Doç. Dr. Hüseyin ÖNEN



Benzer belgeler

1. İklim Değişikliği Nedir?

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

Sunan: Prof.Dr.Alper Çabuk

GÖZDE BEDİR İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

İklim ve İklim değişikliğinin belirtileri, IPCC Senaryoları ve değerlendirmeler. Bölgesel İklim Modeli ve Projeksiyonlar

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ VE OLASI ETKİLERİ. Mehmet Ziya Varol

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

PROJE TABANLI DENEY UYGULAMASI

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

BİYOMLAR SUCUL BİYOMLAR SELİN HOCA

I.10. KARBONDİOKSİT VE İKLİM Esas bileşimi CO2 olan fosil yakıtların kullanılması nedeniyle atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu artmaktadır.

%78 Azot %21 Oksijen %1 Diğer gazlar

10. SINIF KONU ANLATIMI. 48 EKOLOJİ 10 BİYOMLAR Sucul Biyomlar

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü

Bulguları kaydetme, karşılaştırma, gözlem yapma. Anlatım, tartışma, beyin fırtınası

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

EKOLOJİ EKOLOJİK BİRİMLER

Dü nyamızdaki Hassas Denge

KUTUPLARDAKİ OZON İNCELMESİ

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ İLE HAYVANSAL BESLENMENİN (HAYVANCILIK SEKTÖRÜ) İLİŞKİLERİ VE SONUÇLARI; BİTKİSEL GIDA SEKTÖRÜ İLE

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

İklim Değişikliği. Dr. Aslı Numanoğlu Genç. Atılım Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü

ÇEV 219 Biyoçeşitlilik. Ötrofikasyon. Ötrofikasyon

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

Çevre Biyolojisi

Çevre Yüzyılı. Dünyada Çevre

Ekosistem Ekolojisi Yapısı

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

10. SINIF KONU ANLATIMI. 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar

Ekosistem ve Özellikleri

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

Sera Gazı - Küresel Isınma ve Kyoto Protokolü

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KYOTO PROTOKOLÜ, TARIM SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAĞLI OLARAK YABANCI OT MÜCADELESİ

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

PROJE KONUSU NASIL BULUNUR? Prof. Dr. Turan GÜVEN

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri

TOPRAK. Bitki ve Toprak İlişkisi ÇAKÜ Orman Fak. Havza Yönetimi ABD. 1

IPCC 1.5 C Küresel Isınma Özel Raporu ve Türkiye ye Etkileri

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

İklim Değişikliği. Mercan DOĞAN Ahmet AKINCI Murat ÖZKAN Ela CÖMERT Ferhat ÜSTÜNDAŞ Aynur DEMİRTAŞ Sevda KOCAKAYA Merve Gizem GENÇ

KÜRESEL ISINMANIN CANLILAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

GÖL EKOSİSTEMİNDE EKOLOJİK KUŞAKLAR

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

PROJE DESTEKLĐ DENEY UYGULAMASI. Ders Sorumlusu:Prof. Dr. Đnci Morgil

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

GLOBAL ISINMA VE OLASI SONUÇLARI GLOBAL ISINMA (KÜRESEL ISINMA)

Kimyasal Toprak Sorunları ve Toprak Bozunumu-I

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ PERFORMANS ENDEKSİ 2017

KĐMYA EĞĐTĐMĐNDE PROJE DESTEKLĐ DENEY UYGULAMALARI. Proje Hedef Sorusu : Sera Etkisi Buzulları Nasıl Eritiyor?

DSÖ Sağlıklı Kentler YaklaĢımında Su Yönetimi

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Kategori Alt Kategori Program İçeriği Kazanımlar Dersler Arası İlişki I. HAYATSAL OLAYLAR

Küresel Değişim Ekolojisi BYL 327 Hacettepe Üniv. Biyoloji Bölümü lisans dersi

BİZ DEĞİŞELİM İKLİM DEĞİŞMESİN!

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 2023 YILI HEDEFLERİ

İÇİNDEKİLER. Çevre Eğitiminin Günümüzde Değişen Yüzü: Sürdürülebilir Yaşam Eğitimi

TEMA Vakfı, İstanbul Projeleri Raporu nu Açıkladı

ÇALIŞMA YAPRAĞI KONU ANLATIMI

I.6. METEOROLOJİ VE HAVA KİRLİLİĞİ

ÖĞRENME ALANI : CANLILAR VE HAYAT ÜNİTE 6 : İNSAN VE ÇEVRE

DA KÜRESEL ISINMA ĐLE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐKLERĐ NEDENĐ OLAN SERA GAZI EMĐSYONLARI HAKKINDA ÇEVRE EYLEM PLANI POLĐTĐKALARI

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

KONU MOTORLARIN ÇEVREYE OLUMSUZ ETKĠLERĠ VE BU ETKĠLERĠN AZALTILMASI

SIFIR KARBONDİOKSİT SALINIMI

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den

Prof.Dr.İlkay DELLAL

Bölüm 1: İklim değişikliği ve ilgili terminoloji

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

III. ÇALIŞMA GRUBU İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİLERİNE UYUM. 2. ÇALIŞTAY İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve SAĞLIK

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

Ayxmaz/biyoloji. Azot döngüsü. Azot kaynakları 1. Atmosfer 2. Su 3. Kara 4. Canlılar. Azot döngüsü

İKLİM VİDEO 3 Sera etkisi ne demek? Sera gazları hangileri? Sera gazı nedir? karbondioksit metan diazot monoksit

