Sübjektivist Paradigma



Benzer belgeler
İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

Kapitalizm. Norman Barry

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

4)Yukarıdaki 3 temel varsayım altında ekonomi daima tam istihdamdadır ve fiyatlar genel seviyesi istikrarlıdır.

DR. Caner Ekizceleroğlu

İktisat Nedir? En genel haliyle İktisat bir tercihler bilimidir.

İKİNCİ ÖĞRETİM AVUSTURYA İKTİSAT OKULU

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

SAY 203 MİKRO İKTİSAT

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

Genel Ekonomi Dersi. Dr. Osman Orkan Özer

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

Ekonomi II. 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL

EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER )

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

DERS PROFİLİ. İktisadi Düşünce Tarihi ECO419 Güz Yrd. Doç. Dr. Serhat Koloğlugil


ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ZUBRÝTSKÝ, MÝTROPOLSKÝ, KEROV KAPÝTALÝST TOPLUM ERÝÞ YAYINLARI. Kapitalist Toplum

Mehmet Rauf Kesici. Emek Piyasaları. dipnot yayınları

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

İKTİSAD VE EKONOMİ TERİMLERİNİN FARKI

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİNİN ULUSLARARASI BOYUTU

İKTİSAT ECONOMICUS TAMAMI ÇÖZÜMLÜ SORU BANKASI DİLEK ERDOĞAN KURUMLU TEK KİTAP. Mikro İktisat Makro İktisat Para-Banka-Kredi Uluslararası İktisat

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Ders İçeriği (2. Hafta)

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm BİR BİLİM OLARAK İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ...9

Dersin Kaynakları. Ġktisat I. Ekonomi... Kıtlık...

TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİNİN ULUSLARARASI BOYUTU

İşletme - Ders 1. Temel Ekonomik Kavramlar

fizik güncesi ALBERT EINSTEIN DAN 10 HAYAT DERSİ Haftalık E-bülten MARMARİS KAMPÜSÜ

Bu büyüme sayılmaz (mı?) Türkiye ekonomisinin 2010 daki yüksek büyüme hızı 2009 krizinin yanıltıcı bir sonucu değildir.

1. Giriş Giriş...19

Selçuk Üniversitesi 26 Aralık, 2013 Beyşehir Turizm Fakültesi-Konaklama İşletmeciliği Genel Ekonomi Dr. Alper Sönmez. Soru Seti 3

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

Altınışık, Ş. (2014). Montessori eğitiminde metalaşma. Eleştirel Pedagoji Dergisi, (35), Montessori Eğitiminde Metalaşma.

ULUSLARARASI İKTİSAT Yrd.Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü

Cilt / Volume: 5 Sayı / No: 2 Kasım/November 2015 ISSN

Ekonomi Nedir? Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından. faydalanılmıştır.

ÜNİTE:1. İktisadın Temel Kavramlarına Giriş ÜNİTE:2. Arz, Talep ve Piyasa Dengesi ÜNİTE:3. Talep ve Arz Esneklikleri ve Uygulamaları ÜNİTE:4

AVUSTURYA EKONOMİSİ. Yazan: Deborah L. Walker Çeviren: İrfan KALPALI. Tarihçesi

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

Emek-Değer Teorisinden Fayda-Değer Teorisine 1. M. Kemal Aydın Kıvanç Aydınlar

ÜNİTE:1. İktisadi Düşünceler Tarihine Giriş ÜNİTE:2. Modern İktisadi Düşüncenin Doğuşu: Mertantilizm ve Fizyokrasi ÜNİTE:3. Klasik Okul ÜNİTE:4

SAY 203 MİKRO İKTİSAT

DİKKAT VE DİKKAT TOPLAMA ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ

İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ

ULUSLARARASI ĐKTĐSAT. Yrd.Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.ĐĐBF Đktisat Bölümü

GÜNE BAŞLARKEN 6 Nisan 2009

Genel olarak ticaret ve işbölümü ne kadar fazla serbest olursa ve rekabet mevcut ise halk o ölçüde fazla fayda sağlar. Adam Smith

