Kongre Bildiri Kitapçığı



Benzer belgeler
Ders Yılı Dönem-V Üroloji Staj Programı

ÇALIŞMANIN AMACI: Türkiye de erişkinlerde ( 20 yaş) metabolik sendrom sıklığını tespit etmektir.

ÖZGEÇMİŞ. Araştırma Görevlisi Dr. ABDULKADİR KAYA. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği ABD

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ

Dr. Figen HANAĞASI Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Nöroloji Bölümü

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

İNDİKATÖR (GÖSTERGE) İZLEM SORUMLU LİSTESİ

Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, Önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır.

VAKA SUNUMU. Dr. Arif Alper KIRKPANTUR Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Ünitesi

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Katlandur

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması

TIBBİ HİZMETLER BAŞKANLIĞI DİYABETİMİ YÖNETİYORUM PROJESİ DİYABET YÖNETİMİ KURSU RAPORU

TND Böbrek Sağlığı Otobüsü

UYKU. Üzerinde beni uyutan minder Yavaş yavaş girer ılık bir suya. Hind'e doğru yelken açar gemiler, Bir uyku âleminden doğar dünya...

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ Dönem 6 Öğrenim Esasları. A. Genel Tanıtım B. Çalışma Kılavuzu C. Rotasyon Tablosu D.Dönem Kurulu E.

Bilim Uzmanı İbrahim BARIN

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

6 EKİM 2016, PERŞEMBE

KARŞIYAKA HİPERTANSİYON PREVALANS VE FARKINDALIK (KARHİP) ÇALIŞMASI

14. MEZUNİYET SONRASI HİPERTANSİYON EĞİTİM KURSU MART 2017 SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ TOPLANTI SALONU MUĞLA

Doç. Dr. Halil Coşkun. Dr. Hüseyin Kazim Bektaşoğlu

HİZMETE ÖZEL. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu DOSYA

Hisar Intercontinental Hospital

VAY BAŞIMA GELEN!!!!!

USS RAPORLARI KILAVUZU İÇİNDEKİLER

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

TRAFİK KAZALARI, DÜŞMELER, DARP OLGULARI ve İŞ KAZALARINDA ADLİ SÜREÇ ÖRNEK OLGU DEĞERLENDİRMESİ

Hipertansiyon ve Kronik Böbrek Hastalığı

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

SAĞLIK ÇALIŞANLARIN GÜVENLİĞİ VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER (TÜRKİYE NİN GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE BEŞ FARKLI HASTANE ÖRNEĞİ)

2016 YILI GÖSTERGE YÖNETİMİ SORUMLULARI

UÜ-SK AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI HİZMET KAPSAMI

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

VI.DÖNEM (AİLE HEKİMLİĞİ) 12 AY KESİNTİSİZ DEVAM EDER. 15 TEMMUZ TEMMUZ 2017

SİGARA BIRAKMA POLİKLİNİKLERİNDE STANDARDİZASYON

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı

Kalp ve Damar Cerrahisi. Anabilim Dalı

İŞYERİ HEKİMLİĞİ BELGESİ EK-1

Ders Yılı Dönem-IV Kardiyoloji Staj Programı

SANAYİDE ÇALIŞAN GENÇ ERİŞKİN ERKEKLERİN YAŞAM KALİTESİ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARININ BELİRLENMESİ

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

Prof.Dr.Abdurrahman Oğuzhan. Doç.Dr. Mehmet Güngör KAYA

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 4. ve 5. sınıf stajları sonunda;

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

Düşüğe Neden Olan Bir Hipertansif Fibromusküler Displazi Vakası. A Case of Hypertensive Fibromuscular Dysplasia Leading To Abortus

KANSER ERKEN TANI VE TARAMA PROGRAMI

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografik Koroner Anjiyografi Sonrası Uzun Dönem Kalıcı Böbrek Hasarı Sıklığı ve Sağkalım ile İlişkisi

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

Prof. Dr. Rabet GÖZİL. Baş Koordinatör. Dr. Öğr. Üyesi Burcu KÜÇÜK BİÇER. Dönem III Koordinatörü. Doç. Dr. Mehmet Fırat MUTLU

IV. Uluslararası Sağlıkta Performans ve Kalite Kongresi (02 04 Mayıs 2013 / Ankara) SÖZEL BİLDİRİ LİSTESİ Bildiri

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 4. ve 5. sınıf stajları sonunda;

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

TEŞHİS İLİŞKİLİ GRUPLAR VERİLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.

Sağlık Çalışanlarının Güvenceleri

Doç.Dr. Mehmet Güngör KAYA

OBEZİTE İLE MÜCADELEDE HAREKETLİ VE SAĞLIKLI YAŞAM PROJESİ

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM IV KLİNİKLE TANIŞMA STAJI PROGRAMI 17/09/ /10/2018 STAJ YERİ:

Hipertansif Hasta Gebe Kalınca Ne Yapalım?

06 Nisan 2017 Perşembe. 07 Nisan 2017 Cuma - ANA SALON

Türkiye de Klinik Kalite Çalışmaları

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 3. sınıfın sonunda;

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Kalp Hastalıklarından Korunma

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

Hiperlipidemiye Güncel Yaklaşım

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Pediatri, Ankara, Türkiye 2. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatrik Endokrinoloji, Ankara, Türkiye 3

MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM PROGRAMI

Hem. Songül GÜNEŞ Akdeniz Üniversitesi Hastanesi

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

TİP 1 DİYABETİ OLAN İNSÜLİN POMPASI KULLANAN BİREYLERE BAZAL İNSÜLİN DOZ DEĞİŞİKLİĞİ EĞİTİMİ VERMELİ MİYİZ?

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM IV KLİNİKLE TANIŞMA STAJI PROGRAMI 18/09/ /10/2017 STAJ YERİ:

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki

29 Kasım 2018 Perşembe Salon A

29 Kasım 2018 Perşembe Salon A

Check-up. dedigin. Kişiye ve yaşa özel check-up ile kontrol ü sağlamaktır.

HEPATİTLER (SARILIK HASTALIĞI) VE KRONİK BÖBREK HASTALIKLARI VE

FİZİKSEL AKTİVİTE RİSKLER & YARARLAR. Prof.Dr.Gülfem ERSÖZ

LVAD TAKILAN HASTALARDA DRİVELİNE ENFEKSİYON GELİŞİMİNİN SOSYOEKONOMİK DURUMLA İLİŞKİSİ

Fizik Tedavide Antropometrik Ölçümler. Prof. Dr. Reyhan Çeliker

Özgün Problem Çözme Becerileri

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA SODYUM ATILIMI, BÖBREK HASARI VE EKOKARDİYOGRAFİK PARAMETRELERİN İLİŞKİSİ

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI A.D. İNTÖRN DOKTOR STAJ KARNESİ

Transkript:

Kongre Bildiri Kitapçığı

Değerli Aile Hekimleri, Konya Aile Hekimleri Derneği, 25-28 Nisan 'te 3.defa Aile Hekimliği kongresi düzenleniyor. Deneyim sahibi akademisyenlerimiz bilgi ve birikimlerini, Aile Hekimliğinde gelişen ve değişen tıbbi yaklaşımları bizlerle paylaşacaklar. Bu yıl ilk defa kongremize Aile Sağlığı Çalışanlarınıda dahil ederek Aile Hekimliğinde gelişmenin ekip ruhu ile olacağını göstermek istiyoruz. Sizi 25-28 Nisan tarihinde hoşgörü ve birleşmenin temsilcisi olan Mevlana Celaleddin Rumi'nin mekanı, dünyamızın sayılı başkentlerinden olan Konya'mıza davet ediyoruz. Önsöz 1

