1982 ANAYASASI'NA GÖRE YASAMA SORUMSUZLUĞU ve YASAMA DOKUNULMAZLI Yard. Doç. Dr. Levent Gönenç Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Dr. Ozan Ergül Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı 1982 Anayasası nın 83. maddesin esas olarak yasama dokunulmazlığını düzenlemektedir. Ancak, anılan maddede yasama dokunulmazlığının mutlak dokunulmazlık ve nispî dokunulmazlık olmak üzere iki farklı türünün düzenlenmiş olduğunu da göz önünde tutmak gerekir. Buna göre, mutlak dokunulmazlık, kürsü bağışıklığı olarak da bilinen yasama sorumsuzluğu na işaret ederken, nispî dokunulmazlık Meclis üyelerinin cezai takibata uğramasını önlemeye yöneliktir. Bu nedenle, biz de önce yasama sorumsuzluğunu, daha sonra yasama dokunulmazlığını ele almaktayız. Yasama Sorumsuzluğu Yasama sorumsuzluğu (mutlak dokunulmazlık), yasama dokunulmazlığı gibi İngiltere de doğmuş bir kurumdur. Parlamenter ayrıcalıklar arasında yer alan söz hürriyeti (freedom of speech), özellikle Avam Kamarası nın bir kazanımı olarak ortaya çıkmıştır. İngiltere de ilk kez 1688 Haklar Beyannamesi (Bill of Rights) ile yasal güvenceye kavuşan söz hürriyeti, 1787 Amerikan Anayasası nda da yer almıştır. Sorumsuzluk kurumu 1789 Devrimi sonrasında Fransa da da kabul edilmiştir. Fransa da ilk kez 23 Haziran 1789 tarihli bir kararnameyle ilan edilen yasama sorumsuzluğu, 1791 Anayasası ile Fransız Anayasa Hukukunun bir parçası haline gelmiştir. Osmanlı-Türk hukuk sistemine ilk kez 1876 Anayasası (m. 47) ile giren yasama sorumsuzluğu, 1924 (m. 17) ve 1961 (m. 79) anayasalarında da yer almıştır. Yasama sorumsuzluğu bugün hemen hemen bütün çağdaş dünya anayasaları tarafından kabul edilen bir kurumdur. Özellikle liberal demokratik siyasi sistemlerde millet adına siyasi iktidarı kullanan temsilcilerin tam bir söz özgürlüğüne sahip olarak bu görevlerini yerine getirmeleri liberal demokratik sistemlerin sağlıklı işlemesi açısından hayati öneme sahiptir. Hemen pek çok demokratik anayasada bu kuruma yer verilmiştir. İngiliz, Amerikan ve Alman anayasal sistemlerinde, yasama sorumsuzluğu yasama meclisi üyelerinin parlamento içerisinde söz, yazı ve oylarını kapsar. Fransa da ise sorumsuzluğun kapsamı biraz daha geniş tanımlanmış ve hiçbir parlamento üyesinin, görevlerini yerine getirmesi sırasında açıkladığı düşünce ve kanaatlerden ve verdiği oylardan dolayı kovuşturulamayacağını, araştırılamayacağını, tutuklanamayacağını, tutuklu bırakılamayacağını veya yargılanamayacağını hükme bağlamıştır. Türk anayasal sisteminde tartışma konusu olan, hakaret, sövme, tehdit fiillerinin sorumsuzluk kapsamında yer alıp almadığı sorunu da çeşitli anayasalar tarafından çeşitli düzenlemelerle açıklığa kavuşturulmuştur. Örneğin, Alman Anayasası nın 46. maddesinin 1. Fıkrasına göre, yasama sorumsuzluğu hakaret ve sövme fiillerini kapsamaz. Yasama sorumsuzluğu, yasama dokunulmazlığından farklı olarak, mutlak bir niteliğe sahiptir ve yasama meclisi üyelerinin söz hürriyetini (freedom of speech) korumaya yöneliktir. Yasama meclisi üyelerinin yasama faaliyeti sırasında cezai kovuşturma baskısı olmadan fikir ve kanaatlerini oluşturabilmeleri ve bunları açıklayabilmeleri, milleti temsil eden vekillerin temsil işlevlerini yerine getirmeleri açısından hayati bir öneme sahiptir. 1