SU, HALDEN HALE GİRER

Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

Transkript:

KÜRESEL ISINMA VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK Doç. Dr. Hüseyin ÖNEN Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, 60240 Tokat Küresel ısınma özellikle son 50 yıldan bu yana yeryüzü ve okyanuslarda meydana gelen ortalama sıcaklıktaki artış olarak tanımlanabilir. Küresel ısınma daha önce de görülmesine rağmen, özellikle 1750 li yıllardan bu yana insanoğlunun doğayı hiçe sayarak artan oranda fosil yakıtları kullanması, ormanları tahrip etmesi ve tarımdaki yanlış uygulamalarının bir sonucu olarak atmosferde karbondioksit, metan, azot oksit gazları ve ozon ile su buharı oranındaki artışın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Atmosfere salınan bu gazlar yeryüzünü adeta doğal bir örtü ile kaplamakta, yeryüzü ve troposfer tıpkı güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan bir serayı andırmaktadır. Bu sebeple bu olay sera etkisi olarak anılmaktadır. İnsanlardaki tüketim eğilimlerinin giderek artması ile nüfus artışı beraberinde doğanın daha fazla tahrip edilmesini ve sera etkisine neden olan bu gazların salınımında giderek artışa neden olduğu saptanmıştır (Anonim, 2001a; Anonim, 2001a ve b; Booker ve ark., 2009). Yirminci yüzyılın başlangıcı ile sonu arasındaki kısa sürede ısınma belirgin bir hal almış ve küresel olarak yeryüzü sıcaklığı 0,7 0,8 C artmıştır. Önümüzde yirmi yılda sıcaklık artışının ortalama 0,2 C dolaylarında olacağı tahmin edilmektedir (Anonim, 2007). Küresel ısınmanın bir sonucu olarak yirminci yüzyıl boyunca dünya çapında deniz suyu seviyesi 10 ila 20 cm artmış, İsviçre de ki buzla

kaplı alanları 2/3 oranında azalmış, Kuzey Kutbundaki buzulların kalınlığı yaz sonları ve erken sonbaharda % 40 a varan oranlarda düşmektedir. Diğer yandan, Klimanjaro dağlarındaki buzlar %82 oranında erimiş, Nijerya, Çad gölü ve Senegal havzasında ki tatlı su kaynaklarında % 40-60 azalma saptanmıştır (Anonim 2001b; Anonim, 2009c McCarthy ve ark., 2001). Küresel ısınmanın nedenleri ve alınan tedbirler Güneş'ten gelen radyasyon oranındaki farklılıklar küresel sıcaklık artışına neden olurken, güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda ozon tabakasını da etkilemektedir. Dünya'nın Güneş çevresindeki yörünge ekseninde meydana gelen kayma ve sapmanın yeryüzünde soğuk ve bunu takip eden sıcak dönemlere yol açtığı, ayrıca "Güney salınımı sıcak olayı" olarak tanımlanabilecek El Nino hareketinin doğal ısınma kaynaklarını oluşturduğu bilinmektedir (Anonim, 2009a). Ancak güneş kaynaklı radyasyon ve yanar dağlar gibi doğal olaylardan kaynaklanan bu ısınma daha ziyade 1950 öncesine dayanmakta ve bugün karşılaştığımız küresel ısınmanın nedenleri arasında sayılmamaktadır (Anonim, 2007a). Sıralanan bu doğal olayların da ısınmada etkisi bulunmasına rağmen, küresel ısınma % 90 oranında insanların yeryüzünde yaptıkları yanlış uygulamalardan kaynaklanmıştır. Artan küresel ısınma iklimde büyük farklılıklara neden olmakta yani iklim değişiklikleri meydana getirmektedir. Sıcaklık artışının bugünkü haliyle kalmayacağı ve devam edeceği ön görüldüğünden tehlike karşısında 184 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir (Rio Deklarasyonu). Atmosferdeki sera gazı etkisi yapan insan kaynaklı (antropojen) birikimlerin önlenmesi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin en önemli amacı olarak tanımlanmıştır. Bu

protokolden sonra 1997 yılında Kyoto Protokolü ile taraf ülkelerin 2008-2012 döneminde sera etkisi yapan insan kaynaklı gazların salınımını 1990 daki düzeyinin en az %5 altına indirmesi hedeflenirken, ortaya çıkan anlaşmazlıkları sebebiyle Kyoto Protokolü herhangi bir yaptırım gücü ya da geçerliliği olmayan bir metin olarak kalmıştır. Ancak, BM Uluslararası İklim Değişikliği Paneli nin (IPCC) çalışmaları sonucunda, Avrupa dan kutuplara, hatta küçük ada devletlerine varana kadar küresel ısınmanın yol açabileceği sonuçların ortaya çıkarılmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir. İklim değişikliğinin muhtemel etkileri İklim modellerine göre 21. Yüzyılın sonlarına kadar küresel ısınmanın yüzey sıcaklığını muhtemelen 1,1 6,4 C daha arttıracaktır. Dolayısıyla, insanoğlu küresel iklim değişikliğinin sebeplerini dikkate almaz ve alınması gereken önlemleri göz ardı ederse sonuçlarının son derece yıkıcı olması beklenmektedir. Artan sıcaklık beraberinde yağış miktarı ile yağış rejiminin değişmesine neden olacaktır. Güney Doğu Asya da ani ve büyük ölçekli yağışların neden olacağı seller ve tehlikeli su baskınları görülürken, Asya nın orta kesimleri, Akdeniz, Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda da daha az düşen yağışların etkisiyle kuraklık tehdidi altında kalacaktır. Çeşitli senaryolara göre 2070'lerde akarsu potansiyelleri Avrupa'nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 oranında düşerken, Kuzey ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15 30 oranında artacak.

