SCHOBENHAUER'DE DİL ÇERÇEVESİ İÇİNDE TASARIM-KAVRAM BAĞLANTISI. Ömer Naci Soykan

Benzer belgeler
10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

Matematik Ve Felsefe

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

Doç. Dr. Tülin Şener

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram;

Etkili Konuşmanın Özellikleri

VARLIKBİLİMSEL KANIT ÜZERİNE KANT IN DÜŞÜNCESİ

FARABİ DE HEYULANİ AKIL-FAAL AKIL İLİŞKİSİ

Temel Kavramlar Bilgi :

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi

ÇALIŞMALARIMIZ. Saygılarımla Sebahattin Dilaver Ankara /2013

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

4 ve 2 enerji seviyelerinin oranından 3.33 değeri bulunur, bu da çekirdeğin içi hakkında bllgi verir.

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

İÇİNDEKİLER 1: DİL VE DÜŞÜNCE ARASINDAKİ İLİŞKİ...

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011

İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ

Önermelerin doğru veya yanlış olabilmesine doğruluk değerleri denir.

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

İnsan beyni, birbiri ile karmaşık ilişkiler içinde bulunan nöron hücreleri kitlesidir. Tüm aktivitelerimizi kontrol eder, yaradılışın en görkemli ve

Aristoteles (M.Ö ) Felsefesi

Kaynak :

OKUL ÖNCESİNDE OYUN VE HAREKET ETKİNLİĞİ

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5

Ders Kodu: FIZ 234 Ders Adı: Klasik Mekanik Dersin Dönemi: Bahar Dönemi Dersi Veren Öğretim Üyesi: Yrd. Doç. Dr.

MATEMATİĞİN ONTOLOJİSİ BAKIMINDAN KANT İLE FREGE KARŞILAŞTIRMASI. Yalçın Koç

HABERE FENOMENOLOJİK YAKLAŞIM

4.4. Hazır bir veritabanı kullanılarak amacına yönelik sorgulama yapar ve yorumlar.

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

Economic Policy. Opening Lecture

Çoklu Zekâ Teorisi Ek 2

Tekirdağ Su ve Kanalizasyon İdaresi. Su Çocuk Meclisi Çalışma Yönergesi BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI

Konu Başlığı: Türk Vergi Sistemindeki Vergilerin Ekonomik Kaynağına Göre Tasnifi

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

Madde 4- Bölüm/Program Öğrenci Kurulu, her Bölüm veya Program bünyesinde, Sınıf Öğrenci Temsilcilerinin bir araya gelmesinden oluşan bir kuruldur.

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

İLETİŞİM NEDİR? SINIFTA İLETİŞİM

Bahar Dönemi Fizik Bölümü Fizik II Dersi Çıktılarının Gerçekleşme Derecesi Program Çıktılarının Ders Kazanımlarına Katkısı Anketi

BILISSEL GELISIMİ TANIMI ÖNEMİ

Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi TURAN FEL 402 Çağdaş Felsefe II Ders Notları

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

BİLGİ VARLIK İLİŞKİSİ VE DEĞİŞİM PROBLEMİ. -İki Gizli Müttefik: PARMENİDES ve HERAKLEİTOS-

Yapılandırmacı Yaklaşım


3.SINIFLAR BURSLULUK SINAVI MATEMATİK DERSİ KAZANIMLARI Üç basamaklı doğal sayıları okur ve yazar içinde herhangi bir sayıdan başlayarak birer,

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

gösteren gösterilen biçim anlam

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

KARİYER GELİŞİMİ VE MESLEKİ REHBERLİK

Editörler Prof.Dr.Işıl Bayar Bravo & Doç.Dr.Mustafa Yıldız MODERN MANTIK

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI DERSİN TANIMI VE UYGULAMASI

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

SEMBOLİK MANTIK MNT102U

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Dr. Hakan Karaş. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu

