Azınlıklar ve Ulus-Devlet İkilemi *

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Azınlıklar ve Ulus-Devlet İkilemi *"

Transkript

1 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal Azınlıklar ve Ulus-Devlet İkilemi * Nur Uluşahin ** Bu çalışmada, ulusal azınlıklara tanınan haklar Ronald Dworkin 'in haklar tezinden hareketle insan onuru ve eşitlik düşüncesi üzerine temellendirilmektedir. Buna göre, kişiye diğerlerine nazaran daha az insanmış ya da ilgi ve alakaya daha az layıkmış gibi davranma sonucunu doğuran bir yaklaşım hukuk idesi ile bağdaşmamaktadır. Demokrasiyi vatandaşlar için "süper toplum 11 yaratan ulus-devlet düşüncesi üzerine inşa eden klasik liberal demokrasi anlayışı ise, vatandaşların ulus-devletin bir parçası olmanın yanı sıra aidiyet, kimlik, anlam ve amaç duygusu sağlayan kültürel, dilsel ya da etnik bir gruba ait olduğunu ihmal etmiş ve nihayetinde çok kültürlülük argümanlarıyla hesaplaşmak durumunda kalmıştır. Çalışmada, ulusal azınlıklar ve ulus-devlet ikileminin hak-temelli bir anlayışla liberal demokrasinin azınlık-çoğunluk ilişkisi temelinde yeniden organize olması ve özellikle derin biçimde bölünmüş toplumlarda ortaklıkçı düzenlemelerle güç paylaşımına yer vermesi ile çözülebileceği ortaya konmaktadır. Anahtar Sözcükler: Azınlık hakları, ulus-devlet, hak-temelli yaklaşım, güç paylaşımı, rı..t.fjv!ı,vf>1 demokrasi. Tarihsel Süreç ve Kavramsal Yolculuk Günümüzde demokrasilerin karşılaştığı en büyük problemlerden biri çoğulcu toplumlarda çoğunluklar ve azınlıklar arasındaki çatışmaların ne şekilde çözüleceğidir. Azınlık haklarını uluslararası alanda koruma ihtiyacı 1950'lerden bu yana artarak varlığını hissettirmişse de, bu ihtiyacın giderilmesi Doğu A vrupa'daki komünist rejimierin yıkılmasıyla birlikte farklı bir önem ve ivedilik kazanmıştır. Bunun sonucu olarak da, 1945 sonrasında ilk olarak 1990'larda azınlık hakları sorunları tekrar küresel politik gündemin üst sıralarına yerleşmiştir (Kymlicka, 1995: 1, Kymlicka, 2001a). ı. Dünya Savaşı'ndan sonra etnik, dinsel ve dilsel cemaatlere verilen haklar bu topluluklann sorun çıkarmalannın önüne geçmeye yönelik bir tür sus payı niteliği taşırken, II. Dünya Savaşı sonrasında BM koruması altında gelişen insan hakları rejimi, bundan farklı olarak insanlar arasındaki eşitlikten hareket eden hak-temelli bir yaklaşımı yansıtmaktadır (Dworkin, 1977:. ı 71- ı 77). ı. Dünya Savaşı sonrasında yapılan azınlık antlaşmaları, yenik devletler ve yeni kurulan devletlere birtakım yükümlülükler getirmekle sınırlı kaldığı için bu dönemde Bu makale, TODAİE İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi'nin 14- ı 5 Aralık 2006 tarihleri arasında duzenlediği "İnsan Haklan ve Yurttaşlık" konulu konferansta sunulan bildirler arasından seçilip, hakemler tarafından incelendikten sonra yayınlanmıştır. Yrd. Doç. Dr., Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi. İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 25, 2007, s

2 36 İnsan Hak/arı ytlbğı evrensel bir azınlıklar rej iminden söz etmek mümkün değildir. Bütün üye ülkelerin gönüllü imzasına açık ve bireylere dil, din, ırk ve etnisite ayrımı yapmaksızın eşit haklar tanımayı hedefleyen yeni rejim ise, kendinden evvelki gibi yerel ve cemaat esaslı olmayıp evrensel nitelikte ve bireyesaslıdır (Kurban, 2003: ; Kurban, 2004: 36-37).1 Dolayısıyla, II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan insan hakları rejiminin azınlık haklarını evrensel ve bireyesaslı bir yaklaşımla olması gereken yere koymak suretiyle bu dönemi insan hakları hukuku a çısından önemli bir tarihsel dönemeç haline getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ne var ki, insanların ırk, renk, cins, dil, din, siyasal veya diğer bir İ nanç, ulusal ya da toplumsal köken, servet, doğuş ya da herhangi başka bir durumdan dolayı ayrıma uğramadan ilan olunan hak ve özgürlüklerden yararlanacağını kabul eden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 'nin, sözünü ettiği eşitliğin hayata geçirilmesini garantilemediğini anlamak için yirminci yüzyılın sonuna dek beklemek gerekmiştir. 2 Ortaya çıkan tablo ise, sadece en basit şekliyle çoğunluğun yönetimini öngören demokrasi anlayışında değil, devletin hukukla bağlı olması şeklinde ifade edebileceğimiz 19. yüzyılın liberal hukuk devleti anlayışında da çatırdamalara yol açmıştır. Temel sorunsal, hukukla bağlı olan bu devlette hukuku yapacak olanın kim olduğudur. İşte, bu soru demokratik liberal hukuk devleti anlayışının çok kültürlülük J argümanları ile hesaplaşmasına ve kültür farklılıklarına dayanarak hak talep eden grupların hukukun öznesi olarak tanınıp tanınmayacağı sorusu ile yüzleşmemize neden olmuştur (Kymlicka, 2001a: 17-39). 1 Dilek Kurban, ii. Dünya Savaşı sonrasında kurulan insan hakları rejimini bu açıdan sadece yenik devletlere dayatıldı~ı için zorunlu ve bu devletlerdeki etnik, dinsel ve/veya dilsel toplulukları korumayı amaçladı~ı için cemaat esaslı olan ı. Dünya Savaşı sonrasında kurulan insan hakları rejimi ile karşılaştırmakta ve bu açıdan her iki rejimin dayandı~ı farklı felsefelerin altını çizmektedir. Kurban, 2004: 36-37; Kurban, 2003: Aslında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun LO Aralık i 948'de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile birlikte kabul etti~i 217 C (ııı) sayılı kararıyla İnsan Hakları Komisyonu ve bu Komisyon 'a ba~lı olarak i 947'de kurulan Ayrımcılı~ın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu'nu azınlık sorunlarının araştırılması ve çözümü ile görevlendirdi~i görülmektedir. Ne var ki, bu çalışmaların ürünü yaklaşık yirmi yıl sonra, 1966 yılında alınabilecektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından bu tarihte kabul edilen Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 2Tnci maddesinde şu şekilde bir düzenleme öngörülmektedir: "Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulundu~u devletlerde, bu azınlıklara mensup kişiler, kendi gruplarının di~er üyeleriyle birlikte toplu olarak, kendi kültürlerinden yararlanmak, kendi dinlerini açıklamak ve uygulamak ya da kendi dillerini kullanmak hakkından mahrum edilemezler." Her ne kadar, 27'nci madde, uluslararası insan hakları hukuku açısından azınlık haklarına ilişkin olarak evrensel nitelikte ve hukuki baglayıcı Iıga sahip ilk düzenleme olması nedeniyle önem taşısa da, devletlere herhangi bir pozitifyükümlülük getirmeyip, sadece negatif olarak "yapılmaması" gerekeni belirlemekle yetindiginden eşitlik ve ayrımcılıgın önlenmesi ilkelerine gerçek anlamda bir katkı sa~layamamıştır. Alt Komisyonun, özellikle 1978'den itibaren yogunlaştırdıgı çalışmaları sonucunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun sayılı kararıyla 18 Aralık 1992'de Ulusal ya da Etnik, Dinsel ya da Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildirge kabul edilir. Hukuki baglayıcılıgı bulunmayan bu düzenlemenin önemi ise, sadece azınlık haklarını konu a lan ilk uluslararası insan hakları belgesi olması ve azınlık haklarına ilişkin yeni standartları ortaya koymasından kaynaklanır (Çavuşogıu, 2001: 21-30). Yine de, bu süreçte anılan gelişmelerin ortaya koydugumuz yargıyı geçersiz kılacagı kanaatinde degiliz. 3 ÇokkültürlOlOk hakkında genelolarak bkz., Kymlicka (2002):

3 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusa! Azınlıklar ve Ulus-Devlet ikilemi 37 Yaşadığımız dönemin bir diğer açıdan önemi ise, 1990'larda azınlıklar için dünya çapında elde edilen önemli kazanımların pekiştiği ve hükümetlerin uluslararası insan hakları rejiminin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmelerini sağlamaya yönelik mekanizmaların devreye sokulduğu bir dönem olmasındadır. Önemli bir tarihsel dönemeç olarak nitelediğimiz II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan insan hakları rejiminin önemli bir zaafı, negatifhak olarak ayrımcılıktan korunma hakkını güvence altına alırken, devletlere bu hakkın korunması için gerekli olan mekanizmaları sağlama yükümlülüğünü getirmemesiydi. Çoğunluk ile azınlık arasındaki uçurumun telafisine yönelik olarak azınlıklar lehine devletlere yüklenebilecek pozitif görevler öngörülmemişti. Haliyle böyle bir mekanizma gerçek eşitliği sağlamaktan oldukça uzaktı (Kurban, 2004: 37).4 Bu açıdan bakıldığında ise, azınlık hakları açısından ikinci tarihsel dönemeç ya da "köşe taşı"nın kısa adı AGİK olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı tarafından -Soğuk Savaş ardından bölgede etnik ve dini savaşların ortaya çıkmasından duyulan endişe ile- Kopenhag Belgesi 'nin kabul edilmesi olduğunu söyleyebiliriz. s Eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi yanı sıra azınlıkların çoğunluk karşısında gerçek anlamda eşitliğinin sağlanması amacıyla devletlere pozitif yükümlülükler getiren 1990 tarihli Kopenhag ilkelerinin öngördüğü devlet politikaları arasında azınlıklara mensup bireylerin anadillerini öğrenmeleri veya a nadilde eğitim görmeleri, kamu görevlileri ile iletişimde anadillerini kullanmaları için gerekli koşulların sağlanması yer almaktaydı. Sözünü ettiğimiz ikinci tarihsel dönemeci taçlandıran ise, 1992 tarihinde BM 'nin kabul ettiği Etnik, Dini ve Dilsel Azınlıklara Mensup Bireylerin Hakları Bildirgesi arkasından gelen 1995 tarihli Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme oldu. n 1998 yılında yürürlüğe giren Çerçeve Sözleşme'nin önemi taraf devletlere azınlık kültürlerinin korunması konusunda yüklediği pozitif yükümlülüklerin ötesinde azınlıklar ile çoğunluk arasında gerçek eşitliğin sağlanması için gerekirse pozitif ayrımcıhğı' da öngörmüş olmasıdır (m. 412).8 Böylece pozitif ayrımcılık 4 "Bu benzersiz kurumsal ve yasal yapılanmanın önemli bir zayıflığı, insan haklarına bireylerin korunması çerçevesinden yaptığı dar yaklaşırndi. Azınlıkların devletler arasında anlaşmazlıklara yol açmasından korkan BM'de hakim olan yeni anlayış, bireysel insan haklarının gerektiği gibi güvence altına alındığı bir hukuk rejiminde azınlıklara özel haklar verilmesine gerek olmadığı yönündeydi" (Kurban, 2004: 37). s AGİK sürecinde anılan dönemecin hazırlayıcısı olarak i 989 Viyana Belgesi 'ne değinmek gerekir. Viyana Belgesi'ne göre, katılımcı devletler, ulusal azınlıkların kültürel, dilsel ve dinsel kimliğini korumak ve bu kimliklerin geliştirilmesi için uygun koşuııarı yaratmakla yükümlüdürler (ilkeler, par. 19). Ô Kopenhag Belgesi'nin ulusal azınlıkların korunmasına ilişkin siyasi taahhütlerinin Avrupa Konseyi tarafından benimsenmesi üzerine, Konsey 1993 Viyana Zirvesi'nde hazırlanan "Ulusal Azınlıklar" başlıklı İkinci Eki'nde bu taahhütlerin hukuki yükümlülüklere dönüştürülmesi gereğini vurgulamış; Bakanlar Komitesi'nin en kısa sürede ulusal azınlıkların korunması konusunda Avrupa Konseyi üyesi olmayan devletlerin de imzasına açılacak bir çerçeve sözleşme hazırlamasını kararlaştırmıştır. 10 Kasım i 994'te kabul edilen "Ulusal Azınlıkların Korunmasına ilişkin Çerçeve Sözleşme" 1 Şubat i 995'te imzaya açılmıştır (Çavuşoğlu, 2001: 24-25). 7 Pozitif ayrımcılık, kimi dezavantajlı gruplara bir takım "artı" hakların tanınması ile bu grupları gerçek anlamda eşitliğe kavuşturmayı amaçlar. Bu anlayışa göre, azınlıkların kimliklerini korumak açısından karşılaştığı güçlükleri aşabilmek için diğer vatandaşlardan farklı olarak bazı haklara sahip olmaları gerekir. Bu tür

