SAİT FAİK TE İNSAN GERÇEĞİ



Benzer belgeler
3. Yazma Becerileri Sempozyumu

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI NIN GENEL AMAÇLARI

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

YANIT S ANIT S YF ARI

Ne zararı vardı. Ben onları hayalimde adanın

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Alt Üst Modern Sanat Enstalasyonu

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

YAZMAK, İÇİMDEKİ KIRILMANIN KENDİNİ ONARMA ÇABASIDIR yılı Yunus Nadi Öykü Ödülü nü alan yazar Alper Akçam ile söyleşi

TÜRKİYE'NİN EN KAPSAMLI GENÇLİK ARAŞTIRMA RAPORU YÜZLERCE GENCİN ÖNÜNDE AÇIKLANDI

Yazarla ilgili detaylı bilgiye adresinden erişilebilir.

Korku. İzleginin İncelenmesi. Sevde Kaldıroglu 12 IB-F

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

SANATSAL DÜZENLEME ÖĞE VE İLKELERİ

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

KONYA-KARAMAN YAŞAM MEMNUNİYETİ DEĞERLENDİRMESİ

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

VERİMLİ ÇALIŞMA VE MOTİVASYON

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

Azrail in Bir Adama Bakması

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

SINIF İÇİ ETKİNLİKLER OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ETKİNLİĞİ SANAT ETKİNLİĞİ TÜRKÇE DİL ETKİNLİĞİ MÜZİK-OYUN ETKİNLİĞİ. Sevgili Velilerimiz,


BİZE KATILIR MISINIZ?

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Dinleme, Okuma, Konuşma, Yazma Kuralları

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

KELOĞLAN ANA OKULU MAYIS AYI EĞİTİM VE ÖĞRETİM PROGRAMI PLANI...

Stressiz Yaşam Mümkün mü?

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

BİLMEN LAZIM BİTKİLERİN VE HAYVANLARIN DÜNYASINA TEFEKKÜR PENCERESİNDEN BAKALIM

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

Ekonomik Rapor Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği / 85

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DOĞAL SAYILAR , , bölük bölük bölük bölük bölük bölük bölük bölük bölük

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun


A N A L İ Z. Yaşam Memnuniyeti Araştırması (2013): Doğu Marmara İlleri Analizi. Furkan BEŞEL

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ ÇİÇEKLER TEMASI

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

1. Asit yağmurlarının oluşum sebeplerini ve sonuçlarını araştırarak sorunun çözümü için öneriler üretir ve sunar.

Hepimiz kuşlara bakıp onlar gibi olmak istemedik mi?

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

kavramının inşa edilmesi

CANLILAR DÜNYASINI GEZELİM TANIYALIM

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

TÜRK FİLİMLERİ HAFTASI EMEK ÖDÜLLERİ İLE SONA ERDİ

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

DİL VE ANLATIM 10. SINIFLAR ( ORTAK ) B GRUBU 20 Kasım 2014

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

KAİNATTA DÜZENDEN DÜZENE

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

13-29 ŞUBAT FEBRUARY 2016

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

BİZE KATILIR MISINIZ? ŞARKILAR

Aşağıdaki parçayı okuyalım. Ardından soruları yanıtlayalım.

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Yaşamımızdaki Referans,

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ


EĞİTİM SEVGİYLE BAŞLAR...

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ REHBERLİK POSTASI 4

4 YAŞ EKİM AYI TEMASI

2. SINIFLAR ŞUBAT MART AYI BÜLTENİ

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci Ders İçi Uygulama Gözlem Formu Form 4-A Adayın Adı ve Soyadı: ARZU BANU CİVAN. Tarih: Erkek

Göz teması kuramazlar, biriyle göz göze geldiklerinde sanki boşluğa bakıyor gibi dururlar ya.

