TÜRK SANAT MÜZİĞİ GELENEĞİNDE YENİ BİR MAKÂM: SÜRUREFZÂ



Benzer belgeler
Araştırma Notu 15/177

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

MADDE 2 (1) Bu Yönerge, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve değişiklikleri ile İzmir Üniversitesi Ana Yönetmeliği esas alınarak düzenlenmiştir.

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü :18

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

Deprem Yönetmeliklerindeki Burulma Düzensizliği Koşulları

İÇİNDEKİLER. 1 Projenin Amacı Giriş Yöntem Sonuçlar ve Tartışma Kaynakça... 7

İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ LABORATUARI YÜZEY DOLDURMA TEKNİKLERİ

YÖNETMELİK. a) Basamak kontrolü: On beş basamaklı IMEI numarasının son basamağının doğruluğunun kontrolünü,

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

TÜİK KULLANICI ANKETİ SONUÇLARI

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

SELAHATTİN PINAR BESTELERİNDE HİCAZ MAKAMININ İŞLENİŞİ VE ÇAĞDAŞI BESTEKARLARLA KARŞILAŞTIRILMASI

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

BİT ini Kullanarak Bilgiye Ulaşma ve Biçimlendirme (web tarayıcıları, eklentiler, arama motorları, ansiklopediler, çevrimiçi kütüphaneler ve sanal

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

TEŞVİK BELGELİ MAKİNA VE TEÇHİZAT TESLİMLERİNE UYGULANAN KDV İSTİSNASINDA BİR SORUN

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ GAZĠ EĞĠTĠM FAKÜLTESĠ GÜZEL SANATLAR EĞĠTĠMĠ BÖLÜMÜ MÜZĠK ÖĞRETMENLĠĞĠ LĠSANS PROGRAMI DERS ĠÇERĠKLERĠ

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

F Klâvye Standart Türk Klâvyesi

2. Söz konusu koruma amaçlı imar planı üst ölçek plana aykırı hususlar içermektedir.

T.C. BİLECİK İL GENEL MECLİSİ Araştırma ve Geliştirme Komisyonu

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I

Güç Artık İnternette! Power is now on the Internet!

Yeni Mali Yönetim ve Kontrol Sisteminde. İç Kontrol ve Ön Mali Kontrol

Analiz aşaması sıralayıcı olurusa proje yapımında daha kolay ilerlemek mümkün olacaktır.


REFORM EYLEM GRUBU BİRİNCİ TOPLANTISI BASIN BİLDİRİSİ ANKARA, 8 KASIM 2014

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ *

BİREYSEL SES EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLERİN GELENEKSEL MÜZİKLERİMİZİN DERSTEKİ KULLANIMINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE BEKLENTİLERİ


Meriç Uluşahin Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Beşinci İzmir İktisat Kongresi

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı olarak şahsım ve kuruluşum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bölgeler kullanarak yer çekimini kaldırabilir, sisli ortamlar yaratabilirsiniz.

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR

Tekrar ve Düzeltmenin Erişiye Etkisi Fusun G. Alacapınar

BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURULU KARARI

: Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI : Kenan TÜRK, Dr. Murat ÇETİNKAYA, Reşit GÜRPINAR, Fevzi ÖZKAN, Dr. Metin ARSLAN, Doç. Dr.

KURUYEMİŞ SEKTÖR RAPORU

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85

Temel Bilgisayar Programlama

Binalarda Enerji Verimliliği ve AB Ülkelerinde Yapılan Yeni Çalışmalar

BİLGİSAYAR DESTEKLİ BİR DİL PROGRAMI -Türkçe Konuşma - Tanıma Sistemi-

ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALLERİNDE KAPASİTE ARTIRIMI VE LİSANS TADİLİ

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma onikinci kez gerçekleştirilmiştir.

SERMAYE ġġrketlerġnde KAR DAĞITIMI VE ÖNEMĠ

ÖĞRENME FAALĠYETĠ GELĠġMĠġ ÖZELLĠKLER

Dünya Çavdar ve Yulaf Pazarı

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Tarımda Kadınların Finansmana Erişimi Esra ÇADIR

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

T.C ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU

Tasarım Raporu. Grup İsmi. Yasemin ÇALIK, Fatih KAÇAK. Kısa Özet


Halkla İlişkiler ve Organizasyon

ELEKTRİK PİYASALARI 2015 YILI VERİLERİ PİYASA OPERASYONLARI DİREKTÖRLÜĞÜ

YÖKAKADEMİK (Yükseköğretim Akademik Arama Sistemi)

KAMU İHALE KURULU KARARI. Toplantıya Katılan Üye Sayısı : 7 : Elektrik ihtiyacının temini.

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet

10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

Cümlede Anlam İlişkileri

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

ÖZEL GÜVEN TIP MERKEZİ

Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tan:

PATOLOJİ DERNEKLERİ FEDERASYONU ETİK YÖNERGE TASLAĞI. GEREKÇE: TTB UDEK kararı gereğince, Federasyon Yönetim

3- Kayan Filament Teorisi

2016 Ocak ENFLASYON RAKAMLARI 3 Şubat 2016

KAYHAM STRATEJİK PLANINA GÖRE 2014 YILI FAALİYET RAPORU

PROJE. Proje faaliyetlerinin teknik olarak uygulanması, Sanayi Genel Müdürlüğü Sanayi Politikaları Daire Başkanlığınca yürütülmüştür.