Dünya Ekonomisinde Tarımın Rolü

Y R D. D O Ç. D R. M A H M U T M. B A Y R A M O Ğ L U

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

DÜNYA TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİ

Stratejik Düşünce Enstitüsü Ekonomi Koordinatörlüğü

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İKT101U İKTİSADA GİRİŞ

6. Tüketici Davranışları ve Seçimleri 6.1. Tüketici Kuramına Giriş 6.2. Tüketici Dengesi. Ders içeriği (6. Hafta)

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

Yazılım Ekonomisi ve Özgür Yazılım. Bora Güngören 26 Ağustos 2006

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

İKTİSADA GİRİŞ I. Yrd. Doç. Dr. Yeşim ALİEFENDİOĞLU A.Ü. Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

Satış Reklam Dağıtım İkna etme İnsanları kandırma becerisi Satış kolaylaştırıcı faaliyetler 9/28/2015

Paha Biçilemez e Paha Biçmek Valorize the Invaluable

Zenginin Bonusu Züğürdün Çenesini Yorar (!): Ödül Algısı ve Finansal Kararlarımız

22. Baskı İçin... TEŞEKKÜR ve BİRKAÇ SÖZ

BİRİNCİ BÖLÜM: BİR BİLİM OLARAK İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ (İDT) Ekonomik hayatın ve iktisadın gelişimi ve cevaplanması gereken sorular:

MERKANTİLİZM-FİZYOKRASİ. Doç.Dr.Dilek Seymen

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

MİKRO İKTİSAT SORULARI:

Temel Kavramlar Bilgi :

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü

Reyting Metodolojisi. Fonmetre Metodoloji Dokümanı Temmuz, Milenyum Teknoloji Bilişim Ar-Ge San. Tic. Ltd. Şti.

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

İÇİNDEKİLER. 1. Bölüm Kamu Ekonomisi Disiplinine Tarihsel ve Analitik bir Perspektiften Bakış,

2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi

İçindekiler kısa tablosu

Pazarlamada Kullanılan Farklı Yaklaşımlar, Teoriler ve Analiz Teknikleri

MİLLİ GELİR DENKLEMİNDEKİ DEĞİŞKENLERİNANALİZİ (2008)

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65

ANNE-BABA TUTUMLARI. Aşırı Koruyucu Tutum

İktisada Giriş (TOUR 122) Ders Detayları

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

Bölüm 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI

İktisat Anabilim Dalı-(Tezli) Yük.Lis. Ders İçerikleri

Transkript:

Sübjektivist Paradigma Ünsal Çetin Ekonomist liberal düşünce Yıl 19, Sayı 75, Yaz 2014, s. 115-122 Sübjektif değer teorisi ekonomik mal ve hizmetlerin değerinin onların üretiminde kullanılan faktörlerin doğası ya da emek miktarından değil, fakat tüketicinin/alıcının kendi amaçlarının gerçekleştirilmesi ve ihtiyaçlarının tatmininde bu mal ve hizmetlere isnat ettiği önem ve faydadan doğduğunu öne süren teoridir. İktisat biliminin 1800 lerin sonlarında doğan Marjinalist Devrim inde William Stanley Jevons, Leon Walras ve Carl Menger tarafından işlenmiştir. Günümüzde modern yorumcularını özellikle Avusturya İktisat Okulu içinde bulmaktadır. Klâsik İktisat Okulu nun emek değer teorisi iktisat biliminin başlangıç değer teorisi idi. Bu teori 19. Yüzyıl boyunca genel kabul görmüştü ve hatta Karl Marx ve takipçileri bütün bir Marksist iktisat geleneğini bu değer teorisi üstüne oturtmuşlardır. En basit şekliyle ifade edecek olursak, bu teoriye göre, ekonomik malların değerini üretimlerinde kullanılan ve dolayısıyla bu malların içine gömülen emek miktarı belirlemekteydi. Emek, üretim süreci esnasında ürünlerin içinde somutlaşıyordu ve objektif bir unsura dönüşmekteydi. Maksist anlayışta, bu temele dayalı olarak, sermayenin de aslında biriktirilmiş emek olduğu iddia edilmiş ve, artık değer teorisi üzerinden, kapitalistlerin işçileri sömürdüğü sonucuna ulaşılmıştır. Klâsik iktisatçılar eserlerinde belirli bir ürünün somut miktarının tercihte bulunan kişi tarafından algılanan değerini dikkate almamışlardı. Bunun yerine onlar ürünlerin (ekmek, et, yumurta, meyve) gibi soyut kümelerine ve bu 115

