1. Kekemelik 2. Davranım bozukluğu 3. Karşıt olma-karşıt gelme 4. Tik bozuklukları 5. Enürezis 6. Enkoprezis 7. Çocukluk çağı bunalım bozuklukları -Okul korkusu 8. Depresyon 9. Dikkat eksikliği\hiperaktivite bozukluğu(dehb) 10. Tırnak yeme 1 2 Ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması ya da konuşmanın akışını kesen duraklamalar şeklinde kendisini gösteren konuşma bozukluğudur. Psikolojik streslerin yoğun olduğu durumlarda artar. Genellikle şiir okurken veya şarkı söylerken kekeleme olmaz. Hastalık 12 yaşından önce, çoğunlukla 2-7 yaşları arasında başlar. Erkeklerde daha sıktır. 2-3,5 yaşlar arasında görülen kekemelik genellikle geçici olmaktadır. Buna fizyolojik kekemelik denir. Konuşma hızı, düşünme hızının önüne geçmiştir. Aile çocuğa baskı yapmamalıdır. 3 4 Çocuğun düzgün konuşmak için zorlanmaması, konuşurken sabırla dinlenmesi, konuşmasının kesilmemesi, zaten kolaylıkla oluşan yetersizlik duygusunu pekiştirici tutumlardan kaçınılması gerekmektedir. Ailenin aşırı titiz, düzenli, denetimci ve kuralcı tutumu gevşetilmelidir. Tedavi çocuğun benlik saygısını korumaya yönelik olmalıdır. Çocuğun dikkati ve ilgisi olumlu özelliklerine yöneltilmelidir. Kekemeliğe verilen dikkat azaltılmalıdır. Konuşma terapistleri denetiminde konuşma egzersizleri yapılmalıdır. Resim çizerek ifade edilenler oyun kadar önemlidir. Çocukla konuşma,çocuğun dil ve düşünce gelişmesi düzeyinde sürdürülmelidir. Psikolojik testler çocuğun kendisini ve çevresini algılayışını yansıtır (Örn; Cümle tamamlama testi) 5 6 1
Çocukta başkaldırma, karşı gelme ve topluma aykırı davranışlar yineleyici ve inatçı biçimde uzun süre görülür. Çocuğun aile ve toplumla ilişkileri belirgin derecede bozulur. Uygun olmayan aile, eğitim ve toplum çevresi içinde daha sık karşılaşılır. Büyük çoğunluğu ergenlik çağından sonra topluma aykırı davranışlarını sürdürürler. Başkaldırma, yalan söyleme, evden kaçma, okuldan kaçma, hırsızlık, saldırganlık, insanlara, hayvanlara, eşyaya ve mala zarar verme eğilimi gibi aile ve topluma ters düşen hareketler sık görülür. 7 8 Organik, ruhsal, toplumsal nedenler birlikte rol oynar, Merkezi sinir sisteminde minimal beyin bozukluğu, Parçalanmış aileler, ana baba geçimsizlikleri, ekonomik ve kültürel yönden düşük ve dağınık toplumlarda yetişme gibi psikososyal etkenler sayılabilir. Aileyi, çocuğu, çevreyi birlikte ele alan, danışmanlık ve rehberliğe ağırlık veren psikoterapötik yaklaşım benimsenmelidir. Taşkın, dengesiz, tutarsız ve saldırgan davranışlarda düşük dozda nöroleptikler denenebilir. Hemşirelik Tanısı Sosyal etkileşimde bozulma, Bireysel başetmede yetersizlik, Benlik saygısında azalma, Anksiyete, Uyku düzeninde bozulma. 9 10 Sıklıkla pasif saldırgan, tekararlanan olumsuz, itaatsiz, kurallara uymayan ve düşmanca davranışlarla karakterize bir bozukluktur. Bozukluğun en az 6 ay sürmesi, işlevsel olarak bozulmaya yol açması gerekmektedir. Sıklıkla 8 yaş altı çocuklarda gözlenmektedir. Erkeklerde daha sıktır. Sık sık öfkelenir, büyükleri ile tartışmaya girerler, Büyüklerin istek ve kurallarına uymaya çoğu zaman etkin biçimde karşı gelir veya bunları reddederler. İsteyerek başkalarını kızdıran şey yaparlar, Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlarlar, Alıngandır, başkalarınca çabuk kızdırılırlar Genellikle kincidir ve intikam almak isterler 11 12 2
