XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004, İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Malatya



Benzer belgeler
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN REDDEDİLME DUYARLIKLARI İLE SOSYAL KAYGI DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN KİŞİLERARASI DUYARLILIKLARI İLE REDDEDİLME DUYARLILIKLARININ BAZI DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

KAMU PERSONELÝ SEÇME SINAVI PUANLARI ÝLE LÝSANS DÝPLOMA NOTU ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝLERÝN ÇEÞÝTLÝ DEÐÝÞKENLERE GÖRE ÝNCELENMESÝ *

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEK BİLGİSİ DERSLERİNE YÖNELİK TUTUMLARI Filiz ÇETİN 1

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 25, Mart 2016, s

YRD. DOÇ. DR. MÜGE AKBAĞ

ÖZET Yüksek Lisans Tezi İlköğretim II. Kademe Öğrenci Korkuları: Akademik Başarıya Etkisi. Burhan ÇELEBİ

İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN MÜZİK DERSİNE İLİŞKİN TUTUMLARI

Derece Alan Üniversite Yıl. BA Psychology Hacettepe 1999

ÖZGEÇMİŞ. E-Posta: Telefon: +90 (312) Derece Alan Kurum Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

Yrd.Doç.Dr. YAŞAR KUZUCU

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BAŞARILARI ÜZERİNE ETKİ EDEN BAZI FAKTÖRLERİN ARAŞTIRILMASI (MUĞLA ÜNİVERSİTESİ İ.İ.B.F ÖRNEĞİ) ÖZET ABSTRACT

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

LİSE ÖĞRENCİLERİNDEKİ PSİKOPATOLOJİK BELİRTİLERİN CİNSİYET VE SINIF DEĞİŞKENLERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ ÖZET

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

The Study of Relationship Between the Variables Influencing The Success of the Students of Music Educational Department

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DÖRDÜNCÜ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE KARŞI TUTUMLARI

Bir Sağlık Yüksekokulunda Öğrencilerin Eleştirel Düşünme Ve Problem Çözme Becerilerinin İncelenmesi

ÖZGEÇMİŞ. Telefon: Mezuniyet Tarihi Derece Alan Kurum 2017 Doktora Gelişim Psikolojisi Hacettepe Üniversitesi

9-12 YAŞ ÇOCUKLARININ KAYGI DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ (A Study On The Chıldren Anxıety Levels Accordıng To Some Varıables)

VARYANS ANALİZİ (ANOVA)

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir.

A RESEARCH ON THE RELATIONSHIP BETWEEN THE STRESSFULL PERSONALITY AND WORK ACCIDENTS

International Journal of Progressive Education, 6(2),

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

Yerinde Masaj ın İş Hayatına Etkileri İstanbul Konulu Akademik Araştırma Sonuçları Sayfa 1/4

Tez adı: Babalar... Tez Danışmanı:(HACER NERMİN ÇELEN)

FEN VE TEKNOLOJİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ Ayşenur KULOĞLU* Üzeyir ARI**

TEOG Sınavına Hazırlanan Öğrencilerin Algıladıkları Sosyal Destek Düzeyinin Farklı Değişkenlere Göre İncelenmesi 1

ÖĞRETMENLERİN BİLGİSAYARA YÖNELİK TUTUMLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

Doç.Dr. YALÇIN ÖZDEMİR

Okul fobisi nasıl gelişir?

T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ KESİN RAPORU

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

Öğretmen Adaylarının Bağlanma Stilleri ve Sosyal Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişki

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

ULUSLARARASI 9. BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ KONGRESİ

Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Psikoloji Hacettepe 1999

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

FARKLI BRANŞTAKİ ÖĞRETMENLERİN PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ. Abdulkadir EKİN, Yunus Emre YARAYAN

Kişilerarası İlişkiler

Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür.

ÖĞRETMENLERE GÖRE MESLEK LİSESİ ÖĞRENCİLERİNİN REHBERLİK GEREKSİNİMLERİ

1. Cihan, H. Doktor-Hasta İletişim Envanteri: Geçerlik ve Güvenirlilik Çalışması, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 1999.

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 19, OCAK , S İSTANBUL ISSN: Copyright

Beden Eğitimi Öğretmenlerinin Kişisel ve Mesleki Gelişim Yeterlilikleri Hakkındaki Görüşleri. Merve Güçlü

Kekemelikte Duyarsızlaşma Anketi KDA (Zückner 2016) Uygulama ve Değerlendirme Kılavuzu ve Ankete Bağlı İstatistiksel Veriler

: Marmara Eğitim Köyü Maltepe/İSTANBUL. :

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

BAĞLANMA ve TERAPİ DE BAĞLANMA YRD.DOÇ.DR.ESRA PORGALI ZAYMAN İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ AD

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

ÖRNEK BULGULAR. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Psikoloji Hacettepe 1999

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı/Soyadı : F. Sülen ŞAHİN KIRALP 2. Doğum Tarihi : 16/06/ Ünvanı : Doktor 4. Öğrenim Durumu:

Sınavlı ve Sınavsız Geçiş İçin Akademik Bir Karşılaştırma

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

HEMġEHRĠ ĠLETĠġĠM MERKEZĠ ÇALIġANLARIYLA STRES VE KAYGI DURUMLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

ÖZGEÇMİŞ. Yüksek Lisans Eğitim Yönetimi ve Denetimi GAU 2014-

BAYILAN ÇOCUK. 3.BAHAR PEDĠATRĠ GÜNLERĠ BAġKENT ÜNĠVERSĠTESĠ ADANA UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ MART 2016

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN DEPRESYON, ANKSİYETE VE STRES DÜZEYLERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

HEMODĠYALĠZ HASTALARININ UMUTSUZLUK DÜZEYLERĠ

Ortaokul Öğrencilerinin Sanal Zorbalık Farkındalıkları ile Sanal Zorbalık Yapma ve Mağdur Olma Durumlarının İncelenmesi

EGZERSiziN DEPRESYON TEDAVisiNDEKi YERi VE ETKiLERi

İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları 1. İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ

13. ULUSAL PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK KONGRESİ BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI Ekim, 2015 Mersin

Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD.

Dr. Ebru AKÜN. Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Tel: /1402 e-posta:

Yaşam Boyu Sosyalleşme

ÖZGEÇMİŞ. Telefon : +90 (312) FOTOĞRAF : Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 06800, Beytepe Ankara

TİCARET VE SANAYİ ODASI İLKOKULU SOSYAL BECERİ GELİŞTİRME GRUP ÇALIŞMAMIZ. REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ

Mustafa SÖZBİLİR Şeyda GÜL Fatih YAZICI Aydın KIZILASLAN Betül OKCU S. Levent ZORLUOĞLU. efe.atauni.edu.tr

[BİROL BAYTAN] BEYANI

BÜRO YÖNETİMİ VE YÖNETİCİ ASİSTANLIĞI ÖĞRENCİLERİNİN KARİYER KARARI YETKİNLİK İLE MESLEKİ SONUÇ BEKLENTİSİ İLİŞKİSİ: (KMYO ÖRNEĞİ)

RUHSAL BOZUKLUKLARDA DAYANIKLILIK VE YATKINLIK DUYGU DIŞAVURUMU

ÇALIŞMAYAN KADINLARIN SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE FİZİKSEL AKTİVİTEYE KATILIMLARINI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Zekai

Açıklama Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

Bilim Uzmanı İbrahim BARIN

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

Emine Sevinç Tok. İzmir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü. Gürsel Aksel Bulvarı No: Üçkuyular İzmir

Sınıf Öğretmeni Adaylarının Kaynaştırmaya Yönelik Tutumlarının İncelenmesi

REHBERLİK SERVİSİ. Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız?

