KAN VE KAN HASTALIKLARI YRD. DOÇ. DR. Kadri KULUALP
KANIN YAPISI VE ELEMANLARI Kan, kardiyovask üler sistem içerisinde
KANIN GÖREVLERİ 1) Kan oksijeni akciğerlerden alıp hücrelere taşır, 2) Dokulardan metabolik atıkları ve karbondioksiti vücuttan atılmak üzere böbreklere, deri ve akciğerlere taşır, 3) Gastrointestinal sistemden emilen besin maddelerini hücrelere taşır,
KANIN ÖZELLİKLERİ Rengi: Arteriyel kan eritrosit içinde hemoglobine bağlı oksijenden dolayı parlak kırmızıdır. Venöz kan oksijen miktarı daha az olduğu için koyu kırmızıdır. Viskozitesi: Kan suya göre üçdört kez daha fazla yoğundur ve kanın özgül ağırlığı daha fazladır.
HEMATOPOEZİS (Kanın Şekilli Elemanlarının Yapımı) Hematopoez, periferik kan hücrelerinin, kemik iliğinde üretilmesi işlemidir. Kan Hematopoezisi insan embriyosunun gelişiminin erken evrelerinde başlar, önce göbek kordonunda, sonra karaciğerde ve sonunda kemik iliği, dalak ve lenf düğümlerinde yapılır.
KANIN ŞEKİLLİ ELEMANLARI Hücreler eritrositler (kırmızı kan hücreleri), lökositler (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerden oluşmaktadır. Bu hücrelerin % 99 undan fazlasını eritrositler oluşturur. Eritrositler kanın oksijen taşıyan hücreleridir. Lökositler vücudu enfeksiyonlara ve kansere karşı koruyan hücrelerdir. Trombositler ise kanın pıhtılaşmasında
1) Eritrositler (Alyuvarlar) Eritrositler bikonkav disk şeklinde yapılardır. Yani her iki tarafından basık daire şeklindedirler. 7 mm çapındadırlar. Eritrositlerin yapım yeri yassı kemiklerin iliğidir. Eritrositlerin hücre zarı kişiden kişiye değişen özel proteinler içerir, bu proteinler sayesinde kan, A-B-0 dediğimiz kan gruplarına ayrılır. Eritrositler hemoglobin denilen ve eritrosit
Eritrositlerin yaşam süresi 120 gündür. Eritrositlerin yapımı için amino asit, lipid, karbonhidrat gibi olağan besin maddelerinin yanı sıra, ek olarak demir, folik asit ve B12 vitamini de şarttır. Bu maddelerden demir olmadığı zaman, eritrositler normalden daha küçük olur ve görevlerini tam yapamazlar, bu duruma demir eksikliği anemisi denir. Folik asit ve B12 eksikliğinde ise eritrositler normalden daha büyük olur ve yine görevlerini tam olarak yapamazlar, bu duruma da megaloblastik
2) Lökositler (Akyuvarlar) Yabancı maddelere karşı koyan vücudun savunma sistemlerinin hareketli ünitelerine lökosit denir. Vücuda giren canlı cansız her çeşit yabancı maddeyi tanımak ve onlarla savaşmak için görev yaparlar. Bir kısmı doğrudan mikroplarla savaşırken, başka bir kısmı yabancı molekülleri ve mikropları tanıyarak sistemi uyarır,
Bir damla kanı uygun bir boya ile boyayıp mikroskop altında incelediğimiz zaman çeşitli tiplerde lökosit görülür. Lökositler 2 gruba ayrılırlar. 2.1.Granülositler a) Nötrofiller b) Eozinofiller c) Bazofiller 2.2. Agranülositler a) Monosit
2.1) Granülositler Lökositlerin en genç olanıdır. Granülositler, kemik iliğinde şekillenir, nötrofil, eozinofil ve bazofil olmak üzere üçe ayrılırlar.
2.2) Agranülositler 1. Monositler: Tüm lökositlerin yaklaşık %45'ini oluşturur. Monositler kemik iliğinde yapılır. Dolaşımda yaklaşık 72 saat kalır ve makrofaj'a dönüşür. Makrofajlar, özellikle dalak, karaciğerin Kupffer
3) Trombositler Trombositler yuvarlak ya da oval, 1-4 mikron çapında küçük disklerdir. Trombositler kemik iliğinde megakaryositlerden oluşur ve trombositlerin kemik iliğindeki yapımı trombopoietin hormonu tarafından düzenlenir. Dolaşımdaki kanda 150.000-500.000 mm3 arasında bulunurlar ve yaşam süreleri 7 ile 10 gündür.