Transkript:

SAİT FAİK TE İNSAN GERÇEĞİ ADNAN BÎNYAZAR Ne zaman Sait Faik üzerine düşünsem, ondan bir öykü okumak istesem, Sait Faik konusunda bir yazıya koyulsam, Haritada Bir Nokta öyküsü ve bu öyküdeki mıpçı gelip gözlerimin önüne dikilir. Neden bende Sait Faik kişiliğini simgeler bu ırıpçı? Çok düşündüm bunu, kendimce bir çözüm yolu da buldum. Ada (Burgaz adası) da yaşayan bir yazardır Sait Faik. Öykü, yaşamın bir yansıması olduğuna göre, Sait Faik in haritadaki noktalar üzerinde durması doğaldır. Yazarda çevre öğesinin kaçınılmaz olduğu çok söylenmiş bir gerçektir. Nitekim Sait Faik bu gerçeği şöyle dile getiriyor: Haritada ada görmeyeyim, çimdeki dostluklar, sevgiler, bir karıncalanmadır başlayıverir. Hemen gözlerimin içine bakan bir köpek, hemen az konuşan, hareketleri ağır, elleri çabuk, abalar giymiş bir balıkçı, yırtık bir muşamba kokusuyle beraber küpeşte tahtaları kararmış, boyası atmış ağır ve kaba bir sandal, sandalın peşini bırakmayan bir kuş, ağ, balık, pul, sahilde harikulâde güzel çocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıç ve dülger balığı haşlaması, kereviz kokusu, buğusu tüten kara bir tencere, ufukları dar, sisli bir deniz..." Haritada bir nokta olarak nitelediği ada kavramının Sait Faik te gerçek bir yaşamı çağrıştırdığı görülüyor burada. Yarattığı sevgi, dostluk, birden somut birtakım öğelerle anlam kazanıyor. Bu duruma göre ada kavramı Sait Faik te, yaşamın bir simgesi de olmaktadır. Ayrıca bu çağrışımda, güçlü gözlemlerin etkisi de ilgi çekicidir. Ayrıntısına gitmemekle birlikte Sait Faik, her biri ayrı bir yaşam olan kabataslak gözlemlerle adanın yaşam dünyasını çizmektedir. Kuşkusuz gözlem, hemen her öykünün temel öğesidir. Kimi öykücü dış gözlem de diyebileceğimiz bir betimleme yöntemi uygularken, kimi öykücü iç gözlemin (ruh çözümlemesi) geniş olanaklarından da yararlanır. İnsana bakışla ilgili bir yöndür bu. Öykücünün anlatımını biçimleyen bir etkendir. Ama yalnız dış gözleme, ya da yanlız iç gözleme dayanan öykü var mıdır bilmem? Sanat, bir iç uyarıcının dış dünyaya ilgi çekmesi, bir dış uyarıcının iç dünyanın zenginliklerine yönelmesinden başka nedir? Sanatçı da bu uyarıcılar arasındaki dengeyi kurmayı başaran kişidir. Sait Faik, tanımını yaptığımız bu sanatçı kişiliğindedir daha çok. Güçlü gözlemlerle insanın iç dünyasına, başka bir deyimle gerçeğine inebilmeyi başaran yazarlardan biridir. Öyküsünün ilginçliği de buradan gelir. Dış gözlem - çağrıştırıcı güç - iç dünyayı yansıtma, Sait Faik öyküsünün üç temel öğesidir. Ama, şu bir gerçektir ki, öykü, yalnızca bir çağrıştırma, bir dış gözlem, bir ruhsal çözüm değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu öğeler arasındaki uyumu sağlamaktır önemli olan, sanatçıyı sanatsal düzeye erdiren. Bu nedenle, söz konusu öğelerden biriyle Sait Faik öyküsünü sınırlamak yanıltıcı olacaktır. Ancak bütün bu öğelerin etkisiyle, çarpıcı gözlemlerin anlam a dönüşmesini Sait Faik in öykü

