Futbolda İletişim Neden Önemlidir? Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özçağlayan (Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi) İletişim, günlük yaşamdaki ilişkilerimizde olduğu gibi, futbolun içindeki süreçlerde de çok önemli bir etken olarak değerlendirilmektedir. Bunu tüm UEFA ve FİFA Antrenör Eğitim ve Gelişim Programlarında da görmekteyiz. Bir takım ve takım ruhu yaratabilmek, o takımı hedeflerine taşıyabilmek için, takım içinde etkileşimli bir iletişim ortamı yaratmanın, takımın tüm unsurlarını içine alan etkili bir iletişim yönetiminin çok önemli olduğunu anlamalı ve kendimizi bu yönde de geliştirebilmeliyiz. Bu yüzden, antrenörlerimiz ve futbolcularımızın iletişim becerilerini geliştirmelerine ve antrenörlerimizin takım içi iletişimi daha etkili bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmak amacıyla, iletişim, iletişim süreçleri ve etkili bir iletişim kurmak için dikkat edilmesi gerekenler burada kısa ve öz biçimde açıklanacaktır. İLETİŞİM NEDİR? İletişim, insanın çevresi ile bilgi, duygu, düşünce alışverişinde bulunmasıdır. Günümüz insanı, sabah uyandığı andan akşam uykuya dalana kadar farklı iletişim süreçleri yaşamaktadır. Evde, okulda, işte, sokakta ve antrenmanda konuşmak ya da susup dinlemek; gülmek veya surat asmak; kırmızı ışıkta durup, yeşilde geçmek; bir tanıdığa el sallamak; kızgınlıkla kapıyı çarpmak; televizyon seyretmek, gazete okumak, radyo dinlemek; telefonda konuşmak; bilgi veya eğlence amacıyla internette gezinmek, hep iletişimle ilgili davranışlar ve etkinliklerdir. İnsanın olduğu her an ve her yerde iletişimden söz edebilir ve bu anlamda iletişime, insanlığın var olmasıyla birlikte ortaya çıkan bir gereksinim olarak bakabiliriz. Bu gereksinimin karşılanması, yani toplumsal bir varlık olan insanın çevresi ile kolay etkileşim (çift yönlü iletişim) kurabilmesi için, iletişim becerisine de sahip olması gerekir. Bu yüzden, iletişim kavramını ve iletişim süreci içinde yer alan temel öğeleri burada kısaca açmak yararlı olacaktır. İLETİŞİM SÜRECİ ve İLETİŞİMİN ÖĞELERİ Bilgi, duygu ve düşüncenin ortak semboller sistemi (örneğin konuştuğumuz dil, vücut dili, jestler, yüz ifadeleri) ile kişiler ve/veya gruplar arasında iletilmesi ve karşılıklı olarak beklenen etkinin yaratılması sürecidir.
Günlük hayatımızda, diğer insanlarla yüz yüze kurduğumuz bir iletişim süreci en basit haliyle aşağıdaki şekilde görülmektedir: Kaynak Mesaj Alıcı Feedback (geri bildirim) İletişim sürecinin nasıl işlediğini gösteren yukarıdaki şekilde belirtilen öğeleri kısaca değerlendirirsek: Kaynak: Bilgi, duygu ve düşünceyi aktaran taraftır. Mesaj: İletişim sürecinde aktarılan bilgi, duygu ve düşüncedir. Alıcı: Bilgi, duygu ve düşüncenin aktarıldığı (mesajı alan) öğedir. Geri Bildirim (Feedback): Alıcının mesaja verdiği tepkidir (yani, bir tür cevap). Yukarıdaki şekilde oklar da mesajın izlediği yolu göstermektedir ki, buna da iletişim sürecinde kanal adı verilmektedir. İLETİŞİM KURARKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? İLETİŞİM, kısaca duygu, düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. Bu sürecin amacı anlaşılmaktır; ama doğru anlaşılmak. Doğru bir şekilde