HEDEF BELiRLENEN ENGELLi OLAN VE OLMAYAN ÖGRENCILERDE ANTRENMANIN PERFORMANS VE DUYGUSAL DURUMLAR ÜZERiNE ETKisi

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Transkript:

XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004, İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Malatya ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN REDDEDİLME DUYARLILIKLARI İLE SOSYAL ANKSİYETE DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ Özet Dr. Atılgan ERÖZKAN KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi erzkan@yahoo.com Bu çalışmanın amacı kişilerarası ilişkilerinde yaşadıkları problemler ve reddedilmeye olan duyarlılıkları bağlamında üniversite öğrencilerinin reddedilme duyarlılıkları ile sosyal anksiyete düzeylerini cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey, annenin öğrenim düzeyi ve babanın öğrenim düzeyi açısından karşılaştırmaktır. Bu çalışma betimsel yöntem kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın amacına uygun olarak KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinin çeşitli bölümlerinden farklı kategorilerde tesadüfi seçimle 360 kişi üzerinde (180 bayan; 180 erkek) araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Bilgi Toplama Formu, Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği ve Sosyal Anksiyete Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizleri için SPSS/WİNDOWS programı kullanılmıştır. Gruplar arası farklılığı belirlemek için t testi ve "varyans analizi", değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek için "korelasyon"; grup farklılıklarının kaynağını belirlemek için karşılaştırma sonrası ranj testi Tukey HSD kullanılmıştır. Reddedilme duyarlılığı üzerinde cinsiyetler, annenin öğrenim durumu ve babanın öğrenim durumu arasında farklılığa rastlanmıştır. Sosyal anksiyete üzerinde ise cinsiyetler ve sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır. Araştırma sonuçları önceki bulgular ışığında kişilerarası ilişkilerde reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete kapsamında başka araştırma ve uygulamalara da yol gösterecek bağlamda tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Reddedilme duyarlılığı,sosyal anksiyete, üniversite öğrencileri. Abstract The aim of this study is to compare the relationships between university students' rejection sensitivities -that its generates various problems at the interpersonal relationships- and social anxiety levels. Gender, SES, mother s education level and father s education level differencess were also searched in this context. For this purpose 360 (180 females; 180 males) students are randomly recruited from KTU Fatih Faculty of Education's various departments. Main instruments are Information Gathering Form, Rejection Sensitivity Measure and Social Anxiety Scale. For data analyses were used SPSS for WINDOWS. The group differencess were tested by t-test and F statistics with Tukey HSD post comparison range test. Correlational statistics was also employed to search for relationships among all variables. The findings showed that the gender, SES, mother s and father s education level differencess exist on rejection sensitivity. There are also genders -social avoidance, being criticized and individual worthlessness- and SES differencess on social anxiety. The results are discussed in the light of previous findings and in the context of rejection sensitivity and social anxiety, conducting future research for implications as well. Key Words: Rejection sensitivity, social anxiety, university students. GİRİŞ Kişilerarası ilişkiler son dönemlerde bireylerin yaşamlarında önemli bir yeri kapsamakta ve bu ilişkilerinde yaşadıkları problemler -örneğin diğerleri tarafından kabul görmeme- bireyleri incitmektedir. Önemli diğerleri tarafından kabul görmeme -reddedilme- çeşitli problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda reddedilme duyarlılığı ve depresyon, reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete gibi bireylerin uyumlarını güçleştirici yaşantılar söz konusu olmaktadır. Creasey ve McInnis (2001, s.87) e göre reddedilme; kişilerarası ilişkilerde önemli diğerleri (ebeveynler, yakın arkadaşlar, akranlar, romantik partnerler vb.) tarafından kabul görmeyerek değersizlik duygularının yaşanmasına yol açan bir durumdur. Bazı insanlar istenmedik kişilerarası

olayları iyimser olarak yorumlar ve hayatlarında ılımlı olmayı sürdürürken, bazıları onların ilişkileri ve iyi olmalarını (well-being) uzlaştırma şekilleri üzerinde önemli diğerlerinin küçük ya da varsayılan duyarsızlıklarında kolaylıkla bir reddedilme algılarlar ve aşırı tepkide bulunurlar. Bu noktada bireylerin daha önceki yaşantılarından elde ettikleri sonuçlar -özellikle ebeveynleri ile olan ilişkilerine dayalı- ön plana çıkmaktadır. Bu tür insanların onların yaşamlarındaki önemli insanlarca reddedilmeyi algılamaya hazır oluşlukları ve reddedilmeye aşırı tepkileri, çocukluk döneminden itibaren temelleri atılmaya başlanmış olan kaygılı reddedilme beklentisi eğilimi tarafından kolaylaştırılır. Bowlby (1969, 1973, 1980) nin bağlanma kuramı kişilerarası işlevsellik ile reddedilme arasında bir ilişkinin olduğunu gösteren psikolojik aracıların en özenle çalışılmış modelidir. Bowlby e göre çocuklar zihinsel modellerini ve onların gelecek ilişkilerini etkileyen oluşumları kendi kendilerine geliştirirler. Bowlby e göre çocukların ifade ettikleri ihtiyaçları ebeveynleri tarafından reddedilme ile karşılandığında çocuklar reddedilmeye duyarlı olurlar. Yani onlar önemli diğerleri tarafından destek aradıklarında muhtemelen reddedilmiş olacakları beklentisini geliştirirler ve bu tür reddedilmeden kaçınmada özellikle yüksek bir değer oluşturmayı öğrenirler. Böylece önemli diğerlerine ihtiyaçlarını ya da incinebilirliklerini ifade ettiklerinde kaygı beklentisi yaşarlar. Bu kaygılı reddedilme beklentileri reddedilme ipuçları için onları aşırı tedbirli yapar. Kişilerarası etkileşimlerinde reddedilme ipuçları olduğunda bu ipuçları minimal ya da belirsiz olsa bile kolaylıkla maksatlı bir reddedilmeyi algılar ve reddedilme duyguları yaşarlar. Algılanan reddedilme sonradan muhtemelen öfke ve düşmanlık, ümitsizlik, desteğin çekilmesi, kıskançlık ve önemli diğerlerinin davranışını uygun olmayan bir biçimde kontrol etmeyi içeren duygusal ve davranışsal aşırı tepkilere dönüşür. Bu duygusal ve davranışsal aşırı tepkiler ise kişilerarası ilişkilerde bireylerin başarısız olmalarına -ilişkinin sürdürülememesi bağlamında- neden olur. Downey, Lebolt ve O shea (1995)'ya göre reddedilme duyarlılığı, kaygılı reddedilme beklentilerini de içine alan, yakın ergen/yetişkin ilişkilerinde -onların ebeveyn, öğretmen, arkadaş ve romantik partnerleri ile- zorluklar oluşturarak kişilerarası ilişkileri bozan bir süreçtir. Çeşitli araştırmalarda çocuklukta ebeveynleri tarafından reddedilmeye maruz kalma ve reddedilme duyarlılığı arasındaki ilişki incelenmiş ve reddedilme duyarlılığı kavramının çocukluktaki reddedilmeden ortaya çıktığı, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde de bu duyarlılığın devam ettiği saptanmıştır. Diğer insanlar üzerinde gerginlik yaratarak negatif duygular oluşturan bireylerin kendilerini kaçındırıcı yaparak, önemli diğerleri tarafından reddedilme algıları geliştirmeleri söz konusu olmakta, bu duruma ilişkin yorumlamaları ve tepkilerindeki duyarlılık ile incinebilirlikleri de farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar reddedilme duyarlılığı yüksek olan kişilerle, düşük olan kişiler arasındaki temel farkın kabul ve reddedilme nedenlerini yorumlama biçimlerinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. (Ayduk, 1999, s. 249). Reddedilme duyarlılığı kaygılı beklenti, reddedilmeyi kolaylıkla algılama ve reddedilmeye yoğun tepki gösterme yönü ile bilişsel-duygusal bir süreçlendirme eğilimidir. Reddedilme duyarlılığı modelinde, önceki reddedilme yaşantılarının insanların güvensiz işleyiş ilişkileri modellerine yol açarak sonraki ilişkilerinde bireylerin bunları nasıl sundukları ve davrandıklarına yönelik açıklamalar yer almaktadır. Reddedilme duyarlılığının bu noktada açıkça bağlanma yapısına dayandığı görülmesine rağmen, o daha spesifik ve kesin olarak tanımından, içeriğinden ve çıkarımlarından anlaşılabilir. İçsel işleyiş modellerinin içeriği, yapısı, düzenlenmesi ve dinamikleri yönü ile reddedilme duyarlılığı sosyal biliş üzerindeki çabalarla tutarlıdır. Reddedilme duyarlılığı modeli spesifik olarak kişilerarası ilişkilerde işlev gören psikolojik süreçlere durumsal özellikleri bağlayan bilişsel-duygusal bir aracı olarak kaygılı reddedilme beklentilerini vurgular. Böylece reddedilme duyarlılığı yüksek olan insanlar terk edilme ve reddedilme beklentilerine ilişkin nispeten yüksek kaygı ve endişe düzeyleri ile karakterize edilirken, reddedilme duyarlılığı düşük olan insanlar reddedilme ve kabul beklentisine ilişkin nispeten endişesiz olarak düşünülmüştür (Berk - Andersen, 2000, s.549). Reddedilmeye duyarlı insanlar onların ilişki becerilerinde güven yokluğu ve reddedilme korkusu ile sınırlı iletişime ve çatışmadan kaçınmaya bağlanmakta böylece ilişkilerini engelleyici olarak değerlendirmektedirler. Reddedilmeye duyarlı insanlar kaygılı reddedilme beklentileri ile kendini engelleyici bir süreç içinde günlük ilişkilerinde yakın ilişkiler kurmaktan kaçınma özellikleri göstermektedirler. Bu özellikleri bağlamında negatif bir zemin oluşturmaktadırlar. Önemli diğerleri tarafından kaygılı reddedilme beklentisi eğilimli olarak bir ilişkiye giren insanlar muhtemelen; a) Onların partnerinin duyarsız ve belirsiz davranışlarında maksatlı bir reddedilme algılamakta, 2