4 38 İnsan Hak/arı Yıllığı düşüncesinin kabulüyle birlikte geçmişi 16. yüzyıla uzanan ve fakat gerçek anlamda bir ivme kazanabilmesi ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında mümkün olan azınlık hakları kavramı, Çerçeve Antlaşma ile yolculuğunun üçüncü tarihsel dönemecini de aşmış olmaktaydı (Çavuşoğlu, 2001: 26-27).9 Bir ülkenin tüm vatandaşlarına tanınan bireysel haklar anlamında "negatif hak" anlayışından tüm vatandaşlara değil de, belli gruba tanınan haklar olarak "pozitif hak" anlayışına geçişle birlikte azınlık hakları da kavramsal yolculuğunu tamamlamış bulunmaktaydı. JO Artık devletler için "karışmama" anlamında pasif kalma yerine, olumlu bir edimde bulunma ve eşitliği sağlamak için kolları sıvama zamanı gelmişti. ll Azınlık Kavramı Çerçeve Sözleşme'de göze çarpan önemli bir eksiklik "azınlık" kavramının tanımının yapılmamış olmasıydı. Azınlık sorununun uluslararası alanda kaydettiği onca gelişme karşısında, genel kabul görecek bir azınlık tanımının halihazırda yapılmamış olması gerçekten de şaşırtıcı bir durum oluşturmaktadır. Bu ihmalin anlaşılabilir bir gerekçesi olarak, bazı grupların tanım dışında oldukları gerekçesiyle azınlık haklarından çok daha kolaylıkla mahrum bırakılabileceği; dolayısıyla sınırları çizilmiş bir "azınlık" tanımının devletlerin eline hiç de uygun olmayan bir koz vermek anlamına geleceği gösterilmektedir (Geldenhuys ve Rossouw, 2001: 5). Oysa, meseleye tersinden bakılırsa, genel kabul gören bir azınlık tanımı olmamasından ötürü yine aynı devletlerin bu sayede toprakları üzerinde yaşayan azınlıkların varlığını reddetme ya da pek çok gruba azınlık haklarını tanımama şeklinde oldukça sağlam bir mazeret ileri sürme imkanına kavuştuğu söylenebilir.u Öyleyse, böyle bir tanıma hiç kuşkusuz ihtiyacımız "pozitifhaklar" sadece dar anlamda azınlıklara uygulanmayıp, eşitligin sağlanabilmesi için ülkede dezavantajlı bulunan tüm gruplara uygulanabilir (Oran, 2004: 34). 8 Madde metni şu şekildedir: "Taraflar, bir ulusal azınlığa mensup fertler ile çoğunluğa mensup olanlar arasında, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yaşamın tüm alanlarında, tam ve etkin bir eşitlik sağlamak amacıyla, gerektigi yerde, uygun tedbirleri almayı taahhüt ederler. Bu bakımdan, taraflar ulusal azınhga mensup fertlerin özel koşullarını dikkate alacaklardır." Metnin türkçesi için (avrupakonseyi.org.tr, 2006). 9 Ulusal azınlıkların korunmasını konu alan ve hukuki bağlayıcılığa sahip olan çok taraflı ilk hukuki belge olan Çerçeve Sözleşme'ye ilişkin önemli bir nokta, adından anlaşılacağı gibi sözleşmenin hazırlanmasında "çerçeve sözleşme" tekniğinin uygulanmış olması nedeniyle, hükümlerinden pek çoğunun taraf devletlerin uygulamayı taahhüt ettikleri ilkeleri belirleyen program hüküm niteliğinden olmasıdır. Bundan dolayı, Çerçeve Sözleşme hükümleri doğrudan uygulanabilir nitelik taşımazlar ve Sözleşme hükümlerinin uygulanmasında özel koşulların göz önünde tutulabilmesi açısından devletlere geniş takdir yetkisi tanınmıştır (Çavuşoğlu, 2001: 26-27). 10 Bu anlamda negatif-pozitif hak ayrımı için bkz., (Oran, 2004: 32). 11 Oran, insan ve azınlık haklarında devletin yapıcı tutumunu üç evrede incelemektedir. Buna göre, birinci evre aynmcılığın önlenmesi ve azınlıkların korunması şeklindeki devletin pasiftutum yüklendiği evre, ikinci evre ise pozitif aynmcı lı k anlayışının benimsendiği, devletin olumlu edirnde bulunma yükümlülüğünü üstlendiği evredir. Oran, önemi yadsınamayacak bir gelişmeye tekabül eden üçüncü bir evre olarak da azınlık haklarının korunması ve gerçekleşmesi için yaptırım uyguladığı evreye yer vermektedir (Oran, 2004: 35). İncelenen çerçeveye uygun düştüğü ölçüde bu çözümleme de hiç şüphesiz geçerli olabilecektir. 12 Öte yandan böyle bir tanım eksikliği, aşağıda ortaya koyduğumuz ulusal azınlıklar dışındaki azınlık gruplarının uluslararası azınlık hakları rejiminin sağladığı haklardan yararlanıp yararlanamayacağı sorusunu da ce

5 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal AZlIllıklar ve Ulus-Devlet İkilemi 39 vardır. Buna karşılık gerek Birleşmiş Milletler gerekse Avrupa Birliği olsun, ancak yakın zamanlarda bir azınlık tanımı yapmanın can alıcı önemini fark edebilmiş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu Raportorü Francesco Capotorti 'nin 1979' da önerdiği azınlık tanımı bu eksikliği gidermeye adaydır. Capotorti 'nin tanımına (Capotorti, 1979: par. 568) göre azınlık, "bir devletin nüfusunun geri kalanına göre sayısalolarak az olan, baskın konumda bulunmayan, -o devletin vatandaşı olan- üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özelliklere sahip olan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumaya yönelik üstü örtülü de olsa bir dayanışma duygusu gösteren bir grup"tur. IJ Bu tanımın önemi, 1993 yılında hem Hukuk Aracılığıyla Demokrasi için Avrupa Komisyonu'nun l4 hem de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 'nin bu tanımı kuuanmasıyla tanımın genel kabul gören bir tanım olarak nitelendirilmesinin mümkün olmasıdır. Ancak çok daha derli toplu bir tanım Akermark'a ait bulunan "korumak istediği farklı bir kültürel kimliği paylaşan azınlık tanımıdır (Akermark, baskın olmayan kurumsallaşmış grup" şeklindeki 1997). Anlaşılacağı üzere Akermark'ın tanımı, Capotorti 'nin tanımına göre oldukça geniş bir alana işaret etmektedir. Her iki tanımda da, farklılıkların, baskın olmamanın ve azınlık bilincinin altı çizilmiştir. Capotorti 'nin tanımında ise bunlara ek olarak azınlıkta olmak, vatandaş olmak ve farklılıkların etnik, dinsel ya da dilsel nitelikte olması gereği vurgulanmıştır. Dolayısıyla her iki tanım karşılaştırıldığında Akermark'ın tanımının geniş anlamda yapılmış sosyolojik bir tanım olduğunu, Capotorti 'nin tanımının ise dar anlamda yapılmış hukuki bir tanım olduğunu söylemek mümkündür. Daha önemlisi, Capotorti sayısalolarak azınlıkta olmak ve vatandaş olmayı tanımın zorunlu bir unsuru haline getirmenin yanı sıra farklılıkları etnik, dinsel ya da dilsel ögelerle sınırlandırmak suretiyle de aslında yaptığı tanımı "ulusal azınlık" tanımı haline getirmiştir. Öyleyse, "azınlık" kavramının birden fazla anlamı olduğunu ve farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyabileceğini saptamakta yarar bulunmaktadır. "Azınlık" kavramı genelolarak üç farklı anlamı içinde barındırmaktadır. Diğer bir deyişle, azınlık hakları üç farklı tipte azınlığa uygulanabilir (Geldenhuys vapsız bırakmaktadır. Bu açıdan önemli bir not, Türkiye'nin Kopenhag Belgesi'nin kabulünden sonra tıpkı Yunanistan ve Bulgaristan gibi Belge'nin ilgili bölümüne ilişkin bir yorum bildiriminde bulunarak, "ulusal azınlık" kavramının ancak ikili ve çok taraflı uluslararası belgeler1e statüleri belirlenen grupları kapsadığını ve Kopenhag Belgesi düzenlemelerinin de Anayasa ve iç mevzuata göre uygulanacağını açıklamış olmasıdır. Türkiye, aynı bildirimi 1990 Moskova Belgesi ve 1992 Helsinki-I1 Belgesi için de tekrarlamıştır. (CSCE Helsinki Follow up Meeting 1992: 3). 13 Capotorti'nin tanımının çevirisi için Naz çavuşoğlu'ndan yararlanılmıştır. (Çavuşoğlu, 2001: 35-36). 14 Hukuk Aracılığıyla Demokrasi için Avrupa Komisyonu (Venedik Komisyonu) i 991 tarihli "Azınlıkların Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ÖnerisiHnde, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de 1993 tarihli "Ulusal Azınlıklara Mensup Kişiler Hakkında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ne Ek Protokol Önerisi"nde bu tanıma yer vermektedir (HRLJ, 1991: ; HRLJ, 1993: ).

