FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİNDE KULLANILAN FARKLI ULTRASON MODLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİNDE KULLANILAN FARKLI ULTRASON MODLARININ KARŞILAŞTIRILMASI"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Doç. Dr. Tomris Şengör FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİNDE KULLANILAN FARKLI ULTRASON MODLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Tufan Evciman (Uzmanlık Tezi) İstanbul, 2009

2 ÖNSÖZ Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniği nde almış olduğum uzmanlık eğitimim süresince emeklerini bizden esirgemeyen, öğrencisi olmaktan onur duyduğum, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım ve mesleğimi sevmemde en büyük paya sahip olan, klinik şefimiz, değerli hocam sayın Doç.Dr. Tomris ŞENGÖR e; Uzmanlık eğitimim boyunca yalnız tezimle ilgili değil her konuda insanüstü özverisini, bilgisini ve desteğini esirgemeyen sayın Op.Dr.Yelda Buyru ÖZKURT a; Uzmanlık eğitimim boyunca destek ve yardımlarını daima hissettiğim kliniğimiz uzmanlarından Op.Dr.Suat AKI ve Op.Dr.Sevda KURNA ya; Birlikte çalışmaktan daima mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma, göz kliniği hemşire ve personeline; Tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen arkadaşım Dr.M. Behiç ÇITLAK a; Ayrıca manevi desteğini üzerimden esirgemeyen annem Türkan Evciman a; Teşekkür Ederim. 2

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ...4 GENEL BİLGİLER.4-32 GEREÇ YÖNTEM TARTIŞMA SONUÇ.52 ÖZET KAYNAKLAR

4 UGİRİŞ VE AMAÇ Katarakt tedavi edilebilir körlüğün en sık nedenlerinden biridir. Özellikle senil katarakt oluşumunda genetik zeminde çevresel, sosyoekonomik ve biyokimyasal faktörler etkilidir(1). Ridley 1949 da ameliyat mikroskobu ile ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu nu (EKKE) tanımlamış ve göz içi lensi (GİL) yerleştirilmesini ilk kez uygulamıştır.kelman 1967 de nükleusun göz içinde parçalanarak çıkarılması temeline dayanan fakoemülsifikasyon (FAKO) yöntemi ile EKKE yi tanımlamıştır (2). Kataraktın tek tedavisi olan cerrahide 20. yüzyılın 2. yarısında çok önemli gelişmeler olmuştur(3). Gelişen teknoloji ve artan sosyokültürel düzey, hastaların fakoemülsifikasyon cerrahisinden beklentilerini arttırmıştır. Hızlı görsel rehabilitasyon sağlayan daha konforlu bir ameliyat arzulanmaktadır. Bugün katarakt cerrahisinde en geçerli yöntem fakoemülsifikasyondur. Fakoemülsifikasyon ile katarakt cerrahisinde kullanılan yöntem, özel piezoelektrik kristallerin yardımı ile oluşturulan ultrason gücünün, fako ucunda meydana getirdiği ossilatuar hareketler sayesinde, nükleusun parçalanması ve aspire edilmesidir (4,5,6). Biz bu çalışmada fakoemülsifikasyon cerrahisinde kullanılan farklı ultrason modlarının, ameliyatta ve sonrasında etkinliğini ve sonuçlarını karşılaştırmayı amaçladık. UGENEL BİLGİLER Tarihçe Batı dünyasında, Celsus un yazıları kataraktın patolojisi ve tedavisi ile ilgili detaylı bilgi veren ilk yazılı kaynaktır. Bu bilgiler çok az modifiye edilerek XVIII. yüzyıla kadar öğretilmiştir. Katarakt terimi, gözün önüne akan sıvı anlamına gelen Arapça bir kısaltmanın ortaçağ Latincesine çevrilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu ismi almadan önce katarakt; Latince suffisio, Yunanca hypochyma idi. Her iki kelime de Arapça adıyla benzer anlamlara geliyordu. Katarakt, Celsus a göre, tedavisi mümkün olmayan körlük olarak düşündüğü glokomun tersine tedavi edilebilir bir körlük sebebiydi. Bu durumun, pupil ve lens arasında birikerek görsel ruhları engelleyen sıvının salınması sonucunda düzeleceğini düşünüyordu. Ameliyatta sivri uçlu bir iğne ile ön kamaraya girilerek suffisio nun pupil alanından uzaklaştırılmasına çalışılıyordu. Katarakt cerrahisine ait en eski yazılı kanıt M.Ö yılına ait Hint yazıtlarıdır. Hindu cerrah Sustura tarafından yazıldığı düşünülmektedir. Cerrahi yöntem, açılan bir sklerotomiden künt bir aletle girilerek kataraktlı lensin vitre kavitesine itilmesinden ibaretti. Duke-Elder ın (7) belirttiği gibi, Arap cerrah Ammar ( ) 4

5 yumuşak kataraktları intralentiküler olarak uyguladığı bir tüp aracılığı ile aspire ediyordu. Ancak modern katarakt cerrahisinin babası kabul edilebilecek isim Fransa dan Jacques Daviel ( ) dir. Daviel, 1748 de limbus alt yarısında girilerek kataraktlı lensin irisin arkasındaki anatomik yerleşimden glob dışına ekstraksiyonunu tarif etti. Daviel in tekniği aslında planlanmış bir katarakt ekstraksiyonudur (EKKE)(8) te Londra dan Samuel Sharp, intrakapsüler katarakt cerrahisi konseptini ilk olarak belirleyen cerrah oldu. Kataraktlı lensin glob dışına alınması esnasında gereken basıncı başparmağı yardımıyla uygulamıştır (8). İntrakapsüler cerrahide önemli başka adım da krioekstraksiyona geçiştir. Polonya dan Krwawicz, nikel plakalı ve bakır uçlu bir aplikatör dizayn edip kullandı ve buna krioekstraktör adını verdi (8). Bu enstruman, operasyon öncesinde buz ve metil alkol dolu bir termos kapta soğutuluyordu. Nöroşirürjinin doku dondurma işlemlerinden ilham alan Kelman, Krwawicz in buluşundan habersiz olarak sıvı nitrojen kullanarak uygulanan krioekstraktörü Amerika Birleşik Devletleri nde tanıttı lerde Binkhorst un iridokapsüler GİL implantasyonunu takiben oftalmologlar, arka kapsülün göz içi lens (GİL) fiksasyonuna ilaveten önemli oküler avantajları olduğunu düşünmeye başladılar. Arka kapsülün korunduğu katarakt olgularında kistoid maküler ödemi ve retina dekolmanı daha az izlenmekteydi. Modern EKKE dönemi yeni yeni başlarken, Kelman 1961 de kataraktlı lensi küçük insizyondan almak amacıyla fakoemülsifikasyonu geliştirdi. O dönemde Kelman ın çabaları bazı meslektaşları tarafından şüpheci ve karşıt eleştirilerle karşılandı Amerikan Oftalmoloji Akademisi Yıllık Toplantısı nda De Voe, fakoemülsifikasyonla ilgili tartışmalar esnasında şu cümleyi sarf etmiştir: Büyük olasılıkla konvansiyonel prosedürün önüne geçemeyecektir ve şu anda da bir alternatif değildir (8). Kontinü kürvilineer kapsüloreksisin (KKK) tanımlanması ile kapsülotomi ile düzensiz bir şekilde oluşturulan ön kapsül açıklığında meydana gelen radyal yırtıkların sebep olduğu problemlerin üstesinden gelinmiş oluyordu lerde ilk olarak metil seluloz, daha sonra sodyum hyaluronatın ve kondroitin sülfatın ön segment cerrahisinde viskoelastik madde olarak kullanıma girmesi cerrahi teknik gelişimine büyük gelişmeler sağlamıştır. Özellikle KKK ve GİL implantasyonu esnasında manevra kolaylıkları sağlayan viskoelastik maddeler, kornea endotel hücrelerini intraoperatif travmalardan koruyarak ilave bir fayda sağlamaktadır (8). Lens Göze gelen ışığı pupillayı geçerken kırarak retinada odaklayan lens, sinir lifleri, kan ve lenfatik dolaşımı olmayan transparan bikonveks yapıdır. Aköz humör metabolik ihtiyaçlarını karşılayan tek kaynaktır. İrisin arkasında vitreus kavitesi önünde yer alan lens, silier cisimden 5

6 orijin alan Zinn zonülleri ile asılıdır. Kapsül, lens epiteli, korteks ve nükleustan oluşur. Kendi şeffaflığının korunması ve devamı, ışığı kırmak ve akomodasyon gibi fonksiyonları vardır. Lens Anatomisi : Lens kapsülü: Embriyonel dönemde lens epitelyum hücrelerinin ürettiği tip 4 kollajenden oluşan lens kapsülü, vücudun en kalın bazal membrana sahip yapısıdır. Lens kapsülü elastik ve saydamdır. Kapsül kalınlığı her bölgesinde farklılıklar gösterir. Ön ve arka preekvatoriel bölgede en kalın mikron, en ince ve hayat boyunca sabit kalan arka kapsül merkezi ise 4 mikron kalınlıktadır (9). Ön kapsül, arka kapsülden daha kalın olup hayatın ileri dönemlerinde ön kapsüldeki kalınlık artışı devam etmektedir (10,11). Zonüler lifler: Gözün ön kısmında bulunan silier cismin, pars plana ve pars pilikatanın pigmentsiz epitelinin bazal laminasından orijin alır. Ekvator bölgesinde lens kapsülüne önde 1,5 mm., arkada 1,25 mm. lik bölgeye yapışır. Lens zonüler lifler ile asılıdır. Yaş ile beraber zonüler lifler geriler. Önde ve arkada, arka tabakalar arasında üçgen şeklinde boşluklar oluşturur. Zonüler liflerin ortalama çapları 5-30 mikrondur ve ışık mikroskobunda eozinofilik ve PAS + yapıdadır (10,11). Lens Epiteli: Ön kapsül altında tek sıra dizilmiş hegzagonal hücreler tabakasıdır. Lens epitel tabakası 10 x 15 mikron kalınlığında olup tek katlı yassı kübik epitel hücrelerinden oluşur. Ekvatorda bulunan epitel hücresi yaşam boyunca üretilirken merkezde bulunan hücreler sabittir. Lens epiteli metabolik olarak aktiftir. DNA, RNA, protein ve lipit biyosentezi yapar. Ribozom, mitokondri, endoplazmik retukulum, lizozom, golgi cisimciği ve glikojen partikülleri içeren lens hücreleri aktivitelerini hem aerobik hem de anaerobik yollarla temin ederler. Bu hücrelerde lens lifleri sentez edilir. Germinatif zon adı verilen, lensin ön kapsülünün preekvatoriyal bölgesini halka şeklinde çevreleyen alanda maksimum DNA sentez aktivitesi vardır. Germinatif zonda oluşan hücreler ekvatora doğru ilerleyerek hacimce büyürler ve lens liflerini oluşturmak üzere farklılaşma sürecini tamamlarlar. Büyüme sellüler proteinlerin her bir lifteki hücre membranlarında artışı ile olur ve hücreler nükleus, mitokondri, ribozom dahil olmak üzere organellerini yitirirler. Organel kaybı glikolizle enerji üretimine ihtiyaç duyar (10,11). Nükleus ve Korteks: Lenste hücre kaybı olmaz. Yeni oluşanlar lens yüzeyinde iken, eski üretilen fibriller lens merkezinde yer alır. Embriyonik dönemde oluşan yaşlı lifler merkezde yoğunlaşarak lens nükleusunu, en son üretilen yeni lifler lens korteksini oluşturur. 6

