PROJEM İSTANBUL ARAŞTIRMA PROJESİ YAŞLI BAKIMINA İLİŞKİN YENİ GELİŞMELER VE İBB DARÜLACEZE NİN MODERNİZE EDİLMESİ 1
İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1.YAŞLI BAKIM MERKEZLERİNİN ARTAN ÖNEMİ 1.1. NİÇİN İSTANBUL KAYIŞDAĞI DARÜLACEZE? 1.2. YAŞLILIK 1.3. DÜNYA NÜFUSU GİDEREK YAŞLANIYOR 1.4. YAŞLI BAKIMI KONUSUNDA YENİ KONSEPT ARAYIŞLARININ NEDENLERİ 1.5. YAŞLI BAKIMINDA FİZİKSEL MEKANA İLİŞKİN ARAYIŞLAR 1.6. BAKIM SEKTÖRÜNE İLİŞKİN PARADİGMA DEĞİŞİMİ 2. TÜRKİYE DE YAŞLI BAKIMI 2.1. İBB DARÜLACEZE KURUMUNUN TARİHİ 2.2. DARÜLACEZE NİN FAALİYET ALANLARI 2.3. DARÜLACEZE DE İKAMET EDECEK OLAN SAKİNLERDE ARANAN ÖZELLİKLER 2.4. DARÜLACEZE NİN YERLEŞİM YAPISI 2.5. KURUMUN YÖNETİM YAPISI 2.6. CEP DARÜLACEZE UYGULAMASI 2.6. DARÜLACEZE NİN KARŞILAŞTIĞI TEMEL SORUNLARI 2.7.1. BAKIM MODELİ ARAYIŞI 2
2.7.2. KURUM İMAJINA İLİŞKİN SORUNLAR 2.7.3. KURUMSAL KİMLİK SORUNU 2.7.4. KURUMSAL İŞLEYİŞE İLİŞKİN SORUNLAR 2.7.5. KAMPÜS YAŞAMININ YOL AÇTIĞI SORUNLAR 2.7.6. SİTELERİN MİMARİ YAPISINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR 2.7.7. DEMANS TANILI SAKİNLERİN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI 2.7.8. YATAĞA BAĞIMLI SAKİNLERİN ÇEVRE İLE İLİŞKİLERİNİ KESMESİ 2.7.9. SAKİNLERİN REHABİLİTASYON SORUNU 2.7.10. BAKIM ELEMANI MESLEĞİNİN BİR MESLEK OLARAK ÖĞRETİLMEMESİ 2.7.11. ERGOTERAPİ UZMANI İHTİYACI 2.7.12. MUTLULUK KRİTERİ GÖZDEN UZAK TUTULMAMALI 2.7.13. EKİPMAN İHTİYAÇLARI 2.7.14. SAKİNLERİNİN BİLİNÇ DÜZEYİNİN YÜKSELTİLMESİ 2.7.15. YAŞAM KÜLTÜRÜNÜN ARTTIRILMASI 2.7.16. AKTİF YAŞLANMA BİLİNCİNİN TOPLUMDA GELİŞTİRİLMESİ 2.7.17. SAKİNLERİN NÜFUS BİLGİLERİNE ULAŞAMAMA 2.7.18. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE ÜNİVERSİTELERLE İŞBİRLİĞİ 2.7.19. MANEVİ DESTEK İHTİYACI 2.7.20. DARÜLACEZE ÇALIŞANLARININ MORALLERİNİN YÜKSELTİLMESİ 2.7.21. ÇALIŞANLARIN MADDİ SORUNLARI 3
2.8. DARÜLACEZE KORUMA VE YAŞATMA DERNEĞİ 2.9. ZİHİNSEL ENGELLİLER 2.10. GEÇİCİ BARINMA MERKEZİ 2.11. SOKAK ÇOCUKLARI 3. HOLLANDA DA YAŞLI BAKIM SEKTÖRÜNÜN KISA ÖZGEÇMİŞİ 3.1. HOLLANDA HÜKÜMETLERİNİN YAŞLI NÜFUSA İLİŞKİN POLİTİKALARI 3.1.1. YAŞLILIK OLGUSUNA İLİŞKİN YENİ BAKIŞAÇISI 3.1.2. HOLLANDA NIN GELECEĞE YÖNELİK YAŞLI NÜFUS PROJEKSİYONU 3.2. HOLLANDA NIN 2006 YILI SAĞLIK RAPORU 3.2.1. YAŞLILARIN EĞİTİMİNİN ÖNEMİ 3.2.2. YAŞLI İŞGÜCÜ VE KATILIMI 3.2.3. HOLLANDA NIN SAĞLIKLI TOPLUM İNŞASI 3.2.3.1. SAĞLIK TÜRLERİ 3.2.3.1.1. ALGILANAN SAĞLIK 3.2.3.1.2. KRONİK FİZİKSEL HASTALIKLAR 3.2.3.1.3. PSİKOLOJİK HASTALIKLAR 3.2.3.1.4. AYNI ANDA SEYREDEN KRONİK HASTALIKLAR 3.2.3.2. ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ İLE SAĞLIKLI YAŞAM SÜRESİ 3.2.3.3. DEPRESYON VE PSİKOLOJİK HASTALIKLARIN TEDAVİSİ 3.2.3.4. YAŞAMSAL FAKTÖRLER VE RİSKLİ GRUPLAR 4
3.2.3.5. GRUPLAR, RİSKLERİ VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER 3.2.3.6. YAŞLILIK FİZİKSEL ENGELLİLİĞİ ARTIRIYOR 4. HOLLANDA DA YAŞLI BAKIMI 4.1. YASAL ÇERÇEVE 4.2. YAŞLI BAKIMININ FİNANSMANI: HALK SİGORTA SİSTEMİ (AWBZ) 4.3. YAŞLI BAKIMINI KOORDİNE EDEN KURUM (ENDİKASYON KURUMU) 4.4. BAKIM SİSTEMİNİN YAPILANDIRILMASI 4.4.1. BİRİNCİ DERECEDEKİ KURUMLAR 4.4.2. İKİNCİ DERECEDEKİ KURUMLAR 4.5. GENEL OLARAK BAKIM OLGUSU VE BAKIM TÜRLERİ 4.5.1. EV YARDIMI VE EVDE BAKIM 4.5. 1. 1. HEMŞİRELER TARAINDAN EVDE YAŞLI BAKIMI 4.5.2. GÜNDÜZ BAKIM MERKEZLERİ 4.5.3. BAKIMEVİNDE BAKIM 4.5.4. YAŞLILAR EVİ 4.6. BAKIMEVLERİNİN KALİTESİ 4.7. GÖNÜLLÜ BANKALARI 4.8. YAŞLI ALETLERİ 5. HOLLANDA EĞİTİM SİSTEMİ 5
5.1. BAKIM ELEMANLARININ EĞİTİMİ 6. HOLLANDA DAKİ ÖRNEK YAŞLI BAKIMEVLERİ 6.1. HUMANITAS 6.1.1. KURUMUN GEÇMİŞİ 6.1.2. KURUMUN FELSEFESİ 6.1.3. YAŞLILIK KABUL EDİLEMEZ 6.1.4. ESKİ BAKIM SİSTEMİ ANLAMINI YİTİRDİ 6.1.5. YAŞAMA SANATININ İNSAN TAPINAĞI 6.1.6. TOPLUMSAL HİYERARŞİ VE HAYIR KÜLTÜRÜ 6.1.7 BAKIM YERİNE MUTLULUK 6.1.8. YAŞAM KALİTESİNİN ARTTIRILMASI 6.1.9. HÜMANİTAS IN MUTLULUĞU TEŞVİK ETME ANLAYIŞI 6.1.9.1. YALNIZLIK MUTLULUĞU İMKANSIZ KILIYOR 6.1.9. 2. PETZOLD VE MASLOW UN YAPILARI 6.1.9.3. SADECE TIBBİ TEDAVİ VE BAKIMLA MUTLUK SAĞLANAMAZ 6.1.9.4. YAŞLILAR KAMPI YERİNE HETEROJEN TOPLUM 6.1.10. EŞİTLİKÇİ BİR TOPLUM İÇİN BEYAZ ÖNLÜK VE HİYERARŞİYE SON 6.1.11. HÜMANİTAS IN İŞLETMECİLİK FELSEFESİ 6.1.12. KÜLTÜREL KONTROLÜN UNSURLARI 6.1.12.1. EVET KÜLTÜRÜ 6
