D O K U Z E Y l Ü L Ü N i V ER S it E S i IL 1 F UL 1 1!1 A. lll IliM ll lll ll!j 1 1 II ı,. DOKUZ EYLül üniversitesi ilahiv AT FAKülTESi TARAFINDAN YILDA BIR NESREDILiR,. i Z M i R - 1 9 8 S
PLATONDA «LOGOS» KAVRAMI VE BİLGİ TEORİSİYLE İLGİSİ. Doç Dr. İlısan TURGUT Platon dan önce Herakleitos «logos» kavramını kendi. akış teorisini açıklarken ileri sürinüştü. Ancak Hera:kleitos «logos» kavramının tam. anlamını verememişti. Herakleitosa göre bütün akış, ya da değişmeler. «logos»a göre olmaktadır; logos bütün değişmeler içinde değişmeyen bir ilke gibidir. Logos, ayrıca işiillebildiğinden kelimelerle ifade edilmiş olmalıdır. O hem konuşma, hem de muhtevadır; hem şeyler ha:kkındaki gerçek, hem de şeylerin 1 ona göre işlerlik gösterdiği bir ilkedir. LOgos, eski Yunancada «oran (proportion)» anlamına da geıinektedir. Bu böyle olunca Herakleitosda bir değişmenin, başka bir ;(!.eğişmeye geçerkenaynı oranda değiştiği anlamı çıkmaktadır. Logosun maddi görünüşü ateş biçiinlııdedir. 1 Pla~onda logos kavraniı, bilgi teorisiaçısından önemli bir kavramdır. akla değil, Platon, ilk diyaloglarından olan Menonda (80 a - 86) bugi (episteme)ile :d9ğru sanı (aletes doxa, true belief) ayırtmını yapal_ken logosu episteme içiri zorunlu görmektedir., Bu diyalog;da. Sokrates; genç bir.köleden, yardım etmeden, bir geometrik problemin çözümünü yaptırabileceğini ileri sürmektedir. Problem geometrik olduğp. için yalııiz duyııla:ra da ihtiyaç göstermektedir: Sokrates iddia ediyor ki köle, daha önce kendisillde var olan bir bilgiyi oluşturaca:ktir. J?unun için de «hatırlama» (recollection, anaınnesis) denilen bir metod kullanmaktadır. Sok-. ~..... rat~se göre bu metod.şairlerce ve din hatiplerince iyi bilinmektedir. Bu metod, diyaloktan a:nlaşıldığına göre, düzenli bir biçimde soru sorup, unutulan bilgiyi hatırlamaktan iba:rettir.2 (1) The Encyclopedia of Philosophy, ed. P. Edwards, N.Y., 1967, «Logos» madde~l (2) B. Akarsunun belirttiği gibi,.bu «hatırlama»nın psikolojik t::ı.savvurla ilgisi yoktur: Ablak Öğretileri I, 80, 2. baskı İ.U.E.F., 1970, -49~.