7 Aralarındaki geçişin kademeli olduğu lens korteks ve nükleusu arasında belirgin bir morfolojik fark yoktur. Nükleus, epinükleus ve korteks ayrımı, cerrahi sırasındaki davranış ve görünüşten kaynaklanır. Apikal hücrelerin uzantılarının birleşimi önde Y sütürünü, bazal hücrelerinin uzantılarının birleşimi arka Y sütürünü oluşturur. Hayatın farklı dönemlerinde meydana gelen katmanlar arasındaki ışık geçirgenliği farkından dolayı biyomikroskobik olarak değişik optik alanlar oluşmaktadır. Bu nedenle epitel hücre katmanlarının farklı optik dansitelere sahip olması nedeni ile demarkasyon hatları meydana gelir (10,11). Lens Embriyolojisi: Gestasyonun 25. gününde ön beyin ve diensefalondan optik vezikül çıkıntıları gelişir. Genişleyen optik vezikülün üzerini yüzey ektodermden oluşan tek katlı küboid hücreler örtmeye başlar. Gestasyonun 27. gününde yüzey ektoderm hücreleri kolumnar şekle dönüşerek kalınlaşır. Bu kalınlaşan alana lens düzlemi veya lens plakoidi denir. Lens plakoidinin oluşumunda nöroektodermden salınan kimyasal mediyatörler rol alır. Gestasyonun 29. gününde lens düzleminin merkezinde içeri çökme sonucu lens piti oluşur. Hücresel artış devam ederken lens piti invajinasyon ile derinleşerek lens kapsülü denen, bazal membranla sarılmış tek sıra kübik epitelden oluşan lens vezikülünü oluşturur. Gestasyonun 33. gününde lens vezikülü oluşurken optik vezülde de içe çökme meydana gelerek iki katlı optik kadeh oluşur. Lens Biyokimyası: Ağırlığının % 33 ü protein yapısındadır. Proteinler iki gruba ayrılır: a) Suda eriyen ( kristallin ) b) Suda erimeyen ürede eriyen ürede erimeyen Proteinlerin % 80 i suda eriyen tipte olup kristalin olarak adlandırılırlar. Kristalinler, lens fibriller hücrelerinin, lens epitelinin yapısındaki intraselüler proteinlerdir. Alfa (α), beta (β), gamma (γ) alt gruplarına ayrılırlar. β ve γ proteinlerin DNA dizilişleri aynı yapıda olduğu için artık β-γ kristalinleri olarak adlandırılmaktadırlar. Alfa kristalinler lens proteinlerinin % 32 si ve en ağır olanlarıdır ( kd). Alfa kristalinler epitel hücrelerinin lens fibrillerine dönüşümünde rol oynarlar. Epitel hücrelerinde alfa kristalin yapımı kortikal hücrelerin yedi katıdır. Bu da transformasyon sonucu üretimdeki azalmayı göstermektedir. Suda çözünen proteinlerin % 55 ini β proteinler oluşturur. γ kristalinler ise en küçük yapıdaki kristalin grubudur ( 20 kd). Lens proteinlerinin % 1.5 unu oluşturur. Membranın yapısal proteinleri ve hücre çatısındaki proteinler, suda çözünemeyen proteinlerdir. 7

8 Uİki tip suda erimeyen protein vardıru : 1) Ürede eriyen: Lens hücrelerinin hücresel çatısını oluştururlar. 2) Ürede erimeyen: Lens fibrillerinin plazma membranlarının yapısında bulunurlar.membran proteinlerinin % 50 sini oluşturan Major Intrinsic Protein (MIP) ile beraber bulunmaktadırlar yaşlarında bu iki protein birbirine eşittir. MIP lens fibrillerinin uzamasında görülür ve epitel hücrelerinin lens fibrillerine dönüşümünde gap junction rolü oynar. Yaş ilerledikçe lens proteinleri suda erimez hale gelir ve agregatlar oluşturur, bu da lens opasitelerine ve ışığın daha çok saçılmasına neden olur. Ancak katarakt gelişmese de suda erimeyen proteinlerin miktarında artış gösterilmiştir. Yaşla beraber ürede erimeyen proteinlerin miktarında da artış görülür. Belirgin kahverengi kataraktlarda lens proteinlerinin % 90 ının ürede erimeyen formda olduğu görülmüştür. Zamanla lensin toplam protein miktarında azalma olsa da kataraktlı gözlerde ürede erimeyen protein artışı belirgindir. Bu durum lens kapsülünden kristalin kaybını düşündürür. Kataraktlı gözlerde humör aközde α ve γ kristalinler artmış olarak bulunmuştur. Kortikal kataraktlarda humör aközde α ve γ kristalinler artarken, nükleer kataraktlarda α kristalin artışı, γ kristalin azalması görülür (12). Karbonhidrat Metabolizması: Lens metabolizmasının amacı saydamlığını korumaktır. Enerji yapımı glukoz metabolizmasına bağlıdır. Glukoz, aköz hümörden basit diffüzyon ve kolaylaştırılmış diffüzyonla alınır. Hekzokinazla hemen Glukoz -6- Fosfata dönüşür. Bundan sonra Glukoz -6- Fosfat iki ayrı yola girer: 1) Anaerobik Glikoliz Yolu 2) Hekzoz Monofosfat Yolu (HMP) Anaerobik Glikoliz Yolu daha aktif olarak, laktata giden yolda adenozin difosfatı (ADP), adenozin trifosfata (ATP) iki yerde çevirerek metabolizmaya gerekli enerjiyi kazandırır. Glukozun sadece % 3 ü aerobik glikolize girip lens ATP sinin % 25 ini oluşturur. Hekzoz Monofosfat Yolu, Pentoz Fosfat Yolu olarak da bilinir. Lens glukozunun % 5 i bu yola girer. HMP yolu yağ asidi metabolizması için NADPH ve nükleotid biyosentezi için riboz oluşturur. Glukoz lenste çok arttığında glikoliz son ürünleri ile anaerobik glikoliz durdurulurken glukoz sorbitol yoluna girer ve sorbitol oluşur. Aldoz redüktaz bu yolun anahtar enzimidir. Lensin sorbitole geçirgenliği az olduğundan sorbitol birikir.ayrıca sorbitol yolu ile NADPH ın NADP ye çevrimi HMP yolunu aktive ederek fruktoz birikimine de yol açar. Osmotik basınç artışı ile içeri su girer ve sonuçta fibrillerde şişme, lens yapısında değişim ve opasifikasyon görülür. Galaktoz da aldoz redüktazın substratıdır ve sonuçta 8

9 galaktitol oluşur. Galaktitol de sorbitol gibi lenste birikir. Hayvan deneylerinde aldoz redüktazın aktif olduğu hayvanlarda lens opasiteleri oluşurken aldoz redüktaz eksikliğinde lensin saydam kaldığı görülmüştür (12). Oksidatif Hasar ve Koruyucu Mekanizmalar : Serbest radikaller ; 1) Lens fibril hasarı 2) Membran ve plazma lipidleri peroksidasyonu 3) DNA hasarı 4) Korteksteki protein ve lipidlerin hasarı 5) Protein sentezi blokajı 6) Protein ve lipidlerin birbirine bağlanması ve polimerizasyonu ile suda çözünmeyen agregat oluşumuna neden olur. Koruyucu enzimler ; 1) Glutatyon peroksidaz 2) Katalaz 3) Superoksid dismutaz enzimleridir. Ayrıca vitamin E, askorbik asit de oksidatif hasara karşı korur (12). Lens fizyolojsi : Lens kristalin bir yapıdadır ve içeriğinin % 66'sı sudur. Su içeriği yaşla birlikte azalır. Lens kütlesinin % 33'ü proteindir ve vücutta en fazla protein içeren dokudur (13). Kalan % l ini ise aminoasit, lipid, karbohidrat, elektrolitler ve peptidler oluşturur. Lens volümünün osmoregülasyonu; sodyum iyonlarının aktif pompa ile dışarı, su ve klor iyonlarının pasif olarak içeri girmesiyle sağlanır. Lens metabolizması esas olarak epitelde gerçekleşir. Lens kapsülü, içeri ve dışarı olan difüzyonda ilk bariyerdir. Lens 19 dioptrilik kırma gücüyle korneadan sonra ikinci optik ortamdır. Yaşla birlikte 400 nm ve 1400 nm arası ışık ışınlarının geçişiyle oluşan değişiklikler sarı kahverengi pigmentin oluşumunu artırır. Yaşlanma ile birlikte lenste kahverengi pigmentlerin birikmesinden dolayı ultraviyole ve mavi ışık ışınlarının ( nm) absorbsiyonu artar. Bu sebepten yaşlı lifler sıkışır ve dehidrate olurlar (13). Yaşla birlikte epitelyal hücrelerin ağırlıkları azalır, genişlikleri artar. 9

10 Katarakt Lensin progressif olarak saydamlığını yitirmesidir. Oluşan opasitelerin bir kısmı sabit ve lokalize iken bir kısmı da ilerleyici ve yaygın şekilde gözlenir. Katarakt tedavi edilebilir körlük nedenlerinin başında yer alır. Etyolojide birçok neden sayılmakla birlikte katarakt oluşumu sırasında oluşan mekanizmalar tam olarak aydınlatılmış değildir. Bu nedenle de oluşumunun engellenmesinde henüz başarılı olunamamış ve günümüzde cerrahi tedavi tek seçenek olarak ortaya çıkmıştır. UKataraktların türleri: I. Anatomik Lokalizasyonuna Göre : A. Kortikal B. Nükleer C. Ön / Arka Subkapsüler D. Miks E. Diğer II. Etyolojiye Göre : A. Senil veya Yaşa bağlı B. Konjenital ve Juvenil C. Travmatik D. Göz içi hastalıklarla ilişkili: Üveit / inflamasyon, glokom, retina dekolmanı, retinal dejenerasyon (retinitis pigmentosa, gyrate atrophy), persistan hiperplastik primer vitreus, aniridi, Peters anomalisi, sklerokornea, mikrofthalmus, Norrie hastalığı,retinoblastoma, retrolental fibroplazi, yüksek myopi, retinal anoxi (Buerger hastalığı, Takayasu arteriti), anterior segment nekrozu E. Sistemik hastalıklarla ilişkili: 1.Metabolik hastalıklar: Diabet, galaktozemi, hipoparatiroidizm, hipokalsemi, Lowe, Albright, Wilson, Fabry ve Refsum hastalıkları, homosistinüri. 2.Renal hastalılar: Lowe ve Alport hastalıkları 3.Cilt hastalıları: Konjenital ektodermal displazi, Werner ve Rothmund-Thomson sendromu, atopik dermatit. 4.Bağ ve iskelet dokusu hastalıları : Myotonic distrofi, Conradi ve Marfan sendromları, bone displazi, lens dislokasyonu 5.Santral sinir sistemi: Marinesco-Sjögren sendromu, bilateral akustik nöroma (nörofibromatozis tip 2) 10