İşyeri Temsilcileri Rehberi

Yrd. Doç. Dr. Nuray Ç. Dedeoğlu İlköğretim Matematik Eğitimi İlkokul Matematik Dersi Öğretim Programı

MİMARİ ANLATIM TEKNİKLERİ Gr. 3

4.Sınıf Okulistik Sınavı Konu-Kazanım Tablosu

Transkript:

SCHOBENHAUER'DE DİL ÇERÇEVESİ İÇİNDE TASARIM-KAVRAM BAĞLANTISI Ömer Naci Soykan Schopenhauer hakkında çok az şey işitmiş olan biri bile, onun, tasarım kavramını istem kavramıyla ilgi içinde gördüğünü bilir. Ama ben, burada, tasarımı dil (bağlamında ele alacağım için, bu bağıntıyı görmezden geleceğim. Tasarımın bu tarzda ele alınışı, ontolojik değil, epistemolojik bir bakış açısından gerçekleştirilecektir. Oysa ontolojik bir bakıg açısı olmadan da istem kavranamazdı. Hem hayvan hem de insan duyar ve görür. Onların duyumları ve görü'leri vardır. Ama insan, fazladan, bunlar üstüne dügünür ve bilgi edinir. Hayvan, duyumlarını bir takım hareketlerle ve seslerle iletir. İnsan, düşüncelerini başkalarına dille iletir ya da onları dille gizler. Dil, onun aklının ilk ürünü ve zorunlu aracıdır. Bu dilakıl bağıntısından dolayı Grekçe'de ve İtalyanca'da akıl ve dil aynı sözcükle gösterilir: ho logos, il discorso 1. Anlama yetisi ise karısmaksızın duyu organlarının duyumladıkları yalın veri'lerdir, yani anlama yetisinin kullanımından önce gelen duyumlardır, tik kez anlama yetisi, etkiden nedene varmakla görü'yü olanaklı Itılar. «Tüm hayvanlarda ve tüm insanlarda aynı olan anlama yetisi, her yerde aynı yalın biçime saiıiptir; ı Nedensellik bilgisi, etkiden nedene ve nedenden etkiye geçiş ve bunun dışında hiçbir şey.»* Bu nedenle görü, salt duyusal değil, tersine zihinseldir. 1 SCHOPENHAUER, A. : Saemfcllche Wertce. Cüt 1,6. 75 Cobta-Iaflel, Stuttgart/Frankfurt am amln, Cilt I-II, JftfiO; Cilt İÜ, 1962; Cilt TV, 1963; Cilt V, 1965. 2 a.g.y. ilt I, s. 54.

