VİTAMİNLER OKSİDAN ANTİOKSİDAN DENGEYİ NASIL ETKİLİYOR? HOW DO VITAMINS AFFECT OXIDANT ANTIOXIDAN BALANCE? ÖZET: Oksijenli solunum yapan canlılar, metabolizmaları sırasında kararsız elektron yapısına sahip, reaktif, toksik etkili olabilen kararsız molekül ve bileşikler üretmektedir. Serbest radikaller, reaktif oksijen veya nitrojen türleri, oksidan maddeler gibi adlarıyla tanıdığımız bu toksik ürünler aşırı üretildiklerinde, hücre zarları ve dokularda fizyolojik olmayan, hasara yol açan etkileriyle dikkat çekerler. Bu duruma oksidatif stres denir. Yoğun ve kronik oksidatif stres durumunda antioksidan savunma yetersiz kalır, dokularda kimi zaman geri dönüşü olmayan hasarlar oluştururlar. Bu hasarlar radikal oluşumu ve reaksiyonlarını önleyici antioksidan ajanlarla önemli oranda önlenebilmektedir. Antioksidan maddeler kendi aralarında sistematik çalışarak antioksidan savunma sistemi denilen bir fonksiyonel organizasyon oluştururlar. Antioksidan savunmada rol alan maddelerin enzim olmayanları arasında vitaminler önemli klasik bir yere, öneme sahiptirler. Sayıları her geçen gün artan vitamin havuzundaki maddelerin etkileri de her geçen gün yeniden tanımlanmaktadır. Antioksidan özelliği çok uzun süredir tanımlanmış A, C, E, Q vitaminlerinin radikalleri temizleme, reaksiyonları durdurma veya baskılama, doku hasarlarını onarma, enzim kinaz kaçaklarını önleme, antioksidan kapasiteyi artırma, antioksidan aktiviteyi güçlendirme gibi yolları kullanarak oksidan-antioksidan dengeyi nasıl korudukları artık iyi bilinmektedir. Bu derleme vitaminlerin oksidatif strese karşı profilaktik ve tedavi edici etkilerini ele almaktadır. ANAHTAR KELIMELER: Antioksidanlar, vitaminler, oksidatif stres. ABSTRACT: Aerobic organisms also produce molecules and compounds that have an unstable electron structure during their metabolism, which can be reactive, toxic. These products, known as free radicals, reactive oxygen or nitrogen species, oxidizing agents, attract attention with their non-physiological, damaging effects on cell membranes and tissues. This condition is called oxidative stress. In the case of intense and chronic oxidative stress, the antioxidant defense is insufficient, and sometimes it causes irreversible damage to the tissues. These damages can be prevented with antioxidant agents that prevent radical formation and reactions. Antioxidant substances systematically work by creating a functional organization called antioxidant defense system. Vitamins between antioxidant substances and non-enzymes are important in a classical place. The effects of substances in the vitamin pool, whose numbers are increasing day by day, are also being redefined every day. Vitamins, which are nonenzymatic antioxidant substances are important. The effects of substances in the vitamin pool, whose numbers are increasing day by day, are also being redefined every day. It is now well known how the A, C, E, Q vitamins with antioxidant properties protect the oxidant-antioxidant balance by using pathways such as cleaning radicals, stopping or suppressing reactions, repairing tissue damage, preventing enzyme kinase leaks, enhancing antioxidant capacity and antioxidant activity. This review deals with the prophylactic and therapeutic effects of vitamins against oxidative stress.. KEYWORDS: Antioxidants, vitamins, oxidative stress. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı Cilt 6 Sayı 68 Kasım 2018/ 69