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVLARI LE SERBEST MUHASEBEC MAL MÜ AV RL K STAJA BA LAMA SINAVINA HAZIRLIK KURSLARI ÇERÇEVE PROGRAMI

İNGİLTERE DE ÜNİVERSİTE PLANLAMA VE BÜTÇELEME ÖRGÜTÜ

AVRUPA BĐRLĐĞĐ HELSĐNKĐ ZĐRVESĐ ve TÜRKĐYE. Helsinki Zirvesi

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

Transkript:

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XIV/1 (Yaz 2014), s.35-48. TÜRK SANAT MÜZİĞİ GELENEĞİNDE YENİ BİR MAKÂM: SÜRUREFZÂ A New Makâm in Turkish Art Music Traditon: Sürurefzâ Sıtkı Bahadır TUTU * ÖZ Makâm icat etmek, yüzyıllar boyunca Türk sanat müziği geleneğinde saygınlık kazanma basamaklarının en önemlilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Günümüzde sayısı azalmakla birlikte makâm icadı olgusu varlığını devam ettirmektedir. Buna karşın, yapılan icatlar gündemde yeterince yer bulmamaktadır. Bu makalede, 20. yüzyılın tanınmış bestecilerinden Zeki Duygulu nunterkip ettiği Sürurefzâ makâmı ele alınmaktadır. Makâmın tarif edilmesi, varlığının ve varlığının bağlı olduğu koşulların sorgulanması amacıyla Duygulu nun Sürurefzâ başlığı altındaki 15 eseri incelenmiştir. İncelemeler sonucunda; Zeki Duygulu nun, bir besteci olarak kazandığı şöhreti makâm terkip ederek taçlandırmak istediği görülmüştür. Ayrıca; bir taraftan Sürurefzâ nın ciddi müzik çevreleri tarafından bilinen bir makâma bağlı olarak tarif edilmemesi için tedbirli davranan Duygulu, diğer taraftan da dinleyicinin beğenisini kazanmış olan geleneksel motifleri eserlerinin yaygınlaşması için kullanmıştır. Anahtar Kelimeler; Sürurefzâ, Zeki Duygulu, makâm, makâm terkibi. ABSTRACT Inventing a makâm has been accepted as one of the most important steps in order to gain prestige in Turkish art music tradition for centuries. Though decreasing in number, makâm inventing still exists as a concept today. However, these inventions can t become visible enough on the agenda. In this article, the makâm Sürurefzâ compounded by Zeki Duygulu, one of the renowned composers of 20th century, is handled. For the purpose of defining the makâm and questioning its existence as well as the conditions enabling its survival, 15 compositions titled as Sürurefzâ by Duygulu were analyzed. In the conclusion of the analysis; it was seen that ZekiDuygulu intended to enhance his reputation as a composer by compounding a makâm. Also, while he was acting cautiously against the risk of Sürurefzâ s being described upon a familiar makâm by the serious music circles, he used traditional motifs favored by the audience. Keywords; Sürurefzâ, Zeki Duygulu, makâm, compounding makâm. * Yrd. Doç. Dr., Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı, bahadir.tutu@gmail.com

36 SITKI BAHADIR TUTU Tarih boyunca Türk devletlerinin hakanları himâyesindeki müzikçilerin yüzlerce makâm icat etmiş olmaları her zaman ilgi uyandırmıştır 1. Hatta makâm icat etme yarışının, bir kese altınla mükâfatlandırılmak amacından kaynaklandığı defalarca yazılıp çizilmiştir 2. Unutulmamalıdır ki, herhangi bir mükâfat söz konusu olmasa bile makâm icat etmek tarih sayfalarında yer almak için fırsat yaratır ve gelenekte önemli bir saygınlık basamağıdır. Ayrıca; yeni bir makâm, özgün olma çabasındaki besteciye yeni bir hammaddeyi üretimde kullanma ayrıcalığını sunar. Diğer taraftan; icat olarak nitelenen makâmların birçoğu ise, bilinen makâmların terkipleridir. Zeki Duygulu (1907-1974), sevinç arttıran anlamındaki Sürurefzâ adını taşıyan makâmda 15 eser bestelemiştir. 20. Yüzyılın ünlü ve üretken Türk sanat müziği bestecilerinden Zeki Duygulu nun bestelediği peşrev, beste (birinci ve ikinci), ağır semâî, yürük semâî, saz semâîsi ve şarkılar dışında elimizde bu makâmda başka bir eser bulunmamaktadır. Bestecinin oğlu Metin Duygulu dan aldığımız bilgiye göre; saydığımız eserlerin kendisinden temin ederek inceleme fırsatı bulduğumuz notaları, merhum Zeki Duygulu nun el yazmasıdır. İnternet üzerinden de erişilebilen bu nota yapraklarının başında bulunan Makâm Mucidi ve Beste: Zeki Duygulu ifadesi oldukça ilgi çekicidir 3. Makâm icat etmenin ayrıcalıklarını elde etme çabasını sergilemiş olan Zeki Duygulu; 1907 yılında Beyrut ta doğmuş, çocukluğunu vergi memuru olan babasının görev yaptığı yerlerde geçirmiştir. Babasının 1911 de İstanköy de İtalyanlara esir düşmesi sebebiyle İzmir e yerleşen Duygulu, uzunca bir süre İzmirli Zeki olarak anılmıştır. Ûdî olarak tanınan Duygulu, 1925 yılında bando asteğmeni olmuş, kıdemli yüzbaşı iken 1935 yılında ordudan ayrılmıştır. Gençliğinde tekkelere devam ederek zâkirlik yapan Duygulu, piyasada çalışmış ve daha ziyade piyasada tutulan şarkılar bestelemiştir 4. Oğlu Metin Duygulu nun (1934- ) görüşmemizde verdiği bilgiye göre, unuttuğu udunu almak için altıncı kattaki evine merdivenlerden çıkan Duygulu, kalp krizi geçirerek 1974 yılında hayata veda etmiştir. Metin Duygulu nun (1934- ) anlattığı bir hatıra, Duygulu nun bestelerinin bir kısmını nasıl yaptığı hakkında ipucu vermektedir. 1951 yılında İstanbul da (Bebek) Maksim de çalışan besteci, saat sabah 01-02 sularında sahneden indikten sonra dönüş yolu boyunca tasarladığı ezgileri ıslıkla tekrarlayıp eve gelir gelmez notaya aktarmaktaydı 5. 1 Özellikle III. Selim dönemindeki veriler Nâsır Abdülbâkî Dede nin Tedkîk ü Tahkîk adlı eserinde bulunmaktadır. Nâsır Abdülbâkî Dede, Tedkîk ü Tahkîk, Çev: Yalçın Tura, Pan Yayıncılık, İstanbul 2006. 2 Bk. CinuçenTanrıkorur, Osmanlı Dönemi Türk Mûsikîsi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2003, s.145. 3 <http://notaarsivleri.com/diger_makâmlar.html> web adresinden bestecinin kendi el yazısı olan notalara, http://www.trtnotaarsivi.com/ web adresinden eserlerin bilgisayarla yazılmış notalara Nisan 2014 itibariyle erişilebilmektedir. Makalenin hacmini çok arttıracağı için eser notalarına burada yer verilmemiştir. 4 Yılmaz Öztuna, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. s. 234. 5 Görüşme, 12.12.2013 tarihinde İzmir de gerçekleştirilmiştir.