b) ilişkileri hakkında güvensiz ve mutsuz hissetmekte ve c) algılanan reddedilme ya da partneri tarafından reddedilme tehditlerine düşmanlık, azalan destek ya da kıskançlık ve kontrollü davranışlarla tepkide bulunmaktadırlar (Creasey - McInnis, 2001, s.89). Sosyal anksiyete (fobi) bozukluğu ise; kişinin başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı ya da utanç duyacağı bir davranışta bulunacağı korkusudur. Bu kişiler başkaları ile etkileşimde bulunmayı gerektiren ya da herhangi bir eylemi başkalarının yanında yapmalarını gerektiren durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar. Örneğin, genel yerlerde yemek yemekten, telefon konuşmaları yapmaktan, genel tuvaletleri kullanmaktan, başkalarının yanında adlarını yazmaktan ya da imza atmaktan yoğun bir utanç, aşağılanmışlık duygusu ve korku duyarlar (Öztürk, 2002, s.355). Sosyal anksiyete, DSM-IV tanı sınıflama sisteminde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır: Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir ya da birden fazla toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdiği bir durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma. Kişi küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkar (ya da anksiyete belirtileri gösterir). Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman anksiyete doğurur, bu da duruma bağlı ya da durumsal yatkınlık gösterilen bir panik atağı içine alabilir. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Korkulan toplumsal ya da bireysel eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınır ya da sıkıntısı ile bunlara katlanır. Kaçınma ya da bir eylemin gerçekleştiği durumlarda sıkıntı duyma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar (Fırst, Frances, Pincus, 1999, s.167). ICD-10'da ise: Sosyal fobi, sıklıkla erinlik döneminde başlar ve kalabalık ortamlardan çok küçük gruplarda başka insanlar tarafından incelenme korkusu çerçevesinde gelişir. Sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olur. Diğer fobilerin aksine sosyal fobi kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. Bazı somut durumlarda ortaya çıkabilir (toplum içinde yemek yeme, toplulukta konuşma veya karşı cinsle ilişki sırasında) veya aile çevresi dışında tüm sosyal ortamlarda ortaya çıkacak biçimde yaygın olabilir. Sosyal fobi genellikle düşük öz-saygı ve eleştirilme korkusu ile birlikte gelişir. Hasta, yüz kızarması, el titremesi, bunaltı veya ani altına kaçırma hissi gibi yakınmalarla başvurabilir ve bunaltıya ikincil olan bu belirtilerin esas sorun olduğunu düşünebilir. Belirtiler bir panik nöbeti şekline ulaşabilir. Kaçınma sıklıkla çok belirgindir ve ağır olgularda tam bir sosyal çekinmeye neden olabilir. Kesin tanı için aşağıdaki ölçütlerin hepsi karşılanmalıdır; Psikolojik, davranışsal veya otonomik belirtiler birincil olarak bunaltıya bağlı olmalıdır. Sanrılar veya obsesif düşünceler gibi başka belirtilere ikincil olmamalıdır. Bunaltı belirli sosyal durumlarda ortaya çıkmalı ve bu durumlarla sınırlı olmalıdır. Fobik durumdan kaçınma belirgin bir özellik olmalıdır. İçerdikleri; antropofobi, sosyal nevroz. Sözü edilen toplumsal durum ya da etkileşimler bazı vakalarda genellenmiş olup, sosyal irtibat ve ilişkilerin çoğunu kapsamaktadır. Bu tür bozukluk "yaygın sosyal fobi" olarak adlandırılmakta; sadece belirgin bir sosyal durum veya sosyal performans talebi ile ortaya çıkan korkulara ise "özgül sosyal fobi" denmektedir (WHO, Çev. Çuhadaroğlu ve diğ., 1993). Sosyal fobikler haklarını savunmada güçlük çekerler, benlik saygısında düşüklük ya da aşağılık duyguları vardır. Her on kişiden birinde yaşamının her hangi bir döneminde sosyal fobi görülebildiği bildirilmektedir. Genellikle bu durum kişilik özelliği olarak değerlendirilir ve tedavi edilebilecek bir bozukluk olarak görülmez. Ancak kişiye çok fazla rahatsızlık vermeye başlayınca başvuru nedeni olur, bu da ortalama 30 yaş civarında artış gösterir. Sosyal fobiye özgü olarak yüz kızarması ortaya çıkabilir. Ayrıca sosyal fobisi olan kişiler korktukları durumla karşılaşınca sıklıkla; çarpıntı, titreme, terleme, kaslarında gerginlik, midelerinde burulma hissi, ağızda kuruma, ateş basması ya da üşüme hissi, kafada basınç duygusu ya da baş ağrısı gibi belirtiler gelişebilir (Mansell - Clarck, 1999, s.422). Sosyal fobisi olan (sosyal fobik) kişilerin başlıca özellikleri: Genellikle utangaç ve içe dönüktürler, sosyal değildirler. Normal göz temasından kaçınır ve az konuşurlar. Kendilerine bir şey sorulmadıkça çok konuşmazlar. Dikkatin üzerlerinde toplanmasından hoşlanmazlar. Grup içinde çok ender konuşurlar, iltifatları çok sessizce geçiştirirler. Sıklıkla hastalandıklarını söylerler ve sık sık ortadan kaybolurlar. Patron ya da amirleri ile konuşurken belirgin olarak kaygılı görünürler. Kaygılarını yatıştırmak için sık sık alkole başvururlar. Sosyal fobi tanısı konulabilmesi için; korku ya da kaçınma davranışının kişinin olağan günlük işlerini, iş ya da okul yaşamını, 3