GİRİŞ Bir ya da daha çok eşleşmemiş elektron ihtiva eden, oksijen ve azot atom ve molekülleri, insan ve hayvanlarda fizyolojik faaliyetlerin bir sonucu olarak hem hücre içinde hem de hücreler arasında, reaktif karakterde olan ve yaygın olarak ROS, NOS kısaltmasıyla tanınan oksijenli ve azotlu ürünler oluşturabilmektedir. Bu ürünler, hastalık oluşturabilen yabancı maddelere, radyasyona, güçlü manyetik alana, sigara dumanına, yanık ürünlere ve güneş ışınlarına aşırı maruziyete bağlı olarak da oluşabilmektedir (1). İnsan ve hayvanlarda, Hücre içinde ve hücrelerarası sıvılardaki reaktif ürünler fizyolojik seviyeleri aştığında, antioksidanlar tarafından etkileri ve oluşumları kısıtlanamaz duruma geldiklerinde oksidatif stres tablosu oluşur. Kronik oksidatif stresin kanser, kardiyovasküler sorunlar, diyabet, kısırlık, böbrek hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, katarakt, nörolojik vakalar ve karaciğer hastalıkları gibi birçok hastalıkta ve gelişen patolojilerde birincil veya ikincil faktör olarak rol aldığı kanıtlanmıştır (2). Reaktif ürünler ve reaksiyonların organizmadaki fizyolojik olayları ve biyokimyasal kompozisyonları olumsuz etkilemesi antioksidan maddelerce önlenebilir. Bu amaçla hücre içi ve hücrelerarası ortamda bulunan enzim, hormon, protein ve vitamin yapısındaki antioksidan maddeler, çok hassas bir oksidan-antioksidan denge oluşturarak bu ürünleri ve etkilerini fizyolojik bir çizgide tutmaya çalışırlar (1,3). Bu dengenin özellikle oksidanlar lehine bozulması, membran lipitleri, proteinler ve DNA gibi hücrenin yaşamsal yapılarında homeostatik sürecin bozulmasına ve patolojilere yol açar. Oksidan-antioksidan dengenin korunması, hücre bütünlüğü ve vücut direnci açısından büyük önem taşır. Yapılan çalışmalar bu dengenin korunmasında vitaminlerin rolünün hayati olduğunu göstermektedir. Vitaminlerin oksidan-antioksidan dengenin korunmasındaki rolleri tartışılmakla birlikte hala yeri doldurulamaz değerliktedir (4). OKSİDANLAR VE OKSİDASYON Hidrojen ve helyum atomlarından kurulu evrenimizde indirgeyici bir güce sahip olan dünya ve atmosferi bilinen tek oksidasyon merkezidir (5). Soluduğumuz havadaki tatsız, kokusuz ve renksiz molekül oksijen ilk kez 1770 li yıllarda Priestley, Lavoisier ve Scheele tarafından dioksijen (moleküler oksijen) olarak kayda geçirilmiştir (6). Dünyadaki aerobik yaşamın esasını, oksijenin karbon ve hidrojen içeren besin maddelerini organizmada yakmasıyla elde edilen, kimyasal ve termal enerji oluşturur (7). Aerobik hayat için olmazsa olmaz olan bu kimyasal tepkimelerin bazı basamaklarında oksijen indirgenirken reaktif oksijen türleri denilen ara ürünler oluşur. Reaktif karakterli bu metabolitlerin oluşumuna yol açan faktörler prooksidan ve oksidan madde olarak tanımlanır, bu maddelerin organizmadaki potansiyeline ise oksidasyon kapasitesi denir. Reaktif bu ürünler mitokondrial oksidasyon, oksijenin hemoglobinlerce taşınımı, stokrom p450 aktivitesi, prostaglandin sentezi ve inflamatuar süreç gibi fizyolojik olayların doğal bir çıktısıdır (7, 8). ANTİOKSİDANLAR Metabolik faaliyetlerin bir yan ürünü olan