OLGU SUNUMU Mukoz Membran Pemfigoidi: İki Olgu Sunumu Ceren Damla ÖZBEK, a Zeynep BOY METİN, b Meral ÜNÜR, a Kıvanç BEKTAŞ KAYHAN a a Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi AD, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları BD, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, b Aka Dental Beylikdüzü, İstanbul Ge liş Ta ri hi/re ce i ved: 22.04.2010 Ka bul Ta ri hi/ac cep ted: 20.09.2010 Bu çalışma, Türk Periodontoloji Derneği 38. Bilimsel Kongresi (22-24 Mayıs 2008, İstanbul) nde poster olarak sunulmuştur. Ya zış ma Ad re si/cor res pon den ce: Ceren Damla ÖZBEK İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi AD, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları BD, İstanbul, TÜRKİYE/TURKEY cerendamlaozbek@gmail.com ÖZET Mukoz membran pemfigoidi (MMP); primer olarak mukoz membranları etkileyen, subepitelyal, otoimmün bir hastalıktır. Ortalama yaş 50-60 yıl arasındadır. Kadınların hastalığa yatkınlığı daha fazla olup, kadın/erkek oranı 2/1 dir. Lezyonlarının oluşum nedeni, bazal membran bölgesinde bulunan hemidesmozomal adezyon proteinlerine [BP180 (Tip 7 kolajen), epiligrin (laminin 5), beta-4 integrin] karşı gelişen otoantikorlardır. MMP nin mikroskobik görüntüsünde bazal membran ve bağ dokusunun birbirinden ayrıldığı gözlenir, IgG ve C3 birikimi doğrusal bir çizgi şeklinde bazal membranı takip eder. Lezyonların en sık geliştiği bölge oral mukoza olmakla birlikte oküler, nazal, faringeal, laringeal, anal ve genital mukoz membranlarda da tutulum olabilir. Bu çalışmada, lezyonlar henüz oral mukozayla sınırlı iken erken evrede teşhis edilip tedaviye başlanarak iyileşme sağlanmış iki MMP olgusu sunulmakta, erken teşhis ve tedavinin önemi vurgulanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Pemfigoid, benign mukozal membran; erken tanı ABSTRACT Mucous membrane pemphigoid is a chronic autoimmune subepithelial disease and primarily affects the mucous membranes. MMP is usually seen average between the ages of 50-60 years. Females are affected two times more frequently than males. The cause of lesion formation is the autoimmunity to hemidesmosomal adhesion proteins [BP180 (type 7 collagen), epiligrin (laminin 5), beta-4 integrin] within the basement membrane zone. A separation occurs at the basement membrane and leaves a connective tissue in microscopic appearance. The IgG antibody and C3 follows the basement membrane in a linear pattern. Oral mucosa is the most common mucosal involvement but ocular, nasal, pharyngeal, laryngeal, anal and genital mucous membranes may also become involved. The MMP cases presented here was diagnosed at an early phase while the lesions were yet limited to the oral mucosa, and recovery was ensured with treatment. In this study we emphasize the significance of early diagnosis and treatment. Key Words: Pemphigoid, benign mucous membrane; early diagnosis Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1):53-8 Cop yright 2013 by Tür ki ye Kli nik le ri emfigoid, yaklaşık 50 yıldan beri büllöz hastalıkların pemfigus ve herpetiform dermatitten farklı bir klinik tipi olarak tanımlanır. 1 Pemfigoid terimi, hastalığın klinik görüntüsü pemfigusa benzediği için kullanılır. Ancak prognoz ve mikroskobik görüntüsü pemfigustan farklıdır. 2 Büllöz pemfigoid (BP), gebelik pemfigoidi, mukoz membran pemfigoidi (MMP) olarak alt gruplara ayrılır. 1 MMP, primer olarak mukoz membranları etkileyen, kronik, veziküler, mukokutanöz, otoimmün bir hastalıktır. 2 MMP de çeşitli hemidesmozomal komponentlere veya bazal membrana yönelmiş otoantikorlar bulunur. Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1) 53