anlaşılmak istiyorsanız: İletişimde başlangıç çok önemlidir: İlk karşılaşılan kişilerle iletişimin ilk dakikasına büyük önem verilmelidir. İlk izlenim tekrarlanamaz ve değişmesi zor izler bırakır. Bu yüzden, yeni tanıdığımız kişilerle kurduğumuz ilişkilerde atılan ilk adım, alınan tavır çok önemlidir. İletişim, sadece bir bilgi alışverişi değildir: İletişim süreci, verilen mesajın yanında, duygu, düşünce ve davranışın oluşturduğu farklı bir bütündür. İletişimin duygu boyutu çok önem taşır ve iletişimin ana amacı da anlayarak kavramaktır. Kendi dünyamız ve o dünyayı algılama biçimimizle, karşımızdaki kişinin dünyası ve algılama biçimi farklı olabilir. Farklı dünyaların ve algıların farkında
olabildiğimiz, bu farklı dünyaların anlamlarını tanımaya açık olabildiğimiz oranda, karşımızdaki insanın dünyasını kavramaya yönelebiliriz. İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır: Paylaşım ve karşılıklı iletişim kurmayı (yani etkileşimi) gerektirir. Bir tarafın aktif, diğer tarafın pasif olması etkili bir iletişim kurmayı engeller. İletişim, sözlü ve sözsüz olarak tüm iletişim öğeleriyle bir bütündür: İletişimin sözel olmayan öğeleri beden dili ve ses tonudur. Beden dili ve ses tonu kişinin tarzını, tavrını ve söylediklerinin algılanış biçimini belirler ve bu anlamda, diğer insanlarla yüz yüze kurulan iletişim süreçlerinde sözcüklerden bile daha önemli olmaktadır: Yüz yüze kurulan bir iletişim sürecinde (yaklaşık olarak), Sözcüklerin % 10; Ses tonunun % 30 ve Beden dilinin % 60 oranında rol oynadığı belirtilmektedir. (Bazı kaynaklarda bu oranlar sırasıyla % 7, % 38 ve % 55 olarak da verilmektedir). Sözsüz İletişim Sözsüz iletişim, insanların çeşitli iç ve dış uyarıcılara karşı anlatmak istediklerini dil ve sözle ifade edemediği durumlarda, bazı vücut hareketleriyle ortaya koydukları bir tepki olarak değerlendirilebilir. İnsan günlük yaşamda çoğunlukla farkında olmaksızın beden dilini son derece etkili olarak kullanır, hiç konuşmadığı zamanlarda bile karşısındakine beden dili aracılığıyla çok zengin mesajlar verebilir. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi kontrol edemez. Bedenimiz olaylara ve durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verir. Bu durumu açıklamak için, Beden dili gevezedir, siz sussanız bile o konuşur denilmektedir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki mümkündür, ama beden dilimizi gizlememiz çoğu zaman mümkün değildir. Duygu ve düşüncelerin anlaşılmasında kelimelerden çok beden dili etkili olmaktadır. Yüz ifadeleri ve jestler buna örnektir: Yüz İfadeleri (Mimikler) İnsan yüzü çok zengin anlamlar yaratma özelliğine sahiptir. Yüzümüzde yer alan 53 farklı kas grubunun, yaklaşık 250.000 değişik ifadeyi yansıtma potansiyeline sahip olduğu ileri sürülmektedir. Halk arasında yüzün, özellikle gözlerin ruhun aynası olduğu yönündeki inanç, aslında günlük yaşam deneyiminden kaynaklanan doğru bir değerlendirmedir. İnsanlar başkalarının yüz ifadelerinden, onların gerçek duygu ve düşüncelerinin yanında, konumlarını ve nasıl bir insan olduklarını da anlamaya çalışırken, aslında kendileri de karşı tarafa isteyerek veya istemeyerek sözsüz iletiler göndermektedirler.
