DİNİ ÇOĞULCULUKTA DİN TASAVVURU (W. CANTWELL SMITH VE JOHN HICK İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA) *

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DİNİ ÇOĞULCULUKTA DİN TASAVVURU (W. CANTWELL SMITH VE JOHN HICK İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA) *"

Transkript

1 The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number: Volume 6 Issue 7, p , July 2013 DİNİ ÇOĞULCULUKTA DİN TASAVVURU (W. CANTWELL SMITH VE JOHN HICK İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA) * THOUGHT OF RELIGION IN THE RELIGIOUS PLURALISM (IN THE CONTEXT OF OPINIONS W. CANTWELL SMITH AND JOHN HICK) Yrd. Doç. Dr. Hasan TANRIVERDİ Gümüşhane Üniversitesi, Edebiyat Fak., Felsefe Tarihi Abstract Religious pluralism is a doctrine that has arisen in response to religious inclusivism and religious exclusivism. In this doctrine it has been asserted that various world religions are different ways representing the same ultimate reality equally and all of these religions will lead to its members to salvation. In this context, in spite of conflicting truth claims of them, major world religions are regarded in the same position in respect to their truth value. Conflicting claims and differences in religions are tried to explain on the basis of cultural, social and human factors. Because the same thing is mentioned in these religions. Therefore salvation should not be limited to a single religion. Because the God of goodness and love is God of all mankind. In spite of the fact that the foundations of this doctrine endured earlier times we can say that its systematization and becoming a the philosophical and theological doctrine is new. Systematizations and the most important representatives of religious pluralism are John Hick and Wilfred Cantwell Smith. Although religious pluralism presented as a doctrine which is suitable for the society of today and based on the principle of tolerance, has brought about a * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

2 1040 Hasan TANRIVERDİ number of philosophical and theological problems. There is understanding of religion, God and revelation of pluralist thinkers in the background of the idea of religious pluralism. In this study we will try to propound understanding of religion of religious pluralism in the context of the opinions of John Hick and Wilfred Cantwell Smith. We will mention the philosophical and theological problems which revealed by this religious understanding. Key Words: Religious Pluralism, Religion, Truth, Ultimate Reality. Öz Dini çoğulculuk, dini kapsayıcılık ve dışlayıcılık akımlarına karşı cevap olarak ortaya çıkmış olan bir doktrindir. Bu doktrinde çeşitli dünya dinlerinin aynı nihai gerçekliği eşit derecede temsil eden farklı yollar olduğu ve bu dinlerin hepsinin mensuplarını kurtuluşa götüreceği ileri sürülmektedir. Bu bağlamda büyük dünya dinleri, birbirleriyle çelişen iddialar içermekle birlikte hakikat değeri bakımından eşit statüde kabul edilmişlerdir. Dinlerdeki birbirleriyle çelişen iddia ve farklılıklar kültürel, sosyal ve beşeri unsurlara dayandırılarak açıklanmaya çalışılmıştır. Zira bu dinlerde aynı şeyden bahsedilmektedir. Bu nedenle kurtuluşun bir tek dinle sınırlı tutulmaması gerekir. Çünkü iyilik ve sevgi Tanrı sı tüm insanlığın Tanrı sıdır. Bu doktrinin temelleri her ne kadar daha eskilere götürülse de onun sistemleştirilerek felsefi ve teolojik bir doktrin haline getirilişinin oldukça yeni olduğunu söyleyebiliriz. Dini çoğulculuğun sistemleştiricileri ve en önemli temsilcileri olarak John Hick ile Wilfred Cantwell Smith gösterilmektedir. Dini çoğulcular ve onun savunucuları tarafından bu akımın, günümüz toplum yapısına uygun ve hoşgörü esasına dayanan bir öğreti olduğu söylenmekle birlikte, bu doktrin bir takım felsefi ve teolojik problemleri de beraberinde getirmiştir. Dini çoğulculuk düşüncesinin geri planında çoğulcu düşünürlerinin din, Tanrı ve vahiy anlayışları bulunmaktadır. Biz bu araştırmamızda John Hick ve Wilfred Cantwell Smith in görüşleri bağlamında dini çoğulculuğun din anlayışını ortaya koymaya çalışacağız. Bu din anlayışının ortaya çıkardığı felsefi ve teolojik problemlere değineceğiz. Anahtar Kelimeler: Dini Çoğulculuk, Din, Hakikat, Nihai Gerçeklik. Giriş Dünya üzerinde pek çok ırk, kültür ve dil olduğu gibi din de bulunmaktadır. Bu dinlerin teorik ve pratik açıdan bir takım farklılıklar içerdiği bilinen bir gerçektir. Her ne kadar Tanrı, peygamber, vahiy gibi kavramlar dinlerde kullanılan ortak kavramlar olsa da bu kavramlara yüklenen anlamlar dinden dine, kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Bir başka ifadeyle bir Budist in din, vahiy ve Tanrı kavramından anladığı ile bir Müslüman ın ve bir Hıristiyan ın anladığı aynı şeyler değildir. Hatta aynı dine ve kültüre mensup insanların din, peygamber, vahiy ve Tanrı anlayışları arasında bile farklılıklara rastlanabilmektedir. Bu durumun teolog ve

3 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1041 filozofların din anlayışlarına da yansıdığını görmekteyiz, zira onlar da birbirlerinden farklı din tasavvurları ortaya koymuşlardır. İnsan ve toplum hayatının vazgeçilmez unsuru olarak karşımıza çıkan din, insan ile var olan bir olgudur. Bu olgu çok yönlü olup, oldukça zengin ve kompleks bir fenomendir. Çünkü hem harici ve batıni unsurlardan, hem de tarihte farklı inanç sistemleri şeklinde ortaya çıkmış ve o şekilde devam ediyor olmasından kaynaklanan karmaşıklığa sahiptir. (Smart 1992: 424). Bu durum dinin herkes tarafından kabul görecek bir tanımını yapmayı güçleştirmektedir. Yine de dinlerdeki ortak noktalardan hareketle şöyle bir tanım yapabiliriz: Doğaüstü güç ve güçlerle ilişkili olduğuna inanılan, mensuplarını riayet ettikleri takdirde kurtuluşa götüreceği iddia edilen toplumsal ve ahlaki kurallar koyan, teorik ve pratik yönü bulunan bir inanç sistemidir. Bu inanç sistemleri kaynağının insan, doğa ve Tanrı olmasından hareketle ilahi ve ilahi olmayan diye ikiye ayrılmıştır. Kaynağı insan ve doğa olan dinlere ilahi olmayan; Allah olan, yani Allah tarafından peygamberleri aracılığıyla insanlara gönderildiğine inanılan, tevhit ilkesi üzerine kurulu, kitaplı ve peygamberli dinlere ise ilahi dinler denilmektedir. Gerek ilahi gerekse ilahi olmayan tüm dinler hayatın anlamını açıklamakta, böylece mensuplarının hayatına anlam katmaktadır. Bu dinler kendi prensipleri doğrultusunda bir araya gelmiş mensuplarına aidiyet duygusu ve kimlik kazandırırlar. Her din doğru dinin kendisi olduğunu, diğer dinlerinse hatalı ve yanlış olduğunu, sadece kendi mensuplarının kurtuluşa ereceğini, yani cennete girebileceğini iddia etmektedir. 20. yüzyıldaki, bilim ve teknolojinin gelişmesine bağlı olarak, kitle iletişim ve ulaşım araçlarındaki gelişme, farklı din ve kültür mensupları arasındaki bilgi akışını hızlandırmış ve birbirleriyle iletişimini kolaylaştırmıştır. Ayrıca gerek işçi gerekse mülteci olarak başka devletlere yapılan göç sonucu, farklı kültür ve dinlere mensup insanlar bir arada yaşamak zorunda kalmışlardır. Böylece geçmişin tek dinli, tek kültürlü geleneksel ve homojen toplum yapısı, yerini çok dinli, çok kültürlü modern ve heterojen toplum yapısına bırakmıştır. Bunun neticesinde günümüz toplumu bir anlamda açık toplum haline gelmiş ve böylece literatüre öteki kavramı girmiştir. Bu da dini çoğulculuk problemini gündeme getirmiş ve onu akademik seviyede teorik olarak tartışılan bir problem olmaktan çıkarıp yaşanan bir gerçeklik haline dönüştürmüştür. (Kılıç 2004: 373). Bu anlamda dini çoğulculuk, farklı dinlere mensup kişilerin birbirleriyle olan ilişkileri gibi sosyal ve kültürel 1 ; hangi dinin kurtarıcı, daha 1 Farklı kültür ve geleneklerin farklılıklarını koruyarak bir arada yaşayabileceklerini savunmaya kültürel çoğulculuk denir. Diğer din mensupları ile iyi ilişkiler kurma anlamındaki kültürel çoğulculuk ile dinleri hakikat değeri açısından eşit gören metafizik çoğulculuğun birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerekir. Dini çoğulculuk konusundaki tartışma, kültürel ve sosyal bağlamda değil metafiziksel bağlamdadır. (Büyük 2005: 100).