Kutuplardaki buzullar ile deniz dışı alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki deniz seviyesini yükseltecektir. 2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor. Deniz seviyelerinin yükselmesi ve şiddetli kasırga ve fırtınalar ile seller, deniz kıyısında yer alan yerleşim bölgelerini olumsuz etkileyebilecektir. Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080'lere geldiğimizde her yıl fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenebilecektir. Bazı bölgelerde kuraklık tarımsal üretimi oldukça sınırlarken, diğer bazı bölgelerde (özellikle kuzey bölgelerde) yağış miktarında ki artış ve oluşması muhtemel ılıman iklim, tarımsal üretimde artışa sebep olabilecektir. Asya'da birçok ülkede açlık sorunu olacak, 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısının 1,2 milyara yükselmesi tahmin edilmektedir. Kurak ve ülkemiz gibi yarı kurak iklim kuşağında yer alan ülkelerde çölleşme büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Artan sıcaklık ve yağış rejimindeki düzensizlikler, milyonlarca insanın sulak alanlarla iç içe yoksunluk içerisinde yaşamasına neden olurken vektörlerle taşınan sıtma ve kolera gibi hastalık salgınları daha sık görülecektir (Anonim, 2009a, McCarthy ve ark., 2001). Biyolojik Çeşitlilik Nedir? İnsan kaynaklı pek çok çevre problemi yanında küresel ısınma olgusu beraberinde biyolojik çeşitlilik kavramının önem kazanması sonucunu doğurmuştur. Zira biyolojik çeşitlilik bir ülkenin en temel doğal kaynaklarını oluşturur (Kençe, 1991). Biyolojik çeşitlilik farklı alanlarda farklı tanımlamalar gerektirebilir. Ancak kısaca yaşamdaki çeşitlilik veya yaşayan organizmaların çeşitliliği olarak tanımlanırken (Turan, 2007), aslında hem genetik,

hem de ekolojik çeşitlilik kavramlarını içerir. Dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kavramı sadece bir bölgede bulunan canlı tür sayısını içermez, o bölgede bulunan her bir türün gen havuzundaki kalıtsal bilgilerin çeşitliliğini (Genetik Çeşitlilik), bu bölgede bulunan farklı ekosistemleri, bu ekosistemdeki toplulukları, toplulukların sahip olduğu tür sayılarını ve bunlar arasındaki ilişkilerle de (Ekolojik Çeşitlilik) ilgilenir. Geniş anlamı ile dünya üzerinde şu ana kadar tanımlanabilmiş veya tanımlanmamış milyonlarca memeli, sürüngen, kuş, bitki, böcek, sürüngen vb ile bunların yaşam alanları biyolojik çeşitliliğin konusudur. Türkiye de Biyolojik Çeşitlilik Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında yer alan Türkiye nin coğrafi konumu ve topografik yapısı ile iklim özelliklerinde görülen çeşitlilik beraberinde çok farklı yaşam ortamları meydana getirmekte ve bu durum biyolojik çeşitliliğe temel oluşturmaktadır. Bu nedenle de Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından dünya üzerinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye de bugüne kadar kaydedilmiş olanlar da dâhil olmak üzere yaklaşık 80.000 canlı türünün var olduğu tahmin edilmektedir. Şu ana kadar kaydedilmiş yaklaşık 11.000 bitki türü

olduğunu ve bunların yaklaşık 3.700 ünün endemik yani dünya üzerinde sadece Türkiye de bulunduğunu belirtmeliyiz (Turan, 2007). Ülkemizde bulunan bitkilerin yaklaşık %35 inin endemik olması yanında hayvansal organizmaların sayıları da dikkate alındığında tek başına adeta bir kıtanın sahip olduğu biyolojik çeşitliliğe haiz olduğu ortaya çıkar. Dünyada Biyolojik Çeşitliliğin Durumu ve Küresel Isınmanın Olası Etkileri Ülkesel biyolojik çeşitlilik sadece o ülkede yaşayanları ilgilendirmez, zira bütün insanlığın ortak zenginliği olup gelecek nesillerin bizlere emanetidir. Çünkü canlı türlerinin yok olması sadece bizi değil gelecek nesilleri de etkileyecektir. Biyolojik çeşitlilik, gelecek nesiller için tarım, tıp, bilim ve teknolojinin en önemli ve en değerli doğal kaynaklarını oluşturacaklardır. Bu çerçevede FAO, gen kaynaklarını insanlığın ortak mirası olarak görmektedir. Ayrıca biyosfer dediğimiz ve içerisinde yaşadığımız dünyayı çevreleyen ortamda ülkesel sınırlar bulunmadığından, bir bölgede meydana gelen bir çöküş zincirleme olarak diğer bölgeleri de etkileyeceğinden, biyolojik çeşitliliğin korunması doğal olarak tüm insanlığı ilgilendirmelidir (Kençe, 1991).