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 37 Sürurefzâ Makâmı başlığını taşıyan 15 beste, Almanya da çalışan oğlu Metin Duygulu tarafından Zeki Duygulu ya 1964-1974 yılları arasında getirilen nota kâğıtlarında yer almaktadır. Her ne kadar karalamaların sonradan temize geçirilmesi mümkünse de bestelerin bu yıllar arasında yapılmış olma ihtimâli yüksektir. Bestecinin ölümünden yaklaşık 30 yıl sonra oğlu Metin Duygulu nun girişimleri ile ortaya çıkan eserler, son dönemlerde çok sık tanık olmadığımız ya da en azından gündemde yer bulamayan makâm buluşu kavramını tartışmak için zemin hazırlamıştır. Buna bağlı olarak, Sürurefzâ Makâmı nın niteliği, varlığı ve varoluş koşulları hakkında değerlendirmeler yapmadan önce makâm teriminin geniş ve dar anlamlarını hatırlamak yerinde olacaktır. Makâm terimi en geniş anlamıyla özel müzik dokularına işaret etmektedir. Terimin tarihi derinlik ve coğrafi yaygınlık içinde daha dar anlamları ile de karşılaşılmaktadır. Bu dar anlamlar çerçevesinde; coğrafyaya ya da ekole bağlı olarak dans gibi görsel öğeleri de içerebilecek belli bir dağarın veya türün adı da olsa, mugam gibi söylenişlerle ayırt edilmeye de çalışılsa, farklı yaratmalarda ortaklıkları gözlenebilen ezgisel özlerin varlığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu ezgisel öz; onu içeren müziğin, dünya müzikleri arasında konumlandırılmasında göz önüne alınan en önemli unsurdur 6. Makâm adı verilen özel ezgi dokusunu bir küre şeklinde düşündüğümüzde, en alt katmanda özel anlamlar oluşturmaya imkân sunan bir perde dizisi bulunmaktadır. Bu diziler, farklı sayıda perdeden oluşabilmektedir. Bir üst katmanda ise, perde kümesinde hareketlerin devamlı kendisine yönelmesi ile önemi artan perdeler bulunmaktadır ki, işte bu seviyede bazı yerel uygulama farklılıkları gelişmeye başlar. Ayrıca, bu önemli perdelerin sıralanması ile şekillenen ezgi akışının da dolaylı olarak ikinci katmanda yer aldığını söyleyebiliriz. Üçüncü katmanda ise, geleneğin oluşturduğu ezgi formülü elemanlarının en yüzeyseli, dolayısıyla ekolden ekole, dönemden döneme değişkenliğini hiç yadırgamadığımız kalıp motif ve hatta kalıp cümleler bulunur 7. Zeki Duygulu nun yetişerek sanat yaşamını devam ettirdiği dönem ve çevrede, bir makâmın yukarıda sözünü ettiğimiz üç katmanının birbirinden ayrılmaz olduğu görüşü hâkimdir. Bu görüş, muhafazakâr sanat çevrelerindeki geçerliliğini günümüzde de sürdürmektedir. Geleneksel Türk sanat müziği dinleyicileri üzerinde önemli etkisi bulunan bu çevre, göz ardı edilemeyecek bir temsil kabiliyetine sahiptir. Dolayısıyla, Sürurefzâ makâmının varoluşunu ve varoluşunun bağlı olduğu şartları değerlendirirken makâmın her üç katmanını da içeren bir inceleme yapmak gerekmektedir. 8 6 Sıtkı Bahadır Tutu, Türkiye Sahası Âşıklık Geleneğinde Bir Terim Tartışması: Makâm, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:16, S:3, Ankara 2012. ss.91-99. 7 Agm.s. 96. 8 Eserlerin incelenmesinde, makâm ve usûl kavramları hakkındaki temel bilgiler için şu eserlere başvurulmuştur: Hüseyin Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri, Haz: Onur Akdoğu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991.