Bunun içindir ki, MMP bu nedenle otoimmün bir hastalık olarak tanımlanır. 1 Hastalığın bütün lokasyonlarında, epiteldeki atrofiyi takiben epitel bazal membran seviyesinde bağ dokusundan ayrılır. 3 Hastalığın tanımlanması için uzun yıllar farklı terimler kullanılmış, ancak 1999 yılında bir grup bilim adamı tarafından MMP en uygun terim olarak belirlenmiştir. Sikatrisyel pemfigoid ise sık kullanılan diğer bir terimdir. 2 MMP sıklıkla 5 ve 6. dekadlarda ortaya çıkar. 1,2,4,5 Kadınların hastalığa yatkınlığı daha fazla olup, kadın/erkek oranı 2/1 dir. Çocuklarda nadiren görülür. 1 MMP, pemfigus vulgaristen sonra ağız içinde en sık görülen vezikülobülloz hastalıktır. 6 MMP de oral lezyonlar birçok hastada görülür. 2 Tipik klinik görüntüsü deskuamatif jinjivitis (DG) tir. Bu özelliği nedeni ile ayırıcı tanısında tüm DG gösteren hastalıklar yer alır. 7 Alveolar mukozayı takiben dudaklar, bukkal mukoza ve yumuşak damak mukozası diğer tutulum alanlarıdır. 8 Oral bölge dışında en sık konjonktiva olmak üzere sırayla burun özofagus, larenks, vajinal mukoza ve deride de tutulum görülebilir. 2 Hastaların %75 inde oral tutulumu konjonktiva tutulumu izler. Konjonktiva lezyonları bir gözden başlayıp, iki yıl içinde diğer gözü de tutar. 9 Göz tutulumu genellikle yanma, irritasyon, fotofobi ve aşırı gözyaşı semptomları ile birlikte gelişen kronik konjonktivittir. 5 Körlükle sonuçlanabilir. 2,5 Deri tutulumu ise nadirdir. 5 MMP klinik, immünopatolojik ve otoantikorların antijenik özelliklerine göre oral pemfigoid, antiepiligrin pemfigoid, anti-bp antijen pemfigoid, oküler pemfigoid ve multipl antijen içeren pemfigoid olmak üzere beş alt gruba ayrılır. 10 Oral bölgede görülen MMP, hastaya genellikle acı ve ağrı veren kanamalı, mukozada soyulmaya neden olan lezyonlar ile karakterizedir. Bu nedenle hastada sıklıkla disfaji şikâyetine rastlanır. 1 Vezikül ve büller oral mukozanın herhangi bir yerinde görülebilir. Nikolsky fenomeni pozitiftir. 5 Oral mukozada vezikül ve büller hemen rüptüre olurlar. Klinikte nadiren görülürler. Rüptüre olduktan sonra yerlerinde geniş, yüzeyel, ülsere mukozal alanlar bırakırlar. Ülserler tedavi edilmezlerse haftalar, hatta aylarca kalabilirler. 2 Oral kavitede skarlaşma oldukça azdır. Nazofarenks, larenks, anogenital, özofagus, penis ve vajinal mukozada skarlaşma daha sık görülür ve skarlaşmaya bağlı irreversibl sekeller oluşabilir. 11 MMP bazen pemfigusu da kapsayan diğer otoimmün hastalıklarla ilişkili olabilir. MMP nin bazı olguları B-hücreli lenfoproliferatif hastalıkla ilişkilidir. 5 Human immunodeficiency virus (HIV) ile ilgili literatürlerde; HIV ın immün sistem üzerindeki etkilerinin otoimmün prosesin ilerlemesine neden olduğu bildirilmiştir. Bu durumda MMP gibi otoimmün büllöz hastalıkların gelişmesinde etkili olmaktadır. 12 2007 yılına kadar anti-epiligrin pemfigoid ile ilişkili 15 kanser olgusu rapor edilmiştir. 13 MMP nin teşhisi zordur. Klinik, histolojik, immünopatolojik kriterlerin korelasyonu gerekir. 7 MMP nin teşhisinde Nikolsky fenomeninin pozitifliği spesifik değildir. 5 MMP klinik görüntü olarak, kronik tekrarlayan seyirli ve tipik semptomlarla desteklenebilir, fakat immünopatolojik ve immünokimyasal çalışmalar MMP nin diğer veziküler hastalıklardan ayrımında gereklidir. 