116 Ünsal Çetin soyut kümelerin insanlara genel faydasına odaklandılar. Başka bir ifadeyle, iktisat biliminin kurucu babaları olan klâsik iktisatçılar, tüketicilerin (objektif surette ölçülebilir olmayan) tercihlerini ve ürünlere yönelik sübjektif kıymet takdir etme eylemlerini teorilerinin konusu yapmamışlardı. Bu ise, sübjektif değer teorisinin ardından, klâsik iktisadın büyük hatası olarak adlandırılan şeydir. Onun değer teorisi objektivist bir hatayı barındırmıştır. Bu hatanın bir sonucu olarak, Klâsik Okul ünlü değer paradoksu sorununun çözümünde başarısız kalmıştır. Elmaslar veya altın yalnızca estetik zevk ve dikkat çekme gösteriş amaçlı teşhir faydasına sahiptir. Ekmek veya su ise insan hayatının bekasında kritik bir öneme ve faydaya sahiptir. Ancak bu devasa önem farkına karşın, nasıl olur da, bir somun ekmeğinin fiyatı eşit ağırlıktaki bir elmas ile kıyaslandığında hemen hemen ihmâl edilebilir bir paraya tekabül eder? Bu sorunu aşmak amacıyla Klâsik iktisatçılar değer kavramını kullanım değeri ve mübadele değeri olarak ikiye ayırmak zorunda kalmıştır. Bu ayrımda, mübadele değeri bir malın yalnızca piyasa fiyatını belirler. Kullanım değeri ise bir malın insan ihtiyaçlarına hizmet etmedeki önemini gösterir. Ancak, yapılan bu ayrım Klâsik fiyat teorisinde bir çatlağın oluşmasına yol açmıştır. Klâsikler dikkatlerini nadir malların kullanım değerini değil, yeniden üretilebilir malların mübadele değerini izah etmeye yöneltmişti. Onlara göre, yeniden üretilebilir malların mübadele değeri üretim maliyetlerince belirleniyordu. Esas rolü oynayan şey emek, toprak ve sermaye olarak tasnif edilen üretim faktörlerinin farklılaşan objektif nitelikleri idi. Malların teknik üretim şartlarının bu şekilde başlıca konu olarak görülmesi fiyatı insan iradesi ile bağlantısız kalan faktörlerin belirlediğini söylemek anlamına geliyordu. Antika eşyalar, değerli taş ve metaller, resim sanatının Eski Ustaları tarafından yapılmış tablolar gibi üretim sürecinin bollaştıramayacağı, yeniden üretilebilir olmayan ya da sınırlı surette yeniden üretilebilir olan nadir malların kullanım değeri onların değer teorisinde adeta konu dışı tutulmuştu. Çünkü bu mallar iktisadî faaliyetten ayrı, değeri açıklanamaz, bu yüzden veri olarak kabul edilmesi gereken ve nispî olarak önemsiz bir mal gurubu olarak görülmüştü. Sübjektif değer teorisi ise işe mallar arasındaki temel bir ayrımı yaparak başlar. Eğer bir mal insanların bu mal için duyduğu bütün ihtiyacı karşılayacak seviyeden daha fazla miktarda mevcut ise iktisadî olmayan mallar grubuna girer. İçilebilir suyun tabiatın sunduğu bir imkân olarak yeterince bol olduğu bir bölgede insan yapımı su havzası, su kanalları, tulumbalar veya filtre cihazları için bir iktisatlı kullanım gereği duyulmayacaktır. İnsan ihti-