6 40 İnsan Hakları Yıllığı ve Rossouw, 2001: 5-6). Bunlardan birincisi ve en önemlisi ulusal azınlıklardır. Bu tür bir azınlık sayısalolarak ülke nüfusunun kalan kısmından daha küçük bir gruba işaret eder. Öyle ki, bu grubun üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşımaktadır ve kültürlerini, geleneklerini, dillerini ya da dinlerini korumayı üstlenmişlerdir. Bu kategorideki azınlıkların ayırıcı özellikleri sıklıkla dil ve kültür olduğundan, bunlar için "etnik azınlıklar" tabiri de kullanılabilmektedir. Bu tür "ulusal" ya da "etnik" azınlıklara örnek olarak Türkiye'deki Kürtler, Finlandiya'daki İsveçliler, Belçika ve İtalya'daki Almanlar, Bosna-Hersek'teki Sırplar, Kanada'daki Fransızlar, Sri Lanka'daki Tamiller ve Güney Afrika'da Afrikanlar (Afrikaners) gösterilebilir (Geldenhuys ve Rossouw, 2001: 5-6). Bir diğer azınlık grubu ise, anavatanlarından ayrılarak geçici olmayacak şekilde bir başka ülkede yaşayan, pek çok zaman göçmenler, mülteciler ve onların ardıllarından oluşan etno-kültürel azınlıklardır. Bunlara da Almanya'daki Türkler, İngiltere'deki Hintli ve Pakistanlılar ile ABD'deki Meksikalılar örnek gösterilebilir. Üçüncü grup olarak ele alınabilecek yerel halklar Ancak bunları farklı aslında ulusal azınlıkların tüm ayırıcı özelliklerini taşırlar. kılan çoğunluk nüfusundan önce o ülkeye yerleşen ülkenin ilk sahipleri olmalarıdır. Bunlara da, Güney Afrika'daki Sanıarı, Avustralya'daki Aboıjinleri, Yeni Zelanda' daki Maori azınlığı ile Kanada' daki Inuit azınlığını örnek göstermek mümkündür (Geldenhuys ve Rossouw, 2001: 6). Ulus-devlet karşısında Ulusal Azınlıklar: Hak mı, Ayrıcalık mı? Yukarıda ele aldığımız üç ayrı azınlık tanımı ya da üç farklı tipteki azınlık içerisinden birinin hemen her zaman sivrildiğini ve "azınlık" kavramı ile birlikte öne çıktığını görmek mümkün. "Ulusal azınlıklar" olarak adlandırılan bu kesim birden fazla nedenle önem kazanmaktadır. Her şeyden önce, azınlıklara yönelik uluslararası koruma mekanizmalarının tartışmasız konusu olan azınlık kategorisi olarak öne çıkmaktadır. Azınlık haklarının öznesi olarak etno-kültürel grupların ya da yerel halkların konumu ve bu haklardan yararlanıp yararlanmayacakları tartışılırken ulusal azınlıklar uluslararası belgelerle statüleri saptanmış gruplar olarak ortaya çıkmaktadırlar. İkinci olarak, ulusal azınlıklar Oran'ın belirttiği gibi "sesi güçlü çıkan azınlık"lardır (Oran, 2004: 40). Ulusal azınlık, a zınlık olabilmek için birtakım nesnel koşullar yanında öznel koşulolarak "azınlık bilinci taşımak"la tanımlandığından farklı nedenlerle azınlık bilinci güçlü olmayan azınlığı "ulusal" azınlık değil de, "kültürel azınlık" saymak daha doğru olabilir (Kurban, 2003: 160). Dolayısıyla "azınlık bilinci" ne sahip olmaları ulusal azınlıkları diğer azınlıklardan ayırarak, farklı ve önemli kılar. Bu özellik ise bizi bağlantılı üçüncü bir nedene götürür. Azınlık bilincinin olduğu yerde hiç şüphesiz çoğunluğa yönelen siyasal talepler de varolacaktır. Şu halde, ulusal a zınlıkları diğer kategorilerden önemli kılan bir başka nokta da, azınlık taleplerinin ulus devletler tarafından kendi egemenlik ve toprak bütünlüklerine tehdit

7 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal Azmlıklar ve Ulus-Devlet İkilemi 4 ı olarak algılanmasıdır. Bu nokta aynı zamanda ulusal azınlıklar sorununun uluslararası boyutta incelenmesinin de en büyük sebebini oluşturmaktadır. Kendi etnik temelli ulus devletlerini kurma arzusunu gerçekleştirmiş azınlıklar diğer ulus devletlerdeki azınlıklara esin kaynağı olmakta; bu da ulus devletleri tedirgin ederek, onları bu konuda önlemler almaya itmektedir. Azınlık haklarının resmen tanınmasına karşı ileri sürülen temel iddialardan biri, bu hakların demokrasi için gereksiz ve abartılı olduğuydu. Bu iddiaya göre, demokrasinin bir gereği olarak bireylere tanınan insan hakları azınlık ya da grup haklarını içerisinde barındırmaktadır. ikinci olarak, azınlık haklarının bireysel haklarla bağdaşmaz nitelikte olduğu ileri sürülmekteydi. Örneğin, özellikle Güney Afrika' da azınlık haklarına karşı koyanlar bu hakları kolaylıkla ırk ayrımı ile ilişkilendirerek azınlık haklarını beyaz grup ayrıcalıklarını yerleştirmeye yönelik demokratik olmayan haklar olarak kurabilmektedir. Üçüncü eleştiri ise, azınlık haklarının nüfus içerisindeki bölünmeleri teşvik etmek, ulusal birliğin ve ulusa bağlılığın gelişimini tehdit etmek suretiyle ayrılıkçı eğilimleri harekete geçirdiği yolundaydı (Geldenhuys ve Rossouw, 2001: 6). Bu eleştirilerin tamamının ortak olarak buluştuğu bir nokta var: Her üç argüman da hak-temelli bir yaklaşımı değil de, amaç-temelli bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Oysa özgürlükler hukuku, hatta salt hukuk için doğru yaklaşım hak-temelli yaklaşımdır (Dworkin, 1977: ).15 Hak-temelli bir yaklaşım kurmak için ise, "sonuç" yerine "süreç" ten hareket etmek gereklidir. Normatif bir "bilim" olan hukukta, süreçte "olması gereken" sorgulanmalıdır. Şayet süreçte "olması gereken" yerine, sonuçta "olması gereken" sorgulanır ve siyasal tercih böylesi bir "doğru"dan hareketle yapılırsa, bu siyasetin doğrusu olabilirse de, hukukun doğrusu değildir. Diğer bir deyişle, böyle bir tercih ancak yarartemelli yaklaşımı esas alan doğru siyaset olabilir. Liberal siyasal süreç, maksimal seçenekler arasında radikal seçimlerde bulunmak olarak tanımlanabilir (Riley, 2001: 290) Gerçekten de, belli zamanda ve belli yerdeki kamusal a maçların çokluğu siyasal süreç açısından böyle bir seçimin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak liberal değerlerle uyumlu bu seçenekler arasında tercih yapılabilmesi için, başta temel haklar olmak üzere liberal kurumsal araçlara ihtiyaç bulunmaktadır. İşte bu noktada, siyaset de hukukla kesişir. Zira, bu açıdan bakıldığında hak-temelli bir yaklaşımı esas almayan siyaset en azından liberal siyasal sistem için doğru tercih, doğru siyaset de olamaz. Öyleyse, geldiğimiz noktada şunu söylemek gerekir: Liberal demokrasilerde hukuk gibi siyaset de temel haklardan hareket etmek zorundadır. LS Hukuk ve ahlak kuramlarında ilk olarak Dworkin'in ortaya koydugu hak-temelli, ödev-teme/li ve amaçtemelli üçlü ayrımın hukuk felsefesinde önemli bir yeri vardır. Dworkin'e göre etik, siyaset ve hukuk kuramı amaç veya ödev temeııi degil, hak-temelli olmalıdır; yani haklar ödevlerden ve kolektif amaçlardan üstün tutulma1ı ve bu yolla herkesin eşit ilgi ve saygı görme hakkına saygı gösterilmelidir. Profesör Dworkin'in 'haklar tezi' haklann genel yarar düşüncelerinden önce geldigi anlamına gelmektedir (Wacks, 2005: 273).

8 42 İnsan Hakları Yıllıği Hareket noktamız temel haklar olacağına göre, bu noktada sorulması gereken soru azınlık haklarının temel haklardan ayrı bir yere düşüp düşmediği ya da azınlık hakları kavramının temel haklar ya da birey hakları kavramının neresinde durduğudur. Yukarıda yer verdiğimiz azınlık haklarına yönelen eleştirilerin ikincisinde bireysel hakların azınlık hakları ile uyumlaştırılma sorununa dikkat çekilmekteydi. Yarar-temelli bir yaklaşımı yansıttığı için yanlış bir çıkış noktası oluşturduğunu düşünsek de, kulak vermemiz gereken bazı iddialar bulunmaktadır: Bunlardan başlıcası, azınlık haklarının azınlığı çoğunluktan bir bakıma tecrit ettiğini öne sürmekte ve bunun iki önemli sonucunu ortaya koymaktadır. Bu görüşe göre, azınlık haklarının yol açtığı kabul edilen böyle bir "tecrit", ilk olarak çoğunluğun azınlığa tepki duymasına yol açabilir. Zaten "öteki" sayılmakla yeterince zarar gören azınlığa özel bazı hakların tanınması, bu azınlığı çoğunluk önünde hedef haline getirerek, arzu edilenin tersine azınlığa zarar verebilir. İ kincisi ve daha önemlisi, azınlığı "tecrit" ettiği öne sürülen bu hakların onun gelişmesine de zarar verebilmesidir. Yunanistan'daki Batı Trakya Müslüman-Türk azınlığı için olduğu gibi, azınlığa mensup çocukların genel okullara değil de, öğretimi azınlık dilinde yürütülen oku IIara gönderilmesi halinde bu çocukların çoğunluğun dilini öğrenmeleri güçleşeceği için, ileride o ülkede yaşamlarını sürdürmekte de zorluklarla karşılaşmaları bu duruma örnek gösterilebilir (Oran, 2004: 38). Will Kymlicka, bireysel haklar ve grup hakları arasında varolduğu kabul edilen karşıtlığı ya da uyumsuzluğu reddetmektedir. Kymlicka, liberal demokrasiler açısından Soğuk Savaş sonrasındaki gelişme çerçevesinde azınlık haklarını ya da özellikle korunan grupların haklarını tartışmış ve gruplar içerisindeki "içsel sınırlamalar"ı, gruplar içerisindeki "dışsal korumalar" adını verdiklerinden ayırmıştır. Dışsal korumalar, savunmasız azınlıkları devlete ya da diğer çoğunluklara karşı korumaya yönelik ölçütlerken, içsel sınırlamalar özellikle geleneksel çevrede bazı grupların üyelerine grubun iyiliği adına dayatmak istediği uygulamalardır. Kyrnlicka, dışsal korumaların grup üyelerinin bireysel haklarını gerçek anlamda geliştirebileceğinin ve onların bireysel özgürlüğüne katkıda bulunabileceğinin altını çizerken; içsel korumaların bireyi gruba tabi kılacağı konusunda liberal eleştirilerle yaklaşık olarak aynı görüşü paylaşmaktadır. Gerçekten de, çoğunluğu oluşturan toplum ile azınlık grubu ve onun üyeleri arasında korunması gereken hassas ve zor bir denge bulunmaktadır (Kymlicka, 1995: ). Tüm bunlar bir yana, özellikle soğuk savaş sonrası dönemde ortaya çıkan etnik çatışmalar, anayasalarda düzenlenen bireysel hakların azınlık menfaatlerini korumaya yetmediğinin açık ve deneyimlenen bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Kymlicka'nın da belirttiği gibi, geleneksel insan hakları standartları kültürel azınlıklara ilişkin en önemli ve tartışmalı sorunları çözebilme gücünden yoksundur. Yasama organlarında, kamu hizmetinde ve mahkemelerde hangi dil