38 SITKI BAHADIR TUTU Eserlerin incelemesindeki hedef Sürurefzâ makâmının; varlık koşullarını taşıyıp taşımadığı, modüler birimlerin bir araya getirilmesi yoluyla mı yoksa makâmsal etkilerin harmanlaması suretiyle mi oluşturulduğu hakkında değerlendirme yapmaktır. Ayrıca; makâmın işlenişinde tek bir tarz mı ortaya konulduğu, aksine çeşitli tarzlar denendiyse henüz tek bir bestecinin eser verdiği makâmın sadece bir zihninde evrim geçirip geçiremeyeceği tartışılabilecek konulardır. Bu sebeple incelemelerde özellikle makâmın işlenişi ele alınmış ve diğer makâmların eserlerdeki yansımaları araştırılmıştır. Bunun yanı sıra; icat ya da terkip edilen makâmda takım bestelemek yaygın ve tarih içinde derin bir gelenek olduğundan, fasıl dağarını oluşturan türlerdeki eserlerin tür özellikleri çerçevesinde de çeşitli tespitlerde bulunmak gerekmiştir 9. İncelemelerde, geleneksel bir takımın vazgeçilemeyecek türlerindeki eserler (peşrev, birinci-ikinci beste, ağır semâî, yürük semâî ve saz semâîsi) ayrıntılı olarak incelenmiştir 10. Aralarından tercih edilen sayıda eser seçilerek, yavaştan çabuğa sıralanıp yürük semâîden sonra seslendirilebilecek olan dokuz şarkı ise toplu olarak değerlendirilmiştir. ESER İNCELEMELERİ 11 Peşrev Devr-i Kebir (28\4) usulünde bestelenmiş olan peşrevin birinci hânesinde iki usûl boyunca tek bir cümle sürmektedir. Belli noktalarda cümle sonları oluşturmak mümkün olduğu halde, besteci belirgin kalışlardan kaçınarak cümleyi uzatmıştır. İlk usûl Nevâ perdesinde Hicâz dörtlüsü perdelerinin kullanılması ile başlamıştır. 17. ve 21. dörtlükler arasında yerinde Bûselik dörtlüsü, tiz tarafta eksik beşli ile genişletilen alanda kullanılmıştır. Bu durum Bûselik beşlisinin daraltılması olarak değerlendirilebilir. Fakat bestecinin, özellikle Karcığar makâmında karşılaşılan benzer bir oluşumdan yola çıkarak makâma özgünlük kazandırmayı seçtiği düşünülebilir. Bir başka açıdan bakıldığında, kullanılan donanım tarzına bağlı olarak bir sonraki ölçüde Bûselik perdesi yerine Segâh perdesinin çıkıcı harekette kullanılması, bu ölçüde doğrudan Karciğâr makâmı perdeleri ile inilmesinin de mümkün olabileceğini göstermektedir. Usûlün geriye kalan kısmında Nevâ perdesinde Hicâz çeşnisi karşımıza çıkar. İkinci usulde, Nîmhicâz perdesi yeden görevinde kullanılarak Nevâ perdesi üzerinde Zirgüleli Hicâz etkisi hatırlatılmıştır. İkinci usulde yine ilk usulle yaklaşık aynı safhada (20.- 24. dörtlükler arasında) Bûselik dörtlüsü perdeleri yer almış, ardından hâne Nevâ perdesinde İsmail Hakkı Özkan, Türk Mûsikîsi Nazariyatı ve Usûlleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1984. Mahmut Ekrem Karadeniz, Türk Mûsikîsinin Nazariye ve Esasları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1984. 9 Nâsır Abdülbâkî Dede, age, s.13. 10 Onur Akdoğu, Türk Müziği nde Türler ve Biçimler, Can Ofset, İzmir 1995, s. 301. 11 Zeki Duygulu nun el yazısı olan notalarda, donanımda sadece fa# bulunmaktadır. Si notası önüne ise, Bûselik perdesini elde etmek için değiştirme işareti konulmuştur. Rauf Yekta nın da Encylopédie le da Musique et DictionnaireduConservatoire adlı ansiklopedinin Turquie başlığında verdiği notalarda donanımları aynı tarzda yazdığı görülmektedir. Bu yazım sisteminde Si notası herhangi bir değiştirme işareti almadığında Segâh perdesine karşılık gelmektedir.bkz.rauf Yekta, Türk Musikisi, Çev: Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayıncılık, İstanbul 1986.

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 39 tam yeden kullanımıyla Hicâzlı (Hicâz ya da Hümâyun tipleri olması muhtemel) bitirilmiştir. Bir usûlden ibaret mülâzime tek cümle olarak tasarlanmıştır.usûlün dokuzuncu dörtlüğünde göze çarpan değiştirme işareti ile kullanılan Bûselik perdesi Çârgâh perdesini işlemektedir. Dolayısı ile bu perdenin Bûselik Makâmı etkisi dışında işlevsel bir değeri olduğu söylenebilir. Bûselik makâmı etkisi ancak 18.-20. dörtlükler arasında oluşmaktadır. Bu kısım Çârgâh perdesindeki Nikriz çeşnisinin ardından Bûselikli tam kalış ile sona ermektedir. İki usûl uzunluğundaki ikinci hânenin ilk 16 dörtlüğünde, Nevâ perdesi üzerinde altılı aralık içinde Hicâz Hümâyun etkisi ortaya çıkmaktadır. Bu kısımda,20. dörtlükten itibaren Gerdâniye perdesi güçlendirilerek bu perde üzerinde Bûselik etkisi oluşturulmuştur. Bu etkinin ardından ikinci usulde Nîmhicâz perdesi kullanılarak Nevâ üzerinde yapılan kalış, Neveser makâmında güçlü üzerinde yapılan geleneksel kalışı hatırlatmaktadır. Peşrevin üçüncü hânesi iki usûl uzunluğundadır. İlk 24 dörtlük süresince, tam kalış gerçekleşmese de özellikle NîmHisâr (sözlü ortamda yetişmiş icrâcıların muhtemelen Dik Hisâr perdesi olarak yorumlayacağı) perdesindeki nefeslenme sayesinde Hüzzâmmakâmı etkisi hissedilmektedir. İlk usûlün 24. dörtlüğünde, usûl tamamlanmadan cümle bitişi gerçekleşmiş, fakat bu geçiş belirsizleştirilerek ifadenin devam etmesi sağlanmıştır. Bu tarzın en azından bir yüzyıl önceye kadar ustalığın önemli bir göstergesi olarak kabul edildiğini benzer asimetrik yapıları kullanan gelenek içinde sivrilmiş ünlü bestecilerin eserlerinden anlayabiliyoruz. Bestecinin, eserin genel yapısında basit simetriler oluşturmaktan kaçınması dikkate değerdir. Bu davranış, bestecinin makâmın ciddi çevrelerde benimsenmesi endişesini taşıdığına işaret etmektedir. Hânenin ikinci usûlünün başında, Bûselik perdesine yapılan inişin Segâh perdesine yapılması durumunda sözünü ettiğimiz Hüzzâm makâmı etkisi tamamlanmış olurdu. Aslında, bestecinin bu perdeyi yazılı ortamda özellikle değiştirdiğini tahmin etmek güç değildir. Çünkü bu inişin arkasından gelen Bûselikli kalış sebebiyle oluşan etki, dinleyiciler tarafından Hüzzâm Bûselik olarak değerlendirilebilirdi. Besteci yeni bir makâm icat etme iddiası ile ortaya çıktığından makâmın böyle anılmasını istememiş olabilir. Oysa peşrevlerin üçüncü hânede başka makâmlara geçki yapması gelenekselleşmiş bir uygulamadır. Dolayısıyla bu hânede Hüzzâm Bûselik makâmına geçildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yine iki usûl uzunluğunda tasarlanmış olan dördüncü hânede, Muhayyer perdesinin güçlendirilmesi ve Nîmhicâz perdesinin eserin başındaki tarzda kullanımı dışında dikkat çekici yeni bir makâmsal gelişme bulunmamaktadır.

