BİZ KİMİZ? Ne İstiyoruz? Ne İçin Mücadele Ediyoruz?

Benzer belgeler
DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

EKİM DEVRİMİ VE SAVAŞ Ekim Devrimi öncesinde emperyalist

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

ÖZEL SAYI Haziran / Hezîran 2010 Fiyatı / Biha: 2 YTL. Programı VE TÜ ZÜĞÜ

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

Marksist-Leninist Parti(Bolşevik) Sosyalist Devrim Programı:

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU

İ Ç İ N D E K İ L E R

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Bolşevik Parti Programι ve Tüzüğü

Teröre karşı mücadele cephesi!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

2013 YILI Faaliyet Raporu

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İKİ AYLIK SİYASİ / TEORİK GAZETE

Kimin ADALETinden bahsediyorsunuz? Biz işçiler ve emekçiler için hiçbir zaman adalet olmadı ki?

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

işçiokulu FASİKÜL 22:

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ! KOMÜNİST. Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist Merkezi Yayın Organı Sayı: 54

içindekiler Bolşevik Parti (Kuzey Kürdistan-Türkiye)'nin tarihi ve kimliği 3 tüzüğü ve tüzük üzerine açıklamalar... 25

Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri!

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Nasıl bir toplum ve nasıl bir eğitim?

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya!

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2013 çağrısı. Barış ve demokrasi için, Hükümetin ve patronların baskılarına karşı. Haydin 1 Mayıs a!

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

İÇİNDEKİLER KAPİTALİST ÜRETİM TARZI 41 I TEKEL-ÖNCESİ KAPİTALİZM 42

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

Lozan Barış Antlaşması

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İlerici Kadınlar Kimdir?

Türkiye Sosyalist Solu Kitabı 2

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

dünyanız evinizdir doğurganlığınız da milli göreviniz dir söylemlerinin daha çok duyulur hale gelmesi bir rastlantı değildir.

SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) 7. Makale

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit. No: 16/26 Topkapı / İstanbul Tel:

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

8 Ekim'de "Emekçilerin, Ezilenlerin Sokak Meclisi"ni Kurmak İçin Ankara'dayız!

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Yılmaz Güney - Siyasal Yazılar Cilt: II, 2. Bölüm DEVLET, DEMOKRASİ VE DEVRİM

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

NKP

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Transkript:

BİZ KİMİZ? Ne İstiyoruz? Ne İçin Mücadele Ediyoruz?

BİZ KİMİZ? NE İSTİYORUZ? NE İÇİN MÜCADELE YÜRÜTÜYORUZ? Baskı: Mart 2012 Özel Sayı: 352 Fiyatı: 1 TL Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Gazetesi adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt / İstanbul Tel/Fax: (0212) 620 67 57 www.ydicagri.net info@ydicagri.net Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12

BİZ KİMİZ? NE İSTİYORUZ? NE İÇİN MÜCADELE YÜRÜTÜYORUZ? İnsanlık tarihi ilkel komünal toplumu dışta tuttuğumuzdabaskı, sömürü ve küçük bir azınlığın üretim araçlarına sahip olma tarihidir. Komünizmin tarihi ise, Marks ve Engels in birlikte yazdıkları Komünist Manifesto nun 1848 de yayınlanması ile başlar. Komünizmin tarihi, sömürü ve baskı tarihi ile kıyaslandığında küçücük bir zaman dilimini kapsar. Komünizm biliminin temellerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, burjuvazi komünizmi ezmek için saldırılarını yoğunlaştırdı. 7 Kasım 1917 de Rusya da işçi sınıfı Bolşevik Parti önderliğinde merkezi devlet yapısını ele geçirdi. Ekim devrimi ile birlikte emperyalizm ve proleter devrimleri çağında - 3 - ilk kez bir ülkede proletarya iktidarı ele geçirdi. Birinci emperyalist paylaşım savaşı içerisinde, Şubat 1917 de Rusya da emekçiler Çarlığın iktidarına son verdiler. Bolşevik lerin önderliğindeki Ekim devrimin etkileri dalga dalga tüm dünyaya yayıldı. Burjuvazi de boş durmadı. Bolşevik devrimi ezmek için her türlü yola başvurdu. Ülkelerimizin kuzey komşusunda proletaryanın iktidarı ele geçirmesinin etkileri Anadolu topraklarına da yayıldı. 10 Eylül 1920 de Bakü de Mustafa Suphi önderliğinde TKP kuruldu. TKP nin kurulması önemli bir dönüm noktası idi. TKP kuruluşunu ilan ettikten 140 gün sonra Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı 1921 de, 28 Ocak ı 29 Ocak a Mustafa SUPHİ

bağlayan gece, Kemalistler tarafından Karadeniz sularında hunharca katledildiler. Mustafa Suphi ve yoldaşları öldürülmeseydi, Türkiye komünist hareketi bugün farklı bir mecrada olabilirdi. Mustafa Suphi önderliğinde kurulan TKP ülkelerimizde bir kıvılcım olarak parladı. Ne yazık ki bu kıvılcım kısa süre içinde söndürüldü. Mustafa Suphi den sonra TKP önderliğini ele geçirenler revizyonist yola saptılar. Şefik Hüsnü önderliğindeki TKP, revizyonist çizgi izlemesine rağmen Kemalistlerin saldırılarına maruz kalmaktan kurtulamadı. Komünist Manifesto nun yayınlanması ile birlikte, komünizm burjuvazinin korkulu rüyası haline geldi. Büyük insanlığın er veya geç varacağı yer sosyalizmdir. Sosyalizm-komünizm, on binlerce yıllık geçmişe sahip özel mülkiyet düzeninin bilimsel alternatifi olan düzenin adıdır.insanlığın geleceği açısından sosyalizm dışında başka bir alternatif de yoktur. Ütopya olduğu söylenen sosyalizmin bir ütopya olmadığı, emperyalizmin saldırılarına rağmen birçok ülkede devrimlerin yapıldığı gerçeği var. İşçi sınıfı ve emekçi yığınlar, sosyalizm için mücadele etmezlerse, dünya barbarlığa doğru sürüklenecektir. Kesintiye uğramasına rağmen, Sovyetler Birliği nde sosyalizmin inşa deneyimi var. Sovyetler Birliği nde sosyalizmin inşası 30-35 yıl sürdü. Bu süre içinde sosyalist bir iktidarın işçiler, emekçiler için elde ettiği başarılar burjuvazinin hayalinin bile yetişemeyeceği muazzam başarılardır. Sovyetler Birliği nde 1917 Ekim Devrimi yle başlayan Lenin ve Stalin önderliğinde muazzam başarılar elde etmiş olan sosyalizm deneyimi, ne yazık ki sosyalist sistem içinde büyüyüp gelişen revizyonistlerin iktidarı ele geçirmesi ile kesintiye uğradı. Ülkelerimizde takriben yüz yıldan beri sosyalist, komünist olduğunu iddia eden dergi ve gazeteler yayınlanmaktadır. Bu dergilerin en önemlisi 1 Haziran 1921 de yayın hayatına başlayan Aydınlık dergisidir.1921 de çıkarılan Aydınlık dergisinin bugün İşçi Partisi nin çıkardığı Aydınlık dergisi ile isim benzerliği dışında bir ilişkisi yoktur. 1921 de yayın hayatına başlayan Aydınlık dergisi Kemalistleri destekliyor ve reformist bir çizgi izliyordu. Aydınlık dergisinin çıkmasından sonra, haftalık Orak Çekiç dergisi yayın hayatına başladı. Kemalistlerin iktidarını sağlam- - 4 -