9 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal AZlIllıklar ve Vlus-Devlet İkilemi 43 lerin kullanılmasına izin verilmelidir? Kamusal makamlar orantılılık ilkesine göre mi tahsis edilmelidir? Yoksa azınlıklar çoğunluk ile bütünleşmeli midir? Kymlicka'ya göre, bu tür sorunların çoğunluk kararı ile çözüldüğü durumlarda, azınlıkların çoğunlukların elinde açık bir haksızlığa uğrayabildiği görülmektedir. İnsanlara sadece çok uluslu (örn; iki ya da daha fazla kültürel ya da etnik grubu içeren) toplumlardaki bireyler olarak davranmak etnik adaletsizliğin bahanesi halini almıştır (Kymlicka, 1995: 4-5). Geleneksel insan haklarını azınlık hakları ile desteklemek meşru ve bir o kadar da kaçınılmazdır (Kymhcka, 1995: 6) Dolayısıyla, bize göre azınlıklar için çoğunluğa tanınmayan bazı ayrıcalıklarla donatılmaktan daha önemlisi, -dil konusundaki tercihlerde olduğu gibi- çoğunluğun sıradan ve doğal bir biçimde öne sürdüğü hakların azınlığa da tanınmasıdır. Unutulmamalıdır ki, pozitif ayrımcılık örneğinde olduğu gibi, ilk bakışta ayrıcalık gibi görünen bazı olanaklar, yarışa geriden başlayan azınlıkların "start" çizgisine gelebilmek için kaybettikleri zamanı telafi etmek, oldukça geriden başladıkları ve konumları itibariyle de geride kalmaya da sürekli bir biçimde mahkum oldukları yolu almaları için tek seçenektir. Eşit haklar tanımanın yegane yolunun çoğunluklar karşısında azınlıklara hız kazandırmak olduğu anlaşılacaktır. İşte bu nedenle birey hakları ile grup haklarının çatışma içerisinde olması da düşünülemez. Azınlık konumundaki bazı bireyler mensubu oldukları gruplar dolayısıyla özellikle korunmaksızın çoğunluğa mensup bireylerle eşit haklara sahip olamıyorlarsa, bireysel haklarına sahip olabilmeleri için tanınacak "ayrıcalıklar"dan elbette faydalanacaklardır. Liberal Demokratik Ulus-Devlet Modelinde Tıkanma Batı 'da klasik liberal demokratik ulus-devlet modelinin gerilemekte olduğu aşikar bir gerçek. Batı 'nın klasik demokratik, homojen ulus-devleti IL Dünya Savaşı'ndan bu yana hem "üstten" gelen baskılar altında ezilmekte; hem de "dipten" gelen zayıflatıcı etkilere karşı koymakta güçlük çekmektedir. "Üstten" gelen baskılar içerisinde, bölgeselleşme ve küreselleşme gibi devletin gücünü azaltan; ulusalüstü varlık ve kimlikler yaratan olgular karşımıza çıkmaktadır. Bunların başında ise, dünyanın önde gelen bölgesel gücü olarak Avrupa Birliği gelmektedir. Avrupa pazarının, parlamentosunun, sosyal güvenlik sisteminin ve nihayetinde ortak bir kimliğin kurulması ulus-devletler arasındaki sınırları behrsizleştirmiş; ulusalüstü ve bölgesel yaklaşımları güçlendirmiştir. Ekonomideki, kitle iletişimindeki, turizm ve kültürdeki küreselleşme, sınırları behrli olan ulusdevleti zayıflatmış; küresel anlayışları ve menfaatleri kuvvetlendirmiştir. Özellikle Kymlicka'nın "evrensel azınlık hakları" adını verdiği (Kymhcka, 2001b: 21-23), yukarıda sözünü ettiğimiz uluslararası standartlar, sadece evrensel bir etik yasa olmaktan öte azınlık haklarına yapılan devasa ihlaller karşısında uluslararası müdahalelere de imkan veren kurallar bütünü olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tüm bunlar devletin egemenliğini ve onun tek-elden yönetme gücü

10 44 İnsan Hakları Yıllığı nü yok etmeye yönelen güçler olarak belirmektedir. 'Öte yandan, diğer bazı gelişmeler ise ulus-devleti "dipten" zayıflatmaktadır. Devam eden demokratikleşme dalgası ve yerel azınlıkların kültürel ve ekonomik açıdan süregelen yoksunlukları, onların milliyetçilik duygularını kabartmakta ve kültürel haklarla siyasal temsile ilişkin taleplerini güçlendirmektedir. İspanya örneğinde, asimile olmamış göçmen akışının ve azınlık milliyetçiliğinin ortaya çıkışının ulusdevletin türdeş yapısıyla etnik ve kültürel farklılıklara tahammülsüzlüğüne nasıl da meydan okuduğuna tanık olundu. Batı'da bu şekilde gelişen değişim dalgası günden güne ulus ve devleti birbirinden ayırırken etnik çoğulculuğun hoşgörüsünü kuvvetlendirmekte ve çok kültürlülüğü bir ideoloji olarak yaymaktadır (Smooha, 2001: 15). Hal böyleyken, etnisite, milliyet, din, dil ya da ırk bakımından bölünmüş devletlerden oluşan bir dünyada ve büyüyen demokratikleşme alanında varolan siyasal sistemlerin karmaşık gerçeklerini tanımlama ve çözümleme açısından en verimli sistemin liberal-demokratik sistem olduğunu bir çırpıda söylemek o kadar kolay değil. Nesiller önce kuralları belirlenmiş bir modelin, modernite ve küreselleşmeden kaynaklanan yeni problemlerle başa çıkmasını beklemek anlamlı bile olmayabilir. Öyleyse, demokrasilerin yepyeni biçemlerde ortaya çıkması; yeni çözümler üretebilmek için kendini yenileme si ve kendini yeniden organize etmesi kaçınılmazdır (Riggs, 2002: 35-47). İkilemin çözümü: Hangi Demokrasi? a- Klasik Liberal Demokrasiye Yönelen Eleştiriler Demokrasiyi vatandaşlar için "süper toplum" yaratan ulus-devlet düşüncesi üzerine inşa eden klasik liberal demokrasi anlayışı, bireylere eşit haklar tanırken kolektifhakları reddeder. Vatandaşlar ulus-devletin bir parçası olmanın yanı sıra aidiyet, kimlik, anlam ve amaç duygusu sağlayan kültürel, dilsel ya da etnik bir gruba da aittirler. Devlet her vatandaşın benimsemesi gereken belli bir dil ve kültürle tanımlanmıştır. Hukuksal anlamda vatandaşlık ile devletin dilinin ve kültürünün kazanılması ulus-devletin üyesi olmak için yeterli görülmektedir. Kapsayıcılığı ve açıklığı ile de liberalolan bu anlayışta, resmi ve göstermelik dili ve kültürü kazanan her vatandaş ulus-devlete bütünüyle dahil edilir ve hiç kimse ulus-devletten ırk, etnisite, cinsiyet ya da din nedeniyle dışlanmaz. Dolayısıyla vatandaşlığın kriteri etnik, dini ya da aidiyet temelli değildir. Liberal demokrasi anlayışı, isteğe bağlılık özelliği nedeniyle de liberaldir: Kapsayıcılık ve dışlayıcılık ilkeleri toplumdaki bireyler ya da gruplar tarafından iradi biçimde kabul edilir ve meşrulaştırılır. Son olarak, klasik liberal demokrasi açık-uçlu bir sistem olması nedeniyle de liberaldir. Öyle ki, tüm vatandaşlarıyla, değişime açık olan bu sistemde bireylerle gruplar, toplumsal hedefleri ve iyi bir vatandaş olmanın tanımını değiştirmek ve şekillendirmek işlevine katılabilirler (Smooha, 2001: 13).

11 Azınltk Haklarından Hareketle Ulusal Azınlıklar ve Ulus-Devlet ikilemi 45 Pek çok Batı ülkesinde süregelen sistem olarak kabul edilen liberal demokrasi anlayışı bugün çok kültürlülük argümanlarıyla hesaplaşmaktadır (Ackerman, 1992). Bu argümanlar ise, klasik liberal demokrasiyi baskın olmayan etno-kültürel gruplara yanlış muamele etmekle suçlamaktadır (Gutmann, 1992; Parekh, 2000). Buna göre, baştaki grup tüm topluma kendi dilini, kültürünü ve kimliğini dayatmış ve diğer gruplan kendi ayrıksı miraslarını terk etmeye zorlamıştır. Sonuç olarak, pek çok grup sindirilmeye (asimile edilmeye) ve büyük ayrımcılıklara maruz bırakılmış; cumhuriyetçi liberal demokrasiler üstlendikleri liberal görevleri de yerine getirememişlerdir. Resmen ve etnik olarak kapsayıcı olurken, sindirilmemiş (asimile olmamış) gruplara yabancılaşmış; onlar üzerinde zorlayıcı olurken onlan sistemin yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunmaktan alıkoymuşlardır. Batı'da cumhuriyetçi liberal demokrasiler yüzyıllardır etnik grupların ortadan kaldırılması, isteğe bağlı olmayan sindirilme (asimilasyon), yerli halkların soykınmı ve bir ulusu oluşturma yolunda zorlayıcı olabilecek diğer araçlan kullanarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Liberal demokrasi göreli olarak kültürel türdeşliği ve temel oydaşmayı sağladıktan sonra biraz daha yumuşamış; genelolarak bireylerin ve etnik gruplann farklı kolektif kimlik ve varlıklannı korumaktan çok fırsat eşitliğine yönelen taleplerine adil yanıtlar verebilmeyi başarabilmiştir (Smooha, 2001: 14). b- Azınlık-Çoğunluk İlişkisine Açılan Farklı Pencere: Ortaklıkçı Demokrasi aa- Azınlık-Çoğunluk İlişkisi Çerçevesinde Demokrasinin Yeniden Sorgulanması ve Çoğulcu Toplumlarda Çoğunluk Yönetimi Çoğunlukçu yoruma göre, demokrasinin en yalın tanımı halkın çoğunluk tarafından yönetilmesidir. Bu tanımın iddiası, çoğunlukların yönetmesi, azınlıkların ise muhalefet etmesidir. Oysa, çoğunluk tarafından yönetim ve bununla ifade edilen hükümet-muhalefet rekabetinin demokratik olduğu tartışma götürür. Nobel ödüllü iktisatçı Sir Arthur Lewis'in belirttiği gibi, bunlar dışlayıcı prensiplerdir. Lewis'e göre "bir karardan etkilenenlerin, o kararın oluşmasına doğrudan doğruya ya da seçilmiş temsilcileri aracılığıyla katkıda bulunması demokrasinin birincil manasıdır". Eğer bu, kazanan partilerin bütün yönetim kararlannı vermesi, kaybedenlerin de eleştirme hakkına sahip olup yönetme haklarına sahip olmaması demek ise, Lewis'e göre bu iki anlam uyumsuzluk içindedir. "Kaybeden grubu karar verme sürecinin dışında tutmak açıkça demokrasinin temel anlamının ihlalidir" (Lewis, 1965: 64-65). İşte, çoğunlukçu demokrasiye inananlar için şu çözümleme son derece ö nemli: Bu noktada ço~unlukçulu~u temel alan bir düşünür olarak Robert Dahl'ı anımsamak gerek. DahI ço~unlukçu yönetim lehine dört temel iddia ileri sürmektedir. ilk olarak, ço~unıukçu yönetim kendi kendini be1irle