25.04. Perşembe Saat Dr. İbrahim GÜL Salonu 13:30 14:15 AİLE SAĞLIĞI ÇALIŞANLARI PROGRAMI Çocukluk Çağı Aşılamada Güncel Gelişmeler Oturum Başkanı: Dr. Cemil MUŞLU Dr. Yasemin GEDİK Konuşmacı :Doç.Dr. Hasan TEZER Saat 13:30 16:30 15:00 15:15 Kahve Arası Koşulsuz Katkıları İle. 14:15 15:00 Bebek Beslenmesi,Ek Gıda Ne Zaman ve Nasıl Olmalı? Prof. Dr. Gülden KÖKSAL Koşulsuz Katkıları İle. 15:00 15:15 Kahve Arası 15:15 16:00 Gebe İzleminde Kırmızı Çizgiler Oturum Başkanı: Dr. Şule İZGİ Konuşmacı: Dr. Hatice KAMA - Dr. Canan DOĞAN Dr. Süleyman ÇINAR Salonu AİLE HEKİMLERİ KURSLARI Diyabet Okulu Oturum Başkanı: Dr. Şerife SAYICI Dr. Ali ÜNALMIŞ Konuşmacı: Doç. Dr. Kamile MARAKOĞLU Dr. Halil COŞAR Salonu 13:30 16:30 AİLE HEKİMLERİ KURSLARI Fotoğrafçılık Okulu Oturum Başkanı: Dr. Elmas KİTİZ Konuşmacı: Ali IŞIK 26.04. Cuma Saat Dr. İbrahim GÜL Salonu 09:00 09:30 KONAHDER AHEF HALK SAĞLIĞI MÜDÜRÜ SAĞLIK BAKANLIĞI - Dr. Mustafa KALAYCI - Dr. Murat GİRGİNER - Dr. Lütfi S. DEMİR - Doç. Dr. Turan BUZGAN 09:30 10:05 Gebelik Takibi - Beslenmesi Oturum Başkanı: Dr. Füsun SUNAR Dr. Gülay ÇİFTÇİ Konuşmacı: Uzm. Dr. Oğuzhan GÜNENÇ 10:05 10:45 Gebe / Lohusalıkta İlaç - Vitamin Kullanımı Oturum Başkanı: Dr. Füsun SUNAR Dr. Gülay ÇİFTÇİ Konuşmacı:Yrd. Doç. Dr. Kadriye Beril YÜKSEL Dr. Halil COŞAR Salonu Saat 09:30 10:05 10:05 10:45 10:45 11:00 Kırmızı Göz Oturum Başkanı: Dr. Adnan YILDIZ Dr. Mehmet UÇAR Konuşmacı:Doç. Dr. Mehmet BORAZAN Sigarayı Nasıl Bıraktırırım? Oturum Başkanı: Dr. Adnan YILDIZ Dr. Mehmet UÇAR Konuşmacı: Doç. Dr. Kamile MARAKOĞLU 10:45 11:00 Kahve Arası 11:00 11:45 Sık Görülen Jinekolojik Enfeksiyonlar Oturum Başkanı: Dr. Gaye ÖZOTUK Dr. İlknur ÇETİNKAYA Konuşmacı: Doç. Dr. Hüsnü ALPTEKİN 11:00 11:45 Antihipertansif Tedavi Oturum Başkanı: Dr. Osman KORKMAZ Dr. Tufan SOYDABAŞ Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Şeref ULUCAN 11:45 12:30 İnfertil Çiftler Oturum Başkanı: Dr. Gaye ÖZOTUK Dr. İlknur ÇETİNKAYA Konuşmacı: Doç. Dr. Ruşen ATMACA 11:45 12:30 Vertigo / Tinnutus Oturum Başkanı: Dr. Osman KORKMAZ Dr. Tufan SOYDABAŞ Konuşmacı: Prof. Dr. Köksal YÜCA 12:30 13:30 Öğle Yemeği 12:30 13:30 Öğle Yemeği 13:30 14:05 Yanma Ekşimede Çözümler Oturum Başkanı: Dr. Mustafa ŞİMŞEK Dr. Ufuk ŞEN Konuşmacı: Doç. Dr. Hüseyin ATASEVER 13:30 14:05 Romatolojik Hastalıklarda Semptomlar Oturum Başkanı: Dr. Nurcan ÇAM Dr. Kazım SARI Konuşmacı: Doç. Dr. Hilal KOCABAŞ 14:05 14:45 İdrar Kaçırmada Güncel Çözümler Koşulsuz Katkıları İle. Oturum Başkanı: Dr. Mustafa ŞİMŞEK Dr. Ufuk ŞEN Konuşmacı:Doç. Dr. Okan İSTANBULLUOĞLU 14:05 14:45 Geriatrik Hastada Kombine İlaç Kullanımı Oturum Başkanı: Dr. Nurcan ÇAM Dr. Kazım SARI Konuşmacı: Doç. Dr. Ergün BOZOĞLU 14:45 15:00 Kahve Arası 14:45 15:00 Kahve Arası 15:00 15:45 Kombine Oral Antidiabetik İlaç Kullanımı Oturum Başkanı: Dr. Sadrettin ÖZERDEM Dr. Şerife TONGARLAK Konuşmacı:Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hilmi İPEKÇİ 15:00 15:45 Ergenleri Anlamak Oturum Başkanı: Dr. Ayşe TURHAN Dr. G.Füsun YÜCEL Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Savaş YILMAZ 15:45 16:30 Aile Hekimi ve SGK Oturum Başkanı: Dr. Sadrettin ÖZERDEM Dr. Şerife TONGARLAK Konuşmacı: Dr. Ahmet DÖKER 15:45 16:30 Depr./Anksiyetede İlaca Ne Zaman Başlayalım? Oturum Başkanı: Dr. Ayşe TURHAN Dr. G.Füsun YÜCEL Konuşmacı: Uz. Dr. F. Gökşin CİHAN 2 Kahve Arası Bilimsel Program

27.04. Cumartesi Dr. Halil COŞAR Salonu Saat Dr. İbrahim GÜL Salonu Saat 09:00 09:45 Çocuklarda Döküntü ve Kızamık Oturum Başkanı: Dr. Hüseyin DİNÇEL Dr. Vefa ELMA Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Melike EMİROĞLU 09:00 09:45 Huzursuz Çocuğa Yaklaşım Oturum Başkanı: Dr. A.Aynur ARSLAN Dr. Ahmet TOLU Konuşmacı: Doç. Dr. Haldun EMİROĞLU 09:45 10:30 Bebek Beslenmesi Ek Gıda Ne Zaman ve Nasıl Olmalı? Oturum Başkanı: Dr. Hüseyin DİNÇEL Dr. Vefa ELMA Konuşmacı: Doç. Dr. Saliha ŞENEL Koşulsuz Katkıları İle. 09:45 10:30 Çocuklarda Gelişme Geriliğine Yaklaşım Oturum Başkanı: Dr. A.Aynur ARSLAN Dr. Ahmet TOLU Konuşmacı: Doç. Dr. Sevil Arı YÜCA 10:30 10:45 Kahve Arası 10:30 10:45 Kahve Arası 10:45 11:40 Alerjik Rinit Öksürük Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşım Koşulsuz Katkıları İle. Oturum Başkanı: Dr. Betül ATEŞ Dr. Mesut KARAASLAN Konuşmacı: Prof. Dr. Salih ÇANAKÇIOĞLU 10:45 11:30 Sağlam Bebek Çocuk İzlemi Oturum Başkanı: Dr. Mevlüt ARICI Dr. Metin TERZİOĞLU Konuşmacı: Prof. Dr. Asiye NUHOĞLU 11:40 12:30 Aşılamada Güncel Gelişmeler Koşulsuz Katkıları İle. Oturum Başkanı: Dr. Betül ATEŞ Dr. Mesut KARAASLAN Konuşmacı: Doç. Dr. Ener Çağrı DİNLEYİCİ 11:30 12:30 Çocuklarda Obezite ile Mücadele Oturum Başkanı: Dr. Mevlüt ARICI Dr. Metin TERZİOĞLU Konuşmacı: Doç. Dr. Nesibe ANDIRAN 12:30 13:30 Öğle Yemeği 12:30 13:30 Öğle Yemeği 13:30 14:15 Kaşıntılı- Döküntülü Hastalıklarda Yeni Çözümler Oturum Başkanı: Dr. Bayram ALDEMİR Dr. Ümit ÇELİK Konuşmacı: Prof. Dr. Ertuğrul AYDEMİR 14:15 15:00 Dispepsi Tedavisinde İlaç Etkileşimleri Oturum Başkanı: Dr. Bayram ALDEMİR Dr. Ümit ÇELİK Konuşmacı: Doç. Dr. Mustafa CANKURTARAN 14:15 15:00 Ah De Kanser Taramaları Oturum Başkanı: Dr. Seyfettin ABUOĞLU Dr. Elmas KİTİZ Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Ümmü Zeynep AVŞAR 15:00 15:15 Kahve Arası 15:00 15:15 Kahve Arası 15:15 16:00 Kolestrol Masum mu? Oturum Başkanı: Dr. Behzat DEMİREL Dr. Gökhan EKİNCİ Konuşmacı: Prof. Dr. Canan KARATAY - Av. Halil ŞEN 15:15 16:00 Akılcı İlaç Kullanımı Oturum Başkanı: Dr. Ramazan AFYON Dr. M. Ali GÜRBÜZ Konuşmacı: Yrd. Doç. Dr. Ümit AVŞAR 16:00 16:45 Aile Hekimliği Uygulamasında Hukuksal Sorunlar Oturum Başkanı: Dr. Gökhan EKİNCİ Konuşmacı: Av. Halil ŞEN - Dr. Şenol ATAKAN Av. Arda AŞIK 16:00 16:45 Kolestrol Masum mu? Soru-Cevap Oturum Başkanı: Dr. Ramazan AFYON Dr. M. Ali GÜRBÜZ Konuşmacı: Prof. Dr. Canan KARATAY 18:00 20:00 Koşulsuz Katkıları İle. Koşulsuz Katkıları İle. 13:30 14:15 İnhaler İlaçların Kullanımı Oturum Başkanı: Dr. Seyfettin ABUOĞLU Dr. Elmas KİTİZ Konuşmacı: Doç. Dr. Emin MADEN GALA YEMEĞİ (Yetenek Sizsiniz Türkiye Birincisi Sefa DOĞANAY) 20:30 22:00 Koşulsuz Katkıları İle. SEMA GÖSTERİSİ 28.04. Pazar 09:00 18:00 Bilimsel Program SOSYAL PROGRAM 3