11 F.Zararlı ajanlara bağlı gelişenler : 1.İyonize Radyasyon: X-ray, ultraviyole ışınları, kızılötesi ışınlar, mikrodalgalar. 2.Farmatikaller: Steroidler, naphthalene, triparanol, lovastatin, ouabain, ergot, chlorpromazine, thallium (acetate and sulfate), dinitrophenol, dimethyl sulfoxide, psoralens, miotics, paradichlorobenzene, sodium selenite Kataraktlar opasitenin yerleşim yeri göz önüne alınarak morfolojik ya da etyolojilerine göre sınıflandırılabilirler. Etyoloji göz önüne alındığında kataraktlar yedi ana başlık altında toplanırlar. 1. Konjenital kataraktlar 2. Gelişimsel ve jüvenil kataraktlar 3. Senil kataraktlar 4. Patolojik kataraktlar 5. Travmatik kataraktlar 6. Komplike kataraktlar 7. Sekonder kataraktlar Senil kataraktlar: En sık görülen katarakt tipi olarak dünya çapında önde gelen bir sağlık problemidir. Gelişmekte olan ülkelerde, yetersiz cerrahi olanaklarla birlikte artan katarakt hastası sayısı, tüm körlüklerin yarısına yaklaşmaktadır (14). Bu problemin büyüklüğü dünya çapında yaşlı insan popülasyonunun yükselmesi ile birlikte artış göstermektedir (14). Sadece Hindistan da her sene 3.8 milyon insan katarakt nedeni ile körleşmektedir (15). Afrika da ise yaklaşık olarak her sene 2 milyon insan katarakt nedeni ile kör olmaktadır (16). Yapılan istatistiki çalışmalarda katarakt nedeni ile oluşan körlük miktarı 2025 yılında tahmini olarak 40 milyona ulaşacaktır (14). USenil katarakt gelişiminde rol oynayan risk faktörleriu: Yaş: Yaşlanma, katarakt gelişimde en önemli risk faktörlerinden birisidir. 70 Yaşında katarakt gelişme riski, 50 yaşındaki riske göre yaklaşık 13 kat fazladır (17). Cinsiyet: Yapılan çalışmalarda kadınlarda, erkeklere göre biraz daha fazla tespit edilmiştir. Bu artış belki de kadınların kortikal katarakt gelişimine göre erkeklere nazaran daha yatkın olması ile açıklanabilir (18). Irk: Beyazlara göre, siyahlarda kortikal ve nükleer katarakt daha sık görülmektedir (19,20). 11

12 Diabet: Epidemiyolojik araştırmalarda uzun dönem diabet hastalarında katarakt gelişiminin bariz olarak arttığı görülmüştür. 70 yaşından önce katarakt gelişiminde bu artış oranı daha yüksek tesbit edilirken, 70 yaşından sonra oranda bir azalma gözlenmektedir (21). Aile Hikayesi: Yapılan bazı çalışmalarda aile hikayesinin katarakt riskinde artışa yol açtığı tespit edilmiştir (18,22). İlaçlar: Yapılan klinik ve laboratuar çalışmaları göstermiştir ki, bazı ilaçlar katarakt gelişimde rol oynamaktadır. Bu ilaçlardan bazıları kortikosteroidler, fenotiazinler, miyotik kolinerjikler, kanser ilaçları, fotosensitif ilaçlar, diüretikler, trankilizanlar, gut mediyatörleri dir (23,24). Beslenme: Büyük bir vaka-kontrol çalışmasında antioksidan özelliği bulunan riboflavin, vitamin C, E ve karotenoidlerin alınmasının, kortikal, nükleer ve miks katarakt gelişimini önlediği saptanmıştır. Niasin, tiamin ve demirin de koruyucu olduğu tespit edilmiştir (22). Radyasyon: 295 nm dalga buyundaki UV ışığı korneadan geçerek direkt olarak lens tarafından absorbe edilir. Tek yüksek doz veya multipl düşük doz UV radyasyonu laboratuvar şartlarında hayvanlarda katarakt gelişimine neden olmaktadır (25,26). UV radyasyonunun özellikle kortikal ve arka subkapsüler katarakt gelişimine yol açtığı düşünülmektedir (27,28). Elektromanyetik spektrumun diğer kısımlarındaki radyasyonlar da katarakt gelişiminde rol oynarlar (23). Sigara İçme: Sigara içiciliği ile nükleer kataraktta artış olduğu düşünülmektedir. Kortikal kataraktta ise böyle bir artış tespit edilmemiştir (29). Diğer risk faktörleri: Myopi, sistemik hipertansiyon, kronik diyare, renal yetersizlik. Senil kataraktın arkasındaki patogenez karmaşık olup henüz tam olarak bilinmemektedir. Bu, karmaşık ve çeşitli fizyolojik hadiseler arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak meydana gelir. Lensin kalınlığı ve ağırlığı yaşla beraber artarken akomodatif gücü azalmaktadır. Nükleer skleroz da santral nükleus sıkışıp sertleşmekte ve kortikal bölüm konsantrik şekil almaktadır. Bu multiple mekanizma lensin saydamlığının giderek kaybına katkıda bulunmaktadır. Lens epitelinde yaşa bağlı olarak değişim meydana gelmekte, özellikle lens epitel hücrelerinin yoğunluğunda azalma gelişmekte ve lens fibrilleri anormal değişime uğramaktadır. Ek olarak yaşa bağlı olarak lens epitel tabakası ve korteksi yoluyla lens nükleus hücrelerine giriş yapan su, besinler ve antioksidanların, ayrıca suda çözünür düşük molekül ağırlıklı metabolitlerin, bu hücrelere girişinde azalma olur. Bu nedenle yaşa bağlı olarak meydana gelen ilerleyici oksidatif hasar, senil katarakt gelişimine yol açmaktadır. Oksidatif maddelerin üretiminde artma ve antioksidan vitaminlerin azalması katarakt patogenezisinde önemlidir. Diğer mekanizma ise suda çözünür olan düşük molekül ağırlıklı sitoplazmik lens proteinlerinin suda çözünür yüksek molekül ağırlıklı agregatlara ve suda 12

13 çözünmeyen membran proteinlerine dönüşmesidir. Bu patolojik dönüşüm lensin saydamlığında azalmaya, ışığın dağılmasına ve lensin refraktif indeksinin birdenbire değişimine sebep olmaktadır. Diğer bir mekanizma ise besinsel faktörler olup özellikle glukoz, eser elementlerin ve vitaminlerin rolüdür. Senil katarakt temel olarak 3 kısımda incelenir. 1.Nükleer 2.Kortikal 3.Arka subkapsüler Senil kataraktlar lens opasitesinin yerleştiği tabakalara göre iki ana bölümde incelenirler: Nükleer ve kortikal. Ancak bu sınıflama daha çok kataraktların erken dönemi için daha doğru olmaktadır. Çünkü katarakt ilerlediğinde bu ayrıma ait saf özellikler ayrımlanamaz. Yani senil ve ilerlemiş kataraktlarda nükleus, korteks ve subkapsüler kesafetler kaçınılmaz ve bir arada olmaktadır. Nükleer Kataraktlar: Yaşla birlikte lens nükleusunun sklerozu, sertleşmesi ve renginin koyulaşması söz konusudur. Nükleer kataraktlar lensteki fizyolojik sklerotik değişikliklerin bir sonucudur. Normal yaşlılarda lenste oluşan fizyolojik değişikliklere rağmen görme keskinliği 20/20 seviyelerindedir(30). Nükleer kataraktta lensin yoğunluğu ve kırma indeksi artar. Psödomiyopi gelişir. Başlangıç evrelerde konkav camlarla düzeltilebilen görme keskinliği, sklerotik değişikliklerin artması ile giderek azalır. Bu sklerotik değişim çok yavaş olur seneyi bulabilir. Bazı hastalar özellikle uzaktaki cisimlerde optik distorsiyondan şikayetçi olurlar. Özellikle yüksek aksial myoplarda uzak görme keskinliği psödomyopiye bağlı olarak kısa süre iyi kalabilir. Nükleer katarakta bağlı değişiklikler en iyi yarıklı lamba biyomikroskobisinde, dar ışık-direk aydınlatma ile izlenir. Biyomikroskobik olarak kesit alındığında diffüz lens opasitesinin sadece lens nükleusunu tuttuğu gözlenir. Ancak takip eden dönemde biyomikroskobik muayene ile nükleustaki bu yavaş değişim fark edilmez. Çok başlangıç dönemde ve santral nükleustaki küçük opasitelerde monooküler diplopi şikayeti ve ileri dönemlerde renk tonu ayrımlarında güçlük gözlenebilir. Skleroz bazen sadece fötal nükleustadır. Bu nedenle birbirinden koyu bir alanda ayrılmış iki nükleus gözlenir. Bu tip nükleer katarakt iki fokuslu lens olarak adlandırılabilir. Nükleer kataraktlar lens yapısal proteinlerinin fizyokimyasal değişikliklere uğraması ile ilişkilidir (a, b, c kristalin). Oksidasyon, nonenzimatik glikozilasyon, proteolizis, deamidasyon, fosforilasyon ve karbamilasyona bağlı olarak yüksek molekül ağırlıklı proteinlerin (1,000 nm) formasyonu ve 13

14 agregasyonu gözlemlenir. Bu yüksek molekül ağırlıklı proteinlerin ara yüzde agregasyonu ışığın geçişine engel olur ve nükleer katarakttaki ışık saçılmasına (scattering) neden olur. Nükleer lens proteinlerinin kimyasal modifikasyonu lens renginin önce sarıya, daha sonra kahverengiye, ilerlemiş vakalarda da siyaha dönüşmesine (katarakta nigra) neden olur (31). A (alfa) kristalin proteininin bir moleküler şaperon olarak agregasyonu önleyerek katarakt gelişimini önlediği düşünülmektedir (32). Yakın zamanda yapılan çalışmalar faz seperasyon inhibitörlerinin (PSIs) nükleusun şeffaflığının korunmasında görev aldıklarını düşündürmektedir. Bu inhibitörlerin kaybının nükleer katarakt formasyonuna neden olabileceği düşünülmektedir (33). Kortikal kataraktlar: 3 ana katarakt tipinin en yaygınıdır (34). Nükleusa göre daha az kompakttır. Bu sebeple galaktozemi (35) ve diabette (36) elektrolit dengesizliğine bağlı aşırı hidrasyona daha yatkındır ve bu nedenle lensin hidrasyonu artar. Lens sıvıyı humor aközden absorbe eder. Bu, lens protein moleküllerindeki ve amino asit komponentlerindeki yıkıma veya lens kapsülündeki permeabilite artımına bağlı olarak ortaya çıkar. Erken bulgular lenste vakuollerin izlenmesi ya da lens liflerindeki ayrılmadır. Biyomikroskobik olarak ileri dönemlerde periferik kama şeklinde opasiteler ve lens içinde lameller ayrılmalar dikkati çeker. Yarıklar pupilla alanına geldiğinde fokal aydınlatma ile beyaz gri renkli radial opasiteler izlenir. Sonuçta korteks bulanıklaşır, takiben proteinler koagüle olur ve opasiteler şekillenir. Böylelikle değişik kortikal katarakt tipleri ortaya çıkar. Fakat güneş ışığındaki UV ışınlarının gözün supraorbital yapıları tarafından korunan lensin üst yarısına ulaşamayışı neticesinde özellikle alt kadranda ortaya çıktığı düşünülmektedir (37). Neticede bu opasiteler diğer kadranlarda periferde ortaya çıkarlar. Bu tip kataraktta santral lens geç tutulduğundan hastalar uzak görmelerinin iyi olduğunu söylerler. Kortikal kataraktlar en iyi retroilluminasyon ile gözlemlenirler. Arka Subkapsüler Katarakt: Diğerlerine göre daha nadir görülür (38,39). Retroiluminasyonla kolaylıkla görülebilir. Sıklıkla lokalizasyon santraldadir. Fundoskopiyi engelleyebilir. Erken evrelerde glare (40) ve yakına bakarken objelere odaklanma zorluğu gibi subjektif semptomlardan hasta şikayetçi olur. Akomodasyon sırasında myozisten dolayı santralde lokalize olan arka subkapsuler katarakt, üzerinden geçen ışığın saçılmasına ve makula üzerine fokuslanan görüntünün engellenmesine neden olur. Bu nedenle yakın görme daha çok bozulur. Bu teknikte uzun süre tutulan ışıktan dolayı hasta glareden ötürü rahatsız olur. Bu nedenle retroiluminasyonla kolayca opasitenin sınırları açığa çıkarılabilir ve opasiteler gölge şeklinde veya posterior kapsülün santralinde ada şeklinde görülür (41). Erken evrelerde toz 14