4 1042 Hasan TANRIVERDİ doğru ve üstün olduğu şeklindeki felsefi ve teolojik tartışmalara verilen cevaplardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dini Çoğulculuk Dinlerin buyrukları incelendiğinde her dinin benzer bir metafiziksel âlemin varlığından bahsettiği, dünyanın ve insanın varlığı hakkında doğruluğunun bilimsel metotlarla temellendirilmesi mümkün olmayan birbirinden farklı açıklamalar getirdiği görülecektedir. Bu açıklamaların hangisinin daha doğru ve tutarlı olduğu mevcut şartlar altında fiziksel bir objenin varlığı hakkındaki iddiaların doğruluğunun ve tutarlılığının ortaya konulduğu gibi konulması mümkün olmamakla birlikte her din kendi iddiasını mutlak doğru olarak lanse etmektedir. Bu da sadece kendisinin doğru olduğu iddiasında bulunan ve birbirinden farklı söylemleri olan dinlerin durumunun nasıl izah edileceği, kendisinin doğru olduğunu iddia eden bir dinin bu iddiasında ne kadar haklı olduğu, diğer dinlerin de doğru olup-olamayacağı, dinlerde farklı tanrılardan mı yoksa aynı Tanrı dan mı bahsedildiği gibi soruları gündeme getirmiştir. Burada şunu belirtmemiz gerekir ki; Avrupa da yaşanan din savaşlarının ardından çoğulculuk talebi, sosyal bir zaruret olarak ortaya çıkmıştır. Asıl itibariyle oryantalizm kökenli olan, sonraları Kilise tarafından yeni yöntem arayışları sonunda benimsenen bu talep, İslam ve Yahudiliğin de kendilerini ifade etme amacıyla katılımı sonucu evrensel bir karakter kazanmıştır. Burada amaç birlikte yaşama sorununa olumlu katkı sağlamaktır. (Atalay 2003: 16). Ayrıca Batıda dinler hakkında yapılmaya başlanan bilimsel çalışmalar diğer dinlere daha objektif yaklaşılmasını ve değerlendirilmesini sağlamıştır. (Yaran 2002: 205; Aslan 2000: 17-18). Bu çalışmalar diğer dinlerin iddialarında da hakikat olabileceği düşüncesinin araştırmacılar arasında taraftar bulmasını sağlamıştır. Böylece dini çoğulculuk, dini dışlayıcılık ve kapsayıcılığa alternatif olarak akademik alanda tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmalar bağlamında; dinlerin çeşitliliği olgusu karşısında; a) dinlerden sadece biri mi Hak tır ve kurtuluşa erdiricidir? b) bu Hak dinin yanında diğer dinler de Hak ve kurtarıcı kabul edilebilir mi? c) ya da hakikat değeri bakımından tüm dinler eşit midir? Bunlardan birinci şıkkı kabul eden yaklaşım dışlayıcılık, ikinci şıkkı kabul eden kapsayıcılık, üçüncü şıkkı kabul eden yaklaşım ise çoğulculuktur. (Kılıç 2004: 373, Demirci 2000: 12). Dini çoğulculuk hem mevcut dini çeşitliliğe entelektüel bir cevap, hem de dini dogmatizm ve kişinin sadece kendi geleneğinin dini öğretisinin doğru ve kurtarıcı olduğunu kabul eden dışlayıcılık ve kapsayıcılığa karşı bir şık olarak ileri sürülmüştür. Ayrıca dini ifadelerin hakikatini inkâr eden non-realist yaklaşımın septisizmine de cevap niteliğindedir. (Axtell 2006: 114; Aydın 2005: 24). Dini çoğulculuğun temel teziyse, mutlak ve ilahi hakikatin tek olduğudur. Özelde büyük dünya dinleri genel de tüm dinler bizi bu hakikate götüren, onu eşit derecede temsil eden ve nasıl davranacağımızı gösteren yollardır. Dolayısıyla dinler arasında hakikat değeri açısından ayrıma gitmek doğru değildir. (Özcan 1995: 11; Yazoğlu 2006: 27). Dinlerden hangisi takip edilirse edilsin, kurtuluşa ulaşılacaktır.

5 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1043 (Hick 1987: 331). 2 Bu nedenle hiçbir dini gelenek ve onun kurucusu, kurtuluşun yegâne vasıtası olarak görülemez. Bilakis kurtuluş Tanrı tarafından sunulmakta, değişik yol ve vasıtalarla her dini gelenek tarafından sağlanmaktadır. Bu bağlamda dini çoğulculuk, hakikatin değişik tezahürlerinin olduğunu, insanın gerçeğe ve kurtuluşa farklı yollardan ulaşabileceğini savunan doktrinin adıdır. (Köylü 2003: 243). Ölümden sonra bir hayatın olduğu, insanların bu dünyadaki inanç ve yaşantılarına bağlı olarak orada ya kurtuluşa erecekleri veya azap görecekleri dinlerin temel iddialarındandır. Bu yüzden kurtuluşa erme, insanlık için oldukça önemli bir meseledir. Dini çoğulcular, dinlerin kurtuluş doktrinlerinin teoriği ile pratiği arasında bir çelişki olduğunu ileri sürmektedirler. Şöyle ki; her din, Tanrı nın insanın yaratıcısı olduğunu, insanı sevdiğini, onun iyilik ve kurtuluşunu istediğini iddia etmektedir. Ancak kurtuluşa ve Mutlak Hakikat e giden yolun tek olduğunu, bunun da kendi yolları olduğunu savunmaktadır. Oysa insanların büyük bir çoğunluğu ya o din gelmeden önce yaşamış ya da o dinin yaşandığı toplumda yaşamamaktadır. Böyle bir durumda tüm insanlığın kurtuluşunu arzu eden Tanrı, ancak insanlığın küçük bir kısmını kurtuluşa erdirecektir. Bu, dinlerde bahse konu olan, herkesin iyiliğini isteyen iyilik ve şefkat sahibi Tanrı figürüyle uyuşmuyor gibi durmaktadır. (Hick 1980: 122). Dini çoğulculara göre buradaki problemi, adalet sahibi Tanrı fikri ile tesadüfen kazanılan ya da kaybedilen kurtuluş arasındaki çelişkili görünen durum oluşturmaktadır. 1) Yeryüzündeki tüm insanlara karşı adil davranan merhametli bir Tanrı vardır. 2) Adalet ve merhametinin gereği olarak Tanrı, kurtuluş imkânını tüm insanlara eşit olarak dağıtmıştır. 3) Tanrı dünyayı bir grup azınlığın, yani belli bir dinin mensuplarının kurtuluşa ereceği şekilde yaratmış, diğerlerinin kendi hatalarından kaynaklanmayan bir sebeple (doğum) kurtuluşa ulaşmalarına engel olmuştur. Bu önermelerden ikinciyle üçüncü önerme çelişmektedir. Yani eğer ikinci önerme doğru ise üçüncü önerme yanlıştır. Bunların aynı anda doğru olması mümkün görünmemektedir. (Aslan 2000: 18-19; Aslan 2004: ). Dolayısıyla Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan ın kurtuluşa erme konusunda daha ayrıcalıklı olduğu söylenemez. Ayrıca Tanrı nın kendini vahyetmesi tek bir dini gelenekle sınırlanamaz; zira Tanrı, kendini tüm dini geleneklerde vahyetmiştir. Bu anlamda mensubu olduğu dini geleneğinin vahyini kabul edip, hayatını o geleneğin emirleri doğrultusunda 2 Kendileri dışında doğru din ve kurtarıcı vahiylerin olduğu şeklindeki bir sav, İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık ın sadece kendisinin doğru olduğu şeklindeki mutlaklık iddiasıyla çelişki arz etmektedir. (Aydın 2005: 17). Şöyle ki; bir Müslüman Kuran ın; Allah ın varlığı, sıfatları, ahiret hayatı ve ahlaki prensipler gibi konularda nihai ve mutlak hakikatleri insanlığa sunduğuna, diğer dinlerle karşılaştırıldığında İslam ın doktriner, ritüel ve ahlaki açıdan en mükemmel din olduğuna, Allah katında doğru dinin İslam olduğuna inanmaktadır. Diğer dinlerin metafizik ve ahlaki doktrinlerinin Kuran dakinden farklı olduğunu görmekteyiz. Bu duruma; Hinduizm e, Budizm e, Taoizm e, Konfüçyanizm e, Yahudilik ve Hıristiyanlığa tarihi süreç içerisinde insani unsurlar katılması sonucu değiştirildiği şeklinde bir açıklama getirilmiştir. (Aslan 2000: 23; Aslan 2004: ).