Kongre Başkanı Dr. Orhan IŞIK Konya Çumra 3 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Oktay SARI Selçuk Üniversitesi Selçuk Tıp Fak. Dekanı Kongre Sekreteri Dr. Adil İNAN Konya Selçuklu 58 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Emin MADEN N.E Üniversitesi Meram Tıp Fak. Göğüs Hst. ABD KONAHDER Başkanı Dr. Mustafa KALAYCI Konya Selçuklu 6 No lu A.S.M Aile Hekimi Sağlık Bilimleri Araştırmaları Derneği Başkanı Dr. Köksal YUCA Necmettin ERBAKAN Üniversitesi Meram Tıp Fak. K.B.B AD Bilimsel Komite Başkanı Dr. Kamile MARAKOĞLU Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fak. Aile Hekimliği ABD Dr. Halil ÖNEN Konya Cihanbeyli 2 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Ali DURAL Konya Bozkır Sarıoğlan A.S.M Aile Hekimi Bilimsel Komite Sekreterleri Dr. Harun TOY N.E Üniversitesi Meram Tıp Fak. Kadın Doğum AD Dr. Mesut KARAASLAN Konya Karatay 52 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Aliye Aynur ARSLAN Konya Selçuklu 46 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Şerife SAYICI Konya Selçuklu 5 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Mehmet UÇAR Konya Selçuklu 48 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Ali ÜNALMIŞ Konya Meram 47 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Sadrettin ÖZERDEM Konya Selçuklu 17 No lu A.S.M Aile Hekimi Dr. Erol ORAL Konya Selçuklu 48 No lu A.S.M Aile Hekimi Bilimsel Komite Doç Dr Hüsnü Alptekin Doç Dr Nesine Andıran Doç Dr Hüseyin Ataseven Doç. Dr. Ruşen Atmaca Yrd. Doç. Dr. Ahmet Avcı Yrd Doç Dr Ümit Avşar Yrd Doç Dr Ümmü Zeynep Avşar Prof. Dr.Ertuğrul Aydemir Doç Dr Mehmet Borazan Doç.Dr Mustafa Cankurtaran Uz Dr F. Gökşin Cihan Prof. Dr. Salih Çanakçıoğlu Yrd. Doç. Dr. Gülperi Çelik Doç. Dr. Ener Çağrı Dinleyici Uzm Dr Oğuzhan Günenç Doç Dr Haldun Emiroğlu Yrd Doç Dr Melike Emiroğlu Yrd Doç Dr Süleyman Hilmi İpekçi Yrd. Doç. Dr. Bahar Kandemir 4 Prof Dr Canan Karatay Doç Dr Hilal Kocabaş Doç. Dr. Levent Kebapcılar Prof.Dr Gülden Köksal Doç Dr Kamile Marakoğlu Doç Dr Emin Maden Prof Dr Asiye Nuhoğlu Doç Dr. Banu Turgut Öztürk Doç. Dr. Mehmet Sargın Doç Dr Saliha Şenel Doç.Dr. Dilek Toprak Yrd Doç Dr Şeref Ulucan Doç. Dr. Asuman Orhan Varoğlu Yrd Doç Dr Savaş Yılmaz Prof Dr Mehdi Yeksan Yrd Doç Dr Kadriye Beril Yüksel Doç Dr Sevil Arı Yüca Prof Dr Köksal Yüca Doç. Dr. Hasan Tezer Kurullar

ADLİ OLGULARIN FARKEDİLMESİNDE AİLE HEKİMİNİN ÖNEMİ VE İHBAR YÜKÜMLÜLÜĞÜ Mustafa Talip Şener[1], Yüksel Ançı[1], Mustafa Görgün[2] [1]Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı, Erzurum [2] Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Erzurum ÖZET: GİRİŞ VE AMAÇ: Her hekimin koruyucu ve tedavi edici hekimlik gibi temel bir görev ve sorumluluk alanı olduğu gibi adli hekimlik görevi de vardır. TCK 280. maddesi gereğince bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşan sağlık mesleği mensubuna ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak bazı adli nitelikteki olguların 'adli vaka' olarak değerlendirilemediği görülmektedir. Biz de bu çalışmamızda aile hekimlerinin adli olguları tespit etmesinde dikkat etmesi gereken durumları ihbar yükümlülüğü kapsamında sunmayı amaçladık. TARTIŞMA VE SONUÇ: Ateşli silah, patlayıcı madde, kesici, kesici-delici, delici, kesici-ezici ve ezici alet yaralanmaları, trafik kazaları, darp, düşmeler ve iş kazaları, zehirlenmeler, yanıklar, elektrik ve yıldırım çarpmaları, asfiksi, işkence ve kötü muamele gibi her türlü travma bulguları adli olgu olarak tanımlanır. Kimi zaman adli nitelikte olduğu düşünülen olguların 'basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte hafif' derecede olması durumunda bildirimin gerekmediği düşünülebilmektedir. Ancak adli nitelik taşıyan tüm olgularda tıbbi sorumluluk ve yükümlülüklerin dışında, hekimlerin bildirim mahiyeti taşıyan adli raporu yazmaları gerekir. Adli olgunun belirlenmesinde aile hekiminin önemli bir fonksiyonu vardır. Adli olgunun belirlenmesinde ilk önemli aşama hekimin iyi bir anamnez alarak ve dikkatli muayene yaparak adli olguyu fark etmesidir. Sonraki aşama ise hekimin ihbar yükümlülüğünü yerine getirmesidir. Anahtar kelimeler: Aile hekimliği; ihbar yükümlülüğü; adli olgu 5

