Psikiyatrik literatürde 1800'lerden beri görünmekte



Benzer belgeler
DSM-II'de kronik depresyonlar kiþilik bozukluklarý. Distimik Bozukluk. Özet

Anksiyete Bozukluðu ve Depresyonun Tanýsal Ýliþkileri

Sosyal fobi, insanlarýn hem sosyal hem de iþ

Kronik depresyon (distimi) tanýmý güvenilir çalýþmalara

Paroksetinin Sosyal Anksiyete Bozukluðu Tedavisinde Kullanýmý

Kronik Depresyon ve Major Depresyonda Antidepresan Tedavi Uygulamaları: Karşılaştırmalı I3ir Çalışma

Depresyonda taný ve ayýrýcý taný sorununu ele. Depresyonda Taný ve Ayýrýcý Taný. Özet. Bunun yanýsýra aþaðýdaki belirtilerden en az 5 i bulunmalýdýr.

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Depresyon, Pratisyen Hekimler ve Depresyon Eðitimi

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

Eþtaný (komorbidite), iki ya da daha fazla. Depresif Bozukluklarda Eþtaný (Komorbidite) Özet

Sosyal anksiyete bozukluðu, ilk kez 1966'da Marks

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

Yineleyici ve Tek Dönem Major Depresif Bozukluðu Olan Hastalarýn Kiþilik ve Affektif Mizaç Özellikleri

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Psikiyatri biliminde çok sýk kullanýlan ifadesiyle

Major depresif bozukluk tam olarak iyileþebildiði

Þizofreni özellikle düþünce, algý ve duygulaným

Depresif Bozukluklarýn Tedavisinde Moklobemid Kullanýmý

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Bipolar Bozukluk Baþlangýç Yaþýnýn Klinik ve Gidiþ Özellikleriyle Ýliþkisi

Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde Antidepresanlar. Doç Dr Selim Tümkaya

Siklotimik bozukluk, hipomani ve hafif þiddette

Son 10 yıldır ilaç endüstrisi ile bir ilişkim (araştırmacı, danışman ve konuşmacı) yoktur.

Bir týbbi durumun ayýrýcý tanýsýnýn iyi yapýlabilmesi,

Yaþlýda depresyonun prevalansý, psikopatolojisi, etiyolojisi

Manyetik Rezonans ve Bilgisayarlý Tomografi Öncesi Hastalarda Anksiyete ve Depresyon

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Þizofreni: Klinik Özellikler, Taný, Ayýrýcý Taný

YENÝ YAYINLARDAN ÖZETLER

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Sosyal Fobi. Özet. Taný ve Sýnýflandýrma

Duloksetin: Klinik Kullanýmý

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB)

Borderline (sýnýrda) kiþilik bozukluðu nevroz ve. Borderline Kiþilik Bozukluðu. Özet

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Dirençli Depresyonlarýn Tedavisi

Cinsel yanýtlarýn fizyolojik bir döngüsü vardýr. Bu. Erkek Cinsel Ýþlev Bozukluklarý. Özet

Bir psikiyatri kliniði yataklý birimi hastalarýnda. birlikteliði: Retrospektif bir çalýþma

Sosyal Kaygý Bozukluðu ile Panik Bozukluðu Olgularýnýn Demografik ve Bazý Klinik Özellikler Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý

Psikiyatri Hastalarýnda Týp Dýþý Çare Arama Davranýþý: Türkiye'de ve Almanya'da Yaþayan Türkler Arasýnda Karþýlaþtýrmalý Bir Ön Çalýþma

1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi, Tarihsel Bir Bakýþ

Depresif Duygudurumdan Major Depresyona Klinik Spektrum

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Cinsel Ýþlev Bozukluklarýnda Ýlk Basamak Deðerlendirme ve Ayýrýcý Taný

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ Bipolar II Bozukluk

HIV Enfeksiyonu ve AIDS'in Psikiyatrik Yönleri

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Ne Zaman Travmatik Yas Tanýsý Konur? Ne Zaman Tedavi Baþlar?

Aurasýz migren ile epizodik gerilim tipi baþaðrýsý: Psikiyatrik morbidite ve ayýrt edici diðer özelliklerin araþtýrýlmasý

Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri

Depresif Bozukluklarda Risk Etkenleri

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Anksiyete ve depresyon sözcükleri hem genel

Bulimia Nervozada Tedavi

Son yýllarda teknolojinin ve yaþam kalitesinin

Nöroloji servisine yatan hastalarda yüksek oranda psikiyatrik hastalıklar görülür. Prevalans %39-64 arasındadır.

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Alkol çok eski zamanlardan beri (M.Ö. 2000) var. Alkol Kullaným Bozukluklarý. Özet

Erken ve Geç Baþlangýçlý Erkek Alkol Baðýmlýlarýnda Sosyodemografik, Klinik ve Psikopatolojik Özelliklerin Karþýlaþtýrýlmasý

Psikiyatrik Bozukluklara Baðlý Engellilik Hali; Üniversite Hastanesi Deneyimi. Disabilites Due to Psychiatric Disorders: Sample Of University Hospital

Geriatrik depresyon tedavisinde idame EKT

Anksiyete duyarlýlýðý yüksek kiþiler anksiyetedeki

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Karma Anksiyete ve Depresyon Bozukluðu

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Ciddi depresif bozukluklar, týp tarihinde en

Çocuk psikiyatrisinde acil durumlara iliþkin ortak bir yol

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Depresyon alt tiplemesinde en çok kabul edilen

Depresyon ve Anksiyete Bozukluklarýnýn Birlikte Bulunmalarý ve Psikofarmakolojik Tedavi Yaklaþýmý

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Obsesif kompulsif bozuklukta sosyodemografik verilerin tedaviye direnç açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý

Bir Anadolu Þehrinde Psikiyatri Kliniðine Baþvuran Hastalarýn Hastalýk Açýklama ve Çare Arama Davranýþlarý

Depresyonda Tedavi: Genel Ýlkeler ve Kullanýlan Antidepresan Ýlaçlar


ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

Demans ve depresyon, klinik görünümlerinde

Subklinik Hipotiroidili Hastalarda Tiroid Replasman Tedavisinin Anksiyete ve Depresyon Düzeylerine Etkisi

Kan vücutta damarlar içerisinde dolaþýr.akciðerlerde

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Anksiyetenin aþýrý ve kiþiyi felç eden formunun bir

PID Kontrol Formu. Oransal Bant. Proses Deðeri Zaman

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tanýsý Alan Çocuklarýn Ebeveynlerinde Kiþilik Bozukluklarý

Serhat Tunç 1, Yelda Yenilmez Bilgin 2, Kürşat Altınbaş 3, Hamit Serdar Başbuğ 4 1

Somatizasyon iyi tanýmlanmýþ bir taný sýnýfý ya da

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Depresyon; emosyonel alanda; disfori, anhedoni,

Transkript:

Distimi Prof. Dr. Olcay YAZICI* 1. KAVRAMIN ORTAYA ÇIKIÞI VE TARÝHÇESÝ Psikiyatrik literatürde 1800'lerden beri görünmekte olan distimi sözcüðü, Yunanca'da 'kötü-mizaçlý' anlamýna gelmektedir. Mizaç (humour), geçmiþte, bugünkü anlamýndan daha temel, yapýsal ya da kiþiliksel bir özelliði anlatmaktaydý. Hipokrat, 'kan, balgam, sarý safra, kara safra' þeklindeki dört mizaç ayrýmýný yaparken, distimiyi (kara safra), kiþiliðin derinindeki kronik depresif (melankolik) bir özellik olarak tanýmlamýþtý. Hipokrat'ýn bu görüþünün 1968'deki DSM-II'de 'nevrotik depresyon' teriminin ortaya çýkýþýna kadar sürdüðü söylenebilir. Akiskal'ýn 1978'de nevrotik depresifler üzerindeki izleme çalýþmasý ise, bugünkü distimi kavramýnýn doðuþunu baþlatmýþtýr: Bu hastalarýn %40'ý izleme sürecinde major depresif bozukluk tanýsý alýrken, %60'ý kronik ya da dalgalanan gidiþli düþük þiddetteki bir depresyon (distimi) sergilemekteydi. Üstelik distimik olgularýn çoðunda akut major depresyondakine benzer bir uyku paterni bulunuyordu. Bu veriler, distiminin kiþilik bozukluklarýndan çok, duygudurum bozukluklarý içinde ve ayrý bir antite olarak düþünülebileceðine iþaret etmekteydi. Baþka çalýþmalar da, bu düþük þiddette ve kronik depresyonun, saf bir kiþilik bozukluðu olmadýðý ve antidepresanlara yanýt verebildiði düþüncesini destekleyince, 1980'de DSM-III, nevrotik * Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, ÝSTANBUL depresyonu 'distimi' þeklinde yeniden tanýmlayarak, 'ilaçlara yanýtsýz ve saðaltýmý zor' çaðrýþýmlý kiþilik bozukluklarýndan çýkarmýþ ve bir duygudurum bozukluðu olarak bölümlendirmiþtir. Bu yaklaþým baþlýca iki deðiþmeyi vurgulamaktadýr: Ýlki, antidepresanlara ve psikoterapiye iyi yanýt vermesi beklenebilecek bir bozukluðun ortaya çýkmasý; ikincisi, þiddetçe düþük derecedeki bozukluklar 'minör' hastalýklar gibi görülürken, bunlarýn kronik olmasý durumunda yaþam boyu yarattýklarý kayýp etkilerinin, 'major' sayýlan psikiyatrik bozukluklardan bile aðýr olabildiðinin kavranmasýdýr. Distimiye bu yeni bakýþ 1987'de DSM-III-R'de, 1992'de ICD-10'da ve 1994'de DSM-IV'de geçerli kalmýþtýr. 2. TANI SORUNU Distimi tanýsýný koymak çeþitli nedenlerle zordur: 1. Distimideki depresif belirtiler 'düþük þiddette' olup kolayca görünüp tanýnamaz. Bu 'gözlemlenme güçlüðü' nedeniyle taný, hastanýn 'nasýl göründüðü ya da davrandýðýndan' çok, 'hissettiði ve söylediðine' dayanýr. Anlatýlan ise, sýklýkla, 'kronik bir disfori, karamsarlýk, düþük benlik deðer duygusu, kasvet, sýkýntý, içe dönüklük, kötümser düþünce takýlmalarý, kendini aþýrý ve yersiz sorgulama ve yargýlama, neþelenememe ve kiþisel yetersizlik düþünceleridir. 2. Taný 'kronik olma' özelliðine dayandýðý için, bu bilginin hastadan geriye dönük olarak alýnmasý gerekmektedir. Ancak, bu sürenin oldukça uzun bir dönemi kapsamasý ve hastanýn inceleme sýrasýndaki 'depresif bakýþý' nedeniyle, geçmiþ belirtileri þiddet, süre ve süreklilik 54

DÝSTÝMÝ Tablo 1. DSM-IV distimi ölçütleri A) KRONÝSÝTE: En az 2 yýldýr, çoðu gün, günün çoðu zamanýnda yaþanan veya öznel yaþantýlanmayla ya da baþkalarýnca gözlenmeyle belirlenen bir depresif duygudurum (Çocuk ve ergende bu durum irritabilite þeklinde olabilir ve süresi en az 1 yýldýr). B) ÞÝDDET: Belirtiler klinik olarak anlamlý bir rahatsýzlýk yaratmalý ya da sosyal, iþ ya da diðer önemli alanlarda bozulmaya neden olmalýdýr. C) ÝÇLEME ÖLÇÜTLERÝ: Depresifken hastada en az ikisi bulunmalýdýr: 1) Ýþtahsýzlýk ya da aþýrý yeme. 2) Uykusuzluk ya da aþýrý uyku. 3) Enerjisizlik ya da bitkinlik. 4) Düþük benlik deðer duygusu. 5) Konsantrasyon ya da karar verme güçlüðü. 6) Umutsuzluk hissi. D) DIÞLAMA ÖLÇÜTLERÝ: 1) Bu bozukluðun ilk 2 yýllýk süresi içinde (çocuk ve ergende ilk 1 yýl), 2 aydan daha uzun süreli A ve C ölçütlerine uymayan bir dönem olmamalýdýr. 2) Kýsmi düzelmeli major depresyonu dýþlamak için, bu 2 (ya da 1) yýllýk sürede, major depresif bir episod bulunmamalýdýr. 3) Manik, hipomanik ya da karma bir episod hiç geçirilmemiþ ve siklotimi taný ölçütleri hiç bir zaman karþýlanmamýþ olmalýdýr. 4) Belirtiler yalnýzca (þizofreni, delüzyonel bozukluk vb) kronik psikotik bir bozukluk süreci üzerinde ortaya çýkmýþ olmamalýdýr. 5) Belirtiler bir madde alýmýnýn (alkol, madde, ilaçlar vb) ya da genel týbbi bir durumun (hipotiroidi vb) doðrudan etkisine baðlý olmamalýdýr. Not: Distimik bozukluðun geliþmesinden önce tam düzelmiþ olmasý koþulu ile (yani en az 2 ay süreyle belirgin bir belirti ya da bulgu olmamasý), daha önce bir major depresif episod geçirilmiþ olabilir. Ayrýca, distimik bozukluðun ilk 2 yýlýndan sonra (çocuk ve ergende ilk 1 yýl) major depresif bir episod hastalýðýn üzerine binebilir. Bu durumda major depresif bozukluk ve disitimi tanýlarý birlikte konmalýdýr. açýsýndan daha kötümser anlatmasý olasýlýðý, tanýyý zorlaþtýrýr. Bu nedenle, geçmiþi 'deþen', derine inen, ayrýntýlý bir görüþme yapýlmasý ve edinilen bilgiyi, medikal kayýtlar, aileyle görüþme gibi diðer kaynaklarla irdeleyen bir yaklaþým gerekir. 3. Belirtilerin düþük þiddette ve kronik olmasý, kiþinin kendisinin de bunlarý 'yapýsal özelliði' gibi görmesine yol açar ve hastanýn doðrudan bu yakýnmalarla psikiyatra baþvurma olasýlýðý azdýr. Baþvuru, genellikle somatik belirtilerle psikiyatr dýþý bir doktora, ya da distimi üzerine binen bir baþka psikiyatrik bozukluk nedeniyle psikiyatra olur ve distimi bunlarýn arkasýna saklanýr. 4. Distiminin psikiyatri polikliniðine baþvuran hastalar arasýndaki yaygýnlýðý %10-20 olarak tahmin edilmekte olup, distimi olasýlýðýnýn gözden kaçmamasý için, eþlik olasýlýðý en fazla olan bozukluklar ve hasta tipinin belirlenmesi önem kazanmaktadýr. Bunlar þöyle sýralanabilir: Major depresif bozukluk, panik ve diðer anksiyete bozukluklarý, alkol ve madde kötüye kullanýmý, irritabl davranýþ sergileyen çocuk ve ergenler, yaþlýlar, kronik hastalýðý bulunanlar ve kiþilik bozukluklarý. 1987'de DSM-III distimi kavramýný ortaya atsa da, taný için iþlevsel ölçütler ancak DSM-III-R'de geliþtirilebildi ve bu ölçütler DSM-IV'de deðiþmeden kaldý. Diðer yandan, 1992'deki ICD-10 da, biri klinik kullanýma diðeri araþtýrmalara iliþkin iki ayrý taný seti sundu. Bunlarýn ayrý gereksinim ve amaca uygun sunum üstünlüðünden söz edilebilir. DSM-IV ise tek seti ile her iki amaç için bir uygulama kolaylýðý saðlamaktadýr. DSM-IV öncesi bir çalýþma grubunun önerileri, uyku ve iþtahýn hastalýk için çok karakteristik olmadýðý gerekçesiyle dýþlanmasý ve sosyal geri çekilme, pesimizm gibi kognitif ölçütlerin eklenmesi þeklinde olmuþtu; ancak, DSM-III-R'deki ölçütlerin korunmasý kararý alýndý. Ölçütlere iliþkin araþtýrmalar hala sürmekte olup son þeklini almadýðý kabul edilmektedir. Kuþkusuz, distimi bir duygudurum bozukluðu ise, bunun kiþilik bozukluðu düzeyindeki karþýlýðý, distimik (depresif) kiþilik bozukluðu, ile ayýrýcý sýnýrý da önemli bir soru olarak ortaya çýkar. Bu nedenle DSM- IV apendiksi, distimik kiþilik bozukluðu için de bazý araþtýrma önerileri getirmiþtir. Bu öneriler incelendiðinde, distimi ölçütleri henüz tam olarak belirlenmiþ sayýlamayacaðý için, DSM-IV apendiksindeki distimi araþtýrma ölçütlerinin kognitif belirtilere vurgulamasý da dikkate alýndýðýnda, distimik kiþilik bozukluðu ile distimiyi 'belirtiler düzeyinde' ayýrmak kolay görünmemektedir. Diðer yandan, distiminin genelde erken baþlangýçlý, dahasý 'kendimi bildim bileli böyleyim' çaðrýþýmlý bir bozukluk olduðu düþünülürse, bir süreç olarak da ayrým zor görünmektedir. Ancak, 'distimi ölçütlerine uymayacak' þekilde, daha hafif kalan (ve özel olarak vurgulanmadýðý için) 'yaþam alanlarýnda önemli bir bozulmaya yol açmayan' þiddette kaldýðý düþünülebilecek, yaygýn ve kronik olarak depresif (distimik) belirtilerin varlýðý durumunda bu kiþilik bozukluðundan söz edilebilir diye düþünülebilir. Bu durumda 'yaþamý pek bozmayan' bir durumun, bir 'bozukluk olarak yargýlanmasý' ise bir soru olarak ortada kalmaktadýr. Distimi kavram ve tanýsýna bu iki sistemin yaklaþým- 55