7 Histopatolojik çalışma için biyopsi eroziv alandan değil, vezikül alanından veya perilezyonel dokudan alınmalıdır. 5 MMP nin mikroskobik görüntüsünde bazal membran ve bağ dokusunun birbirinden ayrıldığı gözlenir. Bölgeye plazma hücreleri ile birlikte lenfosit infiltrasyonu vardır. Bağ dokusunda belirgin bir vazodilatasyon söz konusudur. 3 MMP de hastalıklı dokularda bazal membranın bir veya daha fazla komponentine karşı otoantikorlar vardır. 2 Hedef antijenler; BP antijen 1 (BP1, 230 kd), BP antijeni 2 (BP2, 180 kd), laminin 5, laminin 6, α 6 -integrin subunit, β 4 -integrin subunit, Tip 7 kolajen ve özellikleri bilinmeyen diğer proteinler olarak sıralanabilir. 14,15 MMP nin diagnozunda direkt ve indirekt immünofloresans yöntemleri kullanılır. Ancak bulgular sıklıkla diğer subepitelyal veziküler hasta- 54 Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1)
lıklarla benzer olduğu için spesifik değildir. 7 Hastaların %90 ında direkt immünofloresans (DIF) tetkikte, bazal membran boyunca IgG ve/veya C3 ve bazen IgA düz, devamlı bir bant şeklinde gözlemlenir. 2 MMP li hastaların %50 sinden fazlasında, indirekt immünofloresans (IIF) tetkikte antibazal membran IgG antikorları mukozanın epidermal kısmına bağlı olarak tespit edilir. Bazal membrandaki ayrılmanın yerinin tespit edilmesi açısından Tip 4 kollajen ile vezikül eşleştirme MMP nin diagnozunda işe yarar bir tekniktir. MMP de tipik olarak veziküller lamina lusidada yer alır. 7 İmmünoelektron mikroskobu, hem lamina lusidanın alt tabakasının ve lamina densanın hem de hemidesmozomların ve bazal keratinosit plazma membranının immün depolanmalarını belirlemede etkilidir. 7 MMP li hastalarda yapılan immünokimyasal tetkiklerde laminin 5, BP2 (BP180 veya Tip 17 kollajen) ve β4 integrin alt grubu otoantikorların majör hedefi olarak tespit edilmiştir. 7 MMP; BP, gebelik herpesi, epidermolizis bülloza ve büllöz sistemik lupus eritematozus ile benzer DIF paterni gösterebilir. 7 MMP nin ayırıcı tanısı eroziv liken planus ve pemfigus ile yapılmalıdır. Ağrı olması ve sikatrislerin bulunmaması pemfigus bulgularıdır. Yapışık diş eti hastalık tutulumunun en yaygın yeri olduğundan, diskoid lupus eritematozus ve kontakt allerji ayırıcı tanıda düşünülmelidir. 9 Erken tanı ve tedavi, MMP li hastalarda oluşabilecek komplikasyonları engellemede önemlidir. MMP de tedavi protokolü hastalıktan etkilenen bölgelere, hastalığın şiddetine ve ilerlemesine dayanır. 15 Tedavi şeklini etkileyen diğer faktörler ise; yaş, hastanın genel sağlık durumu ve tedavide kullanılan sistemik ilaçların kontrendikasyonları olarak sıralanabilir. 10 Birinci Uluslararası MMP Konsensüsü, hastaları düşük ve yüksek risk grubu olarak ikiye ayırmıştır. Düşük risk grubundaki hastalarda, sadece oral mukoza veya oral mukoza ile birlikte deri tutulumu vardır. Yüksek risk grubundaki hastalarda ise; oküler, genital, nazofarenks, özofagus ve/veya larenks mukozasında da tutulum vardır. 15 Sadece oral lezyonları olan hastalarda, topikal kortikosteroid ve intralezyonel steroid enjeksiyonu ana tedavi şeklidir. Hastalara, fluosinonid %0,05 veya klobetasol propionat %0,05 gibi fluoriated steroidler veya triamsinolon asetonid %0,1-0,5 9-24 hafta günde iki-üç kez verilebilir. İntralezyonel olarak seyreltilmiş triamsinolon asetonid 5-10 mg/ml kullanılır. Sekonder gelişebilecek kandidiyazise önlem olarak hastalara antimikotik ilaçlar veya klorheksidinli gargaralar verilmelidir. 