12 46 İnsan Hakları Ydlığı Gerçekten de, yüzeysel bir bakış demokrasi ile "çoğunluk yönetimi"nin u yumlu bir ikili olduğunu sanabilir. Oysa, kuralolarak birbiriyle uyumsuz olan bu iki ilke, Lijphart'ın belirttiği gibi sadece iki durumda birbiriyle tamamen u yumsuz değildir. Birincisi, eğer azınlıkta ve çoğunlukta olanlar birbiri ardından hükümet olabiliyorsa, bir "çoğunluk yönetimi" demokratik olabilir. Zira, azınlık bir sonraki seçimde çoğunluğu kazanma şansına sahip olacağı için sonsuza dek muhalefet rolü ile yetinmek durumunda kalmayacaktır. Çoğunlukçu demokrasi örnekleri olan İngiltere ve Yeni Zelanda' daki iki parti sistemi böyle işlemektedir. Ancak bu ülkelerde de, iki partiden birinin uzun zaman iktidarın dışında kaldığı olmuştur. İngiliz İşçi Partisi 195 ı arasında on üç yıl; Yeni Zelanda Ulusal Partisi 1935 ile 1949 arasında on dört yıl ve Yeni Zelanda İşçi Partisi de 1960 ile 1972 arasında on iki yıl iktidardan uzak kalmıştır (Lijphart, 1999: 31 32).17 Pekiyi sonsuza dek değilse de, bu kadar uzun süreler muhalefet rolüne mahkum kalan azınhk için "çoğunluğun yönetimi" demokrasi midir? Lijphart'a göre, azınlığın iktidardan bu denli uzun süreli ayrılığına rağmen demokrasi ile çoğunluk yönetiminin çatışma içinde olmadıkları iddia edilebilir: Çünkü her iki ülkede de toplumların türdeşliği gibi ikinci bir şartın varlığı söz konusudur. "Bir partinin iktidardan dışlanması «halk tarafından yönetim» prensibine aykırı görülebilir. Fakat eğer onun seçmenlerinin menfaat ve tercihleri diğer parti tarafından da nispeten iyi cevaplandırılabiliyorsa, o vakit «halk tarafından yönetim» biçimindeki demokrasi tanımı geçerlilik kazanmış olacaktır" (Lijphart, 1999: 32). İngiltere ve Yeni Zelanda da, durum böyledir. Yani, toplumların türdeş olması gibi ikinci bir şartın varlığı söz konusu olduğu için, belli başlı partiler merkeze yakın kaldıklarından, temel politikalar konusunda birbirlerinden çok da farklı görüşlere sahip olmazlar. Daha az türdeş toplumlarda ise, bu şartlardan hiçbiri mevcut olmaz. Böyle toplumlarda hem partiler tarafından savunulan politikalar birbirlerine zıtlır hem de seçmenlerin tercihleri daha kesin ve katıdır. Dolayısıyla belli başlı partilerin birbirlerini izleyeceği varsayımı da daha zor gerçekleşir (Lijphart, 1999: 32). Çoğulcu toplumlarda ise durum çok daha karışıktır: meyi (self-determination) maksimize etmektedir. İkinci olarak, pratik gerekliliklerin zorunlu sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Üçüncüsü, çoğunluk yönetimi doğru kararlar almaya çok daha yatkındır ve son olarak, çoğunlukçuluk faydayı maksimize eder (DahI, 1989). Aslında meseleye bu iddiaların çözümlenmesi açısından bakıldığında da durum pek farklı görülmemektedir. Öncelikle çoğunlukçu yönetimin kendi kendini belirlemeyi (self-determination) maksimize ettiği iddiası tek yönlü bir bakış açısını yansıtmaktadır. Kendi kendini belirleyen olsa olsa "çoğunluk"tur. Çoğunluk yönetiminde azınlığın kendini belirlemesinden söz etmek mümkün değildir. Aynı şekilde faydanın maksimizasyonu için de durum farklı değildir. Her iki durumda da aynı mantık geçerlidir. Ayrıca "doğru karar"ın da kimin için doğru olduğu önemlidir. Yani, çoğunluğun bakış açısından geçerli sayılabilecek bu iddialar azınlığın bakış açısından aynı oranda geçerlilik taşımayabilir. Son olarak, çoğunluk yönetiminin pratik zorunluluklar sonucu kabul edildiği görüşünü de benimsemiyoruz. Çözüm üretmek istendiğinde alternatif çözümler her zaman vardır. 17 Lijphart'ın Türkçe çevirisinden ayrıca yararlanılmıştır (Lıjphart, 1989:13).

13 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal Azınlıklar ve U/us-Devlet ikilemi 47 "Özellikle çoğulcu toplumlarda, yani din, ideoloji, dil, kültür, etnik köken ve ırk bakımından kesin olarak bölünmüş ve her grubun kendi partisi, menfaat grubu ve iletişim araçlarının bulunduğu ve neredeyse alt kültürler meydana getirdikleri yerlerde çoğunlukçu demokrasi için gerekli esneklik yoktur. Bu şartlar altında çoğunluk yönetimi yalnız gayri demokratik olmakla kalmaz, aynı zamanda tehlikelidir de. Çünkü devamlı olarak ayrıma tabi tutulan ve iktidara u laşmaktan men edilen azınlıklar rejime olan bağlılıklarını kaybedeceklerdir (Lijphart, 1999: 32). Öyleyse, altı çizilmesi gereken nokta çoğulcu toplumlarda çoğunluk yönetiminin, demokrasi yerine çoğunluk diktatoryası ve iç çatışma anlamına gelebilmesidir. Dolayısıyla "bu toplumlara gerekli olan şey, çatışmadan çok oydaşmayı vurgulayan, dışlayıcı değil kapsayıcı olan ve dar bir çoğunluk yerine yönetici çoğunluğun kapsamını genişletmeye çalışan bir demokrasi rejimidir" (Lijphart, 1999: 33). bb- Ortaklıkçı Demokrasi ve Gerekleri (Güç Paylaşımı Düzenlemeleri) "Ortaklıkçı demokrasi", liberal demokrasinin özellikle Afrika ve Asya'da sömürgecilik sonrası dönemde yapılanan devletlerde uğradığı başarısızlık karşısında önerilen yeni bir demokrasi modelini ifade etmektedir. Bağımsızlıklarını elde etmelerinden çok geçmeden sömürgeci güçler tarafından bu devletlere dayatılan Anglo-Sakson tipi çoğunlukçu demokrasi çökmüştür. Ortaklıkçı demokrasi modelini geliştiren Lijphart ls ise bu başarısızlığı -yukarıda belirlediğimiz şekilde- liberal demokrasinin derin çizgilerle bölünmüş toplumlarla uyumlu olmaması ile açıklamaktadır (Lijphart, 1977). Lijphart'a göre, ideal-tip olarak "ortaklıkçı" anayasaların taşıdığı dört ayırıcı özellik bulunmaktadır. Bunlar; toplumun tüm önemli kesimlerinden gelen siyasal liderlerin oluşturduğu geniş bir koalisyonu içeren yürütmede güç-paylaşımı, hükümetin karar-yapımında yürütme organında temsil edilen tüm partilerin karşılıklı anlaşmalarını gerektiren azınlık vetosu; seçilmiş ya da atanmışların yer aldığı kamusal makamlarda tüm grupların orantılı temsili ve gruplar için yüksek derecede kültürel özerkliktir (Lijphart, 1977: 25; Lijphart, 1968). Ortakhkçı demokrasi çerçevesinde benimsenen bu tür düzenlemelerin, daha kapsayıcı karar verme süreçleri, daha eşitlikçi siyasa çıktıları ve daha iyi ekonomik başarımla çoğunluk ilkesini yumuşatma yönünde kazançlar sağlayacağı umulmaktadır. Lijphart'a göre, güç-paylaşımını öngören bu kurumların potansiyel avantajları hiçbir yerde çakışan çizgilerle bölünmüş (cross-cutting cleveages) toplumlarda olduğundan daha fazla önem taşımamaktadır (Lijphart, 1999). LS Bu konuda bkz., Lıjphart. 1969: ; Lıjphart, 1975; Lıjphart, 1977; Lıjphart ve Grofman, 1984; Lıjphart, ı 986; Lıjphart, 1991 a: 72-84; Lıjphart, 1991 b: 42-48; Lıjphart, 1994; Lıjphart, 1995; Lıjphart, 1999; Lıjphart, 2004:

14 48 İnsan Hak/arı Yıllığı Ortaklıkçılık teorisi ilk olarak 1960'ların sonunda ve 1970'lerin başında derin çizgilerle bölünmüş -Avusturya, Belçika ve Hollanda'nın da dahil olduğubazı Avrupa demokrasilerindeki istikrarı açıklamak için ortaya konmuş olmasına rağmen, Lübnan, Güney Afrika ve Malezya 'nın da dahilolduğu bazı geçiş dönemi demokrasileri ve pekişmiş demokratik sistemlere ilişkin incelemelerle kapsam daha da genişlemiştir (Norris, 2005: 3).19 Lijphart İsviçre, Belçika, Kanada ve Finlandiya gibi belli bazı Batı ülkelerini liberalolmayan ve ortaklıkçı (ya da yarı-ortakhkçı) demokrasiler olarak belirlemiştir. 1970'ler ve 1980'lerde geniş bir literatür çerçevesinde şekillenen ortaklıkçı1ık anlayışı, pek çok tarihsel ve çağdaş duruma uygulanarak eleştiriimiştir (Smooha, 2001: 15). Buna göre, ortaklıkçı demokrasiler etnik grupların devlet tarafından tanındığı ve ayrı toplumlar olarak varlıklarını ve kimliklerini koruyabilmeleri için bu grupların dil haklarına, kendi okullarına ve medyasına sahip olabilmeleri için gerekli tüm şartların hazırlandığı demokrasilerdir. Ortaklıkçı demokrasi, grup özerkliği, nisbi temsil, uzlaşma ve oydaşma siyaseti, koalisyon hükümeti ve grup menfaatleri açısından hayati önem taşıyan kararlarda veto gücü mekanizmaları aracılığıyla işlemektedir. Bu demokrasi tipinde, devlet gruplar arasındaki çatışmalarda tarafsız bir rol üstlenir ve elit grupları tarafından varılan uzlaşmaları tam olarak uygular (Smooha, 2001: 15).1o Lijphart ortaklıkçı demokrasinin ılımh etnik farklılıklar ve çatışmalar içerisindeki toplumlara uygun olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tür bir demokrasi, derin çizgilerle bölünmüş toplumlarda siyasal istikrarı sağlayamazsa da, liberal demokrasilere nazaran sınırlı da olsa daha iyi bir seçenek oluşturabilmektedif. Ayrıca ortaklıkçı demokrasi, birey haklarına ek olarak kolektif hakları da benimsediği için liberal demokrasiye oranla daha adildir (Smooha, 2001: 15). Ortaklıkçı model "yukarıdan aşağıya" iki aşamalı bir süreç içerisinde işleyen yönetsel saiklerin önemini vurgulamaktadır. ilk planda, güç paylaşımı düzenlemelerinin seçkinler arasındaki çatışmaları hafifletmesi beklenir. Bu düzenlemeler oyunun kuralları çerçevesinde oynamakta çıkarı olan paydaş (stakeholders) sayısını maksimize etmeye yönelik olarak tasarlanmıştır. Bu işlev genellikle çok partili parlamentolar yaratan seçim barajının düşük tutulduğu orantılı temsil sistemiyle, her biri bölünmüş toplumun ayrı bir kesimini temsil eden küçük partiler aracılığıyla gerçekleşir. Bu çerçeve içerisinde parti!iderleri yöneten koalisyonlarda yer alabilmek için parlamentodaki diğer hiziplerle pazarlıklar içerisine 19 Kavramı geliştiren yazarlar arasında Gerhard Lembruch, Jorg Steiner ve Hans Daaider de bulunmaktadır. Kavramın gelişimi için bkz., Gerhard Lembruch (1967) Proporzdemokratie. Politisches System und po/itische Kultur in der Schweiz und Osterreich. Mohr, Tubingen; Jurg Steıner (1974) Amicable Agreement versus Majority Rule: Conjlict Resolution in Swilzerland, University of North Ca1ifomia Press, Chapel Hill; Hans DaaIder (I 974) "The consociational democracy therne," World Politics. Vol. 26, s ; Kenneth McRae (ed.) (1974) Consociational Democraey: Conflict Accomodation in Segmented Societies, McClelland and Stewart, Toronto. 10 Özellikle demokratik teorinin azınlık haklarına ilişkin bir de~erıendirmesi için bkz., Brian Disarro, 2005.