Demokrasilerde, kamusal kararların tartışma yoluyla oluşturulması ve uzlaşma yoluyla alınması esastır. Demokratik rejimleri diğer rejimlerden ayıran en önemli unsurlardan biri de demokrasinin tartışmacı ve uzlaşmacı boyutudur. Temsilciler vasıtasıyla temsil edilenleri bağlayan kararların alındığı temsili demokrasilerde de temsilcilerin serbestçe tartışıp uzlaşarak kamusal kararları alabilmeleri gerekir. İşte bu serbestiliğin sağlandığı yer TBMM dir, serbestliği garanti altına alan kurum ise yasama sorumsuzluğudur. Ancak, yasama sorumsuzluğu, milletvekillerine sınırsız bir ayrıcalık tanıyarak her türlü fikir ve kanaat açıklamasını sorumsuz bir şekilde yapma imkanı tanımaz. Bu ayrıcalık milletvekillerine sadece yasama faaliyetlerini gereği gibi yerine getirebilmeleri için tanınmış bir ayrıcalıktır. Yasama sorumsuzluğu kurumu Anayasa nın 83. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. Anayasa ya göre: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclis te ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. 83. maddenin kaleme alınış biçimi ve 83. maddenin içinde yer aldığı bölümün başlığı ( Üyelikler ile İlgili İşler ) göz önüne alındığında, yasama sorumsuzluğunun sadece TBMM üyelerine yani milletvekillerine tanınmış bir ayrıcalık olduğu düşünülebilir. Oysa Anayasa aynı ayrıcalığı bakanlara ve şimdi mevcut olmayan Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerine de tanımıştır. 1982 Anayasası yasama sorumsuzluğunu Meclis çalışmalarıyla sınırlı tutmuştur. Yani milletvekilleri sadece Meclis çalışmaları sırasındaki açıklamalarından dolayı bu ayrıcalıklardan yararlanabilir. Burada Meclis çalışması kavramını dara yorumlamamak gerekir. Meclis çalışmaları içinde, genel kurul toplantıları yanında, komisyon ve siyasi parti grup toplantıları da vardır. Dolayısıyla, örneğin, Meclis dışındaki komisyon toplantılarında yapılan açıklamalar da yasama sorumsuzluğu kapsamındadır. TBMM ni temsil etmek koşuluyla, milletvekillerinin milletlerarası kuruluşlardaki veya yabancı ülkelerdeki faaliyetleri de yasama sorumsuzluğu çerçevesinde değerlendirilebilir. Anayasa ya göre oy, söz ve düşünce açıklamaları sorumsuzluk kapsamındaki fiillerdir. Burada özellikle düşünce açıklaması kavramının içeriğinin tespit edilmesinde sorun çıkması söz konusu olabilir. Örneğin, hakaret ve sövme niteliği taşıyan fiillerin yasama sorumsuzluğu kapsamına girip girmeyeceği önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, milletvekillerinin düşüncelerini açıklarken yaptıkları jest ve mimiklerin de düşünce açıklaması kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği üzerinde durulmaya değer bir konudur. Tüm bunların yanında, düşünce açıklaması ile hakaret-sövme fiilleri arasındaki çizginin çoğu kez oldukça ince olduğunu da göz önünde tutmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında hakaret ve sövme fiillerinin de yasama sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilmesi düşünülebilir. Kaldı ki, bu tip fiiller tamamen de yaptırımsız kalmayabilir. Düşünce açıklaması sırasında hakaret ve sövme fiili işlediği düşünülen milletvekiline Meclis Genel Kurulu nun Meclis İçtüzüğü ne dayanarak yaptırım uygulaması, örneğin genel kurul oturumlarına katılmama cezası vermesi mümkündür. Böyle bir