EGD VII. KÜRESEL ISINMA KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ



Benzer belgeler

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

2014 dünyanın en sıcak yılı olabilir

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

Küresel. İklim Değişikliği. ÇEVRE KORUMA ve KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

Küresel İklim Değişikliği Politikaları ve Türkiye Önder Algedik İklim ve Enerji Uzmanı Tüketici ve İklimi Koruma Derneği Başkan Yardımcısı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EYLEM PLANINDA SU

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma denmektedir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLER ve TÜRKİYE. Rifat Ünal Sayman Direktör, REC Türkiye SBE16 Swissotel, İstanbul 14 Ekim 2016

Biliyor musunuz? Enerji. İklim Değişikliği İle. Mücadelede. En Kritik Alan

Biliyor musunuz? İklim Değişikliği ile Mücadelede. Başrol Kentlerin.

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

1. İklim Değişikliği Nedir?

İklim Değişikliği. Mercan DOĞAN Ahmet AKINCI Murat ÖZKAN Ela CÖMERT Ferhat ÜSTÜNDAŞ Aynur DEMİRTAŞ Sevda KOCAKAYA Merve Gizem GENÇ

Prof.Dr.İlkay DELLAL

RÜZGAR ENERJİSİ. Cihan DÜNDAR. Tel: Faks :

Yerel Yönetimler İçin Sera Gazı Salım Envanteri (Karbon Ayak İzi) nin Önemi

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

İklim ve İklim değişikliğinin belirtileri, IPCC Senaryoları ve değerlendirmeler. Bölgesel İklim Modeli ve Projeksiyonlar

METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAŞTIRMA DAİRESİ BAŞKANLIĞI

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü. ENOFİS 05 Şubat 2009

İklim Değişikliğinin Sanayiye Etkileri

AFD Sürdürülebilir bir gelecek için

Marakeş in Kazandırdıkları Rifat Ünal Sayman, Direktör - REC Türkiye 6 Aralık 2016, Mövenpick Otel, Ankara

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ PERFORMANS ENDEKSİ 2017

ÇÖLLEŞME/ARAZİ BOZULUMU İLE MÜCADELE RAPORU

DÜNYA NÜFUSUNUN YAPISI

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

Küresel İklim Değişikliği ve Ülkemize Etkileri

. GİRİŞ. Ancak, söz konusu sorunların bugün birdenbire ortaya çıkmadığını hepimiz biliyoruz. Bunları meydana getiren süreçlerin tarihsel bir

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

İçerik. Türkiye de Su Yönetimi. İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi Çalışmaları

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI ve ENERJİ

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

Dünyanın sağlığı bozuldu; İklim Değişikliği

KÜRESEL ISINMANIN TÜRKİYE NİN ENERJİ KAYNAKLARINA OLASI ETKİLERİ

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ, BĠRLEġMĠġ MĠLLETLER ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ÇERÇEVE SÖZLEġMESĠ, KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKĠYE

MDG-F 1680 TÜRKİYE NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM KAPASİTESİNİN GELİŞTİRİLMESİ

Kyoto Protokolü. Nurel KILIÇ

İSTANBUL & BELEDİYE BAŞKANLARI İKLİM SÖZLEŞMESİ (COMPACT of MAYORS)

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

TARIM ve GIDA GÜVENLİĞİ ve GÜVENCESİ - 1. Prof. Dr. Hami Alpas ODTÜ- Gıda Mühendisliği Bölümü-Ankara

Sera Gazı - Küresel Isınma ve Kyoto Protokolü

Küresel. İklim değişikliği

Enerji ve İklim Haritası

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

BİZ DEĞİŞELİM İKLİM DEĞİŞMESİN!

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih Birol Baş Ekonomist, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İstanbul, 20 Aralık 2013

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

Kuraklık Pamuğu da Vurdu

Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar,

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

Dü nyamızdaki Hassas Denge

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey


UNFCC VE KYOTO PROTOKOLÜ GEREKLİLİKLERİ

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

ENERJİ ALTYAPISI ve YATIRIMLARI Hüseyin VATANSEVER EBSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışma Grubu Başkanı

ULUSAL HAVZA YÖNETİM STRATEJİSİ

ENERJİ GÜNDEMİ SAYI 57 MART Enervis, 10. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı'nın iki farklı etkinliğinde konuşmacı olarak yer alıyor