234 Tüm bilginin kaynağı ve en iç çekirdeği, hayvan ile insanın birlikte sahip oldukları görü'dür. Dili ve akh olmaksızın anlama yetisine sahip olan hayvan, bu sayede görüsel bilgi edinir, ama soyut bilgi değil. «Düşünce dünyamızın bütün binası görü'ler dünyası üstüne kurulur. «J «Ama, ne yazık ki görü, ne saptanabilir, ne de iletilebilir.» 1 Bunun için esaslı bir belleğe ve dile gereksinim vardır. Esaslı bir bellek, düzenlenmiş, bağlantılı bir anımsamadır. Bir şeyin anımsanması için.daha Önce, bellekte bir şeyin var olması ve biriktirilmiş olması gerekir. Öyleyse, bellekte biriktirilecek olan nedir? Bu, yalın görü olamaz; ancak tasarımların bir sınıfı olan kavram olabilir. O halde, «bir hayvanın beyninde çdk karmaşık fizyolojik bir olay ve onun sonucu bir resmin bilinci olarak orada bulunan tasarım nedir? -Kuşkusuz, böyle bir resmin 'hayvanın beyninde bulunan bir şeyle olan bağıntısı, iyice iletilebilir bir bağıntıdan büsbütün ayrı olabilir.» 5 «Görü'nün görüsü», başka bir deyimle, tasarım, Schopeııhauer' in hareket noktasıdır. O, şöyle diyor: «Ne nesneden, ne de özneden, tersine bilincin ilk olgusu olan tasarımdan hareket ediyoruz.» 8 Hem hayvan, lıem de insan görü ve tasarıma, yani görü'nün görü-süne sahiptirler. Ama hayvan, yalmzca görüsel olanı anımsayabilir. Bunun anlamı şudur: Bir kez algılanmış olan bir izlenim, bellekte bir iz bırakır. Bu izlenimin bir tekrarında bir iz de tazelenir. Demek ki, şimdideki gerçek görü, geşmiş bir görü'nün anımsanmasına aracıbk eder. «Buna göre, (hayvanların bilinci, şimdi'nin bir yalın ardarda-oluş'udur. Ama bunlardan biri, ne ortaya çıkmadan önce gelecek olarak, ne de yitiminden sonra geçmiş olarak bulunur. Böyle bir şey insan bilincinin göstergesidir.» 1 Hayvan zihni, yalnızca, doğrudan doğruya şimdiye ilişkin tasarımlardan oluşur. «Tasarımların doğrudan doğruya şimdiye ilişkin olması şu demektir: Onlar, yalnızca, görgül gerçekliğin tüm-tasarımı için anlama yetisinde oluşan zaman ve uzam birliği olarak değil, tersine salt zamansal iç-duyunun tasarımları olarak bilinirler. Üstelik tasarımlar, şimdi denilen bu 3 a.'g.y. C. II, s. 95. 4 a.,g.y. C. n, s. 99. 5 a.g.y. C. n, s. 248. 6 a.g.y. C. I, s. 71. 7 a.g.y. C. II.s. 83.

235 zaman boyutunun kargı kargıya duran iki yönünün arasında orta noktada bulunurlar.» Zihni yalınkat olan hayvan, yalnızca şimdinin bilgisine sahiptir. Ama zihni çift katlı olan insan, hem görüsel, 6 hem de şimdiye bağh olmıyan soyut bilgiye sahiptir; yani o, akıl sahibidir. İnsanın akla ya da çift katlı zihne sahip olmasının anlamı gudur: O, görüyor ve tasarımlıyor; sonra belleğinde biriktirdiği bu -görü ve tasarımları kavrıyor. Kavramlar, yani soyut tasarımlar, görüsel tasarımlardan çıkmış olmakla birlikte, onlardan büsbütün ayrıdırlar. Soyut tasarımlar, sayısız tek tek nesneleri kavrarlar. Buna göre kavram, tasarımların tasarımı olarak tanımlanabilir. Tüm tasarımlarımız, ya görüsel ya da soyutturlar. Kavram adı verilen bu sonuncular, öznedeki karşılığı akıl olan tasarımların yalnızca bir sınıfını oluştururlar. Tüm bilginin kendisine dayandığı görü, bilginin ilk Öğesidir. Görü'nün görü'sü de tasarımdır. Hayvanın bilgisi, yalnızca görü ve tasarımlardan oluşurken, insan, tek tek olanı, daha önce de açıklandığı gibi tasarımın tasarımı demek olan kavramda kavrar, insan aklının kullanımı, bir başka deyimle dil, burada meydana gelir. Görülerin ve yalın tasarımların iletilebilir olmamasına karşın, kavram dil sayesinde iletilebilir. Hayvan bilgisi yalın görüsel, dolaysız, duyusal iken, insan bilgisi soyut, söylemsel, düşünsel, sözcüğe bağh ve iletilebilirdir. Yalnızca insan tininde bulunan kavramlar, tasarımların kendine özgü bir sınıfını oluştururlar. Bu sınıfın bilgisi görüsel, gerçekten apaçık bir bilgi değil, tersine yalnızca soyut ve söylemseldir. Apaçıklık, yalnızca görüsel bilgi için en yüksek kesinliktir; kavramlardan ya da kavramlarda oluşan soyut bilgi için değil. Apaçıklık, zaman ve uzama bağlıdır. Soyut, görüsel olmıyan genel kavramlar, zaman ve uzamdaki bireysel tasarımlar değildirler. Soyutlama sayesinde kendilerinden kavramların oluştuğu görü'ler, kavramlardan öncedirler. Bir başka deyimle, görüler, kavramlardan önce meydana gelir, tersi olmaz. O halde, soyutlama yoluyla görü'lerden kavramlara geçilir. Ama çok ender durumlarda, kavramların görüsel temsilcileri olarak fantazma'ları oluşturarak, kavramlardan görü'ye de geçeriz. Ama bu fantazma'lar kavramlara 8 a.g.y. c. in, s. 44.