15 Azııılık Haklarından Hareketle Ulusal Azınlıklar ve Ulus-Devlet ikilemi 49 girmek ve birlikte çalışmak için gerekli saiklere sahip olabileceklerdir. Yürütmede güç paylaşımı elitler arasında etnik hoşgörüsüzlüğü zayıftatmak ve uçtaki talepleri yumuşatmak için teorize edilmiştir. Bölünmüş toplumlarda, tüm temel hiziplerin liderleri temel antlaşma anında ulusal ya da bölgesel düzeyde yönetime ortak olmayı garanti eder. Bu, siyasetçilerin oyunun kurallarının meşruluğunu kabul etmeleri için önemli ölçüde özendiricilik yaratacak, taleplerin yumuşatılmasını ve rakiplerin bir arada iş görebilmesini temin edecektir. Böylelikle tüm temeloyuncuların paydaş haline getirilmesi suretiyle onların anayasal çerçeve dışına çıkmalarının engellenmesi hedef1enmiştir. Bu sağlandıktan sonra ise, iktidardaki konumunu korumak isteyen grup liderlerinin ikinci aşamada takipçileri arasında uzlaşmayı teşvik etmeleri ve temel antlaşmanın kabulünü cesaretlendirmeleri umulmaktadır. Bu tür düzenlemeler sonucunda dinsel, dilsel ya da etnik gruplar yasama organında ve hükümette kendi meselelerini açıklayacak temsilcilerinin yer aldığını; seslerini duyurmalarının artık olanaklı olduğunu ve kendi menfaatlerini koruyabilecek durumda olduklarını hissedecekler ve böylece oyunun kurallarının adil ve meşru olduğu duygusuyla bu grupların oyunun içinde kalmayı tercih etmeleri de çok daha kolaylıkla beklenebilir olacaktır (Norris, 2005: 4). Güç paylaşımı modeli aslında "Westminister" tipi çoğunlukçu ya da gücün belli bir yerde toplanmasını esas alan siyasal sistemlere bir alternatif olarak geliştirilmiştir. Çoğunlukçu demokrasileri karakterize eden temel özellikler tekçi devlet modeli ve basit çoğunluğu esas alan (çizgiyi ilk geçen sistemi olarak da adlandırılan) seçim sistemleridir. Ortaklıkçılık, kazananın her şeyi kazandığı (winner-take-all) rejimierin çok daha fazla sıfır toplamh güç oyunu (zero-sum power game) ile varlık gösteren çatışma siyasetine eğilim gösterdikleri iddiasındadır. Elbette çoğunlukçu demokrasiler de belli şartlar altında iyi işleyebilmektedirler. Ancak bu tür istikrarlı demokrasilerin ortaya çıkabilmesi daha çok iktidar ve muhalefetin düzenli olarak el değiştirebildiği ve kaybeden görüşün seçim sonuçlarını adil ve kabul edilebilir bulduğu nispeten türdeş toplumlarda olasılık dahilindedir. Ne var ki, Irak gibi sert ve kanlı iç savaşların mirasçısı o lan, iç çatışmaların ya da grup- içi şiddetin varolduğu post-otoriter geçiş dönemi devletleri için benzer olasılıktan söz etmek mümkün değildir (Norris, 2005: 5). Ayrım noktası şudur: Azınlık gruplarının yasama organından ya da hükümetten sürekli bir biçimde dışlandığı toplumlarda, çoğunlukçu sistemler grup liderlerini ileri sürdükleri taleplerle uzlaşma çabası içerisine girmek, karşı tarafı kazanmak için taktikler geliştirmek ve sonucun meşruluğunu kabullenmek için çok daha sınırlı bir biçimde yönetsel saiklerle donatabilmektedir. Diğer bir deyişle, çoğunlukçu sistemlere hakim azınlığı dışlayıcı siyaset grup liderlerine oyunun i çinde kalmak için yeterli saik sunmamaktadır. Çoğunlukçu rejimler hükümet i çerisinde azınlıklarla uzlaşma içerisine girebilme noktasında başarısız olduğundan, dışlanan grupları şiddet içeren protestolardan başkaldırıya uzanacak şekilde

16 50 İnsan Hakları Yıllığı taleplerini ifade edebilecek alternatif kanallar aramaktan alıkoymak bir yana, bu yöntemlere itmektedirler. Ortaklıkçılığın ve oydaşmacı demokrasilerin ise, pek çok avantaj sağladığı gözlenmektedir. Lijphart'a göre farklı etnik grupları temsil eden partilerin ve politikacıların yönetsel sürece dahil edilmeleri ile bu toplulukların tek bir ulusdevlet içerisinde barış içerisinde bir arada yaşamaları çok daha kolaylıkla mümkün olacaktır. Lijphart, herhangi bir ön kontrol mekanizmasının öngörülmeyen oydaşmacı demokrasilerde çoğunlukçu demokrasilere nazaran açık bir şekilde daha az sayıda şiddet içeren ayaklanma ve siyasal nedenlerle meydana gelen ö lüm kaydedilmiş olmasını bu saptamayı sistematik biçimde destekleyen bir kanıt olarak göstermektedir (Lijphart, 1999). Lijphart'a göre, oydaşmacı demokrasi -kadınların parlamentoda temsilini ve parti yarışmasını çok daha olanaklı kılarak katılımı artırmak suretiyle demokrasiden elde edilen tatmini fazlalaştırarak- demokrasinin kalitesini artırdığı gibi gibi, enflasyon oranlarını düşürmek, işsizliği ve ekonomik eşitsizlikleri azaltmak suretiyle bu toplumları makroekonomik göstergeler açısından da başarılı kılmaktadır (Lijphart, 1999). Güç paylaşımı çözümleri sadece kültürel farklılıklar için uzun dönemli bir destek yaratmamakta; çatışma sonrası kurulacak temel antlaşmanın şartlarını belirlemede de bu koşullar geniş ölçekte kabul edilebilir olmaktadır. Oyunun kurallarının çoğunlukçu olması halinde birileri kazanırken, diğerleri kaybettiği için; tarafların üstlendiği riskler artmaktadır. Eğer bir görüş iktidarı bütünüyle ele geçirirse, onları karşıtlarını iktidardan dışlayabilmek için kuralları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan alıkoyabilecek pek fazla bir şey yoktur. Pazarlığı, uzlaşmayı ve normal parti politikalarının ödün verebilme karakteristiğinin işleyebilmesini kolaylaştıran kurumsallaşmış demokrasiler ise sosyal güven ve hoşgörüye ilişkin derin vahalar geliştirdiğinden, onlar için bu sakıncalar aynı ölçüde geçerli olmamaktadır (Norris, 2005: 5). Oysa, çoğunlukçu bir yapıda iktidar ve muhalefet partilerinin konumlarının seçim döngüsü içerisinde düzenli bir biçimde yer değiştireceğinin bir garantisi bulunmamaktadır. Bunun sonucunda da, seçimi kaybeden gruplar güçlerinin sınırlandığını, güvenliklerine yönelen potansiyel tehditler olduğunu ve -daha da kötüsü- varlıklarının tehlikeye girdiğini hissederler. Dolayısıyla, kurumsallaşmamış demokrasiler için durum oldukça farklı olabilmektedir. Bu nedenlerle, Lijphart çatışma sonrası toplumlarda tüm görüşler arasında uzlaşmay1a sonuçlanabilecek tek gerçekçi temel antlaşma türünün, kazananın her şeyi kazanmasının yarattığı tehlikeleri uzak tutabilecek güç paylaşımı rejimieri olduğunu ortaya koymaktadır (Norris, 2005: 5). Bogaards'ın belirttiği gibi Lijphart'ın çalışmalarında ifade bulan ortakhkçı kurumların tanımı ve sınıflandırılması aslında bölünmüş toplumlar için en iyi rejimin ne olduğuna dair normatif standartları da ortaya koymuş olmaktadır (Bogaards, 2000).

17 Azmlık Haklarından Hareketle Ulusal Azmlıklar ve Ulus-Devlet ikilemi 51 Sonuç Dworkin "Hakları Ciddiye Almak" (Taking Rights Seriously) adlı ünlü makalesinde, devlete karşı haklar kurumunun Tanrı 'nın bir armağanı olmadığı gibi, antik bir ritüel ya da milli bir spor da olmadığını söyler. Ünlü düşünüre göre, hakları ciddiye alan bir yaklaşım iki önemli düşüncenin -ama hiç değilse, bunlardan birinin- ayırdına varmalıdır: Bu düşüncelerden ilki, öncelikle Kant'la i lişkilendirilen ancak farklı okuhara mensup filozoflar tarafından da savunulan insan onuru düşüncesidir (Dworkin, 1977: 198).21 Buna göre, kişiyi İnsan topluluğunun tam bir üyesi olarak tanımayı olanaksız kılan tutumlar aynı zamanda derin bir adaletsizliği de içinde barındırmaktadır. İkincisi ise, epeyce tanıdık olduğumuz siyasal eşitlik düşüncesidir. Dworkin'e göre, siyasal toplumun zayıf üyeleri de, hükümet tarafından toplumun güçlü üyelerine gösterilen ilgi ve saygıyı görme hakkına sahiptir. Bu sayede -ortak iyiye ne gibi bir etkisi olacağı bilinemezse de- bazılarının sahip olduğu karar verme özgürlüğüne, herkesin sahip olması mümkün olur (Dworkin, 1977: ). İşte Dworkin'e göre vatandaşların bazı haklara sahip olduğunu söyleyen kişilerin bu ve benzeri düşünceleri de kabul etmesi gereklidir. Yani; kişinin öne sürdüğü hak onun onurunu koruması veya onun ilgi ve saygıya veya benzer bir kişisel değere diğerleriyle eşit biçimde sahip olması için zorunluysa, bu kişinin devlete karşı öne sürebileceği ifade hürriyeti gibi- bir temel hakka sahip olduğunu söylemek anlamlıdır (Dworkin, 1977: 199). Dolayısıyla, hakların bir anlamı varsa göreli olarak ö nemli bir hakkın ihlalinin ciddi bir mesele olarak ele alınması gerekir. Zira böyle bir ihlal, kişiye diğerlerine oranla daha az insanmış ya da diğerlerine nazaran ilgiye daha az layıkmış gibi davranmak anlamını taşır. Haklar kurumu ise, bu tür bir tutumun büyük bir adaletsizlik olacağı varsayımı üzerine kuruludur. Dolayısıyla sosyal politika ve verimliliği etkilese de, bu durumu önlemek için ö denmesi gereken bedeller hiç şüphesiz ödenmeye değer bedellerdir (Dworkin, 1977: 199). Kaynakça Ackerman, Bruce (1992) The Future ofliberal Revolution, Yale University Press, New Haven, CT. Akermark, Athanasia S. (1997) Justijications ofminority Protection in International Law, Kluwer Law International, The Hague. Bogaards, Matthjjs (2000) "The Uneasy Relationship between Empirical and Normative Types in Consociational Theory," Journal of Theoretical Politics, Vol. 12, No. 4, s Athanasia Akermark da, uluslararası hukuk açısından azınlıkların korunmasını degerlendirirken azınlık haklarına ilişkin üç meşrulaştırıcı temelortaya koyar. Bunlar barış, insan onuru ve kültürdür. (Akermark 1997).

18 52 insan Hakları Yıllığı Capotorti, Francesco (1979) Study on the Rights ofpersons Belonging to Ethnic, Religious and Linguistic Minorities, United Nations, New York. He1sinki Follow up Meeting 1992, Journal No. 50. çavuşoğlu, Naz (2001) Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, Su Yayınları, İstanbuL. DaaIder, Hans (1974) "The consociational democracy therne," World Politics, VoL. 26, s DahI, Robert (1989) Democracy and Its Critics, Yale University Press, New Haven, CT. Disarro, Brian (2005) "The Theory of Democracy and Permanent Minorities in Southeastem Europe," ilstu.edu/ downloads/icsps papers12005/desaıi pdf~ Dworkın, Ronald (1977) Taking Rights Seriously, Harvard University Press, Cambridge. Dworkın, Ronald (2006) Is Democracy Possible Here? Princeton University Press, UK. Geldenlıuys Deon - Johann Rossouw (2001) "The International Protection of Minority Rights," A Special Report compliedfor the FW de Klerk Foundation, Augusİ. docs/ol 08 Minoritv Rights Protection Pu bl PDF.pdf, Gutmann, Amy (1992) ed., Multiculturalism and the Politics ofrecognition, Prİnceton University Press, Princeton, NJ. Kurban, Dilek (2003) "Confronting Equality: The Need for Constitutional Protection of Minorities on Turkey's Path to the European Union," Columbia Human Rights Law Review, Vol. 35, s Kurban, Dilek (2004) 'Türkiye'de Azınlık Sorununun Anayasal çözümü: Eşitlik ile Yüzleş(me)mek," Birikim, Aralık, s Kymlıcka, Will (1995) Multicultural Citizenship: A Liberal Theory ofminority Rights Oxford University Press, Oxford. Kymlıcka, Will (1998) Liberalism, Community, and Culture, Clarendon Press, Oxford. Kymlıcka, Will (2001a) Politics in the Vernacular: Nationalism, Mu lticultu ralism, and Citizenship Oxford University Press, Oxford. Kymlıcka, Will (2001b)"Universal Minority Rights?" Ethnicities, Vol. 1, No. 1, s Kymlıcka, Will (2002) Contemporary Political Philosophy: An Introduction Oxford University Press, Oxford. Lıjphart, Arend (1969) "Consociational democracy," World Politics, Vol. 21, 1969, s Lıjphart, Arend (1975) The Politics ofaccomodation: Pluralism and Democracy in the Neth erlan ds, University of California Press, Berkeley. Lıjphart, Arend (1977) Democracy in Plural Societies: A Comparative Exploration, Yale University Press, New Haven.