Kalıtım (Ailesinde antisosyal kişilik bozukluğu, hiperaktivite, duygudurum bozukluğu ve madde kullanımı olan çocukta Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu riski artmaktadır). Nörotransmitter disfonksiyonu Düşük sosyo-ekonomik düzey Tedavi İlaç tedavisi, Psikoterapi, Okul ve aile danışmanlığı ile ev okul ve bireysel olarak çocuğun dinamikleri ele alınır. Tikler bir kas grubunda yineleyen istemsiz hareketlerle belirli bir bozukluktur. Başlangıçta hareketin yapılması veya sesin çıkartılması için engellenemeyen bir istek ya da dürtünün hissedildiği bildirilmektedir. En sık görülenler, göz kırpma, burun kıvırma, dudak oynatma, kaşları kaldırma gibi yüzdeki tiklerdir. Boyun, gövde ve ekstremitelerde de görülebilir. Boğaz temizleme, öksürük şeklinde olanlar da vardır. 13 14 Bir çocukta birden fazla tik görülebilir. Geçici bir süre istemli olarak engellenebilir. Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti değişebilir. Uykuda kaybolurlar. Stresle artar. Bir aydan önce geçerse geçici tik Bir seneden fazla sürerse kronik tik denmektedir. Hemen her zaman çocuklukta ve erken ergenlikte başlar. En fazla görüldüğü yaş 6-7 yaş arasıdır. Frenzi, tikin, bilinç dışı suçluluğu içeren erotik bir yapıya sahip olduğuna değinmektedir. Nemes, tikin anne-baba ve çocuk arasındaki karşılıklı ve sürekli bir çalışmanın ürünü olduğunu görmüştür. Roward, tikin, boyun eğme ve başkaldırma symptomları arasında meydana gelen bir ikilemden söz eder. Fenichel, tiki kökeninde anal eğilimli saldırganlık yatan bir davranış olarak yorumlar, astım ve kekemelikle birlikte nevroz vakaları arasına yerleştirir. S. Freud ve M. Klein de tikin çocuktaki mastürbasyon arzusunun yerine geçtiğini belirtir. 15 16 Tiklerin çoğu, ruhsal kaynaklı sıkıntının bir boşalımıdır. Gizli kalmış bir isteğin, bir bunalımın yerine geçmiştir (Cebiroğlu, 1982). Tiklerin nedenlerinden biri de taklittir, Çocuklar ana-baba, öğretmen ve oyun arkadaşlarının bir takım hareketlerini taklit ederken, onların bazı davranış kusurlarını da öğrenirler. Tikler de bunlar arasında sayılabilirler (Çağlar, 1974). Sosyal etkileşimde bozulma, Bireysel başetmede yetersizlik, Benlik saygısında azalma, Anksiyete, Uyku düzeninde bozulma, Bazı tiklerin Amphetamine yada L. Dopa gibi ilaçların alınmasıyla da başladığı görülmüştür (Mallet, 1980). 17 18 3
Genellikle 3-4 yaştan önce rastlanmaz. Çocukların %33 ünde görülürve özellikle ergenlik çağında artar. Ergenlerin hemen hemen yarısı tırnak yeme davranışı gösterir. Tırnak yeme temelde bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Otoriter baskıcı aile yapısı Çocuğun sürekli azarlanması Aile içi iletişim sorunları Anne-baba geçimsizlikleri Yetersiz ilgi ve sevgi Ailede tırnak yiyen bir rol modelinin olması Genel yaklaşım Gerginlik ve uyumsuzluk nedeni tanımlanır. Çocuğun ilgisi başka yöne çekilir. Azarlama, korkutma ve ceza yöntemleri uygulanmaz. Çocukta güven duygusunun gelişimi desteklenir. Yenmiş ve yenmemiş tırnak görüntüleri gösterilerek estetik açıdan dikkat çekilir(özellikle kızlarda). 