laştırdığı 1925 de Takrir-i Sükun (Suskunluğunu yerleştirme!) Kanunu çıkartıldı ve sosyalist dergilerbakanlar Kurulu kararı ile kapatıldı. Tek parti diktatörlüğü ve Milli Şef döneminde, muhalif yayınlar üzerinde baskılar devam etti. Yeni Dünya İçin Çağrı, siyasi bir gazete Ülkelerimizde tekelci medyanın onlarca gazete ve dergisi var. Bunların hepsinin ortak özelliği var olan sömürü ve baskı düzenini savunmak, onu hoş göstermektir. Sermaye basını işçilerin, emekçi gençlerin, emekçi kadınların ve emekçi köylülerin sorunlarının dile getirilmesi, onların çıkarına bir siyasi çizginin izlenmesi için değil, yalnızca ve yalnızca sermayenin çıkarları için uğraşıyor. Sermaye basınının arkasında büyük paralar, büyük sermayedarlar var. Bu yüzden onların maddi açıdan işçilerin ve diğer emekçilerin desteğine pek ihtiyacı yok. Diğer yandan komünist olduğu iddiasında olan onlarca gazete ve dergi var. Kuşkusuz devrimci olan, sisteme karşı mücadele eden, sistemle uzlaşmayan devrimci gazete ve dergiler de yayınlanıyor. Ama devrimci basın, Marksizm-Leninizm biliminin yerine oportünizmi ve revizyonizmi savunuyor. Bu anlamda, bu dergiler proletaryanın bilimini revizyona tabi tutuyor ve kitlelere yanlış bilinç taşıyor. Yeni Dünya İçin Çağrı dergisi, bu dergilerden farklı olarak proletarya bilimini savunuyor ve işçilere, emekçilere doğru görüşlerin taşınması için mücadele ediyor. Dergimizin öncülü olan Yeni Dünya İçin dergisi 1 Mayıs 1992 yılında aylık olarak yayın faaliyetine başladı. Toplam 32 sayı çıkardıktan sonra yayınımıza ara vermek zorunda kaldık. Ara vermemizin temel nedeni, dergimiz üzerinde uygulanan baskılar, verilen para cezaları ve dergimizin sahibi hakkında verilen hapis cezasıydı. Yeni Dünya İçin Çağrı gazetesi, 1 Mayıs 1997 yılında yayın hayatına başladı. Yayın hayatına başladığımızda, birinci sayımızda amacımızı ve varılmak istenen hedeflerimizi şöyle belirttik: Çağrımız var: Yeni bir dünya için mücadeleye çağırıyoruz. Fakat bizim yeni dünyamız, emperyalist medyada reklamı yapılan Yeni Dünya Düzeni değil! Bizim çağrımız, adı yeni, kendi eski olan bu sömürü ve zulüm düzenini, emperyalizmi yıkma çağrısıdır! Bizim yeni dünyamız, eski emperyalist dünyanın yıkıntıları üzerinde; işçilerin, emekçilerin ellerinde yükselecektir! Bizim yeni dünyamız, üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin bütünüyle tasfiye edildiği, böylelikle - 5 -

insanın insan üzerinde sömürüsüne son verilmiş bir dünya olacaktır! Bizim yeni dünyamız, sermayenin egemenliğine son verilmiş olan, emeğin egemen olduğu bir dünya olacaktır! Bizim yeni dünyamız, emperyalist barbarlığın tüm biçimlerinin toplumların yaşamından sökülüp atıldığı bir dünya olacaktır! Irkçılığa yer yok bu dünyada! Bu dünya, bir ırk tanır! Emeğiyle geçinen büyük insanlık! Şovenizme ve milliyetçiliğe yer yok bu dünyada! Bu dünya, milli imtiyaz için her türlü tavrı ve bir milletin diğerlerine üstünlüğü konusundaki her türlü teoriyi, insanlık düşmanı tavırlar olarak reddeder! Dinci gericiliğe yer yok bu dünyada! Bu dünya, dini kelimenin gerçek anlamında kişinin özel işi haline getirecek, emekçilerin din afyonuyla uyutulmasına karşı mücadele edecektir! Bu toplum, dine olan ihtiyacı ortadan kaldırmayı bayrağına yazacaktır! Erkek egemenliğine yer yok bu dünyada! Bu dünya, ev işi ve çocuk bakımının tümüyle toplumsallaştırılmasını bayrağına yazarak, kadınların tam kurtuluşunun, kadın-erkek eşitliğinin yolunu açacaktır! Gerici, karşıdevrimci savaşlara, yer yok bu dünyada! Bu dünya, gerçek barışın dünyası olacaktır! Faşizme ve burjuvazinin demokratik görünüşlü siyasi yönetimlerine yer yok bu dünyada! Bu dünya, çalışan çoğunluğun kendi egemenliğini kurduğu, doğrudan demokrasinin en geniş biçimde kullanıldığı bir sistemle yönetilecek, gelişmesinin en uç noktasında yöneten-yönetilen çelişmesi bütünüyle ortadan kalkacaktır. Bu dünya, yalnızca insanın insan üzerindeki sömürüsüne son verilen bir dünya olmayacaktır! Hayır! Bu dünya, aynı zamanda insanla doğayı barıştıran bir dünya olacaktır! Bu dünya, doğal kaynakların maksimal kâr uğruna hoyratça talan edilmesine son verecek, doğal dengeleri bozmayan bir üretim ve tüketimin toplumunu yaratacaktır! Bu yeni dünyanın programının bir adı var: Sosyalizm ve Komünizm! Çağrımız var: Sosyalizme! Çağrımız var: Komünizme! Hedef büyük! Yol uzun ve meşakkatli! Fakat hedef ulaşılmaz değil, hedef hayal değil! O hedefe varmak için, bütün objektif şartlar mevcut! Yeter ki işçilerin, köylülerin, tüm çalışanların beyni üzerindeki sömürücü hegemonyası kırılsın! Yeter ki, büyük insanlık gerçek gücünün farkına varsın! Yeter ki, şimdi yenilmez görünen egemenlerin sırtta taşınan parazitler olduğunu kavrasın! O zaman, zincirlerinden boşanacak devrim kasırgası önünde, bugünkü emperyalist dünyanın yıkılmaz görülen kaleleri sele kapılmış çöp olurlar! Yol uzun ve meşakkatli ve fakat her yol gibi, onun da sonu var! Ve o yolun sonunda kazanılacak yeni bir dünya - 6 -

var! İşçi arkadaş! Çağrımız öncelikle sana: Bekleme, yola koyul! Bu yolda seni yoldan geri döndürmek isteyenler, Vazgeç, sana mı kaldı? diyenler, ya da Hedef güzel, fakat bu olmaz, hayaldir! diyenler; ya da Reformlarla yetin! diyenler vb. olacaktır. Hâkim sınıflar, her zaman halkın muhalefetini düzen içinde tutmak ister, bunun için de her zaman reformist, revizyonist, oportünist yardımcılar bulurlar! Kulak asma onlara! Elinin tersiyle it onları! Onlar her şeye rağmen ilerleyen devrim kervanının arkasından uluyan itler olarak kalsınlar! Sen örgütlen, örgütlen, örgütlen! Kendi bağımsız sınıf örgütlerinde, kendi öncü örgütünde örgütlen! Örgüt senin gücünü beşe, ona, yüze, bine katlar! Çağrımız var: Örgütlenmeye! Çağrımız var: Devrim e! Bu çağrıları size ulaştırmak için, şimdilik ayda bir sizinle birlikte olmaya çalışacağız! Yaşamamız, öncelikle siz okuyucularımızın desteğine bağlı! Haydi ÇAĞRI yı güçlendirmeye, daha fazla yaymaya, onu kitlelerin çığlığı haline getirmeye! Görüldüğü gibi daha ilk sayımızda varmak istediğimiz hedefimizi ve proletaryanın cephesinde yer aldığımızı net olarak ortaya koyduk. Birinci sayımızda ortaya koyduğumuz amaçlar temelinde bugüne kadar, gücümüz ve olanaklarımız ölçüsünde çalışmalarımızı sürdürdük. Bu yazımızda bir kez daha kendimizi, ne istediğimizi ve varmak istediğimiz hedeflerimizi anlatmak istiyoruz. İki farklı dünya Dünya da 7 milyar insan yaşıyor. Bugün iki farklı dünya var. Birisi ezenlerin dünyası. Bir avuçasalağın dünyasıdır bu dünya. Kapitalistemperyalist burjuvazi daha fazla kâr için her şeyi yapıyor. İnsanlık tarihinde görülmemiş boyutlarda üretim zenginliği var.kâr uğruna barbarlıkta sınır tanımayan ve kendi aralarında dalaşanların dünyası var. Üretim araçlarının sahipleri olarak, ücretli emeği sömürerek kârlarına kâr katıyorlar. Sayıca bir avuç olmalarına karşın, milyarlarca emekçinin yarattığı zenginliklerin çok önemli bir bölümüne el koyan dünyanın efendilerinin dünyası bu. Onların düzeni, onların saltanatı sürüyor tüm dünyada. Onların saltanatları işçilerin, emekçilerin sömürülmesi üzerine kurulu. Onların saltanatı, dünya halklarının köleleştirilmesi üzerine kurulu. Diğer dünya ise ezilenlerin dünyası. Üretim araçlarına sahip olmayan, yaşamak için işgüçlerini satmak durumunda kalan modern ücretliler; işçiler, emekçiler var diğer dünyada. - 7 -