236 upuygun değildirler. Bir kavramı işiten bir dinleyici, zihinde o kavrama ilişkin bir resim ya da bir fantazma meydana getirir; kavramın yerine fantazma'yı koyar. Fakat konuşmanın anlamı, fantazma kuralları ise karıştırılmaksızın, doğrudan doğruya anlaşılır, kesin ve belirli biçimde kavranır. «Fantazma, doğrudan doğruya duyu izlenimi ile meydana gelmiş olmamasına, bu bakımdan deney kompleksine ait olmamasına karşın, görüsel ve eksiksiz, yani tek bir tasarım olarak, genellikle, kavramın yerini almaz. Bir kavramın temsilcisi olarak kullanıldığı zaman bile fantazma, kavramdan ayrıdır. Kendisinden kavramın çıktığı görüsel tasarımın bu kavrama uygun olması istendiğinde -ki bu, daima olanaksızdır- de aynı şey söz konusudur: Çünkü, örneğin, genellikle köpek, genellikle renk, genellikle üçgen, genellikle sayı hiçbir tasarım, bu kavramlara uyan hiçbir fantazma değildir. Demek ki, örneğin tasarım olarak tamamen belirli bir köpeğin, yani belirli bir büyüklüğün, belirli biçimin, rengin vb.nin fantazma'sı meydana gelir. Çünkü fantazma'nın temsilcisi olan kavram tüm bu belirlenimlere sahip değildir. Ama bir kavramın böyle bir temsilcisinin kullanımında, kavramı temsil eden temsilcinin kavrama upuygun olmadığı, tersine onun tamamen serbest bir belirlenimi olduğu her zaman bilinir.» 8 Fakat Schopenhauer'de kavramın upuygun temsileiai olarak tanımlanan bir başka kavram vardır: ide ıu. tde'nin bilgisi, bambaşka tür bir bilgi olduğu için, onu bu yazının dışında tutacağım. Fantazma'yı deneyimin yinelenmesiyle ediniriz, «Demek ki, biz, yalnızca denemeyle ve ansal olarak görü'ye geri gitmek suretiyle söz konusu kavrama uygun görü'müzü fantazide meydana getiririz.» 11 Fantazma, gözlerin nesnelerde gördüğü şeyi, hayal gücünün nesnesiz görmesidir. Schopenhauer, fantazma'yı Kant'm 'Şema' ve Aristoteles'in 'fantazi-resmi' kavramlarıyla karşılaştırır 111. Şema, Kant için salt a priori hayal gücünün bir monogramıdır. Bununla Kant, tamamen başka bir şeyi söyler. Ama Aristoteles daha da aşırıya kaçınıştır: ß a.g.y. C. III, s. 125 v. ar. 10 a.g.y. C. I, s. 329 11 a.g.y. C.I, s. 605 v. ar. 12 a.g.y. C. III, s. 126 v. sr.

