Dinî Kitapların Satışı ve Telif Hakkı MÜNHASIRAN DİNİ KİTAPLARIN SATIŞI TİCARETİ VE TELİF HAKKI MEVZUUNA DAİR FETVALAR: SORU 522 -Telif, tercüme ve telif hakkı ne demektir? CEVAP: Telif, herhangi bir yazarın kendi görüşlerini yazmak veya başkalarından iktibaslar etmek ve kendinden de bir şeyler eklemek suretiyle bir eser meydana getirmesidir. Burada eserden kastettiğimiz, uzun veya kısa, geniş ya da dar hacimli bir metin veya ibaredir. Tercüme ise, herhangi bir eseri bir lisandan başka bir lisana çevirmek, aktarmak manalarına gelmektedir. Tercüme edilen eserde, sadece lafız mütercime, mana ise müellifine (yazarına) aittir. Telif edilen eserdeyse, lafız ve mana müellife aittir, ancak müellif eserini meydana getirirken başka kimselerin eserlerinden iktibaslar etmek yoluyla yararlanmış da olabilir. Ancak ben, diğer sorulara geçmeden önce İslam da telif hakkı var mıdır, yok mudur; bu konuda İslam hukukçularının görüşleri nelerdir, onu kısaca bir mukaddime şeklinde vermek isterim. İslam hukukuna göre alışverişin rükünleri beştir: 1) Bayi, yani satıcı, 2) Müşteri, yani alıcı, 3) Müsmen, yani satılık mal, 4) Semen, yani satılan malın bedeli, 5) Siga, yani icab ve kabul. Bu beş rüknün veya bunlardan birkaçının ya da birinin eksik olması halinde
yapılan bir alışveriş, İslam hukukuna göre sahih değildir. Bu rükünlerden her birinin de kendine has birtakım şartları vardır. Burada bu şartları tek tek açıklamaya kalkışacak olursak söz çok uzar. Bunun için sadece sorunuzu gayet yakından ilgilendiren üçüncü rüknün, yani müsmen dediğimiz satılık malın üzerinde birazcık durmak istiyorum. Satılık mal demek, Hanefi fıkhına göre elle tutulan, gözle görülen yararlı bir meta demektir. Şayet bir şey elle tutulup gözle görülmüyorsa, faydalı da değilse fıkhen buna mal denilmez. Ed-Durru l Munteka. İbnu Abidin ve diğer Hanefi fıkıh kitaplarının tümü bunu böylece ifade etmektedirler. Şufa Hakkı bunlardan birisidir. Mesela birinin bir arsada sizinle ortaklığı veya komşuluğu vardır, sizin kendi hissenizi ya da arsanızı satmaya kalkışmanız halinde o ortağınızın veya komşunuzun müdahale edip sattığınız arsanın bedelini vererek onu satın alma hakkı vardır ki buna Şufa Hakkı denir. İslam a göre Şufa hakkı satılamaz. Yani Şufa Hakkına sahip olan bir kimse, bu hakkını bir başkasına satamaz. Çünkü hukuku mücerrededendir, elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. İşte telif hakkı da bu kabil haklardandır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. Bir kitap satılabilir. Ben başkasının yazdığı bir kitabı veya kendi yazdığım bir kitabı, elle yazmak suretiyle kopya etsem, istinsah etsem; o kopyayı, o nüshayı başkasına satabilirim. Burada satış söz konusudur. Çünkü orada elle tutulan gözle görülen bir mal vardır. Ama telif hakkı dediğimiz şey, yukarıda tarifi geçen hukuku mücerrededendir ve onun satışı olamaz. Çünkü bu, mal tarifi içine giren bir şey değildir. Buna göre ben, elimde bulunan herhangi bir eserin fotokopisini çektirebilir veya tab ettirebilirim. Çünkü benim elimde bir kitap vardır ve ben o kitabın maliki olduğum için kendi malım olan bu kitabı istediğim usulle çoğaltıp satabilirim. Yalnız zamanın alimleri malın tarifini genişleterek elle tutulmayan ve gözle görülmeyen şey faydalı olduktan sonra malın şümulüne almışlar, tercüme ve icad gibi şeylerin haklarının satışını caiz görüyorlar. Şafii kitapları da menfaati mal sayıyorlar. SORU 523 -Müellifin kitap üzerinde, içindeki