19 20 Kaya ve ark. larının (2006) farklı sosyo-ekonomik koşullardaki iki ilköğretim okulundaki ruhsal uyum taramasında; Düşük sosyo-ekonomik koşullardaki bölge ilköğretim okulunda kekemelik ve enürezis anlamlı düzeyde yüksek bulunurken, yüksek sosyoekonomik koşullardaki bölge ilköğretim okulunda tırnak yeme anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Pediatri Hemşireliği Kitabı (CONK-BAŞBAKKAL-BALYILMAZ-BOLIŞIK) Tekrarlayıcı nitelik taşıyan istem dışı işemedir. Çocuk 3-5 yaşları arasında idrarını gece gündüz tutabilecek biyolojik olgunluğa erişir. Enüretik çocukların büyük çoğunluğunda istem dışı işemeler bebekliklerinden beri süregelmektedir. Buna birincil enürezis denir. En az bir yıl süre ile idrarını kontrol edebildikten sonra ıslatmaya başlayanlara ise ikincil enürezis denir. 21 22 Ailesel yatkınlık Psikodinamik etkenler, -Ailede ölüm, -Okula başlama, -Olumsuz aile tutumları, -Erken başlatılan ve kusurlu tuvalet eğitimi, -İdrar kesesinde tonus azlığı sayılabilir. 23 24 4
Aileye danışmanlık, Gerekirse aile tedavisi, Davranış tedavisi, Psikoterapi İlaç tedavisi Dışkı kaçırma; Çocuğun dışkısını tutabilecek yaşa gelmiş olmasına karşın, bir istemli ya da istem dışı olarak kakasını uygun olmayan yerlere bırakma olarak belirlenen bozukluktur. Hiç kontrol geliştirmemişse birincil enkoprezis, en az bir yıl kontrol ettikten sonra kaçırmaya başlamışsa ikincil enkoprezis denir. Gündüz uyanıkken daha sık olur. 4 yaşına kadar enkoprezis tanısı konmaz. 25 26 Bağırsak işlevlerinde yapısal bozukluk, Kusurlu tuvalet eğitimi, Psikodinamik etkenler (yeni kardeş, disiplin kurallarına başkaldırı, öç alma belirtisi), Genellikle başlamasına neden olan bir etken vardır. (Ölümler, ayrılıklar, kardeş gelişi, okula başlama, hastalanma). 27 28 Davranış tedavisi, İlaç tedavisi, Aileye danışmanlık veya aile tedavisi, Psikoterapidir. Hemşirelik Tanısı Benlik saygısında azalma, Boşaltım düzeninde değişim, Anne-baba rolünde değişim. Küçük çocuğun yakından bağlı ve bağımlı olduğu kişiden ayrılma bunaltısı 1-3 yaşları arasında sıklıkla görülür. Rahatsızlık derecesinde olamayabileceği gibi, uyumu bozması bakımından rahatsızlık derecesinde de olabilir, En sık görülen tipi okul korkusudur. Benzer belirtiler gösteren okul dışı korkular da bu grupta yer alır. 29 30 5
Çocuklarda okula gitmek istememe ve gitmeme durumu, okul korkusu olarak isimlendirilir. Çocuk birdenbire okula gitmek istemez, zorlamalar karşısında anksiyete duyar, panik içine girer, midesi bulanır, kusar, ağlar, gitmemekte direnir. Zorlamalarla yola çıkar, geri döner. Sınıftan çıkar eve gelir. Başlangıç sinsidir, çocuk neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker, iştahı kesilir, ödevlere karşı ilgisi azalır. Her sabah somatik belirti ile uyanır. Başı, karnı ağrır, midesi bulanır. Bir gün okula gitmeyeceğini bildirir. Çoğu zaman evde rahattır. Şiddetli vakalarda evde de huzursuzdur. Kronik anksiyete içindedir, hiçbir şeyle oyalanamaz. Ortaya çıkaran etkenler ne olursa olsun kaynağı genellikle anneden ayrılma korkusudur. Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen, aşırı bağımlı çocuklardır. 31 32 1) Ana ya da baba kronik anksiyteden yakınmakta ve kendilerine bir şey olacağından korkmaktadırlar, 2) Ana-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkmaktadırlar, 3) Anne ya da baba genel tutumlarında çocuğun kendilerine bağlı ve bağımlı kalmasını istemekte ve desteklemektedirler, 4) Çocuk kendi yokluğunda anne veya babasına bir şey olacağından ya da kendisini bırakıp gideceğinden korkmaktadırlar, 5) Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağı korkusundadır 33 34 Majör depresyon bozukluğu