40 SITKI BAHADIR TUTU Birinci Beste (Sürurefzâ oldu bu dil bu makâmdan) Devr-i Kebir (28\4) usulünde bestelenen eserin zemin kısmı iki usûl uzunluğundadır. Nevâ perdesinde kalış yapan yirmişer dörtlük iki ve on altı dörtlük bir cümle namzedi yapılan tasarımla tek cümle görünümüne bürünmüştür. Bu kısımda, Sürurefzâ oldu bu dil bu makâmdan dizesi seslendirilmektedir. Dizenin, zemin kısmının müzik katmanı hacmine ulaşabilmesi için dil ve bu kelimeleri ardı ardına tekrarlanarak dize uzatılmıştır. Nevâperdesinde kalan ilk cümle namzedinde Gerdaniye perdesi güçlendirilirken, ikinci cümle namzedinin başında Muhayyer perdesi güçlendirilerek daha geniş ve ferah bir ifade yaratılmıştır. Bu sayede heyecanın ve yakarışın mertebesinin yükselmesi sağlanmıştır. Bu kısımda, peşrevde de olduğu gibi Nîmhicâz perdesinin kullanıldığı dikkat çekmektedir. Kısmın sonuna yaklaşıldığında yerinde Bûselikle kalış yapılmakta, ardından terennüme bağlantı için Nevâ perdesinde bir üçlü içinde Hicâz etkisi hatırlatılmaktadır. Tek cümle olarak tasarlanan terennüm kısmında, onuncu dörtlükte bestecinin değiştirme işareti marifetiyle kullandığı Hüseynî perdesinin, geleneksel bir seslendirme tarzında Dik Hisâr perdesinden Hisâr perdesine kadar inici glissando ile seslendirilmesi mümkündür. Bestecinin, bu kısımda peşrevin üçüncü hânesinde yaşadığı endişeye tekrar kapıldığını düşünebiliriz. Sözünü ettiğimiz perdeye ve tam kalış dışındaki Bûselik perdelerine, değiştirme işaretleri ile müdahale edilse deterennümün Hüzzâmve Karcığar makâmlarının tamamlanmamış etkilerinin ardından Bûselikli kaldığı açıktır. Bir usûl uzunluğundaki cümle tasarımına sahip olan meyan kısmı, Gerdâniye perdesi civarından seyre başlamaktadır. Bu kısım Nevâ perdesi üzerinde altılı aralıkla sınırlı bir ses alanındadır ve bu perdede Nîmhicâz perdesi yedeniyle Hicâz etkisi taşıyan bir kalışla terennüme bağlanmaktadır. Şarkı türünün biçim özelliklerini gösteren eser [(a+b)+(c+b)], Devr-i Kebir usûlünde olması ve terennümün (b) temsil ettiği sözel özellik sebebiyle beste olarak nitelenmiştir. Bu durumda eserin zeminhâne (a+b) ve meyanhâneden (c+b) oluştuğu düşünülebilir. Besteci, bu iki bölmenin uzunluğunu eşitlemek için meyan kısmının iki kez icrâ edilmesi yolunu seçmiştir. Geleneksel tarzın genel eğilimi dışında kalan bu besteleme davranışında, bestecinin kendisine ait güftenin yapısının pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır. İkinci Beste (Âşıkı hayranına lütfeyledikçe nazlı yar) Çifte Düyek 12 usulündeki eserin zemin kısmı iki usûl boyunca süren tek cümleden ibarettir. Kısım Nevâ ve Sünbüle perdeleri arasında kalan ses alanında seyretmektedir. Nîmhicâz perdesinin peşrev ve birinci bestedeki tarzda kullanımı ile burada da karşılaşılmaktadır. Terennüme eşlik eden müzik birimi de zemin ile aynı uzunluktadır. Bu kısımda ilk usûl Çârgâh perdesinde Nikrizle sona ermektedir. Ardından, değiştirme işareti ile gösterilen Bûselik perdesi hâricinde Karcığar makâmı dizisini hatırlatan inici bir sekizli ile Dügâh perdesine ulaşılmıştır. Son dört dörtlükte ise yerinde Bûselikle tam kalış gerçekleştirilmiştir. 12 El yazısı notada ağır düyek olarak belirtilmesine karşın 8\4 ölçü rakamları yerine 16\4 ölçü rakamları kullanıldığından çifte düyek olduğu anlaşılmaktadır.