15 benzeri olan bu katarakt direkt illuminasyonla görülemez. Ayrıca retroilluminasyonla da zorlukla görülebilir. Katarakt ilerledikçe bu toz benzeri yapılar ilerleyerek gölge yaparlar ve retroilluminasyonla kolaylıkla görünür hale gelirler ve ileri evrede kalsifiye plak haline gelirler. Bu plak sıkı yapışıklığı nedeniyle cerrahi esnasında vakum yaparken arka kapsulün rüptüre olmasına neden olabilir. Arka subkapsüler kataraktın (ASKK) posterior kapsül ile korteks arasındaki potansiyel boşluğa hücresel debris birikmesi veya kapsül epitel hücrelerinin migrasyonundan ötürü oluştuğu düşünülür (42). ASKK, radyasyon ve steroid alımı sonucu oluşabileceği gibi, DM, yüksek myopi, retinal degenerasyonlar (retinitis pigmentosa) sonucu da oluşabilir (43,44). Gyrate atrofiyle beraber de görülebilir (45). Miks Katarakt: Genellikle katarakt tek tip olarak başlar ve en sonunda degeneratif hadisenin ilerlemesiyle miks hale gelir. Bu nedenle miks katarakt varsa katarakt ilerlemiş durumdadır ve hastalarda görme azlığı daha fazla olup yakın zamanda cerrahiye ihtiyaç vardır. Presenil Katarakt: Bu katarakt 55 yaşının altında görülüp sıklıkla arka subkapsüler olmakla birlikte nükleer veya kortikal de olabilir. Arka katarakt hızlı ilerleyip bir yıl içinde tamamıyla arka kapsülü örter. Ek olarak lens epitel hücrelerinde göze çarpan değişimin ardından ödem ve en sonunda dekompansasyon meydanda gelir. Bazen nükleus tutulmasa da en sonunda opaklaşır. Lens korteksi başlangıçta tutulmayabilir fakat en sonunda spoke opasiteler gelişir ve hızla ilerler. Bu kataraktın sebebi bilinmemektedir. Fakat bazı çalışmalar galaktoz metabolizmasındaki metobolik bir enzimin eksikliğinin sebep olabileceğini ileri sürmektedir. Bu enzimin aldoz redüktaz olduğu ve galaktiol denen maddenin lenste birikip, kronik bir osmotik strese sebep olduğu ileri sürülmüştür (46). Bu hastaların cerrahisi iyi yapılmalıdır (47). Diğer yaşla ilişkili az rastlanan katarakt türleri: Kapsuler (polar) katarakt: Yaşa bağlı lens kapsülünde lokalize opasite gelişmesidir. Ayrıca bu katarakta persistan pupiler membran, epikapsüler stars, üveitle birlikte posterior sineşi, travma, ilaçlar, radyasyon sebep olabilir. Kapsuler kalınlaşma, heat (glassblowers) kataraktta görülebilir ve hem Miller Sendromu hem de Lowe Sendromu nda görülebilir (48). Polar katarakt anterior veya posterior kapsülde görülebilir. Sıklıkla konjenital olmasına rağmen travmaya sekonder de oluşabilir. Polar katarakt sıklıkla opaktır, lokalizedir ve ilerlemez. Stabil olması nedeniyle görme yeterli seviyede olabilir ve konservatif tedavi (pupil dilatasyonu, güneş gözlüğü, optikal refraksiyon) yeterli olabilir. 15

16 Ön subkapsuler katarakt: Arka subkapsuler kataraktın aksine ön subkapsuler katarakt ön lens epitelinin tüm tabakarında oluşabilir ve anormal lens kapsülü katılaşmasına sebep olur. Arka subkapsuler kataraktla beraber görülebilir ve sıklıkla lokal travma, radyasyon, üveit ve ilaçlar sebep olabilir. Lens epitelinin dekompansasyonu: Bazı vakalarda bütün anterior kapsul epitelinde generalize bulanıklıkla birlikte ödem görülebilir. Bu durum, sıklıkla arka subkapsuler ve kortikal kataraktın birkaç yıl içinde matür katarakta dönüşeceğine işaret edip hızla vizyon kaybına neden olur. Bazen presenil kataraktlarda da görülebilir. Retrodots: Sıklıkla derin korteks ve perinükleer bölgeye yerleşen, ışığı geçiren yuvarlak opasitelerdir. Sıklıkla kalsiyum oksalat içerirler (48). Genellikle miks katarakt oluşuncaya kadar görme iyidir. İlerlemiş katarakt: Sıklıkla miks kataraktın ilerlemesi sonucu matür katarakt oluşur. Bu katarakt, korteks ve nukleusun opaklaşması sonucu retina refleksinin alınamamasına sebep olur. Bu evrede lens beyazdır ve bu nedenle kataraktın tarihte şelale (waterfall) olarak adlandırılmasına sebep olmuştur (49). İlerleyen evrelerde korteksin likefiye olmasıyla, kahverengi (Brown) nükleus yerçekiminin etkisiyle aşağıya yerleşir ve Morgagnian katarakt olarak adlandırılır. Eğer lens şişerse Entumesan katarakt olarak adlandırılır. Kortikal sıvının biraz kaçması sonucu lens gümüşümsü beyaz ve kuru bir hal alır ve Hipermatür (Hipermür) katarakt olarak adlandırılır. Fakoemülsifikasyon: Cihaz ve parçalar: Fakoemülsifikasyon cihazı gövde, tubing sistemi, fako probu ve ayak pedalı bölümlerinden oluşur. Cihazın irrigasyon, aspirasyon, fakomülsifikasyon, vitrektomi,diatermi, illüminasyon fonksiyonları olabilir. Gövde: Manyetik alan üretimi irrigasyon, akım hızının kontrolü ve aspirasyon pompasının hareket ettirilmesi işlemlerinin gerçekleştirildiği yerdir. Genellikle bipolar diatermi ve ön viuturektomi için bir sistem içerir (50). Fakoemülsifikasyon probu (U/S handpiece): Fakoemülsifikasyon probu piezoelektrik kristalleri içerir. Bu kristal Hz lik bir frekansta titreşir. Bu titreşim, probun ucuna takılan titanyumdan yapılmış tipe iletilir(51). Tipin hareketi lensi parçalara ayırır, bu parçalar tipin ortasındaki giriş yerinden 16

17 : makinaya bağlı vakum pompasına doğru aspire edilir (50). Titanyum ucun etrafına giydirilen silikon kılıf irrigasyon delikleri ile irrigasyon akımını yönlendirir ve korneayı ısınmış olan titanyum ucun yanıcı etkisinden korur. Güç, frekans ve vuruş boyu arasındaki ilişkiden oluşturulur. Vuruş boyu iğne hareketinin boyudur. Bu boy genellikle bir inçin binde 2 si ile binde 6 sı arasında değişir. Fazla vuruş boyları yüksek ısı yapmaya meyillidir. Frekans, tip hareketinin hızı olarak tanımlanmıştır.düşük frekanslar az etkili iken yüksek frekanslar aşırı ısı yapar (52). Tipin lümen çapına ve uç eğimine göre çeşitleri vardır. 0,15,30,45 derece açılı iğneler mevcuttur, titanyumdan yapılırlar ve sıklıkla G dur. Uç açısı küçük iğneler nükleer materyalin fiksasyonu için daha uygunken, yüksek eğimli uçlar daha etkin kesici özellik gösterirler (51). Fakoemülsifikasyon işlemi tipin kesme,fragmante etme ve aspirasyon özellikleri arasında bir denge sağlanarak gerçekleştirilir. Tip nükleer materyali mekanik olarak parçalar ve titreşim özelliği ile kavitasyon yapar. Tipin ortasındaki lümenden de aspirasyon gerçekleşir. Fakoemülsifikasyon tipi lens materyalini ileri iter, aspirasyon ise materyali iğne ucuna çeker (51). Ayak Pedalı: Makine gövdesini ve probları kontrol etmeye yaran dört pozisyonu vardır. UPozisyon 0U Sistemin operasyona hazır olduğu, hiçbir işlem yapılmayan dinlenme pozisyonuna karşılık gelir. UPozisyon 1U: İrrigasyon akımını başlatır. Akım şişe yüksekliğine ve ön kamara basıncına bağlıdır. Akımı arttırmak veya azaltmak için şişe yükseltilmeli veya alçaltılmalıdır. UPozisyon 2U: İrrigasyon ve aspirasyon pompası çalışmaktadır. UPozisyon 3U: Ultrasonik fonsiyonu başlatır, bu pozisyonda ultrason, irrigasyon, aspirasyon her zaman aktiftir (50). Fakoemülsifikasyon yönteminin temeli, kapalı devre bir sistem oluşturarak göze giren ve çıkan sıvı dengesinin sağlanması ve bu sayede ön kamara derinliğinin korunmasıdır. Fakoemülsifikasyon aygıtının irrigasyon, aspirasyon ve parçalama özellikleri bulunmaktadır(53). İrrigasyon: Ultrasonik ucun çevresinde sağlanan sürekli irrigasyon ile hem ön kamara derinliği sağlanabilmekte, hem de irrigasyon sıvısının soğutucu etkisi ile fakoemülsifikasyon sırasında ortaya çıkan ısının çevre dokulara hasar vermesi önlenmektedir. Aspirasyon: Fakoemülsifikasyon cihazının aspirasyon sistemi pompa özelliğine bağlı olarak değişmektedir. Peristaltik, venturi ve diyafram olmak üzere üç çeşit aspirasyon pompası 17

18 vardır. Bütün pompalardaki sistem oklüzyonun oluşmasına bağlıdır. Aspirasyon yolu tıkanmadığı sürece vakum etkisi oluşmayacaktır. Aspirasyon pompaları arasında istenen vakum gücüne ulaşma süreleri açısından farklılıklar vardır. Parçalama: Cihazın elciğindeki piezoelektrik kristali ile elektrik enerjisi yüksek frekanslı bir vibrasyon yaratır ve bu titanyum uca uzunlamasına titreşim olarak iletilir. Elde edilen mekanik enerji lens materyalinin emülsifikasyonunu sağlar (53). Fako Modları Bir fako ameliyatında çalışılacak maksimum gücün yanısıra kullanılacak mod ve nükleusu parçalama tekniği, ortama çıkan ısı enerjisini belirler. Isı oluşumunu azaltmak için ultrason enerjisinin aralıklarla uygulanması ve arada soğuma için dinlenme sürelerinin olması düşüncesi, farklı fako modlarının geliştirilmesini sağlamıştır. Bu amaçla geliştirilen kesintili ya da darbeli fako modları, toplam ultrason enerjisi kullanım miktarını azaltmak, darbe etkinliğini arttırmak için geliştirilmişlerdir. Bunlarda ultrason enerjisi sürekli olmayıp aralıklarla uygulanır. Ultrasonik gücün aktif olduğu zaman dilimine "on-açık" inaktif olduğuna ise "off-kapalı-dinlenme" denir. Ultrason enerjisinin "off" olduğu zaman dilimlerinde fako iğnesinin dinlenmesi yada soğuması sağlanır. "Belli bir zaman dilimi için gücün aktif olduğu sürenin toplam süreye oranına "duty cycle-işlevsel dönem" denir. "%" olarak gösterilebildiği gibi "on-off (açık-kapalı)" oranı olarak da gösterilebilir (54). Devamlı mod: Fako ucundan yayılan akustik enerji kesintisiz ve devamlıdır. Herhangi bir dinlenme aralığı yoktur. Tek değişken parametre olan güç için maksimum bir değer seçilir. Bu değer belirlenirken göz önüne alınması gerekenler nükleus sertliği ve zonüllerin durumudur. Bu maksimum güç değeri aygıtın paneli üzerinde seçilir. Ayrıca "cerrah ya da panel kontrol" seçeneklerinden biri de seçilerek, ayak pedalı konum 3'e getirildiğinde belirlenen bu gücün tümünün verilmesi ya da basma miktarı ile doğru orantılı olarak gücün arttırılması veya ancak sonuna kadar basınca maksimum güç verilmesi sağlanabilir (54).Korneal yanık riski daha fazladır (55). Pulse mod: "Pulse" adı verilen ultrasonik dalgaların sıklığı ve amplitüdü değişkendir, ancak saniyedeki darbe sayısı değişse de ultrasonun aktif olduğu sürenin toplam süreye oranı (duty cycle) % 50 (50/50) olarak sabittir. Frekansı 40 Hz ( titreşim/sn) olan bir fako aygıtı için bu, titreşim sayısının saniyede 'e inmesi demektir, kalan süre dinlenme süresi 18