DÜNYA BUĞDAY PİYASALARINDA SON DURUM

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

Dünya buğday üretimi ve başlıca üretici ülkeler

G E N E L B A K RAKAMLARLA BUĞDAY

SERA GAZLARININ İZLENMESİ ve EMİSYON TİCARETİ

AÇLIĞIN ÖNLENMESĠ ve GIDA GÜVENCESĠNĠN SAĞLANMASI

Türkiye nin Endüstriyel Emisyonlar Direktifine Uyumu: Enerji Sektörü Üzerindeki Muhtemel Maliyetler

%78 Azot %21 Oksijen %1 Diğer gazlar

2006 YILI İKLİM VERİLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Serhat Şensoy YILI ORTALAMA SICAKLIK DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Küresel Isınma ile Mücadelede Kentlerin Rolü: Ulaşım ve Yapı Sektöründen Uluslararası Örnekler 12 Eylül 2014

Tarım Sektörü. Erdinç Ersoy, Kıdemsiz Tarım Sektörü Uzmanı

SÜRDÜRÜLEBİLİR HAZIR BETON ÜRETİMİNDE YÜKSEK FIRIN CÜRUFUNUN ROLÜ

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE ÇEVRE MEVZUATI

GLOBAL ISINMA VE OLASI SONUÇLARI GLOBAL ISINMA (KÜRESEL ISINMA)

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

GÖZDE BEDİR İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ

Kadıköy Belediyesi Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

8. Mevsimler ve İklimler

PROJE DESTEKLĐ DENEY UYGULAMASI. Ders Sorumlusu:Prof. Dr. Đnci Morgil

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ULUSAL BİLDİRİMLERİNİN HAZIRLANMASI PROJESİ 6. ULUSAL BİLDİRİM TURİZM BÖLÜMÜ

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KURAKLIK ANALİZİ

Kopenhag Birleşmiş Milletler Đklim Değişikliği Konferansı (COP15) Genel Değerlendirmesi ve Türkiye ye Yansımaları

Transkript:

EGD VII. KÜRESEL ISINMA KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ Prof. Dr. Doğanay Tolunay İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi EGD Küresel Isınma Kurultayı Bilim Kurulu Üyesi Türkiye nin küresel ısınma ve iklim değişikliği konusundaki en uzun soluk toplantılarından olan ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından organize edilen Küresel Isınma Kurultayı nın VII. si 16 Eylül 2015 tarihinde İstanbul da gerçekleştirildi. 2008 yılından günümüze kadar her yıl toplanan kurultay yazılı/görsel/sosyal medya çalışanlarının ve iş dünyasının iklim değişikliği konusunda yaptıklarını paylaştıkları ve özeleştiride bulundukları yaptıkları bir platform haline gelmiştir. Bu yıl da üç oturumda medya, iş dünyası ve üniversitelerden 17 panelist tarafından iklim değişikliği tartışılmıştır. Kurultayda yapılan konuşmalar ve iklim değişikliği ile ilgili olarak 2014 ve 2015 yıllarında meydana gelen gelişmeler dikkate alınılarak bu sonuç bildirgesi hazırlanmıştır. 2014 ve 2015 yıllarında yaşananlar Atmosferde başta karbondioksit (CO 2) olmak üzere sera gazlarının (metan, diazotmonooksit, hidroflorokarbonlar, perflorokarbonlar, kükürtheksaflorid) konsantrasyonlarının artmasının başlıca nedeni insandır. Özellikle enerji üretimi ve ulaşımda fosil yakıt kullanımı, arazi kullanımındaki değişiklikler, ormansızlaşma, tarım ve atıklar gibi insan faaliyetleri başlıca sera gazı kaynaklarıdır. Sera gazları güneş ışınları ile ısınan yüzeylerden karasal ışınımla atmosfere yayılan uzun dalga boyundaki ısı enerjisinin atmosferi geçerek uzaya yayılmasını engellemekte ve dünyanın ısınmasına neden olmaktadır. Sera etkisi olarak da adlandırılan bu olay sonucunda 1880-2012 yılları arasında dünyamızın ortalama sıcaklığı, 1961-1990 ortalamasına göre 0,85 C artmıştır. Sıcaklıkların artmasına bağlı olarak da iklimler değişmeye başlamıştır. Bu iklim değişikliklerine bağlı olarak sıcak hava dalgalarının, şiddetli sağanak yağışların, sel ve taşkınların, kuraklıkların, fırtına, hortum ve don olaylarının sayısında, tekrarlanmasında ve şiddetinde artışlar olmaktadır. 2014 ve 2015 yılları iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun olarak yaşandığı yıllar olmuştur. 2013 yılında 397 ppm olan atmosferdeki CO 2 konsantrasyonu 2 ppm kadar artarak 2014 yılı itibarıyla 399 ppm e ulaşmıştır. 2015 yılında da yıllık ortalama CO 2 konsantrasyonunun ilk defa 400 ppm değerinin üzerine çıkacağı öngörülmektedir. Atmosferdeki CO 2 için kritik değer 450 ppm olarak kabul edilmektedir. Çünkü 450 ppm CO 2 konsantrasyonu dünyanın ortalama sıcaklığının yaklaşık 2 C kadar artması anlamına gelmektedir. 2 C sıcaklık artışı ise iklim değişikliği ile mücadelede geri dönülemez nokta. Bu eşik değerinin aşılması demek dünyadaki doğal