6.1.12.1.1. EVET KÜLTÜRÜNÜN BOYUTLARI 6.1.12.1.2. EVET KÜLTÜRÜNÜN KURUMDA UYGULANMASI 6.1.12.2. YA KABİLİYETİNİ KULLANIRSIN YA DA ONU KAYBEDERSİN İLKESİ 6.1.12.2.1. SAKİNLERİN KENDİ KENDİLERİNİ BAKABİLMESİNİN ÖNEMİ 6.1.12.2.2. YA KABİLİYETİNİ KULLANIRSIN YA DA ONU KAYBEDERSİN KONSEPTİNİN YARARLARI 6.1.12.2.3. YA KABİLİYETİNİ KULLANIRSIN YA DA ONU KAYBEDERSİN PRENSİBİNİN UYGULANMASININ ŞARTLARI 6.1.12.3. ÖYKÜ VE MOTTOLAR ARACILIĞIYLA İLETİŞİM KURMA 6.1.12.3.1. HÜMANİTAS ÖYKÜSÜNÜ OLUŞTURAN İKİ DÜZEY 6.1.12.3.2. KURUMLAR FELSEFELERİNİ YÖNETMELİK VE KURALLARLA DEĞİL ÖYKÜLERLE ANLATMALIDIR 6.1.12.4. TALEBİ BAZ ALAN MOTİVASYON VE YARATICILIK 6.1.12.4.1. YARATICILIK SAKİNLERİ YAŞAMA BAĞLAR 6.1.12.4.2. YARATICILIĞI YOK EDEN UNSURLAR 6.1.12.4.3. HÜMANİTAS TA YARATICILIĞIN VURGULANMASI 6.1.12.5. HER YAŞTAKİ İNSANA HİTAP EDEN EV KONSEPTİ 6.1.12.5.1. İNSAN ÖLÇEĞİ 6.1.12.5.2. DAİRELERİN ÖZELLİKLERİ 6.1.12.5.3. KÖY KÖŞESİ 6.1.12.5.4. LOKANTALAR 6.1.12.6.GENİŞLETİLMİŞ AİLE KONSEPTİ 7
6.1.12.6.1. GENİŞLETİLMİŞ AİLE KONSEPTİNİN ÖZEL UNSURLARI: EVCİL HAYVANLAR 6.1.3. ÇEVRESEL FAKTÖRLER VE YAŞAMA BAĞLANMA 6.1.4. HÜMANİTASIN GİRİŞİMCİ BİR KURUM OLARAK NİTELİKLERİ 6.1.5. HÜMANİTAS IN PERSONEL KAZANMAK İÇİN KULLANDIĞI YÖNTEMLER 6.1.6. HÜMANİTAS IN GÖNÜLLÜLER ORDUSU 6.1.7. KURUM KİMLİĞİ 6.1.7.1. HÜMANİTAS IN KURUM KİMLİĞİ AÇISINDAN GENİŞLETİLMİŞ AİLE KONSEPTİNİN ÖNEMİ 6.2. RIJNHOVEN 6.2.1. REİJNHOVEN IN TEMEL KONSEPTİ 6.2.2. REİJNHOVEN DA YAŞLIYA ÖZGÜ BAKIM HİZMETİ 6.3. ANTONIUS BINNENWEG: (GERİATRY HASTANESİ VE BAKIMEVİ) 6.3.1. BAKIM ANLAYIŞI 6.4. TRANSFAYK 6.5. RIJMOND 6.6. PAMAIJER 6.6.1. PAMAIJER İN HİZMET ANLAYIŞI 6.6.2. BİREYLERİ YAŞAMA BAĞLAMA SONUÇ GİRİŞ 8
Yaşlılık ve yaşlı bakımı konusu gelişmiş ülkelerin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Çünkü bu ülkelerde yaşlı nüfusun oranı günümüzde % 15 in üzerinde iken önümüzdeki yirmi yıl içinde % 25 leri bulması beklenmektedir. Bir ülkenin yaşlı nüfusunun göreceli olarak artması bir taraftan işgücünün azalmasına neden olurken diğer taraftan da yaşlanan nüfusun huzurlu bir biçimde yaşatılabilmesi için daha çok finansmana ve hizmete yönelik altyapıya olan ihtiyacı artırmaktadır. Her ne kadar Türkiye de yaşlı nüfusun oranı gelişmiş ülkelerdeki kadar olmasa da önümüzdeki otuz yıl içerisinde önemli ölçüde yükseleceği ve Avrupa ülkelerindeki bugünkü oranlara yaklaşacağı gözlemlenmektedir. Türkiye yaşlı bakımı konusunda önemli bir geçmişe sahip olsa bile bu konudaki hizmetin çok verimli ve profesyonelce yapıldığını söylemek oldukça güçtür. Kaldı ki Türkiye de uygulanan klasik Darülaceze ve huzurevi gibi bakım konseptlerinin gelişmiş ülkelerde hızla terk edildiği göz önünde bulundurulursa Türkiye de bu konunun hızla modernize edilmesinin kaçınılmazlığı daha kolay bir biçimde anlaşılabilir. Türkiye deki bakım kurumlarının modernize edilmesi ve en ekonomik koşullarda maksimum ölçüde yaşlı bakımı ve mutluluğunun sağlanması ilgili kurumların da kabul ettiği bir gerçek olmasına karşın bu konuda gerekli araştırma ve incelemenin yapılamadığı ifade edilmektedir. İşte bu çalışmanın amacı da yaşlı bakımı konusunda epeyce deneyimleri, alternatif arayışları ve uygulamaları olan Hollanda da yaşlı bakımı konusu incelenerek elde edilen bilgileri başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere Türkiye deki ilgili ve yetkililere sunmak ve bu konudaki arayışlara katkı sağlamaktır. Çalışma süresince İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürlüğü ve Hollanda daki yaşlı bakımevleri, huzurevleri ve gündüz bakım merkezleri ziyaret edilmiş; ilgililer, yetkililer ve konu hakkında deneyimi olan uzmanlarla görüşmeler yapılmıştır. 1.YAŞLI BAKIM MERKEZLERİNİN ARTAN ÖNEMİ 9