Plazma ve Plazma Elemanları Plazma kanın sıvı kısmıdır, su içinde çözünmüş çok sayıda organik ve inorganik maddelerden oluşur. Bu maddelerden en önemlisi proteinler dir. Proteinler plazmanın toplam ağırlığının yaklaşık %7 sini oluşturur. 3 ana gruba ayrılır. Albüminler (4,5 g/100ml), globülinler (2,5 g/100 ml) ve fibrinojenler (0,3
Eğer kanın pıhtılaşmasına izin verilirse, tüpün üstünde kalan sıvıya plazma değil Serum denir. Serumda fibrinojen ve pıhtılaşma ile ilgili diğer proteinler, pıhtılaşmada kullanıldığı için bulunmazlar. Matematiksel olarak formülize edilecek olursa; (Plazma Fibrinojen) = Serum diyebiliriz.
HEMOSTAZİS (KANAMANIN DURDURULMASI) Kan dokusu organizmada son derece yaygın bir damar ağı içinde sürekli dolaşım halinde bulunduğu için, vücudun bir bölgesindeki yaralanmalar, bir önlem alınmadığı takdirde, önemli miktarda kanın kaybı ile sonuçlanabilir. Ancak hem damar sistemi hem de kanın bizzat kendisi kan kaybının önlenmesine yönelik bir dizi koruyucu mekanizmaya sahiptir. Bir damarın
KAN GRUPLARI İnsan eritrositlerinin zarları bir grup kan grup kan grubu antijeni içermekte olup bunlara aglütinojenler adı verilir. Bunların en iyi bilinenleri A ve B antijenleri dir. İnsan kan grupları, bu aglütinojen denilen
RH FAKTÖRÜ Kan grupları üzerinde çalışmalar sürerken bazı insanların kanlarında bulunan alyuvarlarda Rhesus faktörü adı verilen bir maddenin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Rhesus faktörü kısaca Rh faktörü olarak belirlenmektedir. Rh faktörü pozitif (+) ve negatif (-) işaretleriyle belirtilir. İnsanların % 85 inde Rh vardır ve (+) olarak isimlendirilir. İnsanların % 15 inde ise Rh faktörü yoktur; bu insanlar ise Rh (-) olarak adlandırılır.
KAN HASTALIKLARI Hematoloji biliminin ilgilendiği başlıca hastalık grupları aşağıda özetlenmiştir: 1. Kan hücrelerinin veya hemoglobin in ilikteki üretimlerinde bozulma (Anemi, lökopeni ve trombositopeniler) 2. Kan hücrelerinin yıkımlarının hızlanması (Hemolitik anemiler, İTP, vb.) 3. Kan hücrelerinin işlevlerinin bozulması (Orak hücreli anemi, değişik trombosit ve lökosit işlev bozuklukları, vb.)
ANEMİ (KANSIZLIK) Kanda kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar) bulunur. Bu kan hücrelerinin yapısında oksijenin taşınmasını ve bu hücrelerin kırmızı olmasını sağlayan hemoglobin bulunur. Nefes alırken akciğerdeki oksijen, bu hemoglobinin yapısına bağlanarak taşınır. Bu hemoglobinin kanda bulunması gereken miktarın altında olması sonucu kansızlık (anemi) ortaya çıkar. Bu olması gereken minimum değerler erkekte 13 g/dl, kadında ise 12 g/dl dir. Bunlar dünya sağlık örgütünün belirlediği değerlerdir. 6 yaşa kadarki çocuklarda 11 g/dl, 6-15 yaş arasında ise 12 g/dl'nin altında olması kansızlığın
Demir Eksikliği Anemisi Demir Eksikliği Anemisi, soluk renkli (hipokromik) normalden küçük alyuvarlarla (mikrositer) vücuttaki demirin azalmasıyla belirlenen bir anemi tipidir. Hipokromikmikrositer alyuvarların nedeni demir eksikliğidir. Demir eksikliği anemisi, yeryüzünde en sık rastlanan anemidir. Amerika Birleşik Devletleri nde hamile kadınların % 50 sinde, erişkin kadınların % 20 sinde ve okul öncesi çocukların da % 30 unda demir eksikliğine
Ekonomik yönden yeterince gelişmemiş ülkelerdeki insanlarda, demir eksikliğinin daha yaygın ve ağır olacağı tartışılmaz bir gerçektir. Özellikle bağırsak kurtlarının halk arasında yaygın olduğu ülke ve bölgelerde demir eksikliği, daha da ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Ülkemizde de bağırsak kurtlarının çok yaygın olduğunu üzülerek belirtmek zorundayız. Erişkin bir erkek normalde günde 1 mg a yakın demir kaybeder. Adet görmekte olan bir kadın, günde yaklaşık 2 mg kadar demir kaybetmektedir. Hamile bir kadın da günde 2.5 mg, tüm hamileliği boyunca da 700-800 mg.
Günlük demir kaybını önlemek için kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı tüketilmesinin altını çizmek gerekir. Bu besinlerin haricinde un, ekmek ve tahıllar önemli demir kaynağıdır. Bu sağlanmazsa demir eksikliği anemisi gelişebilir. Hamile bir kadının günde en az 2.5 mg, erişkin bir kadının da günde en az 2 mg demir alması gerekir. Çocukların günde 1-1.5 mg demir almaları gerekir. Besinler yoluyla alınan demir, üç değerliklidir. Demir bu durumuyla bağırsak hücreleri tarafından emilemez. Demirin bağırsaklardan emilebilmesi için iki değerlikli duruma indirgenmesi gerekir. Bu işi midedeki HCI yapar, iki değerlikli duruma indirgenmiş demir, duodenum ve incebağırsakların ilk bölümlerinden emilmektedir.
