Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ Barış Mater 1, Hüseyin Turoğlu 1, Musa Uludağ 2, İsa Cürebal 2,Cengiz Yıldırım 3 Uluabat ve Manyas Gölleri (Güney Marmara, Türkiye) ve yakın çevresi Kuzey Anadolu Fay Zonu içinde kalması sebebi ile Türkiye nin tektonik bakımından en aktif sahalarından biridir. Bu özelliliği, sahanını özellikle Kuvaterner de hızlı bir jeomorfolojik gelişim-değişim aşamaları geçirmesine neden olmuştur. Bu çalışmada, Uluabat ve Manyas Gölleri ile yakın çevresinin neotektonik dönem içindeki jeomorfolojik gelişimin, farklı konulara ait veriler ile desteklenerek, modellemesinin yapılması hedeflenmiştir. Modellemede sahanın jeolojik, jeomorfolojik, pedolojik, hidrografik, arkeolojik özellikleri incelenmiştir. Bu özelliklerin jeomorfolojik gelişim ile ilişkileri yorumlanmaya çalışılmış ve elde edilen veriler bir araya getirilerek sonuca gidilmiştir. Çalışmada; 1/25 000 ölçekli topografya ve jeoloji haritaları, deprem istatistikleri, uydu görüntüleri, hava fotoları, sahaya ait arkeolojik çalışmalar, arazi çalışmaları sırasında alınan GPS verileri ve arazi gözlemleri, sahaya ait DSİ tarafından yapılmış değişik lokasyondaki 46 adet sondaj verisi kullanılmıştır. Uluabat ve Manyas Gölleri ile çevresini konu alan bir çok jeolojik ve jeomorfolojik içerikli çalışmalar [1, 2, 3, 4, 5, 6,] yapılmış, oluşum ve gelişime yönelik bazen örtüşen bazen de farklılaşan yaklaşımlarda bulunulmuştur. Bu çalışmanın diğerlerinden farklılığı ise konuya ait tek yönlü olmayan bakış açıları ile veri temini ve bunların ortak platformda değerlendirilmesi özelliğidir. Bu amaç için elde edilen, konulara ait somut verileri şu şekilde özetlemek mümkündür (7, 8). DRENAJ VERİLERİ Drenaj sisteminde genç fayların etkisi ile ötelenmeler meydana gelmiştir. Sularını Hanife Dereye boşaltan Mustafakemalpaşa Çayı yatağını değiştirerek kuzeye yönelip, Uluabat Gölüne boşalmaya başlamıştır. Karacabey depresyonuna kuzeyden boşalan dereler, paralel ve/veya subparalel bir drenaj şebekesine sahiptirler (Şekil ). Karacabey Depresyonuna boşalan akarsular gölün küçülmesine uyumlu olarak, yatak değiştirdikleri dikkati çekmektedir. Uluabat Deresi, Uluabat Gölünün gidegeni, eğim ve yükselti özellikleri sebebi ile aynı zamanda ters akış ile gölü besleyen bir deredir. Her iki gölün yakın zamana kadar büyük bir hızla alansal küçülme yaşamaktadır. Saz-kamış alanlarının ise oldukça geniş alanlar kaplaması, küçülme için dikkat çekicidir. 1 İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü 2 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Bakültesi CoğrafyaBölümü 3 MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etüdleri Daire Başkanlığı 181
İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 MORFOLOJİK VERİLER Uluabat Gölünü güneyden sınırlayan ve topografik diskordansa neden olan diklik, düşey atımlı Uluabat Fayının morfolojideki etkisidir. Drenaj sistemlerindeki ötelenmeler, Uluabat Gölü güneyindeki fay dikliliği, doğrultu atımlı Manyas fayı, bu fay üzerindeki depremler, sıcak su kaynakları ve yakın zamana kadar var olan bataklıklar aktif tektoniğin diğer delilleri arasında sayılan örneklerdir [6, 9, 10]. Manyas Gölü tabanı deniz seviyesinden 13m, Uluabat Gölü tabanı ise deniz seviyesinden sadece 2 m yüksektedir (Şekil 1). Aksakal kütlesinin kuzeyindeki doğu-batı uzanımlı oluk, yükselmiş eski akarsu yatağıdır. Sonraki aşamada, Manyas Gölü ve Aksakal kütlesinin yükselmesi ile vadi terk edilmiştir. Genel olarak kuzeye bakan yamaçların güneye bakan yamaçlara göre çok daha dik oldukları görülmektedir. Dikliklere kuzeybatı veya kuzeydoğu cepheli olarak da rastlamak mümkündür. Proje sahasında birbirine paralel çizgiselliklere bağlı olarak meydana gelen çarpılmalar gelişmiştir (Şekil 1). Bu çarpılmaların güneye bakan yamaçlarda daha az eğimli olmaları, üzerlerinde daha uzun boylu drenajın