Halenur Gürbüz: İstanbul da doğdu. Coşkun Koleji ve Safiye Sultan Lisesi nde okudu. (İlk mizah yazısını ortaokulda yazdığında, edebiyat öğretmeni Otur, sıfır demişti. Onu dinleyip otursaydı mesele bu kadar büyümeyecekti.) Ardından, nedense, İngilizce öğretmenliği eğitimi aldı. Özgür ve Bilge, Zafer, Eğitim-Bilim, Sea Life, Rail Life, Moral Dünyası ve Yeni Şafak gibi mecralarda yazıları yayınlandı. Samanyolu TV de metin yazarı, Kimse Yok Mu Derneği nde yayın yönetmeni, Genç Nesil de editör ve TRT Çocuk Dergisi nde editör olarak çalıştı. Halen bu işlerle uğraşmaya devam ediyor. Yayın no: 8 Aynur Çimenlekesi ve Ailesi / Halenur Gürbüz Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen / kapak: Zafer Yayınları Resimleyen: Sevgi İçigen Kapak illustrasyonu: Ceyhun Şen Tashih: Emine Aydın isbn: 978 975 261 208 2 Sertifika no: 14452 Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar - stanbul Tel: (0 212) 446 21 00 Fax: (0 212) 446 01 39 zaferyayinlari.com - zafer@zaferyayinlari.com - twitter / zaferyayinlari 1. Baskı: Nisan, 2013 copyright İlkgençlik Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Halenur Gürbüz Resimleyen: Sevgi İçigen Bas kı-cilt: Erkam Matbaacılık, 0 212 671 07 00
İçindekiler Bizim evde akşam yemeği... 9 Babam varsa her şey tamdır... 16 Hayatımın travması: Abim... 21 Annem ve mutfak ve evimiz... 27 Bana üç vakte kadar seyahat var (mı?)... 39 Hmmmmmm... 45 Bir fincan kahvenin bedeli... 53 Kıyafet meselesi... 62 Cool Reyhan... 71 Annemin insanları : Emlakçılar... 80 Babam ve patlıcan... 95 Reyhan âşık oluyor. E bana n oluyor?... 107 Zehir hafiye Aynur... 116 Ömer olayı... 125 Kopya nedir? Nasıl çekilir?... 133 Herkesin bir zaafı vardır!... 147 Sağda abimi indirir misiniz?... 156
Onlar, en gerçek hayal kahramanlarım. Anneme, babama...
Bizim evde akşam yemeği MUTFAKTAN kızartma kokusu geliyorsa, bu, her şeyin yolunda olduğu anlamına gelir. Çünkü kızartmayı hepimiz çok severiz. Bizim ufaklıklar -ki ikisi de 15 yaşına gelmiş kocaman kızlardır- patates kızartmamı kendilerine vermem karşılığında benim yerime bulaşık işine girebilir mesela. Babam, kızartmaların en mühiminin patlıcan olduğunu, hatta sebzelerin en mühiminin de patlıcan olduğunu düşünür. Babamın patlıcanla arasındaki bu özel ilişkinin geçmişini ve detaylarını sonraki sayfalarda öğreneceksiniz. 8 9
Abime gelince Abime gelmesek? Peki, gelelim madem. O benim hayatımın en acı gerçeği. Hastanede karışaydım da onla kardeş olmayaydım dediğim çok olmuştur. Zaten ben doğduğumda sırf dikkatleri üzerine çekebilmek için hastanede kaybolmuş. Neyse canım, konumuz bu değildi zaten. Abimin sevdiği kızartma türünden bahsedecektim ben. Abimin sevdiği bir kızartma türü yok. Çünkü onun özel olarak sevdiği herhangi bir yiyecek türü yok. Tabiatı gereği, annemin tabiriyle taştan yumuşak her şeyi yer. Kızartma oldu muydu yüzündeki ilkel mutluluk tepkileri iyice belirginleşir. Benim hangi kızartmayı sevdiğimi merak ediyorsunuz değil mi? Kabak. Ben kabak kızartması severim. Gel gelelim, asıl merak ettiğiniz bu değil, eminim. Aslında neden durup dururken size satırlarca kızartma edebiyatı yaptığıma takıldı kafanız. Dedim ya: Kızartma varsa her şey yolundadır. Bir de bazı şeylerin yolunda olmadığını gösteren yemekler vardır bizim evde. Taze fasulye gibi... Zeytinyağlı taze fasulye, annemle babamın arasının limonî olduğunun en yeşil kanıtıdır. Sofrada, beyaz porselen kayık tabağın içinde, üzerinde incecik kesilmiş limon dilimleriyle, bütün süsüne püsüne rağmen o, pek mahzun durur. Ben korkumdan kendisine mesafeli davranırım. Ama