1,5 Topikal siklosporin (takrolimus) kullanımı oral lezyonların tedavisinde etkili olabilir. Fakat karsinojenik potansiyelinden ve maliyetli olmasından dolayı tercih edilmemektedir. 5 Eğer oral lezyonlar devam ederse ve oküler, laringeal veya özofagus tutulumu olursa sistemik tedavi gerekir. 10 Dapson ilk tercih edilen ilaçlardandır. 5 Sistemik kortikosteroid olarak prednizon 1-1,5 mg/kg/gün tercih edilen diğer bir tedavi şeklidir. 15 Bu ilaçlar topikal kortikosteroidlerle kombine edilebilir. 5 Bu çalışmada amacımız, diş hekimliği kliniğinde teşhisi konan ve izlemleri yapılan hastalarımızda oral bölgedeki lezyonların benzer diğer lezyonlardan ayrımını yapabilmek ve sık görülmeyen bu hastalığın diş hekimliği açısından erken teşhisinin önemini vurgulamaktır. OLGU SUNUMLARI OLGU 1 Elli üç yaşındaki kadın hasta, alt ve üst dudak mukozasında var olan yanma şikâyetinin artması nedeni ile İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları Bilim Dalı Kliniğine başvurdu. Alınan anamnezde; aynı şikâyet nedeni ile kliniğimize başvurmadan yaklaşık bir yıl önce hastanın üst dudak mukozasından biyopsi alındığı, ancak kesin bir teşhis konulmadığı, liken planus şüphesi olduğu öğrenildi. Yapılan intraoral muayenede, sağlıklı oral mukoza görünümü mevcuttu ve spesifik bir klinik belirti görülmedi (Resim 1). Anamnez doğrultusunda liken planus ön tanısıyla, DIF inceleme için insizyonel biyopsi alındı. DIF inceleme sonucunda bazal membranda IgG, C3 ve fibrinojen lineer birikimi tespit edilerek MMP Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1) 55
OLGU 2 Elli yaşındaki erkek hasta, yaklaşık 1,5 aydır oral mukozada mevcut olan ağrılı ülserler nedeni ile İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları Bilim Dalı Kliniğine başvurdu. Yapılan intraoral muayenede; özellikle jinjivada lokalize, düzensiz kenarlı, psödomembranlı ülserler saptandı (Resim 2,3). Pemfigus vulgaris ve pemfigoid ön tanılarıyla histopatolojik ve DIF incelemeler için iki adet insizyonel biyopsi alındı. Patoloji sonucuna göre; çevrede epitelin tüm kalınlığını yüzeyde bırakacak şekilde subepitelyal ayrışma, yüzeyel subepitelyal alanda mononükleer iltihabi infiltrasyon, bazal membranda IgG ve C3 lineer birikimi tespit edilerek MMP tanısı konuldu; IgM ve IgA ise negatif olarak değerlendirildi. Hastanın göz muayenesi sonucunda, oküler tutulum saptanmadı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Kliniğinde sistemik kortikosteroid tedavisi gören hasta, kliniğimizde de topikal kortikosteroid, topikal epitelizan-sikatrizan ve topikal antifungal ilaçlar ile destekleyici tedavi altına alındı. Ayrıca, optimal oral hijyen sağlanması için hasta eğitimi yapıldı ve önerilerde bulunuldu. Hastanın tedavi sonrası kontrollerinde, 22 ay içinde nükse rastlanmamıştır. RESİM 1: Olgu 1 in klinik görüntüsü. (Renkli hali için Bkz. http://dishekimligi.turkiyeklinikleri.com/) tanısı konuldu; IgM ve IgA ise negatif olarak değerlendirildi. Hasta, oküler tutulumun değerlendirilmesi amacıyla İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Kliniğine yönlendirildi; oküler tutulum saptanmadı. Daha sonra hastamızın sistemik kortikosteroid tedavisine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Kliniğinde başlandı. Prednizolon tedavisini bir ay boyunca alan hastamıza, kliniğimizde de topikal kortikosteroid ve topikal antifungal ilaçlar ile destek sağlandı. Ayrıca, optimal oral hijyen sağlanması için hasta eğitimi yapıldı ve önerilerde bulunuldu. Hastanın şikâyetleri ortadan kaldırılmış olup, yapılan 14 aylık izlem süresince nüks görülmemiştir. TARTIŞMA MMP ender görülen, öncelikli olarak mukoz membranları etkileyen, subepitelyal, otoimmün bir hastalıktır. 