19 olarak boş geçecektir. Pulse sayısı saniyede dört ise; her bir pulse 250 milisaniye olacaku;u bunun yarısı olan 125 milisaniyede ultrason enerjisi aktif, takip eden 125 milisaniyede ise inaktif olacaktır. Pulse başına titreşim sayısı 5000 olacaktır. Eğer saniyedeki pulse sayısı 10'a çıkacak olursa bir pulse 100 milisaniye, ultrasonun aktif ve inaktif olduğu zaman dilimleri ise 50 milisaniye olacaktır. Bu modda saniyedeki pulse sayısı 2 ile 20 arasında seçilip panel üzerinde ayarlanabilir (56). Burst mod: Tek veya multi burst olarak iki seçenek panel üzerinde belirlenir. Oldukça az kullanım alanı bulunan tekli burst modda ayak pedalı konum 3'e geçince gücü ve süresi yine panel üzerinde belirlenmiş olan tek bir burst oluşturulur. Bundan sonra ayak pedalını basılı tutmak ultrason dalgası üretmeye yetmez. Önce konum 1 veya 2'ye dönmek ve sonra ayak pedalını tekrar 3 durumuna almak gerekir. Multi burst modda ise gücü ve uzunluğu sabit; ancak aralıkları değişken ardışık fako darbeleri üretilir. Bu mod kullanılacaksa panel üzerinde maksimum güç, burst modlarının uzunluğu (4 ile 600 milisaniye arasında seçilebilir) ve panel ya da cerrah kontrol seçeneklerinden biri seçilir. Cerrah kontrol seçeneği seçildiyse; konum 3'e geçtikten sonra ayak pedalına ne kadar fazla basılırsa darbeler arasındaki aralıklar o ölçüde giderek kısalır ve sonunda devamlı fakoya geçilir. Fakonun aktif olduğu süre (on) sabit, buna karşılık dinlenme süresi (off) pedala ne kadar fazla basılırsa o ölçüde kısalır. Dolayısıyla "duty cycle" da giderek artar. Eğer panel kontrol seçeneği tercih edildiyse; ayak pedalı konum 3'e geçince panel üzerinde belirlenmiş olan güç ve uzunlukta burst şeklinde darbeler elde edilir (56,57). Cerrahi Teknik Kesi: Katarakt cerrahisinde kesinin yeri, tipi ve boyutları operasyon sırasında cerrahi manipulasyonların başarısını, postoperatif dönemde ise astigmatizmayı, dolayısıyla görmeyi etkileyen en önemli faktörler arasındadır. Skleral, Limbal, Mid-Limbal ve korneal kesiler yapılabilir. Günümüzde Howard Fine tarafından tanımlanan, tek düzlemli saydam korneal kesi tercih edilmektedir (58). Saydam korneal kesinin avantajları; - Kolay cerrahi manipulasyon - Kısa sürede cerrahi - Cerrahinin kanama diyatezinden etkilenmemesi - Filtrasyon blebi olanlarda uygulanabilmesi - Topikal anesteziyle uygulanabilmesi 19

20 - Sklerit, kuru göz, konjonktiva hastalığı olanlarda uygulanabilmesi - Yara iyileşmesinin hızlı olması Skleral kesinin avantajı ise, daha az astigmatizma oluşmasıdır (59). Saydam korneal kesilerin daha çok temporalden yapılması tercih edilmektedir. Bunun nedeni; superior kesiler temporal kesilere göre görme aksına daha yakındır. Bu yüzden superior kesilerde daha fazla astigmatizma olur (60). Ayrıca superior kesilerde, kurala aykırı astigmatizma oluşmaktadır. Frontal kesilerde, üst tarafta bulunan frontal kemik çıkıntısından uzakta, daha rahat cerrahi manipulasyon yapılır. Temporalde, Bell s refleksi daha azdır ve drepte göllenme olmaz. Saydam korneal kesiler limbal vaskuler arkın 0,5 mm önünden yapılmalıdır. Fakoemülsifikasyon için 3,2 mm lik insizyon yeterli olup, İOL koymak için 3,5-4 mm e kadar kesi genişletilir. Cool fakoemülsifikasyon için daha küçük kesiler yeterli olabilir. 4,5 mm in üstündeki kesilerde sütürasyon gereklidir. Kısa yapılan tünellerde, sıvı kaçağı meydana gelebilir. Ön kamara stabil değildir, göz dokuları dışarıya prolabe olur. Manevraları zordur, sütür gerektirirse astigmatizmaya neden olur. Uzun tünel de manipulasyonları zorlaştırır. Kornea katlantısına neden olarak cerrahi sırasında görmeyi zorlaştırır, endotel hasarı riskini artırır. Saydam korneal kesi tek düzlemli ve çok düzlemli olmak üzere ikiye ayrılır: 1- Tek düzlemli kesi: 1991 yılında Fine tarafından geliştirilmiştir. Saydam korneal olarak iris planına paralel tek kesi yapılır. 2- Çok düzlemli saydam korneal kesi: A- Groovet (oluk tekniği): mikronluk dikey bir oluk oluşturulduktan sonra fakoemülsifikasyon bıçağı iris düzlemine paralel 2-3 mm ilerletilerek ön kameraya girilir. B- Hinghet (menteşe tekniği): 500 mikronluk bir dikey oluk açılır, ikinci kesi oluğun tabanından değil de, ortasından başlanarak iris düzlemine paralel yapılır. Böylece valv mekanizması oluşturulur (61). Kapsüloreksis 1990 yılında Gimbel ve Neuhann ın tanımladığı Continuous Curvilinear Capsulorhexis (CCC) katarakt cerrahisinin önemli adımlarından biri olmuştur (62,63). Yuvarlak kapsül kenarı, esnek ve travmaya oldukça dirençlidir. Kapsülotomide olduğu gibi, radial yırtıklar olmadığı için reksis perifere kaçmaz. Zonül stresi azdır, basınç ekvatoryal bölge boyunca eşit olarak dağılır ve endokapsüler fakoemülsifikasyon gerçekleşebilir. CCC nin diğer bir avantajı da İOL ün kapsül içerisindeki stabilizasyonu ve daha az iris travmasıdır. İdeal kapsüloreksis, 5-6 mm çapında olmalıdır (İOL çapından 0,5 mm küçük olması istenir). Matur katarakt gibi fundus reflesinin alınmadığı durumlarda, kapsül boyanması yapılır (64). Kapsüloreksis kistotom veya pensetle yapılabilir. Ribbing yöntemiyle; 20

21 kaldırılan flep merkeze doğru çekilerek reksis tamamlanır. Shearing yöntemindeyse; flep üst üste katlanarak tamamlanır. Küçük kapsüloreksis, fakoemülsifikasyonu zorlaştıracağı gibi, postoperatif dönemde kapsül kontraksiyonu ve fibrozisini artırır. Büyük kapsüloreksis ise, İOL stabilizasyonunu bozar (65,66). Hidrodiseksiyon Korteks ile epinükleusun ayrılmasıdır. Cerrahi manipulasyonların kolaylaşmasını sağlamakla beraber, zonül traksiyonunu da ortadan kaldırır. Viskoelastik hafif boşaltılıp, kapsüloreksis kenarına dik kapsül altına girilerek, kapsül hafif yukarı kaldırılır ve gauge lik iğneyle sıvı verilir ve sıvı dalgasının dolaşması sağlanır. Nükleusun ayrıldığından emin olunsa bile, nükleusa rotasyon yaptırılmalıdır. Özellikle yumuşak kataraktlarda hidrodelineasyon denen epinükleus arasına sıvı verilerek ayrıştırılır. Bu sırada sarı refle veren altın halka dediğimiz (golden ring) görünüm gözlenebilir (67). Nükleus Emülsifikasyonu Birçok teknik ile nükleus emülsifike edilir. İ/A yapılarak korteks bakiyeleri temizlenir ve intraoküler lens implantasyonu yapılarak fakoemülsifikasyon cerrahisi tamamlanır. Fakoemülsifikasyon Cerrahisinde Karşılaşılan Komplikasyonlar Başarılı bir cerrahi fakoemülsifikasyon tekniği birbirini takip eden her bir basamağın ustalıkla yerine getirilmesine bağlıdır. Kusursuz bir cerrahi, cerraha memnuniyet sağlamakla birlikte hastanın da görmesinde artış sağlamaktadır. Buna karşılık dikkatsizlikle yapılacak hatalar hastanın görmesini düşürebilecek ve ilave cerrahi gereksinimi doğuracak bir dizi komplikasyona yol açabilecektir. Komplikasyonlardan kaçınmanın ilk basamağı ameliyat odasında rahat bir atmosferin sağlanmasıdır. Rahat olan hasta ani hareketler yapmazken rahat ve emin bir cerrah da tüm enerjisini cerrahiyi yerine getirmek için harcayacaktır. Fakoemülsifikasyon komplikasyonları intraoperatif ve postoperatif başlıkları altında toplanabilmektedir (68). I- Fakoemülsifikasyonun İntraoperatif Komplikasyonları a. Anestezi ile ilgili komplikasyonlar Oftalmik lokal anestezinin (retrobulber, peribulber ve 7. sinir bloğu) genel anestezi üzerine avantajları etkili, güvenilir ve rahat cerrahi sonuçlar sağlaması ve ekonomik 21

22 olmasıdır. Oftalmik rejyonel anestezi ile karşılaşılabilecek komplikasyonlar aşağıda sıralanmıştır. Retrobulber hemoraji Glob penetrasyonu ve perforasyonu Cerrahi sonrası ekstraoküler kas disfonksiyonu Glob iskemisi Optik sinir hasarı Diğer oküler sinirlerin hasarı Okulokardiyak refleks Alerjik reaksiyonlar Beyin kökü anestezisi 7. sinir bloğu komplikasyonları (yutma güçlüğü, unilateral yüz felci ve solunum sıkıntısı) Retrobulber anestezinin en önemli komplikasyonu olan retrobulber hemorajinin önlenebilmesi ve sınırlandırılabilmesi cerrahi öncesi antikoagülanların kesilmesini gerektirmektedir. Alternatif anestezi yöntemleri de retrobulber hemoraji riskini azaltmakta veya tamamen ortadan kaldırmaktadır. Peribulber anestezi aynı etkiyi daha geç sağlamakla birlikte yeterli anesteziyi ortaya çıkarmaktadır. Sub-tenen anestezi ise orbita damarlarının hasarlanması riskini azaltmaktadır. Son olarak, uygun olgularda, topikal ve/veya intraoküler anestezi retrobulber hemoraji riskini tümden ortadan kaldırmaktadır (68). b. Ekspulsif Hemoraji Subkoroidal veya ekspulsif hemoraji koroidal damarların yırtılması sonucu subkoroidal boşluğa kanama ile meydana gelir. Bu komplikasyon; fakoemülsifikasyon cerrahisinde küçük kesi uygulanması ve intraoküler basıncın cerrahi boyunca korunması nedeniyle oldukça nadirdir. Buna ek olarak, kendiliğinden kapanan korneal tünel insizyon da ekspulsif hemoraji gelişimi halinde koroidal hemorajiyi sınırlamaya yardımcıdır. Kırmızı reflenin kaybı, ağrı, ön kamaranın ani daralması veya önceden yumuşak olan globun ani olarak sertleşmesi subkoroidal kanama gelişiminin göstergeleridir. Koroidal hemoraji gelişen olgularda korteks temizlenmesi ve GİL implantasyonu işlemleri bir diğer seansa ertelenerek sekonder olarak yapılmalıdır (68). Ekspulsif hemorajiye yol açabilecek risk faktörleri artmış kan akım hızı, sistemik hipertansiyon, ateroskleroz,yüksek göz içi basıncı, üveit, afaki ve yüksek aksiyel uzunluktur. Koroidal hemorajinin erken anlaşılması ve hızlı yara yeri kapatılması kanamayı sınırlayarak çok kötü sonuçları önleyebilmektedir(68). 22