Demir Eksikliği Anemisinin Nedenleri Kan kaybı, Peptik ülser, Hiatal Herni, Kolorektal kanser, Rahim fibroidleri, Demirden fakir gıdaların tüketilmesi Demirin vücutta emilim bozukluğu, İltihaplı bağırsak enfeksiyonu,
Demir Eksikliği Anemisinin Belirtileri Ağır olmayan demir eksikliği anemilerinde hastaların büyük çoğunluğunda yakınmaya neden olacak belirtiler görülmezken, anemi ağırlaştıkça belirtiler de ortaya çıkmaya başlar. Halsizlik, Kolay yorulma, Çarpıntı, Baş ağrıları, Nefes darlığı,
Özellikle kadınlarda Plummer Vinson Sendromu denilen bir tablo gelişebilir. Bu durumda demir eksikliğine bağlı olarak özefagusun üst bölümünde, organın boşluğuna doğru mukozadan yapılmış zar biçiminde bir çıkıntı gelişmektedir. Bu çıkıntı yutma güçlüğüne (disfaji) neden olmaktadır. Demir eksikliği anemisinde tırnaklar incelenir. Bu tırnaklar bazen kaşık gibi çökük olabilir. Tırnaklarda görülen bu kaşıklaşmaya Koilonikhia-Kaşık tırnak denir. Kadınlarda adet kanaması (menstürasyon) bozuklukları gelişebilir.
Demir Eksikliği Anemisinin Laboratuar Bulguları Demir eksikliği anemisinde alyuvarlar normalden küçüktür, bu gibi küçük alyuvarlara Mikrosit denir. Kanın hemoglobin miktarı azalır. Normalde 100 ml kanda 15 gr. hemoglobin bulunur.kemik iliğindeki demir depoları tükenir. 100 ml kan serumunda demir miktarı ortalama olarak 100 mikrogramdır. Demir eksikliği anemisinde bu değer 25 mikrogram kadar düşebilir. Kan demir eksikliği nedeniyle sanki bir demir açlığı içindedir. Bunun sonucu olarak da
Her bir alyuvardaki hemoglobin miktarında da azalma olur. Bilindiği gibi demir, hemoglobin yapısına girmektedir. Demir, hemoglobinin Hem bölümünün yapısına girer. Alyuvarların kırmızı rengi, hemoglobinin Hem bölümünden kaynaklanır. Demir eksikliğinde yeterince hemoglobin sentez edilemeyeceğinden alyuvarların rengi de soluk olacaktır. Bu tür soluk alyuvarlar için Hipokromik deyimi kullanılır. Buradan da anlaşılacağı gibi demir eksikliği anemisinde alyuvarlar, küçük (mikrositer) ve solukturlar (hipokromik). Bu nedenle demir eksikliği anemisi şöyle tanımlanır; Mikrositer-
Demir Eksikliği Anemisinin Tedavisi Demir eksikliğinin tedavisi, hastaya yalnızca demir vermek değildir. Amaç, demir eksikliğini yaratan kaynağı araştırıp ona spesifik (özel) tedavi metodunun geliştirilmesidir. Demir eksikliğinde hastadaki günlük demir emilmesi, vücut ağırlığının kilosu başına yaklaşık 0.5 mg dır. Demir eksikliğinde ağız yoluyla alınan demirin de %20-%30 kadarı emildiğine göre, hastaya ağız yoluyla, kilo başına 1.5 mg kadar demir verilmelidir.
Hastaya verilebilecek en kolay emilen ve en ucuz demir içeren ilaç, Demir sülfat tır. Demir sülfattaki demir, iki değerliklidir. Demir sülfatta % 20 oranında demir bulunur. Buna göre hastaya günde 200-300 mg demir sülfat verilmesi yeterlidir. Demir, aç karma daha iyi emilir. Ancak demir sülfat mideyi tahriş edebilir. Bu nedenle ilacın yemeklerle birlikte alınmasında yarar vardır. Demir glukonat ve demir fümarat iki değerlikli demir içeren öteki ilaçlardır. Demir tedavisi
Demirli ilaçları kullanan hastaların dışkıları koyu renkli olur. Demir tedavisi en az 6 ay sürmelidir. Tedaviden yaklaşık 7-10 gün sonra kandaki genç alyuvarların sayısı çoğalır. Bu olaya Retikülositoz denir ve demir tedavisinin sonucunun olumlu olduğunu gösterir. Süt ve sütlü mamüller demir emilimini engelleyeceğinden ilaç ile birlikte alınmamalıdır. C vitamini demir emilimini artırırken hemoglobin üretiminde de önemli yer tutar. Diyet ile alınacak miktar yeterli olmayacağından