bilgiler üzerinde bir hakkı var mıdır? CEVAP: Açıklamaya çalışayım. Mesela, bir kimsenin evi vardır, ben o evin fotoğrafını çekebilirim ve fotoğraf çekmek için veya çektim diye para ödemek zorunda da değilim. Herhangi bir manzaranın fotoğrafını para vermeksizin çekebilirim, çünkü söz konusu şeyler, mal sayılmamaktadır. Ne satılabilir, ne de satın alınabilir. Ancak Müteahhirin ulema yani daha sonraki devirlerde gelmiş alimler buna karşı çıkmışlardır. Her ne kadar fıkıh kitaplarımız malı ayrı (elle tutulup gözle görülen bir şey) olarak tarif etmişlerse de, bu tarif o zamana göre yapılmıştır, ama zaman değişmiştir. Değişen zamanla birlikte mal mefhumu da değişmiştir. O tarif o zamana göre yapılmış içtihadi bir tariftir. O devirde matbaa olmadığı için herhangi bir yazar, kitabının başkaları tarafından
istinsah edilmesini, çoğaltılmasını, böylece daha çok insanın eserini okuyup istifade etmesini, yazdıklarının halk arasında yayılmasını zaten arzu ediyordu. Üstelik satmaya kalksa alıcı da bulamazdı. Matbaa ortaya çıktıktan, kağıt çoğaldıktan sonra, pek çok şahıs kitap bastırmak suretiyle alışverişe başladı ve bu iş ticaret haline geldi. Kitapçılık, yayıncılık, matbaacılık birer ticari meslek oldu. Bunları göz önüne alan zamanımızdaki pek çok alim, zamanın değişmesiyle mal mefhumunun (kavramının) değiştiğini beyan etmişlerdir. Buna göre bir şey, ister bir ayn olsun, ister bir menfaat olsun mademki fayda veriyor- mücerred hak da olsa maldır. O zaman bu malın alışverişi söz konusu olur, şeklinde fetva vermişlerdir. Böylece fetva veren şahıslardan bazıları şunlardır: Abdurrahman El-Imadi, El- Lakani Bunlar ve aynı görüşte olan diğer alimler, -tabii doğrudan teliften söz etmiyorlar- örfün değişmesi sebebiyle örfe göre bu hakların satışı caizdir, görüşündedirler. Son dönemin meşhur fakihlerinden Mustafa Ahmed Ez-Zerka da, mütekavvem olan her şeyin ister ayrı olsun, ister hukuk ve menafı olsun alışverişi caizdir diye fetva veriyor. Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmed El-Haci El-Kürdi de telif ve tercüme, dini bir hizmet olduğu için alışverişi caiz değildir. Bu tür hizmetler sadece Allah rızasını kazanmak için yapılmalıdır. Ayrıca bunlar her alimin en önde gelen görevleri arasındadır. Her alim mutlaka hem lisanıyla hem de kalemiyle İs lam a hizmet etmekle mükelleftir. Öyleyse hiçbir suretle yazılan veya tercüme edilen eseri satmak caiz değildir diyor. (www.mollahusrev.com sitesi olarak bu âlimin fetvasına kalben itimad ediyoruz ve isabetli buluyoruz. En doğrusunu Allah bilir.) Prof. Dr. Salahaddin Abdüllatif isimli alim de, zamanımızda örfün değişmesi sebebiyle, malın tarifi de değişmiştir, malın tarifinin içtihadî bir tarif olduğunu, dolayısıyla mal mefhumunun da değişmiş bulunduğunu söyleyerek Ahmed El-Haci El-Kürdi ye itiraz ediyor. Benim de kanatime göre, mademki malın tarifi içtihadidir. Zaman ve örf değişmiştir. Öyleyse telif hakkının varlığından söz edebiliriz. Telif hakkı mal sayılır. Alışverişi de caizdir. Elbette müellif veya mütercimin Allah için yazması ve tercüme etmesi icab eder. Allah için yazmazsa, manen yararlanamayacaktır. Ama piyasaya arz etmek için de telif hakkını satabilir kanaatindeyim. Zaten telif veya tercümelerin satışı yeni bir hadisedir. Matbaanın bulunuşundan sonra ortaya çıkmıştır. Değilse Selef-i Salihin devrinde var olan bir şey değildir. SORU 524 -Telif ve tercüme için ücret verilmiyor veya az ücret veriliyor diyerek bu faaliyetlerden vazgeçenlerin durumu ne olur? CEVAP: Daha önce de dediğimiz gibi, her alim lisanıyla ve kalemiyle İslam ı tebliğ etmekle, başkalarına ulaştırıp anlatmakla mükelleftir. Bunu yaparken veya yapacakken para meselelerinden dolayı bunlardan vazgeçerse, elbette mesuldür. Hakkı beyan etmeyen kimse dilsiz şeytandır diye Peygamber