6 1044 Hasan TANRIVERDİ şekillendirenler, Nihai Gerçeklik e giden hakiki bir yol takip ediyorlar demektir. O halde her din, mensuplarını Nihai Gerçeklik e götüren farklı kurtuluş yolu olarak görülmelidir. (Aydın 2005: 46-49). 3 Netice itibariyle dini çoğulculuk, felsefi literatürde, büyük dünya dinlerini, bir olan nihai ve ilahi Hakikat in çeşitli şekillerde tasavvur edilip faklı kavramlarla ifade edilmesinin ve O nun karşısında neler yapılabileceğinin birer ifadesi ve örneği olarak kabul eden bir teoridir. (Hick 1987: 331; Hick 1980: 6). Bununla birlikte dini çoğulculuğu; dini inanç ve görüşlerin serbestçe ifade edilmesi, dinlerdeki farklılıkların hoşgörüyle karşılanması, dinlerin varlıklarını özgürce sürdürmesine rıza gösterilmesi (Okumuş 2002: 128) şeklinde tanımlayan araştırmacılar da vardır. Bu anlamıyla çok kültürlülük, görecelilik ve postmodernizm gibi kavramlarla da ifade edilen günümüzün hâkim anlayışıyla uyum içindedir. Ancak çeşitli dinlerin kendilerini serbestçe ifade edebilmelerine imkân tanımak anlamındaki kültürel çoğulculuk ile dinler arasında hakikat değeri açısından fark görmeyen, her dinin hakikat iddiasını eşit seviyede ve eş zamanlı olarak doğru kabul eden metafizik çoğulculuk arasında önemli bir fark olduğunu belirtmek gerekir. Zira birincisinin doğru olması, ikincisinin de mantıken doğru olmasını gerektirmez. (Kılıç 2004: 374). Her birey içinde doğup büyüdüğü toplumun dinini hakikat olarak benimsemekte, sosyal ve kültürel şartlar gereği diğer dinleri batıl olarak tanımakta ve onların doğru olabileceğine ihtimal bile vermeme düşüncesiyle yetiştirilmektedir. Bu durum diğer dinlere karşı bir ön yargı oluşturmakta, kişinin diğer dinler hakkında objektif değerlendirmeler yapmasına engel teşkil edebilmektedir. Örneğin Hıristiyan- Batı toplumunda İslam geri kalmış, barbar, üçüncü dünya ülkelerinin dini olarak telakki edildiğinden, bu kültürde yetişen biri bu düşünceleri benimsemekte ve İslam ın doğru olabileceğine ihtimal vermemektedir. Yine yaratıcı Tanrı inancına yer vermeyen Budizm ile çok tanrılı bir din olan Şintoizm gelenekleri içinde yetişen biri, tek Tanrı inancına sahip gelenek içinde yetişen birinden çok farklı Tanrı, evren ve hayat tasavvuruna sahip olacağından ilahi dinlerdeki mutlak, kudret ve irade sahibi Tanrı inancını anlamada ve hakikat olarak benimsemede güçlük yaşamaktadır. Buradan hareketle dini çoğulcular, dinlerin hakikat olarak benimsenmesinde içinde doğulan kültürün etkili olduğunu, tesadüfe dayanan bir kabulden hareketle başka bir dinin doğru olmadığının iddia edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylece her dinin, bir ve aynı olan Tanrı nın farklı bir tasavvuru ve ona giden ayrı bir yol olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Ancak sosyal bir olgudan hareketle, böyle bir teolojik ve metafiziksel 3 Bu düşüncenin oluşumuna etki eden faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz. 1- İnsanlar dinlerini doğuştan seçmektedirler. Seçme hakkımızın olmadığı bir dini geleneğin diğerlerinden üstün olduğunu nasıl iddia edebiliriz? 2- Diğer din mensuplarının da ahlaki bir hayat sürdürdükleri, ahlaki ve manevi açıdan bazı farklılıklara rağmen inançlarının bizimkinden daha az verimli olmadıkları gözlemlenebilir bir hakikattir. 3- Bir inancın diğerlerinden üstün olduğunu, o inancın mensuplarıyla diğer inanç mensupları arasında mukayese yaparak ortaya koymak mümkün gözükmemektedir. Farklı din mensupları tarafından kurulan büyük dünya medeniyetlerinin her birinin iyi ve kötü yönlerinin bulunduğu rahatlıkla gözlemlenebilir. (Hick 2002: 27-28).

7 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1045 sonuca varıldığı bu akıl yürütmenin, mantıksal doğruluklar veya düşünme ilkeleri açısından zorunlu olduğu söylenemez. Ayrıca din seçiminde içinde doğulan kültür her ne kadar etkili olsa da, dinin içselleştirilmesi ve yaşanmasında tek faktörünün kültür veya toplum olduğu söylenemez. Dinler, kutsal kitaplarında kurtuluş için gerekli olan esasları ortaya koymuşlar ve mensuplarını bu kurallara uymaya davet etmişlerdir. Ancak her din mensubu kendi kutsal kitabını ilahi, diğer dinlerin kutsal kitabını ya uydurulmuş ya da tahrif edilmiş kabul etmektedir. Bu nedenle kendi kutsal kitabındaki açıklama ve emirleri hakikat olarak kabul ederken, bunlarla çelişen diğer dinlerin açıklamalarını reddetmektedir. Günümüz modern toplum yapısı içinde farklı din mensuplarının birbirlerini yakından tanıma imkânı bulmaları, bu anlayışlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olmuştur. Bu da her toplumun kendi dininin tek geçerli, evrensel ve kurtarıcı din olduğu fikrinin sorgulanmasına, diğer dinlere karşı daha ılımlı yaklaşımların sergilenmesine yol açmıştır. Bu gelişmeler dinlerin çelişkili olan iddialarındaki çelişkinin aslında görünürde olduğunu, onların aynı hakikatin farklı şekillerde dile getirilişinden ibaret olduğunu iddia eden ve bunu temellendirmeye çalışan bir akımın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Onlar dinleri; menşe, hakikat, ahlaki prensip ve hidayet açısından ayrım yapılmaksızın eşit statüde kabul etmişlerdir. Bu da gerçekten dinler, aynı Tanrı nın farklı ifadelerinden mi ibarettirler?, Herkes aynı varlığa inanıyor ve ibadet ediyorsa neden farklı dinler mevcuttur? vb. soruları gündeme getirmiştir. Bu sorulara cevap vermek ve dini çoğulcuların verdiği cevabı anlayabilmek için ilk olarak onların din, Tanrı ve vahiy anlayışlarının ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü gerek dışlayıcılık ve kapsayıcılığı, gerekse çoğulculuğu savunan düşünürlerin düşüncelerinin geri planında onların din, Tanrı ve vahiy anlayışları bulunmaktadır. Biz, bu araştırmamızda genel itibariyle dini çoğulculuğun özelde ise dini çoğulculuğu sistemleştirerek bir öğreti haline getiren John Hick ile Wilfred Cantwell Smith din anlayışını ortaya koymaya çalışacağız. Onların düşüncelerinde tespit edebildiğimiz teolojik, mantıksal, felsefi hata ve yanlışlara dikkat çekerek, dini çoğulculuktaki felsefi ve teolojik yanlışlar hakkında bir fikir vermiş olacağız. Bu iki düşünürün din anlayışını incelemeye geçmeden önce, onların düşüncelerinin şekillenmesine kaynaklık eden düşünürlerin din anlayışına göz atmanın konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı kanaatinde olduğumuzdan söz konusu düşünürlerden bazılarının din kavramına nasıl bir anlam yüklediğine kısaca yer vereceğiz. Max Müller ( ), Herbert Spencer ( ), Auguste Comte ( ), Charles Darwin ( ) ve Emile Durkheim ( ) gibi teorisyenler dinlerin mahiyet ve kaynağı hakkında seküler teoriler ileri sürmüşlerdir. Friedrich Schleiermacher ( ), Rudolf Otto ( ), William James ( ), Ninian Smart ( ) ve John Hick ( ) gibi düşünürler ise dinin kaynağı

8 1046 Hasan TANRIVERDİ olarak dini tecrübeyi göstermişlerdir. (Hick 1989: 169; Aslan 1998: 145). Max Müller e göre (2004: 13 vd) din; sonsuzu kavramamızı sağlayan, akıl ve mantığa tabi olmayan zihni meleke veya yetidir. Ebedi ve evrensel tek bir din vardır; bu din, diğer dinleri çevrelemiş durumdadır ve tüm insanlar bu dine mensuptur. (Heiler 2003: 166). Herbert Spencer a (Ayrıntılı bilgi için bkz., 1947: 53 vd) göre ise din; her şeyin bizim bilgimizi aşan bir kudretin eseri olduğunu kabul etmek demektir. O, dinin kaynağının atalara tapınma olduğunu iddia etmiştir. James G. Frazer (2000: 137 vd) ise, dinin kaynağını büyü yoluyla varlıkları kontrol altına alma güdüsü olarak açıklamıştır. Durkheim (1912: 25 vd) ise dinin kaynağının toplum olduğunu ileri sürmüş; dini, toplumun meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemi olarak tanımlamıştır. Dinin kaynağının beşeri ve tabi unsurlara indirgenmesini eleştiren bazı teist düşünürler ise, onun kaynağının dini tecrübe olduğunu ileri sürmüşlerdir. Schleiermacher göre (1994: 102) din; varlığını, düşünce ve eylemden değil de duygu ve sezgiden almış olup mutlak bağımlılık duygusundan ibarettir. Tüm dinlerde öz, ezeli form veya aşkın birlik düşüncesi bulunmaktadır. O, dini, tecrübî bir fenomen olarak kabul etmektedir. Rudolf Otto ya (1958: ; Aslan 2004: 346) göre ise din, kutsal kabul edilen şeylerle olan ilişkidir. Evren ve insan üzerinde söz sahibi olduğuna inanılan aşkın gücün, fenomenal âlemde güç, korku ve mit olarak somutlaşmasıdır. Kutsal ise, öncelikli olarak duyusal ve coşkusal bağlamda yaşanan bir tecrübedir. Bu tecrübe gerçekleştikten sonra düşünce, uygulama, dini pratik ve kurumlar olarak ifade bulmaktadır. (Menard 2001: 25). Ninian Smart da dini; çeşitli doktrinleri, ahlaki öğretileri, ritüel ve sosyal kurumları olan ve dini tecrübeyle canlılık kazanan altı boyutlu bir organizma olarak tanımlamıştır. Ona göre, her din, kendine özgü bir forma, iç dinamiğe ve anlama sahiptir. Bu nedenle dinler arasındaki farklılıklar birbiriyle ilişkilendirilerek değerlendirilmeli, benzerlikler yüzeysel olarak görülmemelidir. (Smart 1992: 438). William James e (1958: 13 vd) göre ise din, diğer tecrübî veriler gibidir. Dinin inananlar üzerindeki etkisi, hayatı yönlendirmedeki rolü ve bireyin psikolojik dengesini sağlamadaki fonksiyonu görünmez dünyadaki gerçekliğinin bir kanıtıdır. İman sadece akılla kavranabilen bir alan değildir, bilakis tecrübe ile de kavranabilir. 4 Aydınlanma ve modernitenin etkisiyle, bilim ve felsefenin dinin hegemonyasından kurtarılması gerektiğine inanan bazı düşünür ve bilim adamlarının, dinin menşeini ve mahiyetini tespit etmek için ilkel dinlere yöneldiklerini görmekteyiz. Bu düşünürler dinin mahiyet ve kaynağını açıklarlarken metafiziksel unsurları ve vahyi devre dışı bırakarak, aklı esas almışlardır. Yani dinin mahiyetini aklı merkeze alarak temellendirmeye çalışmışlardır. Dinin menşei olarak; klan denilen ilkel toplulukların totem olarak kabul ettikleri canlı veya cansız varlıklara tapınmalarını ve onlar karşısında sergiledikleri davranışları (Durkheim 1912: 25 vd) gösterenler olduğu gibi, baba figürünü (Freud 1999: 116), insanın korku ve ümitlerini (Hume 1889: 15-23) 4 İman sahası, tecrübe edilebilir kabul edilmekle modern epistemolojide yeniden varlık kazanmış olmaktadır. (Aslan 2004: 347).