Türkiye de genç nüfus göreceli olarak daha fazla olduğundan şimdilik yaşlıların sorunları ikinci planda tutulmaktadır. Bu durum bir anlamda yaşlıların sorunlarının ihmaline yol açmaktadır. Oysa günümüzde ülkelerin sosyal gelişmişliği, sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik imkanlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile ölçülmektedir Sosyal gelişmişlik açısından ileri bir noktada olan ülkeler sağlık hizmetleri, sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik ilkeleri doğrultusunda ve bir bütünlük içinde, örneğin hastaların tıbbi tedavisini, sakatların tıbbı rehabilitasyonunu ve bakıma muhtaçların sosyal bakımını sağlayacak sosyal sistemler oluşturmuştur (A. Seyyar, 2004:1). Türkiye de 2020 li yıllardan sonra yaşlıların oranındaki beklenen artış, yaşlıların sorunlarını en öncelikli konularından biri haline getirecektir. Türkiye günümüzde genç nüfusa sahip olmakla övünen bir ülke iken yakın bir gelecekte, genç nüfusun yaşlanmasıyla birlikte, bugünkü genç nüfus avantajı yarın için bir yük teşkil edebilir. Nitekim her yıl Darülaceze ye ve diğer yaşlı bakımevlerine yapılan başvurular artmaktadır. Bu nedenle Kayışdağı Darülaceze sadece fakir ve mağdur sakinlere bakarken, Kartal ve Yakacık ta da ücretli huzurevi de açmak zorunda kalmıştır. Çünkü bu yönde de talepler oluşmaya başlamıştır. Yaşlılara bakımla birlikte kentlerin yaşlılara uygun hale getirilmesi de gündeme getirilen konular arasında yer almaktadır. Bu bağlamda Darülaceze uluslararası projelere katılmaya çalışmaktadır. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü Yaşlı Dostu Şehirler ve Aktif Yaşlanma başlıklı iki proje yürütmektedir ve İBB Darülaceze Kurumu bu projelerde aktif olarak yer almaktadır. Birinci projenin amacı bütün dünyadaki şehirlerin yaşlılara uygun bir hale getirilmesi, ikincisinin ise yaşlıların yaşam sürelerinin uzatılması ve daha aktif yaşlılık dönemi geçirmelerine katkı sunulmasıdır. Dünyanın değişik ülkelerinden 34 şehir Yaşlı Dostu Şehirler projesine katılmıştır. Şimdi her şehir bu konuya ilişkin yaptığı çalışmaları bir proje halinde Dünya Sağlık Örgütü ne sunacaktır. Çıkacak sonuçlara göre Dünya Sağlık Örgütü dünya şehirlerine ilişkin bir standart geliştirecektir (A. Çiftçi, Kişisel iletişim, Mayıs 15, 2007). 1.1. NİÇİN İSTANBUL KAYIŞDAĞI DARÜLACEZE? 10
Türkiye de yaşlı bakımının yapıldığı başka bakımevleri de mevcuttur. Bu proje kapsamında özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne bağlı Kayışdağı Darülaceze nin ele alınmasının nedeni, bu kurumun hızla kendisini modernize ederek, Türkiye ye yaşlı bakımı konusunda bir model sunma isteğinin olmasıdır. Bu nedenle eşdeğer hiçbir kurumda görülmeyecek ölçüde bu kurum çalışanlarının bir arayış içerisinde oldukları bir gerçektir. Gerek literatürü takip etme, gerekse yurtdışındaki örnek uygulamaları gözlemleme ve gerekse ulusal ve uluslararası konferanslara katılma yönünde kurumun önemli çabaları söz konusudur. İşte bu çalışmada kurum çalışanlarının karşılaştığı ve gelişmiş modellerde çözümünün nasıl olduğunu merak ettiği konular ele alınacağı gibi genel olarak yaşlı bakımına ilişkin Hollanda daki yapılanmanın nasıl tasarlandığı da incelenerek Büyükşehir Belediyesi ne, konuya ilişkin çalışmalarına ışık tutacak şekilde, makro ve mikro düzeylerde model önerisinde bulunulacaktır. 