(Sallallahu aleyhi vesellem) in hadisleri vardır. Bunun için para meselelerinden dolayı telif ve tercümeden vazgeçilemez. Ama gerektiğinde eserini, şu şahsa değil de başka bir şahsa verebilir. Para için teliften, tercümeden vazgeçmek cinayettir. Özellikle günümüzde Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar tebliğsiz kalmışlardır. Maalesef İslam ı onlara gerektiği biçimde tebliğ edemedik. Bir insan, hakkı beyan edebilecek durumdayken bunu yapmazsa ilmi ketmetmiş (gizlemiş) olur. Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) de: Kim ki hakkı ehline izah etmezse, ketmederse, kıyamet günü ateşten bir gemle gemlenir buyurmuşlardır. SORU 525 -Ulema halktan gelecek her soruya cevap vermek, kendisinden istenen her konuda telif ve tercüme yapmak zorunda mıdır? CEVAP: Bir alim, cevap verebileceği sorulara, -hüsnü niyetle sorulduktan sonra- elbette cevap vermek zorundadır. Çünkü eline İslam ı öğretme fırsatı geçmiştir. Ama eser yazmak için herkesin teklifini de kabul etmek zorunda değildir. Zamanı müsait olabilir, olmayabilir ya da yapılan teklif yetersiz olabilir. Eser yazmak ve tercüme yapmak için yapılan teklif yerinde ve faydalı ise Müslüman, İslam için bunu yapmak zorundadır. Ama her teklifi de kabul etmek zorunda değildir. İmkanı varsa, durumu müsaitse, faydalı ise yazmalı ve tercüme etmelidir. Para için vazgeçmek doğru değildir. SORU 526 -Bugün için telif, tercüme ve yayın faaliyetleri ibadet halinden çıkıp ticaret haline dönüşmüş gibi, ne dersiniz? CEVAP: Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ebedi aleme göç ettikten sonra Hz. Ebubekir (Radıyallahu Anh) halife seçildi. Seçimden sonra da kendisinin ve ailesinin geçimini temin için çarşıya gitmek istedi. Giderken Hz. Ömer (r.a) a rastladı. Hz. Ömer (r.a): -Ey Allah ın Resulü nün halifesi, nereye gidiyorsun? diye sordu. O da: Alışveriş yapmak için çarşıya gitmek zorundayım, dedi. Hz. Ömer (r.a): -Sen halife seçildin. Hilafetin işleri çoktur ve sen onları yürütmekle mükellefsin. Artık ticaretle uğraşamazsın. Onun için beytülmal (Devlet Hazinesi) nden maaş almalısın. Onunla geçimini sağlarsın, diye teklif etti ve neticede böyle oldu. Bundan dolayı Hulefa-yı Raşidin geçimlerini sağlamak için beytülmaldan maaş alıyorlardı. Fakat gayeleri maaş almak değil, İslam a hizmet etmekti. Nitekim tarih boyunca İslam da kamu kurumlarında çalışanların devletten maaş aldıklarını görüyoruz. Ama gayeleri maaş almak değil, geçimlerini sağlamak olmuştur, olmalıdır. Şimdi buradan hareket edilerek, kitap ticaretiyle uğraşmanın meşru, yani İslam a uygun olduğuna hükmedilir. İmam-ı Nevevi (Radıyallahu Anh), El- Mecmu adlı kitabında kitap ticareti yapmakta bir sakınca olmadığını kaydeder. Tabii bu işi yapan kişinin gayesi bir cihetten İslam a hizmet etmek, diğer bir cihetten de geçimini sağlamak olmalıdır. Yalnız bu ticaretin aynı zamanda ibadet sayılabilmesi için İslam a hizmet gaye edinilmelidir. Bu gayeyi taşımıyorsa ibadet olamaz, sadece ticaret olur. SORU 527 -Müellif veya mütercim, hazırladığı eserin ikinci baskısının yayın hakkının kendisinde kalmasını şart koşabilir mi?