AİLE HEKİMLİĞİ POLİKLİNİĞİNE GELEN TİP II DİYABETLİ HASTALARIN HbA1c DÜZEYLERİNİN, LİPİD ve GFR PANELLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Doç. Dr.Kamile MARAKOĞLU, Dr.Nisa ÇETİN KARGIN, Dr.Ali ALTINOK, Dr. Mustafa ARMUTLUKUYU Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, KONYA. Amaç: Diyabet sürekli medikal destek gerektiren, akut ve kronik komplikasyonları önlemek için hasta eğitimi gerektiren, kronik bir hastalıktır. Bu bildiride, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Diyabet Eğitim Polikliniğine muayene olmak için gelen Tip II diyabetli (DM) hastaların başvuru anındaki ve tedavileri planlandıktan 3 ay sonraki kan şekeri (AKŞ), tokluk kan şekeri (TKŞ), HbA1c değerleri, lipid panelleri ve GFR düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalına 1 Ocak 2012-1 Ocak tarihleri arasında 116 DM'li hasta muayene için başvurdu. Hastaların başvuru anındaki ve 3 ay sonraki AKŞ, TKŞ, HbA1c değerleri, lipid panelleri ve GFR düzeyleri değerlendirildi. Verilerin istatistiksel analizinde SPSS 16.0 programı kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların %43.1'i (n=50) erkek, %56.9 (n=66) kadın idi. Yaş ortalamaları 54.60±9.60 (min=34-max=76), başvuru anında VKİ ortalamaları 31.99±5.29 kg/m² (min=21.44-max=45.73). Hastaların diyabet yıl ortalamaları 5.40±5.95 olup, %27.6'sı ilk tanı idi. HbA1c ortalamaları 8.23±1.93 (min=5.90-max=13.80) idi. Hastaların %79.3'ü (n=92) oral antidiyabetik, %20.7'si (n=24) insülin tedavisi ve en az bir tane de oral antidiyabetik ilaç kullanmakta idi. Hastalarının 3.ay kontrollerinde HbA1c değerlerinde ilk gelişteki sonuca göre istatistiksel açıdan anlamlı düşme tespit edildi (3.ay=7.00±0.14, p=0.000). Üçüncü ay AKŞ değerlerinde ilk gelişe göre istatistiksel açıdan anlamlı düşme tespit edildi (Geliş=176.33±6.20mg/dL, 3.ay=146.06±6.79mg/dL, p=0.000). Üçüncü ay TKŞ değerlerinde ilk gelişe göre anlamlı düşme tespit edildi (ilk geliş=273.31±9.99 mg/dl, 3.ay=210.96±11.51 mg/dl, p=0.000). Üçüncü ay HDL değerlerinde ilk gelişe göre anlamlı yükselme (ilk geliş =42.79±0.95 mg/dl, 3.ay=43.98±1.66mg/dL, p=0.000), üçüncü ay trigliserid değerlerinde anlamlı düşme (ilk geliş =190.77±9.84 mg/dl, 3.ay=151.35±8.24 mg/dl, p=0.000), üçüncü ay LDL değerlerinde anlamlı düşme (ilk geliş=122.33±3.41, 3.ay=117.70±4.76, p=0.000), üçüncü ay kolesterol değerlerinde anlamlı düşme (ilk geliş =203.56±3.85mg/dL, 3.ay=192.43±5.43mg/dL, p=0.000), sistolik tansiyonlarında anlamlı düşme (ilk geliş =131.16±1.96mm/Hg, 3.ay=128.16±2.11mm/Hg, p=0.000), diastolik tansiyonlarında istatistiksel açıdan anlamlı düşme (ilk geliş =82.41±1.17mm/Hg, 3.ay=81.20±1.35mm/Hg, p=0.000) tespit edildi. Hastaların MDRD ile hesaplanan Glomerüler Filtrasyon hızlarında (GFR) istatistiksel açıdan anlamlı yükselme tespit edildi (ilk geliş =94.35±1.95 ml/min, 3.ay=96.18±3.06 ml/min, p=0.000). Sonuçlar: Diyabet hastalarının başvuru anında AKŞ, TKŞ, HbA1c değerlerinin yüksek olduğu ve lipid panellerinin bozuk ve GFR'lerin bozuk olduğu tespit edilmiştir. Hastalara diyabet eğitimi verilip, uygun oral antidiyabetik ve insülin tedavileri planlandıktan 3 ay sonra HbA1c değerlerinde anlamlı düşme olup DM'in regüle olduğu, AKŞ, TKŞ LDL ve total kolesterol değerlerinde anlamalı düşme ve GFR düzeylerinde yükselme olduğu 6

AİLE HEKİMLİĞİ VE MALPRAKTİS Mustafa Talip Şener[1], Yüksel Ançı[1], Mustafa Görgün[2] [1]Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı, Erzurum [2] Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Erzurum [3] Ceylanoğlu ASM, Erzurum ÖZET GİRİŞ VE AMAÇ: Malpraktis, hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar olarak tanımlanır. Malpraktis iddiaları hekimlerin uzmanlık alanları ya da branşları ile ciddi şekilde ilişkilidir. Aile hekimleri diğer uzmanlık alanlarına göre son sıralara yakın olmakla birlikte malpraktis iddiası ile karşı karşıya gelebilmektedir. Biz de aile hekimlerinin malpraktis şikayet ve süreçlerine maruz kalmaması için dikkat etmesi gereken davranışları sunmayı amaçladık. TARTIŞMA VE SONUÇ: Hastalar genellikle beklentilerine uygun olmayan her türlü sonucun malpraktisten kaynaklandığını düşünmekte, zarar gördüklerini iddia ederek şikâyette bulunmaktadır. Sağlık çalışanlarının içerisinde en çok suçlanan kişi hekimlerdir. Bu şikayetler sonucunda hekim hakkında idari, ceza veya özel hukuk bakımından dava süreçleri başlamaktadır. Sonuçta hekimlerin bazen beraat ettikleri, bazen ceza aldıkları sıkıntılı ve yıpratıcı bir süreç ortaya çıkmaktadır. Şikayete konu olan malpraktis iddiası ile ilgili konunun bilirkişi incelemelerinde büyük oranda tıbbi uygulamaların tıp kurallarına uygun bulunduğu şeklinde karar verilmektedir. Malpraktis iddiası ile karşılaşan hekim için yaptığı 'tıbbi girişimin uygunluğu' bilirkişi incelemelerinde en önemli husustur. Aydınlatılmış onamın hastadan usulünce alınmış olması, yeterli düzeyde araştırmaya dayalı tanı ve tedavinin yapılmış olması, tıbbi standartlarda kabul gören, etkinliği ve geçerliliği benimsenmiş bir tıbbi uygulamanın uygulanması ve komplikasyonlara karşı gerekli tedbirlerin önceden alınmış olması, tıbbi girişim kayıtlarının düzgün tutulmuş olması önemli noktalardır. Tüm tıbbi uygulamalar hastalar yönünden belirli bir risk taşır. Bu riskler 'izin verilen risk' çerçevesinde kaldığı müddetçe bu komplikasyon olarak değerlendirilir. Aile hekimleri diğer uzmanlık alanlarına göre daha az sıklıkta olsa da malpraktis iddiası ile karşılaşabilmektedir. Aile hekiminin tanı ve tedavide minimum standartların altına düşmemesi tıbbi uygulamanın uygunluğunda en önemli yapılması gereken aşamadır. Anahtar kelimeler: Aile hekimliği; malpraktis; komplikasyon 7

