tartışma konusu yapılmıştır. Sonuçta tahkime gitme yolundaki bu engeller yasal düzenlemelerle ortadan kaldırılmıştır. Aynı şekilde Türkiye de de yapılan mevzuat değişikliği ile bu engel ortadan kaldırılmıştır. Örneğin; 05.07.2001 tarihli 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu, 17 Haziran 2003 tarihli 25141 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, 14.01.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 05.01.2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu bunlar arasında sayılabilir. Artık kamu kuruluşlarımız dahi, özel hukuk tüzel kişisi gibi sözleşme yapabilmekte ve sözleşmede taraflar arasında meydana gelmesi muhtemel ihtilaf konularında duruma göre (ICC) Rules of Arbitration of International Chamber of Commerce (Milletlerarası 6
Ticaret Odasının Uzlaşma ve Tahkim Kuralları); (UNCITRAL) Rules of United Nations Commission on International Trade Law (Birleşmiş Milletler Teşkilatı Ticaret Hukuku Komisyonunun Kuralları); (ICSID) International Center of Settlement of Investment Disputes (Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi) kurallarının uygulanmasını kabul etmekte ve böylece gerek uluslararası mevzuat, gerekse Avrupa Birliği Uyum Kanunları bakımından önemli bir adım atılmış olmaktadır. Yasalaşması bakımından hazırlıkları tamamlanmış ve meclise sunulmuş olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu na ilişkin değişik yapılmasına dair kanun tasarısı temel hukuk kurallarını oluşturan yasaların güncel hale getirilmesi amacını gütmektedir. Sözü edilen inşaat sektöründe çok önemli bir yer tuttuğu kuşkusuz olan bu tasarılar kanunlaştığı zaman, Türkiye hukuki anlamda önemli bir mevzuat yenileme sürecini de aşmış olacaktır. Sayın Konuşmacıların bu ve buna ilişkin konularda vereceği bilgiler ve yapacakları açıklamalar yanında, Avrupa Birliği Katılım Sürecinde Türk İnşaat Sektörü Projesi kapsamında verilecek olan sertifika programlarında yer alan dersler sayesinde, inşaat sektöründe bu uyum sürecini biraz daha hızlandırmanın mümkün olacağı açıktır. Sonuçta, Avrupa Birliği Ülkelerinde, Rusya Federasyonu nda, Türkî Devletlerde, Suudi Arabistan, Irak, Libya, Cezayir, Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde inşaat sektöründe ihale kazanıp iş yapan Türk müteahhitlerinin milletlerarası düzeyde uygulanmakta olan sözleşme kurallarına aşinalığı sağlanmış ve bu kuralların uygulanması suretiyle Türk müteahhitlerinin milletlerarası hukukun objektif kuralları çerçevesinde hak arama imkân ve yolları biraz daha kolaylaşmış olacaktır. Ancak bu kolaylığın sağlanması, inşaat sektöründe yer alan milletlerarası kuralların uygulama alt yapısının Türkiye de sivil toplum örgütlerinin teşebbüsünde bir Milletlerarası Tahkim Merkezinin kurulması ile gün ışığına 7
çıkacağı ve uygulama alanı bulacağı inancındayız. Bu tahkim merkezinin İstanbul da kurulması, onun halen milletlerarası ticaretin önemli merkezlerinden biri olarak tanınmış olması ve jeopolitik konumunun önemi dolayısıyla İstanbul un ticari ihtilafları gideren ayrı bir cazibe merkezi olarak tanınmasını da sağlayacaktır. Saygılarımla Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi 8