1.2. YAŞLILIK Yaşlanma bireysel bir değişim olarak kişinin fiziksel ve ruhsal yönden gerilemesidir. Yaşlanma bireysel olmakla birlikte, toplumsal değerler ve diğer etkenler bir toplumda yaşlı ve yaşlılığa verilen değeri ve yeri belirlemektedir. Bu nedenle yaşlılık sadece biyolojik bir olay olmayıp aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir olaydır (DPT, 2007: 10). Artık günümüzde yaşlılık sadece yaşlılık hastalıklarını inceleyen geriatrinin konularından biri olarak kabul edilmemektedir. Sosyoloji, sosyal psikoloji, psikiyatri, serbest zaman pedagojisi, tanatoloji (ölmek ve ölüm olgularının bilimi) ve diğer birçok bilim dalının da önemli bir teması haline gelmiştir. Dolayısıyla yaşlılık konusu interdisipliner bir yaklaşım ve çalışmayla ele alınması gereken bir konudur (Tufan, 2007: 20 21). Yaşlılığın kimi uzmanlar tarafından doğrudan sosyal bir problem olarak görülmesinin nedeni yaşlı sayısının artmasıyla ortaya çıkan tıbbi, sosyal, psikolojik ve ekonomik problemlerle ilintilidir... Herhangi bir sorunun sosyal bir sorun olarak tanımlanabilmesi için şu kriterlere uyması gerekir (Tufan, 2007: 27): 1-Yeteneklerin kayba uğraması, 2- Sosyal katılımda sorunlar yaşama, 11
3-Davranış sapmalarını kontrol altına alma ve yeniden ayarlama isteği, 4-Yaşamı tehlikeye sokan riskler, 5-Bireysel yaşam krizleri. 1.3. DÜNYA NÜFUSU GİDEREK YAŞLANIYOR Dünya nüfusunun yaşlılık durumu Birleşmiş Milletler Nüfus Şubesi nin 2004 yılında gerçekleştirdiği bir çalışma sonucunda yayımladığı aşağıdaki haritalarda belirgin bir biçimde gözükmektedir (United Nations Population Division, World Population Prospects: The 2004 Revision ve bkz. http://www.prb.org/articles/2006/ AcriticalWindowfor Policyma-king on PopulationAginginDevelopingCountries.aspx): Şekil 1: Ülkelere göre 65 ve üstü yaşındaki nüfus oranları (2000) Bu harita 2000 yılında gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde ve Japonya da 65 ve üstü yaşlıların toplam nüfusa oranının % 15 ila % 22.49 olduğunu göstermektedir. Oysa Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 7.49 dan daha düşüktür. 2050 yılında ise, aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi, Batı Avrupa, Japonya, ABD, Çin ve Avustralya gibi ülkelerde 65 üstü yaşlıların genel nüfusa oranları % 30 u geçerken, bu oran Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde % 15 ila % 22.49 a yükselecektir. Rusya ve Latin Amerika ülkelerinde ise % 22,5 ila % 29.99 olması beklenmektedir. Özetle 2050 li yıllarda bütün dünya nüfusunun göreceli olarak daha da yaşlanacağını ve dolayısıyla yaşlı bakımı 12
konusunun en öncelikli sorunlardan biri haline geleceğini şimdiden öngörmek zor değildir. Şekil 2: Ülkelere göre 65 ve üstü yaşındaki nüfus oranları (2050) Türkiye nüfusuna biraz daha detaylı bakılacak olursa şunlar söylenebilir: 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle Türkiye nin nüfusu 70.586.250 kişidir. Nüfusun % 70,5 i şehirlerde yaşamaktadır. Nüfusun yarısı 28,3 yaşından küçük iken % 66,5 i 15 ila 64 yaşları arasındadır. 0 14 yaş grubundaki insanların oranı ise % 26,4 dür. 65 ve üstü yaş sınırı içinde kalan insanların genel nüfusa oranı ise % 7,1 dir (Geniş bilgi için bkz. http://www.tuik.gov.tr/). Ne yazık ki Türkiye de demografik yaşlanmanın farkına geç varılmıştır. Gerontolojik çalışmalar ancak 2005 yılından beri yapılmaya başlanmıştır. Bu anlamda tatmin edici bir literatür de mevcut değildir. Dahası yaşlanmış ve yaşlanmakta olan insanların sorunlarına ilişkin yeterli ölçüde deneye dayalı çalışmanın mevcut olduğunu söylemek de çok güçtür (Tufan, 2007: 23). Kentlerde gerek valilik ve gerekse belediyelerin bu anlamda yeterli araştırma yaptırarak bilgiye sahip olduğu da söylenemez. Veri eksikliği nedeniyle belediyelerin yaşlı bakımı konusunda geleceğe dönük planlama yapabilmesi de güçleşmektedir. Oysa genel ve mahalli idareler en kısa zamanda bir araştırma dizayn ederek en azından şu bilgilere sahip olmalıdır: 1- Yaşlıların sosyal güvenliği, 2- Yaşlıların toplumdaki algılanışı, 13