237 «Fantazi-resmi olmaksızın bir düşünme olanaksızdır.» «Bu konuda en çoğu ancak su söylenebilir» diyor Schopenhauer: «Her gerçek ve asıl bilgi, aynı zamanda her halis felsefe, kendi en iç çekirdeği ve kaynağı bakımından 'herhangi görüsel bir kavrayışa sahip olmak zorundadır.» Bir kavram, birçok görüsel ya da tekrar soyut tasarımları da kavrar. Bunlar kavramla düşünülür. Ama bu, çok kez sanıldığı gibi, kavramın asıl bir özelhği değil, tersine ikincil bir özelliğidir. «Bu nedenle, kendileriyle yalnızca gerçek tek bir nesnenin düşünüldüğü, ama bu yüzden soyut ve genel olup, fakat asla tekil ve görüsel tasarımlar olmıyan kavramlar olabilir: Örneğin, bir kimse, belirli bir kentin kavramına sahip olsun, ama o, bu kenti yalnızca coğrafya bilgileriyle tarunuş olsun. Böylece yalnızca bir kent düşünülmüş olmasına karşın, bazı küçük ayrımlarla Öyle pek çok kent olabilirdi ki, bu kavram onların tümüne uygun düşerdi. O halde, bir kavram, pek çok nesneden soyutlandığı ÎÇÎD genelliğe sahip değildir, tam tersi, genellik, akim soyut tasarımı olarak kavramın özüne ilişkin olduğu bir çoık nesne aynı kavramla düşünülebilir. Soyut ve somut kavramlar vardır. «Dolaysız olmıyan, ama görüsel bilgi ile ilgisi, ancak bir kavram hatta pek çok diğer kavramlar aracılığıyla olan kavramlara soyut; buna karşılık, kendi temelini doğrudan doğruya görüsel dünyada bulana kavramlara da somut adı verilir. Birinci tarzdakîlere, yani pek yüksek anlamda soyut olanlara örnek, 'bağıntı', 'erdem', 'araştırma', 'başlangıç' vbg. kavramlardır. İkinci tarzdakilere, ya da pek uygun olmıyan 'somut' adı verilenlere örnek, 'insan', 'taş', 'at' vbg. kavramlardır.» 14 Kavramların soyut-somut diye bu adlandırılmasından Schopenhauer hoşnut değildir. Bu yüzden o, 'somut'u kavram için uygun olmıyan bir ad olarak gösterir. Somut, «açık olabilir olan»; soyut ise «anlaşılabilir olan» demektir. Görü'lerin, esas itibariyle açık olmasına karşılık, kavramlar anlaşılır olabilirler. «Bir kavramın anlaşılırlığı için, onun işaretlerine ayrıştırılması yeterli değildir; aynı zamanda, eğer bu işaretler de soyut iseler, onların da tekrar tekrar çözümlenebilmesi gerekir. Ve bu çözümleme görüsel bilgiye varıhncaya 13 a.g.y.1, s. 81. 14 a.g.y. C. I, s. 80.