Artan dünya nüfusunun beslenebilmesi ve diğer ihtiyaçlarının karşılanabilmesi açısından biyolojik çeşitlilik bizlere büyük bir kaynak teşkil etmektedir. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde gen kaynaklarının korunması ve bunların kullanımı için yapılan çalışmalar özellikle de biyoteknolojinin ulaştığı aşama dikkate alındığında biyolojik çeşitliliğin önemi daha kolay anlaşılacaktır. Yapılan çalışmaların daha ileriye götürülmesi ve insanlığın gelecekteki ortak sorunlarının çözümünde biyolojik çeşitliliğin bir parçası olan gen kaynakları büyük önem taşıyacaktır. Günümüzde nüfus artışı beraberinde artan oranda şehirleşmeyi ve biyolojik kaynaklar üzerindeki baskıyı ortaya çıkarmaktadır. Bir yandan tarım alanları elden çıkarken, diğer yandan ormanlar, çayır mera alanları ve diğer doğal yaşam alanları sahip olduğu doğal kaynaklar veya yeni tarım alanları kazanmak için plansızca tahrip edilmektedir. Bu tahribat sonucu yaşam alanı giderek daralan pek çok tür yok olma ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle tropikal yağmur ormanlarının tahribatının ulaştığı boyut inanılmaz düzeylerdedir. Sadece 1990 ile 2000 yılları arasında dünya ormanlarının % 0,23 ü, Asya da ise tüm ormanların %1,04 ü tahrip edilmiştir. Bu tahribat oradaki türlerin yok olması ile sınırlı kalmamakta, atmosferdeki karbondioksit miktarını arttıran yani küresel ısınmayı tetikleyen unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmakta ve bir bütün olarak yeryüzünü etkilemektedir. Yeryüzünde bir arada bulunan canlı toplulukları bir bütün olarak birbiri ile

adeta görülmez iplerle bağlı bir ilişkiler ağı oluşturur. Bu iplerden biri koptuğunda sonuçlarının ne olacağını kestirmek mümkün değildir. Çok önemsiz görülen bir tür bu sistem içerisinde önemli bir görev üstlenen anahtar türlerden olabilir. Bunun ortadan kalkması da sistemi bir bütün olarak çökertebilir. Kelebek etkisi olarak nitelendirilen bir teoriye göre çok basit bir olay büyük değişimlere sebebiyet verebilir. Dolayısıyla insan farkında olmadan kendi sonunu hazırlıyor olabilir. Çünkü en önemsiz görülen bazı türlerin yok oluşu bile tüm dünyadaki ekosistemi etkileme potansiyeline sahiptir (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1991). İnsanoğlunun özellikle son yüzyılda tabiatı hiç dikkate almadan yaptığı tüm tahribatların adeta birikmesi ile ortaya çıkan küresel ısınma, bir bütün olarak yeryüzünü etkilemektedir. Bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişiklikleri biyolojik çeşitliliğin en önemli unsurlarından olan ekolojik çeşitliliği önemli ölçüde etkilemektedir. Yapılan araştırma ve modellemelere göre yeryüzündeki ısı artışı yeryüzünün ilk dönemlerinde meydana gelen ve türlerin %95 inin yok olduğu dönemdeki ısının düzeyine yaklaşmaktadır (Turan, 2007). Bu tehdit şimdiye kadar karşılaştıklarımızın en önemlisi ve sonuçları itibarıyla en trajik olan olabilir. Sonuçlarının en fazla bir iki kuşak sonra çok daha şiddetli olarak ortaya çıkma ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

İklim değişikliğinin biyolojik çeşitliliğe etkileri Son yüzyılda, insanların ekosistem üzerinde etkileri tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar artmış, buna bir de iklim değişiklikleri eklenmiştir. İklim değişikliği bir realite olarak karşımızda durmaktadır. İnsanlardan kaynaklanan sera etkisine sebep olan gazların salınımı şu anda durdurulsa bile, bu değişiklikler gelecekte de devam edecektir. İklim değişiklikleri biyolojik çeşitlik açısından en dikkat çeken unsurdur. Ancak, ekosistem geçmişte meydana gelen ufak değişikliklere kolayca adapte olmuşsa da şu anda meydana gelen değişiklikler tarihte görülmedik ölçüde şiddetli, hızlı ve yıkıcıdır. Dolayısıyla küçük mikroorganizmalardan tutun da devasa memelilere varana kadar pek çok türün yeni koşullara kolayca adapte olamayacağı veya uygun koşullara sahip yeni yaşam alanlarına göç edemeyeceği düşünülmektedir (Anonim, 2007b). Doğadaki besin zincirinin bir kez kırılması inanılmaz sonuçlara yol açacağından canlı türlerinin bazılarının ortadan kalkması, diğer canlı türlerini de doğrudan etkileyecektir. Özellikle belirli koşullara adapte olmuş türler, meydana gelebilecek en ufak değişiklikten olumsuz etkilenebilmekte veya tamamen soyu tükenebilmektedir. Örneğin 1989 yılından beri görülemeyen altın karakurbağası gibi pek çok türün soyunun tükendiği düşünülmekte, Afrika da ki uzun süreli kurak dönemler filleri etkilemektedir (Anonim, 2002). İklim değişikliliği, türlerin dağılımına etki ederken, her geçen gün yeni türlerin yok olmasına, üreme zamanları ile gelişme sürelerinin (özellikle bitkiler için) değişmesine neden olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği arasındaki ilişki iki yönlü olarak çalışmaktadır. Biyolojik çeşitlilik iklim değişikliğinden etkilenmesine rağmen biyolojik çeşitliliğin uygun şekilde desteklenmesi, korunması ve idare edilmesi iklim değişikliğinin şiddetli etkilerini azaltacaktır. Bunu doğal ekosistemlerin korunması ve desteklenmesi ve rehabilitasyonu, tehlike altındaki türlere ait habitatların korunması, sığınak ve tampon bölgelerin oluşturulması, iklim değişikliklerini dikkate alarak