9 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1047 gösterenler de olmuştur. Nitekim Aydınlanma ve moderniteyle birlikte, din ve Tanrı fikrinin insan düşüncesindeki evrim neticesinde ortaya çıktığı nazariyesi kabul görmeye başlamıştır. Bu süreç, vahiy kaynaklı ilahi dinlerin yerine akıl kaynaklı tabi dinin tesis edilmesiyle sonuçlanmıştır. Böylece rasyonalist din kurma çabası doğrultusunda ilahi kitaplardaki ifadelerin aslında bilimsel önermelerle çelişkili olmadıkları ifade edilmiş ve bu durum temellendirilmeye çalışılmıştır. Dini çoğulculuk da, bu dini düşünce iklimi altında şekillenmiş bir doktrin olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğulcu düşünürlerin din anlayışlarında bu düşünce ikliminin izlerine rastlamak mümkündür. Wilfred Cantwell Smith in Din Anlayışı W. Cantwell Smith e göre, din nedir veya onun bu kavramdan anladığı ve bu kavrama yüklediği anlam nedir? Ona göre, dinin menşe ve mahiyetinde bulunan unsur nedir? Her dini gelenek mensubunu kurtuluşa götürür mü? Eğer götürüyorsa dinlerde birbiriyle çelişkili ifadelerin yer almasının nedeni nedir ve bu durum nasıl açıklanabilir? Dinlerde farklı tanrılardan mı bahsedilmektedir yoksa aynı Tanrı dan mı bahsedilmektedir? Smith, Batı nın kendine özgü bakış açısıyla kavramlaştırıp sistematize ettiği natüralist yaklaşımların din gerçeğini ve insanlığın dini hayatını tam olarak ortaya koymaktan uzak olduğunu belirtmiştir. Ona göre, genel tanımlamalar yapmak yerine her dini, mensuplarının algıladığı ve yaşadığı hal üzere (Smith 1963: 11) tanımlamak daha doğru olacaktır. Dinler, biri değişken ve gözlemlenebilir olan birikimsel gelenek (cumulative tradition), diğeri ise bu sınırları aşan, aşkın ve gözlemlenemez olan iman olmak üzere ikili bir yapıdan oluşur. Birikimsel gelenek, tarihsel süreç içerisinde insanî faaliyetlerin nesilden nesile aktarılmasıyla oluşmuş olan, empirik olarak bilinebilen ve gözleme konu olan şeylerden meydana gelmektedir. O halde toplumların dini hayatlarının tarihsel birikiminden oluşan ibadethaneleri, kutsal kitapları, teolojik sistemleri, dans şekilleri, hukuki ve diğer sosyal kurumları, teamülleri, ahlak kuralları, mitleri gibi kişiden kişiye aktarılan tüm unsurlar birikimsel geleneği meydana getirmektedir. Bu anlamda birikimsel gelenek, bir nevi imanın dışa yansımasıdır. (Smith 1963: 141; Büyük 2005: 77; Aslan 1998: 154; Aydın: 2001: 87; Kuşçu 2011: 149). Önceki nesillerin imanının arıtılmış hali, yeni nesillerin imanının şekillenmesindeki en önemli faktördür. Yani önceki nesillerin imanının fiziki sonucu, şimdikilerin imanının ise fiziki nedenidir. (Smith 1963: 150). Birikimsel gelenek, imanın ifade edilişi neticesinde ortaya çıkan fenomenal unsurların kurumsallaşmasından meydana gelmektedir. Bu unsurlar zaman ve şartlara göre değişime uğradığından, birikimsel gelenek de buna bağlı olarak değişime uğramaktadır. Değişen ve gelişen şartların, teknoloji gibi etmenlerin ibadethane, medrese, türbe, manastır gibi dinin pratiğe yönelik kısmında, fiziksel ve yapısal unsurlarda değişime yol açtığı bilinen bir gerçektir. Ancak benzer bir değişimin dinin

10 1048 Hasan TANRIVERDİ teorik kısmında, yani itikadi esaslarda, ibadet ve kutsal kitapların içeriğinde gerçekleştiğini söylemek, en azından İslam dini açısından mümkün değildir. Smith, birikimsel geleneğin Tanrı tarafından değil de, insanlar tarafından şekillendirildiğini ifade etmiştir. (Aydın: 2001: 108). Bu bağlamda ona göre, her inanan, birikimsel geleneğin potansiyel değiştiricisi konumundadır. (Smith 1963: 186). Bazı kişilerin birikimsel geleneğin şekillenmesinde önemli rolü bulunduğu için, o kişiler, gelenekler için daha önemlidir. Bunlar yeni uygulamalar ortaya koyup geleneğin yeni nesillere aktarılmasını sağlayan reformist kişilerdir. Bu kişiler birikimsel geleneğin materyali konumunda olup, yenilikçi imanları ile diğer gelenek mensupları üzerinde derin etki bırakmışlardır. (Smith 1963: ). Hıristiyanlıkta Aziz Victor, Yahudilikte Judah ha-levi, İslam da Gazali, Hinduizm de ise Ramanuja bu şahsiyetlerdendir. Onlar, geleneklere kendi kişisel imanları doğrultusunda yeni form kazandırmışlardır. Ancak bu formlar, imanın aslıyla, yani ilk formuyla uyum içindedir. Söz konusu kişilerin ortak özelliği imanda, algılama ve mukabelede bulunma şeklindeki iki unsur üzerinde durmaları ve imanı algılama olarak tanımlamalarıdır. (Smith: 1979: 18-23). Bu anlamda birikimsel gelenek, çeşitli âlimlerin ve her dönemde devralınan miras kültürünün katkılarıyla oluşan tarihsel bir yapıdır. 5 Smith e göre insanlar, din ile birikimsel gelenek yoluyla ilişki kurmakta ve insanların hakikat anlayışı içinde yetiştikleri geleneğe göre şekillenmektedir. (Smith 1967: 79). Bu anlamda birikimsel gelenek, dünyanın aşkına açılan pencereleri olup, insanların dünyayı kendileri açısından görmesini sağlayan sistemlerdir. Bununla birlikte her bireyin geleneğini anlaması kendisine özgüdür. (Smith 1963: 150). Ayrıca din, değişik toplumlarda yaşam imkânı bulduğundan ve her toplumun kültürel unsurları farklı olduğundan birikimsel gelenek değişik toplumlarda farklı şekillerde kurumsallaşmış ve böylece farklı dini gelenekler meydana gelmiştir. Bu nedenle her gelenek; gerek metafiziği, dini lideri, kurumları gerekse aşkınlık anlayışıyla diğerlerinden ayrılmakta (Smith: 1979: 179) ve farklı bir isimle anılmaktadır. Smith, dünya üzerinde birçok dinin olmasını, toplumların farklı kültürel unsurlara sahip olmasına bağlamıştır. Kültürel unsurların hukuki, idari, mali, iktisadi, beşeri, mimari hatta giyim-kuşam ve yeme-içme gibi dinin muamelat kısmındaki farklılıklar üzerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak inanç esasları, ahiret inancı, Tanrı nın mahiyeti ve sıfatları gibi metafiziksel meselelerdeki farklılıkları kültürel unsurlara dayandırarak açıklanması zihinleri pek tatmin edici gözükmemektedir. Smith, dini geleneklere verilen isimlerin, o geleneğe mensup kişiler tarafından değil de dışarıdan, yani o geleneğe mensup olmayan kişiler tarafından verildiğini belirtmiştir. Budizm (1862), Hinduizm (1829), Taoizm (1839) ve Konfüçyanizm (1862) gibi isimler sonradan ortaya çıkmıştır. Bu şekilde isimlendirilen bu dinlerin 19. yüzyıldan önce herhangi bir formülasyonu bulunmamaktadır. Ortaçağda bir milletin 5 Gazali, Ebu Hanife, Şafi, Eşari ve İbn Sina gibi alimler, yani çeşitli fıkhi ve kelami ekoller olmasaydı, İslam şeriatı bugünkü anlaşılış ve yorumlanışından farklı olabilirdi. Dolayısıyla günümüz Müslümanlarının miras olarak devraldığı İslami gelenek, büyük ölçüde önceki Müslümanların katkılarıyla oluşmuştur. (Smith 1963: 165; Özcan 1995: 32).