Sübjektivist Paradigma 117 yacını tamamen karşılamaya yetmeyecek miktarda olan mallar ise iktisadî mallar grubunu oluşturur. İşte bu mallarda insan iktisatlı kullanım yapmak zorundadır, çünkü mevcut miktar bütün fiilî talebi karşılamaya yetmeyecektir. Dolayısıyla, birey ihtiyaç duyduğu malları önem sırasına göre derecelendirir ve öncelikle en önemli/acil ihtiyaçlarını karşılamayı hedefler. Tam da burada, malların belirli miktarlarının tercihte bulunan kişi için marjinal artış veya azalış miktarları önem kazanır. Tüketici kendisi için marjinal faydası en düşük olan malları elden çıkartarak, sübjektif değer skalasında en ön sırada yer alan ihtiyaçlarını karşılayacak malları edinmeye çalışacak ve bu şekilde bir fayda maksimizasyonu güdecektir. Tercih yapmak zorunda olan kişi için, hangi malın ne kadarlık bir marjinal birimini elden çıkaracağı ve karşılığında marjinal faydası kendisi için daha büyük olan hangi malı alacağı alış veriş kararı için temel kıyaslamadır. Paranın sadece bir değişim aracı olduğunu dikkate alırsak, örneğin bir süpermarkete girdiğimde, benim için marjinal faydası en düşük olan kendi ürettiğim bankacılık hizmetlerini elden çıkartıp, bu kendi üretimime karşılık olarak, başka insanların ürettiği ve daha fazla ihtiyaç duyduğum gıda mallarını alırım. Vazgeçilen ve karşılığında elde edilen marjinal birimlerin tercihte bulunan kişi için sübjektif ve kardinal surette ölçülemez olan değeri baş rolü oynar. Malların önemine göre bireyin kendisince sadece ordinal surette sıralandığı bu değiş tokuş süreci Menger in ifadesiyle, [D]eğerin insanların bilinci dışında var olmadığına ve [Ü]rünlerin değerinin tabiatın gerektirdiği şekilde bütünüyle sübjektif oluşuna işaret eder (Menger, 1976, s. 121). Menger in değer paradoksunu çözdüğü ifadeleriyle devam edersek, suyun bol miktarda mevcut olmasına karşın, elmaslar ve altının aşırı derecede az bulunur olması nedeniyle: Normal koşullar altında, eğer insanlar içme suyunun belirli miktarının idaresinden mahrum kalmış olsalardı, hiçbir insan ihtiyacı tatmin edilmemiş kalmak zorunda kalmazdı. Diğer yandan, altın ve elmaslara gelince, mevcut toplam miktarca temin edilen en az önemli tatminler dahi, yine de, iktisatlı kullanımda bulunan insanlar için nispeten yüksek bir öneme sâhiptir. Bunun için, içme suyunun somut miktarları genellikle iktisatlı kullanımda bulunan insanlar için hiç öneme sâhip olmayacak, ama altın ve elmasların somut miktarları yüksek bir değere sâhip olacaktır (s. 140). Fiyatları ve değeri belirleyen şeyin üretim maliyetleri olduğunu kabul eden görüş, bize doğa tarafından verilmiş olduğu için, kendileri bir üretim maliyetine sahip olmayan toprak ve emek hizmetlerinin fiyatlarını açıklamakta aciz kalır. Aslında maliyetler tüketici kıymet takdirlerinin sonucu olan fiyatların pasif ve dolaylı birer sonuçlarıdır. Tüketici malları, yani nihaî mallar doğrudan tüketici talepleri sonucunda bir değer ve fiyata sahip olur. Nihaî malların üretiminde kullanılan ara malları ve emek kendi değerlerini dolaylı