3- Yaşlıların sağlık haritası, 4- Yaşlılıkta engellilik, 5- Yaşlılıkta bakıma muhtaçlık, 6- Yaşlılıkta en çok ortaya çıkan fiziksel veya psikolojik hastalıklar, 7- Yaşlı kadın veya erkeklerin özel sorunları, 8- Yaşlı insanların çocuk veya çevreleriyle yaşadıkları sorunlar vs. Bütün bu eksikliklere rağmen 2005 ve 2006 yıllarında yapılan Birinci ve İkinci Uluslararası Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Sempozyumları ve ardından Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi bünyesinde Gerontoloji Bölümü nün kurulması önemli bir başlangıç olarak değerlendirilebilir (Tufan, 2007: 35). Yaşlı bakım sektörünün gelecekte daha da önem kazanacak olmasının yaşlı nüfusun genel nüfusa oranının artmasının ve yaşlı insanlarda engelli sayısının fazla olmasının ötesinde de birçok nedeni daha vardır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşlılar daha ziyade kendi ailelerine güvenmekte ve onlarla birlikte yaşamaktadır. Dolayısıyla bakım ihtiyaçları da onlar tarafından karşılanmaktadır. Çocuk sayısının azalması, kültürel değerlerin değişmesi, köyden kente göçün hızlanması ve aile bireylerinin başka bölgelere gitmesi vb. nedenlerden dolayı yaşlı bakımı ve bakım sektörü giderek daha önemli bir konu olmaya başlamıştır. Ayrıca eşlerin boşanma oranının artması veya insanların evlilik yerine birlikte yaşamayı tercih etmesi ve yaşlıların aile üyelerinden ayrı olarak kendi başlarına yaşaması da bu anlamda etkili olmuştur. Öte yandan yaşlı bakımı kadar yaşlıların yaşlılık çağında üretim potansiyeli konusunda bilinçlendirilmesi de gerekmektedir. Bu nedenle yaşlıların hobi kazanmaları sağlanmalıdır. Bu yönde gerek yerel gerekse merkezi iktidar yetkilileri projeler geliştirmelidir (Civelek, 2007:69). 14
1.4. YAŞLI BAKIMI KONUSUNDA YENİ KONSEPT ARAYIŞLARININ NEDENLERİ Hemen hemen bütün ülkelerde yaşlı insanlar yaşlı bakımevlerinde kalmayı pek tercih etmemektedirler. Bunun psikolojik, sosyolojik ve kültürel birçok nedeni vardır. Özellikle yaşlı bakımevlerine ilişkin olumsuz imajlar, toplumun yaşlı bakımevlerinde kalan yaşlılara bakışları ve insanların çevrelerinden koparılmalarının onlar üzerinde yarattığı psikolojik etkiler bu nedenlerin başında gelmektedir. Yaşlı bakımevlerinde kalan insanlar kendi ev ortamlarını ve orada geçirdikleri yaşamı ve anılarını özlemektedirler. Dahası aile bireylerini, çocuklarını, torunlarını ve çevrelerini özlemekte, mahkum bırakıldıkları ilgisizlik ve yalnızlıktan büyük bir ızdırap duymakta ve kendilerini yakınları tarafından İnsan Müzesi nde çürümeye terk edilmiş kişiler olarak görmektedirler. Çünkü bu insanların çoğunun çocuğu ve yakın çevresi bulunmaktadır. Örneğin Darülaceze de ve Emekli Sandığı Etiler Dinlenme ve Bakımevi nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, bu kurumlarda kalmakta olanların yüzde 63 ünün çocukları hayatta bulunmaktadır. Buralarda kalmakta olan yaşlıların % 79 u dul, % 26 sı ev kadını, % 22 si serbest meslekle uğraşmış, % 23 ü memur emeklisi ve % l0 u işçi emeklisidir; % 6l inin bir sakatlığı bulunmamakta ve % 61 inin sürekli bir geliri vardır. Bu kurumlarda kalanların % 41 i bakacak kimseleri olmadığından, % 22 si kalacak yerleri olmasına rağmen bakılamadıkları için, % 20 si ise kimseye yük olmayı istemediklerinden dolayı burada bulunduklarını söylemişlerdir. Bu yaşlı insanların % 37 si sevgi ve ilgiye ihtiyaçları olduğunu ifade ederken % 44 ü sosyal örgütlenmenin ve uzman çalışmasının yokluğundan hayatlarının monoton bir şekilde geçtiğini belirtmektedir (Zaman, 10 Eylül 1998). Yaşlı bakımevlerinde kalan yaşlılar özellikle yalnızlıktan yakınmaktadırlar. Yaşlı yurdunda kalmakta olan 63 yaşındaki bir Alman kadının ifadeleri yaşlı bakımevlerinde kalan insanların psikolojik yapısını açıkça ortaya koymaktadır: Yurda ilk girdiğimde büyük bir şok beni bekliyordu. Dışarıdaki hayatla buradaki arasında dağlar kadar fark vardı. Burada ağır ve sıkıntılı bir hava vardı. Dışarıda belki yalnız yaşayan, belki iyi bakılmayan ve belki geçim zorlukları çeken yaşlı bir insan bile buradakilerden daha mutlu yaşamaktadır (Sürmen, 2000: 104). İBB Darülaceze de de bu tür bir atmosferin 15