cezanın da milletvekilleri açısından önemli bir yaptırım olduğuna şüphe duymamak gerekir. Diğer taraftan, Anayasa nın 83. maddesinde yasama sorumsuzluğunun bir istisnası da düzenlenmiştir. Buna göre, bir oturumdaki Başkanlık Divanı nın teklifi üzerine Meclis tarafından belli açıklamaların Meclis dışında tekrarlanmaması ve açığa vurulmaması konusunda bir karar alınmışsa bunları Meclis dışında tekrarlayan ve açığa vuran milletvekilleri sorumlu olurlar. Böyle bir düzenleme Meclis te görüşülen belli konular açısından güvenlik ve gizlilik gibi gerekçelerle zorunlu ve haklı görülebilir. Ancak bu düzenlemenin yasama sorumsuzluğunun kapsamını daralttığı da bir gerçektir. 2
Yasama Dokunulmazlığı Yasama dokunulmazlığı, esas olarak, yasama meclisi üyelerinin keyfi kovuşturmalara maruz kalmalarını önleyerek yasama faaliyetinin aksamasını önleme amacına yöneliktir. Yasama meclisinde çoğunlukta olan iktidar grupları, siyasi nüfuzlarını kullanarak veya siyasi tuzaklar kurarak, özellikle muhalefet gruplarına mensup milletvekillerinin yasama faaliyetine katılmalarını engellemeye, bu grupları kontrol altında tutmaya ve hatta giderek bunları siyasi alanın dışına itmeye çalışabilirler. Anayasalar ve onları tamamlayan yasalar, yasama meclisi üyelerini dokunulmazlık zırhıyla donatarak keyfi kovuşturmalarla engellenme ihtimalini ortadan kaldırmakta, böylece demokratik sistemin işlemesi için vazgeçilmez bir unsur olan muhalefetin işlevlerini gereği gibi yerine getirmesini güvence altına almaktadır. Dokunulmazlık kurumu, kural olarak, yasama meclisi üyelerini cezai kovuşturmalara karşı korur. Çünkü genel olarak tüm hukuk sistemlerinde, yasama meclisi üyelerinin yasama faaliyetlerine katılmalarını, muhalefet işlevlerini yerine getirmelerini engelleyen sorgulama, gözaltına alma, tutuklama gibi işlemler ceza yargılaması hukuku alanına özgü işlemlerdir. İlk kez İngiltere de ortaya çıkan dokunulmazlık kurumu başlangıçta parlamenter ayrıcalıklar (parliamentary priviliges) arasında yer almaktaydı. İlk haliyle oldukça geniş bir kapsamı olan parlamenter dokunulmazlık kurumu (parliamentary inviolability) sadece parlamento üyelerini değil, hizmetçilerini ve mülklerini de kapsıyor, hem cezai hem de hukuki kovuşturmalara karşı koruma sağlıyordu. Dokunulmazlığın kapsamı, vatanı olan İngiltere de zamanla daraltıldı. Koloni devrinde Amerika ya geçen ve 1787 Anayasasında ifadesini bulan bu kurum model anayasalardan biri olan 1791 Fransız Anayasasıyla ilk defa anayasal bir kurum niteliği kazandı. Bugün dokunulmazlık kurumu çağdaş anayasaların pek çoğu tarafından kabul edilmiş durumdadır. Ancak günümüzde, liberal demokratik anayasalarda, özellikle eşitlik ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde bu kurumun içeriği ve kapsamı itibariyle daha dar bir biçimde düzenlenmesi konusunda bir eğilimin varlığına da işaret etmek gerekir. 