karasal, tatlısu ve deniz ekosistemleri için korunmuş alanların oluşturulması için projeler üretilmesi vb gerekmektedir (Anonim, 2003; Anonim, 2009d). Eğer bir çözüm üretilmezse, türlerin kitlesel tükenişlerinin çok yüksek boyutlara ulaşabileceği ve 2050 ye kadar bitki ve hayvan türlerinin dörtte birini ya da 1 milyondan fazlasının yok olacağı tahmin edilmektedir (Anonim, 2009b). Deniz, Ada ve Kutup Ekosistemlerine Etkileri: Okyanuslarda biriken karbon miktarları yüzünden okyanuslarda asitlik giderek artmakta, balıkların yaşamı bundan doğrudan etkilenmektedir. Kuzey kutbunda ise denizin buzla kaplı olduğu dönemin son derece kısalması kutup ayılarının yaşam alanlarını daraltmakta ve avlanabilmeleri için çok daha kısa süre kalmaktadır. İklim dalgalanmaları Kuzey Amerika da plankton popülasyonlarını düşürerek balinaların ana besin kaynaklarını azaltmaktadır. Şu anda iklim değişikliği nedeniyle yeterince gıda bulamamaları nedeniyle oluşan ölümler sonucunda kuzey buzul balinalarının sayısı 3000 e kadar düşmüştür. Pasifik bölgesinde deniz kaplumbağalarının cinsiyeti sıcaklığa bağlı olduğundan, artan sıcaklıkla dişilerin sayısı her geçen nesilde artarken, erkeklerin oranı düştüğünden deniz kaplumbağalarının nesli tehlike altına girmiştir. Hepsi birer karbon emme makinesi olan mercanların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülüyor. Denizin kimyasal özellikleri ve sıcaklığında meydana gelen değişiklikler böyle devam ederse 1950 yılında Avustralya nın büyük deniz resiflerinde mercanlarını %95 azaltacağı tahmin edilmektedir (Anonim 2009d). Böyle bir durum doğadaki karbon zincirinin kırılmasına ve buna bağlı olarak karbondioksit emisyon miktarlarının inanılmaz boyutlarda artmasına sebep olabilir (Anonim 2009b).

Benzer şekilde deniz sularının yükselmesi, yüzey sıcaklığın artması, meydana gelen büyük fırtına ve kasırgalar ile kıyı kesimlerdeki erozyonlar gibi olayların bir sonucu olarak denizler yanında ada ekosistemleri de iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmektedir. Kara ve denizlerin birleştiği yerlerde bulunan ve son derece duyarlı ekosistemler olan mangrov ormanları ile içerisinde pek çok canlı barındıran ada ekosistemleri tehlike altındadır. Sucul Ekosistemlere Etkisi: Sulak alanlar, yağmur ve kar suyunun alçak havzalara dolarak oluşturduğu göller ve nehirler veya bataklık benzeri rutubetli ve çamurlu alanlardır. Sulak alanlar çok sayıda bitki ve hayvan barındırır. Örneğin dünyada yakalanan balıkların üçte ikisi yaşamlarına sulak alanlarda başlarlar. Yeryüzünün en verimli ekosistemleri olup korunmaları gerektiği yeni anlaşılmıştır. İklim değişikliği sonucu oluşacak kuraklık nedeniyle bu alanlardaki flora ve fauna büyük risk altındadır. Yağışlardaki en ufak değişiklik özellikle suya bağlı olan kurbağaları etkilemektedir, buna sıcaklıktaki artı ilave olduğunda sudaki fungal etmenlerdeki artış kurbağa ve balıklardaki hastalıkları arttırmakta ve nesillerini tehlike altına atmaktadır. Tarımsal ekosistemlerde biyolojik çeşitliliğe etkisi: Dünyada ki karaların yaklaşık olarak 1/3 ü insanlara gıda temin etmek gayesi ile tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Tarımsal üretimin temel faktörlerinden birisini iklim oluşturduğundan iklimdeki değişiklik tarımı şiddetli biçimde etkileyecektir. Tarımsal üretim için ortam oluşturan toprağın oluşumu, karakter kazanması ve verimliliği esas itibariyle iklimin bir fonksiyonu olarak ortaya çıkmaktadır. İklim elemanlarından, özellikle sıcaklık ve yağış toprak özelliklerinin oluşmasında önemli rol oynamakta, sıcaklığın artması ile toprakta süre gelen