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Dahası geriatrik yaşlıların kaldığı site gibi bazı sitelerin içerisine çökmüş olan nahoş kokular ziyaretçilerin de dikkatini çekmektedir. Yalnızlık zaman zaman yaşlıları gerçek bir bunalıma sürükleyebiliyor ve intiharlara yol açabiliyor. Değişik yaşlı bakım kurumları yaşlıları bu haleti ruhiyeden kurtarabilmek için bir dizi sosyal aktiviteler düzenlemekte ve projeler geliştirmektedir. Sözgelimi Fransa da yaşlı bakımevleri yalnızlık sorununu çözmek için Alo Dost isimli bir telefon hizmeti kurmuştur. Telefonun öbür ucunda dost bir ses, yaşlı insanı dinlemeye ve gerektiğinde ona yardım etmeye hazır beklemektedir. Bazı ülkelerde de bahçecilik, yemek pişirme ve el işleri yapma gibi değişik uğraşılar planlanmaktadır. Çünkü araştırmalar çalışan yaşlıların bunama yüzdesinin diğerlerine oranla çok daha az olduğunu göstermektedir (Bu konuda bkz. Bromley, 1975). İBB Darülaceze Kurumu nda ise yasal nedenlerden dolayı el işleri veya bahçecilik gibi uğraşlar gerektiği gibi icra edilememekte ancak bazı gezi programları düzenlenerek yaşlıların ruhen rahatlamalarına ve dış dünya ile temas kurmalarına çalışılmaktadır. Ancak bu tür programlara yaşlılar toplu halde götürüldükleri için gidilen mekanlarda da hep aynı yaşlılar kendileriyle sohbet etmekte ve etraftakilerle iletişim kurmaları kısıtlanmaktadır. Öte yandan tek başına gezmeye çıkan yaşlılar ise caddede iletişim kurdukları kişilere utandığından Darülaceze kurumunda kaldığını söylemekten kaçınmaktadır (F. Karpuz, Kişisel iletişim, Temmuz 23, 2007). Yaşlıların çalışmasını, bir hobi edinmesini ve yaşama tutunmalarını sağlamak üzere kimi zamanlarda rol modeller örnek olarak gösterilmektedir. Bu rol modellerden biri de Amerikalıların kullandığı Mosses Nine modelidir. Amerika nın en sevdiği ressamlardan biri olan Moses Nine 77 yaşına gelince tarlasında çalışamaz oldu. Bunun üzere ne yapabileceğini düşünürken resim yapmaya karar verdi. Kısa bir zaman zarfında adını dünyadan söz ettirecek düzeyde başarılı bir ressam olmayı başardı. Bunun üzerine onun doğum günü olan 7 Eylül, New York valisi Nelson Rockefeller in gayreti ile Amerika da milli bayram günü kabul edildi (Sürmen, 2000: 56). Ardından 1949 yılında Moses Nine Washington da Başkan Harry S. Truman tarafından kabul edildi. Moses Nine görüşme sırasında Başkandan piyano çalmasını rica etti. Truman da bu isteği memnuniyetle kabul ederek misafirinin istediği parçaları çaldı. Moses Nine 100 yaşına 16
girmeden önce günde 6 saat devamlı olarak resim yapıyordu. Biraz rahatsız olduğunda çalışma süresini üç saate indirdi (Sürmen, 2000: 56 ). İngiltere de de yaşlıların yaşama tutundurulması konusunda bir dizi çalışmalar yapılmaktadır. Hepsi seksenini aşmış, yalnızca tekerlekli sandalye ile hareket edebilen ve çoğu ancak tek kollarını kullanabilen bazı yaşlılar için bir resim sanatını öğrenme programı hazırlandı. Daha sonra da bu program farklı mekanlarda uygulandı. Önceleri bu insanları böyle bir meşgaleye yöneltmek zor olmuş, bazıları bu yöneltilişe karşı isteksiz hatta çevreyi kırıcı bir ruh halinde görünmüştür. Ama sonunda cesaret verici sonuçlar ortaya çıkmıştır. Şimdi İngiltere de yaşlı eğitimi konusunda şu ilke hep göz önünde tutulmaktadır: Belki yaşlıyı farklı bir faaliyete yöneltmek ilk anda zor olabilir. Ancak yaşlılar da öğrenebilir ve yeni beceriler kazanabilir (Sürmen, 2000: 62 ). Yaşlı bakımevlerinde kalanların kuruma alışamamalarının nedenlerinden biri de yaşlı insanların, kendisi ile hiçbir ortak yönü bulunmayan bir başka yaşlı ile aynı odayı paylaşmaya mecbur kalmasıdır. Oysa artık dünyamızda bireysel yönelişler ön plana çıkmıştır. Herkes, kendisine ait ve dokunulmaz kılınmış bir yaşama alanı ihtiyacını her zaman hissetmiştir (Sürmen, 2000: 109 ). Bu bağlamda Cep Darülaceze Projesi orijinal bir proje gibi gözükmektedir. Proje kapsamında birbirleriyle anlaşabilen üç yaşlı, kurum dışında herhangi bir semtte kiralanan evde birlikte kalmaktadır. Bu proje ilginç gelmekle birlikte önemli eksiklikleri de bünyesinde barındırmaktadır. Sözgelimi yaşlıların sadece ikametlerinin sağlanması onların mutluluğu için yeterli