19 Azınlık Haklarından Hareketle Ulusal Azınlıklar ve Ulus-Devlet ikilemi 53 Lıjphart, Arend - Grofman, Bemard (1984) (eds.) Choosing an Electoral System: /ssues and Alternatives, Praeger, New York. L1jphart, Arend (1986) "Degrees of Propotionality of Proportional Representation Formulas," ed., Bemard Grofinan and Arend Lijphart, Electoral Laws and Their Political Consequences, Agathon Press, New York. Lıjphart, Arend (1989) Çağdaş Demokrasi/er: Yirmibir Ülkede Çoğunlukçu ve Oydaşmacı Yönetim Örüntüleri (çev: Ergun Özbudun - Ersin Onulduran), Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara. Lıjphart, Arend (1991a) "Constitutiona! Choices for New Democracies," Journal of Democracy, Vol. 2, s Lıjphart, Arend (1991b) 'Proportional Representation: Double Checking the Evidence.' Journal ofdemocracy, Vol. 2, s Lıjphart, Arend (1994) Electoral Systems and Party Systems: A Study oftwenty-seven Democracies, / , Oxford University Press, New York. Lıjphart, Arend (1995) "Electoral Systems," ed. Seymour Martin Lipset, The Encyclopedia ofdemocracy, Congressional Quarterly Press, Washington D.C. Lıjphart, Arend (1999) Patterns ofdemocracy: Government Forms and Performance in 36 Countries, Yale University Press, New Haven. Lıjphart, Arend (2000) "Definitions, Evidence and Policy: A Response to Matthijs Bogaards," Journal of Theoretical Politics, Vol. 12, No. 4, s Lıjphart, Arend (2004) "Constitutional design for divided societies," Journal of Democracy, VoLI5, No. 2, April, s Mc Rae, Kenneth (1974) (ed.) Consociational Democracy: Conjlict Accomodation in Segmented Societies, McClelland and Stewart, Toronto. Norrıs, Pippa (2005) "Stable Democracy and Good govemance in Divided Societies: Do Power-sharing Institutions Work?" Draft, 2/// id=722626, Oran, Baskın (2004) Türkiye 'de Azınlıklar: Kavramlar, Teori, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama, iletişim Yayınlan, Genişletilmiş Baskı, İstanbuL. Parekh, Bhikhu (2000) Rethinking Multiculturalism: Cultural Diversity and Political Theory, Macmillan, London. "Proposal for a European Convention for the Protection of Minorities," 12 HRU(1991). "Proposal for an Additional Protocol to the ECHR concerning persons belonging to National Minorities," 14 HRU (1993). Rıggs, Fred W. (2002) "Globalization, Ethnic Diversity, and Nationalism: The Challenge for Democracies," The Annuals ofthe American Academy, Vol. 581, May, s Rıley, Jonathan (2001) "Interpreting Berlin's Liberalism", American Political Science Review, Vol.95, June, s

20 54 İnsan Hakları Yıllığı Smooha, Sammy (2001 )"The Model of Ethnic Democracy," ECMI Working Paper no. 13, European Centre for Minority Issues, October. paper 13.pdf, Steıner, Jurg (1974) Amicable Agreement versus Majority Rule: Conjlict Resolution in Switzerland, University ofnorth Califomia Press, Chapel Hill. Wacks, Raymond (2005) Understanding Jurisprudence: An Introduction to Legal Theory, Oxford University Press, Oxford. (

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci Türkiye nin İyi Toplum İmgesi Var mı? Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi İyi Toplum İmgeleri ve Anayasa 1. 1982 Anayasası: Güçlü Yürütmenin Vesayeti altında Yarı Parlamenter

Detaylı

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 4. Birinci Kuşak Haklar: Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1 vii İÇİNDEKİLER BAŞLARKEN... 1 Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI I. Azınlık Tanımı... 5 A) Azınlık Tanımı Vermenin Zorluğu... 5 B) Uluslararası Daimi Adalet Divanı nın Azınlık Tanımı... 10 C) Capotorti Tanımı...

Detaylı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Bu bildiri UNESCO Genel Konferansı nın 35. oturumunda onaylanmıştır. IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Çok Kültürlü Kütüphane Hizmetleri: Kültürler Arasında İletişime Açılan Kapı İçinde yaşadığımız

Detaylı

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ Sınırlı Oy Hakkı 1) Servete ve Vergiye Bağlı Seçme Hakkı 2) Yeteneğe Bağlı Seçme Hakkı (örneğin, İtalya da 1912 seçimleri, İngiltere de 1945 e kadar uygulanan seçimler)

Detaylı

AVRUPA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİ (HELSİNKİ BELGESİ)

AVRUPA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİ (HELSİNKİ BELGESİ) 439 AGİK Sonuç Bildirgesi AVRUPA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİ (HELSİNKİ BELGESİ) 3 Temmuz 1973'te Helsinki'de açılan ve 18 Eylül 1973'ten 21 Temmuz 1985'e kadar Cenevre'de süregelen

Detaylı

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANLATIM SORULARI 1- Bir siyasal düzende anayasanın işlevleri neler olabilir? Kısaca yazınız. (10 p) -------------------------------------------

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX BIRINCI BÖLÜM ANAYASA HUKUKUNUN KISA KONULARI 1. 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası nın Hazırlanış ve Kabul Ediliş Süreçlerindeki Farklılıklar...1 2. Üniter, Federal ve Bölgeli

Detaylı

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI 1 Nasıl bir anayasa yapım süreci? Maddeleri değil ilkeleri temel alan Ayırıcı değil birleştirici Uzlaşmaya zorlamayan Uzlaşmazlık alanlarını ihmal etmeyen Mutabakatı değil ortak

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI TABLOLAR

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19 09/04/2010 BASIN BİLDİRİSİ Anayasa değişikliğinin Cumhuriyetin ve demokrasinin geleceği yönüyle neler getireceği neler götüreceği dikkatlice ve hassas bir şekilde toplumsal uzlaşmayla değerlendirilmelidir.

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi Ümit GÜVEYİ Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XI GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Teorik Boyutuyla Genel Kavramsal Çerçeve

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XV KISALTMALAR...XXIII TABLOLAR LİSTESİ... XXV GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Vatandaşlığın

Detaylı

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR AB Göç politikalarında uyum ve koordinasyon için: Amsterdam Anlaşması 2.10.1997 Tampere Zirvesi 15-16.10.1999 GÖÇ VEGÖÇMEN POLİTİKALARININ

Detaylı

BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM

BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM Yard. Doç. Dr. ŞULE ÖZSOY Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM Cumhurbaşkanının Halk Tarafından Seçildiği Parlamenter Hükümet Modeli ve Türkiye İçin Tavsiye

Detaylı

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım Temel haklar Santé Belçika herkese vatandaşlık ve İnsan Haklarına saygıyı temin eden Demokratik Devlet hakka saygıyı temin eder. Devlet, sadece

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...v GİRİŞ... 1 Birinci Bölüm Antik Demokrasi I. ANTİK DEMOKRASİNİN

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-VI Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Engellilere

Detaylı

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER SORULAR 1- Demokrasiyi halkın halk için halk tarafından yönetimi olarak tanımlayan kimdir? A) Lincoln B) Montesquieu C) Makyavel D) Schumpeter E) Dahl 2- Demokrasi kavramı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup 1- Çalışma ilişkilerinin ve endüstriyel demokrasinin başlangıcı kabul edilen tarih? Cevap: 1879 Fransız ihtilalı 2- Amerika da başlayan işçi işveren ilişkilerinde devletin müdahalesi zorunlu kılan ve kısa

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2014 2015 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 15.09.2014 TANIŞMA DERSİ TANIŞMA DERSİ 17.09.2014 22.09.2014

Detaylı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı Fikret BABAYEV * Sayın Başkan, değerli katılımcılar! Öncelikle belirtmek isterim ki, bugün bu faaliyete iştirak etmek ve sizlerle bir arada bulunmak benim için büyük bir mutluluktur. Bu toplantıya ve şahsıma

Detaylı

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1 1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN I. KENDİ KADERİNİ TAYİNİN ANLAMI...5 A. Terim Sorunu...8

Detaylı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. Ortak yönetim- birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden

Detaylı

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ ÇERÇEVE SUNU Gülçiçek ÖZKORKMAZ Başkanlık Baş Danışmanı Mukim Özel Temsilciler Direktörü ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI ve TÜRKİYE ÜZERİNE

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta) İNSAN HAKLARI Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta) Sosyal ve ekonomik haklar Sosyal ve ekonomik haklar Nitelikleri gereği devletin az-çok pozitif edimde bulunmasını gerektiren haklardır

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TürkİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 1976 Yılında kurulmuş ülke genelinde 50.500 üyesi

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ Metin ÖZ Samsun, 2017 S E Ç İ M S İ S T E M L E R İ N İ N S E Ç M E N İ R A

Detaylı

ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ

ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ Yrd. Doç. Dr. Taylan BARIN Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...

Detaylı

Yerel Demokrasi, Yerel Hukuk ve Evrensel Değerler

Yerel Demokrasi, Yerel Hukuk ve Evrensel Değerler Yerel Demokrasi, Yerel Hukuk ve Evrensel Değerler 2000 li yıllara gelindiğinde iç dinamikler, Türkiye nin uluslararası hukuk taahhütleri, AB süreci, bölgesel ve küresel gelişmelerin etkisiyle değişim kaçınılmaz

Detaylı

ANAYASA GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00

ANAYASA GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00 ANAYASA 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Mevcut seçim barajı hakkındaki görüşünüzü yazınız.

Detaylı

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00 HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI 2018-2019 GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI --- 17 Ocak 2019 saat 11.00 1. 1982 Anayasasında

Detaylı

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, 24 Kasım 2011 Perşembe günü Üniversitemiz Merkez Kampüsü Hünkar Salonu nda, hem Üniversitemizin

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri ÜNİTE III GENEL-EVRENSEL ETİK KAVRAMI VE DÜZENLEMELERİ 1. Genel-Evrensel Etik Kavramı: Genel-evrensel etik kavramı

Detaylı

Türkiye ve Avrupa Birliği

Türkiye ve Avrupa Birliği Türkiye ve Avrupa Birliği Türkiye ve Avrupa Birliği İlişkisi Avrupa Birliği 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması'yla Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında doğdu. Türkiye 1959 yılında bu topluluğun

Detaylı

Devletin Yükümlülükleri

Devletin Yükümlülükleri Yrd. Doç. Dr. Özge Yücel Dericiler Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sosyal Haklar ve İnsan Hakları Hukuku Çerçevesinde Devletin Yükümlülükleri Refah Devletinin Krizi Ekseninde Bir İnceleme İÇİNDEKİLER

Detaylı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu v TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ÖNSÖZ Yirmi birinci yüzyılı bilgi teknolojisi çağı olarak adlandırmak ne kadar yerindeyse insan hakları çağı olarak adlandırmak da o kadar doğru olacaktır. İnsan

Detaylı

Liberal Demokrasinin Çıkmazı: Çatışma Karşısında Barış için Azınlık-Çoğunluk İlişkisini Yeniden Düzenleme Gereği

Liberal Demokrasinin Çıkmazı: Çatışma Karşısında Barış için Azınlık-Çoğunluk İlişkisini Yeniden Düzenleme Gereği Liberal Demokrasinin Çıkmazı: Çatışma Karşısında Barış için Azınlık-Çoğunluk İlişkisini Yeniden Düzenleme Gereği Yrd. Doç. Dr. Nur ULUŞAHİN * I- Giriş Soğuk Savaş sonrası dönemi belirleyen en önemli gelişmelerden

Detaylı

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU 4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU Yeni Dönem Türkiye - AB Perspektifi Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı: Fırsatlar ve Riskler ( 21-22 Kasım 2013, İstanbul ) SONUÇ DEKLARASYONU ( GEÇİCİ ) 1-4. Türkiye

Detaylı

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR...XXI GİRİŞ VE YÖNTEM I.