kimyasal, biyolojik ve fiziksel olayların hızı artış gösterirken, parçalanmalar hızlanmaktadır. Sıcaklık değişimleri de toprak oluşumu ve özellikleri üzerine son derece büyük etki yapmaktadır (Durak ve Ece, 2007). Örneğin, hava sıcaklığının 10 C artması toprakta meydana gelen kimyasal olayların hızını 2-3 kat arttırabilmektedir (Dinç ve ark, 1987). Yağışın düzeni ve miktarı ise topraktaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik reaksiyonlar üzerine oldukça etki etmekte, parçalanma sonucu ortaya çıkan ayrışma ürünlerinin yıkanmasına neden olmaktadır. Yağışların artmasıyla toprakların uzun süre su ile doygun kalması oksijen miktarını azaltmaktadır. Bundan bitkilerin gelişmesi olumsuz yönde etkilenirken, toprağın ph sı düşmekte asidik özellik kazanmaya başlamaktadır. Bu durum topraktaki saprofit mikroorganizmaların çalışmasını olumsuz yönde etkilerken (Durak ve Ece, 2007), bunun tersine yararlı antagonistlerin azalması toprakta bulunan zararlı fungal etmenlerin faaliyetlerinde ise artışa neden olmaktadır. Dolayısıyla tarım alanlarında bitki hastalıklarında artış görülecektir. İklim değişiklikleri sonucunda meydana gelen ekstrem hava olaylarıyla toprak erozyonu, artan sıcaklık ve buharlaşmayla oluşan tuzluluk, büyük çaplı yangınlar gibi değişiklikler görülebilecektir. Dolayısıyla küresel ısınma sonucu oluşan iklim değişiklikleri toprak ve buna bağlı olarak bitkiler açısından da büyük öneme sahiptir. Bu olaylar toprak özelliklerinin hızla değişimine neden olurken, buna bağlı olarak da tarımsal üretimde verim, ürün kalitesi ve üretim deseninde farklılıklar ortaya çıkmaktadır. İklim değişikliği tarımsal ekosistemler de olduğu gibi doğal ekosistemlerde de benzer farklılıklara neden olmaktadır. Ekosistemde besin zincirinin ilk basamağını oluşturan yani temel üreticiler konumundaki bitkilerin etkilenmesi bütün olarak sistemleri etkileyecektir. Bitkiler ekosistemdeki enerji ve karbon akışı için büyük öneme sahiptir. Bir bütün olarak canlı materyalin % 90 nı bitkisel kökenli olup, bu bitkiler olmazsa

hayat olmaz anlamına gelmektedir. Bitkilerin gelişimi için güneş enerjisi yanında yağış, besin elementleri, sıcaklık ve karbondioksit gibi iklim değişikliğinden etkilenecek faktörler büyük önem taşımaktadır (Ziska, 2008). Ancak iklim değişikliğinin zararlı etkileri yanında yararlı değişikliklere neden olacağı da beklenmektedir. Dolayısı ile küresel olarak beklenen iklim değişikliği birçok olumsuzluğu beraberinde getirmesine rağmen, bazı bölgelerde toprakların fiziksel kalitesini arttıracak ve atmosferik CO 2 in artması sonucunda toprak verimliliğinde göreceli bir artış söz konusu olacaktır (Durak ve Ece, 2007). İklim değişiklikleri beraberinde vejetasyon süresi ve gece gündüz sıcaklık farklılıklarında değişiklikler de getirecektir. Bu da bazı bitkileri olumlu, bazılarını olumsuz etkileyecektir. Artan sıcaklık buğdaygiller gibi bitkilerin daha hızlı gelişimine olanak verecek, fakat hızlı gelişme genellikle tane bağlama için daha az zaman anlamına geldiğinden verimde düşüş olarak kendini gösterecektir. Sıcaklık artışı, yeterli su olmaması durumunda su için rekabetin artmasına neden olacaktır. Kışların kısalması ve vejetasyon süresinin uzaması özellikle zararlı böceklerin etkinliğini arttıracaktır. Pek çok kültür bitkisi artan karbondioksit miktarı ve ufak sıcaklık artışlarına olumlu tepki verirken, aşırı sıcaklıklar verimi olumsuz yönde etkilemektedir. Artan yağış miktarı verimi, olumlu etkilerken şiddetli yağışlar ve kuraklık ise bitkileri olumsuz yönde etkileyecektir. Dolayısıyla, bütün bitkilerin bundan aynı derecede olumlu etkileneceğini düşünmek hayalden öteye gitmez. Özellikle olumsuz çevre koşullarına karşı son derece

dirençli olan yabancı otların (Özer ve ark, 2001), bilhassa da istilacı türlerin gerek tarım alanlarında ve gerekse doğal ekosistemlerde çok daha fazla etkin hale geçmesi ve bu bölgelerin biyolojik çeşitliliğini olumsuz yönde etkilemeleri beklenmektedir. Ayrıca artan karbondioksit miktarının yabancı otların gelişimini olumlu yönde etkilerken herbisitlerin etkinliğinde düşüşe neden olmaktadır. Bu da tarım alanlarında özellikle istilacı türlerin her geçen gün artış göstereceğini ortaya koymaktadır (Ziska, 2008). Tıpkı yabancı otlarda olduğu gibi zararlı böcekler ve hastalıklar için son derece uygun koşullar oluşacaktır. Artan karbondioksit miktarı kültür bitkilerinde stres koşullarını arttıracağından hastalık ve zararlılar çok daha etkin hale geçecektir. Artan karbondioksit miktarı Mera ve otlaklarda bir taraftan istilacı türlerin popülasyon yoğunluğunu arttırırken, diğer taraftan bitkilerdeki azot ve protein oranını etkilediğinden yem kalitesini olumsuz yönde etkileyecektir. Artan sıcaklık, hastalıklar ve ekstrem iklim olayları evcil hayvanların verimliliğini de etkileyecektir (Anonim, 2009d).