118 Ünsal Çetin olarak tüketici fiyatları üzerinden bulur. Değer isnadı sürecini tüketici başlatır. Tüketiciden aldığı sinyallere dayalı olarak, kendi üretim faktörleri talebini belirleyen girişimciler de değer isnadı sürecini hammadde, ara mal ve emek hizmetlerine yönelik olarak devam ettirir. 2012-13 yıllarında altın fiyatlarındaki düşüş sonrası yurtiçi piyasadaki çeyrek altın fiyatlarının seyri değerin sübjektif oluşunu kanıtlayan güzel örneklerden birisidir. Altın fiyatlarındaki düşüş sonrasında, tüketicilerin özellikle çeyrek altın talebini ani ve şiddetli bir şekilde artırmaları nedeniyle, çeyrek altın fiyatı tam altın fiyatının (düz gram hesabı ile bulunan ve beklenen) çeyrek değerinden daha fazla seviyelere tırmanmıştır. Çeyrek altın, yarım veya tam altın ile aynı üretim maliyetlerine sahip olduğu ve kendi üretiminde aynı miktar emek kullanımı devam ettiği halde, marjinal fiyat artışları kaydetmiştir. Aynı ayardaki hammaddeden üretilmiş olduğu halde, halkın aynı saflıktaki altının çeyreklik şeklindeki belirli bir formuna yoğunlaşan talebi bu fiyat ve değer fazlalığının oluşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, sübjektif değer teorisince ileri sürülebilir ki, topu topu 1 kg altının var olduğu bir dünyada, şayet insanlar ona yönelik hiçbir talepte bulunmasalardı, her ne kadar kıt olursa olsun, altın da herhangi bir değere sahip olmayacaktı. Sübjektif değer teorisinin iktisat bilimindeki sonuçları devasa olmuştur. Emek değer ve diğer maliyet teorileri çökmüştür. Mises ve Hayek, bu teorinin dayanakları üzerinde yükselerek, sosyalist hesaplama tartışması denen şeyi başlatmış ve 1990 lar itibariyle iktisatçılar arasında tartışmanın kazanan tarafı olarak genel kabul görmüşlerdir. William H. Hutt bu teorinin ileri bir adımı olarak tüketici egemenliği doktrinini başlatmıştır. İlk olarak Mises teoriyi para ve krediye uygulamış ve bugünkü Avusturyacı iktisadî dalgalanmalar teorisinin kurucusu; Israel Kirzner de, teorinin girişimcilik boyutunu işleyerek, girişimciyi ve girişimciliği iktisat biliminin bir konusu yapan kişi olmuştur. Kirzner ayrıca faizin pür zaman tercihi teorisini, onu rakiplerine karşı maharetle savunarak, canlı tutmuş ve sübjektivist paradigmanın güç kazanmasını sağlamıştır. Leland B. Yeager sübjektivizmi aşırı yorumlayıcılarına karşı korumuş ve kavramın yozlaşmasını engellemiştir. Tyler Cowen günümüzde sübjektif değer teorisini dirayetle savunan önemli ve meşhur bir iktisatçı olmaktadır. Bununla birlikte, Menger in ve sübjektivist paradigmasının iktisat biliminin gelişimindeki yeri iki farklı değerlendirmeye konu olmaktadır. Joseph T. Salerno, Popperyen bir bakış açısıyla, Menger in Klâsik iktisadı devirmek amacıyla yola çıkmadığını, yaptığı şeyin Klâsik iktisadın eksiklerini tamamlamak ve hatalarını tashih etmek olduğunu iddia eder. Dolayısıyla, bu pen-