1958 Fransız Anayasasında 1995 yılında ve 1947 İtalyan Anayasasında 1993 yılında yapılan daraltıcı düzenlemeler bu eğilimin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bugün pek çok çağdaş anayasa dokunulmazlık kurumuna yer vermiştir. İngiliz Anayasa sisteminde parlamenterlerin sahip oldukları dokunulmazlıklar geleneksel olarak parlamenter ayrıcalıklar içinde sayılır. Bugün bu düzenleme hala geçerlidir. Ancak bugün İngiliz sisteminde, ilk çıktığı biçiminden farklı olarak, dokunulmazlık parlamento üyelerini sadece hukuki kovuşturmalara karşı korumaktadır. Mahkeme düzenine aykırı veya küçük düşürücü durumlarda ve 1983 tarihli Akıl Sağlığı Yasası (Mental Health Act) uyarınca bir parlamento üyesinin gözlem altına alınması durumunda dokunulmazlık kendiliğinden ortadan kalkar. Bunun dışında dokunulmazlığın Parlamento tarafından da kaldırılması mümkündür. 1787 tarihli Amerikan Anayasası da İngiliz modelinden esinlenerek dokunulmazlık kurumuna yer vermiştir. 1949 tarihli Alman Anayasası dokunulmazlık kurumunu 46. maddesinde düzenlemiştir. Alman sisteminde, dokunulmazlık kurumu parlamento üyelerinin tanık sıfatıyla dinlenmelerine engel olmaz. Ancak milletvekillerinin ifadeleri sadece Meclis te (Bundestag) bulundukları bir sırada alınabilir. 1958 Fransız Anayasasının dokunulmazlık kurumunu düzenleyen 26. maddesi 1995 yılında değiştirilmiş ve bu kurumun kapsamı daraltılmıştır. Yeni düzenlemeye göre, Fransız Anayasası toplantı ve toplantı dışı dönemlerde aynı hukuki rejimin uygulanmasını öngörmekte ve bir yasama meclisi üyesinin bağlı olduğu meclisin başkanlık divanını o üyenin dokunulmazlığı ile ilgili her türlü kararı almaya yetkili kılmaktadır. 1 [1] Türk Anayasa Hukuku nda dokunulmazlık kurumu büyük ölçüde Fransız 1 1787 ABD Anayasası, Madde I, Kısım 6- (...) Her ne durumda olursa olsun, meclislerindeki toplantıları sırasında veya geliş gidişlerinde; kamu düzenini bozma, vatana ihanet ve ağır suçlar dışında bir nedenle tutuklanmama ayrıcalığına sahiptirler (...). 1949 Alman Anayasası, Madde 46- (...) (2) Bir milletvekili suç üstü halinde ya da ertesi gün tutuklanmış olmadıkça cezayı gerektiren bir fiilden dolayı ancak Federal Millet Meclisi nin izniyle hesap vermeye çağrılabilir ya da tutuklanabilir. (3) Bunun dışında, bir milletvekilinin kişisel özgürlüğünün her türlü sınırlandırılması ya da 18. Maddeye göre aleyhinde bir işlem yapılabilmesi için de Federal Millet Meclisi nin izni gereklidir. (4) Bir milletvekili hakkındaki her türlü ceza davası, 18. Maddeye göre aleyhinde yapılan her çeşit işlem ve sair tutuklama ve kişisel özgürlüğünün sınırlandırılması halleri, Federal Millet Meclisi nin istemesi üzerine kaldırılır. 3
modelinden esinlenilerek düzenlenmiştir. Bu kurum ilk olarak 1876 Anayasası nın 79. maddesi ile hukukumuza girmiştir. 1876 Anayasası Heyet-i Mebusan üyelerini sadece cezai kovuşturmalara karşı koruyan bir sistem kurmuştu. 1924 (m. 17) ve 1961 (m. 79) anayasaları da küçük farklılıklarla bu kurumu korumuştur. Dokunulmazlık, yasama sorumsuzluğu gibi 1982 Anayasası nın 83. maddesinde yer almaktadır. 83. maddenin 2. Fıkrasına göre: Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. 83. maddenin 3. fıkrasıne göre ise: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Burada 2. ve 3. fıkradaki düzenlemeleri Ceza Hukuku açısından ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Buna göre, maddenin 2. fıkrasında yer alan tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz şeklindeki düzenleme muhakemenin yapılmasını engellediği için bir muhakeme engeli teşkil eder. Maddenin 3. fıkrasında yer alan düzenleme ise bir infaz engelidir. Yani bir kişinin milletvekili seçilmesi