olmamaktadır. Buna ek olarak bu kişilerin yaşama tutunabilmeleri için bazı projeler çerçevesinde günlük bazı işlerlerle meşgul edilmeleri gerekmektedir. Bu anlamda Hollanda daki Pameijer şirketinin geliştirdiği ve ileride detaylı olarak söz edilecek olan projelerden yararlanılabilir. Cep Darülaceze uygulaması bu tür projelerle birleştirilerek yeni bir boyut kazanabilirse sakinlerin daha mutlu olması sağlanabilir. Bu bağlamda yaşlılar yetenek ve mesleklerine uygun olarak belli işyerlerinde, atölyelerde, galerilerde, camilerde, kültür salonlarında vs. çalışabilirler (K. Turaçtemur, Kişisel iletişim, Temmuz 26, 2007). Öte yandan yaşlı bakımevlerinde kalan insanlar kendilerini dışlanmış, bir kenara itilmiş ve istenmeyen bireyler olarak görmektedir. Bu nedenle genel olarak Türk toplumunda yaşlılarını bakım kurumlarına yerleştirmiş kişilere iyi gözle bakıldığı 17
söylenemez. Dahası yaşlısı bakımevinde kalan aileler bu durumu çevrelerinden gizlemeye özen göstermektedir. 1.5. YAŞLI BAKIMINDA FİZİKSEL MEKANA İLİŞKİN ARAYIŞLAR Yaşlı bakımevlerinin mimari planlarının çok iyi tasarlanmış olması, sakinlerin hem psikolojik hem de fiziksel sorunlarının düşünce aşamasında dikkate alınması ve ona göre realize edilmesi gerekmektedir. Hapishane tarzında, geniş bir kampüs içerisinde sağlıklı ve sağlıksız, zihinsel ve fiziksel engelli yaşlıların aynı ortamda kaldığı yeterli çevresel faktörleri ve sosyal mekanları içermeyen bir bakımevi konsepti ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu tür mekanlar adeta yaşlıların topluca ölümü bekledikleri bir mekan izlenimi verebilmektedir. Yaşlı insan kesiminde sakat veya engelli oranının daha yüksek olduğu düşünülürse yaşlıların kaldıkları mekanların ne denli önemli olduğu anlaşılacaktır. Çünkü engelli yaşlıların yaşamı engelli olmakla daha da zorlaşmaktadır. Bu nedenle yaşlı bakımevlerinin mimari konsepti geliştirilirken bu ve benzeri konular özellikle göz önünde tutulmalıdır. Tarihsel süreç içerisinde değişik ülkelerde yaşlı bakımevlerinin mimarisi konusunda farklı uygulamalar olmuştur. Bu uygulamalar yaşlı bakım yurtları, yaşlı evleri, yaşlılar köyü vs. İçerir. Bütün yaşlılar için eşit ölçüde ideal olan bir konsept oluşturmak oldukça zor olduğu için her bir yaşlı türü için farklı konseptlerin daha uygun olabileceği söylenebilir. Çünkü yaşlıların bir kısmı tamamen bağımsız yaşıyorken bir kısmı az bağımlı veya kısmen bağımsız yaşamakta, bir kısmı ise tam bir bakıma ihtiyaç duymaktadır. Yaşlı insanın durumu bir zaman sonra değişirse bunların birinden diğerine geçmesi de söz konusu olabilir. Ancak böyle bir mekanı hemen bulmak zor olduğu gibi, yaşlı insanı yeni bir çevreye alışmaya mecbur etmek de doğru olmayabilir. Çünkü çoğu zaman yaşlı için bu tür değişiklikler yıkıcı olabilmektedir (Sürmen, 2000: 112). Yaşlı köyleri düz bir arazi üzerine yerleştirilen düz girişi ve bahçeleri, sosyal mekanları, eğlence merkezi, yürüyüş parkurları, sağlık ve hobi merkezleri vs. olan bir konsept olarak tasarlanmaktadır. Şehir hayatından uzak bu tür mekanlarda yaşlılar sakin bir yaşam sürseler de bu gibi konseptler insanları toplumdan ve sosyal yaşamdan soyutladığı için kimi yaşlılar tarafından tercih edilmemektedir. Öte yandan kent 18
içerisindeki yüksek katlı binalar da yaşlılar için yaşanması zor konutlar olarak değerlendirilmektedir. Ancak teknoloji ve asansörler yüksek katlı apartmanların dezavantajını bir ölçüde giderebilmektedir. Son dönemlerde Hollanda da Hümanitas kurumu tarafından yeni bir konsept daha geliştirildi. Bu konsepte göre kurumun mimari yapısı ve işletim felsefesi yaşlıları sosyal ve psikolojik sıkıntılardan kurtarabilmek amacıyla tasarlanmıştır. Bu konseptte herkes kendine ait olan evde oturmakta, belli bir aile ortamında yaşamakta, kurumun ortak kullanım mekanlarından yararlanmakta ve ihtiyaç duyduğu bakım hizmetini istediği bakım kurumundan alabilmektedir. Hollanda da günümüzde belli bölgeler imara