640 SAİT FAİK TE İNSAN GERÇEĞİ lerinde izleyebiliriz. Bunu da, başta adını andığımız Haritada Bir Nokta öyküsünde ve önemli birkaç öyküde görüyoruz. Dostluklar, sevgiler, köpekler, balıklar, balıkçılar, kararmış küpeşte tahtaları, boyası atmış kaba bir sandal, kuşlar, çocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıç ve dülger balığı haşlaması, kereviz kokusu, sisli bir deniz... arasında yazma bir eylem olarak baş gösterir Sait Faik te. Yazmak, bir inanç olur. Bu noktada yazmak Ma insan bir yaratık gibi olmuştur. Yazmak görevsel anlamını yitirerek kişileşmiş gibidir. Her sözcük gözlemlerin yüklediği anlamlarla insanın gerçeğini yansıtır olmuştur. Öykünün sonunda da Sait Faik çok yinelenen şu sözleri söyler: Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. Niye yazmasa deli olacaktır Sait Faik? Bu sorunun yanıtı, onun güçlü gözlemlerle algıladığı insanın gerçeğini nasıl kavradığını ortaya koymaktadır. Gerçekten Sait Faik yazmadan edemeyen yazarıdır yazınımızın. Yazı gerçek yaşamıyle özdeşleşerek bir inanç olmuştur onda. Kötü huy dediği yazıdan tiksinmişken, neden gene yazının güçlü dünyasına sığınıyor Sait Faik? Kağıtsız kalemsiz dağlara fırlamayı, balığa çıkmayı koymuşken kafasına birden elinde kalem kâğıt bulur ve tutar kalemi öper. Yazarın gerçek karşısında yazıdan başka etkili bir güç bulamayışının da kanıtı değil midir bu? Öyle bir noktada söyler ki yukarıdaki sözleri Sait Faik, gerçekten, yazı yazmaktan öte yapacak bir şey kalmamıştır. Yazmak da namuslu insanın işidir. Namuslu insanlar arasında sakin, ölümü beklemek ise bireysel bir doyum sağlar ancak. Sait Faik in kalemi öpmesi bundandır. Gördüklerini ancak kalem dile getirecektir. Nedir gördükleri ki, Sait Faik i vardığı bütün kararlardan vazgeçirir? Balıktan dönülmüştür. Balıkhanede hiç tutmayan, fiyat bile verilmeyen on, on beş dülger balığı kayığın küpeştesinde hâlâ canlı, ince, zar gibi kanatlarıyle titreşmektedir. Kayık temizlenecek. Adamlar her bir parmaklarına birer dülger balığı takacaklardır. Kayığı sekiz kişi temizlemektedir. Bunlardan biri olan zayıf, sarı, hastalıklı adamı ilk kez görmektedir yazar. Dışarıdan ırıba katılanlar pay almazlardı. İrip tayfası ile reis, gönüllerinden ne koparsa verirlerdi. Pay sırasında adamın yüzünde tatlı bir gülümseme ve çalışmaktan doğabilmiş hafif kırmızılık vardır. Adamın yüzündeki umut gelgitlerini şöyle gözlemliyor Sait Faik: Bu kırmızılık, pay dağıtan adamın elinde tek balık kalıncaya kadar adamın yanağında durdu. Sonra birdenbire uçtu. Yüzündeki gülümseme önce tehlikeli bir halde dondu. Sandım ki böyle, bütün ömrünce böyle donuk bir tebessümle kalıverecek adam. Etrafına bakındı. Kendine bakan birini gördü. Gülümseme birdenbire yüzünde bir meyve gibi çürüyüverdi. Gözleri hayretle büyüdü. Son balığı, kayıkdaki adam rıhtıma fırlatmıştı. Adamın yüz ifadeleri nerede ise yine eski temiz, memnun halini, taze meyve halini alıverecekti. İki adım attı. Elini balığa uzatmak üzere eğildi. Ama ötekilerden, başparmağına irisinden bir tane dülger balığı takmış birisi, kocaman çizmeli ayağını dülger balığının sırtına