23 c. Descement Dekolmanı Descement dekolmanı yara yerinin internal giriş bölgesinde ve ponksiyonlarda yırtılmaya eğilimlidir. En sık olarak yara yerinden ön kamaraya alet itilmesi esnasında soyulmaktadır. Cerrahi aletin ucunun ön kamaraya girilmeden hemen önce arkaya doğru yönlendirilmesi descement membranının kesi kenarından uzak kalmasını sağlamakta ve yırtık oluşma riskini azaltmaktadır (68). d. Kapsüloreksisin Perifere Genişlemesi Kapsüloreksis esnasında karşılaşılabilecek en büyük problem kapsüloreksisin perifere doğru genişleme göstermesidir. Vitreusun pozitif basıncı lensin öne doğru kavislenmesine yol açmaktadır. Yeterli viskoelastiğin ön kamaranın derinleşmesi ve ön kapsülün düzleşmesinde yararı vardır. Yırtığın iris altına doğru ilerlemesi halinde iris ekartörü irisi kaldırmaya ve ön kapsülün periferinin görüntülenmesini sağlamaya yarayabilmektedir (68). e. Arka Kapsül Yırtılması Arka kapsül 4 μm kalınlığına sahip ince lens bazal membranıdır. Bu ince bariyerin korunması başarılı ve komplikasyonsuz fakoemülsifikasyon cerrahisinin farkını yaratmaktadır. Cerrahi sırasında oluşan arka kapsül rüptürü işlemin süresini uzatmakta ve olguyu kistoid maküler ödemi ve retina dekolmanı gibi görme kaybı yönünden yüksek riske sahip komplikasyonlara açık hale getirmektedir (69). Fakoemülsifikasyon sırasında nükleusun yegane desteği arka kapsüldür. Artan yaş ile birlikte ön kapsül kalınlığı iki kat artış gösterse de arka kapsül, en ince yeri arka polü olmak üzere kalınlık artışı göstermez (70). Arka kapsül yırtığı (AKY) hidrodiseksiyon, fakoemülsifikasyon, irrigasyon- aspirasyon (I/A), arka kapsül temizlenmesi ve İOL implantasyonu aşamaları esnasında meydana gelebilir (71). Arka kapsül yırtığı olduğunu gösteren belirtiler arasında ön kamarada meydana gelen ani derinleşme, kapsüloreksis kenarını görülebilen alanlar dışına doğru yırtılması, aspirasyon gücünün (I/A ucunun vitreusa bağlı olarak tıkanması sonucu) azalması ve bir parça nükleusun gizli bir zonül veya arka kapsül açıklığından vitreus boşluğuna düşmesi sonucu kaybolması sayılabilmektedir. Arka kapsül yırtığı ile ilgili şüphe uyanması halinde fakoemülsifikasyon anında sonlandırılmalı, basınç ve dış traksiyon azaltılmalı, şişe yüksekliği azaltılmalı, mikroskop ayarı ile oynanarak arka kapsül netleştirilmeli ve ön kamara vitre varlığı yönünden kontrol edilmelidir (71). Arka kapsülün hidrodiseksiyon aşamasında yırtılmasının nedeni aşırı miktarda BSS solüsyonu ve yetersiz dekompresyondur (71). Arka kapsül yırtığı U/S fazının 23

24 en önemli komplikasyonudur. Fakoemülsifikasyon sırasında arka kapsül yırtılması genellikle aşağıdaki sebeplere bağlı olarak oluşabilir: --- Ön kapsülotominin zonülleri geçerek arkaya doğru yırtılması --- Ön kapsül bütünlüğü korunduğu halde manupilasyonlara bağlı çekme nedeniyle zonuüuler ayrılma --- Oluk oluşturulması ya da diğer bölme manevraları esnasında U/S probunun kapsüle doğrudan teması --- Ön kamaranın daralması sonucu keskin nükleus parçalarının arka kapsül ile teması sonrası kapalı bir sistem içerisinde kapsüloreksis, vitreus ile ön kamara arasındaki basınç değerlerinin dengede tutulması için büyük öneme sahiptir. Kapsüloreksisin çapı küçüldükçe bu önem daha fazla artmaktadır. Bu nedenle büyük bir arka kapsül rüptüründe veya geniş arka zonül ayrılmasında ( ) güvenlik sınırları içinde sulcus içine implantasyon mümkündür. Ön kapsülün kapsüloreksis sonrası kalan kenarı destek olarak görev yapmaktadır. Kapsül kesesinin nükleer materyalden ve vitreustan dikkatlice temizlenmesi gerekmektedir. Yapılacak en iyi yaklaşımı ameliyatın içinde bulunduğu evre belirleyecektir (71). 1- Fakoemülsifikasyonun erken fazlarında arka kapsül yırtığı genellikle U/S ucunun oyma ve oluk açma işlemleri sırasında direkt olarak kapsüloreksis kenarına doğrudan teması sonucu meydana gelir. Başlangıçta yırtık ön kapsülde oluşur, daha sonra ekvatora ve bazen arkaya doğru yayılır. Rüptür oluşursa tüm işlem yavaşlatılmalı ve genişlemeyi önlemek için çeşitli manevralar uygulanmalıdır : --- U/S ucunun nükleusa basınç yapmasından kaçınılmalı --- Ucun fazlaca materyal yakalamamasına özen gösterilmeli --- Bu materyallerin kapsüloreksis açıklığından ön kamaraya getirilmesine çalışılmamalı --- Ön kamaranın derinliği sabit tutulmalı --- Özellikle kapsüloreksis kenarının açık olduğu bölgede nükleus kırma işleminden kaçınılmalıdır. 2- Fakoemülsifikasyonun orta aşamalarında meydana gelen arka kapsül yırtığı genellikle nükleus hareketlendiğinde veya nükleus keskin kenarının arka kapsülü kesmesi ile meydana gelmektedir. Büyük nükleus kalıntıları hala arka kamara içindeyken arka kapsül rüptürünü erken safhada fark etmek çok önemlidir. İşleme devam etmek açıklığın genişlemesi ile sonuçlanabilir, çünkü kapsüler kese içindeki infüzyon basıncı yırtığı genişletip nükleusu yerinden oynatarak vitreus içine itebilir. İşleme ne şekilde devam edileceği arta kalan nükleus miktarına, sertliğine ve vitreus olup olmamasına bağlıdır. 3- Fakoemülsifikasyonun son aşamalarında arka kapsül yırtılması (nükleusun 1 çeyreğinden azı kaldığında). 24

T.C. Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr.

T.C. Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr. T.C. Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr. Ziya Kapran AcriSmart VE AcrySof GÖZ İÇİ LENSLERİNİN GÖRSEL VE REFRAKTİF

Detaylı

KATARAKTLAR. Yrd. Doç. Dr. Abdullah Kürşat Cingü DÜTF Göz Hastalıkları AD

KATARAKTLAR. Yrd. Doç. Dr. Abdullah Kürşat Cingü DÜTF Göz Hastalıkları AD KATARAKTLAR Yrd. Doç. Dr. Abdullah Kürşat Cingü DÜTF Göz Hastalıkları AD Kristalin lens İris gerisinde, zonüla lifleriyle korpus siliare ye asılı durumdadır. Bikonveks yapıda, saydam ve damarsızdır. Gözün

Detaylı

LENS ve HASTALIKLARI

LENS ve HASTALIKLARI LENS ve HASTALIKLARI Işığı kırarak görüntüyü, retina veya ona yakın bir alanda oluşturmaktır Lensin fonksiyonu LENSİN ANATOMİSİ LENS KAPSÜLÜ (anterior, posterior) ANTERİOR EPİTEL LENS FİBRİLLERİ Y SUTURLARI

Detaylı

T.C. S.B.Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr.

T.C. S.B.Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr. T.C. S.B.Prof. Dr. N. Reşat Belger Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Şef: Doç. Dr. Ziya Kapran KATARAKT HASTALARINDA KAPSÜL İÇİ YERLEŞTİRİLEN ThinOptX VE AcrySof

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu Periferik retina dejenerasyonları Retina periferinde ora serrataya

Detaylı

ZARACCOM F260 VE SENSAR AR40e GÖZ İÇİ LENSLERİNİN GÖRSEL SONUÇLARININ VE ARKA KAPSÜL KESAFETİ ORANLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

ZARACCOM F260 VE SENSAR AR40e GÖZ İÇİ LENSLERİNİN GÖRSEL SONUÇLARININ VE ARKA KAPSÜL KESAFETİ ORANLARININ KARŞILAŞTIRILMASI T.C ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI ZARACCOM F260 VE SENSAR AR40e GÖZ İÇİ LENSLERİNİN GÖRSEL SONUÇLARININ VE ARKA KAPSÜL KESAFETİ ORANLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Detaylı

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu Periferik retina dejenerasyonları Retina periferinde ora serrataya

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Tanım Prematüre bebeklerde retina damarlarının gelişim bozukluğu ile karakterize bir hastalıktır.

Detaylı

Kornea Laser Cerrahisi

Kornea Laser Cerrahisi Kornea Laser Cerrahisi Doç.Dr.Dr.. Akif Özdamar Refraktif Cerrahi / Kategori Lameller Keratomileusis Lasik İntrakorneal Ring Segment Refraktif Cerrahi / Kategori İnsizyonel Radyal keratotomi Astigmatik

Detaylı

Proliferatif Diabetik Retinopati de Cerrahi Tedavi

Proliferatif Diabetik Retinopati de Cerrahi Tedavi Proliferatif Diabetik Retinopati de Cerrahi Tedavi Prof. Dr Berati Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi 1.Retina Günleri Hilton, İstanbul, 2013 Görmeyi tekrar sağlamak Vitreus hemorajisi Traksiyonel Dekolman

Detaylı

Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi)

Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) İlk Muayenede Hiakye (Anahtar ögeler) AVD semptomları (II+, Retina dekolmanı, ilişkili genetik bozukluklar

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 05-06 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: / Histoloji Embriyoloji Yrd. Doç. Dr. Bahadır Murat Demirel / Üyeler: / Tıbbi / Dersin AKTS

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI Dr. Vedat Evren Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Vücut sıvıları değişik kompartmanlarda dağılmış Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Bu kompartmanlarda iyonlar ve diğer çözünmüş

Detaylı

FAKOEMÜLSİFİKASYON SIRASINDA ARKA KAPSÜL YIRTIĞI GELİŞMESİ SONRASI ARKA KAMARA GÖZ İÇİ LENSİ UYGULANAN OLGULARIMIZIN KLİNİK SONUÇLARI

FAKOEMÜLSİFİKASYON SIRASINDA ARKA KAPSÜL YIRTIĞI GELİŞMESİ SONRASI ARKA KAMARA GÖZ İÇİ LENSİ UYGULANAN OLGULARIMIZIN KLİNİK SONUÇLARI T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği Şef: Doç. Dr. Kadir Eltutar FAKOEMÜLSİFİKASYON SIRASINDA ARKA KAPSÜL YIRTIĞI GELİŞMESİ SONRASI ARKA KAMARA GÖZ İÇİ

Detaylı

Glokom Hastasının Kataraktı. Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi

Glokom Hastasının Kataraktı. Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi Glokom Hastasının Kataraktı Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi Finansal İlinti Beyanı Sunumda adı geçen ruhsat/izin sahipleri veya ürünlerle herhangi bir finansal ilintim yoktur. Özellikli

Detaylı

KATARAKT İKİ GÖZDE BİRLİKTE Mİ ORTAYA ÇIKAR?