11 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1049 iman ya da sapkınlığından bahsedilirken artık Çin hikmetinden, Hinduizm ve Budizm den vb. bahsedilir olmuştur. Bu da dini geleneklerin, diğer fenomenler gibi tarihsel süreç içerisinde şekillendiğini göstermektedir. Zaten din kavramı, 17. yüzyılda başlayan, uzun ve karmaşık bir tarihi somutlaştırma sürecinden geçtikten sonra bugünkü anlamını kazanmıştır. (Hick 1989: 37; Smith 1963: 51). Ancak bu isimler söz konusu din olgularını tam olarak karşılayamamaktadır. (Smith 1963: 62-63). Bunun nedeni söz konusu dinlerin kayıt altına alınamayacak kadar zengin olmaları, yüzyıldan yüzyıla ve bölgeden bölgeye değişiklik göstermeleridir. (Smith 1963: 130). Buradan, yani din veya dinlerin beşeri ve tarihsel boyutunun olmasından hareketle özlerinin tarihsel olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Bilakis dinlerin özü birdir, değişime uğramaksızın durmaktadır. Bu yüzden din tanımlanırken tarihsel, somut gerçekliğinden ziyade semavi ve ideal boyutu göz önünde bulundurulmalıdır. (Smith 1963: ). Smith e göre, hiçbir dini önderin, yeni bir din kurma girişimi olmamıştır. Ne Zerdüşt ve Buda, ne de İsa yeni bir din kurmak için ortaya çıkmıştır. Toplumlarına Aşkın Hakikat i anlatmışlar ve ona bağlanmalarını tavsiye etmişlerdir. Bu nedenle bir dinde öne çıkan ismin, o dinin kurucusu olduğunu söylemek anlamsızdır. Bir başka ifadeyle Guru Nanak ı Shizmin, Chuang Tse ve Lao Tse yi Taoizm in, İsa yı Hıristiyanlık ın, Muhammed i İslam ın kurucusu olarak göstermek doğru değildir. Onlar, sosyal ve siyasi açıdan toplumlarını biçimlendirmişler, ancak herhangi bir dinin kavramsallaştırıcısı olmamışlardır. (Smith 1963: 117; Büyük 2005: 36; Demirtaş 2001: 18-19). Örneğin Buda; bir ideali dile getirmiş ve teslimiyeti ortaya koymuştur, aldığı ilhamı sistematize etmiştir. Düşüncelerinin belli bir kitle tarafından benimsenmesi ve tarihsel süreç içerisinde sistemleşmesi sonucunda, araştırmacılara konu olan metafiziksel bir doktrin, ahlaki prensipleri ve sosyal kurumları ile yüzyıllarca süren dini bir gelenek ortaya çıkmıştır. (Smith 1979: 158). Dolayısıyla dini geleneğin oluşumu belli bir bireyle, geleneğin kurucusu olarak gösterilen kişiyle veya dini önderlerle sınırlandırılmamalıdır. (Smith 1989: 26). Çünkü inanan her bireyin, geleneğinin oluşum sürecine katkısı olmuştur. (Aslan 1998: 155). Smith, Tanrı yı algılama ve ilahi vahye mazhar olma konusunda insanları eşit gördüğünden, peygamberlerin dindeki rolünü o dinin tüm inananlarına dağıtmıştır. Buna göre dinin kurulmasında peygamberin rolü ne ise Aziz Victor, Judah ha-levi, Gazali ve Ramanuja gibi şahsiyetlerin o dinin kurulmasındaki rolü odur. Ancak bu ilahi dinler açısından kabul edilebilir bir durum değildir; zira ilahi dinlerin oluşmasında peygamberlerin müstesna bir yeri vardır. Örneğin Gazali nin ya da Eş ari nin, Mâtürîdî nin, İmam-ı Azam ın vb İslam dinindeki rolü Hz. Peygamberinkiyle aynı değildir. Onlar sadece dini düşünceye yenilik getirmiş ve form kazandırmış kişilerdir. Onların dinin özünün, Kur an ın ve inanç esaslarının oluşmasında, Hz. Peygamberin katkısı anlamında, hiçbir katkıları olmamıştır. Zira

12 1050 Hasan TANRIVERDİ bunlar Allah ın, Hz. Peygambere gönderdiği vahiy doğrultusunda şekillenmiş, Hz. Peygamber dışındakilerin katkısı bu vahyin nasıl anlaşılması gerektiği doğrultusunda olmuştur. Smith in iddiasına gelince; bu onun vahiy anlayışından kaynaklanmaktadır. Çünkü ona göre, vahiy Tanrı hakkındaki önerme formunda bildirilen gerçeklikler demek değildir; Tanrı nın insanlığa kendini açması ve tecrübeye konu olması demektir. 6 Bu anlayışın Hıristiyan teolojisi açısından bir anlam ifade ettiği söylenebilir. Ancak İslam teolojisi açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Dini çoğulcuların vahiy anlayışı, yeni bir araştırmaya konu olacağından ve burada ayrıntılı bir şekilde incelememiz halinde konunun sınırları oldukça genişleyeceğinden bu konuda bu kadar bilgi vermekle yetiniyoruz. Smith e göre, dini geleneklerin özünü, ulûhiyet anlayışları oluşturmaktadır. Her dinin ulûhiyet anlayışı, kendi tarihiyle bütünleşerek, toplumunun geçmiş dini hayatıyla ilgili tarihi birikiminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Birikimsel geleneğin temel bir unsuru haline gelip, nesilden nesile aktarılarak onların itikadi ve ameli hayatına yön vermiş ve gerek teorik gerekse pratik tüm bakış açılarında belirleyici bir unsur haline dönüşmüştür. Bu, her din için geçerlidir, yani birikimsel gelenek her dinin önemli bir yönüdür. İlahi dinlerin şeriatının tüm kural, kurum ve ayrıntılarıyla birlikte değişip gelişmeye açık olan beşeri yönünü dile getirir. (Smith 1963: ; Özcan 1995: 16). Netice itibariyle birikimsel gelenek, Nihai Gerçekliğe verilen insani cevabın tarihsel süreç içerisinde sistemleşmesiyle oluşmuş olan doktrindir. Tarihsel olmakla birlikte kapalı bir sistem değildir, diğer bir yönüyle aşkınla ilişkilidir. Ancak vahiy ürünü değil, ait oldukları kültürün mensupları tarafından ortaya konulan tarihsel yapılardır. Mensuplarının imanında karşılık buldukları sürece varlıklarını sürdürebilirler. Bununla birlikte kişisel iman; başkasının imanıyla, yani tarihsel olanla sınırlandırılamaz. (Smith 1963: 19; Smith 1970: 74). O halde insanların imanına konu olan şey nedir? Onlar tarihsel süreç içerisinde sistemleşerek bir doktrin haline gelmiş olan geleneklere mi yoksa ondaki aşkın unsura mı inanmaktadırlar? Smith e göre, insanlar sistemlere değil de, Nihai olana inanmakta ve ona teslim olmaktadır. Zaten iman, Yeni-Ahit te de, bir objeye bağlılık anlamına gelmektedir. (Smith 1963: 117). Dolayısıyla din, sadece sembollerin varlığı altında yaşamak demek değildir; aynı zamanda onların sınırlarını aşan aşkına teslim olmak demektir. (Smith: 1979: 3-5; Kuşçu 2011: 150). Bu bağlamda iman; aşkın olanı kavrama, ona mukabelede bulunma, Tanrı nın sesini işitme, kendini ona teslim etme, bağlılığını sunma, onun iradesini gerçekleştirme demektir. (Smith 1963: 112; Smith: 1979: ; Kuşçu 2011: ). İnsanın kendisine, komşusuna ve evrene yönelimi, onlarla uyumudur. Dünyayı algılama ve onunla ilişki kurma yoludur. Bireyin, gerçek veya iyi olarak bildiği şeyle varoluşsal meşguliyeti, kozmik olarak geçerli kabul ettiği şeyle uyumlu olmaya ve davranmaya kendini vakfetmesidir. (Kuşçu 2011: ; Smith 1989: ). Bu iman, aşkın varlığa yönelimde ortaya çıkar ve bu varlık karşısındaki içsel tecrübeyi dile getirir. (Smith 1963: 117; Aydın: 2001: 86-87). Yani iman, Tanrı yla kurulan zihinsel ilişkiden ziyade ona olan kişisel teslimiyettir (Smith 1989: 82), ilahi hakikatin bireysel olarak tanınmasıdır. (Smith 1979: 163; Smith 1989: 167). Burada neyin kastedildiğini anlayabilmek için birikimsel 6 Önermesel ve önermesel olmayan vahiy anlayışı konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Kılıç 2002.