ekosistemlerin, canlıların ve insanlığın varlığının tehlikeye girmesi demek. Bu geri dönülemez noktaya önümüzdeki 25 yıl içinde ulaşılması mümkün. 2014 yılı meteorolojik kayıtların tutulmaya başlanmasından itibaren en sıcak yıl oldu. 2015 yılı yaz aylarındaki sıcaklıklar da rekor seviyelere ulaştı. Nitekim sıcak hava dalgaları nedeniyle Hindistan 2500, Pakistan da 1400, Fransa da 700 kişi hayatını kaybetti. Uzmanlara göre 2015 yılı 2014 yılından daha sıcak olabilir. 2015 yılının ilk yarısında dünyada sel, çığ, toprak kayması, sıcak hava dalgası, fırtınalar gibi meteorolojik afetler sonucunda 6 bin kişiden fazla insan hayatını kaybetti. Dünya Meteoroloji Örgütünün verilerine göre 1970 yılından itibaren hidrometeorolojik afetlerin sayısında dünya genelinde artış bulunmakta. Dünya Meteoroloji Örgütünün yayınladığı bir rapora göre 1970-2012 yılları arasında 8.835 afette, 2 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Hidrometeorolojik afetlerden etkilenen insanların sayısının ise yüz milyonlarca olduğu tahmin ediliyor. İklim değişikliğinin etkilerinin her yıl daha fazla hissedilmesine rağmen iklim değişikliği ile mücadelede ülkeler ekonomik kaygılar nedeniyle adım atmaktan çekinmekte. Ancak Münich RE Reasürans Şirketinin verilerine göre, son 1980-2014 yılları arasındaki hidrometeorolojik afetlerin neden olduğu toplam ekonomik kayıp 3,3 trilyon dolar civarında. Başka bir ifadeyle yıllık 100 milyar dolar kadar bir ekonomik kayıp gerçekleşmekte. Türkiye de de iklim değişikliğinin etkileri yoğun olarak hissedilmekte. Son yıllarda özellikle sel, taşkın, fırtına, dolu, kuraklık gibi hidrometeorolojik afetlerin sayılarında artış yaşandı. Ağustos sonunda Hopa da meydana gelen 8 kişinin hayatını kaybettiği, 3 kişinin ise kaybolduğu sel afetinin son 53 yılın en yüksek yağışından kaynaklandığı yetkililerce açıklandı. Ülkemizde Uluslararası Afet Veri Bankası kayıtlarına göre 1900-2015 yılları arasında sel ve taşkınlarda 1.399 kişi hayatı kaybetti, 1,8 milyon insan olumsuz etkilendi. Bu sellerin ülke ekonomisine neden olduğu zarar ise 2,2 milyar dolara ulaştı. Ülkemizde ilk defa 2014 yılında iklim değişikliğine bağlı olarak oluşan sel, taşkın, dolu, kuraklık, fırtına ve don olaylarından bağ, bahçe, tarla ve seraların etkilenmesi sonucunda gıda ürünlerindeki, fiyatların arttığı kabul edildi. 2015 yılında da yaşanan olumsuz hava koşullarının enflasyon üzerindeki etkileri devam etti. 2015: İklim Değişikliğiyle Mücadelede Kritik Yıl Bilindiği üzere gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmasını öngören Kyoto Protokolünün süresi 2012 yılında sona erdi. Kyoto sonrası olarak adlandırılan yeni sürecin çalışmaları devam etmekte. 2015 Aralık ayında Paris te İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP21) toplanacak. Konferans öncesinde 1 Ekim 2015 tarihine kadar ülkelerin sera gazı salımlarının azaltılması yönünde yapabilecekleri katkıları Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına sunmaları