Sermayenin kendi köleleri haline getirdiği milyarların dünyasıdır bu dünya. Ücretli kölelerin; sermayenin düzenine esir edilmişlerin dünyası bu. Dünyanın tüm zenginliklerini yarattıkları halde, açlık sınırında yaşayan ve Somali de olduğu gibi açlıktan ölenlerin dünyası bu dünya. Bu iki dünya arasında, ezenlerle ezilenler, sömürenlerle, sömürülenler; bugünün efendileri ile ücretli köleler arasında bir mücadele sürüyor. Ezenlerin kölelik düzenini sürdürmek için ezilenlere karşı; ezilenlerin ise sömürüyü ve zulmü ortadan kaldırmak için ezenlere karşı yürüttükleri bir mücadele bu. Gelinen noktada barbarlık içinde çöküşle, bu barbarlığa karşı direnenlerin, yeni bir dünya yaratmak isteyenlerin mücadelesi bu. Emperyalizm barbarlıktır! Emperyalist barbarlığın bir yüzü de faşizmdir. En barbarca biçimlerini Alman faşizmi,nazizmile belgelemiş olan faşizm, emperyalist sistemin ürünüdür. Emperyalistler ve onların işbirlikçileri çok partili parlamenter burjuva demokrasisini öve öve bitiremiyorlar. Burjuva demokrasilerinde seçimler, yığınların belli aralıklarla hangi burjuva kesiminin kendilerini ezmesi ve sömürmesi yönünde bir tercih belirlemesi fonksiyonuna sahiptir. İçte faşistleşme, bu tip demokrasilerin sürekli eğilimidir. Bu iç faşistleşmenin faşist bir diktatörlüğe yol açıp açmaması, her şeyden önce sınıf mücadelesinin durumuna bağlıdır. Faşizm, emperyalist ülkelerde kendini sürekli iç faşistleşme biçiminde gösterirken, emperyalizme bağımlı ülkelerde parlamenter maskeli faşizm biçiminde kendini göstermektedir. Barbarlığın bir başka yüzü ırkçılık ve şovenizmdir. Emperyalizm ırk üstünlüğü teorilerinin mucididir. Emperyalizm, etnik farklılıkları ve milli çelişmeleri, emekçileri birbirlerine karşı kışkırtmada kullanmanın, ezilen ve sömürülenleri bölerek yönetme nin adıdır.irkçılık ve şovenizm, kendi ulusunun diğer uluslara; kendi ırkının diğer ırklara üstünlüğü düşüncesi, milyonlarca emekçiyi, emperyalizmin çıkarları için savaşlara sürmenin belirleyici ideolojik araçlarından biridir. Irkçılık ve şovenizm emperyalizmin ayrılmaz yol arkadaşıdır. Özellikle kriz dönemlerinde şovenizm ve ırkçılığın azdırılması, dikkatlerin gerçek sorunlardan, sınıf mücadelesi sorunlarından kaydırılması, emperyalist burjuvazinin sık başvurduğu araçlardan biridir. Barbarlığın bir görüntüsü emperyalist, gerici, karşıdevrimci savaşlar olarak gösteriyor kendisini. Emperyalist çıkarlar uğruna savaşlar yapılıyor, halklar faşist rejimlere karşı ayaklandığında, emperyalistler - 8 -

güyademokrasi adına bu hareketlerin gerçek devrimlere dönüşmesini engelleme yönünde müdahalelerde bulunuyor. Dünyanın efendisi biziz diyor emperyalistler! Biz istediğimizi yapar, istediğimiz iktidarı düşman ilan eder, devirir, yerine istediğimiz iktidarı kurarız, gerekirse savaş yürütür, halkların başına bombalar yağdırırız! diyorlar. İşte Irak, işte Afganistan, işte Libya, işte Ortadoğu, işte Kürdistan vb. Emperyalizmin ve onların işbirlikçilerinin kendi çıkarları için, iktidarı ele geçirmek için yürüttükleri gerici, karşıdevrimci savaşların halklara yıkım getirdiği tekrar tekrar görüldü, görülüyor. Savaşın yükü işçilerin, emekçilerin üzerine yıkılıyor. Emperyalizm ekonomik krizlerle sarsılıyor. Devrevi krizler emperyalizmin yol arkadaşıdır. Bugün dünyada, hiçbir dönemde olmadığı kadar çok zenginlik üretiliyor. Diğer yandan hiçbir dönemde olmayan boyutlarda açlık sarsıyor milyonlarca insanı. Emperyalistler ve gericiler işçilerin, emekçilerin kazanılmış demokratik ve sosyal haklarını ellerinden alıyor. Burjuva anlamda bile sosyal devlet ten uzaklaşma yönünde önemli adımlar atılıyor. Yeterli kaynağın olmadığı, herkesin fedakârlıkta bulunması gerektiği vs. tüm bu saldırıların gerekçesi yapılıyor. İşçi sınıfı ve emekçiler her geçen gün daha büyük kitleler halinde işsizliğin, aşsızlığın kucağına atılıyor. Özelleştirme, taşeronlaştırma saldırılarıyla milyonlarca insanın işi ellerinden alınıyor. Daha fazla kâr için sermaye ucuz işgücünün olduğu alanlara, ülkelere kayıyor. Uluslararası sermayenin daha fazla kâr elde etmesi için yasalar uygun hale getiriliyor, plan ve programlar uygulanmaya konuluyor. Dünya emperyalist sistemi ekonomik krizlerle sarsılıyor. Emperyalist güçler bu krizin yükünü işçilere, emekçilere yüklemek için önlemler alıyor, uygulamaya koyuyor. Kapitalizmin işsizliği sıfırlamak diye bir programı ve sorunu yoktur. Tersine kapitalizm için, işçiler arasındaki rekabeti ayakta tutmak için, her zaman bir yedek sanayi ordusu gereklidir. Emperyalist barbarlık yüzünü sadece savaşla ve kazanılmış hakların yok edilmesiyle /budanması/ tırpanlanması göstermiyor. Aynı zamanda emekçi kadınlara yönelik saldırılar dünya çapında da sürdürülüyor. Barbarlığın bir başka yüzü, bütün insanlığın yarısını oluşturan kadınlar üzerinde erkek egemenliğidir. Savaştan en fazla etkilenenler kadınlar ve çocuklar oluyor. İşsizlik en başta kadınları vuruyor. Taciz, tecavüz gibi kadın cinsine yönelik saldırılar artarak sürüyor. Cinsiyet ayırımcılığı fabrikada, ofiste, okulda artıyor. İşçi, emekçi kadın, işyerinde patronun ücretli kölesi olma yanın- - 9 -

da, evinde de genelde koca sının ücretsiz köleliğini, ev köleliğini yapma durumundadır. Kadının cinselliğinin meta olarak görülmesi olgusu kendisini en açık biçimde göstermektedir. Emperyalizm yalnızca dünyayı sömüren küçük bir azınlık; açlığa, yoksulluğa, geriliğe mahkûm edilmiş milyarlarca sömürülen, ezilenler olarak bölmekle kalmıyor. O dünyayı giderek içinde yaşanamaz bir hale getirme yönünde hızla ilerliyor. Emperyalist barbarlık doğanın talanında da kendisini gösteriyor. İnsanı değil, kârı temel alan emperyalist sistem, daha fazla kâr için doğayı talan etmeye devam ediyor. Doğal kaynaklar hoyratça kullanılıyor. Doğa, sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmeye çalışılıyor. Emperyalist kâr hırsı ile doğal zenginlikler bombalanıyor. Doğanın dengeleri bozuluyor. İnsan yaşamının temelleri yok ediliyor. Doğa ile uyumlu yaşamak yerine, doğaya egemen olmaya çalışılıyor! Atom enerjisinin kullanımı adına nükleer santraller inşa ediliyor. Çernobil ve Fukuşima da yaşananlar, atom enerjisinin tüm insanlık için ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar emperyalizmin barbarlık olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Ama tüm bu ve benzeri barbarlık olgularını emperyalist dünyanın efendileri bilinçleri esir alarak gözlerden gizlemeye çalışıyor. Ellerinde bulundurdukları en büyük silahlardan birisi olan medya aracılığı ile emperyalizmin barbarlığı yığınların bilinçlerinin esir alınması için kullanılıyor. Medya, psikolojik savaşın işlevini yerine getiriyor. Emperyalizmin sınıfsal temsilcileri emekçi kitleleri uyutmanın araçları olarak bir yandan hertürlü milliyetçiliği kullanırken diğer yandan halkın afyonu olan din-inanç zehirini kullanmayı da ihmal etmiyor. Din-İnanç temelindeki çatışmaları da körüklerken sınıf mücadelesinin gelişmesini engellemek istemektedir. Ülkelerimizde de uygulanan barbarlıktır! Türk milleti dışındaki millet ve milli azınlıkların varlığının inkârı üzerinde yükselen cumhuriyet, gerçekte bir halklar hapishanesidir. T.C. devleti, çok uluslu, çok milliyetli bir Ermeni Soykırımı - 10 -