toplumsal etkinliklerini bozacak düzeyde olması ya da fobisi olacağına ilişkin belirgin sıkıntı duyması gereklidir (Mellings - Adlen, 2000, s.246). Nezlek (1999, s.796) e göre sosyal fobikler için en önemli korkulardan biri olan reddedilme korkusu/kabul görmeme korkusu anksiyete oluşturan etkilerin başında gelmektedir. Sosyal fobide sık görülen sosyal korkular; başkalarının önünde konuşma, yemek yeme, görüşmelere ve toplantılara katılma olabilir. Bu kişiler aynı zamanda yaşadıkları kaygıyı diğer insanların anlayacağından ve gülünç duruma düşeceklerinden korkarlar. Ayrıca; olumsuz biçimde değerlendirilmeye ve reddedilmeye karşı aşırı duyarlılıkları vardır (Friedland - Keinan, 1999, s.91). Temelinde onaylanmama korkusu olan sosyal fobi, bu problemi yaşayan bireyin kendini saklama sürecine girmesine neden olur. Bu saklama sürecinin altında "kabul edilme" istekliliğinden kaynaklanan bir dürtü vardır. Eğer kişi içinden geçeni olduğu gibi söylerse "reddedilme tehlikesi"ni göze almış demektir. Bu bağlamda kişi kabul edilmeyeceği, reddedileceği düşüncesiyle ne düşündüğünü, ne hissettiğini açıklayamama eğilimi sergilemeye başlamaktadır. Bu durum hem reddedilmeye karşı duyarlılığı, hem de sosyal fobiyi tetiklemektedir (Thomas, 2000, s.28). Sosyal anksiyete öncelikle bireyin içinde bulunduğu ilişki ve etkileşim durumlarına bağlı kalarak kendi kendine oluşturduğu bir dizi sayıltılarla gelişir. Örneğin, "birine hayır dersem ya da sinirli davranırsam reddedilirim" veya "eğer biri beni sevdiğini açıkça göstermiyorsa bu benim kabul edilemeyeceğim -reddedileceğim- ve değersiz olduğum anlamına gelir" gibi reddedilmeye karşı duyarlılığı içeren sayıltılar bu tür sayıltılardandır (Mellings - Adlen, 2000, s.246). Sosyal anksiyete utanç verici bir duruma düşmekten, onaylanmayacak olmaktan, kabul edilmemekten, beğenilmemekten ve reddedilmekten korkmak gibi olumsuz durumlarla kendini gösterirken; başkalarının beklentilerine duyarlılığı, hayır diyememeyi ve öz-eleştiriyi de içerir (Segrin, 1999, s.15). Ruh durumlarına duyarlılığı içine alan kişilerarası reddedilme duyarlılığının daha kalıcı kişilik özelliğini temsil eden bir yapısı vardır. Kişilerarası reddedilme duyarlılığı, sosyal anksiyete bozukluğunun merkezi bir özelliği olarak da ortaya çıkmaktadır. Sosyal fobi olarak da bilinen sosyal anksiyete bozukluğu ise sosyal etkileşimde ya da performans durumlarındaki sürekli utanma/mahçupluk korkuları ile karakterize edilmektedir. Kişilerarası reddedilme duyarlılığı tanımlamasının; kişilerarası ihtiyat, reddedilme korkusu, diğerlerinin davranışlarını yanlış yorumlama, aşağılık duyguları, güvenli olmayan davranış ve kişilerarası durumlardan kaçınma gibi birçok yönleri sosyal anksiyetenin özelliklerine karşılık gelmektedir. Bu paralellikler sosyal anksiyete bozukluğunun özellikle genellenmiş alt tipinde açıktır. Sosyal anksiyete bozukluğu olan bireyler toplulukta konuşma korkulu olmalarına rağmen, genellenmiş sosyal anksiyete bozukluğu olan hastalar sosyal anksiyete ve sosyal durumların geniş bir ranjında utanç korkusu yaşarlar. Bu yüzden kişilerarası reddedilme duyarlılığı sosyal anksiyeteli bireylerin (bu kaygının altında yatan) kişilik özelliklerini temsil eder, özellikle de genellenmiş sosyal anksiyete alt tipini (Liebowitz ve diğ., 2000, s.185). Harb ve diğerleri (2002, s.963)'ne göre, daha düşük sübjektif yaşam kalitesi, romantik ilişkiler ve arkadaşlıkların spesifik alanlarında düşük doyum ve daha yüksek kendini değerlendirici işlevsel zayıflama (yetersizleşme) yönleri bağlamında kişilerarası reddedilme duyarlılığı ve depresyon arasında birleşmeler söz konusudur. Ayrıca sosyal etkileşimlerde daha fazla kaygı, daha fazla depresif belirtiler, engellenmiş öfke ifadesi ve kaygılı bağlanma kişilerarası reddedilmeye yüksek duyarlılıkla ilişkilidir. Depresyon sosyal anksiyetede genel eşlik eden bir problemdir. Kişilerarası reddedilme duyarlılığı ise depresyonun ötesinde ve üstünde sosyal anksiyeteye ilişkin olarak kendini göstermektedir. Ayrıca reddedilme duyarlılığı kendini değerlendirme ya da doktor değerlendirmesine ilişkin depresif belirtilerden sosyal anksiyete belirtilerine önemli ölçüde daha yakındır. Sosyal anksiyeteli bireylerde kişilerarası reddedilme duyarlılığı üç bağımsız faktörden oluşur; kişilerarası anksiyete ve bağımlılık, düşük öz-saygı ve güvenli olmayan davranış. Bu noktada kişilerarası reddedilme duyarlılığının doğasını değerlendirme de bireyin negatif değerlendirmeleri (aşağılık duygusu) kadar kişilerarası durumlarda boyun eğici/güvenli olmayan açık davranışın da oldukça önemli bir role sahip olduğu görülmektedir. Bu noktada diğer insanlar üzerinde yapılan etkiye ilişkin endişelenme, reddedilme korkusu ile düşünülen şeyi söylemekten kaçınma, diğer insanların duygularından emin olamama ve diğerleri tarafından anlaşılmadığına ilişkin düşünceler geliştirme söz konusu olmaktadır. Ayduk ve diğerleri (2000)'nin reddedilme duyarlılığı ile başaçıkmada stratejik öz-düzenleme; kişilerarası benliğin düzenlenmesi başlıklı çalışmalarında reddedilme duyarlılığı yüksek olan insanların kaygılı reddedilme beklentilerinin olduğu ve kişilerarası ve kişisel stres bağlamında riskte 4