Jestler Kapılı bir mekânda karşılıklı olarak oturtulan ve birbirini tanımayan iki kişinin, hiç konuşmadan karşılıklı olarak saniyede yaklaşık 5000 bilgi birimlik sözsüz ileti yayabildikleri ileri sürülmektedir. Bedenin aldığı şekil, baş, yüz, el-kol, ayak-bacak duruş şekilleri ve hareketleri kişinin karşısındakine toplumsal konumu ve duyguları hakkında çok zengin bilgiler verir. Bütün bu anlatılanlardan sonra dikkat etmemiz gereken esas konu ne olmalıdır? İnsanlarla kurduğumuz her türlü iletişim sürecinde madem beden dilimiz bizi bir şekilde ele veriyor, öyleyse yapılması gereken şey çok basit: Kendimizi olduğu gibi ortaya koymak (yani, neysek oyuz ), karşımızdakine değer vermek ve onu anlamaya çalışmak, onunla açık ve samimi bir iletişim kurmak, ona anlaşılır ve net mesajlar vermek. Ancak, daha da önemlisi, diğer insanlarla kurduğumuz tüm ilişkilerde ve elbette tüm iletişim süreçlerinde, yapmacıklıktan uzaklaşıp sahici olmak, kendimiz gibi olmak durumundayız. Çünkü, özellikle futbolun gerektirdiği iletişim süreçleri sahtekârlığı, yapıyormuş gibi yapmayı, yalanı ve yalandan yapmayı kaldıramaz. Bizler futbol oynayan oyuncularız, biz futbol oynarız. Hayatın içindeki oyunlar bizden uzak durmalıdır. Biz kendi oyunumuzu dürüstçe oynamak, futbolun gerektirdiği tüm iletişim süreçlerinde de sahici olmak durumundayız. Unutmamamız gerekir ki, beyinsel özrü olmayan, beş duyusu normal çalışan hiç kimse aptal değildir. Sahici değilsek, bir şeyi yapıyor gibi görünüyorsak ve bu anlamda oynuyorsak, bu diğer insanlar tarafından hemen anlaşılır. Adımız sahtekâra çıkar. İşte sahici olmak bu anlamda çok önemlidir. Kendimizi olduğu gibi ortaya koymak ve içten olmanın yanında, karşımızdaki kişiye değer vermek, onu gerçekten adam yerine koyduğumuzu göstermek de önemlidir. Bu, doğal olarak karşı tarafın gözünde bizi daha samimi ve güvenilir bir konuma taşıyacak; böylelikle karşı taraf da bu iletişim sürecinde kendini rahat hissedecek, bizi de adam yerine koyacak ve daha açık, daha yapıcı bir iletişimin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. Etkili İletişim Etkili iletişim, karşımızdakine iletmek istediğimiz mesajı amaçladığımız şekilde iletmek ve onda beklediğimiz tepkiyi uyandırmaktır. Etkili iletişim kuramama veya iletişim süreçlerindeki başarısızlık, kaynaktan gönderilen iletinin, alıcının algıladığı iletiye eşit olamamasıdır. Başka bir değişle, kaynağın kafasındaki resmin, alıcının algıladığı resme eşit olmaması durumudur. Aşağıdaki görseller bunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Burada kaynağın vermek istediği mesajı bir fotoğraf gibi düşünelim. Kaynağın kafasındaki resimle, alıcının algıladığı resim arasında önemli bir fark olduğu görülmektedir:
Kaynağın kafasındaki resim Alıcının kafasındaki resim Oysa olması gereken, kaynağın kafasındaki resmin alıcı tarafından aynı şekilde algılanmasıdır: Görüldüğü gibi, iletişimde bizim (kaynağın) ne söylediğimizden çok, karşı tarafın (alıcının) bu söylediğimizden ne anladığı önemli olmaktadır. Bu yüzden, etkili bir iletişim kurabilmek için kaynak ve alıcının dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır: Kaynak açısından; Karşı tarafın kendisini yanlış anlamaması için açık ve anlaşılır konuşmaya çalışmalı, mesajını tüm unsurları ile (duygu, ses tonu, yüz ifadesi, vücut dili gibi) tutarlı bir şekilde iletebilmelidir. Olaylara alıcı yönünden de bakabilmeli, kendini karşısındakinin yerine koyabilme, empati (duygudaşlık) kurabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Bu yetenek aynı zamanda, karşımızdaki kişinin yetişme koşullarını, geldiği yörenin, ülkenin adet ve alışkanlıklarını, gelenekleri ve yaşam tarzını dikkate almayı da kapsamaktadır.