abimi biliyorsunuz Maalesef kendisi, babamın en az hoşlandığı yemek olan taze fasulyenin pişmesinin hikmetini yani ortada bir küslük olduğunu anlayamaz ve hemen atlar: Anne bi tabak fasulye koysana! Ardından olaylar gelişir: Her akşam oğlunu, sanki 10 yıldır verem hastasıymış da yemeden içmeden kesilmiş gibi özenle besleyen, ikide bir Uzat tabağını da doldurayım anneeeem diye doyuran Hamiyet hanımdan abime şöyle bir cevap gelir: Fasulye önünde oğlum kendin koysana! Kırk tane kolum yok benim. Hizmetçi diilim ben bu evde Bizimkisi neden azarlandığını anlamaksızın kendi fasulyesini kendi doldururken ikizler gülüşmeye başlar. Babamsa, bir tabak çorba içtikten sonra elhamdülillah der, Ben doydum. Sonra da kalkar, gider. Annem arkasından güya ortaya bağırır: 10 11
Benim de elime sağlııık! İkizlerin gülüşmesi babamın banyoya doğru yürürken çıkardığı homurtulara karışır. Bamyanın ise bambaşka anlamları vardır. İkizlerin ikisi de bamya görünce kaçacak delik arar. Bu, onların yakın zamanda yapmamaları gereken bir şey yaptıkları, ceza olarak hiç sevmedikleri bamyayı yemek zorunda kaldıkları manasına gelir. Bamya günü, bizimkiler muhakkak yemekten önce mutfağa gelip su içme bahanesiyle bir şeyler tırtıklamaya çalışır. Durumu ânında fark eden annem, Şşşt, yemeğe kadar bir şey yok, ya iş tutun ya mutfaktan çıkın diye bunları azarlar. Mutfaktan süklüm püklüm çıkıp, akşam olunca başları önde yemeğe otururlar. Bamyalı sofranın ortalama muhabbet ihtiyacını abimin zevzeklikleriyle babamın abime sorduğu gereksiz sorular karşılarken, ben manzaranın keyfini çıkarırım. İkizler annemin tabaklara tıka basa doldurduğu bamya yemeğini çatallarının ucuyla evirip çevirirken annem gözlerindeki Söyliyim mi babanıza? bakışlarını her ikisine de dikerek uzun uzun bakar. Ve mantı. Gözümün nuru mantı. Gönlümün süruru mantı. Yaşama sebebim mantı. Evet, mantı günü benim günüm. Peki neden annem en sevdiğim yemeği yapıyor? Herkese ceza da Aynur a neden mükâfat? Anlasanıza: 12 13
Annem, bana ters taktik uyguluyor. Şöyle ki, eğer mantı yapmışsa o akşam ya da ertesi gün benden bir talebi olacak demektir. Muhtemelen misafiri gelecektir ve dışarı çıkmayıp kendisine yardım etmem gerekmektedir. Babamı oturma odasına yeni kanepe almaya ikna etmesine yardımcı olmam, abimin gizli saklısını açığa çıkarmam, ikizlerin veli toplantısına anneleri yerine kendilerinden 3,5 yaş büyük ablaları sıfatıyla katılmam ve benzeri istekleri olabilir Bense iki tabak mantı karşılığında seve seve annemin mutfak robotu olurum. Gelelim annemin sofrasına Aslında o bütün anneler gibi çocukları neyi severse onu sever. Çocukları neyi yemezse onların artıklarını yiyerek kilo alır. Fakat elbette onun da kendine ait bir sofrası, daha doğrusu menüsü vardır. Annemin menüsü birkaç gün üst üste yemeklerde çıkmaya başlayınca, anlarız; köye gitme vakti gelmiş demektir. Memleket krizinin yokladığı bu dönemlerde, bolca köy usulü yemek yeriz. Gendeme pilavı ile başlayan kriz haftası, ertesi akşam sunulan galacoş yemeğiyle devam eder. Siron yaptıysa köyünün hasreti iyice başına vurmuş demektir. Lor dolması sardığında, bütün evi saran lor peyniri kokusu bir tarafa, onları sarmak için yaşadığı yorgunluk başka bir tarafa Sinir, stres, yemezseniz gebertirim baskısı. Zorla tabaklarımıza tıkıştırılan dolmalar Durum epey kötüleşmiştir. Son gün hırsını su böreğinden alır. Babam da ertesi gün kendisine bir adet otobüs bileti alır. İşte bizim ev böyle bir yer. E siz niye hâlâ kapıda duruyorsunuz? Buyursanıza içeriye.. Size herkesi tek tek tanıtacağım. Tabii kendimi de 14 15