gelişmesine imkan tanımıştır. Kuzeye bakan yamaçlarda ise kısa boylu drenaj yer alır. Nilüfer Çayı doğu-batı doğrultulu bu çizgiselliklerin birine yerleşmiştir. Yan kollarına ait drenaj özelliği yukarıdaki açıklamalar ile uyumludur. Özellikle Manyas Çayı ve Hanife Dere vadi kenarlarında akarsu taraçaları, yine araştırma sahasının güneyindeki faylara bağlı olarak meydana gelen yükselmelerin sonucu gelişmiştir.mustafakemalpaşa Çayının eski yatağını terk ederek bu günkü yatağını oluşturmasında da bu yükselimlerin rolü vardır. Tektonik hatlar doğrultu atımlı faylar ile karakterize olmalarına rağmen düşey atım bileşenlerinin de olduğu, hatta yer yer düşey atımlarının daha çok ön plana çıktığı profillerde ve arazideki izlerinde görülmektedir. Çevresindeki yükseltilere rağmen, Karacabey Depresyonu (± 10 m ), Uluabat Gölü (3 m), Manyas Gölünün (16 m) deniz seviyesine oldukça yakın olmaları dikkat çekicidir. Fayların, genel olarak neojen ve sonrası çökellerinin yayıldığı alanlarda etkili olduğu takip edilmektedir. Ayrıca, Uluabat Gölünün güneyinde 150-200 m lerde neojen mostralarına rastlanması genç tektonik aktivitenin sonuçlarındandır. Olasılıkla, Karacabey depresyonunda çarpılarak çökme devam ederken, depresyonun kuzey kısımları daha yüksekte kalması sonucu neojen çökelleri üzerinde erozyon yaşanmış olmalıdır. Böylece sığ olan neojen örtülerinin sıyrılmaları ile alttaki paleozoik ve Mesozoik kayaçları da yüzeylenmiştir Uluabat Gölüne doğru az eğimli ve çoğunlukla neojen arazilerinden oluşan sahanın pedimentasyona uğradı düşünülmektedir. 182
Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Vertisoller ve Redzinalar proje sahasında oldukça geniş alanlar kaplar. Bu tür topraklar, özellikle Vertisoller Neojen göl sedimentlerinin karakteristik toprakları olup[7], bunların sınırları kabaca eski göl tabanı yayılım alanları ile çakışmaktadır. Uluabat Gölünün kuzey kıyılarında gevrek yalıtaşı oluşumları tespit edilmiştir. Ancak yaşlandırma yapılamamıştır. Uluabat Gölünün kuzey kıyılarındaki yalıtaşının tekstürü; tür, tane boyutu ve dağılış özellikleri açısından oldukça karışık olup, sel deposu karakteri taşımaktadır. Bu depolar yüzeysel sellenme kanıtıdır. Bu sahada, eğim yönünde belirgin büyük bir akarsu da gelişmemiştir. Uluabat gölünün kuzey kıyı çizgisinde, düzenli bir gerilemenin meydana gelmediği düşünülmektedir. Yükselti Kademeleri (m) 900 800 700 600 Manyas G. P1 P6 800-900 700-800 600-700 500-600 400-500 m 500 400 300 200 Uluabat G. P11 P16 P21profiller P26 P31 100 P36 0 81 77 73 69 65 61 57 53 49 45 41 km 37 33 29 25 21 17 13 9 5 1 P41 Şekil 1: Çalışma sahası profil serileri (sahaya doğuda bakış). SEDİMANTOLOJİK VERİLER Çalışma sahası içinde D.S.İ. Genel müdürlüğünce yapılan 46 adet sondaj [4], çökel istifin stratigrafik ve kökensel özellikleri ile ilgili olarak incelenmiş ve şu verilere ulaşılmıştır. Sondajlarda genel olarak üç farklı fasiyes dikkati çekmektedir. Bunlar; neojen öncesi kayaçlara ait temel arazileri, göl - bataklık ortamının çökelleri ve akarsu çökelleridir. Sahanın güneydeki sondajlarda genel olarak, kireçtaşı, marnlı kireçtaşı ve marn ardalanması takip edilir. Bu seri taban konglomerası ile devam eder ve daha sonra gelen istifler ise akarsu ve göl çökellerinin ardalandığı bir stratigrafi gösterir. Kalın bir akarsu çökelini, benzer bir kalınlığa sahip göl ortamının çökelleri takip eder. Daha sonra ise tekrar akarsu çökellerine geçilir. Bu sondajların ortalama derinliği 250 m dir. 183
İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İç kısımlara gidildikçe istifdeki malzeme çeşitliliği ve kalınlıkları değişiklik göstermektedir. Kemalpaşa batısındaki oluk içinde yapılan sondajlarda 60-125 m kalınlıklara sahip akarsu çökelleri kesilmiş olmasına rağmen, günümüzde çizgisel bir akış yoktur. Manyas Gölünün güneybatısındaki sondajlarda kısa mesafelerde neojen fasiyeslerine girilmektedir. Üzerlerinde sınırlı ölçüde sığ kil tabakalarının yeraldığı görülür. Bu kil çökellerinin Manyas gölünün genç çökelleri olduğu düşünülmektedir (Şekil ). Manyas Gölünün kuzeyinde iki adet sondaj yapılmıştır. Her iki sondajda da 40 m kadar akarsu-göl çökelleri kesilmiştir. Manyas Gölünün gidegeni üzerinde yapılan sondajda, 30 m kadar devam eden kil tabakasından sonra tüf ve andezitlere girilmiştir. Akarsu çakıllarına rastlanmaması, gidegenin çok güncel olduğunu göstermektedir. Uluabat Gölünün gidegeni yakınlarında da iki adet sondaj açılmış olup, sadece üst seviyelerde ince bir bant olarak (1 kaç m) akarsu çökelleri kesilmiştir. İstifi oluşturan diğer çökeller durgun su ortamı fasiyesine aittir. ARKEOLOJİK VERİLER Çalışma sahasında Paleolitik-Ortaçağ zaman aralığı (Paleolitik: M.Ö.600000-10000, Neolitik: M.Ö. 10000-5000, Kalkolitik : M.Ö.5000-3000, Tunç çağı: M.Ö.: 3000-1200, Ortaçağ: M.Ö. 1200 - M.S.1000) yaklaşık pleistosenin ortalarından M.S. 1000 yıllarına kadar gelmektedir. Bu zaman aralığı da proje çalışmasının üzerinde yoğunlaştığı zaman periyodunun önemli bir bölümünü kapsamaktadır. Proje sahasında 1 Adet Paleolitik, 3 adet Neolotik, 5 adet kalkolitik, 4 adet Tunç çağı ve 3 adet Ortaçağ dönemlerine ait tarih öncesi yerleşimlerdir [11]. Bu yerleşimlerin, dağılışı eskiden yeniye doğru, göl sınırlarının küçülmesine paralellik sağlayacak şekilde olduğu dikkat çekicidir. SONUÇLAR Yukarıda özetlenerek maddelenen verilere bağlı olarak çalışma sahası için altı aşamalı jeomorfolojik gelişimin modeli geliştirilmiştir (Şekil 2). Bu evreler: 1.Evre : Neotektonik dönem öncesi. 2.Evre: Çarpılarak yükselme ve neojen çökellerinin yüzeylenmesi. 3.Evre: Devam eden tektonik faaliyetler ve pediment gelişimi. 4. Evre: Delta gelişimleri ve drenaj gelişimindeki değişimler. 5.Evre: Karacabey Ovasının gelişimi. 6.Evre: Çalışma sahasının güncel temel morfolojik özelliklerinin şekillenmesidir. 184
Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Şekil 2 Uluabat ve Manyas Gölleri ile yakın çevresinin jeomorfolojik gelişim evreleri 185
İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 YARARLANILAN KAYNAKLAR [1]YALÇINLAR, İ., Manyas Havzasının Morfolojik Etüdü, İ.Ü.Coğr.Enst.Yay. No:9, İstanbul, 1946. [2]ERİNÇ, S., Karacabey Boğazı, İ.Ü. Coğr. Enst. Derg., Sayı:4, s.95-97, İstanbul,1957. [3]İNANDIK,H., Türkiye Gölleri, İ.Ü.Yay.no:1155, Coğrafya Enst.Yay.no:44, İstanbul, 1965. [4]D.S.İ. Genel Müdürlüğü, Aşağı Susurluk Havzası Hidrojeolojik Etüd Raporu, Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltı Suları Dairesi Başkanlığı, Ankara, 1980 [5]EMRE, Ö.-KAZANCI, N.-ERKAL, T., Manyas ve Ulubat Göllerinin Kökeni ve Kuvaterner Jeomorfolojisi, TÜBİTAK YDABÇAG 426/G, 1997. [6]BARKA,A.A., The North Anatolian fault zone, Annales Tectonica, special issue, supplement to volume VI - 164-195, 1992. [7]MATER,B., TUROGLU,H., ULUDAĞ,M.,YILDIRIM,C., CÜREBAL,İ., Manyas ve Uluabat Göllerinin Kuaternerdeki Evrimi ve Sonuçları, 1186/070998 sayılı İ.Ü.Araştırma Fonu, Araştırma Projesi, İstanbul, 2001. [8]TUROĞLU,H.-ULUDAĞ,M-MATER,B.,Geomorphic environmental changes at Uluabat and Manyas lakes (Souther Marmara region, Turkey) from neotectonics to present time, Forth International Conferance on Environmental Problems in Coastal Regions, COASTAL ENVİRONMENT IV, WIT Press, ISBN:1-85312-921-6, ISBN:1462-6098, UK. 2002. [9]ŞENGÖR,A.M.C.,Türkiye'nin Neotektoniğinin Esasları, T.J.K.Konf., No:2, Ankara, 1980. [10]KAZANCI, N.-BAYHAN, E.-SULİMAN, N.-ŞAHBAZ, A.-İLERİ, Ö.-KETİN,İ., 6 Ekim1964 Manyas Depremi esnasında zeminde meydana gelen tansiyon çatlakları, T.J.K.Bülteni, Cilt:X, S:1-2, Ankara, 1969 [11]ÖZDOĞAN,M., 1989 Yılı Marmara Bölgesi Araştırmaları ve Toptepe Kazısı, T.C.Kültür Bakanlığı,Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü XII Kazı sonuçları toplantısı I,Ankara, 1990. 186