İnsanoğlu tarih boyunca tam 7000 bitki türünü kültüre almasına rağmen, günümüzde bunlardan sadece 15 i bitki türü ile 8 hayvan türü tüm gıda ihtiyacımızın %90 nını karşılamaktadır (Anonim, 2009d). Bu sebeple bu türlerin yabani formları bizim için büyük önem taşımakta ve biyolojik zenginlik olarak kabul edilmektedirler. Ancak maalesef pek çok yabani türün nesli tehlike altında bulunmaktadır. Örneğin ıslahçılar için büyük bir potansiyel olabilecekken yabani patateslerin yaklaşık ¼ kadarı son 50 yılda kaybolmuştur. İklim değişikliğinin, tarımsal üretim yanında son derece büyük öneme sahip olan hatta muhtemelen sorunların çözümünü içinde barındıran, kültür bitkilerinin yabani formlarındaki bu kayboluşu çok daha hızlandırmasından endişe edilmektedir. Kurak ve yarı kurak bölgelerdeki alanlar: Bu bölgelerde yer alan savanalar, çayır ve meralar ile Akdeniz iklimine sahip bölgeler biyolojik çeşitlik aşısından son derece zengin olup, günümüzdeki kültür bitkileri ile evcil hayvanların ana vatanı olması hasebiyle son derece önemlidir. Ancak bu bölgeler iklim değişikliğine oldukça duyarlıdırlar. Şu anda dahi baskı altında olan bu bölgeler mutlaka korunmalıdır. Zira buralarda yağış ve sıcaklıktaki son derece küçük değişiklikler dahi biyolojik çeşitliliği etkileyebilecek boyutta olabilir. Bu bölgede meydana gelen deşiklikler sadece biyolojik çeşitliliği değil burada bulunan insanları da büyük oranda etkileyecektir. Hali hazırda Afrika nüfusunun yaklaşık %70 i böyle alanlarda yaşamaktadır. Akdeniz havzası gibi dünyanın diğer kurak ve yarı kurak bölgeleri de ele

alındığında toplam olarak 2 milyar insan bu özelliğe sahip topraklarda yaşam sürmektedir (Anonim, 2009d). Bu bölgelerde yangınların önemli tehlikeler oluşturması beklenebilir. Orman Ekosistemleri: biyolojik çeşitliliğin korunması ve iklim değişikliğinin yavaşlatılması ormanların korunmasına bağlıdır. Çünkü hâlihazırda karasal ekosistemlerde bulunan karbonun %80 ini ormanlar depolamaktadır. Karaların üçte birini kaplarken, tüm türlerin 3 te 2 sini barındıran orman ekosistemleri iklim değişikliklerine oldukça duyarlıdır. 1 o C lik değişiklik dahi orman kompozisyonunda önemli değişikliklere neden olabilir. Yine zararlı ve hastalık etmenleri ile yangınlar ormanlar için büyük tehdit oluşturma potansiyelinde olacaktır. Örneğin daha önce İngiltere nin soğuk kışları nedeniyle ormanlarda hiç görülmeyen zararlı türler görülmeye başlanmıştır. Yine Kanada nın kutuplara yakın bölgelerinde bulunan tundra alanları, küresel ısınma nedeniyle yerini yavaş yavaş çalı ve ladinlerden oluşan ormanlara bıraktığı saptanmıştır. 1700 ile 1925 arasında önemli bir değişiklik görülmemesine rağmen, yaklaşık son bir asır gibi kısa sürede meydana gelen bu değişimin son derece hızlı bir şekilde ortaya çıkan küresel ısınmanın bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Bitki örtüsündeki bu değişikliklerin kuzey Amerika Ren Geyiği, büyük beyaz kanada yaban koyunları ve diğer tundra hayvan türlerini de olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir (Anonim, 2007c). Dağ ekosistemleri: Dağlar yeryüzünün % 27 kadarını kaplamakta ve kendine özgü pek çok türü barındırmaktadırlar. Artan sıcaklığın etkisiyle burada bulunan endemik türlerin çok daha yükseklere çıkma imkânı bulunmadığından tehlike altındadırlar. Örneğin Alplerde daha önce aşağılarda bulunan bazı bitki türlerinin giderek

yukarılara yayıldığı, sadece dağların tepe kısımlarında bulunan bazı türlerin ise tamamen ortadan kalktığı görülmektedir. Yine Kuzey Amerika da yer alan Grinnell ve Pedersen dağ buzullarının yoğun şekilde eridiği saptanmıştır. Yüksek dağlardaki buzulların erimesi dağ ekosistemlerini etkilerken, dağların su tutma kapasitesini de etkilemekte, bu da dağ eteklerinde bulunan ekosistemleri etkilemektedir (Anonim, 2001b; Anonim, 2005; Hall, 1994). Sonuç olarak: iklim değişikliği, bir taraftan sıcaklık stresi, yağış miktar ve rejiminin değişmesi, şiddetli yağışlarla besin elementlerinin yıkanması veya sıcaklıkla organik maddenin hızla parçalanması, güçlü rüzgâr ve şiddetli yağışlarla meydana gelen erozyonla toprak kaybı ve kurak bölgelerde meydana gelen büyük yangınlar ile kültür bitkilerinin gelişimini etkilerken diğer taraftan hastalık ve zararlılar ile yabancı otların problem olmasına neden olduğundan büyük önem taşımaktadır. Özellikle zaten yüksek sıcaklık değerlerine sahip tropik ve (ülkemizin içerisinde yer aldığı) suptropik bölgelerde sıcaklık stresi ve kuraklık, üründe 1/3 e varan oranlarda düşüşe neden olabilir (Anonim, 2001a). Bu sebeple çevreyle dost tarımsal uygulamaların ve sistemlerin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının özellikle biyoçeşitlilik açısından önemli alanlarda desteklenmesi, önemli doğal ekosistemlerin ve tehdit altında olan hayvan ve bitki türlerinin korunması gerekmektedir. İnsan ve hayvan sağlığı için büyük riskler taşıyan sentetik gübre ve bitki koruma ilaçlarının kullanımında çevreye gereken özen gösterilmelidir. Küresel ısınmanın etkilerini azaltmak ve suyumuzu en ekonomik biçimde kullanmak için; su kirliliğini azaltıması, su kalitesinin izlenmesinin, akiferlerden aşırı su çekimi, aşırı sulamadan kaynaklı tuzlanma, erozyon, doğal ve yarı doğal habitatların bozulması ve sulak alanların yok olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir (Dıvrak ve Eryılmaz, 2005). Ayrıca, yerel çeşitlerin korunması, yaban arıları, kuşlar ve yarasalar gibi polinatörlerin korunması ve biyolojik mücadele prensiplerinin