gerekiyordu. Bugüne kadar 146 ülke emisyon azaltım katkı planlarını sekretaryaya sundu. ABD ve Çin ise ilk defa sera gazı salımlarında azaltıma gideceklerini açıkladı. ABD 2025 yılına kadar sera gazı salımlarını 2005 yılına göre yüzde 26 ila 28 oranında azaltacağını bildirdi. Çin ise 2030 yılına kadar birim gayri safi milli hasıla başına sera gazı salımlarını 2005 yılına göre yüzde 60-65 oranında azaltmayı taahhüt etti. Çin ayrıca, 2030 yılında fosil yakıt dışındaki enerji kaynaklarının birincil enerji üretimindeki oranını yüzde 20 ye çıkarmayı, ormanlardaki ağaç servetini 4,5 milyar metreküp daha arttırmayı vaat etti. Ülkemiz de 30 Eylül 2015 tarihinde 2020 sonrası dönem için sera gazları emisyon azaltım katkı planını (INDC) sundu. Katkı planına göre, 2030 yılı için emisyon azaltım çalışması yapılmadığı takdirde ülkemiz emisyonlarının 1,175 milyar ton olacağının hesaplandığı, ülke olarak alınacak önlemlerle bu değeri yüzde 21 azaltarak 929 milyon tona düşüreceğimiz belirtildi. Bu, günümüzde 460 milyon ton olan sera gazı salımlarımızı 2030 yılında iki katına çıkarmayı hedeflediğimiz anlamına gelmekte. Oysa çoğu ülke 2005 yılını temel alarak bu yıldaki emisyonları 2025 ya da 2030 yılında değişik oranlarda azaltmayı taahhüt etti. Ülkemiz sera gazı salımları açısından 2012 yılı itibarıyla 18. sırada yer almakta. Ancak 2030 yılında 8. sıraya kadar yükselmesi mümkün. Bu arada aday olduğumuz Avrupa Birliği nin 2030 da 1990 yılına göre yüzde 40 azaltmayı taahhüt ettiğini de belirtmekte yarar var. Bu nedenle iklim değişikliği politikamızın AB ile yürütülen müzakerelerde sorun yaratabilir. Ülkemiz Paris teki İklim Değişikliği Taraflar Konferansı öncesinde iki önemli toplantıya ev sahipliği yapacak. Bunlardan ilki Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP 12) ve 12-23 Ekim 2015 tarihleri arasında Ankara da toplanacak. Bilindiği üzere çölleşme kurak, yarı kurak ve yarı nemli iklim özelliklerine sahip bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere çeşitli faktörlerden kaynaklanan arazi bozulumu olarak adlandırılmaktadır. Dünyadaki tarım alanlarının yaklaşık yüzde 44 ü kurak alanlarda yer almakta ve yaklaşık olarak 2 milyar insan kurak bölgelerde yaşamaktadır. Türkiye nin ise yüzde 60 ı çölleşme riski taşımaktadır. İklim değişikliğine bağlı olarak kurak alanların genişleyeceği öngörülmektedir. Bu nedenle Ankara daki Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansında (COP 12) ele alınacak konulardan bir tanesi de iklim değişikliği olacak. Burada alınacak kararlar ülkemiz tarafından COP12 başkanı sıfatıyla Paris teki taraflar konferansında sunulacak. Ankara daki Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansından (COP 12) hemen sonra 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya da G20 zirvesi düzenlenecek. Zirvede küresel ekonomik durum yanında kalkınma, enerji güvenliği, iklim değişikliği, yoksulluğun giderilmesi, istihdam, mülteciler, yolsuzlukla mücadele ve gıda güvenliği gibi konuların da görüşülmesi beklenmekte. Paris Konferansından sadece 15 gün önce gerçekleştirilecek G20 Zirvesinde, iklim değişikliğinin gündeme alınması ve