Sübjektivist Paradigma 119 cereden bakınca, Avusturyacı paradigma Klâsik iktisadın günümüzdeki geliştirilmiş devamı olmaktadır. Israel Kirzner ise Menger i daha çok Thomas S. Kuhn un bilimsel devrimlerin yapısına dair bakış açısıyla okumaktadır. Kirzner (1999) e göre Menger iktisat biliminde eski ile derin bir kopuşu temsil eden bir devrimcidir; Vuku bulmuş görünen şey odur ki, Menger, en azından, bütün piyasa sisteminin işleyişi üzerine, bu sistemin o dönemde hâlen hâkim olan Ricardocu algılanış tarzı ile radikal surette tezat oluşturan, muazzam bir perspektifi göz ucuyla yakaladı. Ricardocu vizyona göre, toplam üretimin hacmi ve büyüme oranı ve bu büyüme oranının üretim faktörleri sınıfları arasındaki kendi dağılım biçimi, hiç olmazsa uzun dönemde, karşı konulamaz bir şekilde nesnel, fizikî gerçeklikler tarafından belirlenir. Bu tür belirlenimin açıklanmasında, insanın becerikliliğinin, insanın değerlendirmelerinin, insanın beklentilerinin ve insanın keşiflerinin herhangi bir rolü için yer yoktur. Öte yandan, Menger iktisat tarihini taban tabana zıt terimlerle anlamaya giden bir yolu göz ucuyla yakaladı. Bu görüşe göre, fizikî ve biyolojik gerçeklikler arka plâna geri çekilir; beşerî olayların akışını aktif bir şekilde belirleyen yalnızca insanoğlunun eylemlerinin tesiridir. Menger in kitabını [İktisadın İlkeleri ni] yazarken hissettiği hastalıklı heyecan ın sorumlusunun işte bu devrimci yeni vizyon olduğunu ileri sürüyorum. Konuyla ilgili naçizane okumalarımı artırdıkça, Kirzner in daha haklı olduğunu düşünmekteyim. Bunu nedenini Adam Smith in doğal özgürlük sistemi ifadesine yönelik eleştirimi bir sanat eseri üzerinden dile getirme cesaretini göstererek açıklamaya çalışacağım. Smith müdahale edilmemiş bir ekonomi ve toplumun gösterdiği düzenliliğe işaret etmek üzere doğal özgürlük sistemi ifadesini kullanmıştı. Fakat, ben buradaki doğal kelimesinin aslında amaca hizmet etmediğini düşünüyorum. Smith in bu ifadesi, özgürlük durumunun adeta bir yağmurun yağışı gibi doğal ve kaçınılmaz olduğu çağrışımını yapmaktadır. Veya daha kötüsü, Smith in doğal özgürlük sistemi, bir Marksist in seve seve istismar edebileceği bir çağrışım olarak, büyük balığın küçük balığı yutmasını, ya da benzer şekilde, vahşî hayvanların, beslenme döngüsünün bir gereği olarak, sırayla bir diğerini ham yapmasını da çağrıştırmaktadır. Bu amansız doğallık ve kaçınılmazlık, serbest piyasanın bir dayatma olduğu hatalı düşüncesinin de altında yatan nedenlerden birisi gibi görünüyor. Washington, D.C. de Federal Trade Commission binasının önünde bulunan aşağıdaki heykelin adı Ticareti Kontrol Eden Adam dır (Man Controlling Trade). Heykeltraş Michael Lantz tarafından 1942 de yapılmıştır. Ticareti temsil eden at her an veya her zaman kontrolden çıkmaya hazır gibidir. Doğasının ona verdiği kör güdülerini tatmin etmekten başka bir eylemi gerçekleştiremez. Olabildiğince kaslı ve yüzü son derece erkeksi olan bir adam ticareti kontrol altına almaya çalışır. Ticaret kontrol edilmesi gereken doğal bir güçtür. Eser, izleyicisini ticaret denen şeyin doğuşunda insan tercihlerinin