ADNAN BlNYAZAR 641 bastı. Ne o? -dedi-, hemşerim. Dur bakalım. Dağdan gelip bağda kini kovmayalım ", İşte Sait Faik i yazmaya iten, adamın yüzündeki gülümseme dir, donma dır, gülümsemenin bir meyve gibi çürümesi dir, dülger balığının sırtına basan çizmeli ayak tır... Sait Faik, insanın umutla umutsuzluk arasındaki ince dengesine bir adamın yüzünde gözledikleriyle varmıştır. Her şeyin üstünde, insanın umudunun var oluşu, -yok oluşu noktasıdır bu. Sait Faik, haritanın bu noktasında, noktaların birleşmesiyle tüm insanlığı kapsayan bir haksızlık karşısında bir yazar tavrı almaktadır. Yeryüzündeki tüm haksızlıklar, insanın ezilmişliği, küçücük bir noktada yaşayan bir insanın yaşamına indirgenmiştir. Kuşkusuz bu noktada yazarın sığınacağı tek araç, yazı olacaktır. Bu haksızlığı yansıtmanın aracı da yazıdır. Kimileri, Sait Faik i günlük serüvenlerini yazan bir öykücü olarak tanıtır. Oysa o, günlük serüven gibi görünen olayların derinliğindeki evrenselliği yakalamasını bilmiştir. Öyküsünün gücü de buradan gelmektedir. İnsanın gerçeği de bu evrensel bağlamda anlaşılmaktadır. Haritadaki küçük bir noktanın tüm yeryüzünü kapsaması, orada acı çeken bir insanın varliğiyle açıklanabilir. Nokta, insanın çektiği acının bir simgesidir. Sait Faik de acı çeken insanın yanındadır sanatçı olarak. Onun gerçeğini yakalamaya yöneltmiştir öyküsünü. Hemen bütün öyküleri için geçeri id i r bu yargı. Mutlu olsun, mutsuz olsun; umutlu olsun, umutsuz olsun, Sait Faik in varmak istediği, haritada bir noktadır ve bu nokta da acı çeken insanın gerçeğidir. Örneğin Sait Faik in ilk öykülerinden biri olan Stelyanos Hrisopulos Gemisi nde küçük Trifon un yaptığı oyuncak gemi bir umut yeşermesinden başka nedir? Ama bu umut yeşermeden, çevredeki çocuklar taşla toprakla batıracaklardır Trifon un gemisini. Ona yaşadığı bir tutam umudu çok göreceklerdir. Bütün yeryüzünde yeşeren umutları boğmak gibi bir şeydir bu. Evlerde tütecek dülger balığı bir umuttur. Bu umudun üstüne ayağını basar, dülger balığının sırtına bastığı gibi adam. Gemisi batırılan Trifon la, sokaklara atılan bir dülger balığı bile çok görülen ırıpçı arasında bir ayrım-var mıdır? Sait Faik öyküsünün duygusal örgüsünü kurar bu zıtlık. Havada Bulut öyküsünde, Götürüyorum, havadaki bulutu kovama doldurdum. Götürüyorum. diyen Yorgiya da haritaların herhangi bir noktasında umudunu yaşayan insan gerçeğini simgeler. Tavanın is bağlamış saçları suyu karartınca n olmuştur Yorgiya nın umudu? Evine kovanın içinde bulut götürenler, güneş götürenler, aynı kovanın içinde kapkara isi görünce kendi gerçeklerini yaşamazlar mı? İşte Sait Faik, insanın umutla biçimlenen bu gerçeğini yansıtmayı başarmıştır öykülerinde. Gene onun duyduğu Hişt, Hişt!.. sesi,yaşamın umuda verdiği bir anlamdır. Çiçeklerin, böceklerin, usa gelen tüm yaratıkların çıkardığı sesleri, doğanın canlılığını bu seste yaşar Sait Faik. Herkes duyar aynı sesi, ama nereden geldiğini bilmez. Umudun, yaşamın, gerçeğin sesidir bu. Bu nedenle Sait Faik: Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çi