uygulanması, arazi kullanımın değiştirilmesi, tarım topraklarının idaresi ve azotlu gübre kullanımının azaltılması, anız yakılmasının önüne geçilmesi, geviş getiren hayvanların sayılarının ayarlanması, çeltik tarımının metan emisyonunu azaltacak şekilde geliştirilmesi ve bozulan tarım arazilerinin ıslahı gibi önlemler atmosfere salınan ve sera etkisi yapan gazları azaltacaktır (Anonim, 2009d). Zira dünya çapında salınan sera gazlarının %20 si tarımsal aktivitelerin sonucudur. Kaynaklar Anonim 2001a. UNEP. Climate Change Information Sheets, accessed online at http://www.unep.org/dec/docs/info/ccinfokit/infokit-2001.pdf Anonim, 2001b. (UNFCCC) Feeling the Heat, accessed online at http://unfccc.int/essential_background/feeling_the_heat/items/2918.php Anonim, 2002. UNEP-WCMC Species Sheet, (February) 2002. http://www.unepwcmc.org/species/factsheets/toad/sheet.htm Anonim, 2003. Technical Expert Group on Biological Diversity and Climate Change. CBD Technical Series No.10, Secretariat of the Convention on Biological Diversity. Guidelines for promoting synergy among activities addressing biological diversity, desertification, land degradation and climate change. CBD Technical Series No. 25, Secretariat of the Convention on Biological Diversity. Anonim, 2007a: Summary for Policymakers. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M.Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. Anonim, 2005. http://www.globalwarmingart.com/wiki/file:pedersen_glacier_jpg Anonim, 2007. Biodiversity and Climate Change. Biodiversity and Climate Change. Convention on Biological Diversity (CBD) yayınları. Anonim, 2007c. http://news.nationalgeographic.com/news/2007/03/070309-warming-tundra.html Anonim, 2009a. küresel ısınmanın sonuçları http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kureselisinmanin-sonuclari.html Anonim, 2009b. Küresel Isınmanın Etkileri http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kureselisinmanin-etkileri.html Anonim, 2009c. UNFCCC, Feeling the Heat, accessed online at http://unfccc.int/essential_background/feeling_the_heat/items/2918.php Anonim, 2009d. Global Climate Change Impacts in the United States. Agriculture. The U.S. Climate Change Science Program

Booker, F., R. Muntifering, M. McGrath, K. Burkey, D. Decoteau, E. Fiscus, W. Manning, S. Krupa, A. Chappelka, D. Grantz. 2009. The Ozone Component of Global Change: Potential Effects on Agricultural and Horticultural Plant Yield, Product Quality and Interactions with Invasive Species. Journal of Integrative Plant Biology Vol. 51 No. 4 Dinç, U., Kapur, S., Özbek, H. ve Şenol, S. 1987. Toprak Genesisi ve Sınıflandırılması, Ç.Ü. Yayınları, Ders Kitabı, 7.1.3, Adana. Dıvrak, B.B. ve. Eryılmaz, Ç.D 2005. AB ye Uyum Sürecinde Tarım ve Çevre. Powerpoint Sunu, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Su Kaynakları Programı. Durak A. ve Ece A., 2007. İklim Değişikliğinin Toprak Özelliklerine ve Sebze Tarımına Etkisi. I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi TİKDEK 2007, 11-13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul Hall, M.H.P., 1994. Predicting the impact of climate change on glacier and vegetation distribution in Glacier National Park to the Year 2100. Syracuse, NY: State University of New York, 192 pp. M.S. Thesis. Kençe, A. 1991. Biyolojik çeşitlilik. Çevre sorunları üzerine, Türkiye Çevre sorunları Vakfı Yayınları, Sayfa: 234-248. Kavaklıdere/Ankara. Kışlalıoğlu M. ve Berkes F., 1991. Türleri neden koruyalım? Çevre sorunları üzerine, Türkiye Çevre sorunları Vakfı Yayınları, Sayfa: 234-248. Kavaklıdere/Ankara. McCarthy, J. J., O. F. Canziani, N. A. Leary, D. J. Dokken and K. S. White. 2001. Climate Change 2001: Impacts, Adaptation, and Vulnerability. IPCC, Cambridge University Press, UK. Özer, Z., Kadıoğlu, İ., Önen H., Tursun, N., 2001. Herboloji (Yabanci ot bilimi - 3. baskı) Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Yayınları no:20, Kitap serisi no:10, Tokat. Turan, L. 2007. Biyolojik çeşitlilik ve Türkiye. TUBİTAK. Ziska, L. H., 2008. Climate Change and Invasive Weeds.Powerpoint sunu, Northeastern Weed Science Society Meetings, Philadelphia, Pennsylvania.