AKUT İNFERİOR MİYOKARD İNFARKTÜSÜ; OLGU SUNUMU Dr.Muhammet KIZMAZ 1 Doç.Dr.Kamile MARAKOĞLU1 Yrd.Doç.Dr.Ahmet AVCI2 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği A.D. 2 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji A.D. 1 GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyovasküler hastalıklar hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerde en önemli sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Türkiye'de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Sıklığı Taraması (TEKHARF) çalışması 2009 verilerine göre; ülkemizde yaklaşık 3.1 milyon koroner kalp hastasının bulunduğu ve bu sayının yılda %6.4 oranında arttığı, yılda 190 bin kişinin koroner kalp hastalığından (KKH) öldüğü bildirilmektedir. Türkiye'de KKH'na bağlı yıllık mortalite erkeklerde %0.76, kadınlarda %0.38'dir. Böylesine ciddi ve erken teşhis edilmesi gereken bir acille her zaman aile hekimliği polikliniğimizde karşılaşma ihtimalimizin olduğu için hatırlatıcı olması açısından bir akut inferior miyokard enfarktüsü olgusunu sunmayı amaçladık. OLGU SUNUMU: 17.03. tarihinde 49 yaşında erkek hasta epigastrik bölgede ve göğüste ağrı şikayeti ile Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine başvurdu. Acilde değerlendirilen hastanın muayenesinde genel durumu iyi şuur açık, oryante ve koopere idi.. TA:130/70mmHg, nabız:78/dk idi. Daha önceden bilinen hastalığı olmayan hastanın özgeçmişinde 35 paket/yıl sigara içme öyküsü vardı. Soy geçmişinde anne ve babada koroner arter hastalığı vardı. Dinlemekle solunum sesleri doğal ve her iki hemitoraksta eşit olarak alınıyordu. Kardiyak oskültasyonda S1,S2 ritmik olarak alınıyordu. Ek ses üfürüm yoktu. Batın muayenesinde patolojık bulgu yoktu. Hastanın çekilen EKG'sinde II,III ve AVF derivasyonlarında ST elevasyonu vardı. Sağ ventrikül katılımlı MI'ı dışlamak için sağ derivasyonlu EKG çekildi ve sağ derivasyonlarda elevasyon yoktu. Posterior MI'ı ekarte etmek için V7,V8,V9 derivasyonları değerlendirildi ve elevasyon yoktu. Akut inferior MI düşünülen hastaya, nazal oksijen takıldı. 100mg asetil salisilik asit verildi. 600mg klapitogrel yüklemesi yapıldı ve 8000İ.Ü. enoksaparin sodyum subkutan olarak yapıldı. Hasta koroner yoğun bakıma yatışı yapıldı ve anjıyografi laboratuarına alındı. Anjiyografisinde right coronary artery (RCA) total tıkalı olarak tespit edilen hastanın damarı açıldı ve stent konuldu. İşlem sırasında komplikasyon olmayan hasta koroner yoğun bakımda takip edildi ve yatışının dördüncü günü;asetilsalisilik asit 100mg,rampril 5mg,metoprolol 100mg,klapitogrel 75mg,atorvastatin 80mg reçete edildi.hayat tarzı değişiklikleri anlatıldı.sigarayı bırakmak için Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği A:D. Sigara bırakma polikliniğine yönlendirilerek taburcu edildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Akut miyokard enfarktüsü kliniğini ve EKG'sini bir aile hekimi çok iyi bilmeli, unstabil anjinayı tanımalı ve yönetimini iyi yapmalıdır. Korener arter hastalığı risk faktörlerinden olan sigara içimi ve obezite ile mücadele edilmesi, hastalarda gelişebilecek akut miyokard infarktusü ve koroner arter hastalıklarını önlemede büyük önem taşımaktadır 8

Akut Miyokart İnfarktüs'lü Hastalarda Kurtarılan Tehdit Altındaki Miyokardiyal Alan Büyüklüğü İle Sol Ventrikül Sistolik Fonksiyon Parametreleri Arasındaki İlişki Ümmü Zeynep Avşar*, Fatma Doğan**, Ümit Avşar***, Enbiya Aksakal**** *Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi AD, Erzurum **Ceylanoğlu ASM, Erzurum *** Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD, Erzurum **** Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD, Erzurum AMAÇ: Akut miyokard infarktüsü (AMİ) sonrası sol ventrikül (SV) fonksiyon bozukluğu ve kalp yetersizliği sık görülen problemlerdir. AMİ'ne erken dönemde yapılan girişimsel ve medikal tedaviler hasarlanan miyokart alanını azaltarak SV fonksiyon bozukluğunu önlemektedir. Bu çalışmanın amacı başarılı primer perkütan koroner girişim (PKG) uygulanan AMİ hastalarda kurtarılan tehdit altındaki miyokardiyal alan büyüklüğü ile SV global sistolik fonksiyon parametreleri arasındaki ilişkinin tespit edilmesidir. METOD: AMİ'nün ilk 12 saatinde başvuran ardışık 49 hasta (21 anterior AMİ, 28 inferior AMİ) çalışmaya alındı (yaş ortalaması: 59±11 yıl). Geçirilmiş Mİ, koroner by-pass öyküsü ve bilinen koroner arter hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Hastalardan müracaatında, ağrının 6, 16. ve 24. saatinde kreatin kinaz (CK), CKMB ve Troponin I (Tn I) çalışılması için kan örnekleri alındı. Ekokardiyografik kayıtlar girişim öncesi, girişimden sonraki 1.hafta ve 1.ayda parasternal ve apikal görüntülerden elde edildi. Teicholz ve Simpson's yöntemi ile SV ejeksiyon fraksiyonu (EF) ölçüldü. PW Doppler trasesinden Tei indeksi formülü ile miyokard performans indeksi (MPİ) hesaplandı. AMİ'den etkilenen segmentler normal, hipokinetik, akinetik, diskinetik olmalarına göre sırasıyla 1,2,3,4 puan verilerek, toplam puan değerlendirilen segment sayısına bölünerek duvar hareket skor indeksi (DHSİ) hesaplandı. CK, CKMB ve Tn I ile EF, DHSİ, MPİ değişimi arasında korelasyonlar değerlendirildi. SONUÇLAR: Başlangıç, 6.saat, 16.saat ve 24.saat değerleri sırasıyla CK için 321±319, 2729±2522, 2638±1886, 1861±1144, CKMB için 39±34, 195±178, 212±151, 128±82, TnI için 0.63±0,55, 19±16,5, 29,9±17,9, 24,5±17 olarak tespit edildi. Kardiyak nekroz belirteçlerinin başlangıç ve 6.saat değerleri ile sistolik fonksiyonlar arasında korelasyon tespit edilmedi. 16 ve 24.saat CKMB ve Tn I yüksekliği ile SV global sistolik fonksiyon parametrelerinin girişim öncesi ile 1.hafta ve girişim öncesi ile 1.ay değerleri arasındaki farkta anlamlı korelasyonlar tespit edildi (EFs ve EFt ile pozitif, DHSİ ve MPİ ile negatif). Başlangıç ve 6.saat CKMB ve Tn I ile sistolik fonksiyonlar arasında anlamlı korelasyon yoktu. TARTIŞMA: AMİ'nde başarılı primer PKG ile kurtarılan tehdit altındaki miyokard miktarı arttıkça başlangıca göre girişim sonrasında SV global sistolik fonksiyonların farkında anlamlı artışlar oluşmaktadır. Bu yüzden AMİ hastalarının erken girişimsel tedavi merkezlerine kısa sürede ulaştırılması komplikasyonlar ve kalp yetersizliğini önlemek için önemlidir. ANAHTAR KELİMELER: miyokardiyal iskemi büyüklüğü, primer PKG, sistolik fonksiyonlar 9

Alt Extremite Variköz Venlerinde Cerrahi Tedavi ve Sonuçları Dr.Amine ÖNER1, Dr.Hasan ÖNER2, Dr.Seçil ASLAN3, Yrd.Doç.Dr.Abdurrahim ÇOLAK2 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD. 2 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD. 3 Erzurum Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği AD. 1 Giriş ve Amaç: Alt extremitenin variköz ven hastalıkları sıkça karşılaşılan bir klinik tablodur. Ağrı ve ödem başta olmak üzere rahatsız edici semptomlara, kozmetik sorunlara neden olabilir. Venöz yetmezlik etyolojisinde venöz ülser gelişimine neden olan venöz hipertansiyon birçok yazar tarafından en önemli etken olarak kabul edilmektedir. Uzun süre ayakta kalmak, parite, obezite gibi faktörler de etyolojide rol oynamaktadır. Kadınlarda % 40'a ve erkeklerde %17'e varan oranlarda görülmektedir. Tedavi yelpazesi oldukça geniştir. Cerrahi tedavisi çok sık uygulanmaktadır. Cerrahi tedavinin amacı; variköz venlerin tamamının çıkarılması, kozmetik sorunların engellenmesi ve komplikasyon yada nükslerin önüne geçilmesidir. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde variköz ven cerrahisi uygulanan hastaları retrospektif olarak incelendi. Bu çalışmada hastaların klinik özelliklerini, hastalara uygulanan tedavi yaklaşımlarını ve sonuçlarını sunmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde Ocak 2006 ve Aralık 2012 tarihleri arasında 69 hastaya variköz venleri nedeniyle cerrahi tedavi uygulandı. Hastaların 46'sı erkek (%68), 23'ü kadın (%32)idi. Hastaların yaş ortalaması 37,85 (16-68 arası) idi. En sık şikayetler ağrı, şişlik ve kozmetik nedenlerdi. Cerrahi öncesi değerlendirme klinik muayene ve RDUS ile yapıldı. Tüm hastalar regional anestezi ile opere edildi. Hastaların tümü postoperati f 1. günde yara yeri kontrolünü takiben taburcu edilmişlerdi. Postoperatif erken dönemdeki ağrı ve parestezi yakınmaları taburcu sonrası kontrollerinde kaybolmuştu. Hastalarımızın 1ay, 3 ay, 6 ay ve yıllık kontrollerinde komplikasyon ya da nüks gözlenmemişti. Tartışma ve Sonuç: Hastaların variköz venlere yönelik cerrahi girişimi isteme nedenlerinin başında ağrı, iş gücünde azalma ve kozmetik sorunlar olduğu görülmektedir. Medikal tedaviye oranla cerrahi tedavinin kısa süreli sonuç veriyor olması diğer bir cerrahi tedavi tercih sebebi idi. Mini flebektomi yöntemi; insizyon skarı bırakmaması, ağrı ve parestezi yakınmalarını minimale indirmesi ve kısa zamanda yara iyileşmesi sağlaması nedeniyle variköz ven cerrahisini cazip kılmaktadır. Ayrıca son zamanlarda uygulamaya başlanan endolazer ablasyon tekniği ve kombine cerrahi tedavilerle varis cerrahisi daha da cazip hale gelmiştir. 10