642 SAİT FAİK TE İNSAN GERÇEĞİ çekler, böcekler, insanoğulları... der. Bu da, Sait Faik in haritadaki noktalarda insanın, hayvanın, böceklerin, kuşların, tüm doğanın canlılığını yaşamasıdır. Gerçekleşen bir umudun yaşam biçimine dönüşmesidir. Yaşamın kesin tanığıdır yazar. Yaşamına da sevincini katacaktır. Tüm insanlar için yapacaktır bunu. Onların gerçeklerini kavrayarak, insanın evrensel kişiliğini yakalayacaktır. Ondan sonra da bu küçücük noktalarda kime saygı duyduğunu belirtecektir kesinlikle. Haritada Bir Nokta öyküsünde olduğu gibi, Karanfiller ve Domates Suyu öyküsünde de yakalamıştır insanın gerçeğini Sait Faik. O, bahçelerde çalışan, gündeliğe giden, sarnıç sıvayan, dam aktaran, kuyu kazan... Kör Mustafa ya saygı duymaktadır. Çünkü direnci onda görmüştür, insanın doğa karşısındaki gücünü onda yaşamıştır. Kendini insanlığın en ilkel döneminde duymaktadır. Şimdi artık kimi sevdiğimi, kime saygı duyduğumu biliyorum." der. Bütün doğa karşı kor Kör Mustafa ya, ama o başını sokacak bir yer yapar çocuklarına. Noktalar çoğalmıştır gözlerinin önünde. Dişiyle tırnağıyle doğanın bir noktasında yaşam savaşı veren Kör Mustafa, birdenbire yeryüzünde verilen savaşların simgesi olmaktadır. Onun evrensel direnci karşısında Sait Faik: Onu gördüm mü toparlanıyor; hayret, sevgi ve saygı ile bakıyorum. Koca yaylamızın üzerinde böyle milyonlarca insan bulunduğunu düşünüyorum. Yine dünya yuvarlağı üzerinde böyle milyonlarca insanın tırnakları, nasırları, çirkinlikleri, tek gözleri, tek kollarıyle, ejderha ile kavga etmek için bekleştiklerini düşünüyorum. der. Burada Sait Faik in, Mustafa yı emekçi sayıp ona saygı duyduğunu savunmak yanıltıcı olur sanırım. Sorunu sınıfsal açıdan almadığı bellidir. Ama gerçek olan bir şey vardır; o da, dişiyle tırnağıyle doğayı yenen insanın gerçeğidir. Kör Mustafa, Karanfiller ve Domates Suyu öyküsünde, toprağı işlemeyi yeni öğrenen ilk insanın deneylerini yaşar bir bakıma. Toprağın üretkenliğine sağduyuyla inanmış gibidir. Üretimin doğallığını sezmiştir. Toprağı işlemesi gereğine de inanmıştır. Doğa karşısında savaş veren insanın simgesi olmuştur Kör Mustafa. Sait Faik, Haritada Bir Nokta daki gibi umarsız değildir. Yazıya sığınışının nedenini belirtmeyi gerekli görmez. Etkili gözlemler, insanın yaşam karşısındaki direnci burada da ilgiyi çeken temel sorunlardan biridir. Bir başkaldırı da değildir Kör Mustafa üzerinde durması. Ama Kör Mustafa nın varlığını özellikle duyurmak ister. Hanımlara, beylere seslenir, yediklerinde içtiklerinde Kör Mustafaların alın terinin olduğunu vurgular. Onun gerçeğini yakalamıştır. Bu gerçeğin yaşanmasını ister. Haritada Bir Nokta da insanın umarsızlığı, bir bakıma yenilmişliği karşısında başkaldıran ve yazı yı bu başkaldırının aracı gibi kullanan Sait Faik, Karanfiller ve Domates Suyu öyküsünde Kör Mustafa nın doğaya karşı gösterdiği direncin mutluluğunu yaşar. Aslında Haritada Bir Nokta da öfkeli olan Sait Faik in sesi, Kör Mustafa nın öyküsünü anlatırken daha gürdür, daha güvenlidir. Sait Faik in çok önemli öykülerinden biri olan Dülger Balığının Ölümü nde de insanın bir başkaldırı noktasına getirileceği sezdirilmektedir. Öyküyü şöyle bitirir Sait Faik: Onu atmosferimize, suyumuza alıştırdığımız gün, bayramlar edeceğiz. Elimize görünüşü dehşetli, korkunç, çirkin ama aslında küser huylu, pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu

Y İT İR D İK L E R İM İZ : SEDAT ÇUMRALI Kurum um uz üyelerinden, eski adalet bakanlarından, Konya Senatörü Sedat Ç u m ra lı, 6 nisan 1974 te dünyaya gözlerini yum m uştur. Sedat Ç u m ra lı, 1904 te Ç u m ra da doğm uştur. J K A nkara H uku k Fakültesini 1928 de b itird ik te n sonra A çeşitli g örevlerde bulunm uştur. 1943 tcn 1950 ye değin Konya m ille tv e k ili o la ra k M e clis'te görev yapm ıştır. L Z f l H H H I 1961'de K o n ya dan senatör se çilm iştir. B ir ara adalet bakanı da olan Sedat Ç u m ralı, ölüm üne değin Konya senatörü olarak Cum huriye t Senatosunda bulunm uştur. A nısı önünde saygı ile eğiliriz. TDK üzmek için elimizden geleni yapacağız. Şaşıracak, önce katlanacak. Onu şair, küskün, anlaşılmayan birisi yapacağız. Bir gün hassaslığını, ertesi gün sevgisini, üçüncü gün korkaklığını, sükûnunu kötüleyecek, canından bezdireceğiz. İçinde ne kadar güzel şey varsa hepsini, birer birer söküp atacak. Acı acı sırıtarak İsa nın tuttuğu belinin ortasındaki parmak izi yerlerini, mahmuzları, kerpeteni, eğesi, testeresi ve baltasıyle kazıyacak, ilk çağlardaki canavar halini bulacak....bir kere suyumuza alışmayagörsün. Onu canavar haline getirmek için hiç bir fırsatı kaçırmayacağız." Önce ölümünü izlediği dülger balığının birden yaşamaya, hava dediğimiz gaz su ya alışmasını düşlemesi karşısında Sait Faik, gene insanın o sınırsız gerçeğiyle yüz yüze getiriyor okuru. Alışacak da n olacak der gibidir. Sanki insanın insanı yok etmek için çabaladığı bir alandır bu gaz su. Dülgercik de ölümden kurtulup bu gaz su da yaşamaya başlayınca, canavarlaşacak, belki bu değişim de onun için ikinci bir ölüm olacaktır. Sait Faik burada bir umutsuzluğu vurgulamaktadır. Ama bu umutsuzluk, uzunca bir süre ölüm sürecini tamamlayan dülger balığının, yani insanın, insanımızın gerçeğidir. Onun öyküsünün temel amacı da bu gerçeğin belirmesine yöneliktir. Görülüyor ki ister umut yaratma olsun, ister umutsuzluğu alnımızın ortasına vurma olsun, Sait Faik bütün bu değişimleri, öyküde, insanın gerçeğine varmanın bir aracı olarak kullanıyor. Başkalarının onun gibi yapmak isteyip de yapamadığı budur işte. Çok yazar, Sait Faik teki bu özelliği yaratmak istemiştir öyküsünde. Hiç biri de başaramamıştır. Çünkü gerçeği yansıtmayı amaçlamak başka, gerçeğin öyküsünü yazmak başkadır. Türk yazınında ancak Sait Faik in üstesinden gelebildiği bir gerçektir bu. Onun öyküsü bu yönüyle zaman içinde canlılığını sürdürecektir. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 8 1 2 7 2 0 1 0 *