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 41 Meyan kısmının girişinde Muhayyer perdesi güçlendirilerek tizde genişleyen bir etki yaratılmaya çalışılmıştır. Zemin ve terennüm ile aynı uzunluktaki meyan kısmında ilk usulde yer alan müzik ifadesi başlı başına bir cümle olabilecekken, motif daraltması yöntemi ile oluşturulan ikinci birim cümlenin uzamasını sağlamıştır. İkinci usulde yer alan birim, zemini terennüme bağlayan birimin aynısıdır. Bir nevi teslim olarak nitelenebilir. Diğer taraftan, bu değerlendirmenin ardından meyan kısmının zemin kısmından üretildiğini de belirtmek yerinde olacaktır. Duygulu nun ikinci bestesi, birinci beste ile aynı şekilde terennüm dışında iki dizeden oluştuğu için beste türünde güftenin murabba olması gerekliliğini yerine getirmemektedir. Bu eser, birinci besteye göre daha küçük bir usûlle bestelendiği ve muhtemelen daha çabuk bir tempoda icrâ edileceği için besteci tarafından ikinci beste olarak nitelenmiştir. Ağır Semâî (Hayranın oldum ey şivekârım) Eser besteci tarafından Semâî olarak adlandırıldığı halde, Aksak Semâî usûlü (10\8) takımda yer alması gereken Ağır Semâî türüne işaret etmektedir. Buna karşın, Ağır Semâî tür özelliklerinden olan terennümün bu eserde yer almadığı görülmektedir. Bu haliyle, eserin zemin (a) ve meyan (c) kısımlarından sonra seslendirilen birimi nakarat (b) olarak adlandırmak ve eserin şarkı biçiminde olduğunu söylemek mümkündür (a+b+c+b). Dört usûl uzunluğundaki zemin kısmı dönüş yapılarak iki kez seslendirilmektedir. Nevâ-Gerdaniye perdeleri ile sınırlanan ve Sünbüle perdesine kadar taşan ses alanında seyreden kısım, Nevâ perdesinde Hümâyun ile bitmektedir. Nîmhicâz perdesinin kullanılmaması ve Hisâr perdesinde nefeslenme bulunmayışı tespiti kolaylaştırmıştır. Zemin kısmı ile aynı uzunluktaki Nakarat kısmının başındaki Karcığar makâmına özgü Hüseynî perdesinden Hisâr (notada NîmHisâr) perdesine kadar inici glissando yapılan kalıp motif ilgi çekicidir. Nakaratın üçüncü usûlünün sonunda Çârgâh perdesine Nikriz çeşnisi ile düşülmesinin ardından, son ölçüde yerinde Bûselikle tam kalış yapılmıştır. Meyan kısmı Muhayyer perdesinin güçlendirilmesi ile başlamaktadır. Kısmın ikinci ölçüsünde Nevâ perdesine Hümâyunla erişilmiş ve bu sayede üçüncü usulde Gerdâniye perdesinin güçlendirilmesi için uygun şartlar hazırlanmıştır. Kısmın sonunda ise Gerdâniye perdesinde Bûselikle kalış yapılmaktadır. Bu eserde, daha önce incelediğimiz eserlere göre iki fark öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Nîmhicâz perdesinin kullanılmayışı, diğeri ise Gerdaniye perdesinde Bûselikle kalış yapılmasıdır. Her iki fark da zemin kısmı başında bulunan Karcığar Makâmı na özgü kalıp motife hazırlık yapma işlevini taşımaktadır. Yürük Semâî (Ey nevbahar-ı ömrü hazân naz etme gel açıl hemân) Nakış (terennümün ikili dize gruplarının ardından seslendirilmesi) özelliği taşıyan eserin zemin kısmı dörder ölçülük iki cümle olarak tasarlanmıştır. Ses genişliği altılı seviyesinde kalan ilk cümlede, ses alanının belirleyici olamaması ve Nîmhicâz perdesinin kullanılması sebebiyle ifadenin Hümâyun etkisi taşıyıp taşımadığı tartışmalı hale gelmektedir. Bu

42 SITKI BAHADIR TUTU sebeple ilk cümlenin Nevâ perdesinde Hicâz dörtlüsü ile tamamlandığını söylemek yeterli olacaktır. İkinci cümle ise daha önce söz ettiğimiz Karcığar makâmına özgü kalıp motifleri içermektedir. Dolayısıyla yedinci ölçüdeki Bûselik perdesinin Segâh perdesi olarak notalanması düşünülebilirdi. Sekizinci ölçünün sonunda Bûselik dörtlüsü ile tam kalış yapılmıştır. Zemin kısmı ile aynı uzunluktaki terennüm, diğer eserlerden farklı bir şekilde Çârgâh perdesinin güçlendirilmesi ile başlamıştır. Cümle, Nevâ perdesinde Hümâyun makâmı etkisi ile kalış yapmaktadır. Terennüme eşlik eden bu cümlenin ardından zemin kısmının ikinci cümlesi tekrarlanmakta ve iki cümleli bu dönem yerinde Bûselikle yapılan tam kalışla sona ermektedir. Meyan kısmında, diğer kısımlarda dörder ölçü devam eden müzik ifadelerinin yerine ikişer ölçülük birimler karşımıza çıkmaktadır. Bu şekilde dört kademeli bir yapı oluşturulmuştur. Muhayyer perdesinin güçlendirilmesi ile girilen meyanda, ilk kalış Nevâ perdesinde Hümâyunla, ikinci kalış Gerdâniye perdesinde Buselikle ve üçüncü kalış Çârgâh perdesinde Nikrizle yapılmıştır. Kısmın son dört ölçüsü zemin ve terennüm kısımlarının ikinci cümlesinin benzeri, son iki ölçüsü ise aynısıdır. Bu iki ölçünün eşlik ettiği dizenin son kısmı rediftir. Buna bağlı olarak, bestecinin redifi müzik katmanı ile destekleyerek dize ve müzik cümlesi yapıları arasında paralel bir ilişki yarattığı söylenebilir. Meyan kısmından sonra terennüm ve ikinci dizenin seslendirilmesi ile eser sona ermektedir. Saz Semâîsi Hâneleri ve mülâzime kısmı dörder ölçüden oluşan eserin ilk hânesinde, Gerdâniye perdesi ses alanının tiz tarafında güçlendirilen perdedir. Diğer eserlerde olduğu gibi, Nîmhicâz perdesi bu hânede yeden olarak kullanılmaktadır. Hâne, Nevâ perdesinde Hicâz beşlisi ile sona ermektedir. Son ölçü her hânenin sonunda yer alan motifi içermektedir. Bu motif teslim görevinde olup hâneyimülâzimeye bağlama işlevini taşımaktadır. Mülâzime kısmında, Nevâ ve Gerdâniye perdeleri arasında Hicâz çeşnisinin işlendiği iki ölçünün ardından üçüncü ölçüde Bûselik perdesine kadar düşülmüştür. Bu perdenin Segâh perdesi olarak kullanımından özellikle kaçınıldığı anlaşılmaktadır. Kısmın son ölçüsünde Hüseynî perdesine çıkmamak üzere kurgulandığı açık olan bir motifle, Bûselik dörtlüsü ile Dügâh perdesinde tam kalış gerçekleştirilmektedir. İkinci hânenin ilk ölçüsünde Gerdâniye perdesinden hareketle Muhayyer perdesi üzerinde Kürdî çeşnisi gösterilmiştir. Bu çeşninin Karcığar makâmında karşılaşılan bir genişleme olması hususunun kurduğu ilgi ile ikinci ölçüde Dügâh perdesine Karcığar makâmı dizisi ile inilmiştir. Bu noktada;daha önce örneğini verdiğimiz Karcığarmakâmında sık kullanılan motif ile üçüncü ölçüye geçilmiştir. Hâne teslim motifi ile mülâzimeye bağlanmaktadır. Üçüncü hânenin ilk ölçüsü Çârgâh perdesinin güçlendirilmesinin ardından Nevâ perdesine yükselen bir hareketi içermektedir. Bu yönelme, besteci tarafından ikinci ölçüde yer alan Hicâz ifadeye geçmenin yolu olarak değerlendirilmiştir. Bu hânenin ikinci ve üçüncü ölçülerinde Nîmhicâz perdesi eser boyunca karşılaştığımız şekilde kullanılmıştır. SenginSemâîusûlündeki son hâne, dört ölçü uzunluğundadır. İlk iki ölçüde, Nevâ perdesinde Hicâz etkisi taşıyan bir ifade yer almaktadır. Son iki ölçü, aslında doğrudan mülâzimeye geçebilecek bu ifadeye eklenerek, aynı makâmsal etki ile Nevâ perdesinde biten