YAZICI O. Tablo 2. DSM-IV apendiks, distimik bozukluk araþtýrma ölçütleri Ýçleme ölçütleri þu þekilde deðiþtirilebilir: Depresifken þunlardan en az 3'ünün varlýðý: 1. Benlik deðer duygusu ya da kendine güven hissinin düþük olmasý ya da yetersizlik hissi 2. Karamsarlýk, çaresizlik, umutsuzluk hisleri 3. Genel bir ilgi ve zevk kaybý 4. Sosyal geriçekilme 5. Kronik halsizlik ve yorgunluk 6. Geçmiþi düþünerek kurma, suçluluk hisleri 7. Öznel yaþantýlanan bir huzursuzluk ya da aþýrý öfke hissi 8. Aktivite, etkinlik ve üretkenlik düþmesi 9. Konsantrasyon ve bellek güçlükleri ya da kararsýzlýkla yansýyan bir düþünme güçlüðü Tablo 3. DSM-IV apendiks, distimik kiþilik bozukluðu araþtýrma ölçütleri A. Erken eriþkinlikte baþlayan depresif kognisyon ve davranýþlarýn, aþaðýdakilerin en az 5'inin varlýðý ile belirginleþen yaygýn varlýðý: 1. Herzamanki duygudurum, hüzün, keder, neþesizlik, keyifsizlik, mutsuzluk baskýnlýðýndadýr. 2. Kendini algýlama yetersizlik, deðersizlik, düþük benlik deðer duygusu çerçevesinde odaklaþmaktadýr. 3. Kendini eleþtirme, suçlama, kötüleme eðilimindedir. 4. Kötümser kurmalar ve endiþe eðilimlidir. 5. Baþkalarýný olumsuzlama, eleþtirme ve yargýlama eðilimlidir. 6. Kötümserdir. 7. Suçluluk ve vicdan azabý çekme eðilimlidir. B. Yalnýzca major depresif episoda sýnýrlý deðildir ve distimik bozukluða uymamaktadýr. Tablo 4. ICD-10 distimi klinik tanýmlama Distimi, episodlarý þiddet ve süre açýlarýndan, hafif ya da orta þiddetteki yineleyici depresif bozukluk ölçütlerini karþýlayamayan kronik bir depresyondur. Ancak, geçmiþte, özellikle hastalýðýn baþlangýç döneminde hafif depresif episod ölçütleri karþýlanmýþ olabilir. Hafif depresyon episodlarý ve bunlar arasýnda görece normal olan dönemlerin baskýnlýk oranlarý deðiþkendir. Hastalar genellikle kendilerini günler ya da haftalar süresince iyi hissedebilidiklerini, ama geri kalan zamanda herþeyin çaba gerektirdiðini, hiç bir þeyin zevk vermediðini, yorgun ve deprese olduklarýný söylerler. Kötümser düþünceleri kurmakta, yakýnmakta, kötü uyumakta ama genellikle günlük yaþamýn temel gereksinmelerini yerine getirebilmektedirler. Bu nedenle distimi, depresif nöroz ya da nörotik depresyon kavramlarý içerisinde yaygýn bulunmaktadýr. Ýstenirse erken (geç ergenlik ya da 20'ler) ya da geç baþlangýçlý olarak belirtilebilir. Tanýsal göstergeler: Ana özellik, hafif ya da orta þiddette bir yineleyici depresif bozukluk ölçütlerini hiç bir zaman ya da nadiren karþýlayabilen, çok uzun süreli bir depresif duygudurumun varlýðýdýr. Genellikle erken eriþkinlikte baþlar ve en az yýllarca, bazan süresiz þekilde sürer. Geç yaþta baþladýðýnda sýklýkla depresif bir episodu takiben sürer ve yas ya da baþka bir belirgin stresle iliþkilidir. Ýçerdikleri: Depresif nöroz, depresif kiþilik bozukluðu, nörotik depresyon (2 yýldan uzun süren), direþken anksiyetedepresyon bozukluðu. Dýþladýklarý: Anksiyete-depresyon bozukluðu (hafif ya da direþken olmayan), yas reaksiyonu (2 yýldan az süren), rezidüel þizofreni. larýndaki benzerlik ve farklýlýklara göz atarsak; bazý özellikler ortak görünmektedir. Buna karþýlýk, bazý özelliklerde ciddi ayrýlýklar görülmektedir. Sonuçta, bu iki sistemin karþýlaþtýrýlmasý göstermektedir ki, distiminin belirtileri ve eþlikeden bozukluklarla iliþkileri konusunda daha çok çalýþma yapmaya gereksinim vardýr. Distimi henüz araþtýrma altýnda olduðu için, klinisyenlerin farklý taný kategorilerini, geniþ bir anlayýþla uygulamalarý doðru görünmektedir. 3. AYIRICI TANI SORUNU Genel týbbi bir bozukluða baðlý duygudurum bozukluðu: Ayýrýcý taný, özellikle zamansal çakýþma içindeki týbbi bir durum varlýðýna iliþkin kanýtlarý araþtýrarak baþlar (hasta öyküsü, fizik muayene, laboratuvar incelemeleri) ve saptanan týbbi durumun tedavisiyle depresif belirtilerin tümüyle düzelmesi beklenir. Eðer düzelme yok ya da yetersizse, distimi olasý tanýdýr. Madde etkisiyle oluþan duygudurum bozukluðu: 56