4 En sık oküler ve oral mukozal alanlarda ortaya çıkar. 1 Kadınlarda görülme sıklığı erkekler- RESİM 2: Olgu 2 nin damak bölgesindeki lezyonun görüntüsü. (Renkli hali için Bkz. http://dishekimligi.turkiyeklinikleri.com/) RESİM 3: Olgu 2 nin alt çenesindeki lezyonun görüntüsü. (Renkli hali için Bkz. http://dishekimligi.turkiyeklinikleri.com/) 56 Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1)
den iki kat daha fazladır. 1,2 MMP nin görülme sıklığı 2-5/100 000 olarak saptanmıştır. Orta yaş ve üzerinde görülme sıklığı artan MMP ye, en çok 5-6. dekadlarda rastlanır. 6,16 Yirmi yaş altı bireylerde görülme sıklığı oldukça azdır. 16 Mostafa ve ark. 2009 yılında yayımladıkları çalışmada, 2009 yılına kadar sadece oral lezyonları olan yedi çocuk olgu bildirildiğini, kendi olgularının sekizinci olduğunu söylemiştir. 17 Çocuklarda görülen MMP erişkinlerdeki ile benzer klinik, histolojik ve immünofloresans özellikler gösterir. Kız çocuklarında görülme sıklığı daha fazladır. 16 Bildirdiğimiz olgular, literatürdeki MMP yaş ortalaması ile uyumludur. MMP de özellikle oral mukozal lezyonlar (%85) mevcuttur. Sonra sırasıyla; konjonktiva (%64), deri (%24), farenks (%19), eksternal genital mukoza (%17), nazal mukoza (%15), larenks (%8), anüs (%4) ve özofagus (%4) etkilenir. 18 1988 yılında Muller ve Salzer tarafından bronşiyal tutulum da rapor edilmiştir. 19 Lezyonlar tutulum alanlarına göre farklı komplikasyonlara neden olabilirler. Oral lezyonlar ağrıya neden olduklarından, hastalarda beslenme eksikliğine bağlı kilo kaybı görülür. Konjonktiva tutulumu körlükle sonuçlanabilir. Larenksteki lezyonlar yaşamı tehdit edecek skar bırakırlarsa trakeostomi gerekebilir. 20 MMP de oral mukoza ilk ve en sık tutulum gösteren bölge olduğundan, erken teşhiste diş hekiminin rolü önemlidir. Oküler lezyonlar genellikle oral lezyonları takiben oluşur. Konjonktival sikartrizasyon kronik ve yavaş bir şekilde ilerleme gösterir. Ancak hastalığın seyri sırasında inflamasyonun arttığı ve hızla sikartrizasyonun izlendiği dönemlerde gözlenir. Oküler sikartrizasyonun durdurulması topikal tedavi ile mümkün değildir. Uzun süreli ve yüksek doz sistemik kortikosteroidler hastalığın kısmen de olsa kontrol altına alınmasında etkilidir. 21 İlk olarak 1974 yılında Dave ve Vickers, MMP tedavisinde azotiprinin steroidler ile birlikte kullanımının hastalığın kontrolünü sağlamada etkin olduğunu bildirmişlerdir. 22 Tauber ve ark. 1991 yılında yayımladıkları çalışmalarında oküler MMP nin kontrol altına alınmasında immünosupresif tedavinin etkili olduğunu, hafif ve orta dereceli vakalarda tek başına dapson tedavisinin çoğu olguda (%93) remisyona neden olduğunu bildirmişlerdir. 23 Sistemik olarak gerek kortikosteroidlerin gerekse immünsupresiflerin kullanımı birçok yan etkiye neden olmaktadır, tedavi zahmetlidir ve tedaviye rağmen körlükle sonuçlanan vakalar bildirilmiştir. Tedavi protokolü hastalığın yüksek veya düşük risk grubunda yer almasına göre değişmektedir. Sadece oral lezyonları olan hastalar düşük risk grubundadır. 