atılacak adımların netleştirilmesi çok önemli. Çünkü atmosfere salınan sera gazlarının % 80 inden G20 ülkeleri sorumlu. Nitekim 20 ülkeden Suudi Arabistan haricinde 19 u Paris Konferansı öncesinde emisyon azaltım katkı planlarını açıkladı. G20 ülkelerinden Meksika, Arjantin, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye indirim taahhüdünde bulunurken, diğer ülkeler 2030 yılına kadar değişik oranlarda azaltım gerçekleştirme sözü verdi. Hâlbuki Ülkemizin önünde hem Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansında (COP 12) hem de G20 zirvesinde başkanlık yapması nedeniyle iklim değişikliğini önleme konusunda liderlik yapmak için tarihi bir fırsat bulunmaktaydı. Ancak ülkemiz enerji üretiminde dışa bağımlılığı azaltmak gerekçesiyle enerji üretiminde kömüre ağırlık vermekte. Nitekim 2023 yılında 14 milyar ton olan linyit ve 1,3 milyar ton kadar olan taşkömürü rezervlerimizin tamamının enerji üretiminde kullanılması planlanmakta. 2023 te birincil enerji talebinin % 86 sının fosil yakıtlar tarafından karşılanması öngörülmekte. Yenilenebilir enerjinin payı ise gerileyerek % 6 ya düşecek. Ülkemizin iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında olmasına rağmen çözüme ortak olmaması, hem sera gazı salımlarını 2030 yılında 2013 yılına göre iki katına çıkaracak olması ve hem de uluslararası fonlardan yararlanmak istemesi iklim değişikliği konusunda yalnız kalmasına neden olabilir. Hâlbuki 2015 yılı iklim değişikliği ile mücadelede bir dönüm noktası olmuştu. ABD ve Çin dahi az ya da çok sera gazı salımlarını azaltma sözü vermiş, Papa Francis ile bazı İslam âlimleri iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini belirten açıklamalarda bulunmuşlardı. Hatta Türkiye dahil 27 ülkedeki ruhani liderler Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon u ve kendi ülkelerindeki devlet başkanlarını ve cumhurbaşkanlarını iklim değişikliğine neden olan tehditlere karşı acilen harekete geçmeye ve 2050 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji hedefi koymaya çağıran imza kampanyası düzenlemişti. Bütün Dünya Paris Konferansına odaklanmışken iklim değişikliğini önleme ve sera gazlarını azaltma açısından lider ülke olma şansı olan ülkemiz, tarihi bir fırsatı kaçırdı. Gelecekte Türkiye nin iklimi nasıl olacak? Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gelecekte Türkiye İkliminin nasıl olacağına dair bazı projeksiyonlar çalışıldı. Sera gazı salımlarının sınırlandırılmaması, bugünkü artış trendinin devam etmesi durumunda (RCP8.5 senaryosu) ülkemizde sıcaklıkların 2013-2040 döneminde 3 C, 2041-2070 döneminde 3-4 C, hatta yaz mevsiminde 5 C, 2071-2099 döneminde ise ülke genelinde 6 C kadar artabileceği tahminleri yapılmakta. Yağışlarda da mevsimsel yağış dağılımlarında değişkenlik beklenmekte. Kış yağışlarında Akdeniz Bölgesinin orta ve doğu kesimleri ile Güneydoğu ve İç Anadolu nun güneydoğusunda tahmin yapılan 3 dönemde de azalışlar, ülkenin geri kalan bölümünde ise artışlar öngörülmekte. İlkbahar yağışlarının genel olarak kıyı bölgeleri ile Doğu Anadolu da artacağı, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu da azalacağı, yaz yağışlarının Karadeniz ile Ege ve Marmara Denizi kıyılarında artabileceği, diğer bölgelerde ise