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 11.1.217 Diploma Program Adı : HUKUK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) Akademik Yıl : 216-217 Ders Adı ANAYASA HUKUKU(YILLIK)

Detaylı

SCA Davranış Kuralları

SCA Davranış Kuralları SCA Davranış Kuralları SCA Davranış Kuralları SCA paydaşları ile değer yaratmaya, çalışanları, müşterileri, tüketicileri, hissedarları ve diğer iş ortaklarıyla saygı, sorumluluk ve mükemmelliğe dayanan

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ ANAYASA HUKUKU HAKKINDA GENEL BİLGİLER BİRİNCİ BÖLÜM DEVLET

İÇİNDEKİLER GİRİŞ ANAYASA HUKUKU HAKKINDA GENEL BİLGİLER BİRİNCİ BÖLÜM DEVLET İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III GİRİŞ ANAYASA HUKUKU HAKKINDA GENEL BİLGİLER I-ANA YASA HUKUKUNUN KONUŞU VE ÖNEMİ...1 II-ANAYASA HUKUKU VE SİYASİ KURUMLAR...2 III-ANAYASA HUKUKUNUN METODU VE KAYNAKLARI...4 1-

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE iii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ..i İÇİNDEKİLER.iii KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. DEMOKRASİ TEORİSİNİN KAVRAMSAL ÇÖZÜMLENMESİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ...9

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 1.1.216 Diploma Program Adı : SOSYOLOJİ, LİSANS PROGRAMI, (AÇIKÖĞRETİM) Akademik Yıl : 21-216 Yarıyıl

Detaylı

Doğal Afetler ve Kent Planlama

Doğal Afetler ve Kent Planlama Doğal Afetler ve Kent Planlama Yer Bilimleri ilişkisi TMMOB Şehir Plancıları Odası GİRİŞ Tsunami Türkiye tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası, meteorolojik özellikleri nedeniyle afet tehlike

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : ANAYASA HUKUKU Ders No : 0020060018 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 11 Kasım 2013 tarihli Onbirinci Birleşiminde Oybirliğiyle Kabul olunan İyi İdare Yasası Anayasanın 94 üncü maddesinin (1) inci fıkrası gereğince Kuzey

Detaylı

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR A V R U P A B İİ R L İİ Ğ İİ H U K U K U 1)) AVRUPPA TOPPLLULLUK HUKUKUNU OLLUŞŞTURAN TEEMEELL ANTLLAŞŞMALLAR BİRİNCİ İL HUKUK 1951-Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlaşması 18/3/1951 de Paris'de imzalandı.

Detaylı

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Sayı: 27/2013 İYİ İDARE YASASI. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi nin 11 Kasım 2013 tarihli Onbirinci Birleşiminde Oybirliğiyle kabul olunan İyi İdare Yasası Anayasanın 94 üncü maddesinin (1) inci fıkrası gereğince Kuzey

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ Ders No : 0310420098 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim

Detaylı

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Genel sosyolojinin bir alt dalı. İktisat, din, aile, suç vb

Detaylı

2 Ders Kodu: KMY Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans

2 Ders Kodu: KMY Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans TÜRKİYE NİN GÜNCEL ANAYASAL SORUNLARI 1 Ders Adi: TÜRKİYE NİN GÜNCEL ANAYASAL SORUNLARI 2 Ders Kodu: KMY5120 3 Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans 5 Dersin Verildiği Yıl: 1 6 Dersin Verildiği

Detaylı

tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Temmuz2017 N201722

tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Temmuz2017 N201722 tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Temmuz2017 N201722 POLİTİKA NOTU Dr. Levent Gönenç 1 Merkez Direktörü Hukuk Çalışmaları Merkezi DAR BÖLGE SEÇİM SİSTEMİ TARTIŞMALARI Basına yansıyan haberlere

Detaylı

ANAYASA CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 13.00

ANAYASA CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 13.00 HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMÜ ANAYASA CEVAP ANAHTARI 2018-2019 GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI --- 9 Ocak 2019 saat 13.00 1. a) Demokrasi sandıktan

Detaylı

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet ANAYASAL ÖZELLİKLER Ulus devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde belirli bir nüfus ve egemenliğe sahip bir örgütlenmedir. Ulus-devlet üç unsura sahiptir: 1) Ülke (toprak), 2) Nüfus, 3) Egemenlik (Siyasal-Yönetsel

Detaylı

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3 ÜNİTE:1 Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2 Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3 Millî Güvenlik Konseyi Rejimi, 1982 Anayasası nın Yapılışı ve Başlıca Özellikleri

Detaylı

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. İNSAN HAKLARI İNSAN HAKLARI İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Bu haklara herhangi bir şart veya statüye bağlı olmadan doğuştan sahip oluruz

Detaylı

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ TEKLİF EDİLEN DÜZENLEME Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi MADDE 7/A Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI Sayın Katılımcılar, değerli basın mensupları Avrupa Konseyi

Detaylı

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ CEDAW Nedir? CEDAW sekiz temel Birleşmiş Milletler insan hakları sözleşmesinden biridir. BM İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİ Medeni ve Siyasi

Detaylı

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer)

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer) 25 Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (Resmî Gazete ile yayımı:

Detaylı

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. 2016/090 30.12.2016 Konu: 2017 Yılı İçin Asgari Ücret Belirlendi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararında, 2017 yılında uygulanacak asgari ücret brüt tutarı aylık 1.777,50 TL olarak belirlenmiştir. Buna

Detaylı

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2 HAFTA 2 Bu haftaki ders önü sorularımız: 1. Size göre hak kavramı nedir? Çocukluğunuzu da göz önünde tutarak sahip olduğunuz/olmadığınız veya kullanabildiğiniz haklarınızı tartışınız. 2 Geçmişte çocuklar

Detaylı

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE MUAMELE EŞİTLİĞİ CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE Ayşegül Yeşildağlar Ankara, 08.10.2010 HUKUKİ KAYNAKLAR Md. 2 EC : temel prensip -kadın erkek eşitliğini sağlamak, Topluluğun özel bir yükümlülüğüdür,

Detaylı

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Medya ve İletişim Merkezi İstanbul Enstitüsü İstanbul Enstitüsü

Detaylı

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Medya ve Siyaset KAM 429 Her İkisi 3 0 0 3 8 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5- ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5- Değerlendirme Raporu Doğrudan ve Temsili Demokrasi Merkezi ve Yerel Yönetimler Şeffaflık www.tkmm.net 1 2 ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ (Halk konuşuyor, TBMM dinliyor) Türkiye

Detaylı

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ. 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ. 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 Adı Soyadı : No: Sınıf: 11/ SĠYASET Siyaset; ülke yönetimini ilgilendiren olayların bütünüdür.

Detaylı

Avrupa Antlaşmaları. Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme. Strasbourg, 1.II.1995

Avrupa Antlaşmaları. Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme. Strasbourg, 1.II.1995 Avrupa Antlaşmaları Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme Strasbourg, 1.II.1995 Avrupa Konseyi'ne üye Devletler ve işbu çerçeve Sözleşmesini imzalayan diğer Devletler; Avrupa Konseyi'nin

Detaylı

tepav Haziran2011 N201143 POLİTİKANOTU 12 Haziran 2011 Seçiminde Seçim Sisteminin Parlamento Yapısına Etkileri

tepav Haziran2011 N201143 POLİTİKANOTU 12 Haziran 2011 Seçiminde Seçim Sisteminin Parlamento Yapısına Etkileri POLİTİKANOTU Haziran2011 N201143 tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Dr. Türkmen Göksel Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dr. Yetkin Çınar Öğretim Üyesi, Ankara

Detaylı

SEÇİM SİSTEMLERİ SEÇİM SİSTEMLERİ

SEÇİM SİSTEMLERİ SEÇİM SİSTEMLERİ Yrd. Doç. Dr. A. Sait SÖNMEZ SEÇİM SİSTEMİNE HÂKİM OLAN İLKELER Seçim sistemlerinin temel hedefi parlamentodaki sandalyeleri aldıkları oy miktarlarına göre siyasi partiler arasında dağıtmaktır. Seçim sistemleri,

Detaylı

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri Ali Çarkoğlu 5 Mayıs 2015 S. Erdem Aytaç Koç Üniversitesi Saha Araştırmaları Merkezi Araştırmanın Künyesi 49 ilde 2201 katılımcı ile yüz yüze görüşme

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2015 2016 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 28.09.2015 30.09.2015 05.10.2015 07.10.2015 12.10.2015 TANIŞMA

Detaylı

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME 151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME ILO Kabul Tarihi: 7 Haziran 1978 Kanun Tarih ve Sayısı: 25 Kasım 1992

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 4. SINIF İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 4. SINIF İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI EKİM 10-14 EKİM (4. ) EKİM 03-07 EKİM (3. ) ÜNİTE 1. İNSAN OLMAK EYLÜL 6-30 EYLÜL (. ) EYLÜL 19-3 EYLÜL (1. ) 016-017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU İLİŞKİLEN Y4.1.1. İnsan olmanın niteliklerini açıklar.

Detaylı

UNESCO Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektörü. Sema AKMEŞE/ İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektör Uzmanı

UNESCO Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektörü. Sema AKMEŞE/ İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektör Uzmanı UNESCO Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektörü Sema AKMEŞE/ İrem ALPASLAN Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektör Uzmanı 31 Ekim - 1 Kasım 2014, Antalya UNESCO Sosyal ve Beşeri Bilimler Sektörü Günümüz toplumlarında

Detaylı

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI HOŞGELDİNİZ DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI Prof. Dr. Mehmet Zeki AYDIN Marmara Üniversitesi EMAİL:mza@mehmetzekiaydin.com TEL:0506.3446620 Problem Türkiye de din eğitimi sorunu, yaygın olarak tartışılmakta

Detaylı

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ Mustafa Ekici TRT Kurdî Kanal Koordinatörü EBU HAMZA EL MISRİ Ben kimim? sorusu, bütün kimlik tanımlarının çıkış noktasını oluşturmaktadır. Kişi, bu sorunun cevabını toplumsallaşma

Detaylı

İNSAN HAKLARI SORULARI

İNSAN HAKLARI SORULARI 1. 1776 Amerikan ve 1789 Fransız belgelerine yansıyan doğal haklar öğretisinin başlıca temsilcisi kimdir? a) J. J. Rousseau b) Voltaire c) Montesquieu d) John Locke 4. Aşağıdakilerden hangisi İngiliz hak

Detaylı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 ( STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 Yeni Dönem Türkiye - Suudi Arabistan İlişkileri: Kapasite İnşası ( 2016, İstanbul - Riyad ) Türkiye 75 milyonluk nüfusu,

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye OECD, hükümetlerin sınır (gümrük dahil) prosedürlerini geliştirmeleri, ticaret maliyetlerini azaltmaları, ticareti artırmaları ve böylece uluslar

Detaylı

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER. Genel Kurul GENEL KURUL KARARI. [Üçüncü Komite raporu üzerine (A/53/625/Add.2)]

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER. Genel Kurul GENEL KURUL KARARI. [Üçüncü Komite raporu üzerine (A/53/625/Add.2)] BİRLEŞMİŞ MİLLETLER A Genel Kurul Dağıtım GENEL A/RES/53/144 8 Mart 1999 Elli üçüncü oturum Gündem maddesi 110 (b) GENEL KURUL KARARI [Üçüncü Komite raporu üzerine (A/53/625/Add.2)] 53/144. Evrensel Olarak

Detaylı

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Amaç MADDE 1 KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun

Detaylı