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 43 cümleyi tamamlamıştır. Hânenin son ölçüsünde, teslim birimiyle aynı yönde ilerleyen ve aynı işlevi yerine getiren bir yapı oluşturulmuştur. Şarkılar Zeki Duygulu nun bestelediği şarkılardan;mest ü bîtâb olmam içsem her gece meyhânede(1), Bekledim kaç gece gurbette uzak yollarını(2) ve Sevdiğim hiç görmez oldun hâl-i pür melâlimi(3) dizeleri ile başlamakta olan üçü Ağır Aksak usulündedir. 1 ve 3 numaralı şarkılar Neva perdesinden, 2 numaralı şarkı Gerdaniye perdesinden başlamaktadır. Buna karşın, her üç eserde de zemin kısmı Nevâ perdesindeki Hicâz ile nakarata bağlanmaktadır. 3 numaralı şarkı dışında Nîmhicâz perdesinin kullanılmadığı görülmektedir. 1 ve 2 numaralı eserlerinnakarat kısımlarında; 2 numaralı eserde Hisâr perdesindekinefeslenme dışında, Nevâ perdesinde Hicâz ve Çârgâh perdesinde Nikriz etkilerini içeren benzer bir seyir izlenirken, 3 numaralı eserde; nakarata Tiz Çârgâh perdesine kadar çıkan motifle girişin ardından, Hüseynî perdesinde Segâh çeşnisini hatırlatan bir asma kalış bulunmaktadır. Her üç şarkı da benzer bir Bûselik motifi ile tam kalış yapmıştır. Eserlerin meyan kısımlarında ise şu makâmsal farklılıklar bulunmaktadır: 1. Hüseynî perdesinde Uşşakla kalınmış, Bûselik makâmı dizisi yerinde inici olarak kullanılmış, ardından Nevâ perdesinde Hicâz ile kalan birimle nakarata bağlanmıştır. 2. Tiz Çârgâh perdesine kadar çıkılmış, Hisâr perdesinde Hüzzâmmakâmını hatırlatan nefeslenmeler yapılmış ve Nevâ perdesinde Hicâz ile bitirilmiştir. 3. Bûselik makâmı dizisi sesleri ile Dügâh perdesine ulaşılmasının ardından Nevâ perdesinde Hicâz ile kalan birimle nakarata bağlanmıştır. Diğer altı şarkı, Aksak (9\8), Çifte Sofyan (9\8), Müsemmen (8\8), Düyek (8\8), Türk Aksağı (5\8) ve Curcuna (10\8) usûllerindedir. Usûl ve muhtemelen daha çabuk tempo sebebiyle bu şarkılar diğer eserlere göre daha kısa, sade ve belirgin cümle yapılarına sahiptir. Birçok noktada Çârgâh perdesinde Nikrizli kalışla karşılaşılırken, Hüzzâm ve Karcığarmakâmlarındaki eserlerle özdeşleşmiş olan kalıp motifler daha açık bir şekilde görülebilmektedir.özenle takip ettiğimiz Nîmhicâz perdesi ise her eserde kullanılmamıştır. MAKÂM TARİFİ İncelediğimiz eserlere dayanarak henüz farklı bestecilerin kullanım olanaklarını sonuna kadar değerlendirmediği bir makâmın tarifini yapmak, mutlaka bir durum tespitinden öte anlam taşımamaktadır. Makâmın, bestelenecek eserlerle evrim geçirebileceğini ve yapılan tarifin değişmez kurallar bütünü olmadığınıakıldan çıkarmamak gerekmektedir. Nitekim yapılan tarifin ötesinde ve aynı yapıtaşlarını Duygulu nun işaret ettiği tarz ışığında kullanarak yaptığım beste denemesi makalenin sonunda yer almaktadır.