KATARAKT İKİ GÖZDE BİRLİKTE Mİ ORTAYA ÇIKAR? Katarakt, saydam olan göz merceğinin saydamlığını kaybederek görmenin azalmasıdır. Gözün renkli tabakası irisin arkasında yer alan ve saydam bir yapı olan göz merceğinin, görme işlevinde önemli bir rolü

Detaylı

Amaç: Temel refraksiyon açıklaması ve myopi, hipermetropi ve astigmatizmatizma izahıve nasıl düzeltilebildiklerini anlatmak.

Amaç: Temel refraksiyon açıklaması ve myopi, hipermetropi ve astigmatizmatizma izahıve nasıl düzeltilebildiklerini anlatmak. DÖNEM 3 DERSLERİ.. GÖZÜN ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ GÖZ MUAYENE YÖNTEMLERİ KIRMA KUSURLARI VE TEDAVİSİ ŞAŞILIK VE TEDAVİSİ GÖZ YAŞI YAPISI, DRENAJ VE HASTALIKLARI KIRMIZI GÖZ GLOKOM OPTİK SİNİR VE GÖRME YOLLARI

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 2 Lokomotor sistemi oluşturan yapılar içinde en fazla stres altında kalan kıkırdaktır. Eklem kıkırdağı; 1) Kan damarlarından, 2) Lenf kanallarından, 3) Sinirlerden yoksundur.

Detaylı

MAKULA HASTALIKLARI. Prof.Dr. Solmaz AKAR

MAKULA HASTALIKLARI. Prof.Dr. Solmaz AKAR MAKULA HASTALIKLARI Prof.Dr. Solmaz AKAR MAKULA HASTALIKLARI Makula arka kutupta yaklaşı şık k 5mm çapında oval bölgedir. b Ksantofil pigmenti içerir. i Birden fazla ganglion tabakası vardır MAKULA HASTALIKLARI

Detaylı

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR:

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR: NÜTRİSYONEL VE METABOLİK DESTEK: Malnütrisyon: Gıda tüketiminin metabolik hızı karşılamayamaması durumunda endojen enerji kaynaklarının yıkımı ile ortaya çıkan bir klinik durumdur ve iki şekilde olabilir.

Detaylı

RETİNA DEKOLMANI PROF. DR. ŞENGÜL ÖZDEK

RETİNA DEKOLMANI PROF. DR. ŞENGÜL ÖZDEK RETİNA DEKOLMANI PROF. DR. ŞENGÜL ÖZDEK Histoloji Anatomi RETİNA DEKOLMANI Sensoriyel retinanın retina pigment epitelinden ayrılmasına retina dekolmanı denir. Görülme sıklığı 1 / 10000, 80 yaşına kadar

Detaylı

Diyabet ve göz sorunları

Diyabet ve göz sorunları TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA DERNEĞİ DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU TEMD DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU HASTA EĞİTİM KİTAPÇIKLARI SERİSİ 08 Diyabet ve göz sorunları Diyabet

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,

Detaylı

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR.

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR. SAYFA NO 1/5 TANISAL VE GİRİŞİMSEL DİZ ARTROSKOPİSİ AMELİYATI AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU Hasta Adı Dosya No Tarih / Saat Yöntem: Eklem içerisini gözlemek için, 0.5 cm'lik kesi deliklerinden artroskopinin

Detaylı

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli Endotel, dolaşım sistemini döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Endotel hücreleri, kan damarlarını kan akımı yönünde uzunlamasına döşeyen yassı,

Detaylı

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Hücre zedelenmesi etkenleri Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Homeostaz Homeostaz = hücre içindeki denge Hücrenin aktif olarak hayatını sürdürebilmesi için homeostaz korunmalıdır Hücre zedelenirse ne olur? Hücre

Detaylı

KIRMA KUSURLARI. Dr. Ümit BEDEN

KIRMA KUSURLARI. Dr. Ümit BEDEN KIRMA KUSURLARI Dr. Ümit BEDEN Cisimlerinin görüntülerinin retina üzerinde net olarak oluşabilmesi için sağlıklı bir refraksiyon sistemi gereklidir. Göz görme organıdır, hastalıkları sıklıkla görme bozukluğuna

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre

Detaylı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ. Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ. Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı 1 Tanım Prematüre bebeklerde retina damarlarının gelişim bozukluğu ile karakterize bir hastalıktır.

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

KATARAKT CERRAHİSİ YAPILACAK HASTALARDA 1. ve 2. GÖZ CERRAHİLERİ ÖNCESİ, HASTALARIN ENDİŞE DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI.

KATARAKT CERRAHİSİ YAPILACAK HASTALARDA 1. ve 2. GÖZ CERRAHİLERİ ÖNCESİ, HASTALARIN ENDİŞE DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI. I KATARAKT CERRAHİSİ YAPILACAK HASTALARDA 1. ve 2. GÖZ CERRAHİLERİ ÖNCESİ, HASTALARIN ENDİŞE DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI Saliha ABACIOĞLU CERRAHİ HASTALIKLARI HEMŞİRELİĞİ ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

Detaylı

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP Tüm vücut hücrelerinde enerji oluşumu adenozin trifosfat (ATP) molekülü vasıtasıyla gerçekleşir. Hücre içinde ATP depo halde bulunur ve sınırlı miktardadır. Ancak, yapılan

Detaylı

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ Düşük sıcaklık stresi iki kısımda incelenir. Üşüme Stresi Donma stresi Düşük sıcaklık bitkilerde nekrozis, solma, doku yıkımı, esmerleşme, büyüme azalışı ve çimlenme düşüşü gibi etkiler

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

00220 Gıda Biyokimyası

00220 Gıda Biyokimyası 00220 Gıda Biyokimyası Hazırlayan: Doç.Gökhan DURMAZ 00220 Gıda Biyokimyası-Şubat 2013 1 Bu notların hazırlanmasında aşağıdaki eserlerden yararlanılmıştır; Biyokimya, Engin Gözükara, Nobel Tip Kitabevi,

Detaylı

Katarakt cerrahisinde bıçak yerine lazer

Katarakt cerrahisinde bıçak yerine lazer femtosaniye lazer Yaşa bağlı olarak göz içi merceğinin saydamlığını kaybetmesi anlamına gelen kataraktın cerrahi tedavisinde en son aşama olan ve operasyonun önemli bir kısmının el değmeden bilgisayar

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

SAĞLIKLI GÖZLER. Diabetes mellitus Tip 2. Hasta bilgisi

SAĞLIKLI GÖZLER. Diabetes mellitus Tip 2. Hasta bilgisi SAĞLIKLI GÖZLER Hasta bilgisi Therapie Aktiv - Diyabet kontrol altında Diabetes mellitus Tip 2 hastalar için bir tedavi programıdır. Doktorunuza başvurun! İletişim: office@therapie-aktiv.at www.therapie-aktiv.at

Detaylı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ

Detaylı

Dr.Mustafa Mete. Uzmanlık Tezi. T.C. S.B. PROF. DR. N. REŞAT BELGER BEYOĞLU GÖZ EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ

Dr.Mustafa Mete. Uzmanlık Tezi. T.C. S.B. PROF. DR. N. REŞAT BELGER BEYOĞLU GÖZ EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ T.C. S.B. PROF. DR. N. REŞAT BELGER BEYOĞLU GÖZ EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ Prof. Dr. Hülya Güngel Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Doç. Dr. Ziya Kapran ARKA KAPSÜL KESAFETİ OLAN OLGULARDA Nd:YAG LASER KAPSÜLOTOMİ

Detaylı

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma Oral İmplantolojide Temel Kavramlar, Teşhis ve Tedavi Planlaması 13.30-15.00 Dental implantların kısa tarihçesi

Detaylı

Glokom. Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik

Glokom. Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik Glokom Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik Tarihçe Glokom terimi eski Yunanca da gri-mavi anlamına gelen (glaukos) kelimesinden türemiştir. Hipokrat, glokomu yaşlı insanlarda görülen ve pupillanın mavimsi bir

Detaylı

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları Doç. Dr. Ahmet Özaydın Nükleus (çekirdek) ökaryotlar ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Çekirdek hem genetik bilginin deposu hem de kontrol merkezidir.

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

TIBBİ TERMİNOLOJİ 3. GÖZE İLİŞKİN TERİMLER Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN P. ŞENEL TEKİN 1

TIBBİ TERMİNOLOJİ 3. GÖZE İLİŞKİN TERİMLER Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN P. ŞENEL TEKİN 1 TIBBİ TERMİNOLOJİ 3 GÖZE İLİŞKİN TERİMLER Yrd. Doç. Dr. Perihan ŞENEL TEKİN P. ŞENEL TEKİN 1 A. Anatomik Terimler Göz görme organıdır. Tıp dilinde Bulbus oculi veya ophthalmos adıyla bilinen göz, göz çukuru

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir.

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir. TERCİH EDİLEN YAKLAŞIM MODELİ KILAVUZLARI İÇİN ÖZET KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRMELER Giriş Bunlar Akademinin tercih edilen yaklaşım modeli kılavuzlarının özet kriterleridir. Tercih edilen yaklaşım model

Detaylı

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabeti olan her hasta diyabetik retinopati riski taşır. Gözün anatomisi nedeni (resim 1a) ile iyi görüyor olmak göz sağlığının kusursuz olduğu göstermez,

Detaylı

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0

Detaylı

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir.

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir. TERCİH EDİLEN YAKLAŞIM MODELİ KILAVUZLARI İÇİN ÖZET KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRMELER Giriş Bunlar Akademinin tercih edilen yaklaşım modeli kılavuzlarının özet kriterleridir. Tercih edilen yaklaşım model

Detaylı

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler MBG 111 BİYOLOJİ I 3.1.Karbon:Biyolojik Moleküllerin İskeleti *Karbon bütün biyolojik moleküllerin omurgasıdır, çünkü dört kovalent bağ yapabilir ve uzun zincirler

Detaylı

ULUSAL KONGRESİ. Türk Veteriner Jinekoloji Derneği. 15-18 Ekim 2015. Liberty Hotels Lykia - Ölüdeniz / Fethiye - Muğla AMAÇ

ULUSAL KONGRESİ. Türk Veteriner Jinekoloji Derneği. 15-18 Ekim 2015. Liberty Hotels Lykia - Ölüdeniz / Fethiye - Muğla AMAÇ KÖPEK MEME TÜMÖRLERİNDE TEDAVİ SEÇENEKLERİ AMAÇ Yaşam kalitesini ve süresini uzatmak Nüks veya yeni tümör oluşumlarını engellemek Yrd.Doç.Dr. Nilgün GÜLTİKEN Metastaz oluşumunu engellemek Tümör dokusunda

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Diabetes Mellitus Endojen insülinin yokluğu veya hücre içine giriş yetersizliğine bağlı Genel popülasyonun

Detaylı

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Diabetes Mellitus Endojen insülinin yokluğu veya hücre içine giriş yetersizliğine bağlı Genel popülasyonun

Detaylı

KATARAKT CERRAHİSİ VE/VEYA GÖZİÇİ LENS İMPLANTASYONU İÇİN ONAM FORMU

KATARAKT CERRAHİSİ VE/VEYA GÖZİÇİ LENS İMPLANTASYONU İÇİN ONAM FORMU Katarakt Cerrahisi Onam Formu [GENEL ONAM FORMUNA EK FORM] KATARAKT CERRAHİSİ VE/VEYA GÖZİÇİ LENS İMPLANTASYONU İÇİN ONAM FORMU Giriş Katarakt cerrahisi hakkında bilgilenerek karar vermenizi sağlamak amacıyla

Detaylı

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI Üveit nedir? Üveit atağı nedir? Gözün iris (gözün renkli kısmı), siliyer

Detaylı

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.-

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- 1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- Biyokimya sözcüğü biyolojik kimya (=yaşam kimyası) teriminin kısaltılmış şeklidir. Daha eskilerde, fizyolojik kimya terimi kullanılmıştır. Gerçekten de Biyokimya

Detaylı

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar YARALANMALAR YARA NEDİR? Bir travma sonucu deri yada mukozanın bütünlüğünün bozulmasıdır. Aynı zamanda kan damarları, adale ve sinir gibi yapılar etkilenebilir. Derinin koruma özelliği bozulacağından enfeksiyon

Detaylı

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ Dr. Lale Sever Intradiyalitik Komplikasyonlar Sık Kalıcı morbidite Mortalite Hemodiyaliz Komplike bir işlem! Venöz basınç monitörü Hava detektörü

Detaylı

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS DOKUSU TİPLERİ İSKELET KASI İskelet Kasının Yapısı Kas Proteinleri Kas Kontraksiyonu KASILMA TİPLERİ KASIN ENERJİ METABOLİZMASI İskelet Kası Çizgili kastır. İstemli çalışır.