DÝSTÝMÝ Tablo 5. ICD-10 distimi araþtýrma ölçütleri A. En az 2 yýldýr sürekli olan ya da sürekli olarak yineleyen depresif duygudurum. Depresif durumlar arasýnda normal bir duyguduruma ulaþma süresi nadiren bir kaç haftayý aþar ve hipomanik bir episod bulunmaz. B. Bu 2 yýllýk süre içerisinde yineleyici hafif depresif bozukluða þiddet ya da sürece uyan depresif episod yok ya da yok gibidir. C. Depresif episodlarýn en azýndan bazýlarýnda aþaðýdakilerden en az 3'ü bulunmalýdýr: 1. Enerji ya da aktivitenin düþmesi. 2. Uykusuzluk. 3. Kendine güven yitimi ya da yetersizlik hisleri. 4. Konsantrasyon güçlüðü. 5. Sýk gözyaþlarý. 6. Cinsellik ya da diðer zevk verici aktivitelere ilgi ya da zevk kaybý. 7. Umutsuzluk ya da çaresizlik hisleri. 8. Günlük yaþamýn her zamanki sorumluluklarý ile baþ edemeyeceði hissi. 9. Geleceðe iliþkin kötümserlik ya da geçmiþi kötümser düþünme. 10. Sosyal geriçekilme. 11. Konuþkanlýk azalmasý. Not: Ýstenirse baþlama yaþý erken (geç ergenlik ya da 20'ler) ya da geç (genellikle afektif bir episodu izleyerek, 30-50 yaþ arasý) baþlangýç olarak belirtilebilir. Alkol, ilaç ve madde etkisiyle oluþan distimiye benzer bir durumda ayýrýcý tanýyý zorlaþtýran bir nokta, alkolmadde kullanýmýnýn depresif belirtiler nedeniyle baþlamýþ olabilmesindendir. Klinisyen, depresif belirtilerin baþlama ve gidiþ öyküsünü, ailedeki duygudurum bozukluklarý öyküsünü dikkatle incelemelidir. Madde kesiminden 4 hafta sonra halen süren kronik depresif belirtiler distimiyi düþündürür. Major depresyon: Distimiyle major depresyon arasýndaki ayýrýcý taný da güçlükler içerir, çünkü her iki bozukluk ayný belirtileri paylaþmaktadýr. Ayrým için bir ölçüt þiddet, diðeri kronikliktir. Major depresyon genellikle birbirinden ayrý ve hastanýn normal iþlev düzeyinden ayýrtlanabilen episodlardan oluþur. Ancak, süresi 2 yýla uzamýþ ve zaman zaman major depresyon þiddetindeki bir durumda iþler karýþýr. Distimi ise, kullanýlan taný sistemindeki major depresif episod þiddetine ulaþmayan (minör depresif) belirtilerin, en az 2 yýl süreyle ve DSM-IV'e göre major depresif bir episod yokluðunda, kronik olarak sürmesiyle karakterizedir. Distimiyi major depresyondan ayýrýcý karakteristik belirtilerin (örneðin, vejetatif belirtilerden çok kognitif) varlýðý ise, þimdilik araþtýrma konusudur. Genelleþmiþ anksiyete bozukluðu ya da anksiyetedepresyon karma bozukluk: Bir çok hasta depresyon ve anksiyete belirtilerinin bir karýþýmýný sergilemektedir. Distimiklerin çoðu da anksiyete sunar. Bu nedenle hastanýn distimi, genelleþmiþ anksiyete bozukluðu ya da her ikisinin ölçütlerine uyup uymadýðýný saptamak önemlidir. Eðer anksiyete belirtileri yalnýzca distimi varlýðýnda sergileniyorsa, genelleþmiþ anksiyete bozukluðu ya da anksiyete-depresyon karma bozukluk tanýlarý konmamalýdýr. Ayrý ayrý ele alýndýðýnda hasta iki grup ölçütlerini de karþýlýyorsa, iki taný birlikte konabilir. Tablo 6. ICD-10 ve DSM-IV'ün distiminin tanýmlamasýnda birleþtikleri özellikler 1) Eriþkinde en az 2 yýllýk bir süre. 2) Ýnsomnia. 3) Enerjisizlik ya da bitkinlik. 4) Konsantrasyon güçlüðü. 5) Düþük benlik deðer duygusu. 6) Ýlgi ya da zevk kaybý. 7) Umutsuzluk hissi. Uyum bozukluðu: Depresif belirtiler bir psikososyal stresör sonucu ortaya çýkmýþ görünüyorsa bile, distimi ölçütlerine uymasý halinde distimi tanýsý yeðlenmelidir. Uyum bozukluðu tanýsý ise, distimi ölçütlerini doldurmayan ama gene de anlamlý bir sýkýntý ve iþlevsellikte bozulmaya yol açan ve kronik stresörlere yanýt olarak oluþtuðu düþünülen, kronik hafif disfori durumunda konmalýdýr. Kiþilik bozukluklarý: Distimi ile kiþilik bozukluklarý sýklýkla birlikte bulunurlar. Her ikisinin taný ölçütlerine uymasý halinde, iki taný birlikte konabilir. Distimi, sýklýkla borderline, histrionik, narsisistik, kaçýnan ve baðýmlý kiþilik özellikleriyle birlikte olma eðiliminde görünmektedir. Bu olgularda kiþilik bozukluðunun saptanmasý güçlük yaratýr, çünkü duygudurum belirtilerinin kronik olarak varlýðý, kiþiler arasý iliþki sorunlarýnýn doðmasýna ya da kendini algýlamadaki çarpýlmaya yol açýyor olabilir. Depresif/distimik kiþilik bozukluðu ise ayrý bir soru olup, DSM-IV araþtýrma apendiksine bu bozukluða iliþkin ölçüt önerileri eklenmiþtir. Nevrasteni: DSM-IV'de bulunmayan bu taný, ICD- 10'da, çoðu olgunun anksiyete ve depresyon bozukluklarýna uyuyor olmasý gerçeðine karþýn, bazý kültürlerde hastanýn durumunun bu taný ile en iyi karþýlandýðýnýn bildirilmesi nedeniyle korunmuþtur. Bozukluðun ana özelliði, hastanýn yorgunluk, halsizlik, mental ve fiziksel etkinlik kaybýný vurguluyor 57