238 dek durmaksızın sürdürülmelidir; iböylece somut nesnelere işaret edilir. Bu somut nesnelerin açık görüsü ile en son soyut görü'ler (yani tasarımlar) giydirilir ve -böylece onlara dayanan tüm bu yüksek soyutlamalara da gerçeklik güvencesi verilir. Bu nedenle, işaretleri verilebildiği ölçüde kavram anlaşılırdır, biçimindeki alışılmış açıklama yeterli değildir: Çünkü bu işaretlerin çözümü, belki de, hep öyle kavramlara varır ki, sonunda görü temeli olmaksızın bu kavramlar, tüm diğer kavramlara gerçeklik vermek durumunda kalırlar.» 15 Kavram, görülmüş olanı değil, tersine onun özünü tamamen başka bir biçimde biriktirir. Tıpkı, çiçeklerin kendilerinin değil de, onların esansının saklanması gibi.' 6 Kavramlar, tasarımların görüselliğini yitirirken, buna karşılık ele geçmenin açıklık ve kolaylığını kazanırlar. «Böylece, tasarımlardan soyutlanarak meydana gelen kavramlar, tasarımları daha az içermekle, onlardan daha kolay elde bulundurulurlar.» 17 Kavramın bu ele geçirilişi, onun sözcüğe bağlı olmasıyla olanaklıdır. Zihnin önemli bir aracı olan kavram, kuşkusuz, sözcükle özdeş değildir. Kavram, bağlı olduğu sözcükten olduğu kadar, kendisinden meydana geldiği görü'den de tümüyle farklıdır. Zihin kavramlarla iş görür. Bu uğraşa düşünme denir. Sözcük ve dil.anlaşılır düşünmenin vazgeçilmez aracıdır. Çünkü akim kullanımı dile bağlıdır. Geniş anlamda düşünme, yani iç tinsel etkinlik, ya sözcüğe ya da fantazi resimlerine gereksinim duyar: Sözcükler ile fantazi resimleri, karşılıklı olarak birbirlerine dayanabildiklerine ve iç içe kavranabilmelerine karşın, ikisinin birlikte var olması mutlaka gerekli değildir. Dar anlamda düşünme, yani sözcüklerin yardımıyla oluşan soyut düşünme, ya kendine özgü alanıyla sınırlı kalan mantıksal akıl yürütmedir, ya da o, görüsel tasarımların sınırına yönelir 18. Görüsel tasarımlarla iş gören düşünme, tüm kavramların temelinde bulunur. Kavramlar düşünmenin dolaysız malzemesidir. Bir kavram düşünülüyorsa, onun içeriğinin verilebilmesi gerekir. «Soyutlamada ne denli çok yükseğe çıkılırsa, o denli çok aşağıya düşülebilir; yani o denli az düşünülür. 'Varlık', 15 -a.g.y. C. II, s. 88 v. sr. 16 a.g.y. C.n, a. 87. 17 a.g.y. C. m, s. 124. 18 a.g.y. C. III, a. 126.

239 'öz', 'şey', 'oma' ve 'benzeri en yüksek, yani en genel kavramlar, içi boş ve en zavallı kavramlardır; nihayet onlar yalnızca kof kabuklardır.» 19 Herbir kavramdan tüm düşüncemizin gerçek içeriğini oluşturan görülere geri gidebilmeliyiz. Bu olmaksızın kavramlar, yalnızca sözcüklerden ibarettir. «Çoğu felsefenin yaptığı gibi, sözcükleri sözcüklerle açıklamak, kavramları kavramlarla karşılaştırmak, temelde bu, hangisinin diğerine gittiğini hangisinin gitmediğini göstermek için kavram alanlarının bir o yana bir bu yana sürülmesinden başka bir şey olmıyan bir oyundur, Böylece şanslı durumlarda çıkarımlar elde edilir. Ama çıkarımlar da yeni hiçbir bilgi vermez; tersine, yalnızca, bilgide zaten var olan şeyi bize gösterir. Buna karşılık görmek, nesnenin kendisini konuşturmak, nesnelerin yeni bağıntılarını kavramak, tüm bunlara emin bir biçimde saıhip olmak için, onları kavramlara koymak ve kavramların temeline yerleştirmek yeni bilgiler verir.» 2 Kavramın sözcükle bağıntısının, yani dil ile akıl bağıntısının son temeü şuradadır: «Tüm 'bilincimiz, kendi iç ve dış algısıyla, biçim bakımından tümüyle zamana bağlıdır. Buna karşılık kavramlar, soyutlama ile meydana gelmiş, tamamen genel ve tüm tek tek nesnelerden farklı tasarımlar olarak, bu özellikte belirli ölçüde nesnel bir varlığa sahiptirler; ama bu nesnel varlık hiçbir zaman dizimine ait değildir.» 21 Kavramlar, bir zaman-dizimine sokulmakla, bireysel bir bilincin dolaysız şimdi'sine çıkarlar ve sözcük aracılığıyla yeniden belirli bir ölçüde duyusal tasarımlara dönüşürler. «Buna göre, sözcük, kavramın duyusal işaretidir ve böyle bir şey olarak, kavramı sabitleştirmek için, yani onu zaman biçimine bağlı olarak şimdileştirmek için ve nesneleri salt genel olan, yer ve zaman tanımayan akıl ile zamana bağh, duyusal ve düpedüz hayvansal bilinç arasındaki bağıntıyı ortaya çıkarmak için zorunlu araçtır. Yalnızca bu araç sayesinde, özgür yaratım, yani kavramların anımsanması ve biriktirhnesi bizim için olanaklı olur. Ve ancak bu sayede bunların kullanılmasıyla yapılan işlemler, yani yargı verme, sonuç çıkarma, karşılaştırma, sınırlama vbg. elde bulundurulabilirler.» 22 19 a.g.y. C. m, a 122 20 a.g.y. CH, s. 96. 21 a..g.y. C. II, a, 89. 22 a.g.y. C. n, 3. 90,