oldukları vurgulanmaktadır. Diğerleri tarafından kabul edilme ve ait olma ihtiyaçlarına ilişkin insanların korkuları ve şüpheleri ya onların ilişkilerinin bitmesine ya da iyi olmalarını (well-being) sağlayacak şekilde davranmalarına neden olabilmektedir. Önemli diğerlerinden kabul beklentisinde olan insanlara kıyasla, reddedilme beklentili insanlar ilişkilerinde daha düşmanca ve saldırganca eğilimler göstermektedirler. Onlar ilişkilerinde daha problemli ve hoşnutsuzdurlar ve böylece kısa bir zaman içerisinde yalnızlığa, sosyal anksiyeteye ve reddedilme sonrası depresyona girmeye daha yatkındırlar. YÖNTEM Bu araştırma, kişilerarası ilişkilerinde yaşadıkları problemler ve reddedilmeye olan duyarlılıkları bağlamında üniversite öğrencilerinin reddedilme duyarlılıkları ile sosyal anksiyete düzeylerinin cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey, annenin öğrenim düzeyi ve babanın öğrenim düzeyi açısından karşılaştırılması amacıyla betimsel yöntem kullanılarak yapılmış bir araştırmadır. Betimsel yöntem modellerinden olan survey tipi bir araştırma modeli kullanılmıştır. Betimsel yöntemin kullanıldığı araştırmalar olayların, objelerin, varlıkların, kurumların, grupların ve çeşitli alanların ne olduğunu inceleyen, değişkenler arasındaki ilişkileri belirleyen araştırmalardır. Araştırmada, reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete arasındaki ilişki incelendiğinden, betimsel yöntem modellerinden olan survey tipi bir araştırma modelinin kullanılması uygun bulunmuştur. Örneklem Araştırma grubu 360 kişiden oluşmuştur. Araştırmanın amacına uygun olarak KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinin çeşitli bölümlerinden farklı kategorilerde tesadüfi seçimle 360 kişi üzerinde (180 bayan; 180 erkek) araştırma gerçekleştirilmiştir. Tablo: 1 Araştırma Grubuna İlişkin Deskriptif Bilgiler FAKTÖR CİNSİYET SOSYO-EKONOMİK DÜZEY ANNENİN ÖĞRENİM DÜZEYİ BABANIN ÖĞRENİM DÜZEYİ DEĞİŞKEN ERKEK KIZ DÜŞÜK ORTA YÜKSEK OKUR-YAZAR İLKOKUL ORTA OKUL LİSE ÜNİVERSİTE OKUR-YAZAR İLKOKUL ORTA OKUL N % 180 50 180 50 117 33 171 47 72 20 56 16 99 28 85 24 73 20 47 12 40 11 91 25 91 25 5

Kullanılan Ölçme Araçları LİSE ÜNİVERSİTE 82 24 56 15 Bilgi Toplama Formu: Bu formda örneklemi oluşturan üniversite öğrencileri hakkında yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey ve ikamet edilen yer gibi demografik özelliklere ilişkin bilgiler yer almıştır. Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği (RSM): Bireylerin reddedilme duyarlılığı düzeylerini belirlemek için Downey ve Feldman (1996) tarafından geliştirilmiş 18 maddeden oluşan bir ölçektir. Varsayıma dayalı 18 madde muhtemel reddedilme durumlarına ilişkin olarak genç yetişkinlerin kişilerarası durumlarını temsil eden durumlardan seçilmiştir. Varsayıma dayalı durumlar için verilen cevaplar iki boyutta çeşitlenmiştir; a) sonuca ilişkin kaygı ve endişenin derecesi, b) kabul ya da reddedilme beklentileri. Reddedilme duyarlılığı ölçeği bireylerin her bir durumun sonucuna ilişkin endişe ya da kaygılarının derecelerini göstermelerini gerektiren likert tipi bir ölçektir; (1) hiç endişelenmedim, (6) çok endişelendim. 18 maddenin 17 sinin faktör yükü.40 dan büyüktür ve tüm maddelerin faktör yükü.30 dan büyüktür. Reddedilme duyarlılığı ölçeği yüksek iç güvenirlik gösterir. (α=.83) Ayrıca reddedilme duyarlılığı ölçeği yüksek test-tekrar test güvenirliği gösterir, ilk uygulamadan 3 hafta sonrası için kısa süreli test-tekrar test güvenirlik çalışmasında zaman 1 ve zaman 2 arasındaki korelasyon puanları.83 (p<.001) ve ilk uygulamadan 4 ay sonrası için korelasyon.78 (p<.001) dir. SCL-90 ölçeğinin Kişilerarası Duyarlılık alt ölçeği ile (n= 310).48; Sosyal Kaçınma ve Stres Ölçeği ile (n= 295).41 ve Beck Depresyon Ölçeği kriter olarak kullanıldığında (n= 303) korelasyon katsayısı.35 olarak bulunmuştur. Ölçeğin Türkçe'ye uyarlama çalışmaları Erözkan (2004) tarafından yapılmış, ölçeğin genel güvenirlik katsayısının.81 olduğu görülmüştür. Sosyal Kaygı Ölçeği (SKÖ): Ölçek Özbay ve Palancı (2001) tarafından üniversite öğrencilerinin yaşadığı sosyal anksiyete içerikli sorunları belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Öğrenci popülasyonuna yönelik kullanılacak şekilde geliştirilen ölçek, üniversite öğrencilerinin sosyal durumlarına uygun becerilerini ve bu durumlarda oluşabilecek kaygılarını ölçebilecek yapıda hazırlanmıştır. Test kriter ve yapı geçerliğine tabi tutulmuştur. Kriter geçerliği için SCL-90 ölçeğinin ilgili beş ölçeği, Rathus Atılganlık Envanteri ve MMPI testinin Sosyal İçedönüklük alt testi kullanılmıştır. Yapı geçerliğine yönelik faktör analizi sonucunda 30 maddelik üç faktörlü bir test yapısı oluşmuştur. Bu üç faktör, sosyal kaçınma, kritize edilme kaygısı ve bireysel değersizlik olarak adlandırılmıştır. Üç faktörün açıkladığı toplam varyans % 32.9 dur. Test içi tutarlılık yöntemi ile hesaplanan Cronbach Alfa değeri.83 tür. Test likert tipi 0-4 aralığında beşli derecelendirmeye sahiptir. Alınan puanların yükselmesi sosyal anksiyete düzeyinin yükseldiğini göstermektedir. Veri Analizleri Veriler, ANOVA, "t testi" ve korelasyon kullanılarak SPSS/WINDOWS programı ile incelenmiştir. Varyans analizinde gruplar arası farklılıkların kaynağını belirlemek için karşılaştırma sonrası ranj testi Tukey HSD kullanılmıştır. Veriler α= 0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. BULGULAR Araştırmanın bulgular bölümünde öğrencilere uygulanan Bilgi Toplama Formu, Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği ve Sosyal Anksiyete Ölçeği nden elde edilen veriler ve bu verilerin istatistiksel teknikler sonucu ortaya çıkan bulguları ile bu bulgulara ilişkin yorumlar sunulmaktadır. Reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete üzerinde cinsiyet farklılığı t testi ile incelenmiştir. 6

Reddedilme duyarlılığı üzerinde cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır, t=2.01, p<0.05. Kızların ortalamalarının (3.41), erkeklerin ortalamalarından (3.28) daha yüksek olduğu görülmüştür. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır, t=2.07, p<0.05. Erkeklerin ortalamalarının (2.79) kızların ortalamalarından (2.65) daha yüksek olduğu görülmüştür. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı üzerinde cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır, t=2.47, p<0.01. Kızların ortalamalarının (2.75), erkeklerin ortalamalarından (2.58) daha yüksek olduğu görülmüştür. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır, t=2.28, p<0.05. Kızların ortalamalarının (2.45), erkeklerin ortalamalarından (2.30) daha yüksek olduğu görülmüştür. Tablo: 2 Cinsiyet Farklılıklarının Reddedilme Duyarlılığı ve Sosyal Anksiyeteye İlişkin Dağılımı FAKTÖR DEĞİŞKEN N ORT Ss t p RED. D. KIZ 180 3.41 0.75 2.01 0.04 ERKEK 180 3.28 0.78 SOS. KAÇ. KIZ 180 2.65 0.73 2.07 0.04 ERKEK 180 2.79 0.76 KRİ. ED. KIZ 180 2.75 0.85 2.47 0.01 ERKEK 180 2.58 0.82 BİR. DEĞ. KIZ 180 2.45 0.71 2.28 0.02 ERKEK 180 2.30 0.69 Reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete ile sosyo-ekonomik düzeyler arasındaki ilişki F testi ile incelenmiştir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır, F (5/354) =2.87, p<.05. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının (2.99), orta (2.85) ve yüksek (2.83) sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır, F (5/354) =2.94, p<.05. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının (2.45), orta (2.32) ve yüksek (2.27) sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı üzerinde sosyoekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır, F (5/354) =3.89, p<.05. Yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının (2.17), orta (1.94) ve düşük (1.91) sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır, F (5/354) =3.82, p<.05. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının (2.62), orta (2.42) ve yüksek (2.40) sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Tablo: 3 Reddedilme Duyarlılığı ve Sosyal Anksiyete ile Sosyo-ekonomik Düzeyler Arasındaki İlişki FAKTÖR DEĞİŞKEN N ORT Ss F p DÜŞÜK 117 2.99 0.84 RED. D. ORTA 171 2.85 0.77 2.87 0.04 YÜKSEK 72 2.83 0.80 DÜŞÜK 117 2.45 0.58 SOS. KAÇ. ORTA 171 2.32 0.56 2.94 0.04 YÜKSEK 72 2.27 0.55 7