YAZICI O. Tablo 7. ICD-10 ve DSM-IV'ün distiminin tanýmlamasýnda ayrýldýklarý noktalar 1) Depresif duyguduruma ek olarak ancak bir kaç belirtinin daha gerekliliði her iki sistemce de kabul edilmekle birlikte, bunlarýn sayýsý konusunda ayrýlmaktadýrlar: DSM-IV, 6 olasý belirtiden 2'sini gerekli görürken; ICD-10, 11 olasý belirtiden 3'üne gereksinmektedir. Ancak, DSM-IV Duygudurum Bozukluklarý Araþtýrma Grubunun, 9 belirtiden 3'ünün gerekliliðini önermiþ olduðu da anýmsanýrsa, iki sistemin bu konuda birbirine yaklaþmakta olduðu düþünülebilir. Gereksinim, hangi belirtilerin distimi için karakteristik olduðunu saptayacak araþtýrmalara iliþkindir. 2) Bazý belirtiler, diðer sistemde bulunmamaktadýr. Ancak bu, ortak belirtilerin daha karakteristik olanlar olduðu anlamýna gelmez. Bu çerçevede, a) Ýþtahsýzlýk ya da aþýrý yeme yalnýzca DSM-IV'de yer almaktadýr; b) Ýrritabilite ya da öfke yalnýzca DSM-IV Araþtýrma Apendiks'inde yer almaktadýr; c) Sýklýkla gözyaþý içinde olma, günlük yaþamýn sorumluluklarýyla baþa çýkmada yetersizleþme ve daha az konuþkan olma ise yalnýzca ICD-10'da yer almaktadýr. 3) ICD-10 araþtýrma ölçütleri hastalýðýn ciddiyetine iliþkin bir ölçütü göz önüne almamaktadýr. Özellikle, iþlevsel bozulmaya iliþkin bir vurgulama yapýlmamaktadýr. Üstelik, klinik tanýmlama, distimik kiþinin 'genellikle günlük yaþamýn temel talepleriyle baþa çýkabildiði'ni belirtmektedir. Buna karþýlýk DSM-IV, 'belirtilerin sosyal, iþ ya da diðer önemli iþlev alanlarýnda klinik olarak anlamlý bir zorluk ya da bozukluða neden olmasýný' gerekli bulmaktadýr. Bu gereksinim, distimiyi günlük yaþamýn diðer 'normal' tepkilerinden ayýrma denemesi olup, distimiklerdeki iþlev bozukluklarýnýn 'major depresyondakinden bile fazla, üstelik kroniklik ve yaygýnlýðý ile yarattýðý kayýplarýn çok aðýr' olduðu vurgulamasýyla baðlantýlýdýr. 4) Distiminin en sýk komorbiditesi olan major depresyonun ortaya çýkýþý ya da bunun zamaný, iki taný sistemi arasýndaki farkýn da ana noktasýný oluþturmaktadýr. DSM-IV, distimi tanýsý için gerekli '2 yýllýk sürede major depresif bir episodun bulunmamasýný' þart koþmaktadýr. Bu 2 yýllýk düþük dereceli kronik depresif süreçte major bir depresyon yer alýrsa, taný daima major depresyon olacaktýr. Major depresyon ilk 2 yýllýk sürenin sonrasýnda ortaya çýkarsa, taný 'çift depresyon'a döner, yani major depresyon distimi üzerine eklenmiþtir. ICD-10'un ise, 'hafif depresyon ölçütleri geçmiþte ve özellikle hastalýðýn baþlangýç dönemlerinde karþýlanabilir' demektedir. Ayrýca, 'deprese duygudurumun yineleyici depresif bozukluk tanýsýný karþýlamaya yetecek ciddilikte olmasýnýn nadir olup, genellikle hafif ya da orta þiddette olduðu' belirtilirken de, major depresif bir episod olasýlýðýnýn dýþlanmadýðý hissedilmektedir. Gene, 'eðer geç bir baþlama söz konusu ise, bozukluðun genellikle depresif bir episodu izleyerek ortaya çýktýðýndan' söz edilmektedir. Bu farklýlýklardan da anlaþýlmaktadýr ki, ICD-10'un distimi dediði, bazan, DSM-IV' ün rezidüel depresif belirtiler dediði durumla çakýþmaktadýr. 5) DSM-IV distimik belirtilerin bir anda 2 aydan daha uzun süreli iyi kalamayacaðýný öne sürer. Oysa, ICD-10 'normal bir duygudurumun bir kaç haftadan fazla sürebilmesinin nadir olduðuna' iþaret etmektedir. Bu durumda iki sistem arasýnda büyük bir fark görünmese de, ayrýca hastalarýn çoðu için iyilik süresi genellikle çok kýsa olarak bildirilmekteyse de, DSM- IV'ün (genelde 2 rakamýna biraz takýlmýþ izlenimi vermekle birlikte), 2 aylýk iyilik süresini kabul etmekle, biraz atipik kalan olgularý dýþlamamayý amaçladýðý ileri sürülebilir. 6) ICD-10, DSM-IV'ün tersine, geniþ bir dýþlama seti içermemektedir. Bu konuda özellikle þu noktalar dikkati çekmektedir: a) DSM-IV manik, hipomanik ve siklotimik bir öyküye izin vermezken, ICD-10 yalnýzca hipomanik episodun bulunmamasý gereðinden söz etmektedir. b) DSM-IV kronik psikotik bir bozukluk varlýðýnda distimi tanýsýný dýþlamaktadýr. ICD-10 ise, klinik ölçütlerde kalýntý þizofreniyi dýþlamaya deðinse de, tam bir dýþlama net deðildir. c) DSM-IV, depresif belirtilerin bir madde ya da genel medikal bir bozukluðun doðrudan fizyolojik etkilerine baðlý olmamasý gereðini belirtmektedir. ICD-10'da bu tip dýþlamalar bulunmamaktadýr. Ancak, distimiklerde madde kötüye kullanýmý ve genel týbbi bozukluk eþliðinin sýk olmasý da bir bulgudur. 7) Distimi genellikle genç yaþta baþlar. Bu nedenle DSM-IV, 21 yaþýndan önce baþlayan bir 'erken baþlangýçlý' ve 21 yaþýn üzerinde baþlayan bir 'geç baþlangýçlý' distimi tanýmlamaktadýr. ICD-10 bu konuyu daha özgür býrakýr ve geç baþlangýç noktasýný 30 yaþ olarak seçer görünmektedir. 8) DSM-IV çocuk ve adölesanda deprese duygudurumdan çok irritabl duygudurum görülebileceðini söyleyerek ve taný için süreyi 1 yýla indirerek bu gruplarda da tanýyý geniþlettiðini ileri sürerken; ICD-10 eriþkin/çocuk ayrýmý yapmamaktadýr. olmasýdýr. Bu taný için, anksiyete ve depresif bozukluklarýn dýþlanabiliyor olmasý bir gereklilik olarak düþünülebilir. Normal tepkiler: Distimi günlük yaþamýn normal duygusal tepkilerinden ayýrtlanmalýdýr. Distimi tanýsýnýn ancak, belirtilerin þiddet, süre ve yaþamý bozma ölçütlerinde karþýlanmasý halinde konabileceði düþüncesi haklý görülebilir. 4. DOÐAL GÝDÝÞE ÝLÝÞKÝN BÝLGÝLER Distimi sýklýkla 25 yaþýn altýnda, ergenlik ya da erken eriþkinlikte ve sinsi olarak baþlama eðilimindedir. Hastalýk, karamsarlýk, zevk ve ilgi yitimi ve inaktivitenin hakim olduðu, ufak dalgalanmalarla genelde yaþam boyu süren bir gidiþ gösterir. Baþlangýçtaki subafektif-subsendromal evresinde tanýlanmadan kalarak, önemli bir sosyal bozulmaya yol açmasý en olasýdýr. Bu evrede sýklýkla hastalýk somatize edilerek bir pratisyene ya da iç hastalýklarý uzmanýna bitkinlik, enerjisizlik, yaygýn aðrý vb yakýnmalarla baþvurulur ve genellikle tedavisiz kalýr. Bu durumdaki hastalarýn %75'den fazlasýnda, eþlik eden bir baþka psikiyatrik bozukluk yerleþir ve en sýk olarak da, bu noktada ilk kez psikiyatra baþvurur ya da gönderilirler. Hastalýk 58