Alıcı Açısından; Alıcı da karşısındaki kişinin kendisine anlatmak istediklerini anlamak için çaba harcamalı, bunun için her şeyden evvel iyi bir dinleyici olabilmelidir. Kendini konuşan kişinin yerine koyabilmek, empati kurabilmek ve ona anlayış göstermek, konuşmasını kesmemek ve sabırlı bir şekilde dinlemek söylenenlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Dinleme Becerisi Etkili bir iletişim kurabilmek için mesajlarımızı karşımızdakinin anlayacağı bir şekilde iletmenin yanında, karşımızdaki kişiyi de bize anlatmak istediklerini anlayabilmek için iyi dinlemek gerekmektedir. Bu ülkenin insanları olarak hepimiz konuşmayı çok severiz, ama karşımızdakini dinleme konusunda fazla sabırlı değilizdir. Bu yüzden iyi bir dinleyici olabilmek için çaba harcamalı, daha sabırlı olmayı öğrenebilmeliyiz. Bunun önemi, aşağıdaki bilgileri de değerlendirdiğimizde daha iyi anlaşılacaktır Dinlemeyi, dolayısıyla iletişimi engelleyen nedenlerden biri de konuşma hızı ile dinleyerek algılama hızı arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Herhangi zihinsel bir özrü olmayan, beyni, beş duyusu normal olarak çalışan bir insan aslında dakikada yaklaşık 600 sözcük anlayacak bir kapasiteye sahipken, yine normal bir insanın konuşma hızı 100-150 sözcük arasında değişmektedir. Bu yüzden de, insanlar bir konuşmayı dinlerken konuşma hızı ile dinleme hızı arasında oluşan bu farktan dolayı dinleme etkinliğinden uzaklaşıp, o anda kafasında zaten var olan kendi sorunlarına, iç dünyalarına dönebilmekte ve dolayısıyla dinlemeye olan ilgilerini kaybedebilmektedirler. Bunun yanında bazı araştırmalar, zamanımızın büyük bir çoğunluğunu dinlemeye ayırsak bile, söylenenlerin tümünü hatırlayamadığımızı da ortaya koymaktadır: Örneğin, ortalama bir dinleyici, 10 dakikalık kısa bir sözlü sunumun ardından, ancak yarısını aklında tutabilmektedir. 48 saat sonra ise, sadece % 10 unu hatırlayabilmektedir. Bütün bu anlatılanları değerlendirdiğimizde, etkili bir iletişim kurabilmek için dinleme becerimizi geliştirmenin, iyi bir dinleyici olmanın ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Ayrıca, karşımızdaki insana verdiğimiz mesajların onun hafızasında yer etmesini istiyorsak (bir tarafın aktif, diğer tarafın sadece pasif bir dinleyici olduğu durumlarda, verilen mesajların akılda kalıcı olamadığını hatırlayarak), her iki tarafın da aktif olabileceği etkileşimli (çift yönlü) bir iletişim ortamı yaratmaya gayret edilmelidir.