KRİ. ED. BİR. DEĞ. DÜŞÜK 117 1.91 0.63 ORTA 171 1.94 0.71 YÜKSEK 72 2.17 0.98 DÜŞÜK 117 2.62 0.60 ORTA 171 2.42 0.57 YÜKSEK 72 2.40 0.53 3.89 0.02 3.82 0.02 Reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete ile annenin öğrenim düzeyleri arasındaki ilişki F testi ile incelenmiştir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmıştır, F (4/355) =4.18, p<.01. Annesi okur-yazar olan bireylerin ortalamalarının (2.71); ilkokul mezunu (2.49), ortaokul mezunu (2.44), lise mezunu (2.40) ve üniversite mezunu olan bireylerin ortalamalarından (2.36) daha yüksek olduğu görülmektedir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (4/355) =0.78, p>.05. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı üzerinde annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (4/355) =1.90, p>.05. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (4/355) =0.26, p>.05. RED. D. SOS. KAÇ. KRİ. ED. BİR. DEĞ. Tablo: 4 Reddedilme Duyarlılığı ve Sosyal Anksiyete ile Annenin Öğrenim Düzeyleri Arasındaki İlişki OKUR-YAZAR 56 2.71 0.51 İLKOKUL 99 2.49 0.59 ORTA OKUL 85 2.44 0.43 LİSE 73 2.40 0.56 ÜNİVERSİTE 47 2.36 0.63 OKUR-YAZAR 56 1.73 0.66 İLKOKUL 99 1.72 0.69 ORTA OKUL 85 1.85 0.73 LİSE 73 1.84 0.96 ÜNİVERSİTE 47 1.81 0.69 OKUR-YAZAR 56 0.71 0.82 İLKOKUL 99 0.66 0.70 ORTA OKUL 85 0.82 0.91 LİSE 73 0.77 0.84 ÜNİVERSİTE 47 0.83 1.10 OKUR-YAZAR 56 2.12 0.50 İLKOKUL 99 2.13 0.57 ORTA OKUL 85 2.15 0.57 LİSE 73 2.16 0.61 ÜNİVERSİTE 47 2.18 0.66 4.18 0.00 0.78 0.54 1.90 0.12 0.26 0.91 Reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete ile babanın öğrenim düzeyleri arasındaki ilişki F testi ile incelenmiştir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmıştır, F (5/354) =3.47, p<.01. Babası okur-yazar olan bireylerin ortalamalarının (2.81); ilkokul mezunu (2.55), ortaokul mezunu (2.51), lise mezunu (2.44), ve üniversite mezunu olan bireylerin ortalamalarından (2.41) daha yüksek olduğu görülmektedir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (5/354) =1.15, p>.05. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı 8

üzerinde babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (5/354) =1.10, p>.05. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır, F (5/354) =1.88, p>.05. Tablo: 5 Reddedilme Duyarlılığı ve Sosyal Anksiyete ile Babanın Öğrenim Düzeyleri Arasındaki İlişki RED. D. SOS. KAÇ. KRİ. ED. BİR. DEĞ. OKUR-YAZAR 40 2.81 0.53 İLKOKUL 91 2.55 0.54 ORTA OKUL 91 2.51 0.48 LİSE 82 2.44 0.52 ÜNİVERSİTE 56 2.41 0.51 OKUR-YAZAR 40 1.68 0.69 İLKOKUL 91 1.70 0.68 ORTA OKUL 91 1.79 0.71 LİSE 82 1.81 0.95 ÜNİVERSİTE 56 1.83 0.68 OKUR-YAZAR 40 0.70 0.81 İLKOKUL 91 0.62 0.72 ORTA OKUL 91 0.77 0.90 LİSE 82 0.73 0.83 ÜNİVERSİTE 56 0.80 1.01 OKUR-YAZAR 40 2.18 0.52 İLKOKUL 91 2.11 0.53 ORTA OKUL 91 2.14 0.55 LİSE 82 2.19 0.58 ÜNİVERSİTE 56 2.21 0.58 3.47 0.01 1.15 0.31 1.10 0.35 1.88 0.12 Yapılan korelasyon işleminde reddedilme duyarlılığı ile sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma arasında pozitif yönde r=0.16, p<0.05; kritize edilme kaygısı arasında pozitif yönde r=0.28, p<0.05; bireysel değersizlik arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki vardır, r=0.26, p<0.05. Ayrıca sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma ile kritize edilme kaygısı arasında pozitif yönde r=0.34, p<0.05; bireysel değersizlik arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki vardır, r=0.27, p<0.01. Kritize edilme kaygısı ile bireysel değersizlik arasında da pozitif yönde anlamlı bir ilişki vardır, r=0.33, p<0.01. Tablo: 6 Reddedilme Duyarlılığı ve Sosyal Anksiyete Arasındaki İlişki DEĞİŞKEN RED. D. SOS. KAÇ. KRİ. ED. BİR. DEĞ. RED. D. 1 SOS. KAÇ. 0.16* 1 KRİ. ED. 0.28* 0.34* 1 BİR. DEĞ. 0.26* 0.27** 0.33** 1 **= 0.01 düzeyinde anlamlıdır. *= 0.05 düzeyinde anlamlıdır. 9