20 Bu hastalarda yüksek etkili topikal kortikosteroidler ile tedaviye başlanır, ancak genellikle bu tedavi yetersiz kalır ve sistemik kortikosteroid tedavisine geçilir. 6 Sıklıkla prednizon günde 1-1,5 mg/kg verilir. 15 Kortikosteroide dirençli olan hastalarda ise dapson veya tetrasiklin ile nikotinamid kombinasyonu tercih edilebilir. Yüksek risk grubundaki hastalarda; siklofosfamid, azatioprin ve metotreksat sistemik kortikosteroid ile kombine edilerek kullanılır. 6 Ahmed ve Colon 2001 yılında yayımladıkları çalışmada, intravenöz immünglobulin ile tedavi ettikleri sekiz oral pemfigoid hastasında olumlu klinik sonuçlar ile hastalığı kontrol altına aldıklarını bildirmişlerdir. 24 Sami ve ark. 2002 yılında yaptıkları çalışmada, beslenmelerini engelleyecek derecede oral lezyonları olan yedi hastada intravenöz immünglobulin ile yaptıkları tedavi sonucunda oral kavitedeki lezyonların tamamen kaybolduğunu ve herhangi başka bir mukozal tutulum olmadığını belirtmişlerdir. 25 Bildirdiğimiz olgularda sadece oral mukoza tutulumu görülmüş ve hastaların tedavileri düşük risk grubu protokolüne uygun yapılmıştır. Sistemik kortikosteroid ile tedavi edilen hastaların yapılan kontrollerinde nüks görülmemiştir. MMP olgularında oral mukozal alanlardan en çok etkilenen jinjiva olduğu için, oral hijyen optimal seviyede olmalıdır. Diş hekiminin önereceği yumuşak bir fırça ve uygun fırçalama yöntemi ile bakteri plağını azaltmak için ağrı ve kanamaya rağmen hasta rutin diş fırçalamasını yapmalıdır. 6 Hastalığın inflamasyonunun kontrolü kortikosteroid kullanımı ile olurken, sekonder enfeksiyöz ataklar ise dental plak kontrolü ile sağlanabilir. SONUÇ MMP nadir görülen bir oral mukozal hastalıktır. Hastalığın erken evre bulguları özellikle jinjivada görülür ve diş hekimine ayırıcı tanıda önemli bir görev yükler. Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1) 57
Dental tedavileri için diş hekimine başvuran hastalarımızda dört kadran muayene ile beraber, oral mukozal dokuların (dil, ağız tabanı, bukkal mukoza, sert ve yumuşak damak) muayenesi oral kanser ve otoimmün hastalıklar başta olmak üzere birçok önemli hastalığın erken teşhisini sağlar. Erken teşhis pek çok hastalıkta olduğu gibi MMP için de prognozda belirleyicidir. Özellikle körlükle sonuçlanabilen oküler lezyonlardan korunma anlamında önemlidir. Bu çalışmada belirtilen olguların erken teşhisi dikkatli bir klinik gözlem ile yapılmış ve bu şekilde prognozları olumlu etkilenmiştir. 1. Bagan J, Lo Muzio L, Scully C. Mucosal disease series. Number III. Mucous membrane pemphigoid. Oral Dis 2005;11(4):197-218. 2. Neville BW, Damm DD, Allen CM, Bouquot JE. Immune-mediated diseases and their evaluation. Oral and Maxillofacial Pathology. 3 rd ed. St. Louis: Saunders Elsevier; 2009. p.771-4. 3. Sapp JP, Eversole LR, Wysocki GP. Immunemediated disorders. Contemporary Oral and Maxillofacial Pathology. 1 st ed. New York: Mosby; 1997. p.254-6. 4. Greenberg MS, Glick M. Ulcerative, vesicular, and bullous lesion. In: Burket LW, Greenberg MS, Glick M, Ship JA, eds. Burket s Oral Medicine Diagnosis and Treatment. 3 rd ed. Hamilton: BC Decker; 2003. p.72-4. 5. Scully C, Muzio Lo L. Oral mucosal diseases: Mucous membrane pemphigoid. Br J Oral Maxillofac Surg 2008;46(5):358-66. 6. Darling MR, Daley T. Blistering mucocutaneous diseases of the oral mucosa--a review: part 1. Mucous membrane pemphigoid. J Can Dent Assoc 2005;71(11):851-4. 