13 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1051 geleneğe bakmak gerekir. Şöyle ki; birikimsel gelenekleri incelendiğinde Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin farklı şeylere inanmadıkları görülecektir. Zira onların imanının konusu önermeler değil, inandıkları objeyle kişisel ilişkileridir. (Smith 1979: 170). Bu yüzden iman sübjektiftir (Smith 1979: 163; Smith 1989: 167); kişinin imanı bir başkasının (kardeşinin ve komşusunun) imanından farklıdır. Hatta şu anki imanı, dünkü imanından bile farklıdır. (Smith 1963: 170). Smith e göre, kabul edilmesi gereken ideal bir iman yoktur; idrak edilmesi gereken Tanrı ve sevilmesi gereken insanlar vardır. Tanrı için öncelikli olan dinler değil, insandır. O, belli bir dini seçmemiş veya kurmamıştır, sadece kendini anlatmıştır. Bu durumda kişinin imanının türünü belirleyen, içinde bulunduğu şartlar olmaktadır. 7 Kişiye bu yolda eşlik eden birçok dini gelenek bulunmaktadır. (Demirtaş 2001: 44-45). Bu gelenekler imanın bizzat kendisi değil de, onun ifade ediliş tarzlardır. O halde dini gelenekler, evreni kendilerine göre algılandığımız temel prensipler ve kişiyi imana götüren araçlardır. (Smith 1979: 123). Onlar Nihai Gerçeklik hakkındaki entelektüel birikimlerdir. Fakat Gerçeklik in dini geleneklerdeki tasavvuru farklı şekillerdedir ve geleneğin kendisine özgüdür. Şöyle ki; Yahve, Yahudi tarihinin bir parçasıdır, Yahudi halkı ile ilişki içinde mevcuttur. O gelenek dışında, anlamını kaybeder. (Smith 1963: 156 vd; Özcan 1995: 16). Dini gelenekler birbirini tekfir eden sistemler şeklinde kurumsallaşmışlardır. Zira her din mensubu kendi dinini gerçek iman, diğerlerini inanç veya ritüeller sistemi, dini uygulamaların soyut ve gayri şahsi modeli olarak kabul etmektedir. Bu durum her din mensubunun dini, kendi geleneğinin perspektifi doğrultusunda açıklamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Buradan din kavramının insanlar tarafından formüle edilen bir kavram olduğu sonucu çıkmaktadır. Çünkü her ne kadar dinin temel odağında sübjektif iman yer alsa da din nesnelleşmekle sonuçlanmıştır. Fakat dinin nesnelleştirilmiş formunda, aşkınlık unsuruna yer verilmemiştir. Böylece iman, insan varoluşunda dinamik bir faktör olmaktan çıkıp, inanç ve değerler sistemine dönüşmüştür. (Kuşçu 2011: ). İnanç ve değerler sistemi tarih tarafından biçimlendirilirken, iman Tanrı tarafından biçimlendirilmiştir. Kilise nin Tanrı nın dünyayı yarattığına ve tarihte kendini açığa çıkardığına inanması gibi şeyler iman kategorisine girmez, bilakis inanç kategorisine girer. (Smith 1979: 96-97). Smith e göre din, dini hayatın nesnelleştirilebilir boyutu olan birikimsel gelenek ile kişinin nesnelleştirilemez içsel tecrübesi olan imanın sentezinden oluşmaktadır. (Büyük 2005: 25). Metafiziksel (iman) ve tarihsel (birikimsel gelenek) olan bu iki alan arasındaki bağ insandır. İnsan, bu iki alanın sınırlarına işaret etmektedir. (Kuşçu 2011: 149). Bu nedenle dinler, hem içerik hem de form bakımından farklı şekillerde nesnelleşmişlerdir. 7 Şöyle ki; Tanrı nın sevgisini oğluna verdiğini bir çok yerde okumamıza rağmen Hıristiyanlığı sevdiğini hiçbir yerde okumadık. Bu nedenle İslam, Hıristiyan ve Budist imanı yerine, kişisel imanlardan bahsedilmelidir. (Smith 1963: ).

14 1052 Hasan TANRIVERDİ Yani pratikte birbirinden ayrıldıkları gibi Aşkın Hakikatin algılanmasında ve idrakinde de birbirinden ayrılmaktadırlar. Yani dinler birbirlerinin aynı değillerdir; her din özgündür. (Smith 1963: 78-80). Dinler arasında bu tür farklılıklar olmasına rağmen, iman açısından aralarında benzerlik vardır. (Smith 1979: 139). Bu anlamda iman, insanlığın evrensel bir niteliği olarak görülebilir. (Smith 1989: ; Kuşçu 2011: ). Smith e göre iman, belli bir geleneğe olan inanç demek değildir. İman, geleneklerde ifade edilenin ötesindeki hakikati veya gerçekliği kavramak demektir. Yani aşkın varlığa olan, tüm dinlerde ortak bir saik olarak karşımıza çıkan, bağlılık ve teslimiyeti dile getirmektir. Smith e göre dinler, kendi evrensel yapıları içinde, farklı dini gelenekler şeklinde, aynı nihai hakikate verilen insani cevaplardır. Ancak, onların somut gerçeklikleri yoktur. (Smith 1963: 19, 236). Zira dinler, öz itibariyle insani oluşumlardır. İnsanlar doğuştan dini varlıklar değilken din menşe itibariyle beşeridir. Bireyin kişisel hayatının bir parçası konumundadır. (Smith 1989: 53). Fakat diğer sosyal ve kültürel faktörler gibi bir unsur değil, onları biçimlendiren ve entegrasyonunu sağlayan bir unsurdur. (Smith 1998: 25). Bu anlamda din, insanın kendisiyle kişilik kazandığı formdur. (Smith 1979: ). Bir din; sadece ayin, sembol, festival gibi şeylerden ibaret olmadığı, aynı zamanda yaşanan bir olgu olduğu için dine dışarıdan bakan, yani dinin mensubu olmayan dinin bu yönünü anlayamayacaktır. Dinin tarihi özelliklerini ve dünyevi ritüellerini, yani dışa yansıyan kısmını esas alacağından asıl özünü kavrayamayacaktır. Bazı sembollerin ne anlama geldiğini bilemeyeceğinden onları saçma olarak değerlendirebilecektir. (Smith 1963: 7). 8 Bir dinin, o dine inanan kişiyle inanmayan kişinin zihin dünyasında farklı anlama sahip olduğu doğrudur. Ancak bir dinin, mensupları için anlamlı olduğu olgusundan hareketle, hakikat olduğu söylenemez. Böyle bir durumda dini hakikat, objektif gerçekliğe sahip olmaktan çıkarılarak sübjektif ve izafi bir konuma indirgenmiş olacaktır. Dinlere doğru ve yanlış değeri verilemeyeceğinden de, tüm dinler doğru kabul edilmek zorunda kalınacaktır. Zaten Smith e göre, dinlere doğru ve yanlış değerleri verilemez. Onların doğruluk ve yanlışlık değeri önerme formunda olmalarında değil de, mensuplarının hayatına yansımasında, yani onlara ahlaklı bir yaşam sağlayıp sağlamamasında aranmalıdır. Bu açıdan, yani manevi ve ahlaki vasıfları bakımından dinlerin hepsi aynı seviyededir. (Aydın: 2001: 84). 9 Bu nedenle kişinin mensubu olduğu dini veya geleneği Tanrı ile veya mutlak doğru ile özdeşleştirmesi doğru değildir. Dolayısıyla dinler, mutlak değil de mutlağa giden değişik yollardır. (Büyük 2005: , Büyük 2010: 180). Milyonlarca mensubunun olmasını ve milyonlarca insan tarafından hakikat olarak kabul edilmesi bir dinin doğru olduğunun en önemli kanıtlarındandır. (Smith 1979: 16). Bu yüzden belli bir din 8 Şöyle ki; cennet ve cehennem inanan için gerçekliği olan mekanlar iken araştırmacı için inananın zihninde tasarladığı yerlerdir. O halde eğer bir geleneği tanımlamak ve anlamak istiyorsak, doğup geliştiği muhitte ele almamız ve mensuplarının yaşamındaki anlamına, yani dünyaya o gelenek mensuplarının gözüyle bakmamız gerekir. Ancak o zaman onların yaşadığı ve hissettiği tecrübeyi anlayabiliriz. (Smith 1998: 27 vd.). 9 Kilise ve Hıristiyanlık ya da İsa-Mesih dışında kurtuluş yoktur tezi kabul edilemez. Bu tarz bir anlayış diğer din mensuplarının ya Tanrı nın evrensel kurtuluş planının dışında oldukları ya da Hıristiyanlardan daha aşağı seviyede bu plana iştirak ettikleri anlamına gelir. Böyle bir anlayışın çoğulculuğun yadsınamaz bir gerçeklik olarak kabul edildiği çağdaş dünyada yeri yoktur. (Aydın: 2001: 94).