bu kişi hakkında verilen ceza hükmünün infazını engeller. İnfazın bu engel ortadan kalkıncaya, yani kişinin milletvekili sıfatı sona erinceye kadar ertelenmesi gerekir Anayasanın dokunulmazlığa ilişkin düzenlemesinde dikkat çeken bir nokta, anayasa koyucunun dokunulmazlığın başlangıcını belirlerken seçim tarihini esas almasıdır. Anayasa hem seçimden önce hem seçimden sonra işlenen suçları dokunulmazlık kapsamına almıştır. Ancak burada dikkate alınması gereken tarih, seçimin yapıldığı, yani oy verme işleminin yapıldığı tarih değil, seçim sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından resmen ilan edildiği tarihtir. Milletvekilliği sıfatının da bu tarihte kazanıldığının kabul edilmesi yerinde olur. Dolayısıyla, örneğin oy verme günü suç işleyen bir milletvekili adayı henüz seçim sonuçları resmen ilan edilmediği için milletvekili sıfatını kazanamayacak ve işlediği suç dokunulmazlık kapsamına girmeyecektir. Milletvekili seçilen bir kişinin dokunulmazlığı seçim sonuçlarının resmen ilanıyla başladığına göre, arada dokunulmazlığı kendiliğinden kalkmadığı veya Meclis tarafından kaldırılmadığı takdirde, bir sonraki seçim sonuçlarının ilanıyla sona erecektir. Belli bir bölgedeki milletvekili seçimlerinin iptal edilmesi durumunda ise, o bölgeden milletvekili seçilen kişinin milletvekili sıfatı kendiliğinden sona ereceğinden dokunulmazlık zırhı da kendiliğinden kalkacaktır. Anayasa yasama dokunulmazlığını yasama sorumsuzluğu ile birlikte Üyelikle İlgili Hükümler başlığı altında düzenlemiştir. 83. maddede de sadece milletvekili lerinden söz edilmektedir. Ancak anayasa dokunulmazlık ayrıcalığını sadece milletvekillerine tanımış değildir. Anayasanın 112 maddesi gereği, milletvekili olmayan bakanlar da yasama dokunulmazlığına sahiptir. TBMM üyesi olmadıkları halde yasama faaliyetine katılmaları dolayısıyla, kurumun yukarıda açıklanan amaçları göz önüne alındığında, milletvekili olmayan bakanların da bu haktan faydalanmaları yerinde görülebilir. Doğal olarak, bu kişilerin dokunulmazlıkları seçim tarihinde değil, bakan olarak atandıkları tarihte başlar ve bakanlık sıfatları sona erince, Meclis kararına gerek olmaksızın, kendiliğinden ortadan kalkar. Bakanlar dışında, Anayasa Geçici Madde 2 gereği, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri de bu ayrıcalıklardan faydalanırlar. 1982 Anayasası dokunulmazlık kurumunu düzenlerken Türk Ceza Kanununda geçerli olan cürümkabahat ayrımını dikkate almamıştır. Dolayısıyla Anayasaya göre hem cürümler hem kabahatler dokunulmazlık kapsamındadır. Anayasa suç çeşitleri arasında bir ayrım yapmadığı halde, dokunulmazlık gereği yapılamayacak ceza yargılaması işlemlerini saymıştır. Anayasaya göre dokunulmazlık kapsamına giren suçlar dolayısıyla milletvekilleri tutulamaz (yani yakalanamaz), sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Bunun dışında kalan ceza yargılaması işlemleri 1958 Fransız Anayasası, Madde 26- (...) Hiçbir parlamento üyesi, üyesi bulunduğu meclisin başkanlık divanının izni olmadıkça, cinayet ya da cünha fiillerinden dolayı kovuşturulamaz ya da tutuklanamaz. Cinayet veya cünha fiillerinin suçüstü yakalanması halinde böyle bir izne ihtiyaç yoktur. Bir parlamento üyesinin tutukluluğu ya da kovuşturulması, üyenin bağlı bulunduğu meclis isterse toplantı süresince ertelenebilir. Eğer gerekirse, yukarıdaki paragraf uyarınca izin verilmesi için üyenin bağlı bulunduğu meclis toplantıya çağrılabilir. 4