oksijenli ve azotlu reaktif maddelerin miktarındaki artışın hücre içinde ve hücrelerarası sıvıda homeostazisi tehdit edecek sınırlara gelip de bir oksidatif stres oluşturmaması amacıyla, interselüler sıvılar, hücre membranları ve hücre içi ortamda bulunan ve antioksidan olarak bilinen kimyasallar görev yapar. Etkileri her geçen gün daha iyi anlaşılan ve yeni fark edilen antioksidan kaynaklarla sayıları gittikçe artan antioksidan maddeler, serbest radikaller olarak da bilinen reaktif maddeleri, onları oluşturan endojen oksidanları ve reaksiyonlarını dengede tutabilmek üzere sürekli olarak modüler aktivite gösterirler, birinin bıraktığı yerde görevi diğeri alarak tamamlar (4,9). Sonuç olarak, bu çok hassas savunma sistemi sayesinde, fizyolojik aktivitenin doğal sonucu üretilen reaktif nitelikli ürünler, oksidan-antioksidan denge olarak tanımlanabilecek bir çizgide tutulur (1). Tehlikeli olan şey, serbest radikaller denilen reaktif metabolitlerle antioksidanlar arasındaki dengenin herhangi biri lehine bozulmasıdır (1,8). OKSİDAN ve ANTİOKSİDAN KAYNAKLI STRES Membranlar, hücreler ve dokularda stres ve risk oluşturan durum, 70 /Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı Cilt 6 Sayı 68 Kasım 2018
oksidan faktörlerle antioksidanlar arasındaki dengenin biri lehine uzun süreli olarak bozulmasıdır (4,8). Oksidanlar ve antioksidanlar arasındaki dengenin bozulmasında hem iç hem de dış sebepler söz konusudur. Endojen faktör olarak mitokondrial oksijen hareketleri başlıca sorumludur (2). Ani ve aşırı oksijen girişi, medikal hiberbarik oksijen maruziyeti, katekolaminlerdeki artış, kaslar ve kanda laktik asit artışı, laktat dehidronegaz, kreatin fosfokinaz gibi litik enzim aktivitelerinin yükselmesi, egzersiz, gebelik, yaşlılık gibi farklı ve zorlu fizyolojik koşullar, kimyasal kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde uzun süre yaşamak, yoğun stres, sigara ve alkol kullanımı, çoklu doymamış ve kolay peroksilenebilen yağları içeren diyetlerin fazla miktarda ve uzun süre alınması, antioksidan sistem yetmezlikleri veya savunma duvarının aşılması, oksidan-antioksidan dengeyi oksidanlar lehinde bozmakta ve oksidatif stres oluşmaktadır (9,10). Elektromanyetik alanlar, X ışınımları, güneşin UV ışınları, ozon ve kısmi oksijen basıncı miktarı artışı gibi faktörler de oksidan-antioksidan dengeyi radikaller lehine bozulabilmektedir (1). Birçok hastalığın ve patolojik süreçlerin oksidan-antioksidan dengeyi bozucu bir döngü oluşturdukları görülmüştür (2). Ancak tüm araştırıcıların birleştikleri konu herhangi bir nedenle oksidan-antioksidan dengenin bozulmasıyla oluşan radikallerin hücre membranlarındaki lipidler, proteinler ve DNA gibi biyomoleküller için bir risk faktörü oluşturduğudur. Bu koşullarda devreye giren antioksidan koruma, genellikle reaktif madde üretiminin engellenmesi, ortamdaki radikallerin temizlenmesi, antioksidan kapasitenin güçlendirilmesi, inflamatuar mediatörlerin blokajı gibi yollarla sağlanır (9). Günlük oksidan etkilerin giderilmesinde vücudun kendi ürettiği endojen antioksidanlar önceliklidir, ancak dışarıdan alınan eksojen antioksidanlar onların etkilerini desteklemekte, sürdürülebilirliklerini sağlamakta, ayrıca kendileri de birer antioksidan döngü kurmaktadırlar (4,8,9). Buna