DÝSTÝMÝ bir kez yerleþince uzamýþ bir gidiþ gösterme, tedavi edilmedikçe varlýðýný sürdürme ve yaþam boyu dalgalý bir gidiþ izleme eðilimindedir. Uzun süre direþen bu düþük þiddetteki depresif belirtiler, yaþamda önemli bozulma ve kayýplara neden olma potansiyelindedir. Son araþtýrmalarda distimi, major depresif bozukluk kadar ya da daha ciddi bir bozukluk olarak görülmüþ, dahasý fiziksel ve psikolojik acý ve iþlevsellik olarak, en yaygýn kronik fiziksel bozukluklardan daha aðýr bulunmuþtur. Yalnýzca, kronik kardiyak hastalar, distiminin yetisizleþtirici etkisinin üzerine çýkabilmektedir. 5. EPÝDEMÝYOLOJÝ VE RÝSK FAKTÖRLERÝ 1985'deki NIMH araþtýrmasýnda 18 yaþ üstündekilerde distimi için yaþam boyu prevalans %3.1 olarak bildirilmiþtir. Hem ABD hem Avrupa için bildirilen %3'lük nokta prevalansý ile distimi en yaygýn hastalýklar arasýnda yer almaktadýr. Distiminin poliklinikteki psikiyatrik hastalar arasýndaki prevalansý %10-20 kadar tahmin edilmektedir. Bu verilerin yeterince uyarýcýlýðýna karþýn önemli ölçüde saptanamamýþ kaldýðý düþünülmektedir. Bunun en önemli nedenleri, taný ölçütlerinin netleþmemesi, tanýnýn dikkatli ve ayrýntýlý bir araþtýrmaya gereksinmesi, hastalarýn ilk baþvurusunun somatik yakýnmalarla pratisyenlere ve iç hastalýklarý uzmanlarýna yapýlýyor olmasý ve psikiyatristlere baþvuruda da eþlik eden daha major bir psikiyatrik bozukluðun altýnda gizleniyor olmasýdýr. Distimi 5-6 yaþýndaki çocuklarda da tanýlanmýþtýr ama daha geç çocukluk ya da ergenlikte geliþmesi daha olasýdýr. Çocukta her iki cinsiyette eþit daðýlýr. Eriþkindeyse, kadýnda 2-3 kat fazladýr. DSM-IV distimiyi erken (21 yaþ altý) ve geç (21 yaþ üstü) baþlangýçlý olarak ikiye ayýrmýþtýr. Bunun gerekçesi bu iki grup arasýnda bazý farklar bildirilmesidir. Örneðin birinci derece akrabalarda major depresyonun varlýðý distimi için önemli bir risk faktörü sayýlýr, ancak bu baðlantý özellikle erken baþlangýçlý distimi için yüksektir. Distimi tüm sosyoekonomik sýnýflarý etkilemekle birlikte, özellikle 18-44 yaþ arasý düþük gelirli kimselerde yüksek sýklýkta bulunmuþtur. Kontrollü çalýþmalar, distimi geliþiminin hem genetik hem çevresel faktörlerle iliþkili olduðunu düþündürmektedir. Bu nedenle klinik tablo, bu faktörler ve uzun süreli hastalýk sürecinin kiþilik üzerindeki etkilerinin bir sonucu olarak görülebilir. Aile öyküsü: Birinci derece akrabalarýnda duygudurum bozukluðu, özellikle major depresif bozukluk öyküsü olan kiþilerde, distimi oraný belirgin þekilde yüksek bulunmuþtur. Ayrýca, ailedeki duygudurum bozukluðu öyküsünün varlýðý, erken baþlayan distimide geç baþlayana göre daha yüksek görünmekle birlikte, bu veriler henüz sýnýrlý bir deðerdedir ve çevresel/genetik faktörlerin görece katkýlarý araþtýrýlmasý gereken bir konu olarak kalmaktadýr. Anababada madde kullanýmý: 1993'deki NIMH epidemiyolojik araþtýrmasý, alkoliklerin eriþkin çocuklarýndaki yaþamboyu distimi oranýný, anababasý alkolik olmayan gruba göre yüksek bulmuþtur. Kiþilik bozukluklarý: Distiminin kendisi bir kiþilik bozukluðu olmamasýna karþýn, kiþilik bozukluðu eþliði yüksek görünmektedir. Tanýlanmýþ kiþilik bozukluklarý, özellikle borderline kiþilik bozukluðu, hem distimi hem diðer duygudurum bozukluklarý için bir risk faktörü gibi durmaktadýr. Travma: Sevilen birinin ölümü gibi önemli bir kaybýn genç yaþta ortaya çýkmasý distimi riskini önemli ölçüde artýrýr görünmektedir. Bu kayýplar özellikle erken baþlangýçlý distimi için bir risk faktörü görünümündedir. Fiziksel bütünlüðü bozan kör, saðýr, sakat olmak gibi etkenler de yaþamýn herhangi bir evresinde distimi baþlamasýna katkýda bulunabilir. Araþtýrmalar özellikle inmenin distimiye eþliðini güçlü bir olasýlýk olarak göstermektedir. Diðer faktörler: Sosyoekonomik durumla distimi arasýnda tutarlý bir iliþki saptamak zor olmakla birlikte 18-44 yaþlarý arasýndaki düþük gelirlilerde distimi sýklýðý daha yüksek bulunmuþtur. Ayrýca, çocuklarda cinsiyet farký ortaya çýkmamakla birlikte, eriþkinlerde kadýndaki risk 2-3 kat fazla saptanmýþtýr. 6. FARMAKOTERAPÝ Distimi yýllar boyunca bir kiþilik bozukluðu gibi algýlandýðý ve böyle bir durumun ilaçlara pek yanýt vermeyeceði düþünüldüðü için, bu olgularda genellikle farmakoterapi yerine yalnýzca psikoterapiler denenmiþtir. Kullanýlan ilaçlar da genellikle anksiyolitikler olup, bunlar da anksiyeteyi azaltmakla birlikte temel belirtileri deðiþtiremediði, üstelik gereksiz doz ve süre kullanýmlarýyla ek sorunlar çýkardýðý için kaçýnýlýr olmuþlardý. Ayrýca, bugünkü distimi tanýmýna yakýn olan, 'atipik depresyon', 'nevrotik depresyon', 'kronik depresyon' ya da 'minör depresyon' tanýlý olgularýn farmakoterapiye iyi yanýt vermediði inancý da, antidepresanlarýn yeterli doz ve sürede kullanýmýný ve far- 59