devlettir. Türkiye de egemen ulus dışında Türk olmayan Kürt ulusu, Arap ulusu ve Laz, Çerkes, Abaza, Arnavut, Pomak, Gürcü, Boşnak, Roman, Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi vb. bir dizi azınlık milliyet yaşamaktadır. Cumhuriyet tarihi; haksızlıklar, katliamlar, sürgünler, ulusal baskılar, asimilasyonlar vb. tarihidir. Cumhuriyet tarihi boyunca en basit demokratik milli hak talebi, kanla bastırılmış, hakkını arayanlar ya hapse tıkılmış ya da katledilmiştir. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce kurulan Ankara Hükümeti, Koçgiri İsyanını kanla bastırdı, bu katliamı savaşın gölgesinde unutturmaya çalıştı. 1923 Ekim ayında Cumhuriyetin ilanından İkinci Dünya Savaşı dönemine kadar katliamlar sürekli ve sistemli biçimde sürdürüldü. Dersim de 1937-1938 de yapılan katliam sonrasında, 1970 li yıllara kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi sınırları içinde dikkate değer bir ulusal hareket ya da isyan yaşanmadı. İsyan yaşanmadı ama Türkiye de ulusal sorunun üzeri örtülmeye çalışıldı. Türk olmayan millet ve milliyetlerin asimile ve Türkleştirme siyaseti hız kesmeden sürdürüldü. Müslüman olmayan milli azınlıklara karşı ise, Museviler de yer yer payını alsa da, esasta Ermeni ve Rum lara karşı baskılar sürdü. 6-7 Eylül 1955 te olduğu gibi katliamlar gerçekleştirildi. Çoğu Türkiye den sürüldü.yani isyanların olmadığı yerde de Türk devletinin ulusal baskısı, zulmü devam etti. 24 Nisan 1915 te İstanbul da yaşayan Ermeni aydınların tutuklanması ile planlı bir soykırım başlatıldı. 1915 te Osmanlı-Türk hâkim sınıfları, Ermeni ulusunun Osmanlı topraklarında yaşayan bölümünü planlı ve programlı bir şekilde yok ettiler. Batı Ermenistan da yaşayan Ermeniler sürüldü. Ermeni nüfusun büyük bölümü yok edildi. Batı Ermenistan da ulus olarak yaşayan Dersim Katliamı Ermeniler, soykırım yoluyla ulus olmaktan çıkarıldılar. Bu 20. yüzyılın ilk soykırımı idi. Türk hâkim sınıfları cumhuriyet tarihi boyunca Ermeniler üzerindeki baskılarını sürdürdü. Ermeni düşmanlığı, kitleler arasında, onları hâkim sınıflarla birleştirmenin, en etkili ideolojik araçlarından biri olarak kullanıldı, kullanılıyor. Hrant Dink in katledilmesinden sonraki süreçte yaşanan gelişmeler, Ermeni düşmanlığının - 11 -

vardığı boyutu gösteriyor. 30 Ocak 1923 te Lozan da, Lozan Antlaşması na ek olarak Yunanistan ile Türkiye devleti arasında Ahali Mübadelesi Sözleşmesi imzalandı. Sözleşmeye göre; Anadolu da yaşayan 1,5 milyona yakın Ortodoks- Rum nüfus ile Yunanistan da yaşayan 400 bine yakın Müslüman yer değiştirecekti. Yaklaşık 2 milyona insan kendilerine sorulmadan imzalanan bir antlaşma sonucu yerini-yurdunu terk etmek zorunda bırakıldı. Türk ve Yunan hakim sınıflarının homojen bir nüfusa sahip olmak, gelecekte olası azınlık sorunundan kurtulmak için yüz binlerce insanı zorunlu olarak göç ettirmeleri tarihi bir haksızlıktır. Yunanca konuşmalarına rağmen Müslüman olan Giritlilerin Türk,Türkçe konuşmalarına rağmen Hıristiyan- Ortodoks olan Kapadokyalıların, Karaman Türklerinin, Yunan olarakkabul edilip zorunlu göçe tabii tutulmaları, etnik temizliğin dine göre yapıldığını gösteriyor. T.C devlet sınırları içerisinde yaşayan Araplar bir ulustur. Osmanlı devletinin son döneminde Halep eyaleti Merkez Sancağına bağlı olan, Uludere Katiamı - 12 - Suriye nin bir parçası sayılan Antakya ve İskenderun kazaları, o dönemde Adana vilayetine bağlı olan Dörtyol ve Hassa kazaları, birinci emperyalist paylaşım savaşı sonlarında, Kasım Aralık 1918 de birbiri ardına Fransız emperyalistleri tarafından işgal edildi. Tarihte Suriye nin, dolayısıyla Arap coğrafyasının parçası olan Antakya-İskenderun bölgesini işgal eden sömürgeci Fransız emperyalistleri ile faşist Kemalist devletarasında yürütülen pazarlıklar, 23 Haziran 1939 da Türkiye ile Fransa arasında yapılan bir anlaşma ile Hatay Türkiye ye iltihak ettirildi. Antakya (Arabistan) bölgesi Türk devleti tarafından ilhak edilen bir bölgedir. Türk hâkim sınıflarının şoven saldırıları yalnızca T.C. sınırları içinde değil, onun dışında da sürmektedir. T.C. emperyalist emelleri olan bir devlettir. Türk devleti, yalnızca Misak-ı Milli sınırları içinde değil, daha geniş düşlediği ve Kıbrıs bağlamında gerçekleştirme yönünde somut adımlar attığı Büyük Türkiye hayalleri peşindedir. 15 Temmuz 1974 te ABD güdümündeki faşist

Sampson kliği başta olan İngiliz uşağı Makarios u darbe sonucu indirerek iktidarı ele geçirdi. Fakat dünya kamuoyunda teşhir ve tecrit olan bu klik çok kısa bir dönem içinde iktidarı sivil bir yönetime devretmek zorunda kaldı. Darbeyi fırsat bilen Türk hâkim sınıfları ve o dönemde başbakan olan Ecevit, bütün emperyalist güçlerin desteğini alarak adaya askeri bir çıkarma yaptı. Darbe ve işgal sırasında binlerce Kıbrıslı emekçi emperyalistlerin çıkar dalaşları uğruna kurban edildiler. On binlerce insan evlerinden, yurtlarından edilerek dış ülkelere göç etmek zorunda kaldı. 1974 Temmuz unda Kıbrıs Barış Harekâtı adıyla Kuzey Kıbrıs ı resmen işgal eden Türkiye, o tarihten itibaren burayı ekonomik, siyasi olarak kendi denetimine aldı. 12 Eylül 1980 askeri faşist cuntası ile Kürt milli mücadelesinin bastırılmaya, durdurulmaya ve yokedilmeye çalışılması, 1984 te PKK önderliğinde silahlı mücadelenin başlamasını önleyemedi. Türk devlet yetkilileri önce üç beş çapulcu diyerek pek ciddiye almadıkları eylemleri daha sonra isyan olarak değerlendirip 29. isyanı da kısa sürede bastırırız diyerek saldırıya geçtiler. 15 Ağustos 1984 ten bu yana PKK ile TC devleti arasında bir savaş sürmektedir. Hâkim sınıflar Kürt ulusal hareketini yok etmek için her yola başvurdu. Birçok kez Pişmanlık Yasası çıkarıldı. Antiterör Yasası ile devletle, devletin kolluk güçleriyle birlikte hareket etmeyen ve haklarını isteyen insanların katledilmesi yasalaştırıldı. Bu yasaya dayanarak binlerce insan terörist suçlamasıyla katledildi. Özellikle 1990 lı yılların başlarından itibaren ağırlık verilen yerleşim alanlarının boşaltılması siyaseti sonucu, devletin baskılarından canını kurtarmak için yerini yurdunu terk etmek zorunda kalanların sayısı dört milyonu buldu. Yine bu baskıların sonucu olarak dört bin köy yakılıp, yıkıldı. Terörizme desteği kesme adına, yerleşim alanlarının boşaltılması yetmiyormuş olacak ki, ormanlar kesilerek, yakılarak yok edildi.tüm baskılara rağmen yerini yurdunu terk etmeyenlere karşı gıda ambargosu da eklenerek insanlar sürgüne zorlandı. Faşist TC. bugün Kuzey Kürdistan da ulusal kurtuluş mücadelesinin esas öncüsü ve örgütlü gücü durumunda olan PKK yı yok etmek, PKK nin mücadelesine sempati duyan ve destek veren yığınları korkutarak, sindirerek PKK ya verilen desteği önlemek için her yolu denemekte, Kuzey Kürdistan da bir savaş sürdürmekte; bu savaşı zaman zaman Güney Kürdistan a da taşımaktadır. AA-KK-T de tüm işçiler sömürücü sınıflar tarafından sömürülmekte ve baskı altında tutulmaktadır.türk - 13 -