15 Dini Çoğulculukta Din Tasavvuru (W. Cantwell Smith ve John Hick in Görüşleri Bağlamında) 1053 mensubunun biz kurtuluşa ereceğiz, siz eremeyeceksiniz veya bizim inandığımız Tanrı ve din doğru, sizin inandığınız tamamen yanlış gibi sözler söylemesi pek mantıklı değildir. (Smith 1965: 130). Böyle bir iddia, tek bir geleneğin mutlak doğru ve bağlayıcı olduğunu iddiası bir çeşit putperestliktir. 10 Tanrı, sevgi ve merhamet Tanrı sı olduğundan nasıl İsa aracılığıyla insanlarla iletişim kurmuşsa, Kur an ve Buda aracılığıyla da insanlarla iletişim kurmuştur. Bu geleneklerin mensupları, tıpkı Mesih in takipçileri gibi kurtuluşa ereceklerdir. İnsanları, kurtuluşa erdirecek olan imanları olduğundan dinlerinin ya da geleneklerinin farklı olmasının bir önemi yoktur. (Aydın: 2001: 108). Smith, dini hakikatin kıstası olarak empirik unsurları göstermektedir. İnsan hayatında ahlaki dönüşüme neden olması ve azımsanamayacak kadar çok takipçisinin olması, ona göre, bir dinin hakikat kabul edilebilmesi için yeterlidir. Ancak dinleri insan hayatında bu kadar önemli kılan şey, onların ahlaki bir takım prensipler getiriyor olmalarından ziyade numenal âlem ve Tanrı, ölümsüzlük gibi metafiziksel konularda bir takım açıklamalar getiriyor olmalarıdır. Numenal âlem ve metafiziksel konular ilgili yargıların insan hayatındaki yansımaların doğrulanması ile bizzat onların hakikat olduklarının doğrulanması farklı farklı şeylerdir. Çünkü bu konularla ilgili açıklamalar getiren Marksizm gibi bazı materyalist doktrin ve ideolojilerin de insanlar tarafından benimsendiği ve onların hayatında ahlaki dönüşüme yol açtığı gözlemlenebilmektedir. Smith e göre, tek bir dini tarih ve teoloji vardır. Ancak bu, dünya dinlerinin bir olduğu anlamına gelmez; dinlerin birliğini ileri sürmekle dini tarihin birliğini ileri sürmek farklı şeylerdir. (Kuşçu 2011: 128). Bu anlamda dinler yaşayan, tek ve ortak bir tarihi paylaşmaktadırlar. Hıristiyanlık, İslamiyet, Budizm ve Hinduizm tarihleriyle küresel bir tarihi, toplumlarıyla ise dünya toplumunun bir parçasını oluşturmaktadır. Nasıl ki inananlar dinlerin oluşum sürecine katkıda bulunuyorsa, her din de insanlığın ortak dini tarihinin oluşum sürecine katkıda bulunmaktadır. (Aslan 1998: 155). Bu doğrultuda yeni bir dünya teolojisi, kurulması gerekmektedir. (Aydın: 2001: 84). 11 Hakikate uygun olması gereken bu teoloji, iman denen evrensel gerçeklik üzerine kurulmalıdır. Tek bir dini geleneğe bağlı kalınarak değil de Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam, Budizm gibi dini geleneklere mensup kişilerin katılımıyla oluşturulmalıdır. Zira bir geleneğin perspektifinden Tanrı ya bakmak, Tanrı hakkındaki konuşmayı sınırlandırmak demektir. Tanrı ya, imanın bu tüm formları dikkate alınmak suretiyle ulaşılabilir. (Smith 1981: 122 vd; Kuşçu 2011: 228). Smith e göre, tüm dinler aynı Nihai 10 Smith, Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam Hinduizm ve Budizm gibi büyük dünya dinlerinin mensuplarının kendi dini geleneklerini inşa etmeleri için Nihai Aşkın Varlığın kendilerine ilhamda/vahiyde bulunduğunu değil de bizzat kendi dini geleneklerini oluşturduğuna inanmaları Smith tarafından bir çeşit putperestlik olarak değerlendirmiştir. (Hick 2002: 28-29). 11 Kilise ve Hıristiyanlık ya da İsa-Mesih dışında kurtuluş yoktur tezi kabul edilemez. Bu tarz bir anlayış diğer din mensuplarının ya Tanrı nın evrensel kurtuluş planının dışında oldukları ya da Hıristiyanlardan daha aşağı seviyede bu plana iştirak ettikleri anlamına gelir. Böyle bir anlayışın çoğulculuğun yadsınamaz bir gerçeklik olarak kabul edildiği çağdaş dünyada yeri yoktur. (Aydın: 2001: 94).

16 1054 Hasan TANRIVERDİ Gerçeklik in farklı şekillerde dile getirilişi olduğundan, onun hakkındaki en sağlam ve en doğru bilgi tüm dinlerin açıklamalarının bir araya getirilmesiyle mümkün olacaktır. Mesih in Tanrı nın oğlu olması, ölmesi gibi dinlerin birbiriyle çelişkili olan ifadeleri imandan kaynaklanmadığı için bir problem teşkil etmemektedir. Ancak bu açıklama ilahi dinlerin mutlaklık iddiasıyla çelişmekte, Tanrı hakkında insanları septisizm ve agnostisizme sevk etmektedir. Sonuç itibariyle Smith dinleri, Aşkın varlığın etkisiyle tarihi süreç içerisinde inşa edilen dinamik ve değişken sistemler olarak görmektedir. Belli bir toplum tarafından inanılıp, yaşam tarzı olarak seçilen her dini gelenek, başka bir gelenekle çelişse bile doğru ve geçerlidir. Ona göre din; insandan bağımsız gerçekliği olan bir sistem değildir. Nihai Gerçeklikle ilgili tecrübelerin tarihsel süreç içerisinde kurumsallaşmasıyla oluşmuş olan öğretiler bütünüdür. Burada aşkınlık, Nihai Gerçeklik in tecrübeye konu olmasıyla sınırlandırılmıştır. Böylece din sübjektif unsurlara indirgenmiş; dinde belirleyici olan unsurlar beşeri ve sübjektif olunca da her toplumda farklı, hatta bir birine zıt sistemler şeklinde tezahür etmesi doğal karşılanmıştır. Smith in düşünce sisteminde, dinler arasındaki farklılık ve zıtlık üzerinde durulmaya değer bir mesele olarak görülmemektedir. Zira her ne kadar böyle bir farklılık ve zıtlık olsa da her din Nihai Hakikat e iman konusunda birleşmektedir. İman, tarihsel süreç içerisinde şekillenmiş bir unsur değildir, insanlığın evrensel bir değeridir. Dinin menşeine sübjektif iman konulmakla gerek oluşum sürecinde gerekse bir inanç sistemi olarak dinde; Tanrı, peygamber ve vahiy kavramlarının fonksiyonu asgari seviyeye indirgenmiştir. Onların yerine sınırları tam olarak ortaya konamayan, belirsiz bir kavram olan dini tecrübe konmuştur. Böylece Tanrı merkezli semavi dinin yerine tecrübe merkezli bir din teklif edilmiştir. Smith in dinleri, tarihin ürettiği bütünlükler olarak telakki etmesi, Aslan ında (1998: ) belirttiği gibi dinlerin Mutlak ve onun tarihi etkinliği anlayışıyla uyuşmamaktadır. Çünkü Smith, tarihi adeta Mutlak la özleştirmiş ve her şeyin varlığını tarihe mal etmiştir. Ancak İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm ve Hinduizm gibi dinler tarihi, Mutlak ın faaliyet alanı olarak görmektedir. Dolayısıyla bu hususta, dinlerle çelişmektedir. Ayrıca aşkın kavramı tarihin sınırları içine hapsedilerek içeriği boşaltılmış, böylece mutlak ve aşkın olduğuna inanılan ilkelerin fonksiyonları ortadan kaldırılmıştır. Tanrı fikri dâhil dinlerin hakikat iddiaları, insani bir kurgu olarak kabul edilmiştir. Bir dinin doğru olması, toplumda var olmasına ve insanların hayatını etkilemesine bağlanmıştır. İnsanlara bir dünya görüşü sunan, nasıl davranacaklarını öğreten ve uzun bir tarihi süreçte varlığını koruyan her din doğru kabul edilmiştir. Bu dinlerin hakikat iddiası problemine, mutlak alandan rölatif alana taşımak suretiyle çözüm üretmek demektir. Bu ise söz konusu problemden kaçınmaktır. Burada yapılması gerekense dinlerin hakikat iddialarını doğru kabul ederek çözüm üretmektir. John Hick in ve geleneksel ekolün teklif ettiği çözüm de bu doğrultuda olmuştur. W. Cantwell Smith in din anlayışını anlattıktan sonra John Hick in din anlayışını anlatmaya geçebiliriz.