YAZICI O. makoterapötik araþtýrmalarý engelleyen bir faktör olmuþtur. Kontrolsüz çalýþmalar: 1980 öncesindeki ilaç çalýþmalarý açýk, kontrolsüz ve retrospektif analizlere dayanan bir çizgide olmasýna karþýn uyarýcý bir deðer taþýmaktadýr. Bunun nedeni, distimideki plasebo yanýtýnýn çok düþük (%10-20) olmasý ve distimiklerin nonspesifik psikoterapilere iyi yanýt vermediklerinin bilinmesidir. Kýsaca, distimiklerde belli bir düzelme yaratabilen bir saðaltýmýn gerçekten etkin olma þansý yüksek görünmektedir. 1980'lerden baþlayarak geliþen bir dizi araþtýrma, açýk çalýþmalar olmalarýna karþýn, antidepresanlarýn distimide etkin olabileceðini güçlü þekilde düþündürmüþtür. Kontrollü çalýþmalar: 1980 sonrasý kontrollü çift kör çalýþmalarda ise, antidepresanlarýn plaseboya 2-4 kat üstünlüðünün gösterilmesi bir dönüm noktasý olmuþtur. Bu çalýþmalardan ilk grup, distimi tanýmlamasýnýn geliþme süreci içerisinde, 'kronik gidiþli minör depresyon' olgularýný kapsar þekilde gerçekleþtirilmiþtir. Sonuçta, trisiklik antidepresanlar ve MAOI'leri bu olgularda plaseboya göre daha etkin bulunmuþtur. Tanýmlanmýþ distimik olgular üzerinde geleneksel antidepresanlarla ve çift kör olarak gerçekleþtirilen ikinci grup araþtýrmalarda ise, imipramin ve fenelzinin plaseboya üstünlüðü ortaya çýkarken, fenelzin etkisinin imipraminden hafifçe daha yüksek olabileceði de ileri sürülmüþtür. Üçüncü grup araþtýrma, distimik olarak tanýmlanmýþ olgularda yeni kuþak antidepresanlarla gerçekleþtirilmiþtir. Burada da, fluoksetin, sertralin, sitalopram, moklobemid, tianeptin plaseboya üstün bulunurken; antidepresan karþýlaþtýrmasýnda SSRI'larýn TSA'lara üstün olabileceði ileri sürülmüþse de bu kanýtlanmýþ sayýlmaz. Teknik: Distimi farmakoterapisi antidepresan ilaç kullanýmýna dayanýr ve kullanýmýn genel ilkeleri major depresyondaki gibidir. Bunlara, distimi tedavisi için eklenebilecek diðer ilkeler ise þöyle sýralanabilir: Önce eþlik eden bozukluklarý ortadan kaldýrmak gerekir. Daha sonra saðaltým altta yatan distimiye yönelmelidir. Distimi saðaltýmýnda da antidepresan ilacýn 3 haftalýk latent bir dönem sonunda iþleme geçeceði, etkinliði görmek için en az 6-8 hafta beklemek gerektiði unutulmamalýdýr. Antidepresan dozunun major depresif episoda olandan daha yüksek ve maksimale çýkma gereksiniminin daha fazla olmasý; buna karþýlýk yanýt oranýnýn major depresif episoddakinden düþük kalmasý beklenir sonuçtur. Seçilen antidepresan 6-8 haftada distimik belirtilerde hiçbir gerileme yaratmadýysa baþka bir antidepresana geçilmesi düþünülebilir, ama distiminin daha yavaþ yanýt verme eðilimli olabileceði de akýlda tutulmalý ve belirtiler az da olsa gerileme eðilimi gösterdiyse saðaltým güçlendirilerek sürdürülmelidir. Yetersiz yanýt ya da yanýtsýzlýk durumlarýnda, dirençli depresyondaki tedavi ilkeleri geçerlidir. Belirtilerde tam bir düzelmeye ulaþma halinde de, major depresyondaki durumdan farklý olarak, distiminin kronik, yavaþ düzelen ve yüksek nüks riski sunan bir bozukluk olmasý nedeniyle, sürdürüm tedavisinin en az 1-2 ya da daha fazla yýl olmasý önerilir. Yani baþka bir deyiþle, distimide sürdürüm ve koruma tedavileri iç içe geçmektedir. Ayrýca, distimikler ilaç yan etkilerine major depresiflerden daha duyarlý olabilirler. Tedavinin uzun süreli olma gerekliliði de düþünülürse, iþbirliði, toksisite vb açýlardan yan etkisi az ya da o hasta için iyi tolere edilebilen antidepresanlarý seçmek önem kazanýr. Eldeki veriler þu aþamada herhangi bir antidepresanýn diðerine üstünlüðünü göstermemektedir. Bu nedenle, distimi tanýsý konduðunda antidepresan seçimi her hasta için yarar/zarar saptamasýyla bireyselleþtirilmelidir. Akiskal, 'subafektif distimi' dediði ve duygudurum bozukluklarýna daha yakýn özellikler gösteren bir alt grubun antidepresanlara daha iyi yanýt verdiðini, oysa kiþilik bozukluklarýna daha yakýn özellikte görünen ve 'karakter spektrum bozukluðu' dediði alt grubun ilaçlara iyi yanýt vermediðini öne sürmüþtür. Subafektif distimi'yi belirleyen kanýtlarý ise þöyle sýralamaktadýr: Ailede duygudurum bozukluðu varlýðý, belirtilerin sabah kötüleme þeklinde bir diurnalite göstermesi, major depresyonlarýn eklendiði bir gidiþ, TRH'ye TSH yanýt bulanýklaþmasý, REM latens kýsalmasý, uyku yoksunluðuna iyi yanýt eðilimi ve saðaltým sýrasýnda hipomanik episod geliþmesi. Saðaltým, ilke olarak, tek antidepresanla sürdürülmelidir. Benzodiazepinlerin kaygý ve uykusuzluk üzerine hýzlý etkisi tartýþmasýz olsa da, altta yatan depresyona etkileri gösterilememiþtir. Distimiklerde panik ve fobik bozukluklar da sýk görülür, ama bu durumdaki bir çok hastada yalnýzca antidepresanlar yeterli olabilmektedir. Ayrýca distimide ilaç kötüye kullaným eðilimi de yüksek olduðu için, benzodiazepinler ancak gerekli bulunduðunda ve sýnýrlý süre için kullanýlmalýdýr. Birden çok antidepresanýn birlikte kullanýmý da, ancak saðaltýma dirençli olgularda akla gelmeli ve kullaným ilkeleri dirençli depresyondakine uygun olmalýdýr. 60