olmayan işçiler sınıfsal baskının yanı sıra ulusal baskıya maruz kalmaktadır. Patronlarla devlet, işçilerin bütününe karşı gerici ortak bir cephe oluşturmaktadır. Genel olarak işçilere, emekçilere yönelik saldırı azgın bir biçimde uygulanıyor. Özelleştirme saldırısı işçileri, emekçileri işsizlik olarak vuruyor. Taşeronlaştırma ile ucuz ve garantisiz işçi cenneti yaratma yolunda önemli adımlar atılıyor. İşçilerin sınıf örgütleri olan sendikalarda örgütlenmesinin önündeki setlere yenileri ekleniyor. Sendikaya üye olduğu gerekçesiyle işçiler işten atılıyor. İşçiler, ücretlerine birkaç liralık zam için mücadelelerini örgütlemekle kendini sınırlayan sarı sendikalardan da mahrum bırakılmak, tamamen örgütsüz tutulmak istenmektedir. IMF ve Dünya Bankası politikaları temelinde şekillendirilen tarım politikası ile milyonlarca yoksul köylü kitlesinin mağduriyeti devam ediyor. AB ye üyelik için gerekli olan yasal düzenlemeleri yerine getirme adına çıkarılan reform paketlerine rağmen baskı, işkence, keyfi gözaltılar, polis ve jandarma baskısı gibi uygulamalar sürüyor. Hapishanelerde tecrit politikaları devam ediyor. İfade ve basın özgürlüğü sadece resmi ideolojiyi savunanlar için vardır. Sosyalist basın üzerindeki baskılar devam ediyor. Kadınlar üzerindeki baskılar, tecavüz, kadınların erkekler tarafından öldürülmeleri artarak sürüyor. Direnen, mücadele eden kadınları sindirme politikasının bir aracı olarak gözaltında taciz ve tecavüz devam ediyor.kadın işçi ve emekçiler, özelleştirme ve taşeronlaştırmanın ilk kurbanları oluyor Kırda kadın emekçiler yine en koyu gerici-feodal baskıların, erkek egemen törelerin kurbanı oluyor.erkek egemen zihniyet kadınları yalnızca kırda değil, kentlerde de vuruyor. İstatistiklere göre her gün en az 5 kadın, kadın olmasından kaynaklı cinayete kurban gidiyor. Lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel bireylere yaşam hakkı tanınmıyor. Cinsel kimliklerinden ötürü dışlanıyor, çeşitli şekillerde şiddete uğruyor, iş bulamıyor, hatta öldürülüyorlar. LGBT-bireylere devletin yaklaşımı da genel gerici feodal yaklaşımdan farksızdır. Devletin anlayışına göre bu insanların cinsel eğilimleri en iyi halde olsa olsa bir hastalıktır. Çevre katliamı ve doğanın talanı AKP-Hükümeti eliyle sürdürülüyor. AKP-Hükümeti çıkardığı yasalarla ormanlık alanların talanına yol açıyor. Kimi SİT alanları yok ediliyor. Orman yangınları, deniz ve hava kirliliği, gibi doğa yıkımları devam ediyor. Deprem bölgesi olan bir ülkede AKP Hükümeti atom santralleri kurmada bir sakınca görmüyor. - 14 -

Okullarda ezbere dayanan tek tip resmi ve ırkçı ideoloji öğretiliyor. Eğitim esasen paralı eğitime dönüşmüş durumdadır. Son bakanlar kurulu kararı ve Yüksek Öğretim Kanunu nda torba yasayla getirilen değişikliklerle üniversite öğrencilerinin harç yükü katlanarak arttırılmış durumdadır. Devlet okullarının yanı sıra tarikatlara bağlı özel okullar ağı kurulmuştur. Parasız ve özerk eğitim isteyen öğrenciler üzerindeki baskılar devam ediyor. Parasız eğitim ve özerk üniversite talepleri doğrultusunda, hak arayan öğrenciler coplanıyor, kimileri de hapse atılıyor. Torba yasayla birlikte getirilen bir takım yasalarla genç emeği daha fazla sömürüye açılmış durumdadır. Stajyerlerin çalıştırılabilecekleri işletmelerde 20 ve üzerinde işçi çalıştırma şartı aranırken bu sayı 5 işçiye indirilmiştir. İşe alımlarda deneme süresi arttırılmıştır. Bu şekilde zaten ucuz iş gücü olarak değerlendirilen genç işçi emeği sermayeye daha da ucuza sunulmuştur. Tüm bu ve benzeri barbarlık görüntüleri ama Türk hâkim sınıflarının apoletli medyası tarafından tersyüz edilerek işçilere, emekçilere aktarılıyor. Bilinçlerin esir alınması olgusu Türkiye de de yoğun bir şekilde uygulanıyor. İşçilere, emekçilere; gerçekler değil; görülmek istenenler gösteriliyor. İşçilerin, emekçilerin gerçek gündemi yerine suni gündemler yaratılıyor. Kısacası ülkelerimizde yaşananlar bir kez daha düzenin köhnemiş bir düzen olduğunu gösteriyor. İçinde yaşanılan düzen çivisi çıkmış bir düzendir. Yolsuzluk, hortumculuk, rüşvet, talan düzenidir bu düzen. Peki ne yapılmalı? Bu kokuşmuş düzenin alternatifi var mı? Evet, bu kokuşmuş düzenin alternatifi var. Biz, bu köhnemiş sistemin alternatifinin gerçekleşmesi için mücadele ediyoruz. Önce kendimizi tanıtalım. Biz kimiz? Biz, Mustafa Suphi den sonra AA- KK-T de komünizmin kızıl bayrağını yeniden yükselten İbrahim Kaypakkaya nın özü ML olan çizgisini savunuyoruz. İbrahim in 1972 koşullarında ortaya koyduğu görüşler esası itibarıyla ML görüşlerdi. ML görüşlerinin yanında kimi hataları da vardı. Biz İbrahim in doğru görüşlerini temel alarak daha da ileriye taşıdık. Yanlışlarından ise kendimizi arındırdık. İbrahim öldürüldüğünde 24 yaşında genç bir komünistti. O kısacık yaşamına rağmen, bize çok değerli bir hazine bırakmıştı. Daha önce yayınlanmış olan bir kitapta, İbrahim in bizlere bıraktığı mirası şöyle değerlendirmiştik: İbrahim KAYPAKKAYA nın Bıraktığı Marksist-Leninist Miras: Bu yazılar temelinde ve İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın önderli- - 15 -

ğindeki TKP/ML-TİKKO pratiğinin değerlendirilmesi temelinde şunları tespit ediyoruz: TKP/ML in kurulduğu 1972 şartlarında uluslararası plânda revizyonizm/oportünizm ile Marksizm-Leninizm arasındaki güncel mücadelede, Marksizm-Leninizmin devrimci özüne sahip çıkan çizgi, tüm hata ve sapmalarına rağmen başını ÇKP ve AEP nin çektiği çizgi idi. Yer yer Mao Zedung Düşüncesi adı altında da anılan bu çizgi, Sovyetler Birliği nde iktidarı ele geçiren modern revizyonistlerin 20. Parti Kongresi nde hâkim kıldıkları çizgiye karşı mücadele içinde ortaya çıkmıştı. Kendisi çok ağır revizyonist hata ve sapmalar taşımasına rağmen, bu çizgi, Marksizm-Leninizmin devrimci özüne sahip çıkıyor, emperyalizmle uzlaşmayı değil, onu yıkmayı bayrağına yazıyor; proletarya diktatörlüğünün burjuvazi üzerinde topyekûn diktatörlük demek olduğunu, proletarya diktatörlüğü şartlarında da devrimin sürdürülmesi gerektiğini savunuyor, proletarya ve halkları proleter dünya devrimine çağırıyordu. Bu çizgi 1972 de Marksizm-Leninizmin devrimci özünü temsil eden çizgi idi. İbrahim KAY- PAKKAYA 1972 de Dünya Komünist İbrahim Kaypakkaya - 16 - Hareketi içinde süren iki çizgi mücadelesinde Marksist-Leninist safta yer tutup,kk-t de modern revizyonizme karşı mücadeleye önderlik eden, bu noktada hiçbir ikircime düşmeyen tek komünist önderdir. İbrahim KAYPAKKAYA bu tavrı takındığı sırada, Türkiye de kendi dışında Mao Zedung Düşüncesini savunduğu iddiasında olan tek akım, içinden geldiği Şafak revizyonizmidir. Şafak revizyonizminin Mao Zedung Düşüncesi savunusu ise gerçekte, Kemalist-milliyetçi-reformist-legalist bir çizginin Halk Savaşı palavraları ile süslenerek savunulmasından başka bir şey değildir. Sosyalizm adına konuşanların geri kalan kesimi, ya doğrudan Rus sosyal-emperyalizminin ve revizyonizmin yanında saf tutmaktadır, ya da THKO/THKP-C gibi orta yolcu luk yapmakta, Sovyetler Birliği ni de sosyalist olarak savunagelmektedir. İbrahim KAYPAKKAYA, proletarya diktatörlüğünün sınıfsal niteliği; sosyalizm için mutlak gerekliliği; görevleri konusunda esas olarak Marksist-Leninist görüşleri savunmuştur. Marksizm-Leninizmi revizyonizmden ve her türden oportünizmden ayıran bu belirleyici konuda okk- T de sosyalizm adına hareket edenler