açılacağı zaman belediyeler ve hükümet o bölge için belli bir imar konsepti hazırlamaktadır. İhaleyi kazanan şirketler bu konsept doğrultusunda binalar yapmaktadır ve bu binalar hem satışa sunulmakta hem de üçüncü kişilere kiraya verilmektedir. Bu konsept içerisinde okul, sağlık ocağı, yaşlılar evi ve bakımevleri bulunmaktadır. Komplekslerin alışveriş merkezlerine yakın olması gereklidir. Ayrıca yeşil alanların bol ve geniş olması diğer bir şarttır. Perihan Lektemur bu konsepti maksimum bireysellik ve maksimum birliktelik olarak yorumlamaktadır (P. Lektemur, Kişisel iletişim, Temmuz 19). Bu komplekslerdeki dairelerin fiyatları belli olduktan sonra kişiler eğer maaşları yüksekse daire satın alabilmektedirler. Yoksa yasal olarak mümkün değildir. Örneğin bir kişinin 200.000 Euro üzeri evlerden satın alabilmesi için yıllık gelirinin en az 55.000 Euro yu geçmesi gereklidir. Kiralar için de aynı kurallar geçerlidir. Örneğin bir dairenin kirası 800 Euro nun üzerindeyse kiracının maaşının fazla olması gerekmektedir. Aksi taktirde o daire kiralanamamaktadır. Konuya ilişkin olarak görüşülen Leiden Belediye Başkan Yardımcısı Gerda van den Berg, belediye olarak kendilerinin yeni alanları imara ve konut yapımına açtıkları zaman ilgili şirketle yapacağı kompleks içerisinde okul, 55 ve üstü yaşındakiler için bina, spor tesisleri, alışveriş merkezi, lokanta, bakımevi, sosyal tesisler, sağlık merkezleri vb. gibi ne tür sosyal binaların olması gerektiği konusunda görüşmeler yaptıklarını ifade etmiştir. İnşaat firması daha sonra bakımevi binasını bu tür alanlarda hizmet veren şirketlere satmakta, kiraya vermekte veya kendisi işletmektedir. Vanden Berk ayrıca 19
Leiden de belediye olarak ev bakımı konusunda yaşlılara Hollanda Toplumsal Destek Yasası (WMO) ve İstisnai Sağlık Harcamaları Yasası (AWBZ) çerçevesinde katkı sunduklarını belirtti (Gerda van den Berg, Kişisel iletişim, 27 Temmuz, 2007). Hollanda daki bakımevleri genellikle yüksek katlı olmasına rağmen çok geniş bir avlu, yeşil bir bahçe ve kompleks ortasında büyük bir meydana sahiptir. Bu alanlar yaşlıların gezebilmesine, dinlenmesine ve arkadaşlarıyla açık havada sohbet edebilmesine imkan tanımaktadır. Ancak bazı yaşlıların kaldığı bakımevleri biraz daha farklılık göstermektedir. Örneğin Demans hastalarının kaldığı binaların giriş ve çıkış bölümlerinin oval olmasının önemli olduğu bazı yetkililer tarafından dile getirilmektedir. Böylece yaşlı, çıkış kapısını kolayca bulamamakta ve bina dışına çıkıp kaybolmaktan kurtulabilmektedir. Aksi taktirde yaşlılar kapıları zorlayarak dışarıya çıkmaya çalışmaktadır. Bazı yaşlı bakımevi binaları ise, ileride söz edileceği gibi, şeffaf camlarla giydirilerek daha ferah bir atmosfer yaratılmaktadır. 1.6. BAKIM SEKTÖRÜNDE İLİŞKİN PARADİGMA DEĞİŞİMİ Bütün dünyada bakım sektörü onlarca yıldır bir arayış ve geçiş süreci içerisindedir. Her bir ülke kendisine göre uygun bir bakım modeli oluşturarak yaşlılarına imkanları ölçüsünde sahip çıkmaya çalışmaktadır. Eski bakım anlayışı büyük bir kurumda küçük odalar içerisinde yaşlıların ikamet etmesi şeklinde idi. Bu tür kurumlarda herkesin kullandığı yemekhane gibi bazı ortak mekanlar söz konusuydu. Kurumda kalan sakinler günlerini odalarında kalarak, salonlarda ve yemekhanede oturarak geçirirken, çalışanların görevi ise a dan z ye bütün hizmetleri yaşlıların ayağına götürmekti. Bu anlayış artık günümüzde yerini mümkün olduğunca bağımsız ve özgürce yaşamaya bıraktı. Yeni bakım konsepti insanları yaşamdan koparmaya değil son anlarına kadar yaşamın içerisinde aktif tutmaya dayanmaktadır. Yaşlı başkasının sürekli hizmetine muhtaç kişi değil, kendi kendisine bakabilen, kendi kararlarını kendisi alabilen ama sadece başkalarının gözetimine muhtaç olan insandır. Hümanitas ın genel müdürü Hans Becker e göre yaşlı insanlar sağlıklı, bakımlı yani fiziksel olarak iş görebilen ve yaşamla mücadele edebilen kişiler olmalıdır. Bu 20