açısından bir engel yoktur. Örneğin, bir milletvekilinin (usulüne uygun olarak) telefonları dinlenebilir, postası açılabilir, evi ve üstü aranabilir, hakkında ceza davası açılabilir, milletvekiline karşı haciz ve cebri icra yollarına başvurulabilir ve tanık sıfatıyla sorguya çekilebilir. Anayasa, 83. maddede getirdiği genel kurala iki istisna öngörmüştür. Anayasaya göre: Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü Maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır. Buna göre, bir milletvekili ağır cezayı (CMUK m. 421) gerektiren bir suçu işlerken suçüstü (CMUK m. 127, Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu) yakalanırsa veya seçimden önce soruşturulmaya başlanmış olması kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki bir suçtan dolayı hüküm giyerse Meclis kararı olmaksızın yakalanabilir, sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve yargılanabilir. Anayasanın öngördüğü ilk istisnanın söz konusu olabilmesi için iki şartın bir arada var olması, yani hem bir fiilin ağır cezayı gerektirmesi hem de bu filli işleyen milletvekilinin suçüstü yakalanması gerekir. Suçüstü şartlarının mevcut olup olmadığı veya suçun ağır cezayı gerektirip gerektirmediği mahkeme heyetinin yargılama süreci sonunda yapacağı değerlendirmeye göre belirlenecektir. Eğer suçüstüne ilişkin şartların mevcut olmadığı veya suçun vasfının değişmesi sonucu ağır cezayı gerektirmediği ortaya çıkarsa durma kararı verilmesi ve milletvekilliği sıfatının sona ermesi veya dokunulmazlığın kaldırılmasının beklenmesi gerekir. Anayasa, 14. madde açısından seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak şartını aramaktadır. Dokunulmazlık kurumunun genel özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında, soruşturmanın başlaması kavramını en azından milletvekilinin sanık sıfatını kazanması şeklinde anlamak yerinde olur. Aksi takdirde milletvekili adayları hakkında gayrı ciddi iddialarla başlatılacak soruşturmalar seçimden sonra bu vekiller açısından bir baskı ve tehdit unsuru olarak kullanılabilir. Anayasa ya göre, her iki istisnanın da geçerli olabilmesi için yetkili makamın, yani başsavcılık makamının durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM ne bildirilmesi gerekir. Burada suç üstü istisnası açısından bir sorun bulunmamaktadır. Savcılık makamı suçüstü durumu ile ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde durumu TBMM Başkanlığına bildirilecektir. Ancak, 14. Madde kapsamına giren bir suç işlediği iddia edilen bir kimse milletvekili seçildiği takdirde bu durum Meclis Başkanlık Divanı oluşur oluşmaz TBMM Başkanlığı na bildirilmelidir. Anayasa nın dokunulmazlık kurumu açısından getirdiği istisnalar genel olarak değerlendirildiğinde dikkat çeken nokta, 14. maddenin kapsamına giren suçlar açısından bir belirsizliğin söz konusu olmasıdır. Bu belirsizlik dokunulmazlık kurumunun amacıyla bağdaşmayan uygulamalara yol açacak niteliktedir. Yasama dokunulmazlığı ile ilgili olarak yapılmak istenen değişiklikler çerçevesinde gündeme getirilen hususlardan önemli bir tanesi de dokunulmazlık dışı kalan