Bebeklerde Emzik Kullanımı Yasemin Çayır1, Fatma Doğan2, Ümmü Zeynep Avşar3, Zekeriya Aktürk1 1 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD, Erzurum 2 Ceylanoğlu ASM, Erzurum 3 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi AD, Erzurum Amaç: Bu çalışmada annelerin bebeklerinde emzik kullanımı ile ilgili tutumlarının ve emzik kullanımını etkileyen bazı faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Ocak-Mart 2012 tarihleri arasında bebekleri çeşitli hastalıklar nedeniyle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 147 anne ile yapılmıştır. Annelere sosyodemografik özelliklerin yanı sıra, gebelik öyküsü, emzik kullanımı ve nedenlerini sorgulayan bir anket yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. Veriler SPSS 18.0.0'a aktarılarak analiz edilmiştir. İstatistiksel karşılaştırmalarda p<0,05 anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 27±5,3 idi. Okuma-yazması olmayan annelerin oranı %15,6 iken, %61,2'si ilköğretim, %15'i lise ve %8,2'si üniversite mezunu idi. Ortalama gebelik sayısı 3±2,8; idi. Annelerin %38,8'i (n=57) bebeklerinde emzik kullanıyordu. Kadınların emzik kullanma nedenleri sorgulandı. Annelerin %50'si (n=30) ağlama sıklığını azaltması için, %46,7'si (n=28) sakinleştirmesi için ve %3,3'ü (n=2) emmesini güçlendirmesi için kullandığını ifade etti. Annelerin eğitim seviyesi ile emzik kullanımı arasında ilişki olup olmadığı analiz edildi. Buna göre eğitim seviyesi düşük olan annelerin daha fazla emzik kullandığı görüldü (p=0.021). 30 yaşını geçmiş annelerin emzik kullanımı, 30 yaş altı annelere göre anlamlı derecede fazlaydı (p=0,034). Sonuç: Bu çalışmada bebeklerde emzik kullanımını etkileyen en önemli faktörün yaş ve eğitim seviyesi olduğu görüldü. Aynı zamanda her 10 anneden 4'ünün bebeklerinde emzik kullanmayı tercih ettiği dikkat çekiciydi. Bebeklerde orta kulak enfeksiyonu riskini artırdığından, sağlıksız diş ve damar gelişimine neden olduğundan ve hijyen problemi oluşturacağından emzik kullanımı tavsiye edilmemektedir. Bu bağlamda aile hekimleri özellikle genç yaştaki, eğitim seviyesi düşük annelere bebeklerinde emzik kullanımını sorgulamalı ve zararları hakkında bilgilendirme yapmalıdır. 11

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİNİN ERKEN TANINMASI VE ZAMANINDA ÜST BASAMAĞA YÖNLENDİRİLMESİNİN ÖNEMİ Ş. Oğuz DEMİRDÖĞEN*, Fatih ÖZKAYA*, Mustafa GÖRGÜN**,Şenol ADANUR*, Tevfik ZİYPAK*, Fatma DOĞAN*** * Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD. Erzurum ** Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD. Erzurum ***Ceylanoğlu ASM, Erzurum Giriş ve Amaç: Benign prostat hiperplazisi'ne (BPH) bağlı alt üriner sistem semptomları ileri yaş erkeklerde görülen yaygın ürolojik bir problemdir. BPH prevalansı 50 yaşında %40 iken 80 yaşında %80'lere ulaşmaktadır. BPH, dinamik ve statik komponentlerle mesane çıkım tıkanıklığına ve alt üriner sistem semptomlarına (AÜSS) neden olarak hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Günümüzde BPH'nın medikal ve cerrahi olmak üzere iki çeşit tedavi yöntemi vardır. Bu çalışmamızda Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji polikliniğine başvuran hastalar arasında BPH sıklığını belirleyerek, komplikasyon riskini ve morbiditeyi azaltıp hastaların yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla uyguladığımız medikal ve cerrahi tedavi oranlarımız ışığında BPH'lı hastaların erken tanınıp komplikasyonlar gelişmeden, ileri tetkik ve tedavi amacıyla bir üst basamağa yönlendirilmesinin önemini vurgulamayı amaçladık. Yöntem ve Metod: Çalışmamıza Ocak 2012 ile Nisan tarihleri arasında üroloji polikliniğine başvuran toplam 29324 hasta dahil edildi. Hastanemizin bilgi işlem veri tabanı ve üroloji kliniği ameliyat kayıtları incelenerek hastaların BPH sıklığı, medikal ve cerrahi tedavi oranları belirlendi. AÜSS olan hastaların tümü tam idrar tetkiki, rutin biyokimya, üriner sistem USG, direkt üriner sistem grafisi (DÜSG), üroflowmetri, postvoiding rezidüel idrar, İnternational Prostat Semptom Skoru( IPSS), total PSA ve serbest PSA ve parmakla rektal muayene tetkikleri ile değerlendirildi. Operasyon kararı verilen hastaların transrektal ultrasonografi ile belirlenen prostat volümlerine göre 60 gr altına TUR-P (trans urethral resection of the prostate), üzerindeki prostat volümlerine ise açık prostatektomi uygulandı. Bulgular: Polikliniğe başvuran 29324 hastanın 3169'una (%10,8) BPH ön tanısı konuldu. Yapılan tetkikler sonucunda hafif prostatizm semptomları olan 2949(%93,1) hasta medikal tedaviyle takip edildi. İdrar akım hızı düşük olan, akut üriner retansiyon gelişen, eşlik eden mesane taşı veya üreterohidronefroz gibi infravezikal obstrüksiyon sonucu gelişen komplikasyonları olan 220(%6,9) hasta operasyon amacıyla hospitalize edildi. Operasyon planlanan hastaların yaş ortalaması 69.4 idi. Bu hastaların 105'ine (%47,7) açık prostatektomi, 115'ine ise (%52,3) TUR-prostatektomi operasyonu uygulandı. Tartışma ve Sonuç: BPH orta ve ileri yaş erkek popülasyonda sık görülen ve böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebilen komplikasyonlarıyla yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ciddi bir ürolojik problemdir. Bu hasta popülasyonundaki cerrahi tedavi oranı azımsanmayacak düzeydedir. Birinci basamakta anamnez, fizik muayene, laboratuvar ve radyolojik görüntüleme sonucu BPH düşünülen hastaların üroloji polikliniğine erken dönemde yönlendirilmesi; bu hastalarda gelişebilecek komplikasyonların ve morbiditenin azalmasına, cerrahi tedavi oranının düşürülmesine ve yaşam standartlarının artmasına büyük katkı sağlayacaktır. 12