. İliSAN TURGUT Platon «hatırlama» metodunun yalnız geometri ve aritmetik için değil, bütün alanlar için geçerli olduğunu ileri sürmektedir (Ancak bu kare örneği, zekice seçilmiş ve gayesine uygun bir örnektir). Sokrates «ka:r;e» örneğinderi giderek şunu iddia etmektedir: Köle, bu problemi, daha önce kendisine. var olan bilgiye dayanarak çözmüştür. Sokrates bunu ispatlamak için, köleye düzenli sorular sorup, unutulan bilgiyi hatırlamaya çalışmaktadır. Sokrates gerçekten de sorulan sorulara (kölenin bazı yerlerde şaşırmasına rağmen) -doğru cevaplar alabilmektedir. Fakat illginç yanı, kölenin gerçekten tamamen bilgisiz olup olmadığının bizce bilinmemesidir. Daha önce, onun bu prdbleınle ilgili bir şey bilip bilmediğini de bilmiyoruz. Sonra, neden bir geometri problemi!... Ayrıca Sokrates, köleye yardım ehp.ediğini söylediği halde bazı yerlerde oldukça yardım etmektedir. Ancak burada bizi ilgilendiren, Platonun bize, bilginin doğuştan var olduğunu ve bu unutuhin bilgilerin nasıl meydana geldiğini, ya da açığa çıktığın~ göstermeye çalışm1ş qlmasıdır.ıı Platon, Menonda «hatırlama» teorisiyle, kölenin doğru olarak verdiği cevapların (ya da bölük pörçük bilgilerin), aslında bilgi. olmadığını ileri sürmektedir; bu cevapların, ya da bölük pörçük bilgilerin ancak «doğru sanı» seviyesinde olabileceğini söylemektedir. Doğru sanının bilgi olabilmesi için temellendirilmesi, verilen cevapların neden doğru olduğunun söylenınesi yani «logos»un verilmesi ve kolayca unutulmaması gerekmektedir. Burada logos, Hera:kleitosun ileri sürdüğü anlaınlarda kullanılmadığım, sebep-delil anlamında kullanıldığını görmekteyiz. Dikkat etmemiz gereken öneınli nokta şudur: Menon ve Phaidonda bilgi logosla bera:ber gelmekte, lôgossuz bilgi olmarçruktadır. Bu bakımdan logos, bilginin yeterli ve gerekli (sufficient and necessary) şartı olmaktadır. Son diyaloglardan Theaeteitoscla Platon, logosıin başka anlamları üzerinde duraeaktır. Menonda bilgi ve sanı ayırımı yapılırken dikkat e::lilmesi gerekenbaşka bir önemli nokta da, bilgi ve sanının aklın iki durumu (states of mind) olduğu halde, ikisini de karşılayan nesnelerin ayrı oluşudur.. Örnek olarak verilen geometri problemi, hem bilginin.!ronusu,. hem de saı;nnın konusudur. Sokrates, geometri ile ilgili problemi ayağı ile tarlaya çizmiş ve onunla ilgili sorular sörmuştu. Tarlaya çizilen bu şekil, sorulan sorulan ve alınan cevaplar, sanı ve doğru sanı seviyesin(j.e (3) Karl Popper, (burada tartışmasına girmek istemediğim) Menondaki «hatırlama» teorisiyle Aristotles ve Baconın türnevarım teorileri arasında ilginç bir ilişki bulmaktadır: Contuctures and Refutations, s. 12, 13, Routledge and Kegan Paule, London, 1969. -50-
PLATONDA «LOGOS» KA VRAMI VE BİLGİ TEORİSİYLE İLGİSİ olmuştu. Diğer yandan Platon, geometri problemine ait bij.gilerin kölede doğuştan _bulunduğunu ileri sürmüştü. Ancak köle kendisine sorulan soruları logosu ile beraber cevaplayabilseydi, bu, «bilgi». seviyesinde olacaktı. Demek ki burada bilgiyi ve sanıyı karşılayan nesne aynı geometri problemidir. Halbuki Devlette (477-480) bilgi ile sanı, yalnız aklın iki durumu olarak değil, aynı zamanda karşıladıkları ( corespanden ce) nesneler olarak ayrılmıştır. Yalnız burada «logos» geçmemektedir. Bilginin nesneleri, an cal~ platonik bir diyalektikçi, ya. da filozofun bilebileceği idealar ya da formlar; sanının nesneleri ise, sıradan insanın gerçek olarak sandığı günlük tikellerdir. Filozofun dünyası ile (idealar dünyası), yani aklın en yüksek bir durumu olan bilgi ile, sıradan insanın dünyası, yani dış dünyamız ile ilgili olan sanı, biribirinden tamamen ayrılmıştır: Filozofun_ dünya~ sı değişmeyen, mutlak gerçek idealar dünyasıdır; sıradan adamınki ise. durmaıdan değişen Herakleitosun dünyasıdır (Platon Herakleitosun akış teorisiyle Protagorasın relativizmini bu dünya için geçerli saymaktadır.) 4 İşte bu değişen ve herkese göre göreceli olan dünyadır ki, Platonu değişmeyen, objektif iaealar dünyasına götürmüştür. Diyebiliriz ki, Platon metafiziğinin ve epistemolojisinin sistematik olaraık ikiye ayrıldığı diyalog Devlettir. Platonun ikili dünya görüşü de bliradan kaynaklanmaktadır; bu ikili dünya görüşü, yani bir taraftan metafizik, diğer yandan epistemolojik dünya görüşü, Platonun en büyük problemi olmuştur. Menonda (97 a ve sonrası) Platon, doğru sanının bazen pratikte bilgi kadar yararli olduğunu söylemektedir. Bunl.ill için Larissa yolunu örnek olarak vermektedir. Buna göre iki durum vardır. Bunlardan biri Larissaya bizzat giden ve gören. adamın durumu, diğ~ri ise Larissaya gitmemiş, dolayısıyle Larissa yolunu ve Larissayı görmemiş adamın durumu. Bu ikinci adam Larissa yoluna ve Larissaya özgü yardımcı bilgiyi (information) almı:ştır. Bu ikinci adamin bilgisi doğru sanıdır. Ama bu doğru sanı ile bu adam Larissaya vara:bilirse, pratik yarar bakımından bilgi kadar yararlı olur. Fakat burada da Menonun ileri sürdüğü ve Sakratın kabullendiği gibi doğru yani logostan _ yoksundur. sanı bilgi kadar temellendirilmemiştir, Son diyaloglardan Theaeteitos (201 a-c) de de Platon yukardaki «Larissa» örneğine benzer bir örnek vermektedir. Platon burada, bir mahke- (4) _Theaeteitos, s. 29-36, F. Comfordun ingilizce tercümesi (Platos Theory of Knowledge), Routledge an d Kegan Pauie, London, 1966. -- 51--
İHSAN TURGUT me jürisinin verdiği karar, bilgiye değil, sanıya dayanmaktadır, demek- tedir. Bilgiye sahip olanlar ancak doğrudan doğruya olayı gören şahitlerdir. Hakimierin verdiği karar, şahitlerin ifadelerine dayandığı için ikinci elden bilgi olmaktadır. İkinci elden bilgi ise doğru sanı olmaktadır. Ha -kimler bel)ri doğruya yakın bir karar verebilirler, fakat epistemeye daya~ nan bir karar veremezler, çünkü olayın meydana gelişinde orada değillerdi. İster Menondaki Larissa örneğinde, ister Theaeteitosdaki jüri örneğinde Platon «fenomen» bilgisinden söz etmekte ve episteme kelimesini bunun için kullanmaktadır. Bu çeşit bilgi nesnelerin bilgisinden farklı olmaktadır. Robinson, Theaeteitosdaki bu örneği çok ilginç bulmakta, fenomen ibilgi çeşidi için iyi bir örnek sayılabileceğini söylemektedir." Aslında Platon, fenomen, geometri ve matematik bilgilerde oldukça açık ve seçiktir; çürrkü bu çeşit bilgide logos verilebilmektedir. Ama şeylerin ya da nesnelerin bilgisinde, özellikle son diyaloglarda bir çıkmaz içindedir. Bunun en güzel örnekleri Theaeteitosun son bölümüdür.. Parmenidesin (Platonun başka bir ıdiyalogu) ilk bölümüdür. Parmenidesin ilk bölümünde «Üçüncü Adam» (The Third Man Argument) ile sonu gelmeyen bir felsefe tartışmasına girp:ıiştir (infinite regress). Çünkü Parmenideste logos hiç gündeme gelmediği gibi Theaeteitosun son bölümi).nde günde;me gelen logos, bilgi ya da epistemeyi meydana getii-ecek bir sebep ya da delil anlaınında kullanılmamıştır. Aslında Theaeteitosun son bölümünde 1. «logos» ıkavraını.sistematik bir şekilde ele alınmış, faka:t daha önce verilen anlamlan gündeme getirilmeınişti. Theaeteitosun üçüncü bölümü-. nün sonuna doğru, logos ya fısıltı halinde çı:kan bir söz, ya da bir nesne~ yi parçalarına ayırarak yapılan tanım, ya da «güneş» gibi tek başına kendi kendini tanımlayan, benzeri olmayan bir nesne olarak ele almınış bulunmaktadır. Ama logosun bu tanımlarının hiçbiri bilgiyi meydana geti- recek unsurhı.ı., olmadığından bilgi problemi Theaeteitosda çözülememiştir; çünkü burada bilgi yalnızca algılanabilir tikeller seviyesinde ele alınmış, ideaların bilgisine, ya da logosun Menonda verilen anlamına başvurulmaınıştır. Şüphesiz, yukarda verdiğimiz «jüri» örneği, tenkide elverişlid!-r. Şöyle ki, hakimierin verdiği kararlaııda bilgi olma durumu olabildiği halde, şahitlerin durumunda olmayabilir. Örnek, doğrudan doğruya tecrübe ile (direct experience), ikinci el bilginin ayırımını yapmak için verilmiştir. (5) R. Robinson, Essays in Greck Philosophy, s. 5, Olarendon press, Oxford, 1969. -1-52-
PLATONDA <<LOGOS» KA VRAJ..il ve BİLGİ TEORİSİYLE İLGİSİ Bu ayırıroda «logos» öneriıli (akılyürütme olarak) bir rol oynamaktadır. Buna göre bilgi, doğrudan doğruya tecrübeden, doğru sanı ise ikinci el bilgiden doğar, bir ikna (persuasion) sonucuna dayanabilir, fakat bilgide ikna olmadığı gibi ıdelillenmesi ~öz konusudur; yani «logos»unun verilmesi gerekmektedir. Öyle görüriüyor ki,. günümüzde bazı mantık! pozitivistler bilgi teorilerini Platonun bu çeşit. bilgi temellendirmelerine dayandırmaktadır. Mesela, halen İngiltere~e tanınmış bir pıantıki pozitivist olanayer de bu çeşit bir temellei).dirme\ yapmaktadır.g Ayer bilgi için şu üç şartı ileri sürmektedir: 1. (P)nin, yani bir önermenin veya hükmün doğru olması (P must be true). 2. (x) yani hükümde bulunanın, (P)den emin olması gerekmektedir (x is sure of that P.) 3. (x), (P) doğrudur derken, buna hakkı ve elinde yeteri kadar delil olmasıdır. Platonun kastettiği «logos», Ayerin bu üçüncü şartını karşılamaktadır, yani «X»in «P»nin doğruluğu için gerekli hakkı kendisinde bulma-. sıdır. Hamlyn, Platoıiun ve Ayerin bilgiyi. -bu şekilde değerlendirmelerini yetersiz hatta hatalı bulmaktadır; logosun birçok durumlarda bilgi için gerekli ve zorunlu bir sebep ya da delll olmadığını ileri sürmektedir. Ben bura;da bunun tartışmasına girmek istemiyorum. 7 Yalnız şu kadarını belirteyim ki, Platonun bilgi (episteme) söz konusu olduğu. zaman «logos» kavraını işin içine girmekte, yeterli ve zorunlu şart olarak görülmektedir. İlk çağda varlık ve ona ait bilgide önemli olan «logos», ortaçağda da önemini sürdürmüştür; İncil ya da İncillerde sık sık geçmekte ve Tanrı kelami yerine kullanılmaktadır.,. (6) A. Ayer, The Problem of Knowledge, s. 31-35, Macmillian, London, 1956. \.. (7) D. W. Hamlyn, The Theory of Knowledge, s. 80, Macmillian, London, 1970. -53-