TARTIŞMA Araştırmada reddedilme duyarlılığına ilişkin, cinsiyetler açısından yapılan değerlendirmede kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranla reddedilmeye daha duyarlı oldukları ortaya konmuştur. Reddedilme duyarlılığı üzerinde kızların ortalamalarının erkeklerin ortalamalarından daha yüksek olmasının nedenleri arasında; reddedilme duyarlılığı yapısının çocukluktan itibaren şekillenen bir yapı olduğu düşünüldüğünde kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha kırılgan olmaları ve ergenlik döneminde de bu kırılganlığın sürmesi bağlamında, kusurlu ebeveyn tutumlarına maruz kalarak - reddedilerek- kızların erkeklere göre daha kaygılı reddedilme beklentileri ve sonrasında da reddedilme duyarlılığı geliştirdikleri düşünülebilir. Çeşitli araştırmalarda da bayanların reddedilmeye erkeklerden daha duyarlı olduklarına ilişkin özellikler gösterdikleri belirlenmiştir. Ayduk ve diğerleri (1999), reddedilmeye duyarlı erkekler ile reddedilmeye duyarlı bayanların kendilerini reddeden partnerlerine ilişkin olarak farklı tepkilerinin olduğunu ve reddedilmenin, reddedilmeye duyarlı bayanlarda düşmanca duygulara yol açtığını belirtmişlerdir. Downey ve Feldman (1996, s.1328) ın yaptıkları araştırmada, reddedilmeye ilişkin olarak erkeklerin kıskanç ve kontrollü davranışlarının erkeklerin yetersizlik ve çatışmalarla aktif şekillerde başaçıkmaya olan genel eğiliminin bir göstergesi olabileceği; reddedilmeye duyarlı bayanların ise çatışma ve derin düşüncelere dalma ile başaçıkmada başarısız oldukları yönünde genel eğilimlerinin olabileceği vurgulanmaktadır. Bu durum reddedilmeye duyarlı bayanların artan negatifliğini daha iyi açıklayabilmektedir. Mearns (1991, s.328) ın araştırmasında, partnerleri tarafından reddedilmede kendilerini çaresiz hissettiklerinden bayanların düşmanca ve destekleyici olmayan davranışlarının olduğu bulunmuş; bu durum ile algılanan reddedilme tehditlerine aşırı duyarlılık ve duygusal tepkililik gösterdikleri görülmüştür. Sweet (1996) in, üniversite öğrencileri ile yapmış olduğu araştırmada reddedilmeye duyarlı bayanların erkeklerden daha fazla yakınlık ve kontrol edilmişlik korkusu değerlendirdikleri gözlenmiştir. Erözkan (2004)'ın yapmış olduğu çalışmada da reddedilme duyarlılığı üzerinde kızların ortalamalarının erkeklerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu bulgular araştırmamızın bulgusu ile paralellik göstermiştir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır. Erkeklerin sosyal kaçınma ortalamalarının kızların ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında yeni ilişkilere girme ve bu ilişkileri sürdürme bağlamında erkeklerin daha pasif, daha çekinik ve kaçınan olmaları düşünülebilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı üzerinde cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır. Kızların kritize edilme kaygısı ortalamalarının erkeklerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında kızların yapıları gereği eleştirilmeye ve yönlendirmeye olan duyarlılıkları gösterilebilir. Bu duyarlılıkları bağlamında da kritize edilme kaygısı yaşama durumlarının daha yüksek olacağı varsayılabilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de cinsiyetler arasında farklılığa rastlanmıştır. Kızların bireysel değersizlik ortalamalarının erkeklerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında kızların sosyal ilişkilerinde karşılarındaki bireylerden beklenti düzeylerinin yüksek oluşu ve incinebilirlikleri bağlamında daha kolay negatif ruh durumuna bürünmeleri gösterilebilir. Çeşitli araştırmalarda da bayanların sosyal anksiyete düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Schneier ve diğerleri (1992)'nin yapmış olduğu çalışmada bayanların sosyal fobi -sosyal anksiyete- düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu saptanmıştır. Pollard ve Henderson (1994)'un çalışmasında da kadınların sosyal anksiyete düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu bulgular araştırmamızın bulgusu ile paralellik göstermiştir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamasının orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Çocukluk yaşantılarının reddedilme duyarlılığı yapısının oluşumundaki etkisi göz önüne alındığında; sosyo-ekonomik düzeyi düşük ve buna paralel çeşitli problemleri olan ailelerde, ebeveynlerin çocuklarına olan tutumları -onların sosyo-ekonomik yapılarından doğrudan etkilenerek- daha çok negatif içeriklere sahip olabilmektedir. Bu tür bir durumun -bireylerin daha sonraki yaşlarda da mevcut sosyo-ekonomik koşulların sürmesi bağlamındakusurlu -reddedici- ebeveyn tutumları ile reddedilme duyarlılığı yapısını ortaya çıkarabileceği ve bu 10

duyarlılığın pekişmesine -üniversite ortamının getirdiği etkileşim de işin içine katıldığında- neden olabileceği varsayılabilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma üzerinde sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının, orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olmasının nedenleri arasında; düşük sosyo-ekonomik düzeyli bireylerin içinde bulundukları koşullar bağlamında eziklik, küçük düşme duygu ve düşünceleri ile sosyal ilişkilere girmekten kaçındıkları, varsayılabilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin kritize edilme kaygısı üzerinde sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır. Yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının, orta ve düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olmasının nedenleri arasında; yüksek sosyo-ekonomik düzeyli bireylerin hatalı davranmaya, reddedilmeye, eleştirilmeye olan duyarlılıkları gösterilebilir. Hata yapmama ve böylece başkalarınca kabul edilmeyi sağlama çabaları da -içinde bulundukları sosyo-ekonomik koşullar bağlamında- diğer nedenler olarak gösterilebilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin bireysel değersizlik üzerinde de sosyo-ekonomik düzeyler arasında farklılığa rastlanmıştır. Düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarının orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip bireylerin ortalamalarından daha yüksek olmasının nedenleri arasında; kendini küçük görme, önemli işlerde başarılı olamama inançları düşünülebilir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmıştır. Annesi okur-yazar olan bireylerin ortalamalarının; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite mezunu olan bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında çocuklukta anne ile kurulan ilişkinin önemi doğrultusunda; annesi okur-yazar olan bireylerin çocuklarına karşı tutumlarının -öğrenim düzeylerine paralel-, daha az bilinçli, çocuklarının ilgi ve isteklerinin karşılanmasının önemi konusunda daha az bilgili olmaları -reddedici tutumlarına ilişkin çocuklarında reddedilme duyarlılığı yapısının oluşmasına neden olmaları bağlamında- gösterilebilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma, kritize edilme kaygısı ve bireysel değersizlik üzerinde annenin öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır. Anne ile kurulan ilişkiler - bebeklikten başlayarak yaşamın diğer dönemlerinde de yerini koruyan- tüm bireyler için çok önemli olsa da; sosyal ilişkilere girme, ilişkileri başlatma ve sürdürmeleri bağlamında üniversite -heterojen ve çeşitli yönlerden farklılıklar gösteren bir ortam- öğrencilerinin annelerinin öğrenim düzeyinin onların sosyal anksiyetik olmaları açısından farklılık göstermemiş olabileceği düşünülebilir. Reddedilme duyarlılığı üzerinde babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmıştır. Babası okur-yazar olan bireylerin ortalamalarının; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite mezunu olan bireylerin ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında babaların çocuklarına karşı otoriter, reddedici ya da demokratik, izin verici gibi tutumlarının almış oldukları eğitimle şekillenmesi doğrultusunda; okur-yazar olan babaların reddedici bir tutum sergileyerek çocuklarında reddedilme duyarlılığı yapısının oluşmasına neden olabilecekleri gösterilebilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin sosyal kaçınma, kritize edilme kaygısı ve bireysel değersizlik üzerinde babanın öğrenim düzeyleri arasında farklılığa rastlanmamıştır. Bunun nedenleri arasında baba ile kurulan ilişkilerde, anne ile kurulan ilişkilerden farklı olarak babanın öğrenim düzeyine bakılmaksızın genel bakış açısı ile otorite figürü şeklinde değerlendirilmesi bağlamında babalarının öğrenim düzeylerinin üniversite öğrencilerinin sosyal anksiyetik olmaları açısından farklılık göstermeyeceği düşünülebilir. Yapılan araştırmada sosyal anksiyete ile reddedilme duyarlılığı arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Daha önce yapılan çalışma ve araştırmalar, sonuçları destekler niteliktedir. Liebowitz ve diğerleri (2000, s.185), kişilerarası reddedilme duyarlılığının, sosyal anksiyeteli bireylerin (bu kaygının altında yatan) kişilik özelliklerini temsil ettiğini, özellikle de genellenmiş sosyal anksiyete alt tipini temsil ettiğini belirtmişlerdir. Harb ve diğerleri (2002, s.963)'ne göre, sosyal etkileşimlerde daha fazla kaygı, daha fazla depresif belirtiler, engellenmiş öfke ifadesi ve kaygılı bağlanma kişilerarası reddedilmeye yüksek duyarlılıkla ilişkilidir. Depresyon sosyal anksiyetede genel eşlik eden bir problemdir. Kişilerarası reddedilme duyarlılığı ise depresyonun ötesinde ve üstünde sosyal anksiyeteye ilişkin olarak kendini göstermektedir. Sosyal anksiyeteli bireylerde kişilerarası reddedilme duyarlılığı üç bağımsız faktörden oluşur; kişilerarası anksiyete ve bağımlılık, düşük öz- 11