mukabil, antioksidan enzimler, vitaminler, antioksidan karakterli proteinler olan transferrin, albumin, bilirubin, ürik asit ile glikozun kan ve dokulardaki artışı, oksidan-antioksidan dengeyi antioksidanlar lehine bozmakta ve antioksidan kaynaklı bir stres tablosu oluşmaktadır (4). ANTİOKSİDAN VİTAMİNLER VE ROLLERİ Vitamin kelimesini bilimsel olarak ilk kez Polonyalı biyokimyacı Casimir Funk 1912 yılında kullandı ve yeni bir dönem başladı. Vitamine kelimesi, Latince vita/hayat ile amin sözcüklerinden oluşmaktadır. Vücutta ya tamamen veya kısmen sentezlenmeyen, hayat için elzem olan, metabolizma için gerekli birçok tepkimeyi uyaran, koruyan, reaksiyonların gerçekleşmesinde rol alan organik bileşiklerdir. Gıdalarımızda bulunmadığı takdirde fizyolojik sorunlara yol açabilirler. Tüm vitaminler birer antioksidan kabul edilmekle birlikte antioksidan etkileri yaygın olarak bilinen vitaminler C ve E vitaminleridir. Antioksidan vitamin, metabolik oksidasyonu engelleyen ve bağışıklık sistemini güçlendiren vitamindir. A vitamini ön maddesi ß karoten de kuvvetli bir antioksidan olduğundan A, E ve C vitaminleri üçlüsü antioksidan vitaminler olarak bilinir (11,12). E vitamini, kimyasal yapı itibarı ile bir tokol olup yağda çözünen önemli bir antioksidandır. Hücre zarları ve lipoproteinlerde önemli antioksidan işlevler görmektedir. Yağda erimesi nedeniyle hücrelere kolayca girer ve vücutta birikir, hücrelerde gelişim sağlar, üreme organlarının gelişimindeki katkısı bilinmektedir. Eksikliği, düşüklere ve kısırlığa yol açabildiği için antisterilite vitamini olarak da bilinir. Gıdalardaki formu gama tokoferoldür. En çok soya fasulyesi, marul, maydanoz, zeytinyağı, mısır, taze sebze, yumurta ve ette bulunur. E vitamini fazlalığında bağırsaklarda K vitamini emilimi azaldığından kanamalar görülebilmekte, mide-bağırsak kanserlerinde rolü olduğuna dair bildirimler vardır. Tablet formları genelde alfa tokoferoldür, ancak bu form çok etkili bir antioksidan değildir, ayrıca E vitamininin etkinliğini de azaltabilir (12, 13). C vitamini suda eriyen bir vitamin olup vücutta birikmez. Bağ doku sentezinde ve immun sistemin güçlendirilmesinde etkilidir. Narenciye ürünleri, domates, biber, salatalık yanı sıra tüm sebze ve meyvelerde C vitamini vardır. Isıl işlemler etkisini azalttığından bu ürünlerin çiğ veya az pişmiş olarak alımı önemlidir. Eksikliğinde diş eti kanaması ve skorbüt hastalığına yol açtığı bilinir. Yüksek dozlarda C vitamininin peptik ülser ve böbrek taşlarına yol açabileceği bildirilmiştir (11). A vitamini yağda eriyen bir vitamindir, vücutta depo edilir. Deri, tırnak ve kemik gelişiminde, görme fonksiyonlarında etkileri bilinmektedir. Şalgam, erik, kayısı, ıspanak, marul, domates ve kar- Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı Cilt 6 Sayı 68 Kasım 2018/ 71