240 Düzenlenmiş, bağıntılı, düşünen bir anımsama ancak genel kavramlarla olanaklıdır. Gerçekte hayvanlar düşünmezler. Çünkü onlarda 'bu tür kavramlar yoktur. Hayvan, bizim gibi duyusal tasarımlara sahip olmakla birlikte asla konuşamaz. «Sözcükler, öznedeki karşılığı akıl olan tasarımların tamamen kendine özgü bir sınıfını gösterdiklerinden, onların hayvan için hiçbir anlamı ve önemi yoktur.» 23 Aklın kendisinin hiçbir materyal içeriği yoktur. O, bu içeriği dışardan görüsel tasarımlardan alır. Bu tasarımlarda o, kendi işlevselliğini kullanır, böylece kavramları oluşturur. Kavramları, yani soyut, görüsel olmıyan tasarımları oluşturmak aklın işidir ve bu, yahuzca insana özgüdür. Bu sayede ona büyük ayrıcalıklar verilmiştir: «Dil, bilim ve her şeyden önce yaşamın bütününe toplu bakışla yalnızca kavramlarla olanaklı olan temkinlilik, insanı şimdinin etkisinden bağımsız olarak korur ve böylece insan, yapıp etmelerinde üstün, önceden düşünme ve planlı olma başarısını gösterir. Bu sayede insan, tüm hal ve hareketleriyle hayvandan pek açık bir biçimde ayrılır. Bütün bunları, o, kavramlara, yani akla borçludur.» 24 Her kavramın bir kapsamı ya da alam vardır. Her kavramın alanı diğer kavramlarm alanlarıyla bir ortaklığa sahiptir. Bu bağıntıyı bilmek, yargı vermek demektir. Kavramlar ve yargılar, bilimlerin başlıca materyalidir. Her bilimin en genel kavram alanlarının bağıntısı, onun en yüksek ilkelerinin bilgisidir. Ama hiçbir bilim tek bir ilkeden hareket edemez. Çünkü çıkarım için en az iki öncüle gerek vardır 25. Tasarımdan hareket eden Schoperahauer felsefesi, bilginin en yüksek basamığını, tasarımın tasarımı demek olan kavramda bulur. Felsefe de buradadır: «Felsefe, Kant'm tanımladığı gibi, kavramlardan oluşmuş değil, kavramlardadır.» 28 Schopenhauer felsefesi üzerine belirli bir açıdan yola çıkan bu çahşma, birçok soruyu da birlikte getiriyor. Sözlerime son vermeden önce, bunlardan birini örnek olarak ortaya koymak istiyorum. 23 ajg.y. c. i, a. 78. 24 a.g.y. C. m, a. 204 v. ar. 25 a.g.y. C. I, s. 110. 26 a.g.y. C. U, s. 58.

241 Yukarda sözü edildiği gibi, tasarımların soyutlanması ile meydana gelen genel kavramlar ile bu kavramların kaynağı olan görü'ler arasındaki bağıntının açıkça gösterilmesi gerekir. Böyle bir bağıntının genellikle olanaklı olup olmadığını kanıtlamak da ayrıca soru konusudur. Bugünkü felsefenin yöneldiği bu soruların, vaktiyle Sohopenhauer'i de meşgul etmiş olması, onun felsefesinin 'hâlâ gündemde olduğunu gösterir. Felsefe Ar. F. 16