saygı ve güvenli olmayan davranış. Ayduk ve diğerleri (2000)'ne göre önemli diğerlerinden kabul beklentisinde olan insanlara kıyasla, reddedilme beklentili insanlar ilişkilerinde daha düşmanca ve saldırganca eğilimler göstermektedirler. Onlar ilişkilerinde daha problemli ve hoşnutsuzdurlar ve böylece kısa bir zaman içerisinde yalnızlığa, sosyal anksiyeteye ve reddedilme sonrası depresyona girmeye daha yatkındırlar. Kişilerarası ilişkilerinde yaşadıkları problemler ve reddedilme duyarlılıkları bağlamında diğerlerinden kabul göremeyerek reddedilen bireyler için; kişilerarası ve bilişsel davranışçı terapi programlarından yararlanılabilir. Kişilerarası terapi bağlamında sosyal destek sağlamak ve yeni ilişkilere girmesi için bireyi cesaretlendirmek; bilişsel davranışçı terapi bağlamında bilişsel yeniden yapılandırma ve kişilerarası problem çözme/başaçıkma süreci işletilerek işlevsel olmayan bilişsel kişilerarası döngüyü kırmak söz konusu olabilir. Sosyal anksiyeteye ilişkin olarak ise yine bilişsel davranışçı terapi bağlamında sosyal beceri eğitimi verilebilir, maruz bırakma tekniği uygulanabilir ve ev ödevleri ile her iki program desteklenebilir. Üniversite öğrencilerinin reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete düzeyinin bazı değişkenlere göre incelendiği bu araştırmanın sonuçları bağlamında; lise düzeyinde ve farklı üniversitelerdeki -özel üniversiteler de araştırmaya dahil edilerek- öğrenciler üzerinde de aynı konulu araştırmalar yapılabilir. Özellikle son dönemlerde oldukça önemli konular olarak literatürdeki yerini almış olan reddedilme duyarlılığı ve sosyal anksiyete bağlamında ülkemizde yapılmış yeterince araştırma ve çalışmaların olmayışı, kişilerarası ilişkilere dayalı olarak çok önemli olan bu konular üzerinde araştırmalar yapılmasına hız kazandırabilir. KAYNAKLAR AYDUK, Özlem N. AYDUK, Özlem N. ve diğerleri BERK, M. S. ANDERSEN, S. M BOWLBY, John : Impact of self-control strategies on the link between rejection sensitivity and hostility: Risk negotiation through strategic control, Dissertation Abstracts International: Section B: The Sciences & Engineering, Vol. 60, (1-B), (1999), 0401. : Regulating the interpersonal self strategic self-regulation for coping with rejection sensitivity, Journal of Personality and Social Psychology, Vol. 79, Nr.2, (April 2000), pp.776-792. : The impact of past relationships on interpersonal behavior: Behavioral confirmation in the social-cognitive process of transference, Journal of Personality and Social Psychology, Vol. 79, Nr.5, (July 2000), pp.546-562. : Attachment and Loss: Attachment, Basic Books, New York, 1969. -------------------- : Attachment and Loss: Separation, Anxiety and Anger, Basic Books, New York, 1973. -------------------- : Attachment and Loss: Sadness and Depression, Basic Books, New York, 1980. CREASEY, Gary. McINNIS, Matthew H. : Affective responses, cognitive appraisals, and conflict tactics in late adolescent romantic relationships: Associations with 12

attachment orientations, Journal of Counseling Psychology, Vol. 48, Nr.2, (January 2001), pp.85-96. DOWNEY, Geraldine FELDMAN, Scott : Implications of rejection sensitivity for intimate relationships, Journal of Personality and Social Psychology, Vol. 70, Nr.5, (June 1996), pp.1327-1343. DOWNEY, Geraldine LEBOLT, Aaron O SHEA, Kevin ERÖZKAN Atılgan FIRST, M.B. FRANCES, M.D. PINCUS, M.D. FREIDLAND, N. KEINAN, G. HARB, Glenn C. ve diğerleri LIEBOWITZ, M. R. ve diğerleri: MANSELL, W. CLARCK, M.D. MELLINGS, M.B. ALDEN, E.L. MEARNS, Jack : Implications of rejection sensitivity for adolescent peer and dating relationships, Paper Presented at The Biennial Meeting of The Society for Research on Adolescence, (1995), Indianapolis. : Romantik ilişkilerde reddedilmeye dayalı incinebilirlik bilişsel değerlendirme ve başaçıkma, Basılmamış Doktora Tezi, KTÜ- SBE, Trabzon, 2004. : Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, DSM- IV, Washington DC, 1999. : The effects of stress, ambiguity, tolerance and trait anxiety on the formation of casual relationship, Journal of Research of Personality, Vol. 25, Nr.3, (1999), pp.88-107. : The psychometric properties of interpersonal sensitivity measure in social anxiety disorder, Behavıour Research and Therapy, Vol. 40, Nr.5, (October 2002), pp.961-979. Social phobia or social anxiety disorder: What s in a name?, Archives of General Psychiatry, Vol. 57, No.1, (July 2000), pp.181-192. : How do I appear to others? Social anxiety and processing of the observable self", Behavıour Research and Therapy, Vol. 37, Nr.3, (1999), pp.419-434. : Cognitive process in social anxiety: The effects of self-focus, rumination and anticipatory processing", Behaviour Research and Therapy, Vol. 38, Nr.4, (2000), pp.243-257. : Coping with a breakup negative mood regulation expectancies and depression following the end of a romantic relationship. 13

Journal of Personality and Social Psychology, Vol. 60, Nr.1, (February 1991), pp.327-334. NEZLEK, J.B. ÖZBAY, Y. PALANCI, M. ÖZTÜRK, M.O. : Body image and day-to-day social interaction", Journal of Personality, Vol. 67, Nr.2, (1999), pp.793-817. : "Sosyal kaygı ölçeği: geçerlik ve güvenirlik çalışması. VI. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi, ODTÜ, 5-7 Eylül 2001, Ankara. : Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, (2002). POLLARD, C.A. HENDERSON, J.G. : "Four types of social phobia in a community sample, Journal of Nervous and Mental Disorders, Vol. 176 (1994), pp.440-445. SCHNEIER, F.R. ve diğerleri: : "Social phobia: Comorbidity and morbidity in an epidemiological sample, Archives of General Psychiatry, Vol. 49 (1992), pp.282-288. SEGRIN, C. SWEET, Holly B. THOMAS, A.R. WHO : "Social skills, stressful life events and the development of psychosocial problems", Journal of Social and Clinical Psychology, Vol. 18, (1999), pp.14-32. : Perceptions of undergraduate male experiences in heterosexual romantic relationships: A sex role norms analysis. Section B: The Sciences & Engineering. Vol 57, (1996). (1-B) 0767. : "Social anxiety disorder", Journal of Clinical Psychiatry, Vol. 59, No.3, (June 2000), pp.27-31. : The ICD-10 Classification of Mental and Behavioral Disorders. Geneva: World Health Organization (ICD-10 Ruhsal ve Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması, Çevirenler: Çuhadaroğlu F., Kaplan İ., Özgen G., Öztürk O., Rezaki M. ve Uluğ B.), Medikomat, Ankara, (1993). 14