nabahar önemli kaynaklarıdır. Eksikliği deri hastalıklarına, tırnak kırılması sorunlarına ve ağız içi hastalıklarına yol aça; eksikliğinde ağız kuruması ve dudak çatlaması tipik semptomlardandır. Fazlalığı erken çocukluk döneminde beyinde yalancı tümör görüntüsünde ödeme neden olabilir. Uzun süre A vitamini kullanımının akciğer ve prostat kanserine, menopoz döneminde kalça kırıklarına yol açabileceği bildirilmiştir (11, 14). Antioksidan vitaminler oksidan-antioksidan dengeyi korumada altı mekanizmanın en az biri ile etki ederler. Serbest radikallerin toplanması (15), serbest radikal reaksiyonlarının baskılanması (16), reaksiyon zincirinin kırılması (17), lipid, protein ve DNA moleküllerinin onarılması (18), hücresel kinaz kayıplarının önlenmesi (16), süperoksit dismutaz, katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi antioksidan enzimler ve enzimatik olmayan antioksidan maddelerin sentezinin artırılması (18). Oksijen hareketliliği sonucu reaktif ürünün oluşturduğu zincirde antioksidan vitaminlerin etkileri Şekil 1 de gösterilmiştir. Plazma total antioksidan kapasitesi, özellikle vitamin C olmak üzere ürik asit ve bazı büyük moleküllü proteinlerin aktivitelerinden oluşmaktadır (19). Vitamin C, lipid ortamların güçlü antioksidanı olan vitamin E nin antioksidan etkisini andıran bir rol üstlenerek kan ve vücut sıvılarının öncül ve asıl antioksidan savunmasını gerçekleştirir. Vitamin C nin antioksidan etkisini ortamdan singlet oksijen, süperoksit, hidroksil, hidroperoksil, lipid peroksil ve lipid alkoksil radikallerini temizleyerek gösterdiği de bildirilmiştir. Lipitlerin oksidasyonu ile oluşturduğu lipid peroksitlerin sulu ortamlarda çözülmesi de vitamin C nin bir antioksidan etkisidir (20). Biyolojik sistemlerde lipozomal metil linoat miselleri oksidasyonunu baskılayan antioksidan aktivitenin de vitamin C ye ait olduğu söylenmektedir (14). Vitamin C, tokoferol radikali haline gelmiş ve antioksidan özelliğini yitirmiş vitamin E nin tekrar aktif hale dönüştürülmesinde de rol oynar (21). Vitamin C, bu antioksidan rolüne zıt olarak Fe+3 ü Fe+2 ye dönüştürerek peroksidasyonu artıran bir davranış da gösterebilmektedir (20). Membranlarda aktif bir antioksidan olan vitamin E, lipid peroksidayonu erken döneminde serbest radikal türleri oluşumlarını engelleyerek membran fosfolipitlerindeki poliansature yağ asitlerini oksidanların zararlı etkilerinden korumak suretiyle oksidatif strese karşı ilk savunma hattını oluşturur (15). Ayrıca E vitamini, radikalleri stabile ederek peroksidasyon zincirini kırar ve bu yolla singlet oksijen çoğunlukla hidroksil radikaline ve süperoksit radikaline indirgenir (15). Reaktif oksijen ve nitrojen türlerinin yok edilmesi, reaksiyon zincirinin kırılması, baskılanması, hasar gören doku, membran ve diğer biyolojik yapıların onarılması ve endojen savunma sistemlerinin güçlendirilmesi mekanizmalarının tümünü kullanarak antioksidan etki gösteren tek antioksidan vitamin E vitaminidir. Vitamin E bu antioksidan rolünü oldukça yüksek oksidasyon koşulları ve oksidatif stres ortamında da icra etmektedir (7,15). E vitamininin hücre zarında gösterdiği antioksidan etkiyi, hücre içerisinde genelde glutatyon peroksidaz üstlenir, ancak bunun metalloenziminin aktivasyonu için ortamda selenyum olması gerekir (2). Beta karotenden bahsetmeden önce E, C ve A vitaminleri kadar bilinmeseler de etkili birer antioksidan olan K vitamini ve koenzim Q (ubiquinone) a değinelim. Vitamin K nın metabolik ürünlerinin zincir kırıcı antioksidan etkisiyle, vücut sıvılarında vitamin E ye eş bir antioksidan güce sahip olduğu, bu nedenle indirgenmiş K vitaminin antioksidan etkisinin önemsenmesi gerektiği (22). Vitamin K metabolitlerinden vitamin K-hidroksikinon sürekli rejenere