suçlarda (Anayasa nın belirttiği istisnalardan biri ya da Meclis in dokunulmazlığın kaldırılmasına karar vermesi hallerinde) soruşturmayı yapacak makama ilişkindir. Bir görüşe göre dokunulmazlığın daraltılmasından sonra bir takım ek güvencelere ihtiyaç duyulacağı noktasından hareket ederek, milletvekillerinin, dokunulmazlık dışı kalan suçlarının yargılanmasında Yargıtay ın bir ceza dairesinin görevli olması gerektiğini savunmaktadır. Böyle bir düzenleme, yasama dokunulmazlığı kurumunun amacı ve niteliği göz önüne alındığında ilk bakışta haklı görülebilir. Ancak, milletin genel mahkemelerde, vekilinin ise Yargıtay da yargılanması eşitlik ilkesini büyük ölçüde zedeleyecek ve kamuoyunda tepkilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Üstelik Yargıtay da yapılacak bir yargılamanın milletvekilleri açısından normal ceza mahkemelerinde yapılacak yargılamadan daha özenli veya daha güvenceli olacağını iddia etmek de mümkün değildir. 83. Madde yeniden düşünülürken bu noktanın da göz önüne alınması gerekir. 5
Değerlendirmeler ve Öneriler Türkiye açısından yasama dokunulmazlığı kurumunun, dünyadaki genel eğilime uygun olarak, yeniden düzenlenmesi ve kapsamının daraltılması ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, 83. madde yeniden düzenlenirken, kurumun ortaya çıkış nedeni unutulmamalı, yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız hassasiyetler çerçevesinde bir değerlendirme yapılmalıdır. Yasama dokunulmazlığı çerçevesinden çıkarılması ilk düşünülebilecek suçlar, rüşvet, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma gibi esas olarak akçalı suçlar olmalıdır. Bu sayede son yıllarda giderek artan yolsuzluklar karşısında siyaseti belli ölçüde temiz tutma olanağı sağlanabilir. Ancak, bakanların görevleri nedeniyle işledikleri suçların kovuşturulmasını Meclis Soruşturması na ve dolayısıyla Meclis Genel Kurulu na bırakan Anayasa nın 100. Maddesinin de bu kapsamda değiştirilmesi düşünülebilir. Zira, yolsuzlukların önemli bir kısmının milletvekillerinden daha çok bakanlık bürokrasisi kademelerinde gerçekleştiği de bilinmektedir. Diğer taraftan, bugünkü haliyle Anayasa da bir açıklık olmamasına rağmen uygulamada dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin talepler oldukça dolaylı bir süreçten geçtikten sonra Meclis Başkanlığı na ulaşmaktadır. Buna göre, kovuşturmayı yürütmekle görevli savcılık talebini Adalet Bakanlığı na iletmekte, Adalet Bakanlığı da dosyayı Başbakanlığa göndermektedir. Nihayet Başbakanlık talebi Meclis Başkanlığı na iletmektedir. Bu teamülün hukuk devleti ilkesi ile bağdaştığını iddia etmek son derece güçtür. Bu nedenle dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin taleplerin Meclis Başkanlığı na çok daha kısa bir yol izlenerek ulaştırılabilmesi için gerekli düzenlemelerin Anayasa da yapılması ihtiyacı ortadadır. ******* Seçilmiş Kaynakça FEYZİOĞLU, Metin (1991-1992), Yasama Dokunulmazlığı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 42/1-4: 21-45. KIRATLI, Metin (1961), Parlmenter Muafiyetler (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları). SANCAR, Türkan Yalçın (2003) Türk Ceza Kanunu'nun 159. ve 312. Maddelerinde Yapılan Değişikliklierin Anlamı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52: 89-99. 6