içinde yine tek önderdir. THKO ve THKP-C, revizyonistler ve Şafak revizyonistleri Kemalizmin etkisinden kurtulamadıkları için, proletarya diktatörlüğünü teorik düzeyde bile savunacak durumda değillerdir. O, proletarya önderliğindeki devrimin ancak işçi-köylü temel ittifakı üzerinde yükselen bir örgütlenme ile sözkonusu olabileceği şeklindeki Marksist-Leninist ilkeyi kendine rehber edinip, her türden burjuva kuyrukçusu revizyonist görüşü mahkûm eden tek komünist önderdir. İbrahim KAYPAKKAYA, demokratik devrimde milli burjuvazinin ikili niteliğini de çok net olarak görmüş ve burjuvaziye onunla ittifak kurulduğu şartlarda da güvenilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. O, ulusal sorunda Marksist-Leninist teoriyi özümsemiş ve bu teoriyikk-t nin somutuyla ustaca birleştirmeyi başarmıştır. O büyük Türk şovenisti düşüncelerin, devrimcilik ve evet komünistlik adına pervasızca savunulduğu ve hemen hemen hiçbir ezilen ulus hareketinin olmadığı bir dönemde,kk-t de ulusal sorunu Marksist-Leninist tarzda ele alıp, Kürt ulusunun varlığını ve ayrılma hakkını açık seçik savunan, çözüm yollarını, uygulanacak temel politikaları ortaya koyan komünist önderdir. 1972 de İbrahim KAYPAKKAYA TKP/ML adına ulusal sorunda Şafak revizyonizminin şoven milliyetçi yüzünü teşhir ederken PKK henüz ortada yoktu! İbrahim KAYPAKKA- YA Kürt ulusunun ayrılma hakkı nı kayıtsız koşulsuz savunurken,kk-t solu henüz Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu sorunu nu tartışma aşamasında idi! İbrahim bölünme hakkını savunurken, Şafak revizyonistleri bölücü lerin hâkim sınıflar olduğunu ispat çabası içinde idi, vs. O bu noktada Türkiye Sol unda hâkim olan şovenizm aysbergine ilk darbeyi vuran komünisttir. O, mevcut TC devletinin faşist niteliğini Kemalist diktatörlük şahsında dosta düşmana gösteren tek komünist önderdir. Kemalizm küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır (Mahir Çayan), Kemalizm ile sosyalizm arasında Çin Seddi yoktur (Mihri Belli) gibi görüşlerin hâkim olduğu, Kemalizmin ilericilik, anti-emperyalistlik ve evet devrimcilik görüldüğü bir ortamda, İbrahim KAYPAKKA- YA, Kemalizmin faşizm demek olduğunu cesaretle savunan, bu alanda da buzu kıran komünist önderdir. O, faşizme karşı mücadelenin devrim mücadelesi olarak yürütülmesi gerektiği doğru Marksist-Leninist düşüncesini, anti-faşist mücadeleyi düzen çerçevesi içinde hâkim sınıfların bir kesiminin peşine takılmak olarak kavrayan reformist, kuyrukçu görüşlere karşı tutarlı bir biçimde sa- - 17 -

vunan tek komünist önderdir. O, her renkten revizyonizmin Marksizm-Leninizm adına kitlelerin bilincini reformizmle kararttığı bir dönemde, özellikle PDA/Şafak revizyonistleri ile polemik içinde, devrimci düşünce ve tavrın ne olması gerektiğini, reformlar için mücadelenin nasıl devrime tabi olarak ele alınması gerektiğini ortaya koyan komünist önderdir. İbrahim KAYPAKKAYA, devrimde proletaryanın önderliği ve devrimin durmaksızın sürdürülmesi için proletaryanın öncü müfrezesi Komünist Partisinin mutlak gerekliliğini, söz konusu partinin işçi sınıfının partisi olması gerektiğini 1972 de en açık şekilde anlayan ve bu yönde de adım atan örnek önderdir. O, komprador burjuvazi ve toprak ağalarının faşist devletini devrimci şiddetle yıkıp, yerine demokratik halk diktatörlüğünü kurmak ve devrimi durmaksızın sürdürmek, proletarya diktatörlüğünü kurmak, proletarya diktatörlüğü şartlarında sosyalizmin inşasına atılmak ve komünizm hedefiyle hareket edebilmek için öncelikle illegal bir Komünist Partisi çekirdeğinin yaratılması zorunluluğu ve gerekliliğini kavrayıp, buna göre hareket eden komünist önderdir. O, Şafak revizyonizminin legalist, laçka örgütlenme plânı ve uygulaması karşısına, merkezinde meslekten devrimcilerin bulunduğu sağlam - 18 - illegal örgüt Leninist plânı ile çıkan komünist önderdir. O, örgüt içi ideolojik mücadelenin Leninist ifadesi olan, ilkeli açık ideolojik mücadeleyi kavrayıp, buna uygun davranan ve PDA/Şafak revizyonistlerinin kapalı kapılar ardında tezgâhladıkları komplolara rağmen ilkeli mücadeleden şaşmayan, bu alanda da örnek olan bir komünist önderdir. Burada yalnızca temel noktalarda özetlediğimiz Marksist-Leninist görüş ve davranışları şahsında toparlamış olan İbrahim KAYPAKKAYA, bu görüşleri ve ideolojik kararlılığının bir ifadesi olarak, düşman eline tutsak düştüğünde de görüşlerini tavizsiz savunup, düşmanla savaşı işkence altında da sürdürmeyi bilmiştir. O siyasi görüşlerini hiç tavizsiz savunurken, örgütsel konuda tek bir bilgi vermemiş, daha önce başkalarınca verilmiş tek bir bilgiyi onaylamamış, komünist tavrın nasıl olması gerektiğini kendi tavrı ile örneklemiştir. O, ser verip, sır vermeyen önder olma tavrıyla tüm devrimci saflarda bayraklaşmıştır. (bkz:http://www.ydicagri. org/i.kaypakkaya/ik_genel_degerlendirme. htm) İbrahim KAYPAKKAYA,1972 koşullarında tabuları yıkan, buzları kıran komünist bir atılım yapmıştı. İbrahim in gerçek savunucusu, onun gerçek halefleri AA-KK-T li Bolşeviklerdir. İbrahim KAYPAKKAYA nın hataları-