azalacağı, bu azalmanın % 50 lere ulaşabileceği öngörülmekte. Sonbahar yağışları ise tüm ülkede daha az olacak, bu mevsimdeki azalışların % 60 lara ulaşabileceği belirtilmekte. Sıcaklıkların artması yağışların genel olarak düşmesine bağlı olarak kuraklıkların yaşanacağı, aşırı sıcak günlerin (35 C daha sıcak) sayısının artacağı tahmin ediliyor. Özellikle Doğu Karadeniz ile Antalya ve Muğla nın kıyılarında şiddetli sağanaklar da artacak. Ayrıca kar örtüsünde azalma ve dağlardaki buzullarda erime bekleniyor. Türkiye yi neler bekliyor? Yukarıda kısaca özetlenen iklim projeksiyonlarına göre ülkemizi daha sıcak, daha kurak ve zaman zaman da şiddetli sağanak yağışlar bekliyor. Buna göre de iklimsel olaylardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen sektörler için risk anlamına gelmekte. Bu sektörlerin başında tarım, hayvancılık, orman ve turizm geliyor. Dolaylı olarak ise tüm sektörler etkilenebilir. Ülkemizde iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanabilecekler aşağıda özetlenmiştir. Akarsu akışlarında düzensizlik, göllerin kuruması, içme, kullanma ve sulama suyu miktarlarının azalması, Kuraklıklara bağlı olarak yeraltı su kaynaklarının daha fazla kullanılması ile birlikte su kaynaklarında daralma, Şiddetli sağanakların etkisiyle özellikle Doğu Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında sel ve taşkın olaylarında artış, Tarımsal üretimde kuraklık, sel ve taşkın, dolu, fırtına gibi zararlar nedeniyle azalma, Bazı tarım alanlarının verimsizleşme nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi, Tarım alanlarının azalması, verim kayıpları ve hastalıklar nedeniyle daha fazla gübre ve ilaç kullanımı, Deniz seviyelerinde artış ve derelerin taşıdığı su miktarındaki azalmaya bağlı olarak tuzlu deniz suyunun dere yatakları boyunca iç kesimlere ulaşması, tarım alanlarında tuzlanma, Yem üretimindeki azalma ve meraların artan kuraklıktan zarar görmesi sonucunda hayvancılığın zarar görmesi İç suların kuraklık nedeniyle azalması ve denizlerin ısınmasına bağlı olarak su ürünleri üretiminde azalış, Üretimdeki azalmaya bağlı olarak et ve gıda fiyatlarında artış, Ormanlarda yangın, böcek ve mantar zararlarının artması, Biyoçeşitlilikte azalma ve bazı türlerin yok olma riski ile karşı karşıya kalması, Bazı canlı türlerinin göç etmek zorunda kalması, ancak parçalanan habitatlar nedeniyle göç edememesi, Kırsal alanlardan kentlere göçlerin artması ve işsizlik, Kuraklık ve açlık sorunları nedeniyle başta Afrika dan olmak üzere uluslararası iklim göçlerinde artış, Rüzgâr ve su erozyonunda artış,

Kentlerde fırtınalar nedeniyle ağaç devrilmeleri, çatı uçmaları gibi olaylarda artış, Yanlış yapılaşma, dere ve taşkın yataklarının yerleşime açılması ile betonlaşma nedeniyle kentlerde sel ve taşkınların daha fazla yaşanması, Artan sıcaklıklara bağlı olarak yaz aylarında klima kullanımının yaygınlaşması ve elektrik kesintileri, Denizlerde ve karalarda istilacı tür olarak tanımlanan yabancı canlı türlerinin sayısında artış, Akdeniz Bölgesinde aşırı sıcak günlerin artışına bağlı olarak turist sayısında azalma, buna karşılık Karadeniz Bölgesinde turist sayısında artış, Kar yağışındaki azalmaya bağlı olarak kış turizmi alanlarının kullanım dışı kalması, Rafting gibi doğa sporlarının zarar görmesi Salgın hastalıklar ile sıcak hava dalgalarına bağlı ölüm ve hastalıklarda artış, Değişen iklim koşullarına uyum sağlayamayan işletme ve şirketlerin küçülmesi ya da kapanması, Sera Gazı Salımlarını Azaltma ve İklim Değişikliğine Uyum Konusunda Yapılması Gerekenler Küresel ısınmayı azaltmak için öncelikle ülke olarak sera gazı salımlarını azaltmamız gerekli. Bunun için öncelikle fosil yakıt odaklı enerji üretimini azaltmalı ve güneş enerjisi gibi büyük potansiyele sahip olduğumuz yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz önem taşımakta. Son yıllarda enerji verimliliği konusundaki çalışmalar artmış durumda. Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ülkemizde bina sektöründe % 30, sanayi sektöründe % 20 ve ulaşım sektöründe % 15 kadar enerji tasarruf potansiyeli olduğu belirtilmekte. Ancak enerji verimliliği konusunda enerji nakil hatlarındaki kayıpların azaltılması gibi atılacak çok fazla adım bulunmakta. Sera gazı salımlarını azaltmak için üzerinde durulması gereken diğer bir konuda çimento, demir-çelik gibi enerji yoğun sektörlerdeki yoğun enerji kullanımının azaltılması gerektiği. Sera gazı salımlarının azaltılması için bazı mali teşvikler, sübvansiyonlar ya da vergilendirme gibi finansal mekanizmaların sayısında son yıllarda artış var. Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından elektrik ve doğal gaz kullanımlarından ek vergi almak üzere çalışmalar devam etmekte. Yenilenebilir enerji, yeni teknoloji kullanımı, atıkların azaltılması gibi konularda da teşvikler uygulanmakta. Ancak sera gazı salımlarını azaltmak için atılan adımların yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Bu konuda özellikle ihracat hedefleyen firmalar herhangi bir devlet desteği beklemeden rekabet koşulları gereği kendi emisyonlarını azaltmaya yönelik çalışmalar yapmaya başladı. Üstelik yaptıkları yatırımların birkaç yıl içinde geri dönüşü oldu. Ayrıca iklim dostu teknolojiler geliştirilmesi yeni ekonomik fırsatlar da sunmakta.