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI 4. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 4.1. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kültürler arası etkileşimin hızlandığı

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 MİT VE DİN İLİŞKİSİ (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mit ve Din Mitolojiler genel olarak dinsel, ruhani ve evrenin ya da halkların oluşumu gibi yaratılış veya türeyiş gibi temaları içerirler.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Hayat Amaçsız

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH 313 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI. T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI Ersin KABAKCI Yüksek Lisans Tezi Çorum 2013 W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ BÖLÜM DİN FELSEFESİ /...13 Mehmet Sait Reçber

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ BÖLÜM DİN FELSEFESİ /...13 Mehmet Sait Reçber İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 1. BÖLÜM DİN FELSEFESİ /...13 Mehmet Sait Reçber 2. BÖLÜM İMAN, AKIL VE BİLGİ İLİŞKİSİ / Ferit Uslu 1. Konuyla İlgili Temel Kavramlar...31 1.1. Aklilik...31 1.2. İman, Bilgi, Zan...32

Detaylı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ KISA ÖZET

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH320 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 1.1.216 Diploma Program Adı : SOSYOLOJİ, LİSANS PROGRAMI, (AÇIKÖĞRETİM) Akademik Yıl : 21-216 Yarıyıl

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I.YARIYIL FL 101 FELSEFEYE GİRİŞ I Etik, varlık, insan, sanat, bilgi ve değer gibi felsefenin başlıca alanlarının incelenmesi

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 06 07 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ AY EKİM KASIM HAFTA ARALIK DERS KONU ADI SAATİ Allah Her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yaratmıştır Kader ve Evrendeki Yasalar İnsan İradesi ve Kader

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ. ÜNİTE: KAZA VE KADER Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste işlenecek konular ve ders işleme teknikleri hakkında bilgi sahibi

Detaylı

İSLAM VE ÖTEKİ: DİNLERİN DOĞRULUK, KURTARICILIK VE BİRARADA YAŞAMA SORUNU

İSLAM VE ÖTEKİ: DİNLERİN DOĞRULUK, KURTARICILIK VE BİRARADA YAŞAMA SORUNU İSLAM VE ÖTEKİ: DİNLERİN DOĞRULUK, KURTARICILIK VE BİRARADA YAŞAMA SORUNU ed. Cafer Sadık Yaran, İstanbul: Kaknüs yayınları, 2001, 350 s. F. Afra ERYILMAZ Dinlerin doğruluk, kurtarıcılık ve bir arada yaşama

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri İçindekiler Değişim Toplumsal Değişim Değişim Eğitim ilişkisi Çok kültürlülük Çok kültürlü eğitim Çok kültürlü eğitim ilkeleri Değişim Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde; bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin

Detaylı

2015 2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

2015 2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ KONU VE ININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ 1. ÜNİTE: KAZA VE KADER EYLÜL Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste işlenecek

Detaylı

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENLERİNİN YETİŞTİRİLMESİNDE DEĞİŞİM VE GEREKÇELER Öğrencinin performansını yükseltmek istiyorsanız kaliteli öğretmen yetiştirmek zorundasınız Alan bilgisi Genel eğitim ve kültür dersleri

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ KONU VE ININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ 1. ÜNİTE: KAZA VE KADER EYLÜL Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. İlk Ders Genelgesi 1. Allah Her Şeyi Bir Ölçüye

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İSLAM EĞİTİM TARİHİ ILA323 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss. 349-353. Sami Kılıç, İlâhi Dinlerde Yiyecek ve İçecekler Ankara: Sarkaç Yayınları, 2011, IX+226 s. Bilindiği üzere doktrinel ve

Detaylı

İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi

İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi Üzeyir Ok İlahiyat Yayınları, Ankara 2007, 344 s. İnsanın en temel ihtiyacı olarak kabul edilen anlamlandırma ve anlam arayışı eyleminin

Detaylı

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

SOSYOLOJİSİ (İLH2008) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. DİN SOSYOLOJİSİ (İLH2008) KISA ÖZET-2013

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com BUDİZM Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com BUDİZM Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com BUDİZM Memduh ÇELMELİ BUDİZM Budizm, MÖ 6. yüzyılda Buda nın (asıl adı: Siddharta Gautama) görüşleri çerçevesinde oluşmuş bir dindir. Buda, ilhama kavuşmuş, aydınlanmış demektir. Hindistan da ortaya çıkmıştır.

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4:

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: Normlar Hiyerarşisinin Denetimi ÜNİTE 5: Yargı Örgütü 1

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns Müslümanlar da Hristiyanlar da İsa ya inanıyorum derler. Peki bu ifade ikisi için de aynı anlamı taşıyor mu? Taşımıyorsa, farklar nelerdir? Bu çalışmada Kutsal Kitap a göre iman sözcüğünün anlamını öğreneceğiz.

Detaylı

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal

Detaylı

İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ

İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ Hayatın asıl etik anlamı, bizim iyi ve kötü sözcükleriyle tanımlayarak yol almaya çalıştığımız soyutluklardadır. Bu derece soyut ve kökenleri sıra dışı olan kavramlarla uğraşmak

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.

Detaylı

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ

YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN YURTLANDIRMAK PROJESİ Mevlüt UYANIK Prof.Dr. Hitit üniversitesi 1 YENİ BİR İSLAM MEDENİYETİ TASAVVURU İÇİN FELSEFEYİ ANADOLU DA YENİDEN

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

. Din! Çoğulculuk mu,. Dinde Çoğulculuk mu?

. Din! Çoğulculuk mu,. Dinde Çoğulculuk mu? -- Dini Araştırmalaı; Cilt: 7, s. 19, ss. 13-17.. Din! Çoğulculuk mu,. Dinde Çoğulculuk mu? Recep KILIÇ* ABSTRACT In this papeı; I would like to evaluate "religious pluralism" with special reference to

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Varlıklar Âlemi Meleklere İman Meleklerin

Detaylı

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ Kültürü sanatı ve gelenekleriyle çok köklü bir geçmişi olan İran Zerdüşt ve onun öğretisi Zerdüştlük e de ev sahipliği yapmıştır. Zerdüşt

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH 307 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ Yazarlar Prof.Dr. Ahmet Onay Doç.Dr. Fahri Çaki Doç.Dr. İbrahim Mazman Yrd.Doç.Dr. Ali Babahan Yrd.Doç.Dr. Arif Olgun Közleme Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TEFSİR V İLH 403 7 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN

Detaylı

W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY ANLAYIŞI (Modern Bir Yaklaşım)

W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY ANLAYIŞI (Modern Bir Yaklaşım) Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 1 59 W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY ANLAYIŞI (Modern Bir Yaklaşım) Tuncay İMAMOĞLU Arapça da gizlice bildirmek, konuşmak, ilham etmek, emretmek, ima

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ DANIŞMAN:Özer YILMAZ HAZIRLAYAN: Erşad TAN,Tacettin TOPTAŞ İÇİNDEKİLER GİRİŞ I-İNANÇ TURİZMİ A- İnanç Kavramı

Detaylı

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : 00004003 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİYLE AMATÖR OLARAK İLGİLENEN BİREYLERİN ORTAÖĞRETİM DERS SÜREÇLERİNDE YER ALAN GELENEKSEL ÖĞRETİ VE UYGULAMALARI DEĞERLENDİRME DURUMLARI Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ Sanat eğitiminin

Detaylı

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : MANTIK Ders No : 0070040047 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön

Detaylı

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, İmam Matüridî ve Matürîdîlik Özel Sayısı, Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 235-239 Kitap

Detaylı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI ALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Kader ve

Detaylı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Tanrı Tasavvuru Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Peker e göre: Kişinin bebekliğinden itibaren, zeka gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre, Tanrı yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK KÜLTÜRÜNDE HADİS (SEÇMELİ) Ders No : 0070040192 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI Ahlak ve Etik Ahlak bir toplumda kendisine uyulmaya zorlayan kurallar bütünü Etik var olan bu kuralları sorgulama, ahlak üzerine felsefi düşünme etkinliği. AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI İYİ: Ahlakça

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

İslam hukukuna giriş (İLH1008) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İslam hukukuna giriş (İLH1008) KISA

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

Tel: / e-posta:

Tel: / e-posta: 1-Sempozyuma Davet: ULUSLARARASI CÂMİ SEMPOZYUMU (SOSYO-KÜLTÜREL VE MİMARÎ AÇIDAN) 01-02/ Ekim/ 2018 Tarih boyunca câmiler Müslümanların itikat, ibadet, ilim, sosyal, kültürel ve mimari açıdan hayatın

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ II ILA316 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT June21,2011 ADEEPAPPROACH TOTURKISH SUGGESTIONCARDFORSELF DIRECTEDLEARNING CARDNUMBER:7 THEME:DİNVEFELSEFE RELIGIONANDPHILOSOPHY (Sufilik,İslâmiyeteGiriş,FârâbiveÇokkültürlülük) (Sufism,IntroductiontoIslam,Farabiand

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : OSMANLI TÜRKÇESİ Ders No : 0070040023 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Erken Dönem Halkbilimi Kuram ve Yöntemleri DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Mitolojik Teori Mitlerin Meteorolojik Gelişimi Teorisi Güneş Mitolojist Okul ve Güneş

Detaylı

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir. Yapılandırmacılık, pozitivist geleneği reddetmekte; bilgi ve öğrenmeyi Kant ve Wittgeinstein'nın savunduğu tezlerde olduğu gibi özneler arası kabul etmektedir. Bu bakış açısından yapılandırıcı öğrenme,

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsanın Evrendeki

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Türk toplumlarında ilk kez medrese denen eğitim

Detaylı

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017) - TEBLİĞ ÇAĞRISI - DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017) Bir Kadın - Bir Dünya Güç ve Adalet İnşası İçin Politikalar ( 23-26 Kasım 2017, İstanbul - Türkiye ) İslam inancına göre kadın ve

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı 1.ÜNİTE - FELSEFEYLE TANIŞMA A-Felsefe Nedir? Felsefenin

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations www.libridergi.org Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations SAYI IV (2018) A. A. ISLAHİ, Müslümanların İktisadi Düşünce ve Analize Katkıları. İstanbul

Detaylı

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri BİLİM TARİHİ Yrd. Doç. Dr. Suat ÇELİK Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim tarihi hangi bileşenlerden oluşmaktadır. Ders nasıl işlenecek? Günümüzde

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mitlerin Sınıflandırılması Mitler ele aldıkları konular bakımından kendi içlerinde çeşitli şekillerde sınıflandırılırlar. Örneğin, İnsanın ve dünyanın geleceğini

Detaylı