CEVAP: Ulema-yı müteahhirine göre bunu şart koşabilir ve bu ikinci baskının hatta daha sonraki baskılarının yayın hakkını başka bir yayıncıya satabilir. SORU 528 -Birinci baskının yayın hakkı satıldıktan sonra daha sonraki baskıların yayın hakkı hemen satılabilir mi yoksa birinci baskının satışının bitmesi mi beklenmelidir? CEVAP: Müellif ile yayıncı arasında birinci baskının kitapları tükenmedikçe ikinci baskının yapılmayacağına dair bir anlaşmaya varılmışsa, ikinci baskının telif hakkının satılması caiz değildir. Özellikle Maliki mezhebine göre verilen vade bağlı kalmak vaciptir. Vadine uymayan kimse de cezaya müstehaktır. Yalnız günümüzde yayıncının elinde birinci baskıdan kitap kaldığı müddetçe ikinci baskının yapılmaması örf haline gelmiştir. Bu örfe riayet etmek gerekir. SORU 529 -Bir eserden iktibas eden kişi, eserin yazarından izin almak zorunda mıdır? Ayrıca iktibas için telif ücreti ödemeli midir? CEVAP: Ulema-yı müteahhirine göre telif, mal mefhumu içine girmektedir. İktibas için müsaade alınmalı, hatta telif ücreti ödenmelidir. Değilse, dinen ceza gerektirmeyen fikri bir suç işlemiş olur. (mollahusrev.com sitesi olarak bu görüşe iştirâk etmediğimizi ifade etmek istiyoruz. Din kimsenin tek elinde değildir. İslâm ı yaymak, tebliğ yapmak için kimseden izin almaya veya para vermeye gerek yoktur. İslâm, mal değildir. İktibaslar kitabın sayfasını yırtarak yapılmıyor. Kitaptaki yazı çoğaltılarak yapılıyor dolayısıyla kitaba bir zarar vermiyor. Allah için tebliğ niyetiyle insanlara ilim ulaştırılıyor. Allahu Alem, bu hususta bu cevaba iştirâk edemiyoruz.) SORU 530 -Müellif veya mütercim, eserini hazırlamadan yayıncıya gidip kendisini arz ediyor: Şöyle kabiliyetlerim var, şunları yapabilirim diye, yayıncıyla bir eserin hazırlanması üzerine anlaşıyor. Burada telif hakkının durumu nedir? CEVAP: Dört mezhebe göre, mevcut olmayan bir şeyin satışı caiz değildir. Ancak Şafii mezhebine göre cealet yoluyla caizdir. Cealet nedir? Cealet, bir kimsenin mesela şu kadar çimento, şeker vs getirirsen, şu kadar para v. b. vereceğim diye anlaşma yapmasıdır. Dolayısıyla yayıncı, yazara ya da mütercime kitap ısmarlasa, bu cealet yoluyla ve Şafii mezhebine göre caizdir. Ama bu bir alış veriş değildir. Yalnız yayıncı da yazar da bitmeden önce iş in herhangi bir safhasında bundan vazgeçme hakkına sahiptirler. SORU 531 -Müellifin yeni baskıları yapan kitabından ücret almaması hususunda görüşünüz nedir? CEVAP: Bu husus anlaşmaya bağlıdır. Şayet birinci baskının telif hakkı satılmışsa, sonraki baskıların basımı ve satışı için yeniden telif hakkı ödenmelidir. Telif hakkı ödenmeden yeni bas kılar yapılması caiz değildir. SORU 532 -Telif hakkı olarak müellife yüzde üzerinden para veriliyor. Bu İslami midir? CEVAP: Bu bir alışveriş olduğundan anlaşmaya bağlıdır. Yeter ki gabn-i fahiş
(çok yüksek fiyat ) meydana gelmesin. SORU 533 -Bu durumda yayıncı diyor ki, biz bu yüzdeyi kitabın etiketi üzerinden hesaplayarak veriyoruz. Etiket fiyatı da eserin kağıdından cildine kadar kalitesi ile ilgili bir konu. Müellif aynı emeği harcamasına rağmen eserin örneğin ciltli veya ciltsiz oluşuna göre çok farklı ücret alıyor. Halbuki harcamayı biz yapıyoruz. Bunun onunla ilgisi yok, diyorlar. CEVAP: Arz ettiğim şekilde bu mademki maldır. Öyleyse bayi ile müşterinin mutabakatına bağlı bir şeydir. Ucuz veya pahalı nasıl anlaşılırsa. Neticede bir alışveriş tir. Tarafların anlaşmasına bağlıdır tamamen. SORU 534 -Teyp ve video kasetlerinin de telif hakkı var mıdır? CEVAP: Vardır. Bunlarda eser olduklarına göre eser olmaları bakımından bunlar için de telif hakları vardır. Ancak ticaret kastı olmaksızın tek bir kaset veya video çekimi söz konusuysa, iş değişir. Örfen buna bir şey denmez. Ancak ticaret yapmak maksadıyla külliyetli bir miktarda çoğaltma olmuşsa telif ücreti ödemeye tabi olur. Kaynak: Günümüz Meselelerine Fetvalar, Halil Gönenç, Yasin Yayınevi, Sahife: 247-253.