7. Bruch-Gerharz D, Hertl M, Ruzicka T. Mucous membrane pemphigoid: clinical aspects, immunopathological features and therapy. Eur J Dermatol 2007;17(3):191-200. 8. Arisawa EA, Almeida JD, Carvalho YR, Cabral LA. Clinicopathological analysis of oral mucous autoimmune disease: A 27-year study. Med Oral Patol Oral Cir Bucal 2008;13(2): E94-7. 9. Ünür M, Doğan-Onur Ö. [Bullous pemphigoid]. Ağız Hastalıklarının Teşhis ve Tedavisi. 1. Baskı. İstanbul: Quintessence Yayıncılık; 2003. p.227-8. KAYNAKLAR 10. Scully C, Carrozzo M, Gandolfo S, Puiatti P, Monteil R. Update on mucous membrane pemphigoid. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1999;88(1):56-68. 11. Ahmed AR. Use of intravenous immunoglobulin therapy in autoimmune blistering diseases. Int Immunopharmacol 2006;6(4): 557-78. 12. Demathé A, Arede LT, Miyahara GI. Mucous membrane pemphigoid in HIV patient: a case report. Cases J 2008;1(1):345. 13. Sadler E, Lazarova Z, Sarasombath P, Yancey KB. A widening perspective regarding the relationship between anti-epiligrin cicatricial pemphigoid and cancer. J Dermatol Sci 2007;47(1):1-7. 14. Azizlerli G, Polat-Ekinci A, Topkarcı Z, Tambay E, Ötkür B, Rifaioğlu E, et al. [Recent developments, reforms, selected summaries from world literature in bullous diseases]. Turkiye Klinikleri J Dermatol-Special Topics 2008;1(4):73-82. 15. Neff AG, Turner M, Mutasim DF. Treatment strategies in mucous membrane pemphigoid. Ther Clin Risk Manag 2008;4(3):617-26. 16. Cheng YS, Rees TD, Wright JM, Plemons JM. Childhood oral pemphigoid: a case report and review of the literature. J Oral Pathol Med 2001;30(6):372-7. 17. Mostafa MI, Hassib NF, Nemat AH. Oral mucous membrane pemphigoid in a 6-year-old boy: diagnosis, treatment and 4 years followup. Int J Paediatr Dent 2010;20(1):76-9. 18. Canizares MJ, Smith DI, Conners MS, Maverick KJ, Heffernan MP. Successful treatment of mucous membrane pemphigoid with etanercept in 3 patients. Arch Dermatol 2006; 142(11):1457-61. 19. Müller LC, Salzer GM. Stenosis of left mainstem bronchus in a case of cicatricial pemphigoid. Eur J Cardiothorac Surg 1988;2(4): 284-6. 20. Ojha J, Bhattacharyya I, Stewart C, Katz J. Cicatricial pemphigoid with severe gingival and laryngeal involvement in an 18-year-old female. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007;104(3):363-7. 21. Akova YA, Sungur A, Aslan BS, Duman S. [Ocular cicatricial pemphigoid: immunohistopathological diagnosis and immunosuppressive therapy]. Turkiye Klinikleri J Ophthalmol 1994;3(3):200-4. 22. Dave VK, Vickers CF. Azathioprine in the treatment of muco-cutaneous pemphigoid. Br J Dermatol 1974;90(2):183-6. 23. Tauber J, Sainz de la Maza M, Foster CS. Systemic chemotherapy for ocular cicatricial pemphigoid. Cornea 1991;10(3):185-95. 24. Ahmed AR, Colón JE. Comparison between intravenous immunoglobulin and conventional immunosuppressive therapy regimens in patients with severe oral pemphigoid: effects on disease progression in patients nonresponsive to dapsone therapy. Arch Dermatol 2001; 137(9):1181-9. 25. Sami N, Bhol KC, Ahmed AR. Treatment of oral pemphigoid with intravenous immunoglobulin as monotherapy. Long-term follow-up: influence of treatment on antibody titres to human alpha6 integrin. Clin Exp Immunol 2002;129(3):533-40. 58 Turkiye Klinikleri J Dental Sci 2013;19(1)