44 SITKI BAHADIR TUTU Durak: Dügâh perdesi Güçlü: Nevâ perdesi (Altılı seviyesinde Sünbüle perdesine kadar çıkan ses alanında çoğunlukla Nîmhicâz perdesi yeden olarak kullanılarak ya da yedensiz, nâdirençârgâh perdesinin yeden olarak kullanımıyla Hicâz kalışı yapılır.) Donanım: Si koma bemolü (Segâh perdesi), Mi bakiye bemolü (Hisâr perdesi) ve Fa bakiye diyezi (Eviç perdesi). Dizi: Asma Kalışlar: Gerdaniye perdesinde Bûselikle, Çârgâhperdesinde Nikrizle, Eviç ve Dik Hisârperdelerinde Hüzzâmmakâmını hatırlatan çeşnisiz kalışlar gerçekleştirilmiştir. Seyir:İnici-çıkıcı ya da inicidir. Nevâ ya da Gerdâniye perdeleri civarından seyre başlar.ilk kalışlar Gerdaniye perdesinde Bûselikle ya da Nevâ perdesinde Hicâzla gerçekleştirilir. Nevâ perdesindeki kalışlarda Nîmhicâz perdesi bazen yeden olarak kullanılır. Bu perdenin kullanılması, Nevâ perdesinde yapılan kalışı Neveser ya da Şedd-i Arabânmakâmlarından ödünçlenmiş bir havaya büründürür. Özellikle şarkı türündeki eserlerde, Karcığar ve Hüzzâm makâmlarında duymaya alışık olduğumuz kalıp motifler kullanılır. Dügâh perdesinde Uşşak, Hüseynî ya da Karcığar dizilerinidörtlülerini-beşlilerini oluşturacak kalışlardankaçınılır. Çoğunlukla Çârgâh perdesinde Nikrizle yapılan asma kalışın ardından Dügâh perdesinde Bûselik dörtlüsü ile (Hüseynî perdesine asla çıkılmadan) yedenli (Nim Zirgüle perdesi) tam kalış gerçekleştirilir.istenirse Dügâh perdesi-hisâr perdesi aralığı çıkıcı ya da inici olarak kullanılabilir. SONUÇ İncelenen eserlerden anlaşıldığına göre; Duygulu, Karcığar ve Hüzzâm makâmlarının kalıp motiflerininetkilerini makâmın oluşturulmasında kullanmıştır. Buna karşın, besteci bu makâmların durak perdelerinde tam kalış yapmaktan özellikle kaçınmıştır. Çünkü makâmların seyirlerinin tamamlanmasının ardından Bûselikle tam kalış yapmak, yeni olduğu iddia edilen makâmın Hüzzâm Bûselik ya dakarcığar Bûselik diye adlandırılmasına neden olup yapılan işi sıradanlaştırabilirdi.bilinen bir tekniğin uygulanması durumunda, makâm beğeni kazansa bile mucit ya da mürekkibin rolü arka planda kalırdı. Duygulu nun diğer makâmların etkilerinden ödünç aldığı bir diğeri ise Nîmhicâz perdesinin dikkat çeken kullanımında karşımıza çıkmaktadır. Bu perdenin işlemesiyle Nevâ

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 45 perdesinde yapılan Hicâz kalışı, kullanılan motifin özelliğine de bağlı olarak Neveser ve Şedd-i Arabân makâmlarında yapılan kalışları hatırlatmaktadır. Kalışın yapıldığı noktalarda, Neveser makâmının durağı Rast veya Şedd-i Arabânmakâmının durağı Yegâh perdesine ilerlemek mümkündür. İncelememiz sonucunda elde edilen verilere göre; Zeki Duygulu, yeni bir makâm dizisi icat etmemiştir. Bu durumda Sürurefzâ makâmının bir terkip olduğu anlaşılmaktadır. Besteci, çeşitli makâmların tanınan etkilerini harmanlamak suretiyle oluşturduğu makâmın birden fazla kullanım tarzını deneyerek adeta makâmın evriminde bir basamak oluşturmuştur.bu sebeple özellikle makâmın seyrinin tarifinde yeni bir makâmda olması beklenmeyecek kadar olasılıktan söz edilmesi gerekmiştir. Diğer taraftan, makâmın kullanım tarzının tür ve türün önemli belirleyicilerinden olan usûlün özellikleri doğrultusunda çeşitlenebileceği görülmektedir. Özellikle şarkı türündeki eserlerde, başka makâmlara özgü kalıp motiflere daha sık yer verilmesi, eserlerin benimsenmesine katkıda bulunmak için sergilenmiş bir davranış olarak nitelenebilir. Kısaca söylemek gerekirse; Zeki Duygulu, bir besteci olarak kazandığı şöhreti makâm terkip ederek taçlandırmak istemiş, bir taraftan terkip ettiği makâmın ciddi müzik çevreleri tarafından diğer makâmlarla karıştırılmaması için tedbirler alırken, diğer taraftan da dinleyicinin beğenisini kazanmış olan geleneksel motifleri eserlerinin yaygınlaşması için kullanmaktan kaçınmamıştır. Sürurefzâ makâmının geleceği ise, geleneksel Türk sanat müziği dinleyicilerinin bu makâmdaki eserleri ne kadar benimseyeceğine ve bestecilerin bu makâmda yeni eserler verip vermeyeceğine bağlıdır.

46 SITKI BAHADIR TUTU

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 47 KAYNAKÇA AKDOĞU Onur, Türk Müziği nde Türler ve Biçimler, Can Ofset, İzmir 1995. AREL Hüseyin Sâdeddin, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri, Haz: Onur Akdoğu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991. KARADENİZ Mahmut Ekrem, Türk Mûsikîsinin Nazariye ve Esasları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1984. Nâsır Abdülbâkî Dede, Tedkîk ü Tahkîk, Çev: Yalçın Tura, Pan Yayıncılık, İstanbul 2006. ÖZKAN İsmail Hakkı, Türk Mûsikîsi Nazariyatı ve Usûlleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1984. Rauf Yekta Bey, Türk Musikisi, Çev: Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayıncılık, İstanbul 1986. ÖZTUNA Yılmaz, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. TANRIKORUR Cinuçen, Osmanlı Dönemi Türk Mûsikîsi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2003. TUTU Sıtkı Bahadır, Türkiye Sahası Âşıklık Geleneğinde Bir Terim Tartışması: Makâm, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:16, S:3, Ankara 2012. ss.91-99. http://notaarsivleri.com/diger_makâmlar.html (E.T:Nisan 2014)

48 SITKI BAHADIR TUTU