olabildiğinden sürdürülebilir bir antioksidan etkiye sahiptir (23). Vitamin K1 (filokinon) ve vitamin K2 (menakinon-4) in antioksidan aktiviteleri de benzer şekilde güçlüdür (22). Koenzim Q Ubiquinone olarak da bilinir. Vitamin K siklusundaki vitamin K-hidrokinon koenzim Q nun antioksidan kapasitesinin artmasını sağlar (23). Hücrede reaktif metabolitlerin en fazla açığa çıktığı organel mitokondrilerdir, kaynak ise elektron transport zinciridir. Bu zincire iki önemli müdahale vardır. Birisi NADH, retenon, antimisin A, KCN ve AZID gibi madde ve substratlarca inhibe edilmesidir. Diğeri ise oluşan reaktif oksijen ve azot türlerinin indirgenmiş koenzim Q tarafından toplanmasıdır. Elektron transport zincirindeki koenzim Q nun bu antioksidan aktivitesi Şekil 2 te verilmiştir (2). 72 /Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı Cilt 6 Sayı 68 Kasım 2018
β-karoten antioksidan aktivitesini singlet oksijen ve serbest radikallerin oluşumunu önleyerek ve herhangi bir ayırım yapmaksızın ortamdaki radikalleri toplayarak gösterir. β-karoten aktivitesi, ortamın oksijen konsantrasyonu arttıkça artar (9). Bağışıklık sistemi patojenleri ve tümörlü oluşumları tanımlayıp imha ederek koruma sağlayan biyolojik yapı ve işlemlerden oluşur. Etkili bir immün yanıt için A, E ve C vitaminleri başta olmak üzere antioksidan düzeylerin yeterli düzeyde olması ve alınması gerekir. Fizyolojik immun faaliyetler sırasında oluşan yüksek miktardaki reaktif oksijen ve nitrojen metabolitleri, hücre ve organel mebranları ile biyokimyasal süreçleri olumsuz etkileyerek bağışıklık sistemini baskılayabilir. Özellikle C vitamini sitokin üretiminde ve immünoglobulin sentezinin artırılmasındaki rolü ile T-lenfosit proliferasyonunu güçlendirerek immün sistemi uyarır. E vitamininin immün sisteme etkileri antioksidan aktivite olaraktır. Protein kinaz C fosforilasyonuna müdahale eder, NADPH oksidaz sürecini baskılar ve lipoksigenaz enzimlerde posttranskripsiyonel değişim ile reaktif metabolit oluşumunu inhibe eder. A vitamini aktiviteli moleküllerin de humoral antikor yanıtı düzenleme potansiyelleri ile immuniteye etkileri önemlidir. Bağışıklık sistemi oksidatif strese oldukça duyarlı olduğundan, oksidatif hasardan doğrudan etkilenir. Bu sebeple, maksimal fonksiyon icra edebilmeleri için antioksidan vitaminlerce desteklenmeye ve korunmaya ihtiyaçları vardır. (11) SONUÇ Serbest radikaller denilen reaktif oksijen ve nitrojen türleri, insan ve hayvanlarda fizyolojik aktivitenin doğal sonucu olarak ortaya çıkan ürünler olmalarına rağmen sıklıkla bir oksidatif stres kaynağı haline gelerek organizmayı tehdit edebilmektedir. Ancak güçlü bir antioksidan savunma ile bu riskler ortadan kaldırılabilmektedir. Antioksidan vitaminlerin aktiviteleriyle canlı vücudunda önemli bir eksojen antioksidan bariyer, diğer bir deyişle farmakolojik antioksidan potansiyel oluşmaktadır. Hücre zarlarının yıkımına ve çeşitli patolojik olaylara yol açan oksidatif strese karşı oksidan-antioksidan dengenin korunmasında vitaminler, bu önemli ve elzem rollerini kendi aralarındaki etkileşimlerle güçlendirerek gösterirler. Tüm bu olaylar, oksidan-antioksidan dengenin korunmasında vitaminlerin rolünün tüm detaylarıyla ortaya konulmasını, bunun eczacılık disiplinleri yanı sıra koruyucu hekimlik alanları ve klinik hekimliğindeki önemi nedeniyle zorunlu oluşunu ortaya koymaktadır. Kaynakça 1. Dündar Y, Aslan R. (2000) Hekimlikte Oksidatif Stres ve Antioksidanlar. Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları Yayın no: 29. Uyum Ajans Ankara, 1. Basım. 2. Freeman BA, James D, Crapo MD. (1982) Biology of Disease: Free Radicals and Tissue Damage. Laboratory Investigation. 47: 412-23. 3. Karabulut H, Gülay MŞ. (2016) Antioksidanlar. MAE Vet Fak Derg, 1 (1): 65-76. 4. Aslan R (2018) Antioksidan destekleri her zaman yararlı mıdır? Ayrıntı Dergisi 6(65): 25-30. 5. Gutteridge JM. (1995) Lipid Peroxidation And Antioxidants As Biomarkers Of Tissue Damage. Clin Chem. 41(12): 1819-28. 6. Halliwell B, Gutteridge JM. (1989) Free Radicals In Biology And Medicine. Clarendon Press., Oxford. 7. Halliwell B, Murcia MA, Chirico S, Aruoma OI. (1995) Free Radicals And Antioxidants In Food And In Vivo: What They Do And How They Work. Critical Rew Food Sci and Nutrit. 35(1-2): 7-20. 8. Karlsson J, Ronneberg R, Semb B. (1997) Vitamins Q and E, extracorporal circulation and hemolysis. Mol Cell Biochem. 173(1-2): 33-41. 9. Byung PY. (1994) Cellular Defenses Against Damage From Reactive Species. Physiological Reviews. 74(1):139-172. 10. Augustin W, Wiswedel I, Noack H, Reinheckel T. Reichelt O. (1997) Role of endogenous and exogenous antioxidants in the defence against functional damage and lipid peroxidation in rat liver mitochondria. Mol Cell Biochem. 174(1-2): 199-205. 11. Ergün C. (2016) Antioxidant Vitamins and immun systeme. Turkiye Klinikleri J Nutr Diet-Special Topics, 2(2):56-61. 12. Dündar Y, Aslan R. (1999) Oksidant Antioxidant balance and Protective Role of Vitamins. Hayvancılık Araş Derg. 9(1,2):32-39. 13. Dündar Y, Aslan R (1999) Bir antioksidan olarak vitamin E. Genel Tıp Dergisi 9(3):109-116. 14. Stahl W, Sies H. (1997) Antioxidant defense: vitamins E, C and carotenoids. Diabetes. 46(2): 14-8. 15. Jialal I. Fuller CJ. (1993) Oxidized LDL and antioxidants. Clin. Cardiol. 16: 16-19. 16. Van Der Meulen JH, McArdle A, Jackson MJ, Faulkner JA. (1997) Contraction-induced injury to the extensor digitorum longus muscles of rats: the role of vitamin E. J Appl Physiol. 83(3): 817-23. 17. Packer L. (1991) Protective role of vitamin E in biological systems. Am J Clin Nutr. 53:1050-55. 18. Evelson P, Ordonez CP, Llesuy S, Boveris A, (1997) Oxidative stress and in vivo chemiluminescence in mouse skin exposed to UVA radiation. J Photochem Photobiol B. 38(2-3): 215-9. 19. Bendich A, Machlin LJ, Scandurra O, Burton GW, Wayner DM. (1986) The Antioxidant Role of Vitamin C. Adv Free Radical Biol Med. 2:419-444. 20. Niki E. (1991) Vitamin C as an Antioxidant. World Rev Nutr Diet. 64: 3-30. 21. Levine M. (1997) New Concepts in Biology and Biochemistry of Ascorbic Acid. New Engl J Med. 314: 892-901. 22. Vervoort.M., Ronde, J., Thijsse, HH. (1997) The potent antioxidant activity of the vitamin K cycle in microsomal lipid peroxidation. Biochem Pharmacol. 54(8): 871-6. 23. Fiorentini D, Cipollone M, Galli MC, Landi L. (1997) Antioxidant activity of reduced menadione in solvent solution and in model membranes. Free Radic Res. 26(5): 419-29. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı Cilt 6 Sayı 68 Kasım 2018/ 73