DÝSTÝMÝ 7. PSÝKOTERAPÝ Distimi, toplumsal ve kiþilerarasý planda büyük sorunlar taþýyan süregen bir bozukluktur. Belirti ve sorunlarla baþa çýkabilmek için beceri geliþtirmeye gereksinim açýktýr. Ayrýca distimi, depresif kognisyonun temel taþ olarak oturduðu bir bozukluktur ve saðaltým bunun deðiþtirilmesini gerekli kýlar. Bu nedenlerle, psikoterapi distimi saðaltýmýnda major depresyondakinden daha önemli bir yer tutmaktadýr. Buna karþýlýk, 'tanýmlanmýþ' distimikler üzerinde psikoterapi etkinliðine yönelik kontrollü bir çalýþma yok gibidir. Etkinlik düþüncesi, depresifler üzerindeki kontrollü ve distimikler üzerindeki az sayýda kontrolsüz çalýþmaya dayanmaktadýr. Distimide psikoterapi iki ana amaca yönelir: Hastanýn benlik deðer duygusunu yeniden yapýlandýrmak, hastaya uygun davranýþlar ve baþa çýkma becerileri öðretmek. Depresyonda, kiþiler arasý psikoterapi (IPT), evlilik tedavisi ya da depresif düþüncelere yönelik kognitif terapi gibi odaklanmýþ özgül psikoterapilerin, özgül olmayan psikoterapilere üstünlüðü gösterilmiþtir. Bu ilke distimi için daha da doðru görünmektedir. Ayrýca farmakopsikoterapi birlikteliðinin depresyonda, bu saðaltýmlarýn yalnýz kullanýmýna göre daha etkin olduðu genelde kabul edilmektedir ve distimi saðaltýmýný da bu ilkeyle yürütmek daha doðru görünmektedir. Teknikler: Danýþmanlýk: Danýþmanlýk, hastanýn sorunlarýný anlama ve çözüm yollarýný bulmasýný kolaylaþtýrmayý amaçlar. Tedavi sýrasýnda ortaya çýkan yaþam sorunlarýnýn çözümünü kolaylaþtýrmak önemli bir iþlevdir. Davranýþsal-biliþsel psikoterapi: Davranýþsal-biliþsel psikoterapi, hastanýn olumsuz inançlarýný daha gerçekçi görmesini saðlamak amacýný güder. Teknik olarak, 45'er dakikalýk 12-20 seansýn, 12 hafta süreyle uygulanmasý önerilmektedir. Tedavinin ilk evrelerinde daha davranýþsal kalýnarak, baþarabileceði aktivite ödevleriyle hastanýn kontrol duygusu ve zevk yaþantýlamasýnýn yaratýlmasý amaçlanýr. Tedavi ilerledikçe, giderek daha zor ödevler; ve daha az belirti sunmaya baþladýkça, daha biliþsel aðýrlýklý bir yol izlenmeye baþlanýr. Bu aþamada, hastanýn olumsuz düþüncelerini yaratan uyaranlarý tanýmasý ve düþünmeksizin olumsuzlama yerine seçenek düþüncelerin geliþtirilmesi amaçlanýr. Kiþilerarasý psikoterapi: Kiþilerarasý psikoterapinin özgül bazý sorunlara odaklanmýþ etkisi de yararlý görünmektedir. Burada amaç, kiþilerarasý iliþkilerdeki özgül bozukluklarý düzelterek bozukluðu kontrole almaktýr. Teknik, haftalýk uygulanan 12-16 seans þeklinde önerilmiþtir. Bu seanslarda, sorunlarý açýða çýkarýp tartýþmak, hastanýn duyguvurumlarýný (emosyon) kabul etmesi ve uygun kullanmasýný saðlamak, etkileþim becerisini geliþtirmek, iliþkilerin yeni ve daha uygun biçimlerini öðretmek amaçlanýr. Akiskal HS, Rosenthal TL, Haykal RF ve ark. (1980) Characterological depressions: clinical and sleep EEG findings seperating 'subaffective dysthymias' from 'character spectrum disorders'. Arch Gen Psychiatry, 37:777-783. Akiskal HS (1993) La dysthymie et son traitement. Encephale, 19:375-378. Akiskal HS (1994) Dysthymic and cyclothymic depressions: Therapeutic considerations. J Clin Psychiatry, 55(Suppl 4:46-52. Botte L, Gilles G, Evrard JL ve ark. (1990) Moclobemide versus placebo in the treatment of depression: a multi-centre study in Belgium. Acta Psychiatr Scand, 360:82:42. Browne G, Steiner M, Roberts J ve ark. (2002) Sertraline and/or interpersonal psychotherapy for patients dysthymic disorder in primary care. J Affect Disord, 68:317-330. Duarte A, Camozzi CR (1993) Moclobemide vs fluoxetine in the treatment of dysthymia. Abstract, 9th World Congress of Psychiatry, Rio de Janerio. Dunner DL, Hendricksen HE, Bea C ve ark. (2002) Dysthymic KAYNAKLAR disorder: treatment with citalopram. Depress Anxiety, 15:18-22. Freeman HL (1994) Historical and nosological aspects of dysthymia. Acta Psychiatr Scand, 89:383:7-11. Harrison W, Rabkin J, Stewart JW ve ark. (1986) Phenelzine for chronic depression: A study of continuation treatment. J Clin Psychiatry, 47:346-349. Harrison WM, Stewart JW (1993) Pharmacotherapy of dysthymia. Psychiatric Annals, 23:638-648. Hellerstein DJ, Yanowitch P, Rosenthal J ve ark. (1993) A randomized double-blind study of fluoxetine versus placebo in the treatment of dysthymia. Am J Psychiatry, 150:1169-1175. Howland RH (1991) Pharmacotherapy of dysthymia: A review. J Clin Psychopharmacol, 11:83-92. Keller MB (1994) Course, outcome and impact on the community. Acta Psychiatr Scand, 89:383:24-34. Kocsis JH, Frances HA, Nann JJ ve ark. (1985) Imipramine for the treatment of chronic depression. Psychopharmacol Bull, 21:698-700. 61

YAZICI O. Kocsis JH (1993) Treatment of dysthymia. Overview of therapy options. Focus on depression, 3:59-61. Kocsis JH, Zisook S, Davidson J ve ark. (1997) Double-blind comparison of sertraline, imipramine, and placebo in the treatment of dysthymia: Psychosocial outcomes. Am J Psychiatry, 54:390-395. Kornhaber A, Horwitz IM (1984) A comparison of clomipramine and doxepin in neurotic depression. J Clin Psychiatry, 45:337-341. Lapierre YD (1994) Pharmacological theraphy of dysthymia. Acta Psychiatr Scand, 89:383:42-48. Lopez Ibor JJ, Frances A, Jones C (1994) Dysthymic disorder: a comparison of DSM-IV and ICD-10 and issues in differential diagnosis. Acta Psychiatr Scand, 89:383:12-18. Paykel ES, Rowan PR, Parker RR ve ark. (1982) Response to phenelzine and amitriptiline in some types of depressed outpatients. Arch Gen Psychiatry, 39:1041-1049. Paykel ES, Hollyman JA, Freeling P ve ark. (1988) Predictors of therapeutic benefits from amitriptyline in mild depression; a general practice placebo controlled trial. J Affect Disord, 14:83-95. Paykel ES (1994) Psychological therapies. Acta Psychiatr Scand, 89:383:35-41. Ravindran AV, Bialik RJ, Lapierre YD (1994) Therapeutic efficacy of spesific serotonin reuptake inhibitors (SSRIs) in dysthymia. Can J Psychiatry, 39:21-26. Rowan PR, Paykel ES, Parker RR ve ark. (1982) Phenelzine and amitriptyline, effects on symptoms of neurotic depression. Br J Psychiatry, 140:475-483. Stewart JW, Quitkin FM, McGrath PJ ve ark. (1988) Social functioning in chronic depression: 6 weeks of antidepressant treatment. Psychiatry Res, 25:213-222. Versiani M, Nardi E, Capponi R ve ark. (1992) Moclobemide compared with imipramine in the treatment of chronic depression (dysthymia DSM-III-R). A double-blind, placebo controlled trial. Clin Neuropharmacol, 15:1:148B. Vallejo J, Gasto C, Catalan R ve ark. (1987) Double blind study of imipramine versus phenelzine in melancholic and dysthymic disorders. Br J Psychiatry, 151:639-642. WPA-Dysthymia educational programme for psychiatrists: Basel:La Roche,1995. WPA-Dysthymia working group (1995) Dysthymia in clinical practice. Br J Psychiatry, 166:174-183. 62