Detaylı

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı Hayvan hücreleri mikroskop ile incelendiğinde hücre şekillerinin genelde yuvarlak

Detaylı

Suprakoroidal Hemorajilerde Yaklaşım

Suprakoroidal Hemorajilerde Yaklaşım Katarakt ve Glokom Cerrahisinin Arka Segmenti İlgilendiren Komplikasyonları Suprakoroidal Hemorajilerde Yaklaşım Dr. Şengül Özdek Ulusal Kongre-2009 Patofizyoloji Koriokapillarisin fazla dolup genişlemesi

Detaylı

BELKİDE BİYOLOJİNİN EN TEMEL KONUSU EN ZEVKLİ KONUSUNA BAŞLAYALIM ARKADAŞLAR!!!

BELKİDE BİYOLOJİNİN EN TEMEL KONUSU EN ZEVKLİ KONUSUNA BAŞLAYALIM ARKADAŞLAR!!! DERS : BİYOLOJİ KONU: HÜCRE BELKİDE BİYOLOJİNİN EN TEMEL KONUSU EN ZEVKLİ KONUSUNA BAŞLAYALIM ARKADAŞLAR!!! Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimidir.( Virüsler hariç) Şekil: Bir hayvan

Detaylı

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ Travma; ani olarak dıştan mekanik bir etki sonucu meydana gelen, sağlığı tehdit eden, fiziksel ve ruhsal hasarlara yol açan bir olaydır.

Detaylı

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi HİPERKALSEMİ Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi Tanım: Hiperkalsemi serum kalsiyum düzeyinin normalden (9-11 mg/dl) yüksek olduğunda meydana gelen

Detaylı

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER Yazar Ad 139 Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER Yaşın ilerlemesine bağlı olarak göz sağlığında değişiklikler veya bozulmalar olabilir. Bu değişikliklerin tümü hastalık anlamına gelmemektedir. Ancak diğer

Detaylı

Hisar Intercontinental Hospital

Hisar Intercontinental Hospital Varisler BR.HLİ.92 Venöz Hastalıklar (Toplardamarlar) Varis Hastalığı: Bacaklarımızda kirli kanı yukarı taşımak üzere görev alan iki ana ven sistemi bulunur. Yüzeyel ve derin ven sistemi olarak adlandırılan

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU. Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011

SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU. Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011 SERT DOKUNUN SULU (KĠSTĠK) LEZYONU Dr Arzu AVCI ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ PATOLOJİ KLİNİĞİ 17 Kasım 2011 OLGU 9 Y, K Sağ humerus proksimali 2 yıl önce kırık Doğal iyileşmeye bırakılmış

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: Yrd. Doç. Dr. Hakan Darıcı / Histoloji ve Embriyoloji / Üyeler: Doç. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / Dersin AKTS Kredisi: 9 Kurul Başlangıç Tarihi: 16

Detaylı

OSTEOARTRİT. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

OSTEOARTRİT. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ OSTEOARTRİT Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ Eklem kıkırdağından başlayıp, eklemlerde mekanik aşınmaya ve dejenerasyona yol açan kronik bir eklem hastalığıdır. LİTERATÜRDEKİ İSİMLERİ ARTROZ DEJENERATİF ARTRİT Yavaş

Detaylı

FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİ ESNASINDA ARKA KAPSÜL PERFORASYONU VE ZONÜLOLİZİS GELİŞİMİ İLE PROGNOZU ETKİLEYEN FAKTÖRLER

FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİ ESNASINDA ARKA KAPSÜL PERFORASYONU VE ZONÜLOLİZİS GELİŞİMİ İLE PROGNOZU ETKİLEYEN FAKTÖRLER T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Ömer BENİAN FAKOEMÜLSİFİKASYON CERRAHİSİ ESNASINDA ARKA KAPSÜL PERFORASYONU VE ZONÜLOLİZİS GELİŞİMİ İLE

Detaylı

Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi

Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi (Nörovasküler Cerrahi) BR.HLİ.015 Sinir sisteminin damar hastalıkları ve bunların cerrahi tedavisi beyin ve sinir cerrahisinin spesifik ve zorlu bir alanını

Detaylı

Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle

Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle Doç. Dr. Onur POLAT Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle gelişirken, spor yaralanmalarında hem dış

Detaylı

TİTREŞİM. Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir.

TİTREŞİM. Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir. TİTREŞİM Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir. TİTREŞİMİN ÖZELLİĞİNİ 1 Frekansı ve 2 Şiddeti belirler. Titreşimin Frekansı: Birim zamandaki titreşim sayısına titreşimin

Detaylı

SPOR FİZYOLOJİSİ I. KADEME. Doç.Dr.Mitat KOZ Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu

SPOR FİZYOLOJİSİ I. KADEME. Doç.Dr.Mitat KOZ Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu SPOR FİZYOLOJİSİ I. KADEME Doç.Dr.Mitat KOZ Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Ders İçeriği Enerji Sistemleri (2 saat) İş, güç, enerji tanımları ve ilişkileri Aerobik enerji yolu Anaerobik

Detaylı

FİBER OPTİK ÜTÜLEME DIODE LAZER!

FİBER OPTİK ÜTÜLEME DIODE LAZER! ÜTÜLEME DIODE LAZERDE EN SON TEKNOLOJİ FCD FİBER OPTİK ÜTÜLEME DIODE LAZER! HAFİF EN BAŞLIĞI (300 gr) DÜNYANIN 60.000.000 ATIŞ ÖMRÜ 20.000.000 Garanti 2 YIL GARANTİ BUZ BAŞLIK K142186/878.4810 17.04.2015

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ

HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ HÜCRE FİZYOLOJİSİ PROF.DR.MİTAT KOZ 1 HÜCRE Kompleks çok hücreli organizmaların, (hayatın karakteristik özelliklerine sahip) en küçük yapısal birimine HÜCRE denir. Hücreler yaşayan organizmaların yapısal

Detaylı

VİTREORETİNAL CERRAHİDE YENİ UFUKLAR... Aksesuar

VİTREORETİNAL CERRAHİDE YENİ UFUKLAR... Aksesuar VİTREORETİNAL CERRAHİDE YENİ UFUKLAR... Aksesuar ARKA VİTREKTOMİ ve FAKO En Güvenilir, En Teknolojik, En Kullanışlı R-EVOLUTION CR ile Vitreoretinal Cerrahide Yeni Ufuklar Çift Pompa Sistemi (Venturi &

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 04-05 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcısı: Yrd. Doç. Dr. Hakan Darıcı / ve Embriyoloji Üyeler: / ve Embriyoloji / Tıbbi / Dersin AKTS Kredisi:

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Şahin A. Sırmalı / Histoloji ve Embriyoloji Başkan Yardımcıları: Doç. Dr. Ayşegül Çört / Tıbbi Biyokimya / Üyeler: Prof. Dr. İlker Saygılı / Tıbbi Biyokimya / / Dersin AKTS

Detaylı

EMNİYET ve GÜVENLİK GÜRÜLTÜ KONTROL CAMLARI CAMLARI

EMNİYET ve GÜVENLİK GÜRÜLTÜ KONTROL CAMLARI CAMLARI GÜRÜLTÜ KONTROL CAMLARI EMNİYET ve GÜVENLİK CAMLARI 1 2 Emniyet ve Güvenlik Camları Sevdiklerinizin can ve mal güvenliğini sağlamanın en etkin yolu! Şişecam Lamine Cam, Şişecam Düzcam ın lamine emniyet

Detaylı

KLİNİĞİMİZDE KATARAKT AMELİYATLARINDA UYGULANAN DEĞİŞİK TİPTEKİ DİFRAKTİF VE REFRAKTİF MULTİFOKAL GÖZ İÇİ LENSLERİ İLE SONUÇLARIMIZ

KLİNİĞİMİZDE KATARAKT AMELİYATLARINDA UYGULANAN DEĞİŞİK TİPTEKİ DİFRAKTİF VE REFRAKTİF MULTİFOKAL GÖZ İÇİ LENSLERİ İLE SONUÇLARIMIZ T. C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ GÖZ HASTALIKLARI KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: PROF. DR. HASAN H. ERBİL KLİNİĞİMİZDE KATARAKT AMELİYATLARINDA UYGULANAN DEĞİŞİK TİPTEKİ DİFRAKTİF VE

Detaylı

Eser Elementler ve Vitaminler

Eser Elementler ve Vitaminler Doç. Dr. Onur POLAT Eser Elementler ve Vitaminler Esansiyel eser elementin temel özellikleri diyetten kesilmesi veya yetersiz alımıyla yapısal ve biyokimyasal değişikliklerin olması ve bu değişikliklerin

Detaylı

hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi

hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi İçindekiler Bel fıtığı nedir? 4 Bel fıtığı teşhisi nasıl yapılır? 6 Bel fıtığı tedavisi nasıl yapılır? 7 Barricaid için bir aday

Detaylı

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR Duyu Algılama, Tepki Verme ve Beyin Algılama beyinsel analiz tepki Sıcaklık, ışık, ses, koku duyu reseptörleri: elektriksel uyarılara dönüşür Uyarı beyin korteksindeki talamus

Detaylı

Beslenmeden hemen sonra, artan kan glikoz seviyesi ile birlikte insülin hormon seviyesi de artar. Buna zıt olarak glukagon hormon düzeyi azalır.

Beslenmeden hemen sonra, artan kan glikoz seviyesi ile birlikte insülin hormon seviyesi de artar. Buna zıt olarak glukagon hormon düzeyi azalır. Seçmeli Ders: Dokular ve Organlar Arası Metabolik İlişkiler 1.HAFTA Normal metabolizmada aktif olan günlük akış; Yaşamak için gerekli olan enerji akışı, dışardan alınan gıdalardan elde edilir. Kullanılan

Detaylı

Göz Fonksiyonel & Klinik Anatomisi ve Fizyolojisi

Göz Fonksiyonel & Klinik Anatomisi ve Fizyolojisi Göz Fonksiyonel & Klinik Anatomisi ve Fizyolojisi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Temel Anatomi ve Fizyoloji Dersi SBF 122 Öğr.Gör.Dr. Nurullah YÜCEL Fonksiyonel & Klinik Anatomisi

Detaylı