nı aşarak, onun Marksist-Leninist görüşlerini rehber alıp geliştirerek Bolşevik mücadelede yaşatılıyor. AA-KK-T de komünist partisinin yeniden inşasında ilk adımı atan, yolu açan komünist önder İbrahim KAYPAKKAYA nın eseri ve mücadelesi, bugün Bolşevik mücadelede ve örgütlenmede sürüyor. Ne istiyoruz? Ne için mücadele yürütüyoruz? Yukarda kısaca ülkelerimizde uygulanan kimi barbarlık görüntüleri hakkında bilgi verdik. Şimdiye kadar dergimizde, bu barbarlık görüntülerini yazdık, yazıyoruz. Sadece barbarlık görüntülerini yazmakla yetinmiyoruz, alternatifimizin ne olduğunu anlatıyoruz. Bu köhnemiş düzenin bizim düzenimiz olmadığını, olamayacağını ve yeni bir dünya için mücadele yürüttüğümüzü söylüyoruz. Nedir bizim istediğimiz ve uğruna mücadele ettiğimiz yeni dünya? Bizim istediğimiz yeni dünya,işçilerin, emekçilerin yönettiği bir dünyadır.bu dünya sömürücü sınıfların ortadan kaldırıldığı bir dünyadır. Bu yenidünyada, insanın insanı sömürmesi ortadan kaldırılacaktır. Yeni dünya, gerçek demokrasinin, insan haklarına saygının lafta kalmayıp uygulandığı bir dünya olacaktır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkelerimizde de emperyalizmin, faşizmin, ırkçılığın, barbarlığın bir tek alternatifi vardır: SOSYALİZM! Onu kazanmak için tek yol vardır: Bolşevik mücadele. Gerçek alternatif, gerçek çözüm, işçi sınıfı ve köylülüğün, emekçilerin kendi iktidarındadır. Ve bu iktidara ancak demokratik halk devrimiyle varılır ve mutlaka varılacaktır. Taşınması gereken bilinç budur. Bu gerçek bilinci işçilere ve emekçilere taşımak komünistlerin görevidir. Sosyalizm/ komünizm adına konuşan bir dizi örgütün taşıdığı bilinç, oportunizm ve reformizmdir. Bunlar siyaset yapma adına ehven-i şer in propagandasını yapıyor. Bu ise, onları hâkim sınıf partilerinin kuyrukçuları haline getiriyor. AA-KK-T emperyalizme bağımlı orta düzeyde gelişmiş kapitalist bir ülkedir. AA-KK-T devrimi Proleter Dünya Devriminin kopmaz bir parçasıdır. AA-KK-T de bugüne kadar demokratik devrim tamamlanmamış, demokratik devrimin bir dizi temel görevi çözülmemiştir. T.C nin kurulmasına önderlik eden Mustafa Kemal önderliğindeki ulusal hareket, gelişmesi içinde demokratik devrim görevlerine karşı yönelen, Türk ve Müslüman burjuvazi ve toprak ağalarının bir hareketidir. AA-KK-T de burjuva demokrasisi gerçek anlamda hiçbir zaman uygulanmamıştır. T.C kurulduğundan bu yana parlamenter maskeli faşist bir - 19 -

karaktere sahip olagelmiştir. Belirli dönemlerde demokratik halklardan kısmi yararlanma imkânlarının varlığı, bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Bugün faşizm bir çözülme süreci içerisine girmiştir. Faşizm çözülme sürecine girmesine rağmen hâlâ andaki yönetim biçimi faşizmdir. AA-KK-T deki devrim aşaması, demokratik, anti-emperyalist bir halk devrimi aşamasıdır. Bu devrim, işçi-köylü ittifakı temelinde komünist partisinin önderliği altında gerçekleştirilecektir. Demokratik Halk Devrimi, ilk aşamada emperyalizmin egemenliğine son verecek, ulusal sorunu çözecek, feodalizmin kalıntılarını ortadan kaldıracak ve işçi-köylü diktatörlüğünü kuracaktır. Demokratik Halk Devrimi, sosyalist devrime varmanın bir ön aşamasıdır. Uyuyan devin kendi sınıf çıkarlarına uygun bir politikayla hareket edebilmesi için Bolşevik bir önderlik olmazsa olmaz ön şarttır! Bunun için de Bolşevik Partilerin inşa edilmesi, yaratılması gerekmektedir. Bolşevikler öncelikle proleter öncüleri kazanma ve bunun içinde propaganda çalışmasına ağırlık vermek zorundadır. Öncünün kazanılması ve propagandanın esas alınması, hiçbir şekilde bizzat sınıfın bütününü kazanmak, ona yol göstermek, onu örgütlemek çalışması yürütülmeyecek anlamına gelmez. Esas görevin öncünün kazanılması olduğunun söylenmesi, esas çalışma biçiminin propaganda olduğunun söylenmesi, diğer görevlerin ve çalışma biçimlerinin bunlara bağlı olarak ele alınması anlamına gelir. Birinci aşamada ortaya konulan hedeflerin başarılması ertesinde partinin ikinci aşamasına geçilir. İkinci aşama, bütün sınıfı, büyük yığınları, öncüyü doğrudan destekleme, ya da en azından öncüye karşı hayırhah bir tarafsızlık durumuna getirme aşamasıdır. Bugün, sermayenin saldırılarına karşı koymak için yerine getirilmesi gereken birincil görev, işçi sınıfının kendi kızıl sınıf sendikalarında ve partilerinde örgütlenmesidir. Bu görev başarılmadan, günlük mücadeleler içinde bile işçi sınıfı, şu ya da bu şekilde burjuvazinin kuyruğuna takılmaktan, onun şu ya da bu politikasına alet olmaktan kurtulamayacaktır! Fakat günlük mücadeleler içinde kazanılan başarılar, elde edilen haklar, onları kalıcı kılmaya yetmemektedir. Kalıcı başarıları sağlamanın yolu, sömürü sistemini yerle bir etmekten geçer. Sömürüye yer olmayan, üretenlerin aynı zamanda onun efendisi olduğu bir toplum için mücadele etmek gerekir. Bunu yapacak güç işçi sınıfı ve emekçilerdir. İşçiler, emekçiler, yoksul köylülerdünya nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Ve - 20 -

bu güç, emperyalist burjuvazinin ve onun uzantılarının etkisinden kurtulup, bağımsız olarak harekete geçtiğinde, üreten benim, yöneten de ben olacağım dediğinde, hiç kimse onu durduramaz. Alternatif sosyalizmdir. Uyuyan dev uyandığında, mücadeleyi eline aldığında sömürü imparatorluğu yıkılacaktır. İnsanın insan tarafından sömürülmesine son verilecektir. Büyük insanlığın kardeşçe yaşadığı, savaşların olmadığı, sömürünün son bulduğu ve özgür emeğin egemen olduğu bir dünya istiyoruz. Emeğin ürünlerinin, emekçiler arasında, herkesin ihtiyacına göre paylaşıldığı sistemin adıdır sosyalizm-komünizm. Sosyalizm, komünizm, burjuvazinin göstermeye çalıştığı gibi öcü değil, işçi sınıfının, emekçilerin kurtuluşunun, onların kendi iktidarlarının, büyük insanlığın kurtuluşunun adıdır. Gerçekte dünyada herkese yetecek kadar üretim yapılıyor, herkese yetecek kadar zenginlik var. Tek fazlalık sömürücü sınıflar. Onlar da bu konumlarından kendi istekleriyle vazgeçmiyor. Sömürücü sınıfların devrimlerle yıkılması gerekir. Bu hayal değil. Yeter ki, işçiler, emekçiler Bolşevik bir devrimle emperyalizmin ve uşaklarının iktidarını yerle bir edip kendi iktidarlarını kursunlar. Zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız yeni bir dünya vardır. Bu yüzden yeni bir dünyanın yaratılması için tek çözüm DEVRİMDİR. Bizim yeni dünyamızda gerçek demokrasi uygulanacaktır. Burjuvazinin en ileri demokrasisi bile, şoven milliyetçidir, ırkçıdır, yabancı düşmanıdır, işçi ve emekçilerin sömürülmesi üzerine kurulu sistemin savunusudur, dışa karşı yayılmacı ve saldırgandır. Bu demokrasi, zenginleri daha zengin, yoksulları daha yoksul etmenin aracıdır. Burjuvazinin demokrasisinde, insan hakları, hukukun üstünlüğü vb. evrensel değerler, yalnızca siyasi olarak uygun ve gerekli görülen hallerde savunulur. Bunların demokrasisi, ekonomik olarak güçlü olanların, kendilerine bağımlı olanları hizaya çekmek için kullanılan birer araçtır aslında. Hâkim sınıfların sözünü ettiği demokrasi de, gerçekte işçiler, köylüler, tüm emekçiler üzerinde sermaye sahibi sınıfların, burjuvazinin diktatörlüğüdür. Bu diktatörlük, en gelişmiş biçimiyle parlamenter demokrasinin tüm kurumlarının işlediği haliyle, emperyalist ülkelerdeki burjuva demokrasisidir. Bu en gelişmiş biçimi bile, içinde açık terörü, faşist tedbirleri barındırır, gericidir. İşçiler, köylüler, emekçiler açısından burjuvazinin diktatörlüğünün bu demokratik biçimi, ancak burjuva diktatörlüğünün açık terörcü biçimi olan faşizmle karşılaştırma içinde, kötülerin içinde daha az kötü - 21 -