Bir Üniversite Kampüsünde Çalışmakta Olan Yardımcı Personelin Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Hakan GÜLMEZ - Aile Hekimliği Uzmanı, Atlantı Aile Sağlığı Merkezi Kadınhanı/KONYA GİRİŞ:Günümüzde önemi gittikçe artan konulardan bir tanesi de kişilerin yaşam kalitesi ve yaşam kalitesini etkileyen faktörlerdir(1). Çalışma hayatında meydana gelen gelişmeleri değerlendiren araştırmalar işverenlerin çalışanlara bakış açılarını değiştirmiştir. Çalışanların iş doyumlarının artması, kendilerini işyerinin bir parçası olarak hissetmelerini beraberinde getirecektir. Bunun sonucunda performanslarında ve verimliliklerinde olumlu gelişmeler olabilecektir(2-4). AMAÇ:Bu çalışmanın amacı bir üniversite kampüsünde çalışmakta olan yardımcı personellerin yaşam kalitelerini bazı sosyo-demografik veriler ile karşılaştırarak yaşam kalitelerini etkileyen faktörleri saptamak ve yaşam kalitelerini arttırmaya yönelik öneriler sunmaktır. Bu kesitsel tanımlayıcı bir çalışmadır. Ocak 2012 Şubat 2012 tarihleri arasında çalışmakta olan 83 personel araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak iki bölümden oluşan bir anket formu kullanılmıştır. İlk bölüm araştırmacı tarafından katılımcıların sosyo-demografik özelliklerini saptamaya yönelik oluşturulmuştur. İkinci bölümde katılımcıların yaşam kalitesinin saptanması için Dünya Sağlık Örgütü Kısa Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL-BREF) kullanılmıştır(5). BULGULAR:Çalışmadakilerin ortalama yaşı 35,89±5,36 (min:23, max:51) yıldı, 20'si kadın (% 24,1) ve 63'ü erkek (% 75,9) 83 kişi mevcuttu. Çalışmaya katılanların iş memnuniyeti değerlendirildiğinde, % 3,6'sının (n=3) işinden hiç memnun olmadığı, % 9,6'sının (n=8) memnun olmadığı, % 24,1'inin (n=20) kararsız olduğu, % 50,6'sının (n=42) işinden memnun olduğu ve % 12,1'inin (n=10) çok memnun olduğu saptandı. Çalışanların sosyo-demografik verileri ile WHOQOL-BREF yaşam kalitesi ölçeği arasındaki korelasyon incelendiğinde yaş, öğrenim durumu, medeni durum, çocuk sayısı, beden kitle indeksi (BKİ) ve çalışma süresi ile yaşam kalitesi, genel sağlık durumu algısı, fiziksel durum, psikolojik durum, sosyal durum ve çevresel durum arasında istatistiksel anlamlı bir korelasyon yoktu (p>0,05). İş memnuniyeti ile yaşam kalitesi arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon vardı (r=0,267, p<0,05). SONUÇ:İş memnuniyeti arttıkça kişileri yaşam kalitesi de artmaktadır. Yaşam kalitesindeki artış kişilerin sağlığına, psikolojik durumlarına, soysal çevrelerine olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu durumun toplum geneline de pozitif yansımaları olacaktır(4,6).çalışanların iş memnuniyetleri arttırılmalıdır. İşverenlerin iş memnuniyetinin önemi konusunda bilinçlendirilmesi ve bu konuda daha fazla sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: İş memnuniyeti, çalışan sağlığı, yaşam kalitesi KAYNAKLAR: 1. A. Ergen, O. Tanrıverdi, A. Kumbasar, E. Arslan, D. Atmaca. Sağlık Personelinin Yaşam Kalitesi Üzerine Kesitsel Bir Çalışma. Haseki Tıp Bülteni 2011;49:14-19. 2. Ö. Tütüncü. SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardı ile İş Yaşamı Kalitesi Arasındaki İlişki. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2008;10(2):169-199. 3. D. Ünalan, F. Çetinkaya, Ö. Özyurt, A. Kayabaşı. Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Sekreterlerde İş Memnuniyeti. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi 2006;9(1):1-18. 4. H. Baydur. Soma Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi Tesislerinde Çalışan İşçilerde Bazı Sosyodemografik Faktörlerle Yaşam Kalitesinin İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Manisa, 2001. 5. World Health Organization (WHO). WHO Quality of Life-BREF (WHOQOL-BREF). (http://www.who.int/substance_abuse/research_tools/whoqolbref/en/ ). Erişim tarihi: 15.02. 6. M. Tözün, A. Çulhacı, A. Ünsal. Aile Hekimliği Sisteminde Birinci Basamak Sağlık Kurumlarında Çalışan Hekimlerin İş Doyumu (Eskişehir). TAF Prev Med Bull 2008;7(5):377-384. 13

Birinci Basamakta Obezitede Antropometrik Ölçümler ¹Dr. Seçil Menekşe Aslan, ²Dr. Amine Öner, 2Yrd. Doç. Dr. Yasemin Çayır 1 Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği, Erzurum 2 Atatürk Üniversitesi Aile Hekimliği AD, Erzurum Giriş:Obezite, tüm dünyada prevalansı giderek artmakta olan en önemli sağlık problemlerindendir. Bu nedenle ülkemizde de birinci basamak sağlık kuruluşlarına kilo kontrolü nedeniyle başvuran kişilere etkili danışmanlık hizmeti verilmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu yazıda birinci basamakta obez hastaların takibinde yapılabilecek antropometrik değerlendirmelerden bahsedilecektir. Obezite vücutta anormal yağ depolanmasıdır. Birinci basamakta vücutta direk yağ analizi yapılması maliyet etkin olmadığından; maliyeti az ve kolay uygulanabilirliği açısından vücut kitle indeksi (VKİ),bel çevresi ölçümü, bel kalça oranı ölçümü ve yağ oranı hesaplanması kullanılabilir. İdeal Vücut Ağırlığı:Obezlerde ilk değerlendirmede ideal kilo belirlenmelidir. Yaş, boy, cinsiyete göre hazırlanmış çok sayıda ideal vücut ağırlığı hesaplama yöntemi vardır. Bu formüllerden en kolay uygulanabilir olan Lorentz formülüne göre; İideal vücut ağırlığı: Boy-100-(Boy-150/X) (X: kadınlarda 2 erkeklerde 4) şeklindedir. VKİ:VKİ hastanın kilosu/boy ² formülü ile hesaplanır. VKİ <18,5 zayıf, 18,5-24,9 normal kilolu, 25-29,9 aşırı kilolu, >30 obez, >40 morbid obez olarak sınıflandırılmıştır. Bel çevresi:bel çevresi için 1 milimetre duyarlı antropometrik mezur ile kosta alt kenarı ve spina iliaca superior noktalarının orta noktasından hasta çıplak ve ayakta iken ölçüm yapılmalıdır. Kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm'i aşan ölçümlerde metabolik komplikasyonlar için risk artmaktadır. Bel Kalça Oranı:Bel Kalça Oranı (BKO) iyi bir intraabdominal yağ göstergesi olması sebebiyle birinci basamakta obez hastaların takibinde rahatlıkla kullanılabilir. BKO'nun erkeklerde 0,95'in, kadınlarda 0,80'nin üzerinde olması android obezitedir. Android obezitede ise hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, inme, tip2 diyabet gibi hastalıkların riski artmaktadır. Yağ oranı:birinci basamakta maliyeti yüksek yağ analiz cihazlarının kullanımı her zaman mümkün olmadığından obezlerde bazı formüllerden yararlanarak da yağ oranı hesaplanabilir. Erkekler için: 1,33 VKİ (kg/m²)+0,236 yaş (yıl)-20,2 Kadınlar için: 1,21 VKİ (kg/m²)+0,262 yaş (yıl)-6,7 Bu formüle göre yağ yüzdesi erkekte %26-37,kadında % 32-41 ise fazla kilolu, erkekte >%38, kadında >%42 ise obez kabul edilmelidir. Birinci basamak hekimleri obez hastalarının takibinde bahsedilen antropometrik ölçümleri kullanarak hastalarının kilo kontrolünü sağlamaya yardımcı olabilirler. 14