yaygınlığı, ergenlik öncesi okul çağı çocuklarında %2, ergenlerde %5 tir. Kızlarda erkeklere oranla iki kat daha sık görülmektedir. Çökkünlük, durgunluk, isteksizlik, zevk alamama, oyun oynamama, ders başarısında düşme, okula gitmek istememe, yeme ve uyku bozuklukları gibi belirtilerle ortaya çıkacağı gibi, Aşırı hareketlilik, huysuzluk, hırçınlık, davranım bozuklukları (evden kaçma, yalan söyleme, hırsızlık, sigara-alkol- uyuşturucu kullanımı) ile de kendini gösterebilir. Bedensel yakınmalar görülebilir (karın ağrısı, bulantı-kusma, baş ağrısı ). 35 36 6
Kalıtım (Depresyonu olan anne babaların çocuklarında da depresyon sıklığı yüksektir.) Nörotransmitterler (adrenerjik, serotonerjik, kolinerjik) Psikososyal etkenler (psikanalitik kurama göre sevgi nesnesi yoksunluğu, sıkıntılı yaşam olayları, öğrenilmiş çaresizlik ve bilişsel çarpıtmalar) Özellikle çocuğu etkileyen stres etkenleri araştırılmalıdır. Çocukluk çağı depresyonlarının tedavisinde ilaç ve psikoterapi yaklaşımı gereklidir. Çocuğun depresif döneminde ciddi bir psikososyal desteğe ihtiyacı vardır. Öğretmen ve okul ile de görüşülerek bu konuda yönlendirilmeleri gerekir. Bu dönemde özellikle anne babanın rolü çok önemlidir. 37 38 Dikkat bozukluğu, dikkat eksikliğini de içeren, gelişimsel olarak uygun olmayan davranışlarla karakterize, santral sinir sistemindeki değişikliklerdir. Hiperaktivite, karışık ve amaçsız hareket anlamına gelmektedir. Aşırı hareketli ve enerjik olmaktan farklıdır. Doğumdan önce, doğum sırasında yada sonrasında gelişebilir. Bilinen faktörler arasında çocukluk döneminde kurşun ve civaya maruz kalma, annenin gebeliğinde alkol ve sigara kullanması yer alır. Bunun dışında bilinen postnatal nedenler ; preterm doğum, plesanta fonksiyonunda yetersizlik ve yetersiz oksijenlenmedir. 39 40 Dikkatte azalma Motor aktivitede artış İşleri tamamlamada zorluk çekme Genellikle gürültücü ve başkalarını rahatsız edici davranışlar Sosyal ilişki kurmada zorluk Bebeklik döneminde ise: huysuzluk, huzursuzluk, uykusuzluk gözlenir. Çevresel değişiklik Davranış terapisi İlaç tedavisi ( kombine tedaviler etkinliği artırır). 41 42 7
Çocuk hastalıkları tanı ve tadavi (faik Sarıalioğlu) Çocuk sağlığı ve hastalıkları(prof.dr. Teoman onat) Pediatri hemşireliği (conk-başbakkal-balyılmaz-bolışık) https://www.google.com.tr/search?q=kekemel%c4%b0k&biw=1366&bih=599&source= lnms&tbm=isch&sa=x&ved=0ahukewiv6y2e5exlahuusjokhc- QCocQ_AUIBygC#imgrc=FjqHgoDkWF5IAM%3A http://www.psikiyatristim.org/makale.php?a=41 https://www.google.com.tr/search?q=enkoprezis&biw=1366&bih=599&source=lnms&t bm=isch&sa=x&sqi=2&ved=0ahukewih3eqh5uxlahxborqkhd2hbx4q_auibigb&dpr=1 #imgrc=jortzvtpvnxrhm%3a https://www.google.com.tr/search?q=enkoprezis&biw=1366&bih=599&source=lnms&t bm=isch&sa=x&sqi=2&ved=0ahukewih3eqh5uxlahxborqkhd2hbx4q_auibigb&dpr=1 #tbm=isch&q=en%c3%9crez%c4%b0s&imgrc=vlk771b-j06zhm%3a http://www.turkpsikiyatri.com/c19s2/133-140.pdf http://www.turkpsikiyatri.com/data/unpublishedarticles/5fc3dh.pdf Tülin Yöntem Fidan ın makalesi - Konuralp Tıp Dergisi 2011;3 http://www.turkpsikiyatri.com/data/unpublishedarticles/fpoop1.pdf L Bıyıklı - EĞİTİM VE BİLİM, 1989 - egitimvebilim.ted.org.tr M Ayaz, AB Ayaz, ŞS Başgül, I Karakaya - Türk Psikiyatri, 2012 - turkpsikiyatri.com ÇOCUKTA TİK Doç. Dr. Lâtife BIYIKLI https://dspace.deu.edu.tr/xmlui/handle/12345/7093 43 8