olandır. Ve fakat işçilerin ve köylülerin uğrunda mücadele etmesi gereken demokrasi, bu demokrasi değildir. İşçiler, köylüler, emekçiler açısından uğrunda mücadele edilmesi gereken demokrasi, sömürüye izin vermeyen, sömürücülere karşı diktatörlük uygulayan, işçilerinemekçilerin demokrasisi, halkın demokrasisi,sosyalizmdir. Bu yüzden, sermaye sahibi sınıfların ve onların siyasi temsilcilerinin yürüttüğü sahte demokrasi mücadelesinde görev, onların birinin yanında, diğerine karşı tavır takınmak değil, her birinin sahtekârlığını ortaya koymak ve kendi demokrasi mücadelemizin, devrim mücadelemizin bayrağını yükseltmektir. İşçiler için, emekçiler için gerçek demokrasinin ön şartı, işçilerin emekçilerin kendi iktidarıdır. Bu olmaksızın gerçek demokrasi olmaz. İşçilerin, emekçilerin demokrasisi, işçiler ve emekçiler için en geniş örgütlenme, görüşlerini savunma özgürlüğü, en geniş demokrasidir. Gerçek demokrasi ancak sosyalizmle mümkündür. Gerçek demokrasinin yaratılmasının tek yolu DEVRİMDİR. Bizim yeni dünyamızda eğitim parasız ve laik olacaktır. Çözüm, gerçekten demokratik içerikli eğitimdedir. Kendi kafasıyla düşünmeyi bilen, doğru ve yanlışı bilimsel temelde birbirinden ayırmayı beceren; ırkçılığa, milliyetçiliğin her türüne karşı olan; insanlar arasında, eşitliği, sevgiyi, kardeşliği savunan insanları yetiştirmek eğitimin amacı olacaktır. Fakat ancak siyasi iktidarın kendisinin demokratik olduğu bir ülkede böyle bir eğitim mümkündür. Böyle bir eğitim, ancak sömürü sisteminin sürmesinden hiçbir çıkarı olmayan sınıfın, işçi sınıfının önderliğinde gerçekleştirilecek devrim sonucu kurulacak iktidar şartlarında mümkündür. Yüksek öğrenim tamamen özerk olacaktır. Bizim yeni dünyamızda zorunlu devlet dili olmayacaktır. Her milliyet, kendi dilinde konuşma ve eğitim yapma hakkına sahip olacaktır. Hiç bir dilin başka bir dil üzerinde egemenlik kurmasına izin verilmeyecektir. Ülkelerimizde eğitimin demokratikleştirilmesi gerçekte devrim sorunudur. Bu yüzden, demokratik bir eğitim için de çözüm DEVRİMDE diyoruz. Bizim yeni dünyamızda kadın erkek eşitliği sağlanacaktır. Kadınlar üzerinde uygulanan sınıfsal, ulusal ve cinsiyetçi baskılara son verilecektir. Kadınlar toplumsal yaşamın her alanında eşit hak ve yükümlülükler temelinde yerini alacaktır. Kadınların ucuz işgücü olarak kullanılmasına, ücretsiz ev işçisi ve çocuk bakıcısı olmalarına son verilecektir. Ev işleri toplumsallaştırılacak, çamaşırhane ve aş evleri kurulacaktır. Bizim yeni dünyamızda erkek egemenliğine yer yoktur. Erkek egemenliğinin - 22 -

kimi görüntülerine karşı bilinçli bir mücadele yürütülecektir. Kadınların tüm meslek alanlarında temsil edilmesi sağlanacaktır. Kadınların sadece ekonomik bağımsızlıklarına ulaşmaları ile yetinilmeyecektir. Kadınların toplumsal üretim içindeki yerleri ve konumları da kökten değiştirilecektir. Bu yüzden de kadının gerçek kurtuluşu DEVRİMİ gerektirir. Bizim yeni dünyamızda hiç kimse cinsel kimliği, tercihleri nedeniyle dışlanmayacaktır. LGBT bireyler üzerindeki baskılar kaldırılacak, toplumsal yaşamda eşit bir şekilde var olabilmeleri güvence altına alınacaktır. Bizim yeni dünyamızda zoraki birlik ortadan kaldırılacak ve ulusal baskıya son verilecektir. Tüm uluslar ve milliyetler arasında tam hak eşitliği sağlanacaktır. Ayrılmak isteyen uluslara ayrılma hakkı tanınacaktır. Ezilen, sömürgeleştirilen ulusların kendi kaderini tayin edebilmesi için özgür şartları yaratılacaktır. Özgür şartlar ancak işçi sınıfı önderliğinde devrim ile yaratılacaktır. Devrim ile sermayenin iktidarı yıkılacak, yaratılan eşit ve özgür şartlarda uluslar kendi kaderini bizzat kendileri tayin edecektir. İsteyen uluslar ayrılıp kendi bağımsız devletini kurabileceği gibi, bütünün çerçevesinde kalarak federasyon temelinde özgür birliğin parçası olarak yaşamaya da karar verebilir. Zoraki birlik, ulusal baskı, sermayenin egemenliği sürdüğü sürece gerçek barış gelmeyecektir. Barış, özgürlük devrimle gelecektir. Bütün uluslar için tam hak eşitliği, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı, bütün ülkelerin işçilerinin ve ezilen halklarının birleşmesi ulusal sorunda uğrunda mücadele edeceğimiz şiarlardır. Halkların kardeşliği için tek yol devrimdir. Bizim yeni dünyamızda çevre ve doğanın korunmasına özel bir önem verilecektir. Doğa ile uyum içerisinde yaşamak temel politikamız olacaktır. Sömürüsüz, sınıfsız özgür topluma yaşanabilir bir çevre bırakmak için bugünden çevrenin yeşil rengini karartmaksızın, onun yeşilliğini, canlılığını koruyarak ileriye doğru atılmamız gerekmektedir. Çevreyi korumak yaşamı korumaktır! Yaşamı korumak için, yaşamın düşmanlarına karşı mücadele etmek görevimizdir. Bizim yeni dünyamızda, doğaya ve büyük insanlığa zararlı enerjilere yer yoktur. Doğaya zarar vermeyen yenilenebilir doğal enerjiler yaşama geçirilecektir. Bunlar, güneş, rüzgâr, deniz dalgalarındaki dinamik enerji, yeraltındaki jeotermal enerji ve akarsular üzerinde kurulan barajlar sayesinde elde edilen enerjilerdir. Yaşanabilir bir dünya ve doğanın korunması için de DEVRİM gereklidir. - 23 -

ÇAĞRIMIZ YENİ DÜNYAYI YARATMA ÇAĞRISIDIR! Çağrımız, işçilere, emekçilere, ezilen halklara yeni dünyayı yaratma mücadelesinedir. Çağrımız, emeğin dünyası için, bu gerçek alternatif için çaba sarf etmeyedir. Çağrımız, barbarlığın alternatifini, devrimi, sosyalizmi gerçekleştirme mücadelesinedir. Çağrımız, herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar şiarını bayrağına yazan komünist toplumu gerçekleştirmeyedir. Çağrımız, çeşitli ulus ve milliyetlerden işçilere, emekçilere, tek gerçek alternatifin yolunu açacak olan işçilerin-emekçilerin iktidarı için sömürücü devleti yıkmayadır. Çağrımız, gazetemiz üzerinde uygulanan baskılara karşı çıkma ve dayanışmayadır. Çağrımız, kadın erkek eşitliğinin sağlandığı, erkek egemenliğinin yok edildiği, kadınların gerçek kurtuluşunun olacağı sosyalizm için mücadeleyedir. Çağrımız, örgütlenme, örgütlenme, örgütlenmeyedir. Çağrımız, işçilerin, emekçilerin Bolşevizm ile kaynaşmasınadır. Çağrımız, gençliğin, işçi gençliğin saflarımızda yer almasınadır. Çağrımız, grev ve mücadele komiteleri kurmayadır. Çağrımız, köşe başlarını tutmuş, işçi sınıfının mücadelesini sistem içinde tutmaya çalışan sendika ağalarına karşı mücadeleyedir. Çağrımız, her türlü milliyetçiliğe, ırkçılığa, şovenizme ve faşizme karşı olmayadır. Şubat 2012 Dipnot1 AA-KK-T: (Antakya (Arabistan), Kuzey Kürdistan/Türkiye) TC devlet sınırları içinde, Kürdistan ın Kuzey parçası, ilhak edilen Antakya bölgesi vardır.antakya Arabistan coğrafi bir bölgenin adıdır. Bu coğrafi bölgede esas olarak Araplar yaşamaktadır. Araplar dışında Türk, Kürt ve azınlık milliyetlerden insanlar yaşamaktadır. - 24 -