120 Ünsal Çetin insanın becerikliliğinin, insanın değerlendirmelerinin, insanın beklentilerinin ve insanın keşiflerinin herhangi bir rolü için yer olmadığına inandırmak istemektedir. Bu eserde gömülü toplum anlayışına göre, fizikî ve biyolojik gerçeklikler başat bir rol oynar. Toplum daha dengeli hale getirilebilecek bir hamurdadır ve böyle olduğu için de ticaret, ekonomi kontrol edilip kısıtlanmalıdır. Toplumun üzerinde rasyonel inşacı (constructivist) bir anlayışla, tıpkı fizik biliminde olduğu gibi, denemeler ve deneyler yapılabilir. İnsanların bu deneylere konu olmak istemeyeceği önemsenmez. İnsanların mülkiyetleri ve özgürlükleri pahasına doğal güçler denetim altında tutulmalı ve (kontrolcülerin keyfî değer yargılarına göre belirlenen) sözüm ona aşırılıkları budanmalıdır. Fotoğraf: Ünsal Çetin Fakat ticareti (veya diğer bütün beşerî kurumları) bir at ile betimlemek ancak Ricardocu bir anlayışla mümkündür. Çünkü en rafine ifadesiyle, toplum ve ekonomisi insan tasarımının değil ama insan eyleminin amaçlanmamış sonucudur. Dil, örf ve adetler, ticaret ve rekabet, fiyat sistemi ve para, mülkiyet hakları ve hukuk gibi kurumlar merkezde oturan bilgin bir zihnin üretimi değildir. Bütün bu kurumlar sübjektif kıymet takdirlerine göre maddî ve manevî amaçları peşinde koşan insanoğlunun evrimi sürecinde kendiliğinden doğmuş ve gelişmiştir. Adam Smith ve David Hume dan bu yana liberal geleneğin filozof ve bilim adamlarınca incelenen ve açıklanan toplumun doğuşu ve açığa çıkan amaçlanmamış düzen doğal değil, beşerîdir. Doğru

Sübjektivist Paradigma 121 ifade bu yüzden beşerî özgürlük sistemi olmalıdır. Bu sistem hiçbir şeyi doğal olarak dayatmaz. Her biri alternatif maliyete sahip olan insan tercih ve eylemleri amaçları bakımından sınırsız bir çeşitlilik gösterir. Kınanan kapitalist sistem işte bu çeşitliliğe izin veren bir özgürlük durumudur. Beşerî olayların akışını aktif bir şekilde belirleyen yalnızca insanoğlunun eylemlerinin tesiridir. Kapitalizm maddî boyutta insanoğlunu ihya etmiştir. Ürettiği zenginlik insanların bir kısmını fakirleştirme pahasına gerçekleşmez. Fakirliğin nedeni kapitalizm değildir. Zenginliğin gittikçe artması, dünya üzerinde orta sınıfların genişlemesi ve mutlak fakirliğin sahra altı Afrika ile Asya nın bazı bölgelerine kadar geriletilmesi kapitalizm sayesinde olmuştur, kapitalizme rağmen değil. İnsanın doğal yaşam koşulları açlık, hastalık, ölümcül tehlikelerle doludur. Bu anlamda, doğanın bize sunduğu bir doğal hak da yoktur. Doğa insanoğlunu kayırmaz. İnsana karşı adil veya gayri adil davrandığı söylenemez. İnsan hakları (ve doktrini) özgür beşerî gelişimin sonucudur. İnsanın manevî ihtiyaçlarına gelince, beşerî özgürlük sistemi haddini bilir, insanın manevî kurtuluşunu ona bırakır. Hayatın yaşanmaya değer olup olmadığı, yaşanacaksa doğru yaşam tarzının ne olması gerektiği sorulduğunda özgürlük sistemi sessiz kalır, insanın tercihlerini veri olarak alır, onlara dayatmaz. İskoç Aydınlanması nın şüpheciliği ve Avusturyacı paradigmanın sübjektivizmi ışığında değer çoğulculuğunu benimser. Din ve vicdan özgürlüğü; manevî huzur için en geniş seçim alanları en iyi kapitalist toplumlarda nefes alır. Birey tekrarı olmayan, biriciktir. Bu dünyada insan sayısı kadar dünya vardır. Vasili Grossman ın muhteşem bir edebî güzelliğe sahip sübjektivist ifadeleriyle; İnsan ölür ve özgürlük dünyasından köleliğin hükümdarlığına geçer. Yaşam özgürlüktür ve dolayısıyla ölüm, özgürlüğün yavaş yavaş yok olmasıdır: Önce bilinç zayıflar, sonra söner; bilincin söndüğü bir organizmada yaşam süreçleri bir süre daha devam eder, kan dolaşımı, solunum, metabolizma çalışır. Ama bu, kölelik yönünde kaçınılmaz geri çekilmedir, bilinç sönmüş, özgürlük ateşi sönmüştür. Gece gökyüzünde yıldızlar sönmüş, Samanyolu kaybolmuş, güneş sönmüş, Venüs, Mars, Jüpiter sönmüş, okyanuslar donup kalmış, milyonlarca yaprak öylece kalakalmış ve rüzgâr durmuş, çiçekler renklerini, kokularını yitirmişler, ekmek kaybolmuş, su, havanın serinliği, boğuculuğu kaybolmuştur. İnsanın içinde var olan evrenin varlığı sona ermiştir. Bu evren insanların dışında var olan evrene şaşılacak şekilde benzer. Bu evren, milyonlarca canlı kafanın içinde yansımaya devam eden şeye şaşılacak şekilde benzer. Ama bu evren, özellikle okyanusunun sesi, çiçeklerinin kokusu, yapraklarının hışırtısı, granitlerinin renkleri, sonbahar tarlalarının hüznü, her biri insanların içinde geçmişte var olmuş, bugün de var olan ve insanların dışında sonsuza dek var olacak olan şeyden farklı olduğu için şaşırtıcıydı. Özel yaşamın ruhu, yani özgürlük, bu evrenin bir eşinin daha olmamasında, tek olmasındadır. Evrenin insan bilincinde yansıması, insan gücünün temelini oluşturur, fakat yaşam ancak insan zamanın sonsuzluğu içinde hiçbir zaman hiç kimse tarafından tekrarlanmayan bir dünya gibi var olduğunda bir mutluluk, özgürlük hali-