İletişimin amacına ulaşabilmesi için neyi, nerede ve ne zaman söyleyeceğimizi de iyi değerlendirmek gerekmektedir. Etkili bir iletişim kurabilmek için, Ne söylemek istiyorum? ; Bunu, Nerede ve Ne Zaman söylersem daha etkili olur? sorularını kafamızda iyi tartmalıyız. Her şeyin, her zaman ve her yerde söylenmeyeceğini zaten yaşam deneyimlerimizden de biliyoruz. Neden İletişim? Şimdi iletişimin futbol içindeki önemini daha iyi değerlendirebiliriz: İnsan, sosyal bir varlık olarak diğer insanlarla gruplar halinde yaşamak durumundadır. Grup, ortak hedeflere ulaşabilmek için bir araya gelmiş insanlardan oluşan bir topluluktur. Aile, arkadaşlık grupları ve elbette futbol takımlarımız da buna örnektir. İnsanın birey olarak çevresiyle ve ait olduğu sosyal grup içinde kurduğu tüm ilişkiler, futbol takımları dahil belirli bir iletişim süreci içinde gerçekleşmektedir. Yapılan araştırmalara göre; Bir grubun, hedefine ulaşmasında, iletişimin etkisi %70 civarlarındadır. Başarısızlıkta ise yapılan yanlışlıkların %80 i hatalı iletişimden kaynaklanmaktadır. Başarılı olan takımlara bakıldığında, bu takımda yer alan tüm oyuncuların birbirlerini çok yakından tanıdıklarını, oyun içinde kimin, hangi zamanda, nerede ve nasıl pozisyon alabileceklerini bildikleri ve buna göre kademeye girip, pozisyon yarattıkları ve takım oyununu zenginleştirdikleri görülmektedir. Bu anlamda, antrenörün futbolcularıyla, futbolcuların da hem antrenörleriyle, hem de birbirleriyle kuracakları etkili bir iletişim, o takımı hedefine daha kolay taşıyacaktır. Bunların yanında, İletişim sürecinde aslında bir bilgi aktarma, bilgi alış-verişi söz konusu olduğundan, bu bilginin en iyi nasıl aktarılacağı ve öğrenileceği, bizi doğrudan öğrenme-öğretme süreçlerine de götürmektedir. İnsan davranışlarını yönlendirmede öğrenme sürecinin büyük bir önemi vardır. Çünkü insanın psikolojik varlığı ve özellikleri, geniş ölçüde öğrenme süreci boyunca edindiği deneyimlere bağlı olarak belirlenmektedir. Bu yüzden futbolcu açısından; İyi bir futbolcu olabilmek ve futbol yeteneklerimizi geliştirebilmek için, antrenmanlarda çok iyi çalışmalı, hocalarımızın bize öğretmeye çalıştıklarını iyi bir şekilde dinlemeli ve uygulamalı; bir takım oyunu olan futbolda, hem takım arkadaşlarımızla, hem de antrenörlerimizle her zaman açık ve dürüst bir iletişim kurmaya çalışmalıyız.
İyi bir futbolcu olmanın yanında, hem saha içinde hem de saha dışında göstereceğimiz olumlu davranışlar da çok önemlidir. Özellikle, maç sonunda gösterdiğimiz davranışlar bizim gerçek değerimizi gösterecektir. Bunun içinde, yenilgiyi saygıyla karşılamak da vardır. Futbolu, içinde kazanmanın da, kaybetmenin de doğal olarak var olduğu bir oyun olarak görmek gerektiğini; bu yüzden maç içinde ve maçtan sonra, kendi takım arkadaşlarımız ve antrenörlerimize olduğu gibi, rakibe, rakip takımın antrenörlerine, hakemlere ve seyirciye saygı duymanın gerekliliğini de her zaman hatırlatmak zorundayız. Antrenör açısından; Öncelikle bir takım ve takım ruhu yaratabilmek, bu takımı belirlediğimiz hedeflere taşıyabilmek için, iletişimin (elbette tek başına yeterli değil, ama) çok önemli bir etken olduğunu unutmamalıyız. Takım içi iletişim, yapısı gereği kişilerin etkileşim kurmalarına ortam sağlayan bir özellik taşımalıdır. Bu yüzden antrenörlerin ve futbolcuların birbirleriyle kuracakları açık ve dürüst bir iletişim, takım ruhu yaratmayı ve hedeflere hep birlikte yürümeyi kolaylaştıracaktır. Elbette, bu ruhu yaratacak ve takımı hedeflere taşıyacak olan da, oyuncularına değer veren, onları iyi dinleyip anlamaya çalışan ve kendini onların gelişimine adayan, iletişim becerilerini geliştirebilmiş lider bir antrenör olacaktır. KAYNAKLAR 1. Bedenin Dili. Zuhal Baltaş, Acar Baltaş. Remzi Kitabevi, İstanbul, Temmuz 2005 (36. Basım). 2. Genel İletişim. Editör: Uğur Demiray. Pegem A Yayıncılık, Ankara, 2003. 3. İletişim. Recep Cengiz. TFF-FGM Futbol Eğitim Yayınları-2, İstanbul, 2009. 4. İletişim Ders Notları. Mehmet Özçağlayan. TFF-Futbol Genel Direktörlüğü. İstanbul, 2010.