Ülkemizdeki asıl sorun iklim değişikliğine uyum konusundaki çalışmaların azlığı. Uyum, iklim değişikliğinin beklenen etkilerine karşı önlemler almak olarak özetlenebilir. Ülkemizde beklenen iklim değişiklikleri yukarıda özetlenmiştir. Bu beklenen iklimsel değişiklikler kapsamında uyum konusunda yapılabileceklere dair örnekler ise aşağıda verilmiştir. Kuraklığa karşı su kaynaklarını verimli kullanmak, su hasadı yapmak, az su tüketen sulama sistemlerini yaygınlaştırmak, tarımda kuraklığa dayanıklı türler kullanmak ya da kuraklığa dayanıklı genotipler geliştirmek, İçme suyu havzalarında her türlü yapılaşmayı ve kirlenmeyi engellemek, İklim değişikliğine hassas tarım alanlarının ya da ısınma sonucunda yılda iki ürün alınabilecek belirlenerek buraların korunmasını sağlamak, Hidrometeorolojik afetlerden etkilenen tarım alanlarını korumak için rüzgâr perdeleri tesis etmek, ürünleri örtü ile korumak gibi önlemleri uygulamaya koymak, çiftçiye bu önlemler konusunda destek olmak, Art arda yaşanabilecek kurak dönemler için birkaç yıllık tahıl stoku yapmak, İhtiyaç fazlası tarımsal üretim yapılmasını engellemek için ürün planlaması yapmak, Hayvancılığı geliştirmek için meraların ıslahını sağlamak, yem bitkileri üretimini ve ahır hayvancılığını teşvik etmek, İklim değişikliğine bağlı olarak ekim zamanları da değişeceğinden çiftçiyi bu konuda bilinçlendirmek, Beklenen iklim değişiklikleri de dikkate alınarak afet risk haritaları hazırlamak ve riskli alanların yapılaşmaya açılmasını engellemek, Kıyılardaki yapılaşmalarda (kıyı doldurarak yapılan havaalanları, Karadeniz sahil otoyolu gibi) deniz seviyesinin yükseleceğini, ısınmaya bağlı olarak kıyılarda rüzgâr, buharlaşma, yağış, sis gibi meteorolojik olayların değişeceğini dikkate almak, Turizm tesisi izinlerinde bina yalıtımına önem vermek, yoğun klima kullanımı sonucunda elektrik kesintileri yaşanması ihtimaline karşı tesislerin kendi enerjisini üretmesini teşvik etmek, Kış turizmi izinlerinde düşük yükseltili alanlarda tesis yapılmasından kaçınılmasını sağlamak, izinlerde kendi elektriğini üretmek ve su kaynaklarına zarar vermemek koşuluyla yapay karlama sistemleri planlanmaya dâhil etmek, Dere yataklarının ıslah adı altında beton yataklara alınması yerine, havzalarındaki yüzeysel akışı azaltacak, suyun toprağa sızmasını sağlayacak, derelerin denize döküldüğü yerlerde akışını engellemeyecek önlemler almak, Doğal orman alanlarını korumak, parçalanmış habitatları ekolojik koridorlarla birbirine bağlamak, özel orman kurmayı teşvik etmek, Kentlerde yol kenarlarındaki ve parklardaki sağlığı bozulmuş ve devrilme riski olan ağaçların yerine yenileri dikmek, İstilacı türlerin yayılmasını engellemek için karantina önlemleri almak, Sıcak hava dalgalarında çalışma saatlerini değiştirmek,