122 Ünsal Çetin ne gelir, yüksek bir anlam kazanır. İnsan ancak o zaman kendisinde bulduğu şeyi başkalarında bularak özgürlüğün ve iyiliğin mutluluğunu hisseder. Kirzner haklıdır. Öyle düşünüyorum ki, Adam Smith eğer iktisat bilimini sübjektif değer teorisi temelleri üzerinde kurabilseydi, muhtemelen sosyalizmin ve kesif müdahaleciliğin cazibesi 20. Yüzyıl a hükmedemeyecekti. Ricardo eğer kendi ölümsüz keşfi karşılaştırmalı üstünlükler kuramının sübjektif değeri ima ettiğini de fark edebilseydi, belki de, emek değer teorisinin Marx ve takipçilerince gerçekleştirilen kötüye kullanımının önüne geçebilirdi. Kim bilir, eğer bu olsaydı, milyonlarca insanın hayat ve özgürlükleri kurtarılıp korunabilirdi. Fakat yine de Smith, Ricardo ve diğer Klâsikler saygı duyulmayı hak eder. Şu hâlde bile, iktisat bilimine katkıları ölümsüzdür. Tıpkı, onların devrimci halefleri Menger, Mises ve Hayek in katkıları gibi. Referanslar Carl Menger, 1976. Principles of Economics. Çevirenler; James Dingwall ve Bert F. Hoselitz, New York: New York University Press. Israil M. Kirzner Mises and His Understanding of Capitalist System, Cato Journal, cilt 19, no. 2, Sonbahar 1999, ss. 215 228. The Cato Institute 1999. http://www.cato.org/ pubs/journal/cj19n2/cj19n2-2.pdf Vasili Grossman, Yaşam ve Yazgı, 2. Kitap, s. 318 319, Can Yayınları, Ocak 2012. Vurgular bana aittir (Ü.Ç.)