Bortezomib Tedavisi Sırasında Gelişen Zona Zoster:Bir Olgu Sunumu Okan Kızılyel1, Mustafa Görgün2, Abdülkadir Kaya2, Yüksel Ançı3, Fatma Doğan4 1 2 3 4 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji AD Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Ceylanoğlu ASM, Erzurum Özet: Multipl miyelom tedavisinde kullanılan bortezomib, ilk selektif proteozom inhibitörüdür. Bortezomibin temel biyolojik etkisi nükleer transkripsiyon faktörü kappa b'yi inhibe etmektir. Bortezomib; tümör hücrelerinin büyümesini, anjiogenezi, sellüler adhezyonu engeller ve apoptozu indükler. Bortezomib kullanımına bağlı olarak zona zoster sıklığında artış olduğu düşünülmektedir. Olgumuz 44 yaşında, multipl miyelom tanısı ile izlenen ve bortezomib tedavisi sonrası sağ omuz ve kolda çok sayıda, ağrılı, grube veziküller ile polikliniğimize başvuran erkek hastaydı.. Hasta, lezyonlar çıkmadan 6 gün öncesinde sağ omuz ve kolda hareket fonksiyonunu da kısıtlayan şiddetli ağrı oluştuğunu ifade ediyordu. Hastanın tam kan sayımında, rutin biyokimyasal tetkiklerinde, PA akciğer grafisinde, toraks ve abdominal tomografik görüntülemelerinde herhangi bir anormallik saptanmadı. Hastaya klinik olarak zona zoster tanısı konuldu ve valasiklovir 3 gr/gün tedavisi başlandı. Multipl miyelom tedavisinde sıkça kullanılan bortezomib ile zona ilişkisini ve antiviral profilaksinin önemini vurgulamak için bu olguyu sunmayı uygun gördük. Anahtar kelimeler: Bortezomib, zona zoster, antiviral profilaksi 15

DEFİN NÖBETİ Mİ, GENELLEŞMİŞ ANKSİYETE BOZUKLUĞU MU? FATMA DOĞAN Ceylanoğlu ASM, Erzurum Ölü muayenesi, otopsi ve defin ruhsatı gibi işlerde Aile hekimlerinin en son başvurulacak hekimler olduğu yönetmelikte (Ölümün sağlık kurumları dışında gerçekleşmesi durumunda gömme izin belgesi cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi tarafından, belediye tabibi bulunmayan yerlerde aile hekimliğinin uygulandığı illerde toplum sağlığı hekimi, aile hekimi... 25.01. tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği, 19.1.2010 tarihli ve 27467 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik ) açıkça belirtilmesine rağmen Aile hekimlerine defin ruhsatı nöbeti verilmesi hukuka aykırı bir durumdur. Mesai saatleri içinde kronik hastalıkları, kullandığı ilaçlar ve genel durum bilgileri konusunda hakim olduğumuz nüfusta defin ruhsatı vermemiz kabul edilebilir; ancak mevzuatta öncelikle kimlerin bu hizmeti vermesi gerektiği belirtilmişken hafta sonu ve mesai dışı saatlerde de bu görevin aile hekimlerine yüklenmesi giderek artan aile hekimi iş yükü ve görev tanımı belirsizliği gibi bir açmaza sebep olmakta ve adeta aile hekimlerini 'rapor hekimi' gibi bir konuma itmektedir. Özellikle biz bayan Aile hekimleri açısından düşünüldüğünde de hekime şiddetin aşikâr olarak yaşandığı toplumumuzda akşam veya gece geç saatlerde, ulaşım, güvenlik gibi konuların gözden geçirilmesi gereği de aşikârdır. Toplum Sağlığı Merkezleri'nde bu konuda eğitim verilmiş hekim, personel ve resmi araçlar aracılığıyla bu görevin yürütülmesi çok daha kolay ve güvenli olacaktır. Negatif performans baskısı altında çalışan biz Aile hekimlerinin Görev tanımlarının daha net ortaya konulması gerekmektedir. İşler yürüsün de nasıl yürürse yürüsün mantığıyla değil de daha verimli ve kaliteli olarak hekiminden sağlık personeline kadar neler yapabiliriz diye üzerinde düşünmek hem toplum, hem hekimler, hem de diğer sağlık personeli açısından daha yüz güldürücü sonuçlar sağlayacaktır. 16

Diskoid Lupus Eritematozus; Bir Olgu Sunumu Okan Kızılyel1, Mustafa Görgün2, Seçil Menekşe Aslan3, Yüksel Ançı4, Fatma Doğan5 1 2 3 4 5 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji AD Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD Erzurum B.E.A.H. Aile Hekimliği Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Ceylanoğlu ASM, Erzurum Özet: Sistemik lupus eritematozus cilt, eklemler, böbrekler, beyin ve diğer organları etkileyebilen kronik otoimmun bir hastalıktır. Lupus eritematozusun genellikle cilt lezyonları ile seyreden formu olan diskoid lupusun lezyonları, yüz ve saçlı deride mat kırmızı makül ya da indure plaklar şeklinde başlar. Genellikle skuam yapışıktır ve lezyonlar atrofi, skar ve pigment değişikliklerine ilerler. Histopatolojik olarak parakeratozsuz hiperkeratoz karakteristiktir ve foliküler tıkaçlar tipik olarak belirgindir. Tedavide lokal ve sistemik steroidler, antimalaryal ilaçlar, asitretin ve talidomid kullanılır. Olgumuz; 5 aydır saçlı derisinde alopesi eşlik eden 4 adet eritemli plağı bulunan 57 yaşında kadın hastaydı. Lezyonlar hafif atrofik ve kaşıntılıydı. Laboratuar tetkiklerinde antinükleer antikor pozitifliği mevcuttu. Lokal steroid ve 400mg/gün hidroksiklorokin tedavisi başlandı. Diskoid lupusun tedavisi geciktiğinde ciddi morbiditelere sebep olabileceğinden, erken tanı ve tedavisinin önemini vurgulamak amacıyla bu olguyu sunmayı uygun gördük. Anahtar kelimeler: Alopesi, diskoid lupus eritematozus 17

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN SİGARA İÇME DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ Uzm.Dr.Fatma Gökşin Cihan*, Dr. Fatma Selek Demirel*, Dr.Zeynep Can Turhan*, Buse Gül Gencer**, Derya Hekimci**, Mustafa Aydoğmuş**, M.B.Çankıran**, Salih B. Uruç**, M. Zahid Yaman**, Abdülkadir Öner** *Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği- Sigara Bırakma Polikliniği ** Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Eğitimi ABD Amaç: Yapılan birçok çalışmada sigara içme oranlarının toplumda rol modeli olan öğretmenler arasında yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada geleceğin öğretmenleri olan eğitim fakültesi öğrencileri arasında sigara içme davranışları ve etkileyen faktörlerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Gereç yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği bölümü öğrencilerine sosyodemografik özellikler ve sigara ile ilgili sorular içeren 40 soruluk bir anket ve Fagerström bağımlılık testi uygulandı. Sonuçlar SPSS 15.0 paket programı ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya katılan 309 öğrencinin %70.9'u kız, %29.1'ı erkekti. Kızların %10.9'u ve erkeklerin %24.4'ü sigara kullanıyordu. Birinci sınıf öğrencilerinde sigara içme oranı %1.1 iken 2,3 ve 4. Sınıf öğrencileri arasında kullanma oranları sırasıyla %22, %18, %15 idi. Sınıf ve sigara içme oranları arasında anlamlı bir ilişki vardı(p 0,05). Sigara içenlerin %73'ünün okul başarısı kötüydü. Anne ve/veya babasının sigara içmesi ile öğrencinin sigara içme durumu arasında anlamlı bir ilişki vardı(p 0,05). Sigara içenlerin %39,7'sinde Fagerström bağımlılık testine göre orta ve üst düzeyde bağımlılık tespit edildi. Sonuç: Ülkemizde sigaraya başlama yaşının 13-17 arasında değiştiği gösterilmiştir. Bu yaşlarda gençlerin çevrelerinden, özellikle de okul çevresinden etkilendikleri göz önüne alındığında öğretmenlerin sigara karşısındaki tutumları büyük önem kazanmaktadır. Sigaraya yönelik mücadele çalışmalarında en önemli temel ilkelerden biri sigaraya başlama oranlarının düşürülmesi ve gençlere örnek teşkil edecek kişilerin sigara içme durumlarının tespit edilip, sonuçlara göre önleyici tedbirlerin alınmasıdır. Çalışmamızda 2. sınıf öğrencilerindeki sigara içme oranı artışı, başlamada arkadaş etkisinin önemini vurgulamaktadır. Yapılan çalışmalar sadece hekimin sigarayı bırak demesi ile hastaların %5'inin sigarayı bıraktığını gösteriyor. ASM' ye herhangi bir sebeple gelen hastalarımızın sigara içme durumlarını sorgulayıp bırakmalarını önermek bile sigara mücadelesinde etkili olacaktır. Anahtar Sözcükler: Sigara, bağımlılık, öğretmen 18